Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/275 E. 2023/73 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/275 Esas
KARAR NO: 2023/73 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/11/2019
NUMARASI: 2018/368 E. – 2019/396 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; ilgili sektördeki ticari faaliyetlerini “…” markası adı altında ürünlerini dış piyasalarda pek çok ülkeye satarak dünya pazarlarına sunduğunu, müvekkilinin “…” markasını ilk defa 1986 yılında tescil ettirdiğini, sonrasında seri markalar yarattığını, “…” kelimesinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının ana unsuru olduğunu ve gıda sektöründe Türkiye’nin önde gelen tanınmış markalarından biri olarak müvekkilinin iştigal konusu ile bağlantılı tüm ürün ve hizmetler üzerinde kullanılan bir çatı markası olduğunu, müvekkilinin “…” markasının tanınmış bir marka olduğunu, davalılardan …’ın “…” adı altında profiterol başta olmak üzere çikolatalı muhtelif şekerli ürünlerin üretim, satış ve dağıtımını yaptığını, diğer davalının da … sayı ile “…” markasını 43. sınıfta kendi adına tescil ettirdiğini, her ne kadar işletmenin kendisi ve marka tescili davalılar adına ayrı ayrı kayıtlı bulunsa da, davalıların marka hakkına tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden eylemleri birlikte gerçekleştirdiklerini, ayrıca … sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının da müvekkili adına 43. sınıfta tescilli olduğunu, davalı tarafa ait markanın da aynı sınıfta yer alan hizmetler için tescilli olduğunu, davalıların fiilen bir işletme adı ve ürün markası olarak kullandıkları markanın … sayılı markadan çok farklı olduğunu, davalıların www…net uzantılı internet sitesinde ve “…” kullanıcı adı ile oluşturduğu facebook hesabında “…” markasını kullanım biçiminin de bu farklılığı doğruladığını ve davalı yan eylemlerinin müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ile haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, men ve ref’ini, durdurulmasını ve tecavüzün giderilmesini, bu amaçla “…” ibareli ürünlerin imalatının durdurulmasını, satışının ve ihraç edilmesinin önlenmesini, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, bu amaçla davalının “…” ismi ile imal ettiği ve satışa sunduğu dava konusu ürünlere ait etiket, kutu, koli ve ambalajlarına ve bunların yapımında kullanılan klişe, kalıp ve araçlara bulundukları yerlerde el konularak imhasını, davalının ticaret unvanındaki … ibaresinin silinmesini, davalı tarafından kötüniyetle ve müvekkilinin markasını taklit ederek tescil ettirildiğinden bahisle … sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğünü veya iptalini ve sicilden terkinini, davalının www…net uzantılı alan adının iptalini, davalının … markası altında kullandığı facebook, instagram ve diğer sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; hükümsüzlüğü talep edilen markanın koruma tarihi ile dava tarihi arasında yaklaşık 6 yıllık bir sürenin bulunduğunu, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacı tarafın sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, dava konusu markanın 43. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinde tescilli olup, davacının “…” markasının ise 43. sınıfta tescilli olmadığını, bu halde davacının tescile sahip olmadığı alanda koruma talep etmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın tanınmış marka olduğunu iddia ettiği “…” ve “…” markaları için değil, “…” ibaresi için 06.02.2019 tarihinde … sayı ile tanınmış marka başvurusu yapmış olmasının dahi, davacının tanınmış marka iddiasını kendi kendine çürüttüğünü, davacıya ait markalarda yer alan … ibaresi özgün ve orijinal olmadığından, ayırt edicilik vasfının bulunmadığını, … kelimesinin, her alanda oldukça sıkça kullanılan, …, üst düzey, kaliteli anlamlarına gelen ayırt ediciliği zayıf, tesadüfen seçilebilecek ve herhangi bir kişinin aklına gelebilecek nitelikte olduğunu, müvekkili …’ın yaklaşık 10 yıl kadar önce … işletme adıyla Beşiktaş İstanbul’da faaliyete başladığını, her iki markanın (çikolata-tatlı/pastane) hizmetinin aynı ya da benzer olmadığını, davacının çikolata ürünlerinin …, …, …, … gibi zincir mağazalarda satıldığını, müvekkilinin ise Beşiktaş’ta pastane hizmeti verdiğini, müvekkili işletmesinde hiçbir zaman “…” veya “…” ibarelerini taşıyan davacıya ait ürünlerin ürün satışını yapmadığını, işletmesinin camına bu ibareleri taşıyan işaret, çıkartma vs. de yapıştırmadığını, müvekkilinin faaliyetlerinin davacıya zarar verebilecek bir durumunun olmadığını beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarihli 2018/368 E. – 2019/396 K. sayılı kararıyla; “…davalı … adına tescilli … sayılı “…” ibareli marka ile “…” esas unsurlu davacı markaları arasında “…” ibaresinin zayıf marka oluşu nazara alındığında, görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla hükümsüzlük koşulları oluşmadığından, davacının hükümsüzlüğe ilişkin davasının reddi gerektiği, davacının sair talepleri yönünden ise, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, gerçek kişi olan davalıların ticaret unvanının bulunmadığı, birlikte işlettikleri işletmelerinde markalarını tescilli olduğundan farklı olarak davacı markalarına yaklaştırmak suretiyle “…” ibaresini ön plana çıkararak kullandıklarının anlaşıldığı, bu eylemleri davacının marka haklarını ihlal ettiği gibi, aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacının bu yöne ilişen davasının kabulü gerektiği” gerekçesiyle; Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, A-Davacının davalı … adına tescilli … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne dair talebinin REDDİNE, B-Davalıların, davalılardan … adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markayı tescil edildiği şeklinden farklı olarak davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markalara yaklaştırarak … ibaresini ön plana çıkararak ticari marka, işletme adı, alan adı, sosyal medya hesaplarında kullanması şeklindeki eylemlerinin davacının marka ve ticaret unvanından kaynaklı haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu fiil ve hareketlerin menine, durdurulmasına, giderilmesine ve ortadan kaldırılmasına, bu meydan; ihlal oluşturan ürün ambalajlarının imalatının ve bu ambalajlarla satışının önlenmesine, ihlal teşkil eden etiket, kutu, koli ve ambalajlar ile münhasıran bunların yapımında kullanılan klişe ve kalıplara bulundukları yerde el konularak imhasına, Davalı tarafa ait “www…net” alan adından “…” ibaresinin çıkarılmasına, aksi takdirde erişimin engellenmesine, yine yukarıda belirtildiği şekilde ihlal teşkil eden içeriklerin davalıların facebook, instagram ve diğer sosyal medya hesaplarından çıkarılmasına aksi takdirde erişimin engellenmesine, Karar kesinleştiğinde masrafı davalılardan alınarak hüküm özetinin ülke çapında yayınlanan trajı en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davalılar … ile … vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Usule ilişkin istinaf sebeplerinde; davalılardan … yönünden hükümsüzlük talebinin markanın … adına kayıtlı olması nedeniyle husumetten reddi ile müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini. -Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetten kaynaklanan dava yönünden ise, … isimli işletmenin … tarafından işletildiğinden, … hakkında açılan davanın husumetten reddi ile müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini. -Mahkeme tarafından, “Ticaret Sicilinden … ibaresinin silinmesi ” yönündeki davacı talebi hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olup, bu talebin reddedilerek davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini. Esasa ilişkin istinaf sebeplerinde; markanın tescilli olduğundan farklı şekilde, davacı markalarına yaklaştırılarak kullanıldığının tespitinin maddi gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkili …’ın, işletmesinde hiçbir zaman davacının … ve … ibareli markalarını kullanmadığı gibi işletme adı olan … ibaresini de bu markalara yaklaştırmak suretiyle markasal olarak ve “… ibareli markayı tescil edildiği şeklinden farklı olarak davacının markalarına yaklaştırmak