Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/559 E. 2021/868 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/559 Esas
KARAR NO: 2021/868 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10.02.2021
NUMARASI: 2018/408 E.,
DAVANIN KONUSU: Patent (Maddi Tazminat İstemli) (Manevi Tazminat İstemli) (Patent Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkilleri adına tescilli patent ve buluşların müvekkillerinin izni ve onayı olmaksızın taklit edilmek suretiyle üretilerek satıldığını, bu durumun Mahkememizin 2018/89 D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti ile sabit olduğunu, davalının eyleminin müvekillerinin patent haklarına tecavüz teşkil ettiğini, bu nedenlerle iş bu tecavüzlerin durdurulması, önlenmesi, tecavüze konu ürünlere el konulması ve imhası yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde belirttiği ürünlerde hak sahibi olduğunu iddia ettiği, ancak dava tarihi itibariyle TPMK kayıtlarında bu ürünlerin davacılar adına hak sahipliği kaydına rastlanmadığı, … başvuru numaralı patentin dava tarihi itibariyle tescilli olmadığını, İstanbul FSHHM’nin 2018/437 E.sayılı dosyasında dava konusu patent yönünden patentin iptali ve hükümsüzlüğü davası açıldığını, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin de yerinde olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 03/10/2018 tarihli 2018/408 Esas sayılı kararıyla; davalı tarafça davacı … adına tescilli olduğu tespit edilen … numaralı patentin koruma kapsamına tecavüz teşkil eden ürünlerin üretilmesi ve satılması davacının zararına sebebiyet verebileceğinden ve bu patentle ilgili yaklaşık ispat kuralının gerçekleştiği gerekçesiyle bu patentle ilgili ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, İleride muhtemel zarar ve ziyanlara karşılık olmak üzere davacı tarafça takdiren 100.000,00 TL (yüz bin Türk Lirası) nakdi veya muteber bir bankaya ait kesin ve süresiz teminat mektubu ibraz edildiği takdirde, davalının davacı …’ya ait … numaralı patentinin koruma kapsamında olduğu bildirilen tıbbi kullanım amaçlı medikal ürünün davalı şirket tarafından üretilmesinin, satılmasının, tanıtılmasının ve pazarlanmasının durdurulmasına, bu ürünlerin toplatılmasına ve muhafaza altına alınmasına karar verilmiştir. Davalı vekili tedbir kararına itiraz etmiş, mahkemece duruşmalı inceleme yapılarak 01/11/2018 tarihli kararla itirazın reddedildiği, davalı vekilinin istinaf isteminde bulunduğu, Dairemizin 25.01.2019 günlü 2019/62 E. – 159 K.sayılı ilamıyla; ilk derece mahkemesi tarafından 2019/89 D.İŞ sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunda davalı adresinde yapılan keşif sırasında tespit edilen ürünün davacının patentinin koruma kapsamında kaldığının tespit edildiği, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, tespit kararının yerinde ve haklı olduğu ancak teminat konusunda davalı vekilinin itirazının yerinde olduğu gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul, kısmen reddine, mahkemenin 01.11.2018 günlü kararının kaldırılmasına, ihtiyati tedbir talebinin 300.000 TL teminat karşılığında kabulüne karar verildiği görülmüştür. Bilahare davalı vekilinin ilk derece mahkemesinden ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını istediği, mahkemenin de 18.03.2019 tarihinde davalı vekilinin talebinin reddine karar verdiği, davalı vekilinin bu karara itiraz ettiği, bunun üzerine mahkemenin 16.04.2019 tarihinde HMK’nın 396/1 maddesi uyarınca davalı vekilinin itirazının reddine karar verildiği ve bu kararın davalı vekilince istinaf edildiği, istinaf üzerine Dairemizin 05.07.2019 günlü 2019/1519 E. – 1461 K.sayılı ilamıyla; uzman görüşüne dayanılarak durum ve koşulların değiştiğinden bahisle yeniden tedbir kararına itiraz edilmesi üzerine verilen karara karşı istinaf başvuru yolunun kapalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin usulden reddine karar verildiği görülmüştür. Dosyanın ilk derece mahkemesinde yargılaması devam edilirken davalı vekilinin İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/377 E.sayılı dosyasında yapılan patent