Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/58 E. 2021/1829 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/58 Esas
KARAR NO: 2021/1829 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2020
NUMARASI: 2018/491 E., 2020/136 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 25/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, “müvekkiline ait TSE belge, marka ve logosunun davalıya ait www…com adlı web sitesimde haksız olarak kullanıldığını ve bu durumun Anadolu FSHHM 2015/64 Değ.iş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, tespit raporunda TSE marka logosunun web sitesindeki her sayfanın alt bölümünde yer aldığını, bu web sitesinin 16.01.2011 tarihinden itibaren yayında olduğunun tespit edildiğinin ve geçerliliği bulunmayan … ve … başlıkları altında düzenlenmiş 2 ayrı TSE belgesinin de fotoğrafının sitede yer aldığının tespit edildiğini, bu belgelerin geçerlilik süresinin 1 yıl olduğunu ve geçerlilikleri bulunmadığını, böylece davalının kullanımının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, müvekkilinin maddi ve manevi zarar gördüğünü, TSE Belgelendirme Yönergesi’nin 45.maddesine göre emsal belge tavan kullanım ücretinin 2 katından az olmamak üzere maddi, 3 katından az olmamak üzere manevi tazminat talep edebileceğini, tecavüze konu ürünlerden birinin B standardına, diğerinin ise C standardına tabi olduğunu, bunların yıllık marka kullanım tavan ücretlerinin 2940 TL ve 3760 TL olduğunu” iddia ile davalının, müvekkiline ait TSE markasına tecavüz ve haksız rekabetinin tespitini ve men’ini, şimdilik 15.812 TL maddi, 23.718 TL manevi tazminatın, film gerçekleştiği 16.01.2011 tarihinden itibaren ticari iş avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, masrafı davalıdan alınarak hükmün gazetede ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevaben, “taraflar arasında halen ayakta bulunan bir lisans sözleşmesi olduğunu, 09.03.2006 tarihli bu TSE Markasını Kullanma Tip Sözleşmesi’nin 5.maddesine göre taraflarca 1 ay önceden sözleşme feshedilmez ise aynı şartlarda yenileneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmeye dayalı kullanımın marka hakkına tecavüz oluşturmayacağını, eğer davacı taraf sözleşme bedelini tahsil edemediği iddiasında ise bunu dava konusu yapması gerektiğini, marka tecavüzü iddiasının haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirketin gayri faal olduğunu, aktif bir marka kullanımının söz konusu olmadığını, sadece internet sitesinden yola çıkılarak dava açılmasının haksız olduğunu, tazminat taleplerinin de mesnetsiz olduğunu, istenen maddi ve manevi tazminat rakamlarının hesaplama yöntemini kabul etmediklerini” savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemesince verilen 28/03/2017 tarih 2015/154 E. – 2017/37 K.sayılı ilamla ” TSE belgelerinin ve marka tescil belgelerinin dosyaya girmesinden ve bilirkişi raporu ve ek rapor alındıktan sonra 28.03.2017 tarihinde, “sözleşmenin davacı kurum tarafından feshine dair bildirimin, davalı şirket çalışanı …’a tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, ancak 22.10.2018 tarihinde yapılan tebligatın, Tebligat Kanunu 12-13.maddeleri, Tebligat Tüzüğü’nün 17-18.maddelerine uygun olmadığını, 7201 sayılı TK 12-13 maddeleri ile Uygulama Yönetmeliği’nin 20-21.maddelerine göre tebligatın tüzel kişinin mümessillerinden birine yetkili kişiye yapılması gerektiğini, bu hususun tebligatın geçersiz olduğunu, sözleşmenin 5/2 maddesi gereğince sözleşmenin 1 yıl daha uzadığı, haksız kullanımın değil, sözleşmeye dayalı kullanımın söz konusu olduğu, sözleşme bedelinin ödenip ödenmediğinin, dava konusu ihtilafın çözümüne etkisi bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince istinafı üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde verilen 30/11/2018 tarih ve 2017/2894 Esas -2018/2574 K.sayılı ilamla ” davacıya ait garanti markası olan TSE markalarının davalı tarafından kullanımına imkân sağlayan sözleşmenin davacı kurum tarafından feshedildiği ve fesih bildiriminin