Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/52 E. 2022/1981 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/52 Esas
KARAR NO: 2022/1981 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI: 2018/126 E. – 2020/172 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 25/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 16.04.2014 tarihinde kurulduğunu, kurulduğu günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli projeler gerçekleştirdiğini, … numaralı “…” markasını 44. sınıftaki “iş yeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri” ve 45.sınıftaki “iş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri” alanında tescil ettirdiğini, ancak “…” markasının davalı tarafından aynı tür hizmet grubu için haksız ve iltibas oluşturacak şekilde taklit edilerek kullanıldığını, Google arama motoru üzerinden “…”, “…” gibi aramalar yapıldığında davalının yer aldığı sitelerin çıktığını, davalının müvekkili adına tescilli “…” markasını hem ticaret unvanında, hem de markasal olarak kullanmak suretiyle müvekkilinin marka hakkından doğan haklarına tecavüz ettiğini, markalar ve ticaret unvanları arasında karışıklığa sebep olduğunu, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, davalının davacıya ait … numaralı “…” markasıyla ilgili haklarına ve ticaret unvanına tecavüz etmesi nedeniyle müvekkili tarafından davalı aleyhine 03.05.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/80 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, söz konusu davanın derdest olduğunu, bu davada dava açılış tarihine kadar olan dönem için tazminat talep edildiği, bu davada internet sitesine erişimin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmişse de tedbir kararı verilene kadar davalının markayı kullandığını, ayrıca davacının markasını ve unvanını dolaylı bir şekilde web sitelerinde, basılı evraklarında unvanında ve reklamlarında kullanmaya devam ettiğini belirterek, bu sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla SMK’nun 151/2-b maddesi uyarınca hesaplama yapılarak şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, iş bu davanın Mahkemenin 2016/80 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 23.10.2019 harç ikmal tarihli ıslah dilekçesi ile 1.000,00 TL olan maddi tazminat taleplerini 69.821,32 TL’ye arttırdıklarını beyan etmiş, eksik harcı tamamlamıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, müvekkilinin 20 yıllık sanayi ve inşaat tecrübesi bulunan A ve B sınıfı İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları tarafından kurulan bir limited şirket olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanında belirleyici unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin tek başına alınmadığını, bu durumun TTK 54.maddesine aykırılık oluşturmadığını, ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmadığını, davacının maddi bir zarara uğramadığını, tarafların müşteri çevresinin farklı olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarihli 2018/126 E. – 2020/172 K. sayılı kararıyla; “…davacı ile davalı şirketin iş güvenliği konularında hizmet verdikleri, her iki tarafın da ticaret unvanının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, “…” markasının aynı zamanda, tarafların sunduğu hizmetlerin de yer aldığı 44 ve 45. sınıflarda davacı şirket adına tescilli olduğu, her ne kadar davalı tarafça iş güvenliği şirketlerinin mevzuat gereği tescilli oldukları coğrafi alan dışında faaliyette bulunmalarının yasak olduğu, bu nedenle davalı şirketin Ankara’da, davacı şirketin ise İstanbul’da faaliyet göstermek zorunda olmalarından dolayı tüketici kitlesinin farklı olduğu, bu nedenle şirketler arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı savunulmuşsa da, davacının tescilli markasının aynısının davalı tarafça aynen kullanılmasının tarafların hitap ettiği tüketici kitlesinde her iki marka ve işletme arasında bağlantı olduğuna dair bir algı oluşturabileceği, bu durumun davacının marka haklarına ve ticaret unvanından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olduğu, bu nedenle davacının “…” markasının davalı tarafça markasal olarak kullanılmasının önlenmesini talep edebileceği gibi, maddi ve manevi tazminat da talep edebileceği, alınan bilirkişi raporu ile SMK’nun 151/2-b maddesi uyarınca davalının elde ettiği gelire göre 130.447,05 TL maddi tazminat hesaplaması gerektiği, her ne kadar bilirkişiler tarafından 556 sayılı KHK’nin yürürlükte olduğu döneme ilişkin iki ayrı hesaplama yapılmışsa da, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Sınai Mülkiyet Kanununun uygulanması ve hesaplamanın bu Kanunun 151/2-b maddesine göre yapılması gerektiği, ancak davacı tarafça 69.8121,32 TL maddi tazminat talep edildiğinden taleple bağlı kalınarak bu miktara hükmedilebileceği, tarafların