Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/479 E. 2022/2174 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/479 Esas
KARAR NO: 2022/2174 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2020
NUMARASI: 2019/219 E. – 2020/577 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
KARAR TARİHİ: 23/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile 05/09/2016 tarihinde ve 19/10/2016 tarihinde imzalanan iki adet finansal kiralama sözleşmesi ile davalıya 9 adet bina içinde kullanılan türden asansör kiralandığını, davalının kiralarını düzenli ödemediği için ihtar çekilerek verilen 60 günlük sürede de ödeme yapılmadığını, böylece sözleşmenin feshedildiğini, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1219 D. İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararı ile malların kendilerine teslimine karar verildiğini beyanla, davaya konu asansörlerin aynen iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde belirtilen, Finansal Kurumlar Birliği’nin … sözleşme numaralı, 19.10.2016 tarihli finansal kiralama sözleşmesi ve … sözleşme numaralı, 05.09.2016 tarihli finansal kiralama sözleşmesi kapsamında kiralandığı iddia edilen malların sözleşmelerin içinde seri numaraları belirtilmediğini, bahse konu malların şirkete teslim edilip edilmediği anlaşılamadığını, bu sebeple davalı şirkete teslim edilmeyen malların iadesi talep edilemeyeceğini, kaldı ki; davalı şirket tarafından sözleşme gereği ödenmesi gereken borçların büyük bir kısmı ödendiğini, davacı tarafınca bu durum dikkate alınmadan sözleşmenin hemen feshedilip malların iadesinin talep edilmesi hakkaniyete aykırı olduğunu, ihtarnamenin tebliğ edilmesiyle birlikte şirketçe talep edilen borçların büyük bir kısmı ödendiğini, ancak davacı yan tarafınca bu husus dikkate alınmadan sözleşme hemen feshedilmiştir, her ne kadar ihtarnamenin içeriğinde vadesi gelmiş tüm borçların ve temerrüt faizlerinin 60 günlük yasal süre içerisinde ödenmemesi durumunda sözleşmenin fesholunacağı ihtar olunsa da davalı tarafından yapılan ödemeler dikkate alındığında yapılan fesih bildirimi hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı yana davaya esas finansal kiralama sözleşmesine istinaden bir takım ödemeler yapıldığını, ihtarnamenin içeriğinde belirtilen miktarın tamamen ödenememesi halinde sözleşmenin feshedilmesi ve müvekkilden malların iadesinin talep edilmesi hususu hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2020 tarihli 2019/219E. – 2020/577 K. sayılı kararıyla; “… somut olayda davaya konu malların bir binaya monte edilen ve mütemmim cüz vasfına giren türden olduğu, asli niteliğinin kaybolduğu, anılan yasanın 19/2. Maddesinde de; mütemmim cüz olacak malların finansal kiralamaya konu olabilmesi için asli niteliğini korumasının şart olduğu, tapu kaydına güven ilkesi uyarınca mülkiyeti edinen kimsenin, mülkiyete konu taşınmazın mütemmim cüzlerinin de maliki olacağı, davacının isterse finansal kiralama sözleşmesini tapunun şerhler/beyanlar hanesine kaydetmesinin mümkün olduğu, bu yapılmadığına göre müdahillerin iyi niyetine üstünlük tanımak gerektiği, nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2016/9476 Esas 2017/2031 karar sayılı ilamında, “Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin 45. maddesine göre kat adedi 4 ve daha fazla binalarda asansör yapımı zorunlu tutulduğu, bu tip binalarda asansör ve eklentileri binada bulunması zorunlu ve ve binanın esaslı unsurlarında olup; Yönetmeliğin aradığı kattan fazla kat barındıran borçlu sitede haczedilen asansör ve eklentileri, binada bulunması zorunlu ve ve binanın esaslı unsurlarından olduğundan asansör ve eklentilerin 4721 sayılı Kanunun 684. maddesi gereğince taşınmazın bütünleyici parçası olup, müstakil olarak haczedilemesinin mümkün olmadığı”nın belirtildiği, bu nedenle davacının iade talebinin reddine, ancak davalıya karşı olan tazminat ve alacak istemi dava konusu olmadığı” gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; 6361 Sayılı Yasanın 19/2 maddesi gereği