Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/272 E. 2022/2188 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/272 Esas
KARAR NO: 2022/2188 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2020
NUMARASI: 2018/331 E. – 2020/251 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; “…” markasının … sayı ile TPMK nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin söz konusu markanın yaratanı ve marka üzerinde üstün hak sahibi olduğunu, hal böyle iken, davalılardan … Hizm. A.Ş’nin unvanına “…” ibaresini eklemek ve farklı zamanlarda “…” “…” gibi farklı şekillerde markasını kendi adına tescil ettirmeye çalışarak ve başvuruları da farklı logolar kullanarak gerçekleştirmeye çalıştıklarını, davalı yan başvurularına mevzuat kapsamında itirazlar yapıldığını ve tescil başvurularının reddedildiğini, bu durumun davalı yanların kötü niyetli olduğunu gösterdiğini ve davalı şirketin unvanında müvekkiline ait tescilli marka bulunması nedeniyle de aynı ve benzer iş kolunda faaliyet göstermeleri nedeniyle iş ve işlemlerde karışıklığa neden olduğunu, davalıların müvekkilinin ticari ilişkide bulunduğu müşterilerine haksız iftiralar atarak müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, müşterilerini ele geçirmeye çalıştığını, müvekkilinin çalışanlarını haksız menfaatler ve vaatler ile kandırarak, haksız yollardan müvekkilinin müşterileri hakkında gizli gizli bilgi toplamaya çalıştığını, adeta ticari bir casusluk faaliyetine giriştiğini, bu kapsamda müvekkilinin yurt dışı müşterisine attığı maili ve çalışan … hakkında tutulan tutanağı dava dilekçesi ekinde sunduklarını, müvekkilinin itibarının zedelendiğini, itibar kaybının bir nebze telafi edilmesi için davalılardan 250.000 TL manevi tazminat talep ettiklerini, müvekkiline ait “…” markasının, davalının ticaret unvanında, internet sitelerinde, alan adlarında, mail adreslerinde, her türlü basılı kağıt ve formlarda kullanımının önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebiyle birlikte müvekkiline ait tescilli markaya yönelik tecavüz ve haksız rekabetin öncelikle tespiti ile önlenmesi, durdurulması ve ortadan kaldırılmasını, davalı şirket unvanında yer alan … ibaresinin iptali ile birlikte ticaret sicilinden terkinini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 50.000,00 TL maddi ve 250.000,00 TL manevi tazminat ile hükmün Türkiye çapında tirajı en yüksek 3 gazetede ikişer hafta ara ile iki defa yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; … dışındaki davalılar yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğundan dolayı reddini talep ettiklerini, tescilli … markasının farklı Nice sınıfında tescilli olduğunu ve tanınmış marka olmadığının da açık olduğunu, … unvanının, TTK’ya uygun olarak tescil edilmiş, ayırt ediciliği haiz ve haklı bir unvan olduğunu, müvekkilinin hizmet ettiği kitlenin “kan lojistiği” olarak bilinen bilinçli alıcı kitlesi olduğunu, söz konusu iltibasın mümkün olamayacağını, söz konusu markayı ortaya çıkaranlardan ve soyadının özünü marka içinde kullananlardan birinin, davalılardan …’in hem eşi hemde davacı şirketin olduğu kadar davalı şirketlerinde yöneticilerinden olan dava dışı … olduğunu, davalı Müvekkili …’nın, tarafların dilekçelerinde detaylandırdıkları “birlikte