Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/406 E. 2022/405 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/406 Esas
KARAR NO: 2022/405
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/12/2020
NUMARASI: 2020/42 2020/326
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı … A.Ş vekili, müvekkili şirketin temsilcisi olduğu Libya menşeili … firmasının Ağustos 2009 tarihinde Trablus/Libya’da … projesinin anahtar yapım teslimini üstlendiğini, …’nın bu proje kapsamındaki işlerin bir kısmını ihracatçısı ve temsilcisi sıfatıyla müvekkilinin yürüttüğünü, müvekkilinin, işvereni …, yüklenici ise davalı olan … Alüminyum Giydirme cephe işleri sözleşmesini 17/02/2010 tarihinde imzaladığını, sözleşme kapsamında davalının yüklenici sıfatıyla işlerini icra etmeye başladığını ve karşılığında bir miktar avans ödemesi de aldığını, ancak Libya’da meydana gelen iç karışıklıklar nedeniyle 2011 Şubat – 2013 Ocak arasında projeye ara verildiğini, Ocak 2013 tarihi itibariyle … ile dava dışı … Ltd’in mücbir sebeplerin ortadan kalkmasıyla yarım kalan işlerin devamı için sözleşme akdettiklerini, durumun davalıya bildirildiğini, ancak davalının işe başlamadığını, bunun üzerine … projesi Alüminyum Cephe Giydirme işleri sözleşmesinin müvekkilince 18/02/2013 tarihli ihtarname ile haklı sebeple temsilci sıfatıyla feshedildiğini, bu sözleşmeyle ilgili davaların Ankara 10.ATM’nin 2013/374 esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, fesih sonrası … projesi kapsamında Alüminyum Giydirme Cephe işleri için dava dışı … Ltd. Şti firmasına işin müvekkilince ihale edildiğini, davalı şirketin ise sözleşmenin feshinden sonra kötüniyetli olarak 06/06/2013 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde beyana dayalı olarak … adlı projeyi … no ile isteğe bağlı kayıt tescil işlemini yaptırdığını, davalının amacının müvekkili şirketi zora sokarak Libya’daki projeyi engellemek olduğunu, sonrasında ise davalının bu belgeye dayalı olarak delil tespitleri yaptırdığını ve suç duyurularında bulunduğunu, oysa bu projenin davalıya ait olmadığını, eser sahibinin davalı olmadığını, proje isminin müvekkilinin sözleşmelerde kullandığı …’a ait olduğunu, bu durumun sözleşmelerden de anlaşıldığını, … isimli projenin konsept dizaynı … tarafından … Ofisine yaptırıldığını, 2008 senesinde … ile … arasında … yatırımının … sözleşmesi imzalandığını, ayrıca …’un 2008 Ocak ayında … projesinin broşürünü yayınladığını, yine 04/09/2009 tarihinde … ile … arasında … sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasındaki 17/02/2010 tarihli sözleşmenin özel koşulları olarak düzenlenen metinlerinin ana başlığının … olduğunu, sözleşmenin konusunun da “… Alüminyum Cephe Giydirme İşleri” olarak belirlendiğini, sözleşme dökümünları başlıklı 2/d bendinde; projenin sözleşmenin ayrılmaz parçaları arasında sayıldığını, sözleşme hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere davalının bu projenin Alüminyum Cephe Giydirme İşlerinin imalat ve montajını yüklendiğini, dolayısıyla sahiplik iddia edeceği herhangi bir dayanak bulunmadığını, davalının bu projenin ismini ve işlevini kendisine aitmiş gibi göstermek suretiyle hem projenin uygulanmasını engellediğini, hem de müvekkilinin imalat takvimini sekteye uğrattığını belirterek, davalının tescil ettirdiği “…” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesi eserinin sahibi olmadığının tespitine ve Kültür Bakanlığı Telif Haklar Genel Müdürlüğü’nün 06/06/2013 tarih … sayılı kayıt tescil belgesinde … isminin davalı tarafından haksız olarak kullanıldığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş vekili, 5846 Sayılı FSEK’e göre “…” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ve projesinin müvekkili adına tescil edildiğini, ayrıca endüstriyel tasarım olarak da tescil yaptırdıklarını bildirerek davanın reddini istemiş, karşı davasında ise davacı-karşı davalının müvekkilinin Alüminyum Giydirme Dış Cephe Giydirme projesinin aynısını yaptığını, müvekkiline ait manevi ve mali haklara tecavüz edildiğini belirterek “…” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ve projesine yönelik tecavüzün ref’ine ve men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen İstanbul 1.FSHHM’nin 2014/90 Esas sayılı dosyasında açılan davada; davacı … A.