Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/356 E. 2021/659 K. 26.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/356 Esas
KARAR NO: 2021/659
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2020
NUMARASI: 2020/227 E. – 2020/729 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 26/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:A-)Açılan dava ve iddia : Davacı yan dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinden kozmetik ürünleri siparişi verdiğini ve bu ürünlerin fatura edilerek kendisine teslim edildiğini ,ancak aldığı ürünlerin parasını ödememesi nedeni ile icra takibi yaptıklarını, takibe de haksız yere itiraz edildiğini, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı yanın yasal sürede verdiği bir cevap dilekçesinin bulunmadığı, duruşmada mal teslimini kabul etmediği yönünde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince ; davacının sadece yevmiye defterini sunduğu, dava konusu 3 ayrı faturanın tebliği teslim yönünden belge imza bulunmamakla birlikte, buna ilişkin sevk irsaliyelerinde imza yer aldığı, davacı defterlerinde 54.138,66.TL alacak göründüğü, davalı BA BS formlarının incelenmesinden bu faturalara dair beyan bulunmadığı, alacağın varlığı kabul edilirse takipten önce istenen 513,95.TL faiz isteminin yerinde olmadığının tespit edildiği, ilerleyen aşamada davacı yanın18.01.2017 tarihli dilekçe ile yemin deliline dayandığı, 10.05.2017 tarihli oturumda bu delile dayanmaktan vazgeçerek, mahkemece diğer delillerle davanın sonuçlandırılmasını talep ettiği, tüm dosya kapsamı ile davacı yanın fatura alacağı iddiasıyla giriştiği takibe esas malın ve faturaların davalıya teslim ve tebliğini ispat edemediği, defterlerden sadece yevmiye defteri sunulmuş olmakla çapraz inceleme sağlanamadığından mali bilirkişi incelemesinin yeterli olmadığı, davacı yanın yemin delilinden vazgeçtiği davalının bu yönde itirazı bulunmadığının anlaşıldığı, bu durumda davacının fatura içeriğindeki malın teslimine ve alacağın varlığına ilişkin iddiası sabit olmadığından, davalının da işyerinde kayıtlı başka çalışan bulunmadığı anlaşıldığından imza incelemesi yapılmasına yani sevk irsaliyelerinin değerlendirilmesine gerek duyulmadığı, şu haliyle tam olarak incelenemeyen davacı defter ve belgeleri delil gücü taşımamakla irsaliye imza değerlendirmesi yapılmamış olan eldeki dosyada yemin delilinden de vazgeçilmekle ispat olunamayan davanın reddi gerektiği, gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle “…Dosyada alınan bilirkişi raporu eksik ve yetersizdir. Müvekkilim şirket, davalıya mal satışı ve teslimi yapmıştır. Bu hususta davalının da sevk irsaliyesinde imzaları mevcuttur. Bilirkişinin lehimizde verdiği rapor, Sn.Yerel Mahkemece aleyhte gibi yorumlanmıştır. Dava konusu olayla ilgili davacı şirket temsilcisinin olayın akışından daha fazla bilgisi olduğu için kendisi ek istinaf dilekçesi ile gerekçelerini ayrıca sunacaktır. …” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.Davacı şirket yetkili istinaf dilekçesinde dava konusu ile doğrudan ilgisi bulunmayan ve şirketin mali bilançolarının kasten borca batık haline nasıl geldiğini izah etmiş, soruşturma dosyalarını sıralamış dava konusu alacağa ilişkin olarak da bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığı, bu rapora göre verilen kararın da gerçeği yansıtmadığı nedenle kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
