Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/430 E. 2022/2153 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/430 Esas
KARAR NO: 2022/2153
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2018/443 E. – 2020/212 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1986 yılında Tayvan’da kurulduğunu, müvekkilinin “…” markası ile dünyanın lider oyun markası olduğunu, müvekkilinin 60’tan fazla ülkede marka tescili gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin markalarını taşıyan malların Türkiye’de yaygın bilinen perakendeciler tarafından satıldığını, davalı … Elektronik şirketinin ise hem isminden ve hem de http://… sitesindeki faaliyetlerinden anlaşılacağı üzere “Notebook Bilgisayarlar, Elektronik Cihazlar ve Elektronik Cihaz Aksesuarları” ticareti yapan bir firma olduğunu, yani davalının müvekkiliyle aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin müvekkiline ait dünyaca tanınmış ve Türkiye’de uzun yıllardır kullanılan markasından haberdar olmamasının imkansız olduğunu, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde …, …, … numaralı marka tescillerinin bulunduğunu, davalının ise TÜRKPATENT nezdinde … ve …numaraları marka tescillerinin bulunduğunu, çekişmeli durumda bulunan … ve … tescil numaralı markalarda aynı yazı karakteri ile “…” harflerine yer verildiğini, müvekkili adına tescilli …, …, … numaralı markalarda bulunan üç ayrı tescile konu “…”, “…” harflerine yer verildiğini, müvekkili adına tescilli …, …, … numaralı markalarda bulunan üç ayrı tescile konu “…”, “…” ve “…” ibarelerinin davalı tarafından … sayılı tescil ile tek bir marka haline getirildiğini, söz konusu markaların içerdiği tüm bileşenlerin aynı olduğunu, müvekkilinin üç ayrı tescil ile korunan işaretinin davalı tarafından tek bir marka örneği haline getirilerek tesadüfen oluşmasının mümkün olmadığını, davaya konu … tescil numaralı markada bulunan ” …+ŞEKİL”, “…” işaretinin müvekkili şirketin akıllı cihazlarında kullandığı aplikasyonlara ait logo olduğunu, müvekkiline ait markalarda tescilli olmayan ancak fiilen kullanılan “çanta” gibi mallar üzerinde davalının tescil işlemi gerçekleştirdiğini, davaya konu … nolu marka ile … nolu markayı oluşturan her bir unsurun müvekkilinin ilgili markaları Türkiye dahil tüm dünyada tescil ettirmiş olduğunu ve anılan markaların Türkiye dahil hemen her ülkede bilinirliği ve tanınırlığı bulunduğunu, ilgili işaretlerin müvekkili tarafından bilgisayarlar ile çanta ve kılıflar üzerinde yaygın olarak kullanıldığını, dava konusu markaların kötü niyetle, gerçek hak sahibi olan müvekkilinden haksız bir yarar elde etmek amacıyla davalı tarafından tescil edildiğini, davaya konu davalı markaları ile bu markaları oluşturan tüm unsurların müvekkili şirketin Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde tescilli ve tanınmış olan markaları ile aynı olduğunu, bunların davalı şirket tarafından tesadüfen marka olarak seçilmediğini, müvekkiline ait üç markanın ayrı ayrı konusu olan işaretlerin tek bir markaya dönüştürülmüş olmasının tesadüfen marka olarak seçilmediğini gösterdiğini, davalının huzurdaki davaya konu marka tescillerini marka hukukunu kötüye kullanarak gerçekleştirdiğini, dava konusu markalar ile bu markaları oluşturan tüm unsurlarının uzun yıllardır müvekkili tarafından Türkiye’de ve tüm ülkelerde bilgisayar, elektronik cihaz ve bunların kılıf ve çantaları üzerinde kullanıldığını belirterek, TÜRKPATENT nezdinde davalı adına tescilli olan … tescil numaralı “…” ibareli ve … tescil numaralı “…+şekil” markalarının tescili kapsamında bulunan tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve markalar sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı her ne kadar taraf markaları arasında benzerlik bulunduğunu iddia etmiş ise de söz konusu iddiaları kabul etmediklerini, müvekkili şirkete ait markaların 18.ve 20.sınıflarda