davalı şirkete ulaştığı, andan itibaren sözleşmenin sona erdiği, bu tarihten sonraki kullanımın, davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, fesih bildiriminin iadeli-taahhütlü mektupla yapılmasının mümkün olduğu ve bu fesih bildirimini, davalı şirkete anlaştığı ve alan kişinin de şirket çalışanı olduğu noktasında da herhangi bir çekişmenin bulunmadığı, dolayısıyla mahkemece davacıya ait TSE markanın kullanıma dair lisans ücreti hesabı için ek bilirkişi incelemesi yaptırılarak, tazminat talepleri hakkında bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2015/154 E., 2017/37 K.sayılı, 28.03.2017 tarihli kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir. Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesinden sonra; mahkemece alınan bilirkişi raporu gerekçe yapılarak “davalının davacıya ait markaya ve hiç bir geçerliği bulunmayan iki adet B ve C standartı marka kullanım belgesi fotoğrafına davalıya ait www…com alan adlı web sitesinde yer verdiği, davalının bu şekilde davacıya ait markayı izinsiz ve sözleşme yapmaksızın kullandığı, bu şekilde davacının marka hakkına tecavüz ettiği, eylemin aynı zamanda TTK’nda düzenlenen haksız rekabet niteliğinde olduğu, davacının talep ettiği 15.812,00 TL maddi tazminatın … Belgelendirme Yönergesinin 45. maddesine uygun olduğu, davalının manevi zararları için talep ettiği tazminat miktarının fahiş olduğu, eylemin işleniş şekli, davalının konumu, haksız kullanımın niteliği, sayısı, davalı şirketin ticaret hacmi ve tüm dosya kapsamına göre 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, davalının davacıya ait TSE markasını www…com alan adlı web sitesinde kullanmak suretiyle davacının marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunu tespitine, marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin men’ine, 15.812,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği 16.01.2011 tarihinden itibaren ticari işlere uygulanan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 13.718,00 TL manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleriyle “davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının “TSE” markasını “www…com” alan adlı web sitesinde haksız olarak kullanmak suretiyle davanın marka haklarına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin men’ine, 15.812,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği 16.01.2011 tarihinden itibaren ticari işlere uygulanan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 13.718,00 TL manevi tazminat talebinin reddine,” karar verilmiş, karar taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinafında; markaya tecavüzün ve haksız rekabetin ağırlığı dikkate alındığında manevi tazminatın düşük olduğunu, hükmedilen 10.000 TL manevi tazminatın caydırıcı olmayıp, TSE markasının haksız kullanımını adeta teşvik edici mahiyette olduğunu, TSE’nin devlet kurumu olması nedeniyle yüksek itibarının zarar gördüğünü, talep ettikleri 23.718 TL tazminatın son derece makul olduğunu bildirmiştir. Davalı vekili istinafında; müvekkili ile davacı arasında 09/03/2006 tarihli TSE markasını kullanma tip sözleşmesi imzalandığını, bu nedenle müvekkilinin sözleşme çerçevesinde kullanımının olduğunu, dolayısıyla bu durumun markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceğini, davacı tarafından sözleşmenin feshine dair müvekkiline gönderilmiş bir ihbarname olmadığını, yani sözleşmenin ayakta olduğunu, tüzel kişilere yapılacak tebligatın usulünün TK 12-13.maddeleriyle Tebligat Tüzüğü’nün 17 ve 18.maddelerinde gösterildiğini, fesih ihtarının usulüne uygun bir şekilde müvekkiline tebliğ edilmediğini, dolayısıyla da sözleşmenin 5.maddesi gereğince yenilendiği ve 1 yıl süreyle uzadığının kabulü gerektiği, dava konusu 16/01/2011- 01/08/2015 tarihleri arasında sözleşme ilişkisinin devam ettiği, davacının lisans bedeli faturalarının da ödendiği hususunun dosya kapsamıyla sabit olmasına rağmen verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, dosyaya 03/03/2017 tarihli dilekçe ekinde