Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/582 E. 2023/159 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/582 Esas
KARAR NO: 2023/159
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2020
NUMARASI: 2018/348 2020/275
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarının sahibi olduğunu, davalının ise … sayı ile “…” ibareli markayı kendi adına tescil ettirdiğini, ancak davalının, kendi adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markasını, tescilinden farklı olarak müvekkili adına tescilli “…” esas unsurlu markalara yakınlaştırmak ve “…” ibaresi ön plana çıkarmak suretiyle, “…” olan markasından “…” ibaresini çıkararak veya görünmeyecek şekilde yazarak kurşun kalem, kurşun kalem ucu ve silgi ürünlerinde kullandığını ve davalı yanın söz konusu eylemlerinin müvekkilinin marka haklarına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek, markaya tecavüzün tespitini, durdurulmasını, önlenmesini ile men’ini ve bu şekildeki ürünlerin toplatılarak imhasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili markası tescilli olup, yasaya uygun olarak kullandığını, bu nedenle müvekkilinin herhangi bir tecavüz teşkil eden eyleminin bulunmadığını, müvekkili kullanımının tesciline uygun olduğunu, müvekkilinin markasını tescil edilmiş halinden uzaklaşarak, davacı yan markasına benzetmek suretiyle kullandığı iddialarının da yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; “…TPMK kayıtları ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; …, …,…, …, … ve … tescil nolu “…” esas unsurlu markaların dava konusu kırtasiye ürünleri sınıfında davacı adına tescilli olduğu, sonraki tarihli … tescil nolu “…” ibareli markanın ise dava konusu emtia sınıfında davalı adına tescilli olduğu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalının fiili kullanımında ise markasının tescilinden farklı olarak “…” ibaresi ön plana çıkarılır ve markası olan “…” ibaresinin bazı emtialarla sadece “…”, bazılarında büyük harfle “…” yazıp eki olan “…” ibaresinin okunmayacak derecede küçük puntolarla bazen de hiç okunmayacak şekilde aynı renk zemin üzerine aynı renk kullandığı, bu haliyle davacı adına önceki tarihli “…” asıl ibareli markaları yönünden ortalama tüketici nezdinde ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, iltibas ihtimali de dahil karıştırılmaya neden olacak şekilde olduğu anlaşılmakla SMK 155 maddesi de gözetilerek davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir. Yukarıda değinilen ispat durumuna göre davalının ihtiyati tedbire itirazının reddine, Davacının davasının KABULÜNE, davalının kendi adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markasını tescilden farklı olarak davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markalara yakınlaştırarak “…” ibaresi ön plana çıkarmak suretiyle “…” olan markasının “…” ibaresini çıkarmak veya görünmeyecek şekilde yazıp kurşun kalem, kurşun kalem ucu ve silgi ürünlerinde kullanmak şeklindeki eylemi davacının marka haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine ve men’ine, bu şekildeki ürünlerin toplatılarak imhasına…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; marka hakkına tecavüz sayılan hallerin SMK’nun 29. Maddesinde sınırlı olarak sayıldığını, müvekkilinin kullanımının kanuni hakkına dayandığını, “…” markasının müvekkili adına … numara ile tescilli olup, korumasının halen devam ettiğini, müvekkilinin tescilli markasından kaynaklanan haklarını kullandığını, dolayısıyla markaya tecavüz teşkil eden herhangi bir eyleminin bulunmadığını, davacılar tarafından dosyaya müvekkilinin … ibareli markasının … ibaresinin daha küçük yazıldığı ürünler dava tarihi itibariyle kullanılmadığı halde kötü niyetli olarak dosyaya sunulduğunu, müvekkilinin kullanımınında olan ürünler üzerindeki … markası … ve … ibareleri aynı boyutlarda yer aldığını, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğini, kaldı ki tescilli bir markanın sadece sözcük unsurundan oluşuyorsa veya esas unsuru sözcük veya sözcükler ise bu markanın farklı şekillerde kullanılmasının hukuka uygun olduğunu, dolayısıyla kararın hatalı olduğunu müvekkilinin bu markayı tescil edildiği şekilde kullandığını ve hiçbir unsurunun bir diğerinden önde kullanılmadığını, ayrıca müvekkilinin bu ibareyi tescil ettirdiği mal ve hizmetler bakımından kullandığını, dolayısıyla tescilsiz bir kullanım ve marka