bütünleyici parça veya eklenti niteliklerine bakılmaksızın asli niteliğini koruyan her mal tek başına finansal kiralama sözleşmesine konu olabileceğini düzenlediğini. – 6361 sayılı Kanun’a göre finansal kiralama sözleşmesi yazılı şekle tabi olup, kendilerine mahsus özel sicili bulunan taşınırlara ilişkin sözleşmenin bu sicillere tescil ve şerh edildiğini, sicil kamuya açık olmakla üçüncü kişilerin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğini. – Türk Medeni Kanunun 684. maddesine göre; bir şeye malik olan kimse o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça (mütemmim cüz) ise yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parça olup, bütünleyici parça vasfını kazanmış bir şey kural olarak artık asıl olan eşyaya tabi olacağından, kendi başına bağımsız hak konusu olamayacağını, bütünleyici parçanın, asıl şey ile maddi ve ekonomik anlamda sıkı bir ilişki içinde olduğunu, bir parçanın bütünleyici parça sayılabilmesi için onun asıl şeyi ile arasında maddi bağlılık bulunmasını gerekli kıldığını ve bu maddi bağlılığın, derecesinin eski MK ifadesiyle o şeyin “telef, tahrip veya tağyir edilmedikçe” ayrılmasının mümkün olmaması şeklinde olması gerektiğini, oysa somut olayda dava konusu asansörler ile bina arasındaki ilişkinin bu nitelikte bir ilişki olmadığını, asansörün ekonomik ömrünün belirli olup her zaman değiştirilebileceğini, yenisinin alınabileceğini, Mahkeme tarafından yapılan aksine tespitin yasal olmadığını. -Kural olarak bir bütünleyici parça ile asıl şey arasında maddi bağlantı sağlandığında, bütünleyici parçanın asıl eşyanın hukuki kaderine tabi olarak, bütünleyici parça üzerindeki ayni haklar kalkacağını, ancak 6361 sayılı yasanın 19/2 hükmünün bu kuralın istisnasını teşkil ettiğini, – Dava konusu uyuşmazlıkta 6361 sayılı yasanın 19/2 hükmünün özel hüküm olduğunun da dikkate alınması gerektiği, özel hüküm ile genel hükmün çatışması halinde, özel kanun genel kanunları ilga eder, üst kanun alt kanunları ilga eder, sonraki kanun önceki kanunları ilga eder ilkeleri gereğince, 6361 sayılı Kanun’un “Bütünleyici parça veya eklenti niteliklerine bakılmaksızın asli niteliğini koruyan her mal tek başına finansal kiralama sözleşmesinin konusu olabilir” hükmünün özel hüküm olması nedeniyle öncelikle uygulanması gerektiğini. -Dava dosyasına ibraz edilen 22.06.2020 tarihli dilekçede; “Davanın kabulüne karar verilmesini, taraflar arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesine konu malların aynı şekilde davacı müvekkil şirkete iade ve teslimine karar verilmesini, aynen teslimde fiili imkansızlık olması halinde İİK 24. Maddenin uygulanması” talep edildiğini, bu talebin taşınır bulunmaması halinde bedelinin talep edilmesine yönelik olup, mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, müvekkiline davanın tazminat davasına dönüştürülmesi için herhangi bir süre verilmediğini. – Bütünleyici parça asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parça olup, bu durumda asansörlerin de bütün binanın parçası olduğunun kabulü halinde münferit menkul mal olarak bütüne karışmış olup yok hükmünde olacağını, bu durumda ise davanın konusu kalmadığından davanın reddine ve davanın esası hakkında haklı bulunan müvekkili şirket lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesi gerekirken aksine hüküm kurulmasının yasal olmadığını beyanla; mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne, mahkeme aksi kanaatte ise davanın konusuz kalması nedeniyle reddi ile müvekkili lehine yargılama giderlerine hükmedilmesini talep etmiştir. Müdahiller vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; müteahit şirketin inşaatı tamamlayarak eksikler bulunmakla birlikte bağımsız bölümlerin kat maliklerine teslim edildiğini, mahkemece asansörlerin teslimi konusunda tedbir kararı verilmişse de, bu karara itiraz ettiklerini, itirazları üzerine tedbir kararının kaldırıldığını ve istinaf incelemesinden de geçtiğini, Leasing Sözleşmesinden haberlerinin bulunmadığını, müteahitin taksitleri ödemede