tahsilat makbuzlarını ve faturaları sunduklarını, bu belgelerin dava konusu dönem için sözleşme ilişkisinin devam ettiğini ve müvekkilinin fatura bedellerini ödediğini gösterdiğini, ayrıca davacının ihtirazi kayıt olmaksızın lisans bedellerini tahsil etmesine rağmen yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını, müvekkilinin kullanımının ticari etki oluşturacak şekilde olmadığını, bu konudaki bilirkişi raporlarının eksik ve hukuka aykırı olduğunu, davacının hem 2011 yılından beri markaya tecavüz olduğunu iddia edip hem de dava açmak için 2015 yılına kadar beklemesinin hayatın olağan akışına ters olduğunu, davacının bu kadar süre beklemesinin sözleşme ilişkisinin devam ettiğini gösterdiğini, esasında asıl meselenin müvekkilinin davacı ile sözleşmeyi iptal etmek istemesinden kaynaklandığını, müvekkilinin ticari defterlerinin mali bilirkişi tarafından yıl yıl incelenerek TSE markasının fiilen ticari etki oluşturacak şekilde kullanılıp kullanılmadığının tespitini istediklerini ancak mahkemenin bu taleple ilgili rapor almadan eksik ve hatalı rapora göre karar verildiğini, maddi tazminat hesabının davacı TSE yönetim kurulunun 02/03/2007 tarihli toplantısında aldığı bir karara göre yapmasının eşitlik ilkesine aykırı olup adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, olayda taraf olan davacının olaya uygulanacak hukuk kuralının düzenlenmesi noktasında görev ve yetkisi bulunmadığını, bu hususun idari bir düzenleme olup, idari düzenlemeye göre tazminat hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğini, ayrıca TSE’nin bu yönetim kurulu kararının herhangi bir kanuni dayanağının da bulunmadığını, 556 Sayılı KHK’da hakları ihlal edilen tarafın hangi hükümlere göre tazminat isteyebileceğinin açıkça düzenlendiğini, müvekkilinin yaptığı lisans ödemelerinin hesap edilen tazminat tutarından mahsup edilmemesinin de davacının mükerrer tahsilat yapmasına ve sebepsiz zenginleşmesine yol açtığını, haksız fiilin 01/08/2015 tarihinde sona erdiğinin kabul edilmesine rağmen haksız fiilin başlangıcı kabul edilen 16/01/2011’den itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının kabul edilen tüm talepleri yönünden davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine rağmen reddedilen talepler yönünden müvekkili lehine eksik yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacı lehine haksız rekabet nedeniyle tazminata hükmedilmediğine göre bu talep yönünden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, reddedilen talepler yönünden müvekkili lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, buna dayalı olarak kabul red oranı hesabı, yargı giderlerinin müvekkile yüklenme oranının da hatalı ve hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir. 09.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda, “davalıya ait internet sitesindeki kullanımının ticari etki yaratacak biçimde olduğu, davalı kullanımın meşru bir bağlantı içermediği, ürün belgelendirme yönergesi hükümlerine göre maddi tazminat hesabı yapılması gerektiği, ancak heyette mali müşavir bulunmadığını, somut olayda her ne kadar haksız rekabete göre ayrıca tazminat talebinde bulunulmuş ise de, burada “taleplerin yığılması” değil, “taleplerin yarışması” durumunun söz konusu olduğu” görüşü açıklanmıştır. 02.08.2016 tarihli ek raporda ise, “fesih beyanı tebligatında bir usulsüzlük tespit edilemediği, feshin davalının hakimiyet alanına ulaştığı 22.10.2010 tarihinden itibaren geleceğe etkili olarak hüküm ve sonuç doğrulduğunu, web sitesinde ürün tanıtımının da yapılmış oluşu nedeniyle kullanımın ticari etki yaratacak biçimde bir kullanım olduğu” görüşü açıklanmıştır. Bilgisayar uzmanı akademisyen bilirkişi tarafından düzenlenmiş olan bila tarih ve 2015/64 Değ.iş sayılı bilirkişi raporunda, “tespit konusu www…com adlı web sitesinin erişime açık ve kullanımda olduğu, web sitesinde sayfaların altında TSE marka logosunun bulunduğu ve kalite belgelerimiz başlığı altında 2 adet TSE belgesinin yer aldığı, internet sitesinin arşiv kayıtlarının