Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/556 E. 2021/839 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/556 Esas
KARAR NO: 2021/839 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/01/2021
NUMARASI: 2020/34 E.,
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 16/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin 20/01/1988’den beri eğitim kültür, sağlık, inşaat, servis taşımacılığı öğrencileri yurtlarda konaklatma, kiralık vasıtalarla ilgili alanlarda hizmetler yapmak, yaptırmak, tesis kurmak şeklinde faaliyetlerinin bulunduğunu, ayrıca müvekkili şirkete ait … ibaresini içerir bir çok markanın bulunduğunu, davalı şirketin ise … başvuru numaralı … ibareli marka için 35, 36 ve 37. Sınıflarda başvuru yaptığını, ayrıca … banka destekli araç markası için ise … başvuru numarası ile 35, 36 ve 37.sınıflarda başvurduğunu öğrenildiğini, ayrıca davalı şirketin https://…com/ şeklindeki bağlantı adresine gidildiğinde … başvuru numaralı marka şeklinin reklam tanıtım ve ilanlarda kullanıldığının tespit edildiğini, davalının bu eylemlerini 6769 sayılı SMK’nun 7/2 fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen model ve 7/3 fıkrasının a-f bendi kapsamında açıklandığı biçimde kullanılmasının marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu, davalının bu eylemlerinin aynı zamanda TTK uyarınca haksız rekabette teşkil ettiğini belirterek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, kararın ilamına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 500 TL maddi tazminat ile 500 TL yoksun kalınan kazancın davalıdan tahsiline, ayrıca davalıya ait her iki marka başvurusu yönünden 3.kişilere devrinin önlenmesine, markaya tescilinden doğan haklara tecavüz ve haksız rekabet oluşan tüm fiilerinin önlenmesine ve durdurulmasına, davalının kullandığı internet sitesi ve uzantılarında, sosyal medya hesaplarında, iş ve tanıtım evraklarında, … ibareli tanıtım işaretinin kullanılmasının önlenmesine, internet sitesine erişimin engellenmesine, … ibaresini içeren her türlü iş ve tanıtım evrakı ile tanıtıcı materyallere el konulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili; bilirkişi raporunun sonuç bölümünde davalının 36.sınıfta bulunan finansal ve parasal hizmetler kapsamındaki hizmetleri ile davacı markalarının tescilde olduğu; 9,14,16,18,24, 25, 26, 39, 41 ve 44.sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerin benzer olmadığının belirtildiği, tarafların hitap ettikleri kitlelerin farklı olduğu, kaldı ki; … ibaresini içeren sayısız ticari şirket bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; alınan bilirkişi raporu gerekçe yapılarak 04/01/2021 tarihli ara kararla yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, ayrıca HMK’nun 389/1 maddesi gereğince yalnızca dava konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, davalının tescil başvurusu yaptığı markalarla ilgili mahkemeye dava açılmadığı gerekçeleriyle davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; mahkemenin hatalı bilirkişi raporunu kararına gerekçe yaptığını, oysa raporun eksik incelemeyle verildiğini, bilirkişilerce davalının “…” şekil ve ibaresini içerir marka kullanımlarının müvekkilinin tescilli markalarıyla benzer olduğunun ifade edildiğini, markanın işlevi gereği; göze, kulağa ve düşünceye hitap ettiğini, dolayısıyla markaların bir bütün olarak incelenmesi ve karşılaştırılması gerektiğini, bilirkişilerin karıştırılma ihtimali bulunmadığı yönündeki görüşlerinin davacı markalarıyla davalı kullanımlarının farklı mal ve hizmet sınıflarına ilişkin olduğu yolundaki hatalı değerlendirmeye dayandırdıklarını, müvekkilinin … ve … tescil numaralı markalarının 37.sınıfta tescilli olduğunu, davalı tarafın uyuşmazlığa konu kullanımlarını içeren marka başvurularının da 37.sınıfta tescil edilmek istendiğini, dolayısıyla bu görüşün hatalı olduğunu, kaldı