Ş vekili, asıl davadaki iddialarını tekrar etmiş, davalı tarafından gerçekleştirilen fillerin haksız rekabet oluşturduğunu belirterek haksız rekabetin tespitine, men’ine, davalı tarafın web sayfasındaki referanslar kısmında yer alan … isimli projenin kaldırılmasına, hüküm özetinin aynı web sayfasında yayınlanmasına, şimdilik 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili birleşen davada, davacı ile … ile davalı arasında sözleşme imzalandığını, müvekkilinin bu işin asıl sahibi … ile bütün bu sözleşmelerden önce davaya konu projeyi yaptığını ve …’a teslim ettiğini, diğer sözleşmelerin ise daha sonra yapıldığını, sonradan Alüminyum dış cephe yapım işinin müvekkiline verildiğini, müvekkilinin dış cephe uygulamasını yaptırdığını, ancak sonradan sözleşmenin feshedildiğini, konuyla ilgili Ankara Ticaret Mahkemesinde dava açtıklarını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince verilen 01/12/2016 tarih 2014/32 Esas – 2016/212 Karar sayılı ilamla toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; davaya konu Alüminyum giydirme cephesinin ana mimari projeye bağlı oluşturulan basit çizimlerden dolayı hususiyet taşıyan çizimler olduğu, bu özelliği itibariyle FSEK’in 6.maddesi anlamında işleme eser olduğu, … ile asıl işveren … arasında Libya’da yapılması kararlaştırılan … projesinin ticaret merkezi, otel, konut ve ofis yapılarından oluştuğu, projenin işveren … adına tasarımının … tarafından yapıldığı, davaya konu edilen dış cephe çizimlerinin ise hak sahibinin davalı olduğu, buna göre davalının kayıt tescil başvurusunda hak sahibi olduğu, işleme eser mahiyetindeki projenin … adlı mimarlık ve şehircilik ana projesine bağlı olarak oluşturulduğunu ortaya konmak adına ana projenin adının ve hak sahiplerinin kim olduğunun belirtilmeden proje adı olarak “…” olarak belirtilmesinin iltibas sayılacağı gerekçeleriyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabul, kısmen reddine, Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nde tescil edilen … adlı mimarlık ve şehircilik tasarımı projesinin davalının hak sahibi olduğu, işleme eser niteliğinde olup eser sahipliğine yönelik talebin reddine, ancak projenin … ana projesinin bağlantısı ortaya konulmadan ana projenin adının ve hak sahibinin kim olduğu belirtilmeden … olarak tescil edilmesinin ihlal olduğunun tespitine, karşı dava yönünden ise davalı – karşı davacıya ait tasarımların kullanımının ispat edilememesi nedeniyle karşı davanın reddine, birleşen dava yönünden ise Anayasa’nın 36.maddesine göre herkesin yasal vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak savunma hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılması nedeniyle karşı taraf zarara uğrasa bile hak arama özgürlüğünün üstün bir hak olarak hukuka uygunluk nedeni sayıldığı, davalı tarafın sahip olduğu eser dolayısıyla bir takım hukuki girişimlerde bulunmasının Anayasa hakkının kullanılması mahiyetinde olup yerinde olmayan birleşen davanın reddine karar verildiği, kararın taraf vekillerince istinafı üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde Dairemizce verilen 30/12/2019 tarih 2017/2761 Esas – 2019/2891 Karar sayılı ilamla “Asıl dava, davalının kötüniyetli olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde tescilini yaptırdığı … adlı mimarlık ve şehircilik tasarım projesi eserinin sahibi olmadığının tespiti, davalının … ismini kullanmasının haksız olduğunun tespiti, karşı dava davacı-karşı davalının dava konusu “…” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ve projesine yönelik tecavüzün ref’i ve men’i, birleşen dava ise davalının fiillerinin haksız rekabet olduğunun tespiti, men’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacının hak sahibi olduğu herhangi bir proje ve eser bulunmadığını ileri sürmüştür. Asıl davada davacı-karşı davalı vekilince sunulan dava dilekçesinde; davalı – karşı davacının … Alüminyum Giydirme Cephe İşleri Projesinin sahibi olduğunu, ancak … Mimarlık projesinin dava dışı …’a ait bir proje olduğu beyan edilmiştir. Bu durumda 5684 Sayılı FSEK’in 83/1-2 maddesi gereğince husumet hususunun mahkemece değerlendirilmesi gerekir. Öte yandan mahkemece birleşen dava reddedilmiş ise de, birleşen davanın davacısı tarafından dosya içerisine sunulan özellikle birleşen dosya davalısı şirketin dava dışı … Ltd. Şti’ne 30/10/2013 tarihli ihtarname çekerek … adlı tasarım ve projenin kendilerine ait olduğu belirtilerek muhatap hakkında yasal yollara başvurulacağının belirtildiği ve bu konuda sözleşme yapmasının istenmediği, yine dava dışı … A.Ş tarafından asıl ve birleşen davanın davacısına ve dava dışı … Ltd. Şti’ne çekilen 12 Kasım 2013 tarihli ihtarnamede; birleşen dosya davalısı … A.Ş’nin kendilerine ihtarname göndererek tasarım konusu imalat, satış vs faaliyetlerinin durdurulmasını talep ettiğini, yine birleşen dosya davalısı … A.