Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/396 E. 2022/629 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/396 Esas
KARAR NO: 2022/629
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2020
NUMARASI: 2019/475 2020/628
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili … ile dava dışı … A.Ş arasında 10/11/2012 tarihinde …’ın yapımını üstlendiği “İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, … Mah., … blok K:… bulunan … Ada, … ve … hadselde kain … nolu bağımsız bölümün satışı ile ilgili “… Satış vaadi Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkil ile dava dışı … arasında imzalanan satış vaadi sözleşmesi gereğince taraflar arasında bir ödeme planı oluşturulduğunu, ödeme planı gereğince müvekkil tarafından her bir taksit için toplamda 46 adet tüketici senedi düzenlenerek dava dışı …’a verildiğini, müvekkili ile … arasındaki sözleşme gereğince … tarafından hiçbir sözleşmesel sorumluluk yerine getirilmediğinden, inşaat yapım işlerine süresinde ve hatta sonrasında da başlanmadığından, dava dışı … aleyhine İstanbul 7. Tüketici Mahkemesinin 2013/1258 esas sayılı dosyası üzerinden menfi tespit davası açıldığını, müvekkili tarafından yapılan yetki itirazı üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi devam ettirildiğini, ve müvekkili dosyayı ele alan İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesince 2016/121 esas ve 2016/407 sayılı karar üzerinden müvekkilinin şikayeti gerekçesiz ve hukuka aykırı bir şekilde şikayetin reddediğildiğini, müvekkilinin aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden devam eden haksız icra takibinin durdurulmasını, takibe konu senetlerin ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararının verilmesini, müvekkilinin davalıya karşı hiçbir borçunun bulunmadığının tespiti ile davanın kabulünü talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, Davacı ile dava dışı şirketler arasında yapılan sözleşmede de müvekkil şirket taraf olmadığını, müvekkilinin taraf olmadığı bir sözleşme müvekkili açısından hukuki bir sonuç doğmayacağını, müvekil şirket yasal hamili olduğundan davacının lehtara karşı ileri sürebileceği defileri müvekkil şirkete karşı ileri süremeyeceğini, müvekkilinin dava konusu senetleri yasal ciro silsilesi içerisinde dava dışı … Limited Şirketinden alacaklarına karşı iyiniyetli olduğunu, ortaya çıkacak hususlar karşısında takibin durdurulmasına ilişkin kararın kaldırılarak takiben devamı ile davacının davasının reddini, davacının alacağının %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahküm edilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece ilk olarak 04/04/2018 tarihinde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonunda 16/07/2019 tarihli 2018/3299 E – 2019/1547 Sayılı karar ile davacının tüketici sıfatı bulunmakta ise de, davacı ile davalı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığı, davalının dava konusu senetleri ciro yoluyla devraldığı, takibin dayanağının da bonolar olduğu, buna göre davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçeleriyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın iade edilmesine karar verilmiştir. Dairemiz kaldırma kararından sonra Mahkemece, toplanan delillere göre; “mahkememizde de, gerek senetlerin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan 4077 sayılı Yasanın, gerek dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Yasa’nın, 6762 ve 6102 sayılı yasaların açık hükmüne rağmen, senetlerin tüketici yönünden geçersiz olduğunu düzenlemesi, 4077 ve 6502 sayılı yasaların, amacı ve düzenleniş biçimi kapsamında, davaya konu senetlerin davacı yönünden geçersiz olduğu, bu senetlerin sözleşme kapsamında tanzim edildiğinin, sözleşmenin feshedildiği ve senetlerin iptal edildiği Tüketici mahkemesi kararı ile de hüküm altına alındığı ve bu kararın kesinleştiği, davaya konu senetlerin incelenmesinde, no kısmında 13/54,15/54,16/54 vd. sayılarının bulunduğu, söz konusu bonoların lehdara seri olarak verildiği ve yine bono metninin yan tarafında “…”-“…” yazılarının yer aldığı, bu durumda söz konusu bonoların düzenleme tarihi itibariyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6/A maddesinde öngörülen tüketici tarafından verilen senetler olduğunun anlaşıldığı, bu durumda davalının söz konusu senetleri Tüketici Kanunu kapsamında düzenlendiğini bildiği, iyiniyet iddiasında bulunamayacağı (Yargıtay 19. H.D. 08/04/2019 Tarihli 2018/4096 E.