tescilli olduğunu, davacı markalarının tescilli olduğu 9.sınıfta yer alan emtialar bakımından hitap ettiği müşteri çevresinin bilinçli tüketici olduğunu, markaların hitap ettiği müşteri çevresinin bilinçli tüketici olması durumu göz önünde bulundurulduğunda davacının iltibas tehlikesi bulunduğu yünündeki iddiasının bütünüyle mesnetsiz kaldığını, tarafların markalarının sınıfları aynı olmadığı gibi, benzer ya da çelişkili de sayılamayacağını, davacı şirketin faaliyet alanının “Bilgisayar” üretim ve satışı olduğunu, davacının … ibaresini ihtiva eden markalarını sadece bu emtia bakımından kullandığını, müvekkilinin … markalı çantaları her yerde satılan ucuz ürünlerden olduğunu, davacının … markalı bilgisayarlarının çok yüksek meblağa satıldığını, davacı markalarının hitap ettiği müşteri kitlesinin bilinçli tüketici iken müvekkilinin hitap ettiği müşteri kitlesinin ortalama tüketici olduğunu ve bu sebeple taraf markalarının müşteri çevrelerinin birbirleri ile örtüşmediğini, davaya konu markaların benzer ihtiyaçları gidermek için kullanılmadığını, ilgili markaların kullanıcı ve müşteri çevrelerinin de birbirinden çok farklı olduğunu, taraf markaların birbirini ikame edici ve tamamlayıcı niteliğinin bulunmadığını, davacının dava dilekçesindeki iddialarının aksine … markasının hiçbir zaman müvekkili adına tescilli emtialar bakımından kullanılmadığını, davacı tarafın her ne kadar tanınmışlık iddiasında bulunmuş ise de bu iddianın davacı lehine bir sonuç doğurmayacağını, davacıya ait markaların tanınmış olmasının söz konusu markayı sadece tescil ettirmiş olması nedeniyle müvekkilinin kötü niyetli sayılmasını mümkün kılmayacağını, dava konusu edilen markayı müvekkilinin ticaret hayatında aktif olarak kullanmasına rağmen, davacı tarafın markası ya da ürünleri ile herhangi bir iltibas meydana gelmediğini, söz konusu durumun müvekkiline haksız bir avantaj sağlamadığını, müvekkilinin davacıyı herhangi bir şekilde zarara uğratmadığını, davacı tarafın iddialarının aksine, müvekkilinin davacı şirket ile ne yazılı, ne de sözlü hiçbir irtibata geçmediğini, müvekkili şirketin amacının bu marka ile ve tescil ettirmiş olduğu sınıflarda ticari faaliyet göstererek ticari kar elde etmek olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde tescilli markalarını kötü niyetle kullanarak maddi bir yarar sağlamak amacıyla hareket etmediğini, davacı tarafından müvekkilinin kötü niyetli olarak marka tescili gerçekleştirdiğine dair hiçbir delil sunulmadığını, tüm bu nedenlerle davanın bütünüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/443 E. – 2020/212 K. sayılı kararıyla; “Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacının davalının marka başvuru tarihlerinden önce TPMK’da … numaralı “…” markasını 9. Sınıfta, … numaralı “Şekil” markasını 09 ve 37. sınıflarda ve … numaralı “…+Şekil” markasını da 09 ve 37. sınıflarda tescil ettirdiği, davacının yurt dışında da benzer markalarının tescilli oldukları, markalarının tescilli olduğu bilgisayar ve bilgisayar parçalarının satışını yaptığı ve bu alanda bilinirliği bulunduğu, tanınmış marka olduğunun kanıtlanamadığı, davacının markalarının esas unsurunu oluşturan “…”, “…” ibareleri ve “Şekil” unsurlarının kendine özgü ibare ve şekiller oldukları, davalının tescil ettirdiği … numaralı “…” ve … numaralı “…+ŞEKİL” markaları her ne kadar 18. ve 20. sınıflarda tescil edilmişlerse de, davacıya ait markaların esas unsurlarını ve şekil unsurunu aynen içerdikleri, davacının bilgisayar satışının yanı sıra bilgisayarlar için çantaların da satışını yaptığı, bu nedenle davalının markalarının tescilli oldukları “Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler.” emtiaları bakımından SMK’nun 6/1. maddesindeki hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, zira her iki tarafın markalarının hitap ettiği ortalama tüketicinin markaları karıştırma