suretiyle … ibaresini ön plana çıkartarak kullanmadığını, davacı tarafça cevaba cevap dilekçesi ekinde görseller ve e-tespit tutanağı ibraz edilmişse de, görsellerdeki kutuların kenarındaki “…” ibarelerinin gösterilmediğini, sadece … ibaresi kullanılıyormuş gibi bir izlenim yaratıldığını, 16/10/2018 tarihli e-tespit tutanağının fiili kullanım iddiasının delili olamayacağını, görsellerin herkesin kullanımına açık olan … adlı uygulamanın kullanıcıları tarafından yüklenen fotoğraflardan alındığını, buraya yüklenen fotoğrafların hangi tarihte çekildiği veya fotoğrafların çekildiği tarihte yüklenip yüklenmediğinin belli olmadığını, tedbir infaz tutanağından da müvekkilinin markasını tümüyle içeren 100 adet kutunun yeddiemin olarak teslim edildiğinin görüleceğini. -Kabul anlamına gelmemek üzere biran için markanın tescilli olduğundan farklı olarak, davacı markalarına yaklaştırılarak kullanıldığı tespitine itibar edilecekse bile, fiili kullanımın marka ve ticaret unvanından kaynaklanan haklara tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, mahkemenin … markasının zayıf marka olduğu gerçeğine hiç değinmediğini, iki işaretin esas unsur, ek unsurlarının dahi belirtilmeksizin, … unsurunun ön plana çıkartıldığı şeklindeki değerlendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin davacının … ibaresinin kullanımını tekeline alamayacağını göz ardı ettiğini.-Mahkemenin fiili kullanım tespiti kabul edilse dahi davacının … ve … markaları ile müvekkilinin fiili kullanımının karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiğini, en önemli iddialarından birinin, müvekkilinin markasının aynı sınıfta olmadığı, davacıların emtia sınıfında kayıtlı ( 29 ve 30. Sınıf ) dayanak markaları ile müvekkilinin (43. Sınıfta kayıtlı) hizmet markasının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının paketli çikolata/şeker ürünü üretimi yaptığını, davalı müvekkilinin ise 16 m2’lik 2 masalı dükkanında ye-kalk konseptinde profiterol, supangle gibi günlük tatlı satışı yaptığını, ürünlerin/hizmetin benzer alıcı kitlesine hitap etmediğini, benzer ihtiyaçları gidermediğini, birbirlerinin ikamesi olmadığını, ortalama tüketici kitlesi tarafından karıştırılma ihtimali bulunmadığını. -… ibaresinin kullanılmasının, davalılardan …’ın TTK. 50. Madde hükmü uyarınca meşru hakkı olduğunu ve 10 seneyi aşkın süredir kullanıldığını, TTK 53. Madde de öngörüldüğü şekilde tescilli olduğunu, davacının bilinirliğinden faydalanmak gibi bir düşüncesinin bulunmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin katılmalı istinaf dilekçesi ve davalı istinaf dilekçesine cevabında; istinaf talebinde: mahkemece dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlük talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, davalıların markayı kötü niyetle tescil ettirerek, kötüniyetli olarak kullandıklarının sabit olduğunu, mahkemenin davalı tarafın … ibaresini ön plana çıkararak ticari marka, işletme adı, alan adı olarak kullanmasının markaya tecavüz ve haksız rekabet olduğuna karar verdiğini, bu kararın markanın hükümsüzlüğü talebinin reddi kararı ile çeliştiğini, davalı markasında … ibaresi dışında ön plana çıkarılacak başkaca bir unsur bulunmadığını, davalı markasındaki tüm kelime ve harflerin aynı boyut ve özellikte yazılsa dahi toplumun algısının … ibaresi üzerinde olacağını, hükümsüzlük talebinin reddi kararının kararının kaldırılarak davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf dilekçesine cevabında; davalılardan …’ın Beşiktaş’taki işyeri tabelasında, işyeri içerisindeki eşyalar üzerinde müvekkilinin … markasını kullandığının sabit olduğunu, yapılan alışveriş sonrası düzenlenen kasa fişinde … yazdığını, davalılarında işletmenin bu davalı adına kayıtlı olduğunu kabul ettiklerini, davalı …’ın … sayılı markanın tescil sahibi olduğunu, her iki davalının aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu, işletmenin kendisi ve marka ayrı ayrı davalılar adına kayıtlı bulunsa da, davalıların markaya tecavüz ve haksız rekabet eylemlerini birlikte gerçekleştirdiklerinin sabit