Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/370 E. 2021/660 K. 26.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/370 Esas
KARAR NO: 2021/660
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/766 E. sayılı ara karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …. tarafından müvekkilinin borçlu olduğu gerekçesi ile Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ödeme emri gönderildiğini, takip konusu olan 28.06.2017 düzenleme ve 08.08.2019 vade tarihli ve 820.000,00USD bedelli senede müvekkilinin asla imza atmadığını, müvekkilinin böyle bir senede imza atmaması nedeniyle senet altındaki imza müvekkilinin eli ürünü olmadığı gibi müvekkilinin imza attığı bir başka belgeden imzasının bulunduğu bölüm kesilerek senet metni yapıştırılmak suretiyle belge düzenlenmiş olabileceğini, söz konusu senet; her iki davalı tarafından sahte olarak düzenlenerek takibe konulduğunu, dolayısı ile sahte senet ile müvekkilinin hakkında takip yapılması haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından gönderilen ödeme merinden takip dayanağının 28.06.2017 düzenleme ve 08.08.2019 vade tarihli ve 820.000,00 USD bedelli senet olduğu belirtildiğini, müvekkilinin böyle bir senede asla imza atmadığını, senet altındaki imzanın eli ürünü olmadığı gibi müvekkilinin imza attığı bir başka belgeden imzasının bulunduğu bölüm kesilerek senet metni yapıştırılmak suretiyle belge düzenlenmiş olabileceğini, zira senet aslının tamamının 17 cm uzunluğunda, 6 cm genişliğinde olduğunu, senet metninin tamamının bilgisayarda yazılmak suretiyle metin şeklinde imzanın bulunduğu belgeye yapıştırıldığının da ihtimal dahilinde olduğunu, öncelikle senet altındaki imzanın müvekkiline ait olup olmadığının tespitini ve imzanın müvekkiline ait olduğunun tespiti halinde ise senedin, imzanın bir başka evraktan kesilerek elde edilen kağıda senet metninin bilgisayar ortamında yapıştırılması suretiyle oluşturulup oluşturulmadığını hususlarından sahtecilik ve Grafoloji uzmanlarına inceleme yaptırılmasına karar verilmesini , davalı … ve … ; müvekkilini dolandırmak ve para koparmak amacıyla bu senedi düzenlendiğini, müvekkilinin ev hanımı , hiç bir ticari faaliyeti bulunmadığını, davalı … ‘in zorlaması ile bir takım ilişkilere girdiğini dolayısı ile bu kadar yüksek meblağlı bir senet düzenlemesinin hiç bir şekilde mümkün olmadığını, takip dayanağı olan senetin hiç bir şekilde müvekkili tarafından düzenlenmediğini, takip dosyasında bulunan senet celp edildiğinde senet altındaki imza ile vekaletlerdeki imzaların karşılaştırılması halinde senet altındaki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığı yada müvekkilinin imza attığı bir başka belgeden imzasının bulunduğu bölümün kesilerek senet metni yapıştırılmak suretiyle senedin düzenlediğini, bu nedenlerle öncelikle davalıların kötüniyetli olarak hareket etmeleri nedeniyle Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki icra takibinin imza incelemesinin sonucuna kadar İİK m. 72/3 gereğince mahkemenin uygun göreceği teminat karşılığı veya teminatsız olarak İİK. M.72 gereğince icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası nedeniyle müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitini, takip dayanağı senedin sahte olduğunun tespiti ile senedin ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki takibin iptalini, davalıların sahte senetle kötüniyetli takip yapmaları nedeniyle İİK m 72/5 gereğince %20 oranında tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B- İhtiyati Tedbir Kararı :İlk derece Mahkemesince ; önce tensiben İİK 72/3. Maddeye göre tedbir kararı verildiği, sonra yargılama devam ederken davacı yanı talebi üzerine 05/11/2020 tarihinde “…Davacı vekilinin talebinin kabulü ile HMK’nun 209. Maddesi gözönüne alınarak davacı hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasıyla başlatılan takibin HMK’nun 389 ve devam maddeleri uyarınca durdurulmasına, teminat alınmasına takdire yer olmadığına, icra takibinin durdurulduğuna ilişkin ilgili icra müdürlüğüne müzekkere yazılmasına,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
