Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/566 E. 2023/157 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/566 Esas
KARAR NO: 2023/157
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
NUMARASI: 2018/106 2020/329
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1980’li yıllardan bu yana perde ve ev tekstili üretim tesisleri ve dünyaca ünlü markaları ile ev tekstili ürünlerinin lider kuruluşları arasında yer aldığını, … tescil numaralı “…” tanınmış markanın müvekkili adına tescilli olduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde “…” asli unsurunu içeren bir çok sıralı markanın müvekkili adına tescilli olduğunu, “… + ŞEKİL” ibareli … tescil numaralı markanın davalı adına 7, 8, 11, ve 21. sınıflarda tescil edildiğini, davalı adına tescilli markanın müvekkili adına tescilli markalar ile iltibas yaratacak şekilde müvekkili markalarına benzediğini, bu durumun müvekkilinin markadan doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini, YİDK kararının aksine, “…” ibareli markaların 1997 yılından bu yana davalı adına tescilli olmasının ve “…” ibaresinin günlük dilde kullanılan bir ibare olmasının dava konusu marka tescilini meşru hale getirmediğini, davalı yanın dava konusu marka tescilinin, önceki marka tescilleri ile aynı sınıfta olmadığını, bu nedenle davalının kazanılmış haktan yararlanmasının mümkün olmadığını, davalı yanın dava konusu markasının önceki marka tescillerinden farklı bir görselle müracaata konu edildiğini, davalı yanın bu nedenle de kazanılmış haktan faydalanamayacağını, davalı yanın dava konusu markada kullandığı yeni görselin müvekkilleri adına tescilli markaların görseline çok yakın olduğunu, davalının markada yaptığı değişikliklerin iyi niyetli olarak algılanamayacağını, taraflara ait markaların tescilli oldukları emtialar bakımından da benzer olduğunu, davalı yanın kötü niyetli olduğunu, davalı ile müvekkilinin taraf olduğu farklı davalarda davalının kazanılmış haktan yararlanamayacağına karar verildiğini iddia ederek, davalı adına tescilli … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili arasında sonuçlanmış olan birçok dava olduğunu, müvekkili adına tescilli marka ile davacı taraf adına tescilli markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davalı adına tescilli markalar ile davacı yan adına tescilli markaların aynı emtialarda tescilli olmadığını, davacı markasının tescilli olduğu emtialar ile müvekkili markasının tescilli olduğu emtiaların ev hanımlarına hitap ediyor olması nedeniyle emtiaların benzer olduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini, davacı yanın markasının tescilli olduğu sınıflar bakımından tanınmış olduğunu, ilgili markaların ve tanınmışlığın farklı sınıflarda tescili olan müvekkili markasının varlığını etkilemeyeceğini, müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde 7, 8, 11 ve 21. sınıflar bakımından müktesep haklarının bulunduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, tam aksine davacı yanın kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/106E.-2020/329K. Sayılı kararı ile; “…davalı adına tescilli “…” ibareli … tescilli numaralı markanın, davacının tanınmış marka niteliğindeki “…” markası ile benzerlik arz ettiği, taraf markaları farklı sınıflarda tescilli olmasına karşın, davacı markasının Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi ve markaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin algısı göz önünde bulundurulduğunda nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verebileceği, dava konusu marka tescilinin, davalı adına tescilli önceki tarihli marka tescillerinden farklılaştırılarak davacı yanın markasına yakınlaştırılması sebebiyle, davalı yanın müktesep hakka dayanamayacağı, davalı yanın önceki tescil tarihli markaları bakımından taraflar arasında hükümsüzlük talepli yargılamalar devam etmekte iken, ihtilaflı markaların bir başka renk kombinasyonu olan dava konusu markanın davalı tarafından tescile konu edildiğinden bu hususun kötü niyet tescili olarak kabulü gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak davanın kabulü ile dava konusu markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili ile davacı arasında huzurdaki davaya benzer birçok dava açıldığını ve karara bağlandığını, kararların bir çoğunluğunun müvekkili lehine sonuçlandığını, müvekkili aleyhine sonuçlanan kararlar bulunsa da bunların müvekkilinin 2010 tarihli kırmızı logolu başvuruları olup, bu başvurularda kırmızı rengin kullanılmasının