Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/495 E. 2021/585 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/495 Esas
KARAR NO: 2021/585 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2020
NUMARASI: 2019/706 E. – 2020/543 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA;Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 2000 yılı başlarında davalı firma yetkilileri ile Türkiye-Rusya arası ticaret ilişkisine girdiğini, davalı firmanın da muhtemel riskleri için o tarihte tanzim tarihi ve vadesi yazılı olmayan ve bedel kısmı boş olarak 1 adet 40.000-USD’lık ve 1 adet 30.000-USD’lık boş senedi güvence olmak üzere davacıdan aldığını, bu ticari ilişkinin 3-4 yıl devam ettiğini ancak daha sonra bittiğini, ticari ilişki bitince de 1 adet 30.000-USD’lik boş senedi davacıya iade eden davalı şirket yetkililerinin diğer senetlerin bulunamadığını sonra iade ederiz diyerek oyalandığını, aradan 14-15 yıldan daha uzun bir zaman geçtikten sonra davacı müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından takip yapıldığını, 1 adet 30.000-USD ve 1 adet de 40.000-USD’lik senede “06.02.2017” olarak tanzim tarihi yazıp 40.000-USD’lık olana 10.04.2017 vade tarihini, 30.000-USD’lık olana da 24.04.2017 vade tarihini koyup bedel kısmına nakden ilavesi yapılarak, senetlerin davalı şirketin cirosu ile üçüncü kişilere verilmiş gibi yapılarak son ciranta olan … tarafından icraya konulduğunu, …’ın davalı şirketin 2008, 2009 ve son olarak 2010 yılların da 3 yıllığına şirketin denetçiliğini yaptığını, şirketin yönetim kurulu başkanı …’ın da yeğeni olduğunu, pasaport kayıtlarına göre 06.02.2017 tarihinde müvekkilin Rusya’da olduğunun belli olduğunu, o tarihte Türkiye de olmayan birisinin senet düzenleyip Türkiye’de ki bir şirkete vermesi ve karşılığında 70.000-USD nakit para aldığının düşünülemeyeceğini, takip dosyasında borçlu gözüken “… Koli. Şti.” unvanlı şirketin müvekkili tarafından Kadıköy … Noterliği’nin 14.06.2012 tarih ve … yev. nolu Fesihnamesi ile 7 yıl önce feshedildiğini, buna göre 2012 yılında feshettiği bir şirket için müvekkilin 2017 yılında senet tanzim edip vermesinin de düşünülemeyeceğini, davalı alacağının zaman aşımına uğradığını, beyanla, davacının borçlu olmadığının tespitine, ödenmek zorunda kalınan 520.363,56 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıda tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; istirdadı talep edilen paranın müvekkil nezdinde olmadığını, dosyanın alacaklısının … olup davacının istirdat talebini bu kişiye yöneltmesinin gerektiğini, davalı şirketin davacıyı sözde oyalayarak zamanla vermiş olduğu senetleri unutturmuş olduğu iddiasının hiçbir hukuki dayanağı olmamakla beraber bu argümanın basiretli tacir davacının dayanamayacağı bir argüman olduğunu, kambiyo senetleri nazarında borcun sebebi senet olduğu için davacının ithamlarını yine yazılı bir delile dayanarak ispatlaması gerektiğini, bu bağlamda sunulan herhangi bir delil bulunmadığını, davacının pasaport kayıtlarına göre senetlerin tanzim tarihinde yurt dışında olduğuna yönelik beyanının kendisince tanzim edilen senetlerin geçerliliğine ilişkin nasıl bir geçersizlik sebebi yaratacağının tarafça anlaşılamadığını, zira bir senedin geçerli olabilmesi için tanzim eden tarafından Türkiye’de tanzim edilmesinin gerekmediğini, TBK madde 146 uyarınca genel zamanaşımı süresinin 10 yıl olup, bono zamanaşımı ise 3 yıl olup davacının zamanaşımı definin yazılı deliller ispata muhtaç olduğunu, davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddine, aksi halde davanın esasına girilerek davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2019/706 Esas-2020/543 Karar sayılı kararıyla; ” Somut olayda davalı tarafın husumet itirazı üzerine yapılan incelemede davalı … Tekstil San ve Tic. AŞ ‘nin bonolar üzerinde herhangi bir sıfatının olmadığı gibi dava konusu takipte alacaklı da olmadığı , dolayısıyla iş bu davada davalı tarafın pasif dava ehliyetinin olmadığı” gerekçesiyle; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davaya konu senetlerin lehtarının davalı şirket olduğunu, davanın bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit davası olduğunu, bedelsizlik definin TTK 687. Madde anlamında kişisel defi