Ş tarafından dava dışı … Ltd. Şti’ne çekilen 30/12/2013 tarihli ihtarname ile projenin kendilerine ait olduğu belirtilerek tasarımla ilgili hakların ihlal edilmemesi konusunun bildirildiği, yine birleşen dosya davalısı … A.Ş ile dava dışı … Ltd. Şti arasında düzenlenen 13/11/2013 tarihli protokolde dava konusu projeyle ilgili tüm hak ve yetkilerin … A.Ş ‘ye ait olduğu belirtilerek asıl ve birleşen dosya davacısı tarafından sipariş edilerek …’a imalat yaptırıldığı belirtilerek bundan sonrası için hakların ihlal edilmemesinin istendiği, yine asıl ve birleşen dosya davalısı … A.Ş tarafından dava dışı … Ltd. Şti aleyhine Düzce 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/11 esas sayılı dosyasında tasarım tescili ve tecavüz tespiti istemiyle talepte bulunulduğu, bu dosyaya sunulan 07/02/2014 tarihli bilirkişi raporunda endüstriyel tasarıma tecavüzün söz konusu olmadığının tespit edildiği yolunda görüş bildirildiği, yine asıl ve birleşen dava davalısı … A.Ş tarafından asıl ve birleşen dosya davacısı ile davacının Libya’daki şirketi aleyhine İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2013/142884 sayılı soruşturma dosyasında suç duyurusunda bulunulduğu, soruşturma sonunda 24/01/2014 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, ayrıca İstanbul C. Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturmasında 20/12/2013 tarihinde İstanbul 26.Sulh Ceza Mahkemesi’nce arama ve el koyma kararları verildiği, yine asıl ve birleşen dosya davalısı … A.Ş vekilinin İstanbul 3.FSHHM’nin 2014/1 D.İş sayılı dosyasında tespit talebinde bulunduğu, tespit sırasında bilgisayarlardan diskteki belgelerin ve maillerin kopyasının alındığı, yine İstanbul 1.FSHHM’nin 2013/58 D.iş sayılı dosyasında asıl ve birleşen dosya davalısı … A.Ş’nin asıl ve birleşen dosya davacısı aleyhine delil tespiti istediği ve depoda incelemeler yapılmasının talep edildiği, dosyaya sunulan raporda tespit isteyene ait tasarıma ait malzeme bulunamadığı yolunda rapor verildiği görülmüştür. Her ne kadar ilk derece mahkemesince birleşen davada, birleşen dava davalısının hak arama hürriyeti kapsamında haklarını kullandığı, durumun haksız rekabet oluşturmadığı yolunda bir gerekçe ile birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin gerekçesinde yukarıda özetlenen birleşen dava davacısının delillerinin tartışılmadığı, sadece hukuki girişimlerin Anayasal hakkın kullanılması mahiyetinde kabul edilerek karar verildiği görülmüş olup söz konusu bu deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dairemizce 6102 Sayılı TTK’nun 54/1 ve 2 maddelerinin ihlali niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde, öncelikle ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın davalısının asıl davaya yönelik husumet itirazı üzerinde durularak birleşen dava yönünden asıl ve birleşen davanın davacısının birleşen davadaki ileri sürülen hususların haksız rekabet oluşturduğu gözetilerek ve birleşen davada tazminat taleplerinin de bulunduğu dikkate alınarak bu konuda yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi için HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir. Dairemizin bu kabulü doğrultusunda asıl ve birleşen davanın davacısının asıl davaya yönelik asıl ve birleşen davanın davalısının ise karşı davaya yönelik istinaf istemlerinin bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/12/2016 gün, 2014/32 Esas, 2016/212 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıdaki gerekçede belirtilen hususlarda değerlendirme yapılmak ve deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, kaldırma ve iade kararının niteliğine göre taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesinden sonra; mahkemece alınan bilirkişi raporu gerekçe yapılarak “davalı şirketin gerçekte hak sahibi olmadığı dava dışı yabancı şirkete ait “…” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesini hak sahibiymişcesine T.C. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde 06/06/2013 tarih ve … tescil-kayıt numarası ile isteğe bağlı tescil ettirerek bu projeyi gerekçe göstererek davacı aleyhinde hukuki girişimlerde bulunduğu, bu haliyle sahibi olmadığı eseri adına tescil ettirip davacıya karşı ileri sürmesi TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinden FSEK 83/3 maddesi anlamında davacının aktif dava ehliyetinin varlığı ve işbu davayı açmakta hukuki yararının varlığı kabul edilmiştir. Bu itibarla asıl dava yönünden davacının davasının kabulüne, davalının T.C. