Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/465 E. 2021/518 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/465 Esas
KARAR NO: 2021/518
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2020
NUMARASI: 2020/269 E. – 2020/818 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkiden dolayı … Bankası A.Ş. Muş Şubesi’ne ait, keşidecisi … olan, 30/06/2019 tarihli, … çek numaralı, 8.000,00-TL. tutarlı, 31/07/2019 tarihli, … çek numaralı, 6.000,00-TL. tutarlı, 30/08/2019 tarihli, … çek numaralı, 5.000,00-TL. tutarlı, 30/09/2019 tarihli, … çek numaralı, 7.000,00-TL. tutarlı, 30/10/2019 tarihli … çek numaralı, 7.000,00-TL. tutarlı çeklerin müvekkiline verildiğini, çeklerin müvekkilinin elindeyken kaybolduğunu ve araştırmalara rağmen bulunamadığını, kaybolan çeklerin üçüncü şahıslar tarafından kullanılması halinde bir zarar meydana geleceğini, bu sebeple İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/5 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını ve ödeme yasağı kararı aldıklarını, davalı şirketin 30/06/2019 tarihli, … çek numaralı, 8.000,00-TL. tutarlı, 31/07/2019 tarihli, … çek numaralı, 6.000,00-TL. tutarlı ve 30/09/2019 tarihli, … çek numaralı, 7.000,00-TL. tutarlı çeklerin kendilerine ciro silsilesiyle geldiğini beyan ettiğini, müvekkilinin davalı şirket ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, davalı şirketin çekleri alırken yeterli araştırma yapmadığını, araştırsaydı ilgili bankadan çeklere ödeme yasağı konulduğu bilgisine sahip olunacağını belirterek, müvekkilinin davalı tarafa dava konusu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine, davalı elinde bulunan çeklerin müvekkiline iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle mahkemenin yetkisiz olduğunu, müvekkili şirketin adresinin Gaziantep’te olduğunu, dolayısıyla davaya yetkili mahkemelerin Gaziantep Mahkemeleri olduğunu, öncelikle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacı tarafın dava konusu çeklerde lehtar ve ciranta olmadığını, dava konusu çekler üzerinde davacı şirketin imzası ve kaşesinin bulunmadığını, çekler yönünden davacının taraf sıfatı olmadığını, bu sebeple davayı açmaya da hukuken yararının bulunmadığını belirterek ve dilekçede ileri sürülen diğer nedenlerle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; davanın, dava konusu çeklerden dolayı davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine yönelik olarak açılmış menfi tespit davası olduğu, yargılama sırasında davacı vekilinin UYAP üzerinden mahkemeye gönderdiği 01/12/2020 tarihli dilekçesinde; davadan ve davadaki tüm taleplerinden feragat ettiklerini bildirilerek, feragat nedeniyle davanın reddi talebinde bulunduğu, davalı vekilinin UYAP’tan göndermiş olduğu 02/12/2020 tarihli dilekçesinde; davacı tarafın feragat beyanını kabul ettiklerini, ancak davacı taraftan vekalet ücreti taleplerinin bulunduğunu belirterek, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmek suretiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiği, davacı şirket vekilinin dosya içerisinde bulunan vekâletnamesinin incelenmesinde; davadan feragat yetkisinin, davalı vekilinin dosyadaki vekaletnamesinin incelenmesinde ise feragati kabul yetkisinin bulunduğunun görüldüğü, HMK.’nun 307. maddesine göre davadan feragatin davacı tarafın talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu, feragatin davayı sona erdiren tek taraflı bir işlem olduğu, feragatin karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı, HMK.’nun 307. maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde, feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacı tarafın davayı açtıktan sonra mahkemeye sunduğu dilekçesinde açıkça davadan feragat ettiğini bildirmiş olduğundan ve davalı vekili de mahkemeye sunduğu dilekçesinde davacının feragatini kabul ettiğini ancak davacı yandan vekâlet ücreti taleplerinin bulunduğunu bildirdiğinden, mahkemece taraf vekillerinin beyanları dikkate alındığı, gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde; huzurdaki menfi tespit davasının taraflarınca açılıp yine taraflarınca devadan feragat edildiğini, davalı tarafın dosya karara çıktıktan sonra vekalet ücreti talep ettiğini beyan eden dilekçesini dosyaya sunmuş olsa da bu dilekçe yerel mahkeme dosyadan el çektikten sonra gönderildiği için karara etki edemeyeceğini, davadan feragat dilekçelerini ön inceleme duruşması yapılmadan önce 01.12.2021 tarihinde dosyaya sunduklarını, ön inceleme duruşma tarihinin ise 02.12.2021 olduğunu, taraflarınca ön inceleme duruşması yapılmadan önce feragat dilekçesinin dosyaya sunulduğunu ardından da 02.12.2021 tarihinde duruşma yapıldığını, duruşmada feragat dilekçeleri doğrultusunda davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, 02.12.2021 tarihli duruşmada feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olsa da davalı taraf vekilinin; dosyaya duruşma yapıldıktan sonra feragati kabul ettiğini fakat vekalet ücreti talep ettiğini belirtir dilekçeyi sunduğunu, dava feragat nedeniyle reddedildikten sonra dosyaya gönderilen bir talebin artık dikkate alınamayacağını, 02.12.2021 tarihli duruşmada karar verilmiş olup gerekçeli kararın halen yazılmamış olması tarafların dosyaya yeni talepler atabilmesine hak vermediği gibi herhangi bir talepte bulunulması durumunda ise yerel mahkemenin bu