Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/47 E. 2022/2019 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/47 Esas
KARAR NO: 2022/2019
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2020
NUMARASI: 2016/773 2020/607
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
KARAR TARİHİ: 29/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı taraf, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile müvekkili firma ile hiçbir ticari-organik bağı olmayan … isimli şahıs hakkında icra takibi başlattığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası vasıtasıyla 22.12.2015 tarihinde müvekkili firma adresinde 3.350,00 TL değerinde menkul mal haczi yapıldığını, müvekkili firmanın istihkak iddiasında bulunması üzerine, mahcuz mallar müvekkiline yediemin olarak tevdi edildiğini, akabinde istihkak iddiaları hakkında esas icra dairesi tarafından İİK m.99 prosedürü uygulanması gerekirken yanlış hukuki değerlendirme sonucu İİK m.96 vd maddelerinde düzenlenen istihkak prosedürü uygulanıp dosya resen icra mahkemesine gönderildiğini, İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 2016/160 E. 2016/120 K. Sayılı ilam ile usul ve yasaya aykırı olarak ”takibin devamına” yönelik karar verdiğini, iş bu karar dolayısıyla alacaklı taraf bu kez mahcuz malların muhafazası için tekrar 16.02.2016 tarihinde vinç-kamyon eşliğinde müvekkilinin işyerine muhafaza işlemi için gittiğini, borçlu olmadığı bir icra dosyası sebebiyle muhafaza tehdidi ile karşı karşıya kalan müvekkilinin, çevresine rezil olmamak ve ticari itibarının zedelenmemesi için mahcuz malların bedelini icra dosyasına teminat amaçlı depo etmek istediğini, müvekkilin mahcuz malların bedeli olan 3.350,00 TL’yi ödemek isterken sehven 33.216,80 TL ödediğini, yani uyuşmalık konusu olan 3.350,00 TL’lik menkul malın değerinin çok üzerinde bir ödeme yaptığını, müvekkilinin ödemeyi teminat amaçlı yaptığını ve alacaklıya ödenmesine muvafakati olmadığını açıkça haciz zaptına dercedildiğini, yani müvekkilinin başkasına ait borcu ödemek kastıyla hareket etmediğini, aksine mahcuz mallarının muhafaza altına alınmaması, çevresine karşı ticari itibarının sarsılmaması amacıyla mahcuz mallara teminat oluşturması amacıyla dosyaya ödeme yaptığını, icra dosyasına yatırılan paranın alacaklı tarafından icra dairesinden tahsil edilmesi üzerine iş bu paranın iadesi için istirdat davası açma zarureti hasıl olduğunu, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalarının kabulü ile borçlu olmadığıkları halde ödemek zorunda kaldığımız 29.866,80 TL’nin ödeme tarihi olan 16.02.2016 tarihinden itibaren ticari faiz oranı ile birlikte istirdatına, davalı aleyhine en az %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yargılama giderlerinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü olan bir tacirce dosya borcunun ödendiği tarihte dosya ve haciz işlemi ile ilgili karar vermeye yetkili mercii ve mahkeme ya da bir başka mahkeme tarafından verilmiş olan Teminatlı/Teminatsız bir tedbir kararı bulunmamakta olduğunu, tedbir kararı bulunmamasına rağmen ‘rezil olmamak için’ sehven 3.350 TL ödemek yerine dosya borcu olan 33.216,80 TL ödendiği iddiasının kabulünün imkansız olduğunu, keza yatırılan miktar ve ödenmek istenen miktarlar arasında ”sehven” durumunu oluşturacak uzaktan yakından bir alaka bulunmamakta olduğunu, davacı tarafça açılan istihkak davası sonucu İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi 2016/231 E. 2016/421 K. sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini, yapılan haczin hukuka aykırı olmadığı ve davacının iddialarını kanıtlar nitelikte delil sunmadığı kesinleşen istihkak davasının reddine dair karar ile anlaşıldığını, davacı dilekçesinde %20 kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de iş talebinin istirdat davalarında talep edilmesinin mümkün olmadığını, borçlunun borçlu olduğu, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir karar ile sabit olduğundan yapılan ödeme üzerine istirdat davası açılmasının mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle borçlunun borçlu olduğu, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden bir karar ile sabit olduğundan, kesin hüküm bulunması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, esasa girilmesi halinde ise haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/10/2020 tarihli, 2016/773E.