Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/624 E. 2023/161 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/624 Esas
KARAR NO: 2023/161
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2020
NUMARASI: 2019/117 2020/318
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin finans sektöründe aktif olarak çalıştığını ve kurucusu olduğu “… Anonim Şirketi” ile faktoring alanında faaliyetlerini yürüttüğünü, “… Anonim Şirketi” nin kuruluşuna 16 Aralık 2010 tarihinde BDDK tarafından izin verildiğini, 25.08.2011 tarih ve 131 Sayılı BDDK faaliyet izni kapsamında faaliyetlerine başladığını, Türk Finans Endüstrisinde önemli ve güçlü bir yere sahip olarak önemli ölçüde finansal ve parasal hizmetlerde bulunduğunu, müvekkili adına tescilli olan “…” ibareli markanın, müvekkilinin …3 numaralı başvurusu üzerine Türk Patent Enstitüsü tarafından 03.07.2002 tarihinde tescil edildiğini, markanın … tescil numarası ile 36. ve 40. sınıflarda kayıtlı olduğunu, müvekkilinin daha sonra … sayılı başvurusu ile “şekil markası” için başvurduğunu ve şekil markasının 09.09.2011 tarihinde tescil edildiğini, davalının 28.11.2018 tarihinde yapmış olduğu 2018/107877 başvuru numaralı başvurusu ile “Sardis” ibareli markanın kendisi adına 09, 35, 36, 37 ve 42. numaralı sınıflarda tescilini talep ettiğini ve Türk Patent Enstitüsü kayıtlarında yapılan incelemede markanın tesciline karar verildiğini, davalının markasının müvekkilinin “…” markası ile benzer olduğunu, müvekkilinin kurucusu olduğu ve “…” ibareli markayı kullanan “… A.Ş.”nin alanında öncü ve tanınmış bir finansçı olduğunu ve “…” sözcüğünun müvekkili ve müvekkilinin kurucu ortağı olduğu şirketi ile özdeşlemiş bir marka olduğunu, müvekkilinin markası ile davaya konu davalı markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin öncelikli ve kazanılmış haklarının muhakkak surette korunmasının zaruri olduğunu, “Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.”olan 36. Sınıfın her iki marka için de ortak sınıf olduğunu, her iki markanın işitsel anlamda benzer olduklarını ve aynı anlama geldiklerini, aynı şeyi ifade etmek için kullanıldıklarını, “…”( veya …) antik kentinin “ilk madeni paranın basıldığı yer” olarak bilindiğini, markanın çağırışım yaptığı ifade anlamında da bu kelimenin doğrudan doğruya müvekkilinin faaliyet gösterdiği finans sektörünü işaret ettiğini, davalı markası ile müvekkiline ait markanın benzerliğinden dolayı karıştırılma ihtimali olduğunu, davalı yan adına tesciline karar verilen “Sardis” ibareli marka ile müvekkilin sahibi olduğu “…” ibareli marka ile olan benzerliği açıkça ortada olup müvekkilin öncelikli haklarının korunması gerektiğinden bahisle, … başvuru numarası ile davalı adına tescilli bulunan “…” ibareli markanın TPE nezdinde tutulan sicil kaydına, dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devri önleyecek şekilde teminatsız olarak tedbir konulmasına, davalının “…” ibareli markasının müvekkiline ait … başvurulu numaralı “…” ibareli markası ile benzer olduğunun tespitine, … nolu “…İS” ibareli markanın tescil edildiği tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin markası ile davacı markasının farklı olduğunu, markalar arasında hiçbir surette iltibas ihtimali bulunmadığını, markaların kapsadıkları mal ve hizmetlerin de farklı olduğunu, markaların görsel olarak da benzerliklerinin bulunmadığını, markalarda kullanılan yazı karakterinin, renk unsurunun ve logo unsurlarının farklı olduğunu, müvekkilinin markasının düz yazı şeklinde iken, davacı markasının ve kullanımının … ibaresinin üzerinde ve yazı unsurundan daha büyük tanzim edilmiş olan aslan logosunu içerdiğini, markaların işitsel olarak da farklı olduğunu, işaretlerin karıştırılma ihtimalinin tespitinde belirleyici olan unsurun; markanın münferit unsurlarından daha ziyade markanın bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim olduğunu, buna göre, markalar