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde 06/06/2013 tarih ve … tescil-kayıt numarası ile isteğe bağlı tescil ettirdiği “…” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesinin hak sahibi olmadığının, yine aynı kayıt tescil belgesinde “…” ismini kullanmasının haksız olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir. Karşı dava yönünden ise bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere davacı karşı davalının kullanımının tescil edilen bu projeden farklı olduğu gibi davalı karşı davacının hak sahibi olmaması karşısında karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Birleşen İstanbul 1. Fshhm’nin 2014/90 Esas Sayılı Dosyası Yönünden ise İstanbul BAM 16.Hukuk Dairesi’nin 2014/32 Esas 2016/212 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere davalının hak sahibi olmadığı bir eseri dayanak göstererek davacı hakkında girişimlerde bulunması, davacı ile iş ilişkisinde olan üçüncü kişi şirketlere çektiği ihtarnameler ve yazdığı yazılar ile kötülemesi karşısında davalının bu eylemlerinin yasal şikayet hakkını aşıp TTK 54 ve devamı maddeleri anlamında haksız rekabet teşkil ettiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalının gerçek hak sahibi olmadığı “…” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesini adına tescil ettirip bu projeye dayalı olarak davacı ve üçüncü kişilere yönelik girişimlerde bulunması eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine karar vermek gerekmiştir. Bilirkişi raporunda değinildiği üzere maddi zararın miktarının tam olarak tespiti mümkün olmadığından TBK 50 ve 51.maddeleri uyarınca haksız rekabetin niteliği, tarafların ekonomik durumu, işin boyutu gözetilerek davacı yararına 50.000,00 TL maddi tazminat takdir edilmiştir. Yine davalının bu eylemleri, davalıyı üçüncü kişiler yönünden hak sahibi olmadığı projeden yararlanan olarak gösterip kötülemesi karşısında TBK 58 maddesi anlamında davacının manevi haklarını da ihlal ettiği anlaşılmakla, haksız eylemin niteliği, tarafların ekonomik durumu ve manevi tazminatın amacı gözetilerek davacı yararına 50.000,00 TL manevi tazminat takdir edilmiştir. Bu itibarla davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle asıl dava yönünden : davacının davasının kabulüne, davalının T.C. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde 06/06/2013 tarih ve … tescil-kayıt numarası ile isteğe bağlı tescil ettirdiği “…” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesinin hak sahibi olmadığının, yine aynı kayıt tescil belgesinde “…” ismini kullanmasının haksız olduğunun tespitine, karşı dava yönünden: davalının karşı davasının reddine karar verilmiş kararı asıl davada davalı karşı davacı, birleşen davada davalı … A.Ş vekili istinaf etmiştir. Asıl davada davalı karşı davacı, birleşen davada davalı … A.Ş vekili istinafında; istinaf mahkemesinin kararı hiçbir gerekçe göstermeden kaldırdığını, ilk derece mahkemesinin de hiçbir açıklama yapmadan dosyayı bilirkişi heyetine tevdi ederek hesaplama yoluna gittiğini, istinaf kararının gerekçesiz olduğundan hukuka aykırı olduğunu, dolayısıyla sonradan verilen ilk derece mahkemesi kararının da hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, asıl davada kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, daha önceki beyan ve itirazlarında da belirttikleri üzere hak sahibinin müvekkili olduğu işleme eserin Kültür Bakanlığı nezdinde tescil edilen “…” adlı mimarlık ve şehircilik tasarım projesi ile hak sahibi … Ltd.olan … isimli mimarlık ana projesiyle farklı projeler olduğunu, dosyanın incelenmesinde davacıya ait tescilli ve /veya tescilsiz proje vs.korunabilir bir hakkı olabilecek bir eserinin bulunmadığının görüleceğini, ayrıca bu konuda bir delil de olmadığını, mahkemenin kimin hak sahibi olduğu hususunda herhangi bir açıklama da getirmediğini, bununla birlikte Telif Hakları Genel müdürlüğü’nde bir eserin tescilinin ancak belirli isimlendirmeler ile yapılmakta olup bu isimlendirmelerin dışına çıkılamayacağını, nitekim müvekkilinin özgün bir işleme eser niteliğinde olan dış cephe giydirme projesinin farklı bir isimle tescilinin yaptırılamadığını, bu alanlardaki tüm tescillerin mimarlık şehircilik projesi olarak tescil edildiğinden “…” ismi ile alındığını, dolayısıyla salt bu sebeple bir hak ihlali oluştuğu yolundaki iddianın yersiz olduğunu, müvekkilinin proje üzerinde bizzat kendisinin hazırladığı eseri proje adıyla tescil ettirmesinin de olağan bir durum olduğunu, ayrıca bu projenin olağan müşteri veya kullanıcıya hitap etmeyip inşaat mühendisliği alanında bir mühendislik çalışması olduğunu, dolayısıyla 3.kişiler nezdinde bir yanılgının ortaya çıkmayacağını, salt isim nedeniyle haksız rekabetin gerçekleşmeyeceğini, davada dava konusu mimari cephe projesi bakımından müvekkili ile davacı arasında sözleşme bulunmadan 2005 yılında asıl işveren … tarafından