ihtimalinin bulunduğu, davalının markalarının davacıya ait markaların özgün unsurlarının aynılarını, üstelik de, bir markasında hepsi bir arada olacak şekilde barındırmasının tesadüfle açıklanamayacağı, davalının yüksek derecede ayırt edici niteliğe ve kendine özgü bir görünüme sahip davacı markalarının, üstelik de davacının seri markası olduğu izlenimini uyandıracak kadar benzerlerini, kendi adına tescil ettirmesinin, iyi niyetli bir davranış olarak kabulünün mümkün olmadığı, bir markanın kötü niyetle tescili halinde tescil ettirenin, tescil kapsamındaki bir kısım emtialar için iyi niyetli, bir kısım emtialar için ise kötü niyetli olduğu söylenemeyeceğine göre, davalının markalarının tesciliyle ilgili işlemlerin temelindeki bu sakatlık nedeniyle, markaların kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği, SMK’nun 6/9. maddesindeki hükümsüzlük koşulunun da mevcut olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Taraf markaları arasında SMK 6/1 anlamında iltibas mevcut olmadığını; SMK.’nun 6/1. maddesine göre emtia benzerliği değerlendirilirken, tüm unsurların göz önünde bulundurulması gerektiğini, müvekkil şirket adına tescilli markaların 18. ve 20. sınıflar için tescilli olduğunu, davacı şirketin davaya mesnet alınan markaları ise; 9. Sınıfta ve 37. Sınıfta tescil edildiğini, Davacı markalarının tescilli olduğu 9. sınıfta yer alan emtialar bakımından hizmet veren şirketlerin kullanıcıları, sektördeki her tür yeniliği ve değişikliği takip eden, söz konusu ürünü ya da hizmeti satın alırken, ortalama bir dikkatten daha fazlasını sarf eden, ürün veya hizmet alımı aşamasında incelikle ve detaylı biçimde araştırma ve karşılaştırma yapabilen, bilinçli tüketicilerden oluştuğunu, bu hususlar göz önüne alındığında davalı müvekkil tarafından üretilerek satışa sunulan bir ürünü gören bir tüketicinin söz konusu ürünün davacının ürünü olduğu zannına kapılmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığını, Davacı markalarında tescilli olan sınıflar ile, davalı müvekkilin markasının tescilli olduğu sınıflar aynı olmadığı gibi, benzer ya da ilişkili de olmadığını, Davacı tarafın fiilen ticaretini yaptığı Bilgisayarlar ile davalı müvekkilin fiilen ticaretini yaptığı çantaların, benzer ihtiyaçları gidermediği, dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin bütünüyle farklı olduğu, ikame imkânlarının bulunmadığı, bir birini tamamlayıcı niteliği bulunmadığını, Davacı taraf … markalarını hiçbir zaman, müvekkilin tescilli olduğu ve faaliyette bulunduğu çanta emtiasında kullanmadığını, Davacı yanın markalarının tanınmış marka olmadığını; bir markanın tanınmış marka olması, bu markanın benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılmasını önlemek için tek başına yeterli olmadığını, kaldı ki bir markanin sadece tanınmış marka olmasından ötürü, markanın diğer sınıflardaki tescilinin de sırf bu sebeple engellenmesinin de her zaman mümkün olmadığını, Diğer yandan Sayın Bilirkişice yapılan tespitlerde de davacının 2 markasının tanınmış olmadığının mütalaa edildiğini, Davacı müvekkilin kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceğini; marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerektiğini, Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmesi gerektiğini, Somut olay bakımından değerlendirme yapıldığında, davalı müvekkilin dava konusu markayı sadece tescil ettirmiş olması fiilinin hele ki markaların benzer olmaması hususu da dikkate alındığında kötü niyetli sayılmasının mümkün olmadığını, davacı taraf, dosyaya bu kötü niyeti kanıtlayan herhangi bir delil sunmamış olduğu cihetle, dava konusu başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğunun ispat edilemediğini, Ayrıca müvekkil, dava konusu edilen markayı ticaret hayatında aktif olarak kullanmasına rağmen davacı tarafın markası ya da ürünleri ile herhangi bir iltibas meydana