ve davacı tarafından da logonun kırmızı renkli olmasından kaynaklı olup, Yargıtay tarafından bozulması üzerine verilmiş olan kararlar olduğunu, bunun üzerine müvekkili tarafından kırmızı logolu kullanımının sona erdirildiğini ve sarı ve siyah logolu marka başvurularının yapıldığını, ancak davacının bu başvurulara da itiraz edip hükümsüzlük davaları açtığını, hatta düz yazılı markalara da hükümsüzlük davası açıldığını, davacının 2005 tarihinde müvekkiline ihtarneme göndererek kırmızı logo kullanımının durdurulması istendiğini, fakat davacının davayı ihtarnameden 5 yıl sonra Bakırköy 1. FSHHM’de 2010/377E. Sayılı dosyasında açtığını, mahkemenin ise hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurduğunu, davaya konu markanın davacının değil müvekkilinin önceki tarihli tescilli markalarına yanaştığını, istinaf mahkemesi tarafından da siyah zemin üzerindeki beyaz renkte ve farklı yazım stili ile farklılaştığının ileri sürüldüğünü, müvekkilinin önceki tarihteki markalarına bakıldığında markaların tümünde esas unsurunun … olduğunu, davacı tarafın markasının esas unsurunun da … ibaresi olduğunu, fakat davacının markasının 24. Sınıfta yani ev tekstli sektöründe tescilli iken müvekkili markasının 7,8,11 ve 21 sınıflarda tescilli olup tarafların markalarının uzun yıllardır yan yana kullandığını, bu hususun yargıtay ilamları ve kesinleşmiş mahkeme kararları ile sabit olduğunu, nitekim davacının 7,8,11 ve 21. Sınıflarındaki marka başvurularının müvekkili markaları nedeniyle reddedildiğini, müvekkilinni … sayılı markası davaya konu marka ve … markasının yan yana konulduğunda tüketici tarafından müvekkilinin eski tescilli markasından ziyade davacı markası ile benzer olduğu yanılgısına düşmesinin mümkün olmadığının açık olduğunu, karara esas alınan bilirkişi raporlarında doğru bir şekilde kıyaslama yapılmaksızın kırmızı logoya ilişkin yargıtay kararları yanlış yorumlaranak adeta ezbere bir şekilde karar verildiğini, ayrıca müvekkilinin … sayılı logolu markasının hükümsüzlüğü talebiyle açılan davanın Ankara 2. FSHHM’nin 2013/141E. Sayılı kararı ile reddedildiğini, red kararında aşçı figürünün karara etkisi olmadığını, marka hukukunda teknolojinin ilerlemesi ile birlikte marka sahiplerinin markalarını çağa uygun olarak modernize ihtiyacı olduğunu, bu nedenle müvekkilinin modernize hale getirdiği markanın davacı markasına yanaştığının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilini 1998 senesinde tescil ettirdiği markayı kullanmaya zorlamanın marka felsefesine uymayacağını, taraflar arasında mevcut 80’e yakın davada müvekkili tarafından kırmızı logo kullanımının 2004/2005 yıllarında başladığını, müvekkilinin söz konusu markayı davacı tarafından açılan dava tarihi itibariyle 5 yıldan fazla süredir kullanması nedeniyle markasal hak kazandığını, müvekkilinin kullanmış olduğu gezegen, dalga ve … ibaresinden oluşan markasının 1998 yılından beri tescilde olduğunu ve bu markada … ibaresinin ön planda olduğunu, 1998 yılına ait bir logonun 2016 yılında davacı markasına benzediğine ilişkin bir dava açılmasının MK’nın 2. Maddesine aykırı olduğunu, ayrıca sadece müvekkilinin değil davacı tarafın da ilk marka tescilinden itibaren markasını çağın gereklerine göre modernize ettiğini, müvekkilinin markalarına bakıldığında başından beri harflerde bir gölgelendirmenin mevcut olmadığını, bu durumda davacı tarafın müvekkili markalarından sonra … ibaresinin kaligrafik şeklini aldığını, mahkemenin hükme dayanak aldığı kök ve ek raporların hukuka aykırı olup hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişilerin olaya yaklaşırken davacı tarafın tanınmış marka olmasından kaynaklı olarak objektif değerlendirmelerde bulunmadıklarını, davacı lehine zorlayıcı yorum yaptıklarını, yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, ilk bilirkişi raporunun tek bilirkişi tarafından hazırlandığını, eksik ve hatalı değerlendirmeler içerdiğini, alınan heyet raporunda da ilk rapordaki hataların yapıldığını, bilirkişilerin objektif olmayan görüşler ileri sürdüklerini, bilirkişi raporunda taraf emtiaları açısından bağlantı olduğu iddiasının Yargıtay onamasından geçerek kesinleşen kararlar karşısında hatalı olduğunu, bu manada mutfak emtiaları için müvekkili için gerek tescilli diğer markaları gerekse davacı tarafından açılan diğer davalara verilen kararlar ve bu kararları onayan Yargıtay kararları dikkate alındığında müvekkili markası kapsamında olan emtialar açısından davacı lehine bir görüş ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, taraf markaları arasında emtia benzerliği bulunmadığını, bilirkişilerin raporlarının 30. Sayfasında farklı sektörlerdeki iltibası dikkate alarak yorum yapmalarının hatalı olduğunu, yine müktesep hakka ilişkin değerlendirmenin de hatalı olduğunu, bilirkişinin aşçı figürlü markaya ilişkin verilen Ankara 2. FSHHM’nin 2013/141E.