var olma” düsturundan hareketle, …’ın …’sını ve dava dışı kadim dost … şirketinin …’ini unvan değişimi sırasında yeni unvanları olarak -… markasının gümrük müşavirliği hizmetlerine karşılık gelen 36. sınıfta tescil tarihi olan 22.05.2015’ten sadece birkaç ay sonra: 23.12.2015’te, TTK m. 43 vd. hükümlerine tamamen uygun olarak, tescil ve ilan ettirdiklerini, SMK m.7 /5’in bir diğer aradığı unsurun, aynı kelimelerin kullanımının ticaret ve sanayideki dürüst uygulamalara aykırı düşmemesi olduğunu, …’nın …’i kullanımının, kesinlikle haklı, meşru, ticaret ve sanayideki dürüstlük kurallarına aynen uygun olduğunu, davacının davalı şirketlere (dava ettiği unvana) kestiği binlerce fatura vs. delilin ortaya koyduğu açık gerçeğin, her iki tarafın da (Davacı ile Davalı şirketlerin) aslında birbirleriyle bir arada ve mevcut ad/unvan/işaretleriyle varlık gösterdikleri bir ortamı benimsedikleri fiili (ve hukuki) durum olduğunu, marka/unvan/işaret açısından bu şekilde birlikte yaşamanın, Yargıtay kararlarında tam karşılığını bulduğunu, tarafların tescilli unvanlarının birbirlerinden ayrıştırılmış olup, tek ortak noktalarının … ve … kelimelerini içermekten ibaret olduğunu ve bu iki kelimenin üzerindeki gerçek hak sahipliğinin açıkladıkları üzere müvekkillerine ait olduğunu, kaldı ki Müvekkil …’nın unvanı, … ve … kelimeleri bitişik yazılı olarak tescilli iken, Davacının unvanı, … ve … kelimeleri ayrı yazılmış halde tescilli olmasına rağmen ne var ki Davacının unvanını tescillenmiş halinden farklı olarak, bile isteye Müvekkilinki gibi bitişik kullanmakta kendisinin bizzat ısrar ederek ve bu şekilde haksız rekabette bulunduğunu, müvekkilinin unvanında anonim şirket ve faaliyet konusu olan … kelimelerinin de mevcut olup, … alanında tescilli faaliyeti olmadığı halde bu alana sonradan giren ve asıl faaliyeti gümrük müşavirliği olan davacının unvanının, limited şirket ve gümrük kelimelerini barındırdığını, her ikisinin faaliyet alanları ve İTO’ya tescilli NACE kodlarının farklı olduğunu, davacının, müvekkilinin unvanını baştan beri bilmekte olup bunu benimsemiş, kabullenmiş ve doğal olarak bu benimseyişe uygun şekilde davadan kısa bir süre öncesine değin tüm … kullanımlarına sessiz kaldığını, müvekkillerinin davacıya karşı hiçbir haksız rekabet, dürüstlüğe aykırı davranış, aldatıcı eylem içinde olmadıklarını, müvekkil …’nın ticaret unvanının, TTK’ya ve ilgili ikincil mevzuata uygun olarak tescil ve ilan edilmiş olup, yasalara uyarlı hali ile ve davacının unvan kullanımın aksine, sicilde nasıl tescilliyse aynen kullanıla gelmekte olduğunu ve bu haklı unvanın, sicilden terkin edilene değin, hukuk hayatında yasal olarak yaşamaya devam edeceğini ve bu süreç içinde tecavüzden veya haksız rekabetten de söz edilemeyeceğini, davacının tüm davranış ve fiilleriyle baştan itibaren Müvekkil şirketlerin tüm … kullanımlarıyla barışık ve onları kabullenmiş, birlikte var olmayı benimsemiş, tüm kullanımları değil zımnen açıkça benimsemiş durumda olduğunu, davanın kötüniyetli olup, tüm davacı benimsemelerini ve kabullerini inkar niteliğinde olduğunu ve aynı zamanda MK m.2’ye de aykırı olduğunu, İlgili davalılarca tüm … kullanımlarının haklı ve meşru olduğunu, tüm kullanımların, davacının benimsemesine ve kabullenişine ve