C-) Tedbir Kararına İtiraz : İhtiyati tedbir kararına itiraz eden … vekili 12/11/2020 tarihli dilekçesinde özetle; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/766 Esas sayılı dosyasının 05/11/2020 tarihli duruşmasında, dosyayla ilişkili icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davacı, hem dosyaya konu kambiyo senedinde bulunan imzaya, hem de borca itiraz ettiğini, imzaya itiraz söz konusu olduğunda, HMK m. 209’un uygulanamayacağı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları uyarınca sabit olduğunu, huzurdaki dava, borca itiraz niteliğindeki menfi tespit davası olduğunu, bu davanın açılabilmesinin hukuki dayanağı, İİK m. 72 hükmü olduğunu, dolayısıyla, dava sürecinde öncelikle İİK hükümleri uygulanması gerekli olduğunu, Yüksek yargının yeni tarihli kararları ile benimsenen görüş, sahtelik iddiasına ilişkin taleplerin borca itiraz olarak değerlendirilmesi ve HMK m.209 değil, özel hüküm niteliğinde olan İİK m. 169 ve 169/a’nın uygulama alanı bulması gerektiği olduğunu, davacının tedbir talebine ilişkin dilekçesine eklediği kararlar, Yargıtay’ın eski uygulamasını göstermekte olup, hukuki dayanak teşkil etme niteliğini kaybettiğini, ceza davasının açılması sebebiyle HMK m. 209’un uygulanması, bu sebeple de davaya konu borca ilişkin icra takibinin tedbiren durdurulması Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları kapsamında mümkün olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile, takibin durdurulması halinde bile, İİK m. 72 uyarınca teminata hükmedilmesi gerektiği düzenlendiğini, teminat alınmadan takibin durdurulmasına karar verilmesi de ayrıca hukuka aykırılık teşkil ettiğini, hukuka aykırı tedbir kararının müvekkilin menfaatlerini geri dönülmesi imkansız bir biçimde zedeleme ihtimali taşıdığını, mahkemece borçlu lehine kurulan tedbir kararının gerekçesi olarak öne sürülen HMK 209/3 maddesinin gerekçesi dahi, bu maddenin alacaklı lehine yorumlanması gerektiğini gösterdiğini, bu nedenlerle Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/766 Esas sayılı dosyasının 05/11/2020 tarihli duruşmasının 4. ara kararıyla verilen, hukuka aykırı ve müvekkilin menfaatlerine zarar veren ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını ve yüksek yargı kararları doğrultusunda hareket edilmesini talep etmiştir.İhtiyati tedbir kararına itiraz eden … vekili 12/11/2020 tarihli dilekçesinde özetle; mahkemece HMK 209 uyarınca tedbire ilişkin kararın Yargıtayın içtihatlarına aykırılık oluşturduğunu, huzurdaki davanın kambiyo senetlerine ilişkin olarak açılan icra takibinden kaynaklı borcun menfi tespiti hakkında olup; sahtecilik iddiasının olması durumunda dahi borca itiraz olarak değerlendirilmesi gerektiği Yargıtayın kararları dikkate alındığında tespit olunacağını, bu durumla ilgili HMK’ya ilişkin genel hükümlerin değil, İİK 169 ve İİK 169-a özel hükümlerin olması sebebiyle tedbir kararının İİK uyarınca verilmesi gerektiğini, davacı tarafın sahtecilik iddialarını hiçbir suretle kabul etmemekle birlikte, 11.10.2020 tarihli sunmuş oldukları evrak incelendiğinde iddiaların mesnetsiz olduğu ortaya çıkacağını, somut