müvekkili ile iletişime geçilerek müvekkilinin projeyi tasarlamaya başladığını, bu hususun ilk derece ve istinaf mahkemesince değerlendirilmediğini, akabinde davacının uygulama projesini alarak müvekkiliyle sözleşme imzaladığını, dolayısıyla müvekkilinin hazırladığı bu eserin işleme eser olduğunu ve davacıya yönelik haksız bir eylemin de bulunmadığını, asıl davadaki kararın bu açıdan hatalı olduğunu; karşı davada ise; eksik incelemeyle karar verildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı karşı davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, müvekkiline ait işleme eser tasarımının fikri sınai bedelinin ödenmediğini ve eserin izinsiz bir şekilde davacı ve dava dışı … tarafından kullanıldığını, bu durumun karşı tarafça ikrar edildiği gibi … aleyhine ceza dava açıldığını, müvekkilinin haklarının ihlal edildiğini, bu durumun delil tespitleriyle ortaya konulduğunu, karşı tarafın müvekkiline ait işleme eser niteliğindeki alüminyum dış cephe tasarımlarını haksız rekabete yol açacak şekilde kullandığını, dolayısıyla karşı dava yönünden verilen kararın bozulması gerektiğini, birleşen davada ise; açıklama ve gerekçe olmaksızın davanın kabul edildiğini, oysa davacının bu davayı takip etme hususunda yetkisi dahi bulunmadığını, uyuşmazlık konusu eserin hak sahibi dahi olmadığını, müvekkilinin hiçbir şekilde hak ihlali gerçekleştirmemiş olup bu ihlalin gerçekleştiği de denetime elverişli biçimde ispatlanamadığını mahkemenin hükme esas aldığı raporda ihlal nedeniyle davacının kazancına etkisinin tespit edemediklerini belirttiklerini, zaten böyle bir tespitin de hak ihlali olmaması nedeniyle mümkün olmadığını, davacının bir zararının da gerçekleşemeyeceğini, zaten bilirkişilerin tarafların faaliyet karlılığını incelediklerini, davacının % 164,09 artan karlılığının devam eden yıl % 36,29 azaldığını, müvekkilinin ise % 11,52 olan faaliyet karlılığının devam eden yıl % 57,89 oranında azaldığının tespit edildiğini, öncelikle dava konusu projenin oldukça spesifik bir alanda kullanılan davacının değil müvekkilinin uzmanlık alanı olan dış cephe kaplama projesi olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin haksız rekabet yol açmasının mümkün olmadığı gibi sırf isim nedeniyle müvekkilinin haksız kazanç elde etmesinin mümkün olmadığını, nitekim müvekkilinin dış cephesini yapacağı projenin Libya’daki iç savaş nedeniyle tamamlanamadığını, müvekkilinin de herhangi bir kazanç elde etmediğini, aksine o dönemde kar kaybı yaşadığını, ayrıca bu sebeplerle manevi zararın da gerçekleşmeyeceğini, bu yöndeki taleplerin de reddi gerektiğini, asıl mağdur olanın müvekkili olduğunu, takdir edilen tazminatların da fahiş olduğunu bildirmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazı ekinde sunulan kayıt tescil belgesinin incelenmesinde; 06/06/2013 tarihinde … tescil numaralı “…” adlı eserin davalı adına tescil edildiği, üretim tarihinin 23/08/2010, ilk aleniyet tarihinin ise 06/10/2010 olarak gösterildiği görülmüştür. 17/02/2010 tarihli sözleşmenin … ve davacı ile davalı arasında imzalandığı, sözleşmenin konusunun … Alüminyum Giydirme Cephe İşleri olduğunun sözleşmenin kapağında belirtildiği, yapılacak işlerin sözleşmenin 1/e maddesinde; bu sözleşmede yer alan ve sözleşmenin özel koşullarında belirtilen yüklenicinin işveren için tedarik etmesi, inşa etmesi ve teslim etmesi gereken işler olarak belirtildiği, mal sahibinin … olarak gösterildiği, sözleşmenin 5.1.1 maddesinde; yüklenicinin işbu sözleşme kapsamında yapmakla yükümlü olduğu iş, imalat ve montaja ait tasarım çalışmalarının yapılması ve sorumluluğu kendisine aittir. 5.1.2 maddesinde ise; yüklenicinin söz konusu tasarım işleri için görevlendireceği teknik personelin yeterli ehliyet ve deneyimde olduğunu garanti ettiği, bu kişilerin çalışmalarının sözleşme boyunca işverenin tasarım danışma grubunu denetleyeceğinin hükme bağlandığı, işverenin …, ihracatçı firmanın davacı, yüklenicinin de davalı olduğunun belirtildiği, ayrıca sözleşme özel koşullarının 8.maddesinde; anılan etap işlerine ait tasarım, tasarım onaylarının alınması, malzeme temini ve montajının yüklenicinin yükümlülüğünde olduğunun belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalı – karşı davacının projesinin davacı- karşı davalı tarafından kopya edildiği sonucuna varılamayacağı, davacı – karşı davalının kullandığı projenin davalı – karşı davacının projesiyle berzerlikler taşısa da, bu benzerliklerin kaçınılmaz, teknik sorumluluklardan kaynaklanmış olduğu, neticeten projelerin aynı iş için yapılmış olmasını bu benzerlikleri zorunlu kıldığı, davalı – karşı davacının ve