-2013/237K. Sayılı kesinleşen kararının görmezden gelinmesinin hatalı olduğunu, bilirkişilerin söz konusu markada ön planda bir aşçı figürü olduğunu bu nedenle müvekkilinin bu markadan uzaklaştığını iddia ettiğini, oysa ki müvekkilinin tek markasının bu marka olsa idi bu görüşün bir nebze dikkate alınabilecek olduğunu, halbuki müvekkilinin aşçının elinde tuttuğu logo ile neredeyse birebir aynı olan … ibareli markasının bulunduğunu, ayrıca bilirkişilerin dava konusu başvuruda önceki tescilli markalardan farklı olarak yazım karakterini değiştirdiği A harfini traşladığı iddialarının yersiz olduğunu, yazı karakterinin aynı olduğunu, bilirkişilerin dosyadaki delilleri tek taraflı incelediklerini, kullanımın yalnızca faturalarda olmadığını, davacının 2005 yılında gönderdiği ihtarname ile içi beyaz dolgulu yazı karakteri kullanımından 2005 yılından beri haberdar olduğuna ilişkin kesin bir delilin mevcut olduğunu görecek olduklarını, dolayısıyla davacının bu kesin delilin varlığından ne zaman haberdar olduunun belirli olmadığı gibi bilirkişi raporunun 27. Sayfasındaki tespitin hatalı olduğu gibi kabul etmediklerini, bu hususun itiraz dilekçelerinde gündeme getirmelerine rağmen mahkemenin itirazı reddettiğini, gerekçeli kararda ise bu konuda değerlendirme yapılmadığını, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2010/377E. Sayılı dosyasında kırmızı logolu marka için dahi 5 yıllık süre geçtiği ve sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluştuğu hususunun o dosyada alınan bilirkişi raporlarında gündeme getirildiğini, buna göre müvekkilinin kuşak içerisinde beyaz dolgusu … ibaresinin kullanımının davacı tarafından 2005 yılından beri bildiği ve 2010 yılına kadar ses çıkarmadığı ve dolayısıyla sessiz kalma yolu ile hak kaybının gerçekleştiğini, bu durumda marka ihlalinden söz edilemeyeceğini, bu hususun SMK’nın 25/6 maddesinde de hükme bağlandığını, davacının taraflar arasındaki uyuşmazlık ile ilgili olarak ilk başlarda sadece kırmızı logolu kullanımları dava ettiğini, diğer davaları ise çok sonra açtığını, davacının markasının tanınmış olması nedeniyle taraf markalarının tescilli olduğu emtialar farklı olsa da iltibas oluşturacağı görüşünün hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, yargıtay tarfından davacının tanınmışlığının sektörel bir tanınmışlık olduğu hususunun birçok karırında vurguladığını, dolayısıyla farklı sınıflar yönünden iltibas oluştuğu hususunun hatalı olduğunu, nitekim davacının müvekkili aleyhine açtığı Ankara 2. FSHHM’nin 2013/141E-237K. Ve Ankara 3. FSHMM’NİN 2014/160E./2015/96K. Sayılı kararlarında da bu hususlara yer verildiğini, ayrıca Yargıtay 11 HD’nin 2015/14459E.-2017/2220K. Ve 2016/2281E.-2017/4621K. Sayılı ilamlarında da bu hususlara değinildiğini, kararın onandığını ve karar düzeltme talebinin reddedildiğini, davacının tanınmışlığının sadece tekstil sektörüne özgülendiği belirtilerek açılan davaların reddine dair kararların Yargıtay tarafından onandığını, ayrıca müvekkilinin de 7,8,11 ve 21. Sınıfları içeren züccaciye ve mutfak eşyaları sektöründeki bilinirliğinin göz ardı edildiğini, müvekkilinin bu markayı uzun süreli kullanımı nedeniyle … ibaresi için üstün bir hakkı bulunduğu gibi daha önceki marka tescilleri nedeniyle müktesep hakkı bulunduğunu, müvekkilinin davaya konu markaya tescilinde kötü niyetli olmadığını, davacının müvekkili aleyhine açtığı davalardan 25 tanesinin YİDK kararının iptaline ilişkin olduğunu, müvekkilinin mahkeme kararlarına güvenerek yapmış olduğu başvuruların kötü niyetle itham edilmesinin doğru olmadığını, açılan bu davaların 22 tanesinin müvekkili lehine sonuçlandığını, davacının müvekkilinin ticaret yapmak istediği alanları ele geçirme çabasında olduğunu, müvekkilinin markasını modernize etme ve kendine uygun bir renk seçme özgürlüğü bulunduğu hususunun göz ardı edilmemesi gerektiğini, ayrıca somut olay ile benzer mahiyette ve tarafları farklı olan Ankara 2. FSHHM’nin 2014/532E.-2015/350K. Sayılı kararının Yargıtay 11. HD’nin 2011/4321E.-2019/3732K. Sayılı kararı ile onandığını, bu dava ile o davada benzer bir durumun bulunduğunu bildirmiştir.