olduğunu, davalı …’ın TPMK’da kayıtlı adresinin …’ın ticari işletmesi ile aynı adres olduğunu, eylemlerin birbiriyle bağlantısı yokmuş gibi izlenim verilmeye çalışıldığını, sundukları görsellerde “…” şeklinde slogan bulunmadığını, davalıların istinaf dilekçesinde sundukları ürün görsellerinde de … ibaresinin ön plana çıkarıldığının görüldüğünü, dava dosyasına sundukları ambalaj örneklerinin tedbir kararının uygulanması sırasında işletmelerden alınan ambalaj örnekleri olduğunu, e-tespit tutanaklarındaki görsellerin davacı işletmesinde tüketicilerin çektikleri fotoğraflardan yüklendiğini, davalının ticari faaliyetlerinde müvekkilinin … markasını sözcük, şekil ve renk unsuruyla tamamen taklit ederek benimsediğini ve ticaret unvanı ve hatta alan adını dahi müvekkiline ait markadan oluşturduğunu, dava açılmasına rağmen bu hususta ısrar ettiğini beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan TPMK kayıtlarından; hükümsüzlüğü istenen … sayılı “…” ibareli markanın, 43. Sınıfta 03/08/2012 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı … adına, 22/08/2013 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 12/07/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalıların “…” ibareli fiili marka kullanımının, davacının eski tarihli tescilli markaları ile iltibasa mahal verebilecek derecede benzerlik arz ettiği, SMK’nın yürürlüğünden önceki, yani tescile dayalı savunma imkanını kaldıran 155. madde hükmü henüz yürürlükte değilken, tespit edilen davalı marka kullanımları yönünden, davalının kendi marka tesciline uygun kullanımından bahsedilemeyeceği, “…” kelimesinin “…” anlamına gelip, toplumca yaygın olarak bilinip kullanılan bir sözcük olduğu, temelinde/özünde ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, davalı adına tescilli hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı markada “…” ibaresinin, diğer lafzi unsura (…) nazaran biraz daha fazla vurgulandığı, davacının söz konusu ibareye ve özellikle çikolata ürünlerinde uzun yıllara dayalı tescilleri ve kullanımı ile bilinirlik kazandırdığı ve hükümsüzlüğü talep edilen bir markanın fiili olarak ne şekilde kullanıldığının, o markanın tescilinde kötü niyet olup olmadığını göstermesi bakımından hükümsüzlük kararına tesir edebileceği, iltibas hususunda olduğu gibi, kötü niyet konusundaki takdirin de Mahkemeye ait olduğu, davalıya ait işletmenin ticaret siciline tesciline dair kayıt dosyada yer almadığından, davacının unvan terkini talebi yönünden bir değerlendirmenin yapılamadığı, davalının “…” şeklinde işletme adı kullanımının ise 2008 yılına kadar geriye gittiğinin tespit edilebildiği belirtilmiştir. Davacı şirket adına tescilli olduğu beyan edilen markaların tescil kayıtlarının getirtilmediği, bilirkişilerce TPMK online kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı anlaşılmakla, Dairemizce davacı adına tescilli marka kayıtları celp edilmiş; … sayılı … markasının 29/30. Sınıflarda 02/01/1996 tarihinden itibaren, … sayılı … şekil markasının 29/30 sınıflarda 25/04/2000 tarihinden, … sayılı … şekil markasının 29/30/31. Sınıflarda 22/06/2001 tarihinden, … Sevgiyle şekil markasının 05/29/30/31. Sınıflarda 22/06/2001 tarihinden, … markasının 30. Sınıfta 01/06/2006 tarihinden, … sayılı … markasının 29/30 sınıflarda 27/05/2008 tarihinden itibaren seri marka olarak tescil ettirildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin müvekkilinin tescilli ticaret unvanı ve tescilli markalarından kaynaklanan haklarına dayanarak, davalı adına 43. Sınıfta tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğünü ve davalının markasını tescil edildiği şekilde değil davacı markasına yaklaştırarak kullandığından bahisle davacı markalarına ve ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi ile alan adının iptali, davalının ticaret unvanındaki … ibaresinin silinmesini, sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesi ve hükmün ilanını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince hükümsüzlük talebinin reddine, davalıların davacı markalarına tecavüz ve haksız rekabet ettiğinin