davalı – karşı davacının projelerinin / çizimlerinin (giydirme cephe sisteminin uygulama ve montaj detaylarına ilişkin çizimleri) gerçek anlamıyla mimari proje olarak değerlendirilemeyeceği, zira asıl projenin …’ini bir bütün olarak tasarlayan … tarafından gerçekleştirilen proje olduğu ve bu projede dış cephenin zaten belirlenmiş olduğu, bir mimari projede dış cephenin olmayacağının düşünülemeyeceği, bu itibarla cephe sistemi çizimlerinin mimari proje olmadığı, neticeten bu çizimlerin eser olarak korunan mimari proje olarak değerlendirilemeyeceği, davalı – karşı davacının Kültür Bakanlığı nezdinde bu projeyi tescil ettirmesinin 3.kişiler nezdinde projeyi hak sahibi kendisiymiş gibi göstermesinin ticari dürüstlük kuralına uygun olmadığı, bu durumun haksız rekabet olarak değerlendirilebileceği, örneğin TTK’nun 55/c bendinde düzenlenen başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak kapsamında görülebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 08/09/2016 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda ise; … ile asıl işveren … Ltd arasında Libya ‘da yapılması kararlaştırılan … projesinin ticaret merkezi, otel, konut, ofis yapılarından oluştuğu ve işveren … adına mimari proje tasarımının … Ltd (…) tarafından yapıldığının anlaşıldığı, ana mimari projenin hak sahipliği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, 17/02/2010 tarihli alüminyum giydirme cephe işleri sözleşmesinin tasarım başlıklı 5.1 maddesindeki yüklenicinin işbu sözleşme kapsamında yapmakla yükümlü olduğu iş, imalat ve montaja ait tasarım çalışmalarının yapılması hükmü ve genel sözleşme içeriği dikkate alındığında hak sahibinin davalı olduğu kanaatine varıldığı, zaten taraflar arasında dış cephe çizimlerinin davalıya ait olmadığı yönünde bir uyuşmazlık bulunmadığı, eser üzerindeki hakkın eserin doğduğu anda oluştuğu, davaya konu alüminyum giydirme cephesinin ana projeye bağlı olarak oluşturulan basit çizimlerden ziyade hususiyet taşıyan çizimler olduğu, bu özellikleri itibariyle FSEK’in 6.maddesi kapsamında işleme eser niteliğinde bulunduğu, davaya konu dış cephe çizimlerinin hak sahibinin davalı olduğu, davalının kayıt tescil başvurusunda hak sahibi olduğu işleme eser mahiyetindeki projenin … adlı mimarlık ve şehircilik tasarım ana projesine bağlı olarak oluşturulduğunu ortaya konmak adına ana projenin adının ve hak sahipliğinin kim olduğunu belirtmeden proje adı olarak … olarak belirtmesinin FSEK’in 83 hükmü atfı nedeniyle TTK’nun 55/1-a-4 bendi gereğince iltibas sayılacağı, karşı dava yönünden ise davalı – karşı davacının işleme eser niteliğindeki alüminyum dış cephe tasarımlarının davacı – karşı davalı ile … arasında haksız rekabete yol açacak şekilde kullanılmadığı, bahse konu davalı – karşı davacının tasarımı ile … arasında kullanılan alüminyum profil endüstriyel kalıp tasarımlarının birbirlerinden tamamen farklı olduğu, davalı karşı davacının tasarımlarından faydalanılmadığı, bu nedenle davalı – karşı davacının karşı davasında haklı olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde dava dışı … ile … arasında düzenlenen 26 Haziran 2009 tarihli sözleşmenin ingilizce metninin sunulduğu görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan 5 Şubat 2013 tarihli ihtarnamede; davacı tarafından davalıya … projesindeki işlerin yeniden başlatıldığı, buna göre 7 gün içerisinde iş programının bildirilmesinin istendiği, 18 Şubat 2018 tarihli ihtarnamede ise; sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği görülmüştür. Dairemiz kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesi tarafından alınan 25/09/2020 tarihli 3 kişilik bilirkişi heyet raporunda; ” Asıl ve birleşen dosyaların davalısının, 06.06.2013 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde beyana dayalı olarak … no. İle kayıt-tescilini yaptırdığı … adlı Mimarlık ve Şehircilik Tasarım Projesi’nin ana projenin bağlantısını ortaya koymadan, ana projenin adı ve hak sahibinin kim olduğunu belirtmeden … olarak tescil ettirmesinin iltibas teşkil ettiğinin, bu itibarla ihlal olduğunun Sayın Mahkemece kabul edildiği, … A.Ş.’nin davacı tarafta yer aldığı karşı davaya ve dava konusu başkaca hak arama süreçlerine de konu ettiği tasarımların Kültür Bakanlığı nezdinde kayıt-tescil ettirdiği proje ile ilgili tasarımlar olup, karşı davacının bunlara dayanarak başvurduğu hukuki yollardan olumlu sonuç alamadığı ve Asıl ve birleşen davaların davalısının, Kültür Bakanlığı nezdinde kayıt-tescil ettirdiği projeye ve TPMK nezdinde kayıtlı tasarımlara dayanarak asıl ve birleşen davaların davacısı … A.