Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/362 E. 2021/961 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/362 Esas
KARAR NO: 2021/961 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2020
NUMARASI: 2020/435 E., 2020/596 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, ayrıca kararın dava şartı yokluğu nedeniyle usule dair bir karar olması ve teminatın iadesi talebiyle ilgili ek kararın da istinaf konusu edilmesi nedeniyle iş bu dava dosyası öncelikli olarak incelenmiş olup, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, davalı tarafından dava dışı … ve … Ltd.Şti aleyhine 14 adet senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesinden sonra borçlularla ilgisi bulunmayan üçüncü kişi konumundaki müvekkili şirketin işyerine hacze gelindiğini, müvekkili şirketin menkul malları üzerinde haciz uygulandığını, müvekkili …’nın hacze karşı çıktığını, ancak alacaklı vekilinin talebi üzerine haciz işleminin devam ettirildiğini, bunun üzerine …’nın şirket yetkilileriyle görüşerek ve onların talimatı doğrultusunda alacaklı vekiline 250.000,00 TL nakit ödeme yaptığını ve bakiye alacak için 6 adet şahsi senet düzenleyerek verdiğini, haciz sonrası icra müdürlüğü nezdinde istihkak iddiasında bulunulduğunu ve istihkak prosedürünün uygulanmasının istenildiğini belirterek, bonolar yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu bonoların ve ödenen 250.000,00 TL’nin istirdadına, davanın menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi halinde ise davalıya borçlu bulunulmadığının tespitine ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, borçlunun adresi olduğu için gidilen haciz mahallinde borçluya ait mail, banka kartı teslim evrakı bulunduğunu, borçlu … ve hacze gidilen yerin sahibi …’ın baba oğul olduğunu, … şirketinin kurucularının bu iki kişi olduğunu, bu nedenle borçlu şirketin borcuna mahsuben davacı … şirketi ve vekili davacı … ile protokol yapıldığını, protokolde senetlerin istirdadının istenemeyeceğinin hükme bağlandığını, protokolde dava açma hakkının saklı tutulduğuna dair şerh bulunmadığını, tedbir talebinin reddi gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere göre; davacıların takip borçlusu olmadıkları, takip borçlusunun dava dışı … ve … Ltd.Şti olduğu, davalı tarafın davacılardan alacak iddiasının bulunmadığı, icra dosyasına yapılan ödemelerin takip borçlularının borcuna mahsuben yapıldığını, menfi tespit ve istirdat davasının takip borçlusu tarafından açılabileceği, davacıların bu davayı açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, bonoların %20’si oranında nakit veya kayıtsız şartsız teminat mektubunun davacı tarafından mahkeme veznesine teminat olarak depo edilmesi halinde dava konusu bonoların davalı tarafından icraya konulmasının, devir ve ciro etmesinin engellenmesine dair mahkemece verilen 28/09/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının davacı tarafça icra dosyasına götürülüp infaz ettirilmediği gerekçesiyle de davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacılar vekili, istinaf sebebi olarak; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın 6 adet bono ile ödenen 250.000,00 TL’nin istirdadı, mahkemenin davayı bonolar yönünden menfi tespit olarak nitelendirmesi halinde ise dava konusu bonolar nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu bulunmadıklarının tespiti talebine ilişkin olduğunu, buna göre davanın haciz sırasında ödenen 250.000,00 TL yönünden istirdat davası, bonolar yönünden ise menfi tespit davası olduğu, bu 6 adet bonoda keşidecinin …, lehtarın ise davalı şirket olduğunu, dolayısıyla bonolar yönünden menfi tespit davası açılabileceğini, takip borçlusunun keşideci … ve kendisine yetki veren … Ltd.Şti olduğunu, dolayısıyla mahkemenin kararının doğru olmadığını, davacıların bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu, üçüncü kişi olan müvekkilinin işyerinde haciz yapıldığını, bu haczi önlemek için müvekkili Av. …’nın bu ödemeleri yapmak zorunda kaldığını, ayrıca müvekkilleri tarafından istihkak iddialarının neticesinin de beklenmediğini, istihkak prosedürünün halen devam etmekte olduğunu, nitekim bu karardan sonra davalı vekillerinin İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki takipten feragat ettiklerini, feragat dilekçelerinde 250.000,00 TL ve 1.400.000,00 TL bonolar nedeniyle dosya borcunu ödediklerini beyan ettiklerini ve icra dairesinin tahsil harcı almak suretiyle dosyayı feragat nedeniyle işlemden kaldırdığını, icra müdürlüğünün kararının 17/11/2020 olduğunu, müvekkili hakkında yapılan ve ekte gösterilen ödeme emrine konu takibin ise 18/11/2020 tarihli olduğunu, bu ikinci takipte borçlu … olduğu için açtıkları menfi tespit davasının istihkak iddiasından bağımsız icra takibinden önce