tespiti, meni ve refine, internet alan adından “…” ibaresinin çıkarılmasına, sosyal medya hesaplarından ihlal teşkil eden alan adlarının çıkartılmasına aksi halde internet sitesi ve sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine, hükmün ilanına karar verilmiş, davalılar vekili ve katılmalı olarak davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçelerinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili katılmalı istinaf başvurusunda, hükümsüzlük talebinin reddi kararının hatalı olduğunu, bu kararın hükmün diğer kısımlarıyla çelişki oluşturduğunu ileri sürmüştür. Davacılar vekilinin, markaya tecavüz ve haksız rekabete yönelik davayı, davalılarca tescilli markanın tescil edildiğinden farklı şekilde, davacı markalarına yakınlaştırılarak kullanıldığı iddiasına dayandırdığı anlaşılmakla, hükümsüzlük ve tecavüz davası yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılabilecekse de; mahkemece alınan bilirkişi raporunda “…” ibaresinin “…” anlamına geldiği ve ayırt ediciliğinin düşük olduğunun beyan edildiği ancak markanın ayırt edici olup olmadığının ve karıştırma ihtimalinin tescile konu mal ve hizmetler dikkate alınarak yapılması gerektiği, raporda bu yönde bir incelemeye yer verilmediği, mahkemece davacı marka tescil kayıtlarının getirtilmediği, alınan raporun yetersiz olduğu ve eksik inceleme ile karar verildiği kanaatiyle, davacı vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir. Davalılar vekilinin istinaf başvurusunda; husumet itirazlarını ileri sürdüğü, davacı tarafın ticaret unvanı terkini talebi yönünden mahkemece karar verilmediğini, müvekkili …’ın yaklaşık 10 yıl kadar önce … işletme adıyla Beşiktaş İstanbul’da faaliyete başladığını, davacının sessiz kalarak dava açma hakkını yitirdiğini, işyerinde … ibareli davacı ürünlerinin satışının yapılmadığını ileri sürmüştür. Davalılar vekilinin davaya cevap dilekçesinde, … ibaresinin 10 seneyi aşkın bir süredir kullanıldığını ileri sürdüğü, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da; “davalının işletme adı kullanımının 2008 yılına kadar geriye gittiğinin tespit edilebildiği” beyan edilmiştir. Dosya kapsamına davalılarca ibraz edilen Vergi Dairesi’nce düzenlenen 16/01/2009 tarihli “Yoklama Fişinde” …’a ait “… Sok. No:…” adresinde … isimli işyeri açtığı, işyerinde “…” işinin yapıldığının tespit edildiği görülmüş, belgenin fotokopi olduğu, mahkemece Vergi dairesinden bu belgenin onaylı örneğinin getirtilmediği, “…” isimli işletme adının, hangi davalı tarafından ve hangi tarihten itibaren kullanılmaya başlandığının sorulmadığı anlaşılmıştır. Dosyaya davalılarca sunulan 14/01/2008 tarihli “Gider Pusulasında” da “…” şeklinde işletme adının kullanıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince davalı tarafın önceye dayalı hak ve sessiz kalma savunması üzerinde durulmadığı, belgelerin celp edilmediği, eksik inceleme ile karar verildiği, husumet itirazlarının değerlendirilmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edildiği şekilde, Vergi Dairesi’nden işyeri açılış belgesinin onaylı örneğinin celbi, gider pusulası, bilirkişi raporundaki tespitler, dava tarihindeki dosya kapsamına yansıyan kullanımlar incelenerek, husumet itirazları ile davalıların önceye dayalı hak ve sessiz kalma savunmasının değerlendirilmesi, hükümsüzlük davası yönünden marka konusunda uzman ve sektör bilirkişilerinden oluşan yeni bir heyetten rapor alınarak karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin ve davalılar vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, istinaf istemlerinin ayrı ayrı kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 26/11/2019 tarihli 2018/368 E. – 2019/396 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3- İstinaf talepleri incelenmediğinden, tarafların peşin yatırdığı istinaf harçlarının talepleri halinde iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 71,50 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 35,75 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 19/01/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.