hükümsüzlüğü yargılamasında alınan bilirkişi raporunda; patentin kapsam aşımı nedeniyle hükümsüz kılınması gerektiği yolunda görüş bildirildiğinin, bu durum dikkate alınarak ihtiyati tedbir kararının kaldırılması veyahut davalı lehine değiştirilmesi yönünden istemiştir. Mahkemece 10.02.2021 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda davalı vekilinin İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/377 E.sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuna dayandığı, bu raporda patentin tescilinde kapsam dışına çıkıldığının tespit edildiğine dair görüş bildirildiği, ancak hükümsüzlük davasının sonuçlanmadığı, alınan bu raporun hükme esas alınıp alınamayacağının bu aşamada belli olmadığını, yargılamanın devam ettiğini, durum ve koşullarda değişiklik olduğunun sabit olmadığını, patent hükümsüz kılınıncaya kadar korumasının devam ettiği gerekçesiyle davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılması talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; davanın esası yönünden inceleme yapılmadığını, patentin geçerliliğinin şahibeli olup, çelişkili bilirkişi raporuna dayalı olarak 2018 yılından bu yana ihtiyati tedbir kararının uygulandığı tedbire konu ürünlerin KOAH hastalığının tedavisinde kullanılan KATATER BALONLARI olduğunu ve salgın dönemi uygulanmakta olan bu haksız tedbirle müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zarara uğradığını, yargılama süreçlerinin ülkemizde uzun sürdürülebildiğinden mahkemenin menfaat dengesi çerçevesinde bir değerlendirme yapamadığını, mahkemenin menfaat dengesini gözetmesi gerektiğini, takdir hakkının bu çerçevede kullanılması gerektiğini, İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/377 E.sayılı dosyasındaki hükümsüzlük davasında alınan 25.12.2020 tarihli raporda dava konusu patentin yapılmış olan başvurunun kapsamı dışına çıktığı ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu yolunda görüş bildirildiğini, buna göre patentin hükümsüz kılınmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, tespit dosyasında alınan raporun üstün körü ve hatalarla dolu bir rapor olduğunu, davaya konu ürünlerin patentin kapsamına girmediğini, patente ait istem içerisindeki tüm unsurların ürünler üzerinde mevcut olmadığını, mahkemede hükümsüzlük davasının beklenmesinin karar verildiğini, dolayısıyla davanın esası yönünden davacının haklılığının yaklaşık olarak ispatlanması kuralından uzaklaşacağını, davacı lehine verilen tedbir kararının tek dayanağının 2018/89 D.İş sayılı dosyasında verilen 30.07.2018 tarihli ek bilirkişi raporu olduğunu, bu rapora defalarca itiraz edildiğini, ayrıca konu ile ilgili 24.06.2019 tarihli uzman görüşünün sunulduğunu, yine 2020/113 D.İŞ sayılı dosyasında düzenlenen 01.02.2021 tarihli bilirkişi raporununda kendilerini desteklediğini, ihtiyati tedbir kararının ivedilikle kaldırılması gerektiğini belirterek 10.02.2020 tarihli kararın kaldırılarak mahkemece verilen ihtiyati tedbirin tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına, yahut davalı lehine değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir. İstinaf dilekçesi ekinde bulunan İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/377 E.sayılı do sayısına sunulduğu belirtilen 25.12.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunun incelenmesinde; davacı vekilinin dava konusu patentin ilk başvurusunda bağımsız istemin 1.i de yer alan “lateks ve poliüretan malzemeden mamul, ipliksi, balon şişirildiğinde sertleşme özelliğine sahip bir sertleşen yüzey (4) unsurun başvurunun ilk tarihinde bulunmadığını iddia ettiğini, dava dosyasında yer alan 21.07.2020 tarihli Türk Patent tarafından mahkemeye gönderilen “… sayılı … sayıyla kayıtlı patente ilişkin başvuru belgesindeki bilgilerin aynısını içerir renkli başvuru belgesi yazısı belgesinden belirtilen unsurun ilk başvuruda dosyalanan tarifnamede yer almadığından inceleme sırasında yapılan eklenenin desteğinin olmadığına kanaat getirildiği, buna göre patentin konusunun yapılmış bir başvurunun kapsamı dışına çıktığı ve hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dosya içeriğinden, … sayılı incelemesiz patentinin daha sonra incelemeli patent başvurusuna dönüştürüldüğü ve yargılama sırasında tescil işlemlerinin tamamlandığı anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu FSHHM’nin 2018/89 D.