açılmış menfi tespit davası olarak kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davanın reddine dair kararla birlikte ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin ihtiyati tedbir kararının hukuka uygun olduğunu bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrar etmiş, ayrıca mahkemenin 24/09/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararı sonucunda müvekkili tarafından senetlerin icra takibine konu edilemediğini, dolayısıyla müvekkili lehine %20 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davacı vekilinin 19/11/2020 tarihli dilekçesiyle teminatın iadesini istediği, mahkemenin de 17/12/2020 tarihli ek kararla HMK’nun 392 ve TBK’nun 765/2 maddeleri gereğince kararın kesinleşmediği, bu aşamada davalının tazminat davası açmasının beklenemeyeceği gerekçeleriyle davacının teminatın iadesi isteminin reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin bu ek kararı da istinaf ettiği görülmüştür. Davacılar vekili ek karara yönelik istinaf dilekçesinde; mahkemenin başlangıçta tedbir taleplerini kabul ettiğini ancak davayı sonradan usulden reddettiğini, davalının senetleri takibe koyduğunu ve müvekkili tarafından senet bedellerinin ferileriyle birlikte 1.572.000 TL olarak ödendiğini, davalı tarafın ise bir aylık sürede tazminat davası açmadığını, HMK’nun 392/2 maddesindeki düzenlemenin açık olduğunu, dolayısıyla teminatın iadesi gerektiğini, HMK’nun 305/a maddesi gereğince bu kararın istinafa tabi olduğunu bildirmiştir. Dava dilekçesine ekli protokol başlıklı belgenin incelenmesinde, 11/09/2020 tarihinde tanzim edildiği, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası yönünden üçüncü şahıs … Ltd.Şti adına …’nın dosya borcuna mahsuben 250.000,00 TL nakit parayı alacaklı vekiline elden teslim ettiği, kalan bakiye için beş tanesi 250.000,00 TL bedelli, bir tanesi de 150.000,00 TL bedelli olmak üzere bonolar verildiği görülmüştür. Bonoların fotokopilerinin incelenmesinde; keşidecisinin davacı …, lehtarının ise davalı şirket olduğu görülmüştür. Mahkemece 28/09/2020 tarihli ara kararla “1-Davaya konu bonolar yönünden üçüncü kişiler yönünden sonuç doğuracak tedbir kararı verilmesi isteminin REDDİNE, 2-Davaya konu bonolarla ilgili davalılar yönünden ihtiyati tedbir isteminin KISMEN KABULÜ ile, Toplam 1.400.000 TL bedelli bonoların %20 ‘i oranındaki 280.000 TL nakit veya kayıtsız şartsız teminat mektubunun, davacı tarafça mahkememiz veznesine teminat olarak depo edilmesi halinde, Karar tarihinden önce devir, ciro edilmemiş ve icra takibine konulmamış olması kaydıyla, Borçlusu …, alacaklısı … A.Ş. olan 11/09/2020 düzenleme, 30.09.2020 ödeme tarihli, 250.000 TL bedelli, Borçlusu …, alacaklısı … A.Ş. olan 11/09/2020 düzenleme, 20.10.2020 ödeme tarihli, 250.000 TL bedelli, Borçlusu …, alacaklısı … A.Ş. olan 11/09/2020 düzenleme, 10.11.2020 ödeme tarihli, 250.000 TL bedelli, Borçlusu …, alacaklısı … A.Ş. olan 11/09/2020 düzenleme, 30.12.2020 ödeme tarihli, 250.000 TL bedelli, Borçlusu …, alacaklısı … A.Ş. olan 11/09/2020 düzenleme, 28.02.2021 ödeme tarihli, 150.000 TL bedelli olmak üzere toplam 1.400.000 TL bedeli bonoların davalı alacaklı … A.Ş. tarafından icraya konulmasının, devir ve ciro etmesinin engellenmesine, 3-Bonolar davalı tarafça sunulduğu taktirde Mahkememiz kasasına alınmasına, 4-Teminatın yatırılması halinde, davacı vekilinin istediği yerlere müzekkere yazılmasına ve ihtiyati tedbir talep eden vekiline kararın bir örneğinin verilmesine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit ve istirdat davasıdır. Davacı taraf müvekkiline ait iş yerinde yapılan haciz işlemi nedeniyle 250.000 TL ödeme yapmak ve altı adet bono düzenleyerek davalıya vermek zorunda olduklarını iddia ederek bonoların ve ödenen 250.000 TL’nin istirdatını davanın menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi halinde ise davalıya borçlu bulunulmadığının tespitini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davaya konu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının tarafları davalı ile dava dışı … ve … Ltd. Şti’dir. Bilindiği üzere İİK’nun 72.maddesinde düzenlenen icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının tarafları takip alacaklısı ile takip borçlusudur. Eldeki davayı açan davacılar … ve … Ltd. Şti.İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının borçlusu değildir. Dolayısıyla takip nedeniyle borçlu bulunmadıklarına dair iş bu davayı açma konusunda dava takip yetkileri bulunmamaktadır. Yine İİK’nun 72.maddesinde düzenlenen istirdat davasını açma konusunda da dava takip yetkileri bulunmamaktadır. Bu açılardan ilk derece mahkemesinin takip sırasında davacı tarafça ödenen 250.000 TL yönünden dava açma konusunda yetkileri bulunmadığına dair gerekçesi yerindedir. Somut davada, davacılardan … ayrıca haciz sırasında altı adet şahsi senet düzenleyip vermiştir. Bu senetlerin incelenmesinde keşideci davacı …, lehtar ise davalıdır. Dolayısıyla davacı … verilen bu senetler nedeniyle senetlerin istirdatı ile senetler nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespitini isteme bakımından dava takip yetkisine haizdir. Ancak tarafların kabulünde olan 11/09/2020 tarihli protokol içeriğinden ödenen paraların ve alınan senetlerin tekrar istirdatının istenemeyeceği ve tarafların birbirini ibra ettikleri ve senetlerin dosya borcunun ödenmesi amacıyla verildiği gözetildiğinde davacı …’nın senetlerin istirdatı ve senetler nedeniyle menfi tespit isteminin esastan reddi gerekmekte olup mahkemece tüm talepler yönünden usulden ret kararı verilmesi bu açıdan doğru olmamakla birlikte davalı tarafın bu konuda aleyhe istinafı olmaması nedeniyle bu husustaki yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. Yapılan bu açıklamalar doğrultusunda davacılar vekilinin davaya yönelik istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinafı ise % 20 tazminat verilmesine yöneliktir. Bilindiği üzere İİK’nun 72/2 maddesi gereğince icra takibinden önce açılan menfi tespit davasında teminat mukabilinde icra takibinin durdurulmasına karar verilebileceği, İİK’nun 72/3 maddesinde ise icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında teminat karşılığında ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesinin istenebileceği, yine aynı kanunun 72/4 maddesinde ise davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı ve davalı alacaklı lehine tazminata hükmedileceği öngörülmüştür. Somut davada İİK’nun 72. maddesi kapsamında takibin durdurulması yahut icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde bir tedbir kararı verilmediğinden ilk derece mahkemesince tazminat talebinin reddine dair karar yerinde olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Davacılar vekilinin teminatın iadesi talebinin reddine yönelik istinaf talebinin incelenmesine gelince; her ne kadar HMK’nun 341.maddesinde istinaf edilebilen kararlar sayılmış olup bu bağlamda bu kararın istinaf kabiliyetinin bulunmadığı düşünülebilir ise de; söz konusu kararın mahkemenin davadan el çekmesinden sonra verildiği, dolayısıyla nihai kararla birlikte istinaf etme imkanının kalmadığı, ayrıca 7251 Sayılı Kanun’un 27.maddesiyle eklenen HMK’nun 305/A maddesi gereğince söz konusu kararın istinaf kabiliyetinin bulunduğu kanaatine varılarak yapılan değerlendirmede; dosya içeriğinden mahkemenin 28/09/2020 tarihli ara karar ile teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verildiği ve davacı tarafça teminat yatırıldığı anlaşılmıştır. HMK’nun 392/2 maddesinde asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminatın iade edileceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda mahkeme 12/11/2020 tarihinde nihai kararını vermiş ve bu kararda ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair hüküm kurulmuş olup bir ay içerisinde davalı tarafça tazminat davası açıldığı dosyaya yansımadığı gibi davalı tarafça bu konuda karşı beyanda bulunulmamış olup davacılar vekilinin teminatın iadesine dair talebinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Yukarıda yapılan tüm açıklamalar doğrultusunda davacılar vekili ile davalı vekilinin nihai karara yönelik istinaf talebinin reddi, davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf talebinin ise kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin nihai karara yönelik istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılar vekilinin mahkemenin 17/12/2020 tarihli teminatın iadesinin reddine dair kararına yönelik istinaf talebinin kabulüne, 3-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/12/2020 tarihli 2020/435 Esas sayılı ek kararının KALDIRILMASINA, Davacılar vekilinin teminatın iadesi talebinin KABULÜNE, Davacı tarafça 28/09/2020 tarihinde yatırılan 280.000,00 TL teminatın ilk derece mahkemesince davacı tarafa iadesine, 4-a) Nihai karar açısından davacılardan alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, b) Ek karara yönelik istinaf talebi kabul edildiğinden ek karara ilişkin olarak davacılar vekilince yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, c) Nihai karar açısından davalılardan alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL eksik harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Nihai karara yönelik taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin harcama yapan taraflar üzerinde bırakılmasına, a)Ek karara yönelik istinaf talebi kabul edilen davacı tarafından istinafa geliş aşamasında peşin olarak yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince talepleri halinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/04/2021