Ş.’ye ve/veya bu şirketin mal tedarikçilerine gönderdiği ihtarnameler, takipsizlikle sonuçlanan savcılık şikayetleri ve arama ve el koyma talepleri, yaptırdığı delil tespitleri dolayısıyla haksız rekabete sebep olduğunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 30.12.2019 t. ve 2017/2761 E., 2019/2891 K. sayılı kararında kabul edildiği, tüm bunlar dikkate alındığında ve şayet Sayın Mahkemece davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip tazminat sonucunu doğurduğu yönünde karar tesis edilirse, öncelikle davacı, ihtarnameler, delil tespitleri ve savcılık şikayetleri dolayısıyla ödediği gider, masraf vb. tutarları uğradığı zarar kapsamında davalıdan talep edebilecektir. Ancak davalı ihlalinin davacının kazancına etkisinin tarafımızca tespiti mümkün olamamıştır. Birleşen dava tarihinden geriye doğru üç yıllık süre ile sınırlı olmak kaydıyla davacı … A.Ş.’nin hak kazandığı tazminat tutarı net olarak belirlenememiştir. Sadece, tarafların kurumlar vergisi beyannamelerinden hareketle; i) Davacı … A.Ş.’nin 2011 yılı faaliyet karının 14.456.743,84 TL, 2012 yılı faaliyet karının 38.179.127,25 TL, 2013 yılı faaliyet karının 24.320.844,67 TL olduğu, 2012 yılında 2011 yılına göre 23.722.383,41 TL 96164,09 oranında faaliyet karlılığının arttığı ve 2013 yılında 2012 yılına göre 13.858.282,58 TL 9636,29 oranında faaliyet karlılığının azaldığı ve iü) Davalı … A.Ş.’nin 2011 yılı faaliyet karının 4.094.734,76 TL, 2012 yılı faaliyet karının 4.566.855,41 TL, 2013 yılı faaliyet karının 1.922.863,63 TL olduğu, 2012 yılında 2011 yılına göre 472.120,65 TL *611,52 oranında faaliyet karlılığının arttığı ve 2013 yılında 2012 yılına göre 2.643.991,78 TL 9057,89 oranında faaliyet karlılığının azaldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddeleri gereği maddi tazminat tutarının takdiri Savın Mahkeme’ye aittir.” şeklinde görüş belirttikleri görülmüştür.
GEREKÇE: Asıl dava, davalının kötü niyetli olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde tescilini yaptırdığı … adlı Mimarlık ve Şehircilik Tasarım Projesi eseri sahibi olmadığının tespiti, davalının bu ismi kullanmasının haksız olduğunun tespiti, karşı dava, davacı – karşı davalının dava konusu … adlı Mimarlık ve Şehircilik Tasarım Projesine yönelik tecavüzün ref’i ve men’i; birleşen dava ise, davalının fiillerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, men’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen 01/12/2016 tarihli 2014/32 E – 2016/212 K sayılı kararın taraf vekillerince istinaf edildiği, Dairemizin 30/12/2019 tarihli 2017/2761 E – 2019/2891 K sayılı ilamı ile öncelikle ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın davalısının asıl davadaki husumet itirazı üzerinde durularak birleşen dava yönünden de asıl ve birleşen davanın davacısının birleşen davada ileri sürdüğü hususların haksız rekabet oluşturduğu ve birleşen davada tazminat taleplerinin de bulunduğu dikkate alınarak bu konuda yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi için taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne karar verilerek dosyanın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir. Dairemiz kaldırma kararı sonrası mahkemece birleşen davadaki tazminat talepleri yönünden bilirkişi heyetinden rapor alınmış ve asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine birleşen davanın da kısmen kabulüne karar verilmiş, kararı davalı – karşı davacı birleşen dava davalısı istinaf etmiştir. Dairemizin bahse konu kaldırma kararında asıl davadaki husumet itirazlarının değerlendirilmesi yolundaki karar gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Zira dava dosyasında bulunan delillerin incelenmesinde 17/02/2010 tarihli sözleşmenin taraflarının …, davacı ve davalı olduğu sözleşmenin konusunun … Giydirme Cephe İşleri olduğu, sözleşmede iş sahibinin … Ltd. Şti olduğu, sözleşmede davacının ihracatçı firma olarak yer aldığı ve iş verenin temsilcisi olarak davranacağı, malzemelerin ihracatını ve sözleşmede belirtilen ya da iş verenin talep ettiği diğer işleri üstleneceğinin belirtildiği görülmüştür. Ayrıca dava dilekçesinde söz konusu … projesinin tasarım mimarının dava dışı … Ltd. Mimarlık olduğu, iş verenin de … olduğu belirtilmiştir. Buna göre dava konusu projenin sahibi dava dışı şirket olan … Ltd.