gerçekten uzak bu iddiaların dikkate alınarak karar verilmesi hukuka aykırılık oluşturduğunu, zira çoğaltıldığı iddia edilen senedin kök evrakı sunulan bu evrak olduğunu, evrakın tek parça olarak ellerinde olması, bu evraktan türetildiği iddiaları ortadan kaldırdığını, kambiyo vasfına ilişkin senede dair verilen hukuka aykırı tedbir kararı TTK uyarınca kıymetli evrak niteliğinde bulunan senedin ticari güvenin sağlanması için kanun tarafından verilen önceliklerini ve kambiyo senedine ilişkin güveni ortadan kaldırdığını, HMK m.209 uyarınca verilen tedbir kararları yönününden yargıtay 2014 yılında içtihat değiştirmiş ve özel kanun olan İİK’nın uygulanmasının gerektiğine ilişkin karar verdiğini, bu durumda hukuka aykırı olarak HMK 209 uyarınca verilen tedbir kararının kaldırılarak İİK uyarınca tedbire ilişkin karar verilmesini sonuç olarak 05.11.2020 tarihli HMK 209 uyarınca verilen tedbir kararına itirazlarını bildirdiklerini, İcra ve İflas Kanunu uyarınca tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.D-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “mahkemece sahtecilik iddiası nedeniyle davacı-borçlu hakkında başlatılan icra takibinin HMK’nın 209.maddesi uyarınca tedbiren durdurulmasına karar verildiği, davalılar vekillerininse tedbir kararın kaldırılmasını talep ettiği, bu taleplerin mahkemece reddedildiği, sahtelik iddiasının adi senetlere istinaden başlatılan icra takiplerine etkisinin ne olacağının ayrı bir soru işareti olduğu 1086 sayılı HUMK zamanında davaya bakan hâkimin bilirkişi incelemesi yapılmasına ve tanık dinlenmesine karar vermesiyle birlikte (HUMK.m.317), icra takiplerine devam edilemeyeceğinin gerek doktrindeki yazarlar gerekse Yargıtay tarafından kabul edildiği, HMK’da ise adi senetlerde sahtelik iddiasının ileri sürülmesiyle birlikte o senedin hiçbir işleme esas alınamayacağının açıkça kabul edildiği (HMK.m.209/1) ve böylece, sahtelik iddiasının etkisi zaman itibariyle geriye çekildiği için, icra takiplerinin bu hükümden etkilenip etkilenmeyeceğinin sorun teşkil ettiği, bilindiği gibi; yürürlükten kalkmış bulunan 1086 sayılı HUMK’ nun 317. maddesinin “Sahtelik iddiası 308. madde ile mevaddı mütaakıbesi ahkâmına tevfikan tetkik olunur. Sahteliği iddia kılınan senedin ehlihibre marifetiyle tetkik ve tatbikına ve vakayi ve hadisattan haberdar olanların istimaına karar verildiği takdirde, bu kabıl senedat neticeyi hükme kadar bir güna muameleye esas ittihaz kılınmaz. Ancak bu senede müsteniden evvelce ittihaz edilen ihtiyati tedbirlere de helal gelmez ve ledelhace senet sahibi hukukunun muhafazası zımnında sair ihtiyati tedbirlere de tevessül edebilir.” şeklindeki hükmü uyarınca borçlunun, alacaklının takip konusu yaptığı senedin sahte olduğunun tespiti için açtığı davanın (HUMK 314 ve HMK 208), İİK. nun 72. maddesi anlamında bir menfi tespit davası olduğu kabul edilerek, bu davanın icra takibine etkisinin (yani bu dava nedeniyle icra takibinin durdurulup durdurulmayacağının, durdurulacaksa hangi koşullarda durdurulacağının) İİK. nun 72. maddesi hükmüne değil, HUMK’ nun 317. maddesi hükmüne tabi olduğu gerek doktrinde ve gerekse uygulamada tereddütsüz kabul edildiği ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan yeni HMK. bu konuda çok önemli bir hüküm değişikliğine giderek, HMK’nun 209/I. fıkrasını “adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz” şeklinde yeni bir düzenlemeye kavuşturmuştur. Maddenin değişiklik gerekçesinde, bu konuda “ … 1. fıkrada, adi bir senette yazı ve imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar o senedin bir işleme esas alınmayacağı kuralı