temerrüde düştükten sonra kat maliklerine sözlü olarak bilgi verdiğini, müvekkillerinin bu taksitlerin kefili yada garantörü olmadığını, Finansal Kiralama şirketi ile müteahitin kötüniyetli olarak hareket ettiklerini, müvekkillerinin mağduriyetine sebep olduklarını, iyiniyet ve mülkiyet iddialarının geçerliliğinin kalmadığını, hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağını, TMK 684. Madde de “Bir şeye malik olan kimse , o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur” hükmü düzenlenmiştir, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15/02/2017 tarihli 2016/9476 E-2017/2031 K sayılı kararıyla “asansör ve eklentilerinin 4721 Sayılı Kanun’un 684. Maddesi gereğince, binada bulunması gereken zorunlu unsurlardan olmakla, binanın bütünleyici parçası olduğunu tespit ettiğini, asansörün sökülmesi halinde hiçbir ekonomik değerinin kalmayacağını, bilirkişi raporunda da bu hususun doğrulanarak asansörlerin sökülmesi halinde hurda niyetine değerinden %75’ten daha az bir değere ineceğinin tespit edildiğini, hurda dışında ekonomik değerinin kalmayacağını, istinaf başvurusunun reddi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLER: Davacı tarafından davalı ve dava dışı kefillere gönderilen 08/05/2019 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamenin incelenmesinde; taraflar arasındaki 24/10/2016’da tescil edilmiş sözleşmeye atıf yapılarak 2091,83 EURO kira, 47,81 EURO temerrüt borcunun ödenmediği, ayrıca 28,98 TL masraf ve faiz borcunun da ödenmediği belirtilerek bunların 60 gün içinde ödenmesinin istendiği, 60 günlük süre içinde ödenmezse 3 gün içinde malların tesliminin istendiği ve ayrıca sözleşmenin feshedilebileceğinin bildirildiği, ihtarnamenin 11/05/2019 tarihinde muhataplarına tebliğ edildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı ve dava dışı kişilere gönderilen 08/05/2019 tarihli 10441 yevmiye numaralı ihtarnamenin incelenmesinde; 07/09/2016 tarihli sözleşmeye atıf yapılarak 9.487,82 EURO kira, 212,09 EURO temerrüt borcunun 60 gün içinde ödenmesinin istendiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan 26/03/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “…davacının, davalıdan … numaralı finansal kiralama sözleşmesi gereğince 9.570,01 EURO alacaklı olduğu, … numaralı sözleşme gereğince de 2.205,16 EURO alacaklı olduğu, binalardaki asansörlerin ikinci el piyasasında sadece hurda olarak kullanılabileceği ve sökülmeleri durumunda mevcut değerlerinden %75 oranında değer kaybedeceği” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafça sunulan 23/08/2016 tarihli proforma faturadan 6 adet yedi duraklı, 1 adet 1 duraklı asansörün toplam değerinin KDV dahil (%1 KDV) 151.500 Euro olduğu, 2 adet yedi duraklı asansörün toplam bedelinin KDV dahil (%1 KDV) 43.935 Euro olduğu, davacı vekili tarafından sunulan 30/07/2020 tarihli kıymet taktir raporunda 7 adet asansörün piyasa rayiç bedelinin 98.000 TL (KDV hariç) olduğunun beyan edildiği anlaşılmıştır. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2019 tarihli, 2019/1219 D.İş esas, 2019/1245 D.İş karar sayılı kararıyla; Finansal Kiralama Sözleşmesi gereğince, karşı tarafa teslim edildiği bildirilen ve kararda özellikleri yazılı asansörlerin, karşı taraftan alınarak … A.Ş. Ye yeddiemin olarak teslimine tedbiren karar verildiği anlaşılmıştır. Tedbir kararına davalının ve müdahale talebinde bulunanların itirazı üzerine, asıl davanın görüldüğü, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/01/2020 tarihli duruşma ve 29/06/2020 gerekçeli kararı ile, asansörlerin binada kullanıldığı, fesih hakkının ve istirdat hakkının kat maliklerine karşı geçerli olup olmayacağı, itiraz eden müdahillerin iyiniyetten faydalanıp faydalanmayacağı, asansörlerin sökümünün yapılıp yapılamayacağının netleşmesi için delillerin toplanmasının gerektiği, asansörlerin sökülmesinin telafisi daha ağır zararlara sebebiyet verme ihtimali bulunduğu gerekçeleriyle itirazın kabulü ile tedbirin kaldırılmasına karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Dairemizin 01/10/2020 tarihli kararıyla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