ki markalar arasındaki benzerlik ve karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için markaların aynı sınıflar içerisinde yer almasının da zorunlu olmadığını, davalının müvekkilinin Türkiye’de belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan davacı markalarının bilinirliği ve tanınırlığından yararlanmak istediğini, markada vurgulanan ana kelime, renk seçimleri V şekline yapılan vurgu gözetildiğinde bu amacın ortada olduğunu, müvekkilinin markalarının belirli bir tanınmışlık düzeyine erdiği hususunda raporda hiçbir değerlendirmeye yer verilmediğini, ayrıca SMK’nun 6/6 maddesine göre tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde bu hususun nispi ret sebebi olduğunu, davalının kullandığı markaların müvekkilinin ticaret unvanını içerdiğini, raporda bu konuda görüş belirtilmediğini, davalının kullanımlarının basit bir tesadüf olarak nitelendirilemeyeceğini, davalının basiretli bir iş adamı gibi davranması yükümlülüğünün yansıması olarak müvekkili markalarını bilmediğini söylemenin mümkün olmadığını, yani davalının kötü niyetli olarak davacı markalarını taklit ettiğini, ayrıca TTK’daki haksız rekabet hükümlerinin de irdelenmediğini, HMK. 389’daki ihtiyati tedbir koşullarının gerçekleştiğini, tam ispat koşulu aramanın doğru olmadığını, teminat karşılığı tedbir kararı verilebileceğini bildirmiştir. TPMK’dan gelen davalıya ait … başvuru numaralı … araç alma merkezi banka destekli markasının 35, 36 ve 37.sınıflarda tescil için başvuru yapıldığı; … başvuru numaralı … markası için 35, 36 ve 37.sınıflarda tescil için başvuru yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirkete ait ticaret sicil dosyasının mahkemece celp edildiği görülmüştür: Bilirkişi raporu içeriğinden davacıya ait … tescil numaralı … markasının 20/09/1993’te 9, 14, 16, 18, 24, 25 ve 26.sınıflarda, … tescil numaralı … markasının 20/09/1993’te 9, 14, 16, 18, 24, 25 ve 26.sınıflarda, … tescil numaralı … markasının 20/09/1993’te 9, 14, 16, 18, 24, 25 ve 26.sınıflarda, … tescil numaralı … markasının 01/12/2014’ten itibaren 35.sınıfta; … tescil numaralı … markasının 13/11/2017’de 41.sınıfta; … tescil numaralı … markasının 13/08/2018’ten itibaren tescil edildiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 28/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda; davalı tarafın www…com alan adlı internet sitesinin incelendiği, sitenin üst bölümünde, alan adında, logoda ve içeriklerinde “…” ve “…” ibarelerinin marka olarak kullanıldığı, alan adının kimlik bilgilerinin gizli olduğu ve 11/11/2019 tarihinde kaydedildiği, davalı internet sitesindeki …, … ibareli marka kullanımlarının davacının …, …, …, …, …, …, … sayılı markaları ile benzer olduğu, ancak davacı markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile davalı internet sitesindeki kullanımlarına konu hizmetlerin benzer olmadığını, dolayısıyla davacının tescilli markaları ile davalı kullanımları arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, kararın ilanı ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Dosya içeriğinden dava tarihi itibariyle davalı tarafın tescilli markalarının bulunmadığı, sadece marka başvurularının bulunduğu anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu içeriğinden davacı markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile davalının internet sitesindeki kullanımlarına konu hizmetlerinin benzer olmadığı, dolayısıyla davacının tescilli markaları ile davalı kullanımları arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Gerek bilirkişi raporu içeriği gerekse davalının tescilinde kötü niyetli olduğu hususunun yargılamayı gerektirmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde mevcut deliller itibariyle yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, Harç peşin olarak alındığında başkaca harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.16/04/2021