-2019/2338 K. sayılı kararı ) devralan hamile karşı da bu hususun ileri sürülebileceği” gerekçeleriyle davacının davasının kabulü ile, davacının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından takibe konu senetler nedeniyle, davalıya 31.504,25-TL. borçlu olmadığının tespitine, davacının, şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Daha önceden müvekkili lehine verilen Yargıtay 12.H.D 2016/971 E – 10427 K sayılı ilama mahkeme kararının aykırı olduğunu, müvekkilinin alacağına istinaden ve kambiyo hukukuna uygun şekilde hamili bulunduğu bonoların ödenmemesi üzerine takip başlattığını, ancak davacının haksız iddiaları sonucu alacağından mahrum kaldığını, davacı ile dava dışı …A.Ş arasında imzalanan sözleşmede müvekkilinin taraf olmadığı gibi sözleşmenin konusu hakkında da müvekkilinin bilgisi bulunmadığını, müvekkilinin iyi niyetli ve yasal hamil olduğunu, şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, senetler üzerinde tüketici senedi yazılmadığını ve bonoların da emre yazılı şekilde düzenlendiğini, mahkemenin bu hususları göz ardı ederek varsayıma dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kararın Yargıtay HGK ve Daire kararlarına aykırı bulunduğunu, müvekkilinin 3.kişi olduğunu, Yargıtay 12.H.D 2016/971 E – 10427 K sayılı ilamının somut olay ile birebir aynı olduğunu, yine İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/140 E – 2019/877 K sayılı ilamının da birebir aynı konu ile ilgili olup, dava sonunda keşidecinin müvekkili şirkete borçlu olduğunun tespit edildiğini ve kararın kesinleştiğini, mahkemenin ise bu hususları göz ardı ettiğini, Türk Hukukunda sözleşme serbestisi ilkesinin geçerli olup, herkesin dilediği sözleşmeyi dilediği kimseyle yapabileceğini, senet üzerinde 12/54, 13/54 vd. Yahut … yazmasının bu senetlerin tüketici senedi olduğu anlamına gelmediğini, emre yazılı senetlerin cirolandığı tarih itibariyle davacının tacir yahut tüketici olduğu hususlarının ve senetlerin hangi senetle verildiği hususunun müvekkili tarafından bilinemeyeceğini bildirmiştir. Dava dilekçesine ekli İstanbul 7.Tüketici Mahkemesi’nin 2013/1258 Esas, 21015/1743 karar sayılı ilam fotokopisinin incelenmesinde; davacının dava dışı … A.Ş aleyhine açtığı menfi tespit davasında davanın kabulüne ve bonoların iptaline, 11/12/2012 tarihli harici satış sözleşmesinin feshine karar verildiği görülmüştür. Dava konusu senetlerin fotokopilerinin incelenmesinde; düzenleme tarihinin 10/11/2012 olup senet üzerlerinde sıra numaralarının bulunduğu, biri hariç bedellerinin 1.360,00 TL, birinin ise 10.000,00 TL bedelli olduğu, keşidecinin davacı, lehtarın ise dava dışı … A.Ş olduğu görülmüştür. Davalı tarafından davacı ve dava dışı şirketler aleyhine 14 adet senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla 22/10/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı tarafından dava dışı … A.Ş aleyhine İstanbul 7. Tüketici Mahkemesinin 2013/1258 E – 2015/1743 K sayılı dosyasında açılan davanın yargılaması sonunda davanın kabulüne, bonoların iptaline ve 11/12/2012 tarihli harici satış sözleşmesinin feshine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin 29/07/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Takip ve dava konusu senetlerin fotokopilerinin incelenmesinde davacı tarafından dava dışı …A.Ş lehine düzenlendiği, bonoların lehtarına seri olarak verildiğinin üzerindeki numara kısımlarından anlaşıldığı, yine bono metninin yan tarafında “…” , “…” ve “… A.Ş” yazılarının bulunduğu, buna göre bu bonoların 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6/A maddesinde öngörülen tüketici tarafından verilen bonolar olduğunun anlaşıldığı, bu durumda davalının söz konusu bonoların tüketici kanunu kapsamında düzenlendiğini bildiği, dolayısıyla iyi niyet iddiasında bulunamayacağı kanaatine varılmış olup, ayrıca söz konusu bonoların da İstanbul 7. Tüketici Mahkemesinin kararıyla iptal edilmiş olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Benzer bir olayda Yargıtay 19.H.D nin vermiş olduğu 2018/4096 E – 2019/2338 K sayılı ilamı da bu yöndedir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.152,05-TL harçtan, peşin alınan 538,50-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.613,55-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.13/04/2022