tekrarlanmıştır.” şeklinde bir açıklamaya yer verilmiştir. Görüldüğü gibi; 1086 sayılı HUMK döneminde kanun koyucu “sahte senet düzenlenmiş olması halinde ortaya çıkan uyuşmazlıkta –deyim yerindeyse– alacaklı lehine bir düzenleme yaparak” sadece borçlunun sahtecilik iddiasında bulunmuş olmasını, icra takibinin durdurulması için yeterli bulmamış, ayrıca bu konuda Hukuk Mahkemesinde açılan menfi tespit davasında ya da Ceza Mahkemesinde açılan sahtecilik suçuna ilişkin kamu davasında, Mahkemece “senet üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına” ve “senedin yazıldığını görenlerin tanık olarak dinlenmesine” karar verilmiş olmasını aramış, buna karşın 6100 sayılı yeni HMK. nun 209/1.maddesini yeniden düzenlerken tamamen farklı bir sistem benimseyerek bu kez “sahtelik iddiası” nda bulunan borçlu yanında yer alarak (borçlu lehine bir yasal düzenleme yaparak) borçlunun sadece “adi bir senetteki yazı veya imzayı inkâr etmiş olması halinde –bu konuda bir karar verilinceye kadar– o senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağını” kabul etmiştir.(Av.Talih Uyar,Nevşehir Barosu Dergisi – Yıl 1 – Sayı 1 – Mart 2014) Sahtelik iddiasının derdest dava ve icra takipleri üzerindeki etkisi kanundan doğmaktadır. Bu etki sahtelik davasının açıldığı anda doğar ve ilk derece mahkemesinin kararı kesinleşinceye kadar devam eder. Sahtelik davasına bakan mahkemenin davanın kabulüne veya reddine dair kararı ya da Yargıtay’ın temyiz incelemesi üzerine vereceği bozma kararı kanundan doğan bu etkiyi bertaraf etmez. Bir diğer deyimle, sahtelik davası açıldığında kendiliğinden duran icra takiplerinde ilk derece mahkemesinin verdiği karar şekli anlamda kesinleşinceye kadar hiçbir işlem yapılamayacaktır.Bu nedenlerle Mahkememizce davalı-alacaklılar tarafından,davacı – borçlu aleyhine girişilen ve kesinleşen icra takibinin durdurulması ve teminat alınmaması yönündeki ihtiyati tedbir kararı yerinde olup davalı-alacaklıların icra takibinin durdurulması yönündeki ihtiyati tedbir kararının kaldırılması yönündeki itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelere göre reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalılardan … vekili istinaf etmiş ve dilekçesinde “…Gerekçeli ara karar metninde, hukuk nosyonuna ve hukuk metotlarını uygulayan her hukukçunun anlamlandırmada zorluk çekeceği bir şekilde İİK m.72 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmıştır. İİK m. 72 hükmünün uygulanmaması yönünde takdir gösteren mahkeme heyeti, bu kararlarını gerekçelendirmek adına doktrinden alıntılar yapmıştır. Oysa ki, YARGITAY HUKUK GENEL KURULU TARTIŞMAYA YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE BORÇLUNUN SAHTELİK NEDENİNE DAYALI OLARAK AÇTIĞI MENFİ TESPİT DAVASININ İİK m. 72 HÜKÜMLERİ KAPSAMINDA AÇILAN BİR DAVA OLDUĞUNU BELİRTMİŞTİR. Kanun maddeleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı bu derece açıkken, doktrinden yapılan alıntılar dahi kararın hukuka ve usule aykırılığını düzeltmeye yetmez. Teminat istenmeden takibin durdurulması kararı verilmesi istisna olarak uygulanması gereken bir hal iken, sadece davacının soyut, aşamalarda değişen ve tutarsız iddiaları esas alınarak hem takibin durdurulması kararı verilmiş, hem de teminat aranmamıştır. Gerekçeli ara karar evrakında, mülga HMUK’tan ve eski tarihli içtihatlardan dahi yararlanıldığı görülmektedir. Mahkeme heyetince Mecelle ve daha eski tarihli mevzuatın incelenmemesini de bir eksiklik olarak görüyoruz. Mahkeme heyetince gerekçeli ara kararda sunulan ve teminat aranmaması yönündeki Yargıtay kararları, eski yerleşik uygulamayı göstermektedir. Kaldı