birlikte var olma ortamına dayalı olduğunu, davacının uzun süreler kullanımları aktif olarak benimseyip kabullenerek ve dolayısıyla sessiz de kalmış olarak tecavüz, haksız rekabet ve unvan tecavüzü gibi iddialarda bulunma hakkını yitirdiğini, davalı Müvekkillerinde hiçbir surette veya şekilde tecavüz ya da hak ihlali kastı veya kusuru olmadığını, mevcut hal ve şartlar altında, davacının, maddi ve manevi tazminat dahil taleplerinin hiçbirini kusuru da bulunmayan müvekkillere karşı ileri süremeyeceğini, zamanaşımı sürelerinin, hem SMK hem TTK hem MK hem de BK temelli tüm talepler yönünden dolduğunu, davacının zarar iddialarını somut delillere dayandırmayıp, afaki söylemlerle işi bulandırmaya çalışarak genel bir zarar savıyla davayı ikame ettiğini, defterler incelendiğinde de davacının yıllarca bu birlikte var olma faturası içinde müvekkili şirketlere binlerce fatura kesmiş, dekontlama yapmış, bolca para kazanmış ve dava konusu iddialarıyla bağlantılı tek bir kuruş bile zarar etmemiş olduğunun görüleceğini, HMK m.329 / 1 kuralı uyarınca, açık bir kötü niyetle, davalıları zarara uğratmak, şöhretlerini kötülemek, işlerini ve müşterilerini ellerinden almak kastıyla ve gerçekleri açıkça mahkemeden saklayarak dava açan davacının, müvekkillerinin vekili ile yaptığı sözleşmesel vekalet ücretini de ödemesi gerektiğini, kötüniyetli davayı açan sorumluların ayrıca disiplin cezası ile cezalandırılmasını ve davanın küllen reddini, talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2022 tarihli 2018/331 E. – 2020/251 K. sayılı kararıyla; “Dava dilekçesinde davacı taraf tecavüz iddialarını temel olarak davalıların kötüniyetli tescil girişimleri ve ticaret unvanına “…” ibaresini eklemeleri şeklinde belirlemişse de, dosyaya sunulan tüm delil, fatura ve yazışmalar incelendiğinde taraf şirketlerinin birbirleriyle yoğun ve iç içe ticari ilişkilerinin bulunduğu, şirket sahiplerinin birbirlerini tanıdıkları, beraber iş yaptıkları, uzun süre yoğun bir iş birliği içerisinde hareket ettikleri, aralarında cari hesap ilişkisi bulunduğu, tarafların birbirlerine gönderdikleri yazışmalarda davalı tarafın … kelimesini içerir ticari unvanını kullandığı, bizatihi davacı tarafın sunduğu tanıklardan …’ın yeminli ifadesinde “davacı şirket ile davalı firmanın iş yaptıklarını, birbirlerine fatura kestiklerini, davalı … ile davacı firmanın sahibinin beraber yeni şirket kurmak üzere görüştükleri sırada davalı …’in kendisinin sahibi olduğu bir şirketin adını … A.Ş.olarak değiştirdiğini beyan ettiği, bu konuşmada yönetim ve ortaklık yapısı üzerine görüştükleri ve anlaşma sağlayamadıklarını” beyan ettiği, buradan da anlaşıldığı gibi davacı firmanın davalı tarafın ticaret unvanından ilk günden beri haberdar olduğu ve yoğun ilişkilerini bu bilgi ile birlikte devam ettirdikleri, SMK’nun 26/5 maddesine göre hükümsüzlük davaları bakımından beş yıllık sessizlik hak düşürücü süre öngörülmüşse de, tecavüz davaları yönünden kanunda açıkça bir süre öngörülmediği,…. Davaya konu olayda davalı firmanın 1999 yılında unvanını tescil ettirdiği, davacı firmanın 2010 yılında davalı … Tic. A.