Şti dir. Dolayısıyla davacının asıl davadaki talepleri yönünden davacı sıfatı bulunmamaktadır. Asıl davanın bu gerekçelerle reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, asıl ve birleşen davanın davalısı asıl davadaki karşı davalı vekilinin istinaf talebinin bu yönlerden kabulü gerekmiştir. Karşı davaya yönelik istinaf talebine gelince; alınan bilirkişi raporları içeriğinden de anlaşıldığı üzere davacı karşı davalının kullanımları tescil edilen projeden farklı olduğundan bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Birleşen davaya yönelik istinaf talebine gelince; Dairemizin daha önceden kesin olarak verdiği karar içeriğinde de belirtildiği üzere birleşen davada davalı eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğu açıktır. Dairemiz kaldırma kararı sonrasında bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, alınan bilirkişi raporu içeriğinde de zararın miktarı tam olarak tespit edilememiş olup, rapor içeriğine yansıyan veriler ile haksız rekabetin niteliği, ağırlığı tarafların ekonomik ve mali durumları dikkate alındığında ilk derece mahkemesince TBK 50 ve 51.maddeleri uyarınca hükmedilen maddi tazminat miktarı ile yine haksız rekabet nedeniyle manevi hakların ihlal edilmesi dolayısıyla hükmedilen manevi tazminat miktarının somut olay ve dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmakla bu yöndeki istinaf taleplerinin de reddi gerekmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davalı – karşı davacı ve birleşen dava davalısı vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü, kısmen reddi gerekmiş ve kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı – karşı davacı ve birleşen dava davalısı vekilinin vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/12/2020 tarih, 2020/42 E 2020/326 K sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Asıl davada; a- Davalının … isimli projenin sahibi olmadığının tespiti isteminin davacının sıfatı bulunmadığından REDDİNE, b- Davalının … isimli projenin isminin kullanmasının haksız olduğunun tespiti isteminin davacının taraf sıfatı bulunmadığından REDDİNE, c- Karar tarihinde birlikte bulanan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, d- AAÜT uyarınca 7.375-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, f- Davalı tarafından yapılan yargılama giderleri 3 adet bilirkişi ücreti 4.500-TL ve 192,10-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere 4.692,10-TL nin (asıl ve karşı dava birlikte yürütüldüğünden) takdiren 1/2 si olan 2.346,05-TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4- Karşı davada; karşı davanın REDDİNE, a- Karar tarihinde birlikte bulanan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın karşı davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, b- AAÜT uyarınca 7.375-TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine, c- Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-BİRLEŞEN İSTANBUL 1. FSHHM’NİN 2014/90 ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: a-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, Davalının gerçek hak sahibi olmadığı “…” isimli mimarlık ve şehircilik tasarım projesini adına tescil ettirip bu projeye dayalı olarak davacı ve üçüncü kişilere yönelik girişimlerde bulunması eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine, Takdiren 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın ilk haksız fiil (şikayet tarihi olan) 22/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak ülke çapında yayınlanan bir gazetede ilanına, Davacının fazlaya dair taleplerinin reddine, b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 6.831,00 TL ilam harcından, 3.415,50 TL peşin harcın mahsubu ile, 3.415,50 TL bakiye karar harcının, davalıdan tahsili ile hazine irat kaydına, c-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 7.300,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince manevi tazminat yönünden hesaplanan 7.300,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 7.300,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, f-Karar tarihininde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 7.300,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, g-Davacı tarafından yapılan 25,20 TL başvuru ve 3.415,50 TL peşin olmak üzere toplam 3.440,70 TL harç giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, h-Davacı tarafından yapılan 701,50 TL yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre 280,60 TL.’sinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalı karşı davacı ve birleşen davalıya iadesine, 7- İstinaf aşamasında davalı karşı davacı ve birleşen davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı (asıl dava için yatırılan) ile 140,10-TL posta masrafı olmak üzere toplam 302,20-TL’nin asıl ve birleşen davanın davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacı ve birleşen davalıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 9-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.