da incelendiği ve TSE marka ve logolarının 16 Ocak 2011 tarihinden beri yayında olduğunun tespit edildiği, whois sorgulamasına göre alan adı sahip ve sorumluların isim, adres bilgilerinin raporda gösterildiği” biçiminde açıklama yapıldığı görülmektedir. Dairemiz kaldırma kararından sonra alınan 09/01/2020 tarihli yeminli mali müşavir tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; TSE marka kullanım yönergeleri ve ücretlerine istinaden yapılan hesaplamaya göre; B standartı marka kullanım ücretinin 2.940 TL, C standartı marka kullanım ücretinin 3.760 TL olduğu, yıllık ücretlerin iki kat çarpımı ile hesaplama yapıldığı, buna göre % 18 KDV eklenmesi sonucu 15.812 TL tazminat hesabı yapıldığı, ayrıca davalının internet sitesinde 16/01/2011 tarihinde kullanımının tespit edildiği, buna göre bu tarihten dava tarihi olan 19/08/2015 tarihine kadar olan dönem için yıllık % 18 hesabıyla 13.068,94 TL temerrüt faizi hesaplandığı, sonuç olarak davacının izinsiz marka kullanımından dolayı toplam 28.880,94 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz ettiği, buna göre 09/05/2016 tarihli bilirkişi raporuna yapılan itirazlarını tekrar ettiklerini, sözleşmenin feshedilmediğini, TSE ‘ye yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, ticari etki oluşturacak biçimde kullanım bulunmadığını, TSE yönergesine göre hesaplama yapılmasının doğru olmadığını, müvekkilinin temerrüde düşmediğinden dava öncesi faiz talep ve hesabını kabul etmediklerini, ek bilirkişi raporu alınmasını istediği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davacıya ait markanın davalı tarafından kullanıldığı iddiasıyla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
Yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davalı vekili müvekkilinin eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığını ileri sürmüş ise de; Dairemizin 30/11/2018 tarihli 2017/2894 Esas 2018/ 2574 Karar sayılı ilamının içeriğinde de belirtildiği üzere taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından feshedildiği ve feshin davalıya ulaşmakla birlikte sözleşmenin sona erdiği, davalının bu tarihten sonraki kullanımının marka hakkına tecavüz oluşturduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Ne var ki, davalının yargılama sırasında 06/03/2017 tarihli esasa ilişkin bir kısım beyanların sunulması konulu dilekçesinde; davacıya marka kullanım ücreti ödemesi yaptığını beyan ettiği ve dilekçe ekinde bir kısım dekont fotokopileri sunduğu, dekontların incelenmesinde alacaklı olarak TSE, TSE İstanbul Belgelendirme Müdürlüğü gözüktüğü, ve bu ödemelerin bir kısmında TSE ödemesi, fatura ödemesi, 2014 marka kullanım ücreti vb.açıklamalar bulunduğu görülmüştür. Ödeme borcu sona erdiren hallerden olup sunulan bu belgelerle ilgili olarak tarafların beyanlarının tespiti ile yapılan bu ödemelerin dava konusu edilen alacakla ilgili olup olmadığı, ödemelerin dava konusu alacağı sona erdirip erdirmediği üzerinde durularak ve gerektiğinde bilirkişi raporu alınarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin kabulü gerekmiş bu aşamada davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise faizin başlangıcı ile yargılama ve vekalet ücretlerine yönelik istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: 1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, 3-Dairemiz kararına uygun bir şekilde karar verilmek üzere dosyanın ilk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Bu aşamada davacı vekilinin istinaf taleplerinin tümü ile davalı vekilinin faizin başlangıcı ile yargılama ve vekalet ücretlerine yönelik istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, 6- Davacı tarafın istinaf talebi incelenmediğinden istinaf harçlarının talebi halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, 7-İstinafa geliş aşamasında davalı tarafından peşin olarak yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,50 posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 181,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 25/10/2021