Ş’nin faaliyet gösterdiği aynı plazaya taşındığı ve aynı çatı altında ticaret yaptığı, fiilen entegre bir ticaret gerçekleştirdiği, davalı firma yetkilisinin davalılardan …’in firma unvanını “…” olarak değiştirdiğini davacı yana beyan ettiği ve 18.12.15 tarihli genel kurul kararı ile değişikliği gerçekleştirdiği, davacının markasını tescil ettirmek üzere 22.05.2015 tarihinde başvurduğu, başvuru sırasında ve sonrasında davacı firmanın bu değişiklikten haberdar olduğu ve ticari ilişkilerine sessiz kalarak devam ettiği, bu durumda davacı firmanın bir tacir olarak çok uzun süre sessiz kaldığı, davalı firmanın ticaret unvanının kendi tescilli markasına tecavüz ettiği yönündeki iddiasının Medeni Kanunun 2.maddesine uygun olmadığının açık olduğu,…. Somut olayda dosya kapsamına göre de davalı yanın ticaret unvanını markasal olarak kullandığına dair bir tespit bulunmadığının anlaşıldığı, davalı yanın tescil başvurularına konu ve “…” kelimesini içerir markaları ise ticaret unvanından ayrı markasal kullanımlardır ve tescil süreçleri Ankara 3. FSHHM’de derdest olan 2018/386 Esas sayılı dosyanın konusu olduğu, bu dosyada davacı yanın, bu başvurulara kötüniyet iddiasına ilişkin delil olarak dayandığı, her ne kadar davacı taraf davalı firmanın ticari unvanının karışıklığa sebep olduğunu iddia etmiş ise de ürün ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin ortalama bilinç düzeyi itibariyle bu karışıklığın kabulünün mümkün olmadığı, şirket yazışmalarındaki karışıklığın ise tüketici nezdinde karışıklık olarak algılanamayacağı kanaatine varıldığı, Kötüniyet iddiaları yönünden yapılan değerlendirmede; kötüniyete dayanan tarafın bu iddiasını ispatlamakla mükellef olup, hukukumuzda temel olanın iyiniyet olduğu, aksini iddia eden tarafın dayandığı delillerin somut ve ikna edici olması gerektiği, mahkemece davalı tarafın marka başvurularında bulunması hususunun yasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiği, sair hususların ise soyut ve ispata muhtaç kaldığı, bu nedenle kötüniyetin ispatlanamadığı kanaatine varıldığı,6102 Sayılı TTK’nın 54. Maddesi ile, haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olup, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu, 55. Maddesinin 4. fıkrasında ise, iyi niyetle bağdaşmayan, haksız rekabete ilişkin eylemlere örnek olarak, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almanın gösterildiği ve haksız rekabet hallerinin hüküm altına alındığı, yukarıda anılı gerekçelerle davalıların eylemlerinin markaya tecavüz oluşturmadığının kabulü karşısında haksız rekabetinde oluşmadığı kanaatine varıldığı” gerekçesiyle; DAVANIN REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Davacının “… Gümrük Müşavirliği Limited Şirketi” ticaret unvanının 07/05/2001 tarihinde, “…” ticaret unvanının 23/12/2011 tarihinde tescil edildiği, davalının ise ticaret unvanının “… Limited Şirketi” şeklinde tescilliyken, 29/12/2015 tarihinde unvan değişikliği ile “… Limited Şirketi “, 05/01/2016 tarihinde de; “… Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi” olarak tescil edildiğini, …’in davalı şirketin tek ortağı iken muvazaalı olarak, şirketin SGK’lı çalışanı olan, ekonomik gücü ve tecrübesi bulunmayan …’a hisselerin devredildiğini, tek pay sahibi olduğunu, bu nedenle davalı sıfatlarının bulunduğunu, bilirkişi raporu esas alınarak verilen kararda davalı … şirketinin 1999 yılında kurulduğu ve önceye dayalı