talepleri dikkate almasının mümkün olmadığını, davadan el çeken mahkemenin ila nihaye her talepte yeniden dönüp karar vermesinin hukuki değil tamamen hukuk ötesi bir işlem olup yasaya .uygulamaya ve hukuk kültürüne açıkça aykrı olduğunu, hukuk mahkemelerinin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirdiğini, yargılama sonunda davanın esası hakkında verilen nihai kararın, hüküm olduğunu, hükmün yargılamanın sona erdiği duruşmada verildiğini ve tefhim (duruşmada sözlü bildirim) olunduğunu, tüm mahkemelerde hükmün tefhiminin, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek taraflara duruşmada okunması yoluyla gerçekleştirildiğini, kural olarak hükmün gerekçesinin de bu duruşmada açıklanması gerektiğini, ancak, uygulamada mahkemelerin önce kısa karar denilen hükmün sonuç kısmını duruşma tutanağına geçirerek taraflara açıkladığını, hükme dair gerekçeli kararı daha sonra yazarak taraflara tebliğ ettiğini, hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği (taraflara bildirdiği) kısa kararın, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu kısa karara aykırı olmaması gerektiğini, gerekçeli kararda, kısa hükmün aynen bulunup, ancak bu kararın gerekçesinin açıklanması gerektiğini, gerekçeli karar ile kısa kararın değiştirilmesinin mümkün olmayıp, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılmasının şart olduğunu, kısa kararı yazıp, duruşmada bunu bildirmiş olup davadan el çeken hakimin artık bu kararını değiştirmesinin yasal açıdan imkansız olduğunu, aksi halde mahkemelerin istedikleri zaman kararı değiştirip yeniden karar vereceklerini, bu durumda hukuk güvenliğinin yerle yeksan olacağının aşikar olduğunu, hukuk mahkemelerindeki yargılamalarda gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki olması halinde, gerekçeli kararın yok hükmünde kabul edileceğini, yerel mahkemenin duruşmada verdiği kısa kararla dosyadan el çektiğini, artık duruşmadan sonra dosyaya gönderilecek herhangi bir talebin karara etki etmemesi gerektiğini, davalı tarafın duruşmadan sonra dosyaya feragati kabul ve vekalet ücreti talepli dilekçe göndermiş olsa da bu dilekçesinin karara etki edemeyeceğini, yerel mahkeme dosyayı karara çıkarmış olduğu için gerekçeli kararda bu dilekçeden bahsedilerek karara etki edecek bir sonuca varılamayacağını, ön inceleme duruşmasından önce davadan feragat edilmesi durumunda davalı adına vekalet ücreti hükmedilecekse tarifenin yarısı kadar hükmedilmesi gerektiğini, taraflarınca davadan feragat edilmesine ve feragatin kabule bağlı olmamasına rağmen ve davalı tarafın feragati kabul ettiğini belirterek vekalet ücreti talepli dilekçesini karardan sonra dosyaya göndermiş olmasına rağmen bu dilekçe dikkate alınmadan karar verilmesi gerekmekteyken yerel mahkemenin hatalı bir karar verdiğini, fakat mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda dahi taraflarınca ön inceleme duruşmasında önce davadan feragat edilmiş olduğu için davalı tarafa vekalet ücreti hükmedilecekse dahi bu vekalet ücreti tarifenin yarısı kadar olması gerektiğini, belirterek istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkemenin 2020/818 K. sayılı kararın vekalet ücreti bakımından bozularak, yeniden yargılama yapılması ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ;menfi tespit davasıdır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davalı yanın ön inceleme duruşmasından önce feragat dilekçesi verdiği görülmektedir.Feragat dilekçesi sonrasında yapılan ilk duruşmada davanın feragat nedeni ile reddine karar verildiği, davalı yanın duruşmadan önce dilekçe vererek feragati kabul ettiklerini ancak ücreti vekalet taleplerinin olduğunu beyan ettikleri görülmektedir.Esasen davalı yan bu şekilde bir beyanda bulunmasa dahi, haklarından açıkça feragat ettiğini bildirmedikçe, ücreti vekalet ve yargılama giderine hak kazanacaktır.Mahkemenin kısa kararında yan edimler yönünden bir düzenleme bulunmamaktadır. Yani mahkeme ücreti vekalet ve yargılama giderleri hakkında zaten bir hüküm kurmamış ve bu hususu gerekçeli kararında düzenlemiştir.Bu nedenle davalı yan ücreti vekalet almaya hak kazanmış ise de AAÜT 6/1. Maddeye göre ücret belirlenmesi gerektiği halde tam ücret belirlendiğinden davacı yanın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ve 1/2 ücreti vekalet verilmesi yönünde hükmün yeniden verilmesi bakımından kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE ,ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2- İlk derece mahkemesine açılan davada Davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,Davalı taraf davada kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. Madde uyarınca hesap ve taktir olunan 2.475,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı olmakla eksik 4,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine İSTİNAF YARGILAMASINDA 3-Harç peşin alınmış olmakla ve istinaf talebi kısmen reddedildiğinden harç iadesine yer olmadığına, 4- Davacı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan , başvuru harcı gideri 162,10 TL, tebligat gideri 11,00 TL, posta gideri 23,50 TL olmak üzere toplam 196,60 TL yargılama giderinin 98,30 TL kısmının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına 5- İnceleme duruşmasız yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/03/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.