gelmediğini, haksız bir avantaj sağlanmadığını ya da davacı tarafı her hangi bir şekilde zarara uğratmadığını, Davacı tarafın iddiasının aksine, davalı müvekkil şirket, davacı şirket ile ne yazılı ne de sözlü hiçbir irtibata geçmediğini, dava dilekçesinde bahsedilen e-mailler davacı ile hiç bir ilişkisi olmayan şirketlere bu marka ile yapmış oldukları ticari faaliyetlerinin hatalı olduğunu, çünkü bu markanın tescilinin müvekkil şirkete ait olduğunu belirtilen yazışmalar olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: Taraflara ait marka tescil kayıtları ilk derece mahkemesince TPMK’dan istenilmiş, incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 16/05/2008 başvuru, 08/10/2009 tescil tarihli ve 9. sınıfta, … numaralı “Şekil” markasının 15/07/2016 başvuru, 19/12/2016 tecsil tarihli, 09 ve 37. sınıflarda ve … numaralı “… +Şekil” markasının 18/07/2016 başvuru, 25/01/2017 tescil tarihli, 09 ve 37. sınıflarda davacı adına tescilli oldukları, … numaralı “…” markasının 27/04/2017 başvuru, 13/09/2017 tescil tarihli, 18. sınıfta ve … numaralı “…+Şekil” markasının 07/08/2017 başvuru, 13/12/2017 tescil tarihli, 18 ve 20. sınıflarda davalı adına tescilli oldukları tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Öğretim Üyesi bilirkişi Doç. Dr. …’nin Mahkememize sunmuş olduğu 28/04/2020 tarihli raporda özetle; dünya çapında “…” markasıyla faaliyet gösterdiği anlaşılan Tayvan merkezli davacı şirketin, Türkiye’ de 2009 yılından beri Türkçe hazırlanmış web sitesiyle faaliyet göstermesi, şirketin 2014, 2015 ve 2016 yıllarında Türkiye’deki fuarlara katılması, şirketin satışını yaptığı bilgisayar ve bilgisayar parçalarının Türkiye’de davalı markalarının başvuru tarihlerinden önce … Bilgisayar, …, … gibi popüler perakende marketlerinde pazarlanması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıya ait “…” markasının Türkiye’de, davalının marka başvurusunu gerçekleştirdiği 27/04/2017 ve 07/08/2017 tarihlerinde bilgisayar ve bilgisayar parçaları alanında tanınmış marka olduğunun tespit edildiğini, davalının dava konusu markalarının tescilli olduğu 18.sınıftaki “Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler.” emtiaları bakımından davacıya ait tanınmış “…” markasından haksız yararlanabileceği, zira tüketicilerin, bilgisayar ve bilgisayar ürünleri alanında tanınmış “…” markasına sahip davacının, bilgisayar ve bilgisayar ürünleri alınında tanınmış “…” markasına sahip davacının, bilgisayar ve bilgisayar ürünlerninin muhafazasını sağlayan ürünleri satışa sunduğunu, davalının ürünlerinin de bu ürünler olduğu algısına kapılabileceğini, bu nedenle davalıya ait … ve … no’lu markaların SMK m.25/1 ve SMK m.6/5 uyarınca 18.sınıftaki “Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler.” emtiaları bakımından hükümsüz kılınabileceğini, taraf markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından ayniyet veya benzerlik bulunmadığından, markalar arasında iltibas tehlikesinden söz edilemeyeceğini, bu nedenle davalı markalarının iltibas nedeniyle hükümsüz kılınamayacağını, dosyada bulunan gümrük beyannameleri, sunulan faturalar ve davacının iddiaları doğrultusunda internet ortamında yapılan incelemeler neticesinde, davacının “…” markasını çanta emtiası üzerinde bilinir kıldığnın tespit edildiğini, bu nedenle davalının … nolu “…+şekil” ve … nolu ” …+şekil” markalarının çanta emtiasıyla ilişkili “Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler.” emtiaları bakımından hükümsüz kılınabileceğini, davalının, marka başvurusu gerçekleştirdiği tarihlerde Türkiye’de tanınmış olan “…” markasını içerecek biçimde … nolu “…” markasını tescil ettirmesi, yine davalının, davacıya ait ve ayırt ediciliği oldukça yüksek … nolu ” …” markasını içerisinde barındıran … nolu …+şekil, … +şekil” marka tescili gerçekleştirmesi, ayrıca davalının, davacıya ait ürünlerin Türkiye’de satışını yapan