kullanım hakkının ve üstünlüğünün bulunduğu açıklanmışsa da, sundukları kayıtlarla bu hususun doğru olmadığının anlaşıldığını. -Davalının TPMK nezdinde tescilli markasının bulunmadığını, tarafların sağlık lojistiği alanında yeni bir şirket kurarak bu işbirliklerini daha da ileri götürmek amacıyla 2015 yılı başlarında yeni şirket kurmak için görüşmelere başladıklarını, bu görüşmeler sırasında …’in birlikte iş yapacakları işle ilgili ayrı bir şirket kurarak unvan değişikliği yaptığını, müvekkili şirket yetkilisi …’ın da bu şirkette ortak olacağı için kendi markasının kendisininde ortak olacağı şirkete verilmesinde bir mahsur görmediğini, hatta bu konu ile ilgili logo çalışmaları bile yaptırdığını, davalının ortaklık görüşmelerini çıkmaza sürükleyerek müvekkilinin markasını kullanmaya başladığını, bu hususun müvekkilinin sessiz kaldığı şeklinde değerlendirilemeyeceğini, davalının taşımacılık sektöründe faaliyet gösterdiğini ve trans orient markasını kullandığını, müvekkilinin … markasını sağlık lojistiği alanında tanıttığını, Mahkemece marka kullanımına ilişkin olarak kötü niyetin bulunmadığı yönünde kanaate varılmış ise de tarafların müşterek geçmişi, birlikte iş yapma iradeleri ile bu amacın gerçekleştirilmesi adına yapılan çalışmalar (şirket ana sözleşme hazırlıkları, logo çalışmaları, tarafların yükümlülüklerinin belirlenmesi adına yapılan toplantılar, mail yazışmaları vs.) devam etmekte iken Davalı’nın sahibi olduğu başkaca bir şirketin unvanı değiştirilerek faaliyete geçmesi ve unvanın Müvekkil Şirket’in unvanı ve marka adı ile aynı olmasından faydalanarak Müvekkil Şirket’in müşterileri ile iş yapması doğrultusunda Davalı’nın kötü niyetli olduğunun sabit olduğunu.-Davalıların müvekkilin tescilli markası olan “…” markasına ve ticaret unvanına tecavüz ederek haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiğini, farklı zamanlarda “…” – “…” -“…” gibi farklı şekillerde markasını kendi adına “tescil” etmeye çalışarak ve de bu başvuruları da farklı logolar kullanarak gerçekleştirmek suretiyle yaptıklarını, marka başvurularına müvekkilinin itirazı üzerine başvuruların reddedildiğini, davalı tarafça açılan YİDK kararının iptali davasının Ankara 5.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/200 E. Sayılı dosyası ile davanın reddine karar verildiğini, mahkeme karar gerekçesinde Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18.06.2019 tarih, 2018/386 E. 2019/386 K. Sayılı kararında “… HİZ. A.Ş.” kelime ve şekilden oluşan hizmet markasının 39. Sınıfta tescil edilmesine karar verildiği ancak dosyanın halen kesinleşmediği belirtilmişse de, kesinleşmemiş kararın hükme esas alınması ve bu doğrultuda hüküm kurulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini.-Mahkemenin, Davalı’nın ticaret unvanını “…” ibaresinin öne çıkartıp çıkartmadığının incelenmesinde davacı tarafça gerekli delil sunulmadığı ve dosyadaki belgelerden bu duruma ilişkin tespit yapılamadığı belirtilmişse de; dosyaya Davalı tarafından kesilen faturalar ve mail yazışmaları sunulmuş olmasına rağmen sunulan tüm delillerin göz ardı edildiğini, davalı’nın söz konusu tescil başvurusunu yapması öncesinde kullanmış olduğu logo ve marka Müvekkil Şirket’in kullanmakta olduğu marka ile neredeyse birebir aynılık