DELİLLER: Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı “…+Şekil” ibareli markanın, 07, 08, 11 ve 21. Sınıflarda 14/07/2014 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. 12/04/2019 havale tarihli raporda sonuç olarak, davalı adına tescilli “… ŞEKİL” ibareli … kod numaralı markanın, davacı yan adına tescilli “…” esas unsurlu markalar ile benzerlik arz ettiği, taraf markalarının farklı sınıflarda tescilli olmasına karşın, davacı yanın Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi ve markaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin algısı göz önünde bulundurulduğunda davalı yan adına tescilli markanın davacı adına tescilli markaları çağrıştıracağı ve nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vereceği, dava konusu marka tescilinin, davalı adına tescilli önceki tarihli marka tescillerinden farklılaştırılarak davacı yanın markasına yakınlaştırılması sebebiyle, davalı yanın müktesep hakka dayanamayacağı, davacı yana ait marka ile iltibasa sebebiyet verecek derecede benzerlik arz eden dava konusu markanın tescilli olduğu tüm sınıfları bakımından hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, davalı yanın önceki tescil tarihli markaları bakımından taraflar arasında hükümsüzlük talepli yargılamalar devam etmekte iken, ihtilaflı markaların bir başka renk kombinasyonu olan dava konusu markanın davalı tarafından tescile konu edildiği ve bu durumun Yargıtay Kararları kapsamında kötü niyetli olarak değerlendirilebileceği belirtilmiştir. 06/09/2019 havale tarihli ek raporda sonuç olarak, davalı adına tescilli “… ŞEKİL” ibareli ve … kod numaralı markanın, davacı yan adına tescilli “…” esas unsurlu markalar ile benzerlik arz ettiği, dava konusu marka tescilinin, davalı adına tescilli önceki tarihli marka tescillerinden farklılaştırılarak davacı yanın markasına yakınlaştırılması sebebiyle davalı yanın müktesep hakka dayanamayacağı, davalı yanın işbu dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirmesinin kötüniyetli olarak değerlendirildiği, ancak konu hakkındaki nihai takdir ve kararın Mahkemeye ait olduğu, davalı yanın kötü niyetli olduğunun değerlendirilmesi halinde … kod numaralı markanın tümden hükümsüzlüğüne karar verilebileceği, Mahkemece kötü niyet bakımından aksi kanaatte olması halinde, davalı yana ait dava konusu … kod numaralı markanın davacı markalarının tescilli oldukları sınıflar ile aynı/benzer olan, 8. sınıfta yer alan “değerli madenlerden olanlar dahil çatallar, kaşıklar, bıçaklar ve kesme, doğrama, soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri, tıraş, epilasyon, manikür, pedikür, güzellik amaçlı kişisel bakım için kullanılan bu sınıfa dahil alet ve cihazlar (saç düzleştirici ve kıvırıcı cihazlar, makaslar dahil)” alt sınıfları bakımından, 11. sınıfta yer alan “tıbbi amaçlı olmayan elektrikli alt yaygıları ve elektrikli battaniyeler, ısıtıcı yastıklar, elektrikli veya elektriksiz ayak ısıtıcıları, sıcak su torbaları (termoforlar), pastörize ve sterilize edici makineler” bakımından, 21. sınıfta yer alan “değerli metalden olanlar da dâhil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri, kapkacak, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler emtiaları” bakımından hükümsüzlüğüne karar verilebileceği belirtilmiştir. Yargılama sırasında alınan 04/09/2020 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalının … sayılı markasındaki logo kullanımının, davacının tanınmış marka niteliğindeki “…” markası ile benzeştirildiği ve ayrı alanlarda tescili bile olsa, davacının tanınmış markasını ayırt ediciliği azaltma ve davacının markasının tanınmışlığından kazanç sağlama maksatlı yararlanmak suretiyle sulandırdığı orta düzey tüketici nezdinde karışıklık yarattığı ve önceki bilirkişi tarafından hazırlanan kök ve ek rapor ile aynı görüşte olduklarını belirtmişlerdir.