arasında benzerliğin olup olmadığına, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etkinin dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, markaların farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etkinin eski markayı çağrıştırabileceği gibi, tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen tamamen farklı etki de bırakabileceğini, markaların kapsadıkları mal ve hizmetler farklı olduğunu ve iltibas tehlikesinin kabulü için marka benzerliğinin yanı sıra mal ve hizmet benzerliğinin bulunması gerektiğini, dava konusu markaların markaların kapsadıkları mal ve hizmetlerin farklı olduğunu, müvekkilinin markasının 09 / 35 / 36 / 37 / 42. sınıflarda yer alan mal ve hizmetler açısından tescilli iken, davacı markasının 36 ve 40. sınıfta yer alan hizmet bakımından tescil edildiğini, markalar arasındaki ortak olan tek hizmet 36. sınıfta yer alan hizmetler olduğunu, 36. sınıfta yer alan hizmetler bakımından da hem markalar arasındaki farklılık hem de hizmetin niteliği gereği karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, söz konusu hizmetlerin alıcısının makul seviyede bilgilenmiş tüketici olduğunu, dava konusu mal ve hizmetler günlük tüketime konu olan ve kolay erişilebilir mallar olmadığından, malların hitap ettiği tüketici kitlesi dikkate alındığında markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığının anlaşılacağını, zira çekişme konusu ürün/hizmetlerin günlük tüketime konu olmayan, yüksek fiyatlı, uzmanlık gerektiren hizmetler olduğu göz önüne alındığında mal/hizmet satın alınma sürecinde tüketicinin azami dikkat ve özen göstereceği gerçeği de dikkate alındığında tüketicinin bu süreçte markalar hakkında belirli bir bilinç düzeyine erişeceği ve markaları kolayca ayırt edebileceğinin aşikar olduğunu, davacı tarafın markasını 36. sınıfta yer alan hizmetler haricinde kullanmadığını, üzerinde kullanmadığı mal ve hizmetler yönünden müvekkilinin markasının tesciline haksız yere engel olmak istediğini ayrıca davacı markasının tanınmış marka olmadığını, markalar bir bütün olarak incelendiğinde aralarında bir benzerlik bulunmadığını ve tüketici nezdinde iltibas tehlikesi bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 14/10/2020 tarihli 2019/117E.-2020/318K. Sayılı ilamı ile; “…davacının davaya gerekçe … numaralı markasının 36,40. sınıflarda, … tescil numaralı markasının yine 36, 40. sınıflarda, davalının hükümsüzlüğü talep edilen … numaralı markasının 09, 35, 36, 37, 42. sınıflarda tescillendiği, her iki taraf markasının da 36.sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davacıya ait … ve … numaralı markaların 36. Sınıfta “Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri ,gümrük müşavirliği hizmetleri” kapsamında tescilli oldukları hizmetler ile davalıya ait … numaralı markanın 36. Sınıfında yer alan mezkur hizmetlerin aynı olduğu, ancak diğer mal ve hizmet sınıflarında farklı faaliyetlerde bulundukları anlaşılmıştır. 6769 sayılı SMK madde 25 uyarınca hükümsüzlük hallerinin markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin olması halinde yalnızca o mal ve hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir amir hükmü uyarınca, tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı adına tescilli bulunan … başvuru numaralı “…” ibareli markanın, davacının markası ile benzer olduğunun tespitine, davalı adına tescilli bulunan … başvuru numaralı “…” markasının tescil kapsamında 36. Sınıfta yer alan “Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri ,gümrük müşavirliği hizmetleri” bakımından kısmi olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, … sayılı markanın tümden hükümsüzlük isteminin reddine, dair karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. Davalı adına tescilli bulunan … başvuru numaralı “…” ibareli markanın, davacının markası ile benzer olduğunun tespitine, Davalı adına tescilli bulunan … başvuru numaralı “…” markasının 36.sınıf bakımından kısmi olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, … sayılı markanın tümden hükümsüzlük isteminin reddine, Kararın kesinleşmesine müteakip, kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumu’na gönderilmesine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde yer alan tanınmışlık düzeyi teriminin markanın tanınma derecesini, güvenini, imajını, markalar farklı sınıflarda kullanılıyor olsa dahi marka sahibinin hangi işletmeden geldiği kanaatini uyandıracak olması olduğunu, yargıtay kararlarına göre de tescili istenilen markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız yarar sağlayabilecek, markanın itibarına zarar verebilecek ve ayırt edici karakterini zedeleyebilecek durumda olması halinde tescilin engellenebileceğini, müvekkiline ait markayı kullanan … a.Ş.’nin piyasada 18 yıldan beri ekonomik hizmet verdiğini, yüksek müşteri portföyü bulunduğunu, davalı şirketten çok daha uzun zamandır … markasını kullananı müvekkilinin belli bir tanınırlığa ulaştığını ve bilinir bir marka haline geldiğini, dolayısıyla müvekkiline ait markanın ulusal düzeyde tanınırlığa ulaştığını, öte yandan davalının ticaret ünvanının … A.Ş olduğunu, finans ibaresinin unvanda yer alması nedeniyle ve müvekkilinin de finans sektöründe bulunması nedeniyle markaların benzerliğinin bilirkişi raporuyla ortaya konduğunu, davalının müvekkiline ait markadan haksız kazanç sağlayacak olduğunu buna göre davalıya ait markanın tümden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken davanın bu yönden reddinin hatalı olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER: TPMK’dan gelen cevabi yazı içeriğinden … tescil numaralı … ibareli markanın 36 ve 40. Sınıflarda 06/07/2001 tarihinde davacı adına tescil edildiği, … tescil numaralı Sardis ibareli markanın 9,35,36,37 ve 42. Sınıflarda 28/11/2018 tarihinde davalı adına tescil edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;”… davalının … numaralı … markasının tescil kapsamından, 36. sınıf “Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculumu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” çıkarılarak, kısmen hükümsüz kılınması gerektiği…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, taraf markalarının benzer olduğunun tespiti ve davalıya ait markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkini talebine ilişkindir.Davacı taraf davalının tescilli markasının müvekkilinin markası ile iltibas oluşturduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.Yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.İstinaf incelemesi istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar ile kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dosyanın incelenmesinde davacıya ait … ibareli markanın 36 ve 40. Sınıflarda 06/07/2001 tarihinde tescil edildiği, davalıya ait … ibareli markanın ise 9,35,36,37 ve 42. Sınıflarda 28/11/2018 tarihinde davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.Taraf markaları arasında markaların işitsel ve anlamsal olarak benzer oldukları görülmüştür.Sınıfsal açıdan yapılan karşılaştırmada ise davalı markasının bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 36. Sınıftaki (Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri, gümrük müşavirliği hizmetleri) bakımından davacı markasının tescilli olduğu mal ve hizmetler yönünden aynı olduğu ve bu mal ve hizmetler bakımından hükümsüz kılınması gerektiği kanaatine varılmıştır.Davacı taraf markasının tanınırlığından bahisle tüm sınıflar bakımından hükümsüzlük kararı verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de söz konusu markanın tanınmış marka olmadığı gibi sektörü itibariyle tanınır olduğu hususunun ortaya konulamadığı, davalının davacının markasından haksız olarak yararlanmak amacıyla hareket ettiği hususunun ispatlanamadığı birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/02/2023