ticaret hacimlerine, davalı tarafın kusurunun ağırlığına göre davacı tarafça talep edilen 1.000,00 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu” gerekçesiyle; ” Davanın KABULÜNE, Davalının davacıya ait … numaralı “…” markasına ve ticaret unvanına tecavüz etmesi nedeniyle 69.821,32 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; tarafların farklı illerde faaliyet gösteren, ortaklık ve yönetim yapıları, müşteri çevresi, faaliyet sınırları birbirinden farklı olan iki ayrı şirket olduğunu, müvekkilinin … ibaresine ilişkin kullanımının markasal kullanım olmadığını, müvekkilinin ticaret unvanının kısaltılmış hali, işletme adı olduğunu, marka algısı yaratacak şekilde ürün basmadığını, tanıtım ve pazarlama yapmadığını, müvekkilinin davacı markasını esas alarak hukuka aykırı kazancı yada faaliyetinin bulunmadığını, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuat gereğince, sadece bulundukları il ile sınırlı olarak hizmet verdiklerini, firmaların müşteri çevresinin tüketici değil firmalar olduğunu, bulundukları ilde hizmet veren firmalardan hizmet alınmasının ticari işletmeler için zorunlu olduğunu. -… ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetlerde tanımlayıcı olmadığını, … ismi ile hizmet veren birçok firma bulunduğunu, mahkemece alınan 24/04/2019 tarihli raporda, … isminin sektör bakımından tanımlayıcı olmadığı, marka olarak orta derecede ayırt edici olduğu, tüm karın sadece marka değerinden oluşmayacağı, çok farklı faktörler bulunduğu, tarafların farklı coğrafyalarda faaliyet gösterdikleri, ticaret unvanının usulüne uygun tescil ve ilan edildiği, ticaret unvanının unvan olarak kullanımından sorumlu tutulamayacağı ve müvekkilinin unvan kullanımından dolayı davacıya tazminat ödemesine yer olmadığının tespitine rağmen mahkemenin “davacı ve davalının hitap ettiği tüketici kitlesinde her iki marka ve işletme arasında bağlantı olabileceğine” dair gerekçesinin ve marka hakkına tecavüz edildiği yönündeki kararın hukuken hatalı ve hakkaniyete aykırı olduğunu. -Müvekkilinin ticaret unvanının, değişiklikten önce Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünde usulüne uygun olarak tescil edilip ilan edildiğini, davacı ve davalının kuruluş tarihlerinin yakın zamanda olduğunu, TTK 50. Madde gereğince tescilli ticaret unvanı kullanımının hem hak hem de mükellefiyet olduğunu, İstanbul ve Kayseri illerinde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri alanında … ismiyle kurulmuş, aynı sektörde faaliyet gösteren başka şirketler de bulunduğunu, sadece bulunduğu ilde faaliyet gösterilmesi nedeniyle kendisi ile rekabet etme imkanı bulunmayan müvekkilinden tazminat talep edilmesinin yerinde olmadığını. -2016/80 Esas sayılı dosyasının kesinleşmediğini, istinaf sürecinde olduğunu, bu davanın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, müvekkilinin ilamın kesinleşmemesine rağmen önceki kullanımını sonlandırarak unvan değişikliği yaptığını.-Hükmedilen maddi tazminatın hesabının hukuka, yüksek mahkeme kararlarına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, tarafların birbirinin müşteri kitlesini hedef alamayacaklarını, müvekkilinin davacı markasıyla ürün basmadığını, tüketici nezdinde davacı markasıyla ilgili algı yaratmadığını, bulundukları il çerçevesinde sadece tacir konumundaki müşterilere hizmet verdiğini, tüm karın sadece marka değerine göre oluşmayacağını, müvekkilinin faaliyet karındaki başarıya davacının markası değil, müvekkili şirket yöneticilerinin tecrübesi ve emeğinin etkili olduğunu, davacı markasının orta derecede ayırt edici olduğunu.-Manevi tazminat koşullarının oluşmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davalı vekilinin istinaf dilekçesini yarısı bilirkişi raporu, yarısı kendi itiraz ettiği hususlardan oluşacak şekilde, kafa karışıklığı yaratacak şekilde yazdığını, ortada çelişki varmış gibi izlenim yaratıldığını, davalı vekilinin markanın tanımlayıcı olmamasını olumsuzluk olarak gösterse de aslında markanın tanımlayıcı olmaması gerektiğini, mahkemece bilirkişi raporu alındığını, davalı vekilinin müvekkilinin ticaret unvanını kullandığını, … isminin başka firmalarca da kullanıldığını ileri sürdüğünü, oysa davalının ticaret unvanını marka olarak kullandığını, TTK 18. Madde gereğince basiretli davranma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, 2016/80 Esas sayılı dosyanın kesinleşmediği ileri sürülmüşse de, davalının müvekkilinin markasını gerek ticaret unvanında gerekse faturaları ve iş ürünlerinde kullanmaya devam ettiğini, ürün basmamış olması markayı kullanmadığı anlamına gelmediğini, web sayfasını kopyaladığını, bilirkişilerce çift versiyonlu hesaplama yapıldığını, mahkemece dava 6769 Sayılı yasa zamanında açıldığından, bu yasanın uygulandığı hesaplama yöntemini tercih ettiğini, müvekkilinin web