GEREKÇE: Dava, davalıya ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Davacı taraf davalının markasının hükümsüzlüğünü istemiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.İstinaf incelemesi istinaf dilekçesinde öne sürülen sebepler ile kamu düzenine bir aykırılık bulunup bulunmadığı hususları gözetilerek yapılmıştır. Dosyanın incelenmesinde; davalı markasının 7, 8,11 ve 21. Sınıflarda tescilli olduğu, davacıya ait … markalarının ise ev tekstili ürünlerinde uzun yıllardır tescilli olduğu ve TPMK kayıtlarında tanınmış marka olarak tescilli olduğu, her iki tarafın da farklı sektörlerde … markası üzerinde hak sahibi bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince yargılama sırasında bilirkişi raporları alındığı anlaşılmıştır. Davalı taraf savunmasında eski tescile dayalı kazanılmış hakka dayanmış ise de eski tescilin kazanılmış hak teşkil edebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerektiği hususu Yargıtay 11. HD’nin 19/09/2008 ve … sayılı ve yine 14/11/2008 tarihli, … sayılı kararlarında açıklanmıştır.Tescilli bir markayı oluşturan işaretin aynısı veya benzerinin sonradan bir başkası adına tescili mümkün değildir. Ancak her tacirin tescilli markasını asli unsurlarından biri ya da birkaçını muhafaza ederek seri marka oluşturma hakkı bulunmaktadır. Dosya kapsamından davalı tarafın önceki markalarından 7/11. Sınıfta tescilli tek markasının … markası olduğu ve bu markanın logo unsuru içermediği, markaların asli unsurlarının aynı olmadığı, …+ŞEKİL markasının 8. Ve 21. Sınıfta tescilli markasının emtia listesinin davaya konu markaya göre çok dar olduğu gibi asli unsurunun da “dünya şekli üzerinde beyaz zemin kuşak ve kuşak üzerinde siyah renkli … ibaresi olduğu, davaya konu markanın ise önceki markadan farklı olarak 07/11. Sınıflarda tescilli olduğu, ayrıca 08/21. Sınıflarda farklı emtialarda tescil edildiği, yine … sayılı … markasının asli unsurunun sözcük unsuru olup, 08 ve 21. Sınıflarda tescilli … başvuru numaralı …+ŞEKİL markasındaki logonun farklı olduğu, davaya konu marka ile aynı emtiaları içermedikleri gibi seri marka imajının da korunmadığı, müktesep hak teşkil edemeyeceği, ayrıca davalı adına tescilli … numaralı … markasının 8. Sınıfta tescilli, … numaralı … markası yönünden markaların asli unsurundaki renk ve yazı karakterinin davaya konu markadan farklılaştığı görülmüştür. Dolayısıyla davalı tarafın müktesep hak savunması yerinde olmayıp bu hususlar 04/09/2020 tarihli raporda ayrıntılı bir şekilde ele alındığı gibi rapor istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğundan hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamıştır. Somut olay bakımından her iki tarafın markalarının görsel ve işitsel olarak benzer olduğu, davalının dava konusu markasının … ibaresinin yazım stili ve üzerinde bulunduğu dalga şeklinin davacının tescilli tanınmış … ibareli markalarına yakınlaştırdığı, markalar farklı emtia grubunda tescilli ise de benzeştirmek suretiyle tanınmış marka imajından haksız olarak yararlanma amacını taşıdığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan dava konusu marka ile benzer nitelikte bulunan davalıya ait … sayılı ve … sayılı markaların hükümsüzlüğüne dair verilen kararların Yargıtay 11 HD’nin 2018/728E.-2019/2468K. Ve 2019/2983E. 2020/813K. Sayılı ilamları ile onandığı görülmüştür. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/02/2023