firmalara gönderdiği mailde kullandığı ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının marka tescillerini kötü niyetli bir şekilde gerçekleştirdiği kanaatine ulaşıldığını, bu nedenle davalıya ait … ve … nolu markaların, tescilli tüm mal ve hizmetler bakımından hükümsüz kılınabileceğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince itirazlar üzerine bilirkişi …’den ek rapor istenilmiş, bilirkişi 19/10/2020 tarihli ek raporunda özetle; davacı vekilinin kök rapora karşı itirazlarını sunduğu dilekçesinde, tanınmış marka incelemesinin yalnızca … nolu “…” markası yönünden yapıldığını belirterek … nolu “şekil” ve … nolu “…” markaları yönünden de tanınmışlık incelemesi yapılmasını istediğini, kök raporda açıklandığı gibi, somut olayda davalıya ait hükümsüzlüğü istenilen markaların başvuru tarihleri 27/04/2017 ve 07/08/2017 olduğundan, tanınmışlık incelemesinin bu tarihler itibariyle yapılması gerektiğini, bu doğrultuda … nolu “şekil” ve… nolu” …” markalarına ilişkin olarak dosyada bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, bu markaların 27/04/2017 ve 07/08/2017 tarihlerinde Türkiye’de tanınmış marka olarak değerlendirilemeyeceğini, yani sunulan bilgi ve belgelerin tanınmışlığın ispatı için yeterli olmadığı kanaatine ulaşıldığını, davalı vekilinin kök rapora karşı itirazlarını sunduğu dilekçesinde, rapor içerisinde çelişkili değerlendirmelerin yer aldığını iddia ettiğini, davacı tarafın somut olayda dört hukuki sebebe dayalı olarak hükümsüzlük talep ettiğini, bu hukuki sebeplerin her birinin kendine göre kriterleri bulunduğunu, bu kriterlerin kök raporda ayrıntılarıyla ortaya konulmuş olup, kök raporda birbiriyle çelişen herhangi bir değerlendirmenin yer almadığını, davalı tarafın davacının markalarının TÜRKPATENT nezdinde tutulan tanınmış markalar sicilinde bulunmadığını, bu nedenle kök raporda yapılan tanınmış marka değerlendirmesinin hatalı olduğunu ileri sürdüğünü, bir markanın tanınmış marka olarak değerlendirilebilmesi için, TÜRKPATENT nezdinde tutulan tanınmış markalar siciline kayıtlı olmasına gerek olmadığını, taraf vekillerinin rapora karşı diğer itirazlarının da incelendiğini, neticede, kök raporda yer verilen değerlendirmelerde değişikliği gerektiren bir itiraza rastlanmadığını beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın KABULÜNE, -Davalı adına tescilli … numaralı … ve … numaralı …+ŞEKİL markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine.” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının TPMK’da … numaralı “…” markasını 9. Sınıfta, … numaralı “Şekil” markasını 09 ve 37. sınıflarda ve … numaralı “…+Şekil” markasını da 09 ve 37. sınıflarda tescil ettirdiği, davacının yurt dışında da benzer markalarının tescilli oldukları, markalarının tescilli olduğu bilgisayar ve bilgisayar parçalarının satışını yaptığı ve bu alanda bilinirliği bulunduğu, tanınmış marka olduğunun kanıtlanamadığı sabittir. Davacının markalarının esas unsurunu oluşturan “…”, “…” ibareleri ve “Şekil” unsurlarının kendine özgü ibare ve şekiller oldukları, davalının tescil ettirdiği … numaralı “…” ve … numaralı ” …+ŞEKİL” markaları her ne kadar 18. ve 20. sınıflarda tescil edilmişlerse de, davacıya ait markaların esas unsurlarını ve şekil unsurunu aynen içerdikleri, davalının markalarının davacıya ait markaların özgün unsurlarının aynılarını, bir markasında hepsi bir arada olacak şekilde barındırmasının davacının seri markası olduğu izlenimini uyandıracak kadar benzerlerini kendi adına tescil ettirmesinin kötüniyetli tescil olarak kabulünün yerinde olduğu, davalının markalarının tesciliyle ilgili işlemlerin temelindeki bu sakatlık nedeniyle markaların kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği yönündeki ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılaması yönünden davalıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/12/2022