teşkil ettiğini, zaman içerisinde logoda bazı değişiklikler yaparak kullanımına devam ettiğini, Mahkeme kararında Müvekkilinin hitap ettiği tüketici kitlesinin ortalama bilinç düzeyi itibariyle karışıklığın kabulünün mümkün olmadığı, şirket yazışmalarındaki karışıklığın ise tüketici nezdinde karışıklık olarak algılanamayacağı kanaatine varıldığına ilişkin kurulan hükmün maddi gerçeğe ve dosyada yer alan delillere aykırılık teşkil etiğini, … GOP Şubesi tarafından şirketlerin karıştırılarak davalı şirket personellerinin maaşlarının müvekkili şirket hesabından ödendiğini, buna ilişkin banka ile yazışmalarının dosyada mübrez olduğunu, … Kargo ve … kargo şirketleri tarafından da gelen evrakların karıştırıldığını, mail adresleri ve web site adreslerinin neredeyse ayırt edilemeyecek düzeyde aynı olduğunu, yanlışlıkla müvekkiline gönderilen mailler ve evraklara ilişkin belgelerin mübrez olduğunu, delillerin değerlendirilmediğini.-Gerek Kök ve gerekse Ek Rapor zımnen de olsa davalının markasının müvekkil markası ile benzerlik taşıdığı ve karıştırılabileceğini kabul ettiğini, müvekkilinin özel nitelikli ilaç taşıması yaptığını (Kanser ilacı vs) yapılan faaliyetin hata kaldıramayacağını, ciddi miktarda ilacın bozulmasına neden olabileceğini.-Davalı tarafın müvekkilinin ticari ilişkide bulunduğu müşterilerine de haksız iftiralar atmak suretiyle Müvekkilin ticari itibarını zedelediğini, müşterilerini ele geçirmek için çalıştığını, haksız yollardan müvekkilin müşteri bilgileri hakkında bilgi topladığını, müvekkilinin birkaç müşterisini alarak haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığını, mahkemece davalının ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmesine rağmen bilirkişilerce incelenmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini. -… markasının müvekkilinin ticaret unvanı ve markası olduğunu, ticaret unvanının TTK, 6769 Sayılı SMK ve Paris Konvansiyonu hükümlerine göre korunduğunu, davalının eylemlerinin 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve TTK 55 vd. uyarınca Marka Tecavüzü ve Haksız Rekabet Teşkil Ettiğini, müvekkilinin markasını, kendi adına tescilli markasını kendi internet sitesi ve e-mail adresi ve alan adı olarak da kullandığını ve internet sitesinde işletme adı olarak kullandığını(www…com-…@…com) beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; cevap dilekçelerindeki beyanlarını tekrarla, davacı vekilinin istinaf dilekçesindeki beyanlarının afaki ve mesnetsiz olduğunu ve talebin esastan reddi gerektiğini, davacı tarafın, davalı …’nın unvanındaki “…” kelimesinin “neden kullanımına rıza gösterdiğini ve yıllar boyunca bu şirketle ticarete devam edip fatura keserken, hiçbir itirazda da bulunmadığı” sorusuna cevap vermediğini/veremediğini, aslında davanın özünün de bundan kaynaklandığını beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: TPMK tescil kaydından, davacı adına şekil+… markasının 36. Sınıfta “Gümrük müşavirliği hizmetlerinde.” 22/05/2015 başvuru tarihinden itibaren tescilli ve koruma altında olduğu anlaşılmıştır.TPMK’dan celp edilen kayıtlardan, davalı … A.Ş. Adına, 08/12/2017 başvuru tarihinde, 2017/112107 başvuru numaralı 39. Sınıfta şekil+… hiz.a.