G E R E K Ç E : Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davacı ile davalı … A.Ş. arasında 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında 19.10.2016 tarihli 16011065 sayılı Finansal Kiralama Sözleşmesi imzalanarak, sözleşme konusu menkul mallar/asansörlerin davalı şirkete kiralandığını, kiralama sözleşmelerine konu taksitlerin süresinde ödenmediğinden bahisle sözleşmenin feshedildiği, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1219 D. İş sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararı ile malların kendilerine teslimine karar verildiğini beyanla, davaya konu asansörlerin aynen iadesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekilinin dava dilekçesinde 6361 Sayılı Yasanın 19/2 maddesi gereğince, “Bütünleyici parça veya eklentilerin” Finansal Kiralama konusu olabileceğini, sözleşmelerin tescil edilmesi ve sicilin aleni olması nedeniyle üçüncü kişilerin iyiniyet iddiasında bulunamayacağını, özel yasa mahiyetinde bulunan 6361 Sayılı Yasanı, genel hükümler karşılığında önceliğinin bulunduğunu, dava konusu asansörlerin binanın bütünleyici parçası olmadığını, aynen teslimde fiili imkansızlık bulunması halinde İİK 24. Maddenin uygulanmasını talep etmelerine rağmen mahkemece davalarını tazminat davasına dönüştürmek için süre verilmediğini, mahkeme aynen iade kararı vermemişse de, konusuz kaldığından davanın reddi ile yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. 6361 sayılı Kanun’un “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 19/2 maddesine göre; (2) “Bütünleyici parça veya eklenti niteliklerine bakılmaksızın asli niteliğini koruyan her mal tek başına finansal kiralama sözleşmesinin konusu olabilir.” Türk Medeni Kanunun 684. maddesinde; “Bir şeye malik olan kimse o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçalardır. “hükmü düzenlenmiştir. Uyuşmazlık; taşınmazda kurulu bulunan davaya konu asansörlerin, asli niteliğini koruyup korumadığı ve asli niteliklerini korumadıklarının tespiti halinde davacı tarafça 6361 Sayılı Yasa hükümlerine göre iadesinin istenip istenemeyeceğinden kaynaklanmıştır. Mahkemece makine mühendisi ve mali müşavir bilirkişilerce alınan raporda, asansörlerin kurulu bulunduğu binalarda inceleme yapıldığı ve sonuç olarak asansörlerin ikinci el piyasasında hurda niyetine kullanılabileceği ve sökülmeleri halinde mevcut değerinden %75 oranında değer kaybedeceği beyan edilmiştir. TMK 684. Madde de bütünleyici parça (mütemmim cüz) tarifi yapıldığı ve yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey zarara uğratılmadıkça ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parça olarak tarif edildiğinden alınan rapora göre asansörlerin taşınmazın bütünleyici parçası haline geldiği, asli unsurunu muhafaza etmediği ve taşınmazdan ayrılması halinde %75 oranında değer kaybedeceği tespit edilmekle, davacı tarafça sökülerek tesliminin talep edilmesinin iyi niyetli olmadığı ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin dava ve cevaba cevap dilekçesinde, malın aynen iadesinin mümkün olmaması halinde bedelinin tazmininin talep edilmediği, ıslah talebinde de bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece davanın tazminat davasına dönüştürülmesi için süre verilmediğine yönelik istinaf sebebi de yerinde değildir. Davacı vekili aynen iade kararı verilmemesi halinde, konusuz kaldığından davanın reddine karar verilmesini talep etmişse de, tedbir dosyasında üçüncü kişi müdahiller tarafından 09/09/2019 tarihli dilekçe ile itiraz edildiği, itiraz dilekçesinde de Finansal Kiralama Sözleşmesine konu asansörlerin taşınmazın bütünleyici parçası olduğunun ve iadesinin istenilemeyeceğinin beyan edildiği, yargılama sırasında gerçekleşen bir durum olmadığından davanın konusuz kaldığından bahsedilemeyeceği ve davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 23/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.