İSTİNAF KARARI : Dairemizce verilen 2017/3824 Esas 2020/207 Karar sayılı ve 30/01/2020 günlü ilamla “davanın ticari satıma dayalı itirazın iptali davası olduğu, itirazın iptali davasında ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden tarafa ait olduğu, yani davacı yanın alacağın varlığını ve miktarını kanıtlaması gerektiği, davacı yan sadece yevmiye defterini sunabilmiş olup, diğer kayıtlarını ve özellikle dava konusu fatura ve sevk irsaliyesi asıllarını dosyaya sunamadığı, aşamalarda verdikleri yazılı ve sözlü beyanlarda sevk irsaliyesi aslının karşı tarafta olduğunu ve kasten sunmadıklarını beyan ettikleri, oysa sevk irsaliyesinin aslının malı sevk eden yanda kaldığı, suretinin alıcıya verildiği, bu nedenle faturanın ve sevk irsaliyesinin aslını sunma sorumluluğunun ve buna bağlı ispatların davacı/satıcı yükümlülüğünde olduğu, böyle bir belgenin aslının ibraz edilmediği de anlaşılmakla mahkemenin belge aslı olmadan imza incelemesi yapmasının da belge inceleme konusundaki usul ve prosedüre göre olası olmayacağı, yine davacı yanın yemin deliline dayanmaktan feragat ettiği ve bu hususun davalı yanca da kabul edildiği, alıcı/ davalının BA formlarında faturaya rastlanılmadığı ve KDV beyannamesinde de ilgili fatura bulunmadığı, mal tesliminin kanıtlanamadığı” gerekçesiyle davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
YARGILAMANIN YENİLENMESİ TALEP DİLEKÇESİ : İade-i Muhakeme talep eden Davacı asil dava dilekçesinde özetle; davalının şirketinden bir kısım kozmetik ürün sipariş edip, bu ürünleri kendisine gönderdiğini, bu satışa ilişkin 02.05.2015 tarihli, 125751 nolu fatura düzenlendiğini, ancak davalının aldığı ürünlerin bedellerini ödemediğini, buna ilişkin açmış oldukları itirazın iptali davasının Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/981 E. – 2017/447 K. sayılı dosyası ile görülerek davanın reddine karar verildiğini, dosyanın istinaf talebinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2017/3824 E. – 2020/207 K. Sayılı 30/01/2020 tarihli ilamı ile reddedildiğini, HMK 374/ç,f,g,ğ,h ile 380/1. Maddeleri gereği yargılamanın yenilenmesi gerektiğini, mahkemece 03/08/2016 tarihli gerçeğe aykırı bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddi kararı verildiğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince istinaf nedenlerinin inceleme dışı bırakıldığını, mahkeme kararının davalı yanın haksız olarak zenginleşmesine neden olduğunu, davalı yanın hile ve desise içinde olduğunu, davalı yanın irsaliyeyi sakladığını ve inkar ettiğini, davalı yanın yemin defi ile doğruyu söyleyeceğinin mümkün olmadığını, bu nedenle yemin define karşılık tanık dinlenilmesinin uygun olacağını, şirketine ait olan uluslararası değerler ihtiva eden portföylerinin çalınması amaçlı İstanbul Barosu … sicilli Av. … suç işlediğini, yargı yerlerini kasten iğfal ederek batırılmasına yol açtığını belirterek yargılamanın iadesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı taraf yargılamanın iadesi dilekçesine sunmuş olduğu cevabında ilgili mahkeme kararının 30/01/2020 tarihinde kesinleştiğini, yargılamanın yenilenmesi isteminin koşullarının oluşmadığını, davacının dosyaya sunmuş olduğu delilleri somutlaştırmadığını, faturanın ve sevk irsaliyesinin aslını sunmada ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, müvekkilinin karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmasının mümkün olmadığını, başvuru sebeplerinin hiç birinin bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :2020/227 Esas 2020/729 Karar sayılı ve 19/10/2020 günlü ilamla “davanın yargılamanın iadesine yönelik olduğu, davacı vekilinin iade-i mukame talebine konu ettiği davanın Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/981 E- 2017/447 K sayılı dosyası olduğu, davacısının iade-i muhakeme talep eden, davalısının da bu davanın davalısı olduğu, yapılan yargılama sonucunda 15/05/2017 tarihli hüküm ile davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2017/3824 E. – 2020/207 K. Sayılı 30/01/2020 tarihli ilamı ile davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine kesin olarak karar vermiş olduğunun