-2020/607K. Sayılı kararı ile; “…Sonuç olarak alacaklı tarafın gösterdiği adreste yapılan haciz baskısı altında davacı 3. Şahsın takip dosyasının tarafı ve ilgisi olmamasına rağmen (takip borçlusu ile aralarında organik bir bağ da bulunmadığı halde) borcu ödediği, davalı takip dosyasının alacaklısının borcu ödeyen 3. Kişi açısından haklı bir neden olmaksızın zenginleştiği, davacının, takip alacaklısına borçlu olmadığı ve takip dosyasının borçlusu firma ile de aralarında organik bir bağ bulunduğunu kabul etmeye yetecek nitelikte bir ispat vasıtası bulunmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, 29.866,80 TL’nin 16.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı yana ödenmesine, Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın husumet yokluğundan reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstirdat davası ancak dosya borçlusu tarafından açılabileceğini, İSTANBUL BAM 16.HUKUK DAİRESİ 2020/1707 E – 2020/1564 K. sayılı dosyasından verilen 02.10.2020 Tarihli ilamının da, yine icra takibinde taraf olmayan 3.kişinin alacaklıya karşı açmış olduğu İstirdat Davasının reddine karar veren Yerel Mahkeme kararını onadığını, ayrıca BAM ilamında, 3.kişinin dosya borçlusuna karşı Sebepsiz Zenginleşme Davası açabileceğini, sebepsiz zenginleşme davasının alacaklıya yöneltilemeyeceğini, zira Pasif Husumet Yokluğu söz konusu olacağının vurgulandığını, davayı husumet yokluğundan reddetmesi gerekirken kabulüne karar veren yerel mahkemenin sebepsiz zenginleşmenin mahiyetine dair hukuki yorumu ve dolayısıyla davayı kabul gerekçesinin de yerinde olmadığı ve kararın bu açıdan da usul ve yasaya aykırı olduğunu, uygulanan haciz sırasında davacı 3.kişinin istihkak iddia etmesi üzerine dosyanın İcra Hukuk Mahkemesine sevk edildiğini, İstanbul Anadolu 16.İcra Hukuk Mahkemesi 2016/160E 2016/120K sayılı dosyasından takibin devamı yönünde karar verilerek İİK.md.97/a’daki Mülkiyet Karinesi dosya borçlusu yararına (dolayısıyla alacaklı yararına) değerlendirildiğini yani davacı 3.kişinin istihkak iddiasına itibar edilmediğini, verilen karar sonrasında İİK’nın tanıdığı müracaat hakları ( İİK.md.78 haciz talep etme ve uygulatma ) kullanılarak haciz ve muhafaza için tekrar adrese gidildiğinde davacı 3.kişi tarafından dosya borcunun dosyaya yatırıldığını, dolayısıyla yapılan tüm işlemlerin kanunların alacaklıya tanıdığı müracaat haklarına dayalı olarak yapıldığını, bu sebeple sebepsiz zenginleşme şartlarının bulunmadığının açık olduğunu, mahkemenin davacının icra dosyasına borçlu olmamasından dolayı yapılan tahsilatın “haklı sebep olmaksızın yapılan bir tahsilat” olarak değerlendirmesinin hukuki temelinin bulunmadığını, yerel mahkemenin kendisini İcra Mahkemesi yerine koyarak ve iki şirketin yetkililerinin aynı olup olmadığına dair sadece ITO kayıtlarına ve davacının ticari defterlerinde iki şirket ( davacı ve dosya borçlusu arasında) arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığına bakarak iki şirket arasında organik bağ olmadığını kabul etmesinin ve buna dayanarak davayı kabul etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının istihkak davalarında ileri sürebileceği iddiaların ( borçluyla ilgisinin olmadığı ve haczedilen malların kendisine ait olduğu yönündeki iddialar) ve verilen kararın icra dosyasına konu borcun varlığını etkilemeyeceği ve bu borca istinaden tahsil edilen paranın istirdatını sağlamayacağını, davacı 3.kişinin açması gereken davanın istirdat davası olmadığını, davacının dosya borçlusuna karşı sebepsiz zenginleşme davası açması gerektiğini, çünkü davacı 3. kişinin icra dosya borcunu ödemesi nedeniyle dosya borçlularının borçtan kurtuldukları ve sebepsiz şekilde zenginleştiklerini bildirmiştir.