ş. Markasının tescil başvurusunun yapıldığı, tescil işlemlerinin halen tamamlanmadığı anlaşılmıştır.Davalı şirket adına 19/04/2018 başvuru tarihli 36/39. Sınıflarda … başvuru numaralı, şekil+… a.ş. Marka, 19/04/2018 başvuru tarihli 36/39. Sınıflarda … başvuru numaralı, şekil+…a.ş. Marka başvurularının yapıldığı, yargılama sırasında tescil işlemlerinin devam ettiği anlaşılmıştır.Dosyaya sunulan ihtarnamelerden, davalı tarafça Bakırköy … Noterliğinin 04/06/2018 tarihli … yevmiye tarihli ihtarnamesi ile, davacı şirkete, davalının ticaret unvanının itibarından haksız olarak yararlanıldığından bahisle, ticaret unvanının kullanılmaması, bu hususta tebliğden itibaren 3 gün süre verildiği, aksi halde yasal yollara başvurulacağını içeren ihtarname gönderildiği, bu ihtarnameye cevaben davacı şirketin davalıya İstanbul … Noterliği’nin 11/06/2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verilerek, asıl davacı fiillerinin haksız rekabet ve 6769 Sayılı SMK hükümlerine aykırılık teşkil ettiği ve son verilmesinin, hiçbir platformda … iaresinin kullanılmamasının ihtar edildiği anlaşılmıştır. Davacı tanığı …, ilk derece mahkemesinde vermiş olduğu beyanında; ” Daha önce davalı … A.Ş’de müdür olarak çalıştığını, 2016 sonunda ayrıldığını, daha önce davacı … Gümrük şirketi ile davalı … ile birlikte iş yaptıklarını, aynı müşteriler ile çalışır birbirlerine fatura kesen firmalar olduklarını, … A.ş nin ortağı ve sahibi … ile … Gümrük Müşavirliğinin sahibi … beraber yeni bir şirket kuralım hatta sende gel dediklerini, yeni bir şirket kuralım diye konuştuklarını, şirketin hisse ve yönetim tarzı konuşulduğunu ancak ismi konuşulmadığını, bu görüşmeler sırasında …’in daha önce kendisinin sahibi olduğu bir şirketin adını değiştirdiğini ve adına … Şirketleri A.ş olarak değiştirdiğini söylediğini, isim ile ilgili … ile … arasında bir konuşma geçmediğini daha çok yönetim ve ortaklık yapısı üzerinden konuşmalar olduğunu anlaşma sağlanmadığını, …’in kendine daha fazla pay istediğini, daha fazla hak talep ettiğini bu nedenle anlaşma olmadığını …’in kendi başına devam ettiğini, daha sonra … Gümrük Müşavirliği ile … Lojistiğin isimlerinin aynı olması sebebi ile karışıklıklar olduğunu, her ikisinin de İstanbul da aynı binada çalışıyor ve aynı sektörde çalışıyor olduklarını, gümrükten veya başka kurumlardan gelen evrakların karıştığını beyan etmiştir.Davacı tanığı … ilk derece mahkemesinde vermiş olduğu beyanında; “2014 yılından beri Davacı … Gümrük Müşavirliği şirketinde muhasebeci olarak çalıştığını, şirketlerinin gümrükleme ve taşıma yaptıklarını, davalı … ve …’in sadece taşıma işi yaptığını, hepsinin aynı bina da faaliyet gösterdiğini, yaklaşık 1 sene önce … A.ş 3-5 sokak ileriye taşındığını, …’in aynı yerde faaliyetine devam etmekte olduğunu, şirketlerin kuruluşuna ilişkin bir bilgisi olmadığını, kargolarının ve evraklarının da karışıklıklar olduğunu, evraklarının …ya onların ki de kendilerine geldiğini, iş ve zaman kaybına neden olduğunu, müşterileri ile sorunlar yaşadıklarını, hatta bir defasında …nın çalışanının hesabı yanlışlıkla kendi hesaplarından yatırılmış son anda farkedip düzelttiklerini, şirket kuruluşu aşamasında rıza olup olmadığını bilmediğini, … Gümrük ile … arasında ticari işlemler ve faturalaşma olduğunu çünkü bazen aynı müşterinin onlar taşıma işini