anlaşıldığı, yargılamanın yenilenmesin HMK 374 vd. maddelerinde düzenlendiği, HMK 374. maddesine göre yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen veya kesinlemiş olan hükümlere karşı istenebileceği, yargılamanın yenilenmesine konu Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/981 E- 2017/447 K sayılı kararının temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşıldığından bu koşulun yerine geldiği, yine HMK 375.maddesinin ise yargılamanın iadesi nedenlerini saydığı, bu sayılan nedenlerin sınırlı sayı ilkesi ile sayılmış olup kıyas veya yorum yolu ile genişletilmesinin mümkün olmadığı, davacı vekilinin gerek dava dilekçesindeki anlatımından gerekse ön inceleme duruşmasındaki beyanından yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak ” sağlam, bilimsel ve hukuki olarak hazırlanmış bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması”nı neden olarak gösterdiğinin anlaşıldığı, ancak davacı vekilinin yargılamanın yenilenmesi için gösterdiği nedenlerin HMK 375. maddesinde belirtilen yargılamanın iadesi nedenlerinden biri olmadığı, her ne kadar davacı vekili, HMK 375/1-f maddesinde yer alan ” bilirkişi veya tercümanın hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı bulunduğunun sabit olması” ifadesinin mefhumu muhalifinden ” sağlam, bilimsel ve hukuki olarak hazırlanmış bilirkişi raporunun hükme esas alınmamasının” kendilerine yargılamanın yenilenmesi hakkını verdiğini savunmuş ise de az yukarıda belirtildiği gibi, MK 375.maddesinde sayılan yargılamanın iadesi nedenlerinin sınırlı sayı ilkesi ile sayılmış olması ve kıyas veya yorum yolu ile genişletilmesinin mümkün olmaması karşısında dinlenilmesine imkan bulunmadığı, diğer yandan HMK 377. maddesinde yargılamanın iadesinin talep süreleri belirlenmiş olup, belirtilen nedenlere göre talep süresi değişmediği, davacı vekilinin yargılamanın iadesi nedeni olarak gösterdiği nedenlerin HMK 375. maddesinde belirtilen yargılamanın iadesi nedenlerinden biri olmadığından süre yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmediği, yine yargılamanın iadesi talepli davalarda yargılamanın iadesinin yanı sıra önceki hükmün iptali ile önceki davadaki talebin netice-i talep olarak belirtilmesi gerekli ise de varılan sonucun itibariyle bu durumun belirtilmesi ile yetinildiği, gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….1-EKSİK YARGILAMA YAPILARAK KARAR VERİLDİĞİ HAKKINDA Dosyada mevcut olan delillere göre, müvekkilimiz aleyhinde verilen karar usulen hatalıdır. Şöyle ki; Sayın yerel mahkeme sadece dosyada mevcut olan bilirkişi raporuna dayanarak böyle bir sonuca gitmiştir. Fakat dosyada alınan bilirkişi raporu eksik ve yetersizdir. Müvekkilim şirket, davalıya mal satışı ve teslimi yapmıştır. Bu hususta davalının da sevk irsaliyesinde imzaları mevcuttur. Bilirkişinin lehimizde verdiği rapor, Sn.Yerel Mahkemece aleyhte gibi yorumlanmıştır. Bu yüzden yerel mahkemece hiç bir bilgi, belge araştırması yapmadan ve dilekçemizde belirttiğimiz hususlar değerlendirilmeden sadece eksik ve yersiz olan bilirkişi raporu baz alınarak böyle bir sonuca varmıştır. Sayın Yerel Mahkeme, müvekkilimizin itirazlarının hiç birini maalesef gidermemiştir.2-VERİLEN KARAR İLE MÜVEKKİL HAK KAYBINA UĞRADIĞI HAKKINDA Dosya kapsamın gerek bilirkişi incelemesi, tanık vs. delillere dayınmış bulunsak da bütün bu hususlar da ne yazık ki bir inceleme yapılmadığı gibi bu şekilde davacı müvekkilimizin davasının hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde yerel mahkemece red edilmesi müvekkilimizin hak kaybına neden olmuştur. AİHS’nin 6. maddesinde “adil yargılanma” başlığı altında adil ve aleni yargılanma, bilgilendirme, savunma, vekil tutma ve adaletin yararı gerektiriyorsa ücretsiz hukuki yardım alma, sorguya çekme