tecavüzünün bulunmadığını, raporun hatalı ve yasaya aykırı değerlendirmeler içerdiğini, bu haliyle hükme esas alınamayacağını, raporun müvekkilinin işyerinde yapılan keşif üzerine elde edilen ürünler üzerinden değil, davacının müvekkili ile ilgisi olmayan ve yasal delil süresinden sonra bildirdiği birtakım değişik iş dosyalarına dayanılarak yapıldığını, bu davanın açıldığı tarih itibariyle kullanılan ürünlerin kendileri tarafından dosyaya ibraz edildiğini, tescilli marka sahiplerinin markalarını 3. Kişilerin haklarını ihlal etmemek kaydıyla bir şekilde birlikte kullanmasına markanın ayırt ediciliğini değiştirmeyeceğinden SMK’nun 9. Maddesi kapsamında markasal kullanım olduğunu, somut olayda davacının dünya şekline benzer şekil unsuru üzerinde herhangi bir hak iddiasının olmadığını, bu şeklin kullanılmasının davacının hakkını ihlal etmediğini, bu husus gözetildiğinde bilirkişinin marka tecavüzü şeklindeki tespitini anlayamadıklarını, bu yöndeki değerlendirme ve tespitlerin davacı lehine gerekçe yapılamayacağını, müvekkilinin markasının tek kelime olan … ibaresinden oluştuğunu ve markanın asıl unsurunun da … olduğunu, buna rağmen bilirkişinin bilirkişinin markayı görmesinin ve ayırt edicilik değerlendirmesi yapmasının hatalı olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, davacı tarafından müvekkili aleyhine açılan hükümsüzlük ve kullanmama sebebi ile iptal davalarının reddine karar verildiğini, kötü niyetin korunmaması gerektiğini bildirmiştir.
DELİLLER: … tescil numaralı “…+ŞEKİL” markasının 24/09/1996 tarihinde 16. Sınıfta davacı adına, … numaralı … markasının 22/07/2016 tarihinde 16. Sınıfta, … tescil numaralı …+şekil markasının 03/08/2016 tarihinde 16. Sınıfta, … tescil numaralı …+ŞEKİL markasının 25/10/2007 tarihinde 3,5,6,8,9,11,14,18,20,21,28,34 ve 37. Sınıflarda, …+ŞEKİL markasının 26/07/2004 tarihinde 5,16 ve 21. Sınıflarda davacı adına tescil edildiği görülmüştür. …sayılı “…” ibareli markanın 5,7,16,21ve35. Sınıflarda 14/10/2003 tarihinde davalı adına tescil edildiği görülmüştür. Dosya içinde bulunan Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/281E.-2018/253K. Sayılı ilamının incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu markanın kullanmama sebebiyle iptali için dava açıldığı, yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/306E-/2017/804K. Sayılı ilamının incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine dava konusu markanın hükümsüzlüğü talebi ile açılan davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/06/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; “…davalının “Kurşun kalem, kurşun kalem ucu ve silgi” ürünleri üzerindeki fiili marka kullanımının, davacının, davalının … tescil nolu “…” ibareli markasının başvuru tarihinden önceki başvuru tarihlerine sahip olan … tescil nolu … tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu, … tescil nolu ve … tescil nolu olup, “…” asıl ibareli markaları yönünden ortalama tüketici nezdinde ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, iltibas ihtimali de dahil karıştırılmaya neden olacak şekilde olduğu ve bu durumun davacının tescilli marka hakkına tecavüz oluşturabileceği…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün tespiti durdurulması ve önlenmesi taleplerine ilişkindir. Davacı taraf davalının davacıya ait marka haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.Yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. İstinaf incelemesi istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzenine aykırı bir husus bulunup bulunmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dosyanın incelenmesinde davalının da tescilli markası bulunmakta ise de davalının kurşun kalem, kurşun kalem ucu ve silgi ürünleri üzerindeki fiili kullanımının davacının “…” asıl unsurlu markalarına yaklaştığı ve bu durumun iltibas oluşturduğu, dolayısıyla davalının kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu konudaki bilirkişi raporu ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğundan hükme esas alınmasında aykırı bir yön görülmemiştir. Davalı vekilince davacının sunduğu delillerin dava tarihi itibariyle kullanılan ürünler olmadığı ileri sürülmüş ise de söz konusu ürünlerin dava tarihinden sonra üretildiği ya da kullanıldığı hususunu davalı taraf ispatlayamamış olup bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/02/2023