olup, kambiyo ilişkisi dışındaki nedenlere dayanıldığını, bedelsizlik definin kural olarak keşideci tarafından ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebileceğini, beyanla ve davanın esasına karşı iddialarını tekrarla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesine karşı cevabında; mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalının istirdat talebini alacaklıdan talep etmesi gerektiğini, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususunun, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğunu, sıfat yokluğunun mahkemece resen incelenmesi gerektiğini, mahkemenin davanın esası hakkında karar verebilmesi için bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olması gerektiğini, davacının istirdat talebini icra dosyasında alacaklı olan kişiye yöneltmesi gerektiğini beyanla ve davanın esasına ilişkin savunmalarını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında; alacaklının … , borçluların ise … ve … İthalat İhracat Tic. Kollektif Şirketi olduğu, takip konusunun 40.000,00 USD lik ve 30.000,00 USD lik bonolar olduğu, kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı görülmüştür. Takibe konu bono fotokopilerinden; 06/02/2017 tanzim tarihli bonolarda, keşidecinin …, … Koll. Şti. , lehtarın … Tekstil San ve Tic AŞ, olduğu, bedelin nakden alındığının yazıldığı, bonoların lehtar şirket tarafından …’a cirolandığı, sırasıyla … ve … cirolarının bulunduğu, 30.000 USD vade tarihli bononun 24/04/2017 vade tarihli, 40.000 USD bedelli bononun 10/04/2017 vade tarihli olduğu anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyadan takibe konulmuş olan senetler nedeniyle, borçlu bulunmadığının tespitini ve icra takibi sonucu ödemek zorunda kalınan 520.363,56 TL’nın ödeme tarihinden itibaren faiziyle tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın pasif husumet yokluğundan reddini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalı şirketin bonolarda lehtar olduğunu ve aralarındaki ticari ilişkideki def’ilerin şahsi defiler olduğundan ancak lehtara karşı ileri sürülebileceğini, bu nedenle lehtar davalı şirkete karşı borçlu bulunmadığının tespiti davası açtıklarını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince davalı şirketin bonolar üzerinde herhangi bir sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle, husumet yönünden davanın reddine karar verilmişse de, davalı şirketin davaya konu bonolarda lehtar ciranta olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin davaya konu icra takibinde alacaklı sıfatı bulunmuyorsa da, hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan, davanın İİK 72. Maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit ve istirdat talebi olarak kabul edilerek, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir. Tespit davası, HMK’nun 106/1. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre tespit davası, bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Genelde tespit davaları muhtemel bir eda davasını düşünerek o davanın temelini yada dava şartını oluşturacak bir hukuki ilişkinin önceden tespitini amaçlar. Böylece henüz şartları tamam olmadığı için açılamayan eda davası için ileride ki hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulması bakımından, kesin delil olarak kullanılmak üzere açılabilir. Bu nedenle,uyuşmazlığın hukuki ilişkiye ait olması gerekir. Ayrıca,tespitte davacının hukuki yararı olması da zorunludur. Hukuki yararın varlığının kabulü için de,davacının davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerekir. (bkz Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16/03/2015 tarihli 2014/18317 Esas- 2015/3642 Karar sayılı kararı) Somut olayda; davacı bonoların keşidecisi olup, bono lehtarına karşı temel ilişkiye dayanarak menfi tespit davası açma imkanına sahip olduğu gözetilmeksizin, somut olaya uygun olmayan gerekçe ile, davalı şirketin bonolar üzerinde bir sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın 6100 Sayılı HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince, BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 08/10/2020 tarihli 2019/706 E. – 2020/543 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 19/03/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.