DELİLLER: Davalı alacaklı tarafından, dava dışı borçlu … hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile toplam 33.485,35 TL’nin tahsili için icra takibine başlandığı, takip dayanağının 06/05/2015 tanzim, 09/12/2015 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli nakden kaydı ile düzenlenmiş bono olduğu, icra dosyasından gönderilen talimat ile davacı şirkette 22.12.2015 tarihinde hacze gelindiği 3.350,00 TL değerinde iki adet taşınırın haczedildiği, haczedilen malların davacı şirket yetkilisine yediemin sıfatı ile bırakıldığı, haciz sırasında davacı şirket tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 26.04.2016 tarih 2016/231E-2016/421 K sayılı kararı ile davacının istihkak iddiasının reddine karar verildiği, kararın yargıtay denetiminde geçerek kesinleştiği, alacaklı vekilinin talebi ile davacı iş yerinde yeniden haciz için iş yerine gelindiği ve davacı şirket temsilcisi tarafından icra borcunun tamamının ödendiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 16/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “…davacı yanın sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış ve kapanış onayına sahip olduğu, davacı defterlerinin HMK 222’ye güre delil niteliğinde bulunduğu, dava dışı …’in ticari defterlerini sunmadığı, davacı yanın ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda, dava dışı …‘e ait herhangi bir kayda rastlanılmadığı, somut olayda tek yanlı olarak yapılan incelemede; dava dışı … ile davacı arasında kaydı herhangi bir ticari ilişkinin görünmediği, bununla birlikte bahse konu hususun yanların bağlı olduğu Vergi Dairelerinden istenecek (ilişki olabilecek yıllara ait) BA ve BS formları üzerinden teyit edilip edilmemesi gerektiği, konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğu…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 05/02/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; “…dava dışı …’ e ait BA ve BS formlarının ibraz edilmediği, davacı yana ait 2015-2016 yılı BA/BS formları üzerinde yapılan inceleme sonucunda ise davacı ve dava dışı … arasında kaydi olarak ticari ilişkinin bulunmadığı…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, istirdat davasıdır. Davacı takip borçlusu olmadığını, davalı tarafından davacı işyerinde haciz işlemi yapıldığını haciz ve muhafaza baskısı altında borçlu olmadıkları bir tutarı ödeme yapmak durumunda kaldıklarını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davaya konu icra dosyasının incelenmesinde davalının dava dışı … aleyhinde toplam 33.485,35 TL’nin tahsili için icra takibi başlattığı, takip sırasında haciz işlemleri yapıldığı ve davacı tarafça icra dosyası borcunun ödendiği anlaşılmıştır. Az önce de belirtildiği üzere davacı icra dosyasında borçlu değildir. İİK’nın 9 ve devamı maddeleri uyarınca icra dosyasında yapılan ödemeler borçlu adına yapılmış sayılır. Dolayısıyla var ise fazla bir ödeme bunun dava dışı takip borçlusu tarafından istenmesi gerekir. Öte yandan icra dosyasına yapılan bu ödeme ile davalının sebepsiz zenginleştiği de ileri sürülemeyecektir. Zira bu ödeme ile dava dışı borçlu borcundan kurtulmakta olup, sebepsiz zenginleşen dava dışı borçludur. Bir başka ifade ile davacı bu ödemesinin şartları bulunduğu taktirde dava dışı takip borçlusundan talep edebilecektir. Ayrıca davacı tarafça icra hukuk mahkemesinde açılan istihkak davası da reddedilmiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2020 tarih, 2016/773 E. – 2020/607 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın davacının aktif husumet ehliyeti bulunmaması nedeniyle REDDİNE, 4- İlk derece yargılaması yönünden; a-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının davacı tarafça yatırılan 510,06 TL peşin harçtan mahsubu ile geriye kalan 429,36 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi uyarınca hesap olunan 4.778,68 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, ç-Davalı tarafından yatırılan 5,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine 5-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davalı vekilinin istinafı kabul olunmakla peşin yatırılan istinaf karar ilam harcının talebi halinde karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince iadesine,b-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yargılama gideri olan 32,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 181,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, ç-İstinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.29/11/2022