İş sayılı dosyasında patent vekili bilirkişi ile kalp damar cerrahisi uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 30/07/2018 tarihli ek raporda; … ve … Hizmetleri Ltd. Şti.adına başvurusu yapılan … sayılı “fileksibıl ve rigid kateterli rezektör balon” buluş başlıklı patent belgesinin buluş özetinin “buluş, trakea, soluk borusu, yemek borusu, idrar yolları, safra yolları gibi içi boş olan boru içinde organlarda ve damarlarda görülen endoluminal – endobronşiyal tümoral lezyonların ve endovasküler tıkanıklıkların tedavisinde kullanılan rezektör balonlar ile ilgilidir. Bahsedilen rezektör balon (1), bir rezeksiyon ucu (2) boru biçiminde organların (7) içerisinde şişirilen ve ileri geri hareket ettirilerek tümör rezeksiyonunu sağlayan bir rezeksiyon kısmı (3) bahsedilen rezeksiyon kısmının (3) dış yüzeyinde konumlandırılan ve tümör dokusunun traşlanarak yok edilmesini sağlayan bir sertleşen yüzey (4) endoluminal bölgeye ulaşmaya yarayan kateter kısım (5) ve hava veya sıvı enjekte edilmek suretiyle rezeksiyon kısmını (3) şişirebilen enjeksiyon ucundan (6) oluşmaktadır.” denildiği, bir bağımsız isteme sahip olduğu, bir numaralı bağımsız istemin “bronşların (7) içerisinde tümör dokusunun traşlanarak yok edilmesini sağlayan ve bahsedilen rezeksiyon kısmının (3) dış yüzeyinde konumlandırılan bir sertleşen yüzeyi (4) ” koruma altına aldığı ve tespit mahalinden alınan delil ürünler incelendiğinde ürünler üzerinde şişirilebilen balon bölgesi ve balon bölgesi üzerinde tıraşlama yüzeyine sahip rezeksiyon kısmının var olduğu, ürünün davacı patent belgesinin bir bağımsız isteminin koruma kapsamında olduğu beyan edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, patente tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması taleplerine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbire itirazın reddi kararına yöneliktir. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez. Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Somut olayın incelenmesinde; dava konusu patentle ilgili olarak mahkemece tedbir kararı verildiği, itirazın reddi üzerine dosyanın istinaf incelemesi için dairemize geldiği ve dairemizin 2019/62 Esas 2019/159 Karar sayılı ilamıyla istinaf talebinin kısmen kabul edilerek teminat miktarının artırılmasına dair karar verildiği, bilahare davalı vekilinin dosyaya uzman görüşü sunduklarını belirterek tedbir kararını kaldırılmasını istediğini, bu talebin de reddedilmesi üzerine Dairemizin 2019/1519 Esas -2019/1461 Karar sayılı ilamıyla istinaf konusu kararın durum ve koşulların değiştiğinden bahisle yeniden tedbir kararına itiraz edilmesi üzerine verilen karara karşı HMK’nun 396.maddesi gereğince istinaf yolunun kapalı olduğu gerekçesiyle red kararı verildiği anlaşılmıştır. Dosyanın incelenmesinde davalı vekilinin bu defa da, İstanbul 1. FSHHM’nin 2019/377 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan patent hükümsüzlüğü davasının yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda patent kapsamının aşımı nedeniyle patentin hükümsüz kılınması gerektiği yolunda görüş bildirildiğini, bu durum dikkate alınarak ihtiyati tedbir kararının kaldırılması ve yahut davalı lehine değiştirilmesi yönünde talepte bulunmuş, mahkemece de bu talebin reddine karar verilmiştir. Az önce de belirtildiği üzere bu husus, patent hükümsüzlüğü davasındaki bilirkişi raporuna dayanılarak durum ve koşulların değiştiğinden bahisle ihtiyati tedbire itiraz mahiyetinde olup yukarıda ayrıntılı bir şekilde belirtildiği üzere mahkemece verilen 10/02/2021 tarihli karara karşı istinaf yolu kapalıdır. Açıklanan bu sebeplerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: 6100 sayılı HMK.’nın 341/1 ve 396/2 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin USULDEN REDDİNE, Harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi. 21/04/2021