sayfasının kopyalandığını, müşteriler nezdinde karışıklığa yol azıldığını, Ankara’da yaşayan ve çalışan kişiler tarafından müvekkiline başvurular yapıldığını, teklifler yapıldığını, yazışmaların yapıldığını, haksızlıkla ilgili kullanımdan vazgeçmesi için defalarca görüşüldüğünü, davalının sebep olduğu sıkıntı ve üzüntünün karşılığının manevi olarak tazmininin 1.000 TL olamayacaksa da, bu rakamın sembolik olduğunu beyanla, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 44.sınıftaki “iş yeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri” ve 45.sınıftaki “iş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri” emtiaları yönünden 17.09.2015 tarihinde davacı şirket adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan Ticaret Sicil Kayıtları incelendiğinde; davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin 26.12.2014 tarihinde tescil edildiği, 11.06.2018 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirketin unvanının … olarak değiştirildiği, davacı …’nin ise 10.04.2014 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince talimat yolu ile Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/21 Talimat sayılı dosyasında marka uzmanı …, mali müşavir … ve iş güvenliği uzmanı …’den alınan 24.04.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalının halen “…” adıyla faaliyet göstermediği, … Tic. Ltd. Şti. Unvanıyla faaliyet gösterdiği, ancak incelenen 03/05/2016-27/03/2018 dönemine ait faturalarda davacıya ait marka ile karışıklığa yol açabilecek derecede benzer olan “…” markasını kullanığının tespit edildiğini, davalının “…” şeklindeki markasal kullanımları ile davacının “…” markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu ve davalı kullanımlarının karıştırılma ihtimali yaratmak suretiyle davacı markasına tecavüz ettiği, davacının … şeklindeki ticaret unvanı ile davalının … Ticaret Limited Şirketi şeklindeki ticaret unvanı arasında var olan benzerlik ve iltibas nedeniyle uyuşmazlıkta davalı ticaret unvanından “… ” ibaresinin terkin koşullarının oluştuğu, davalının ticaret unvanın değişmesi gerektiren herhangi bir husus bulunmadığı, buna karşılık davalının ticaret unvanı kullanımı nedeniyle davacıya tazminat ödemesine yer olmadığı, mali inceleme sonucunda SMK’nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar daha önce yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 66/2-b maddesi uyarınca, SMK’nun yürürlüğe girdikten sonraki dönem için SMK’na göre hesaplama yapıldığı takdirde, birinci hesaplamaya göre davacının maddi tazminat tutarının 15.258,15 TL, dava tarihinde SMK yürürlükte olduğundan, tecavüz edilen dönemin tamamı için SMK’nun 151/2-b maddesine göre hesaplama yapıldığı takdirde, ikinci hesaplamaya göre ise maddi tazminat tutarının 130.447,05 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin tescilli ticaret unvanı ve markasından kaynaklanan haklarına dayanarak, maddi ve manevi tazminat talepli dava açtığı, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, müvekkilinin tescilli ticaret unvanı kullanımının markaya tecavüz teşkil etmeyeceğini ileri sürdüğü, yargılama sırasında 11.06.2018 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirketin unvanının … olarak değiştirildiği anlaşılmıştır.Dosya kapsamından, davacı tarafça davalı şirket aleyhine Mahkemenin, … Esas sayılı davada, davacıya ait “…” markasına ve ticaret unvanına tecavüz edildiği iddiasıyla dava açıldığı, davanın kısmen kabulüne karar verilerek, 2015 ve 2016 yıllarında yapılan marka tecavüzü nedeniyle tazminata hükmedildiği, kararın halen istinaf incelemesinde olduğu ve kesinleşmediği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin davaların birleştirilmesi talebi mahkemece, davanın geçirdiği safahat nedeniyle reddedilmişse de; somut olayda, davacı tarafça açılan ilk dava tarihinden sonra, davalının davacı tarafın markası ve ticaret unvanına tecavüzü nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği, ilk davada verilen kararın bu davanın sonucunu etkileyeceği anlaşılmakla, … Esas sayılı dosyada verilen kararın bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, neticesinin beklenmemesi yerinde olmadığından, davalı vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın … Esas sayılı davanın sonucunun beklenerek karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davalı vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarihli 2018/126 E. – 2020/172 K. sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,b-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 89,60 TL tehir-icra karar harcı ile 65,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 303,20 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, ç-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 25/11/2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.