ki, söz konusu kararların içeriği bonoda tahrifat iddiasının varlığı halinde teminat aranmamasına ilişkindir. Yargıtay’ın görüş değişikliğine gittiği de, sahtecilik iddiası ile tahrifat iddiasının farkı da mahkeme heyeti de dahil konu ile ilgilenen hukukçuların malumudur. Buna rağmen mahkeme heyetince hukuka aykırı olarak kararın verilmesi de düşündürücüdür. Gerekçeli ara karar metninde özetle, menfi tespit davası açan kişinin iddiasının ispatlanamaması durumda tazminat ödeyeceği ve suç işlemiş olacağı, bu sebeple “ağır bir yük” altına girdiğinden bahisle teminata gerek olmadan icra takibinin durdurulmasına yönelik açıklamaları bulunmaktadır. Bu açıklamalar, hakimlerden beklenen objektiflikten uzaktır. Sahte olan bir kambiyo senedinin icra takibine konulması halinde asıl “ağır bir yük” altına girecek ve suç işleyecek olan menfi tespit davasında davalı taraf olacaktır. Teminatsız bir şekilde icra takibinin durdurulması ile, müvekkilin yüklü miktardaki alacağına teminat olan hacizlerin kaldırılma ihtimali doğmuştur. Açıkça hukuka aykırı nitelikteki tedbir kararının müvekkilin menfaatlerini geri dönülmesi imkansız bir biçimde zedeleme ihtimali taşımaktadır. …” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ; İİK 72. Maddeye göre açılmış menfi tespit davasıdır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar madde 341 de açıklanmıştır. Buna göre MADDE 341- (1) b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar istinaf edilebilir. ( 22.07.2020 tarihli değişiklik ile ) Görüldüğü gibi mahkemenin 05/11/2020 tarihinde tarafların yüzüne karşı verdiği ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz değil istinaf kanun yolu açıktır. Tarafların kanun yolunu hatalı göstermeleri halinde de hak kaybı yaşanmaması için mahkemenin gerekli işlemleri yapması gerekir. Davalıların verdikleri itiraz dilekçeleri istinaf mahiyetinde kabul edilip derhal harç yatırma muhtırası çıkarılıp istinaf incelemesi için gönderilmesi gerekirken yasada tanımlı olmadığı şekilde itirazın değerlendirilerek ara karar yazıldığı ve bu ara kararın istinaf edilebileceği belirtildiği görülmektedir.Mahkemenin bu nedenle ara kararı sonuç doğurur mahiyette olmadığından, ilk itiraz dilekçesi hak kaybı olmaması açısından heyetimizce ” istinaf talebi” kabul edilmiştir.Esasa ilişkin olarak; davanın takipten sonra açılan ve İİK 72/3. Maddeye göre açılmış bir menfi tespit davası olduğu görülmektedir.Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK’nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir.Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur. Bu nedenle olayda HMK 209. Madde değil, İİK 72/3. Maddenin uygulanması gerektiğinden , mahkemenin bu yönde değerlendirme yapması ve ihtiyati tedbir koşullarını İİK 72. Maddeye göre değerlendirmesi için 05.11.2020 tarihli celse 4. Nolu ara kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-a- 6 maddesi gereğince KABULÜNE ; İlk derece mahkemesinin 05/11/2020 tarihli celsesindeki 4 nolu ARA KARARIN KALDIRILMASINA İİK 72. Maddeye göre değerlendirme yapılması için dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE 2- Davalı … tarafından yatırılan peşin harcın talebi halinde iade edilmesine 3- Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama gideri olan ; başvuru harcı gideri 162,10 TL, istinaf dilekçesinin tebliği için yapılan tebligat gideri 5,50TL ,fotokopi gideri 140,00 TL, dosyanın istinafa gidiş/dönüşü için yapılan 54,50 TL olmak üzere toplam 362,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-f maddesi gereğince KESİN olmak üzere tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.