veya çektirme, çevirmen yardımından yararlanma gibi haklar düzenlenmiştir. Bir mahkemeye veya yargı yerine başvurma hakkına getirilen kısıtlamanın meşru amaç izlememesi veya kullanılan araç ile gerçekleştirilmek istenen meşru amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmamasının sözleşmenin 6 (1). fıkrasıyla bağdaşmayacağı kabul edilmektedir.3- SONRADAN ELDE EDİLEN DELİL Davalı taraf, baştan beri taraflar arasında herhangi bir mal alım satımı olmadığını, söz konusu malları teslim almadığını savunmuştur. Oysa ki; taraflar arasındaki ilişkiyi özetlersek, Müvekkilimiz olan firma, kozmetik ürünlerin ithalat ve satışı işi yapmaktadır. Davalı ise belirtilen adreste … isimli bir işletmecidir. Tarafların aralarında bir alım satım ilişkisi bulunmaktadır. Hatta davalı, (bu davaya konu edilen faturalardan başka) müvekkil şirketten bir kısım kozmetik ürün sipariş etmiş ve bu ürünleri teslim alıp ödemesini çek ile yapmıştır. Şu anda elde edilebilen bu çek, taraflar arasında mal alım satım ilişkisi olduğunu göstermektedir. Söz konusu çekin ait olduğu banka şubesi (… Yenibosna Çarşı Şubesi) ile yazışma yapılırsa (söz konusu çekin ibraz anındaki görüntüsü celbedilirse), bu dediğimiz durum anlaşılacaktır. Çünkü, çeki müvekkilim şirket yetkilisi …, davalı …’dan alıp cirolayarak kullanmıştır. …” Denilerek yargılamanın iadesi talebinin reddine dair kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava ;yargılamanın yenilenmesi koşullarının bulunup bulunmadığı hakkındadır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı yan; Dairemiz incelemesinden de geçen ilk dava dosyasında davalı yandan olan cari hesap alacağını tahsil için giriştiği icra takibine davalı yanın itirazının iptalini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılamada davacının mal teslimini kanıtlayamadığı, bu hususta yemin deliline dayanmaktan vazgeçtiğini yazılı olarak beyan ettiği nedenle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Davacı yan istinaf başvurusunda bulunarak kararın kaldırılmasını talep etmiş ve yapılan incelemede, sevk irsaliyesi aslının bulunmadığı , davacının sadece yevmiye defterini sunabildiği, davalı yanın BA kayıtlarında ilgili faturanın bulunmadığı, irsaliye aslının sunulamaması nedeni ile imza inkarına yönelik inceleme yapılamayacağından, dava konusu miktarı itibari ile tanık dinlenmesi caiz olmadığından, ilk derece mahkemesi kararı aleyhine yapılan davacı yan istinafı reddedilmiştir.Davacı yan ilk derece mahkemesi kararı kesinleştiğinden bu defa olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi talebinde bulunmuştur.Davacı yan yargılamanın iadesi sebebini şu şekilde özetlemiştir :Mahkeme kararının davalı yanın haksız olarak zenginleşmesine neden olduğunu, davalı yanın hile ve desise içinde olduğunu, davalı yanın irsaliyeyi sakladığını ve inkar ettiğini, davalı yanın yemin defi ile doğruyu söyleyeceğinin mümkün olmadığını, bu nedenle yemin define karşılık tanık dinlenilmesinin uygun olacağını, şirketine ait olan uluslararası değerler ihtiva eden portföylerinin çalınması amaçlı İstanbul Barosu … sicilli Av. …’ın suç işlediğini, yargı yerlerini kasten iğfal ederek batırılmasına yol açtığını Yargılamanın iadesi nedenleri kanunda sınırlı sayıda belirtilmiş olup, geniş yorumlama ve kıyasa imkan vermeyen bir düzenleme getirilmiştir. Yasal nedenler aşağıda listelenmiş olup, davacının istinaf dilekçesine nazaran özellikle uygulanmasını ve eldeki davada yargılamanın yenilenmesi gerekçesi olduğu hususlar koyu punto ile belirtilmiştir.Buna göre ; MADDE 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir: a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması (Ek ibare: 7145 – 25.7.2018 / m.19) “veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” Davacının dayandığı alt bendler irdelendiğinde ;1 – ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. Dosya içinde davacı yanın sonradan elde ettiği irsaliye aslı vb. Teslimi kanıtlar bir belgesinin halen de bulunmadığı görülmektedir.Davacının sonradan elde ettiğini beyan ettiği çek ile ilgili olarak bu çekin kendi beyanına göre de önceden aldığı malların bedeli olarak verildiği kabul edilirse ( ki bu bizzat davacının beyanıdır) bu husus ancak aralarında ticari bir ilişkinin bulunduğunu kanıtlar. Takibe konu fatura içeriğindeki ihtilaflı malların da teslimini kanıtlanması anlamına gelmez. Bu nedenle davadaki durumu değiştirir bir yeni delil olmadığından, bu delilin davacının elinde olmayan nedenlerle elde edilip edilmediği hususuna girilmeyecektir.2- f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. Bilirkişi hakkında açılmış bir ceza davası sonucu alınmış bir mahkumiyet kararı bulunmamaktadır. Kaldı ki bilirkişinin mal tesliminin kanıtlanmış sayılıp sayılmayacağını mahkemenin takdirine bıraktığı, mahkemenin sunulan delillere göre mal tesliminin kanıtlanmadığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki davacı da zaten ilk kararın istinafında aslında bilirkişi raporunun kendilerini doğruladığını ancak mahkemenin raporu yanlış yorumladığını beyan ederek bilirkişi raporuna yönelik bu madde anlamında bir itirazının da bulunmadığı görülmektedir.3- g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.Eldeki davada zaten yemin delilinden davacı yan vazgeçmiş olmakla yemin deliline hiç başvurulmadığından bu maddenin yargılamanın yenilenmesi davasında uygulanabilirliği baştan itibaren bulunmamaktadır.4-ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. İlk derece mahkemesi kararına karşı bu kararı hükümden düşürecek başka bir kesinleşmiş hüküm bulunmamaktadır.5-h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. Davacı yan bu alt bentle alakalı iddialarında dava dışı şirket ortağının vekili avukat hakkında ceza soruşturmasının olduğunu ve dava açıldığını bu durumun yargılamanın iadesi nedeni olduğunu beyan etmektedir.Ceza soruşturması ve ceza soruşturmasında incelenen hukuk davalarının belli evrakları ilk derece mahkemesine ilk yargılamada sunulmuştur.Bu evraklar dairemizce de okunmuş ve incelenmiştir. Eldeki dava ile ilgisi bulunmadığından istinaf gerekçesinde değinilmemiştir. Bu defa yargılamanın yenilenmesi gerekçesi yapıldığından ve istinaf gerekçesi de olduğundan özetlemek gerekirse davacının temel iddiası dava dışı ortağı olan …ile avukatı …’ın birlikte hareket ederek şirketi batırmak için iş ve işlemler yaptıkları ve buna delil olarak gösterilen dosyaların da yine dava dışı şirket ortağının eniştesi … ile olan icra dosyası, ile yine dava dışı … şirketine para aktarılması iddiaları hakkında olduğu görülmektedir.Görüldüğü gibi ceza soruşturması kapsamının iş bu dosyanın davalısı … ile hiçbir bağlantısı yoktur. Avukat hakkında verilmiş bir mahkumiyet kararı henüz olmadığı gibi olması halinde dahi şikayete konu edilen iş ve işlemlerin dava dosyamızla ilgisi olmayıp, davacının ve ortağı olduğu şirketin maddi zararlarının oluşup oluşmadığı ve bundan avukatın ve ortağının sorumlu olup olmadıkları gibi bambaşka bir hukuki konu hakkında olmakla, eldeki dava açısından yargılamanın yenilenmesi nedeni olmayacaktır.Açıklanan ayrıntılı gerekçelere istinaden yargılamanın yenilenmesi koşulları bulunmadığın ilk derece mahkemesi kararı yerinde olup, bu karar aleyhine yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL nin mahsubu ile eksik kalan 4,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir yazılmasına 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 4-İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 26/03/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.