kendilerinin de gümrükleme işini aldıklarını zorunlu olarak faturalaşma olduğunu, Biofarmanın kuruluşundan beri bu şekilde çalışmalar olduğunu, şirketlerinin ilaçlar ve tıbbi malzemeler hatta kan ürünleri dahi taşımacılığı yaptığını, bunlarda özellikle karışıklık ve gecikme olduğundan sıkıntı yaşadıklarını, … beyanlarında 2 şirket ismi benzerliği nedeni ile karışıklık olduğunu beyan etmiştir. Davalı tanığı … ilk derece mahkemesinde vermiş olduğu beyanında;” … Gümrük Müşavirliğinin ve …’nın mali müşaviri olduğunu, davalı … A.ş tarafından kiralanan bir kısmında alt kiracı olarak … Gümrük Müşavirliği faaliyet gösterdiğini, … Lojistik A.ş’nin öncesinde … Ltd. Olarak tescilli olduğunu, sonra unvan ve nevi değişikliği sebebiyle … Hizmetleri A.ş’ye dönüştüğünü, bu işlemler sırasında davacı … Ltd. Şti yetkilileri … beyin herhangi bir itirazı olmadığını hatta …yla birlikte iş yapmayı düşündüklerini, unvanın bu şekilde değiştirilmesine birlikte karar verdiklerini, genelde şirketler aynı mekanı kullandıklarını, … Gümrük, … firmasının gümrükleme işlerini yapıyor olduğunu, daha sonra … faaliyete geçtiğinde davacı şirket aynı hizmeti onlara da sunmaya devam ettiğini, uyuşmazlığın sebebinin de başlangıçta … Gümrük Müşavirliğinin ortaklarının da …ya sermaye koyup ve ortak olacaklarını, ancak sermaye vermek istemediklerini önceden olduğu gibi …’in çözüm ortağı olarak fatura karşılığı çalışmasını düşündükleri için girmediklerini, bir süre sonra aralarının bozulduğunu, …nın kuruluşundan 2 yıl kadar … Gümrük Müşavirliği ile bir sorun çıkmadığını, 2018 yılı nisan-mayıs aylarına kadar aralarındaki ticari ilişki devam ettiğini, davacı şirket yetkilileri ile davalı … yetkilileri …, … ve … beraber bu lojistik şirket için görüşmeleri sürdürdüklerini, hatta şirketin ana sözleşmesini kendisinin hazırladığını, hatta unvanınıda hazırladığını sonra sıfırdan şirket kurmak yerine mevcut olan … Ltd şti ye faaliyet konusu ve unvan değiştirilerek … Lojistik olarak kurulduğunu, her iki şirketinde mali müşavirlik hizmetini verdiğini, … Ltd şti başladıklarında sadece gümrük müşavirlik hizmetleri verdiklerini, lojistik hizmeti ile ilgil her hangi bir organizasyon olmadığını, müşteri porfoyünün hep gümrükleme işlemleri için müşavir hizmetleri alındığını, ağırlıklı … A.ş ye hizmet verdiklerini” beyan etmiştir.Davalı tanığı … ilk derece mahkemesinde vermiş olduğu beyanında; ” Şirketlerin tüzel kişilerinin hisse sahiplerini bilmediğini, …, …’ın … şirketinin sahipleri olarak eskiden beri tanıdığını. … Gümrük Müşavirliğinin kuruluşundan da haberim olduğunu, daha önce … Ltd. Şti. Var olduğunu, arkadaşlarının ise … Gümrükleme diye şirketleri olduğunu, her iki şirkette ayrı ayrı gümrükleme işleri yaptığını, esas işlerinin taşıma işi olduğu için her iki gümrükleme firmasını birleştirip, … Gümrük Müşavirliği şirketini kurduklarını, hatta şirketin ismi, logosunun kendisin tarafımdan hazırlandığını, … başlangıçta Gümrük Müşavirliği olarak kurulduğunu, kendi işlerinin gümrük müşavirliğini yapsın diye kurulduğunu, hatta ortaklarının da kendi şirketinde çalışan kişileri gösterdiklerini başlarınada onları koyduklarını, şuanda huzurda ki … beyin de kendi şirketinde çalıştığını, bu şekilde firmaya gönderdiklerini, …’nın daha sonra kurulmuş olduğunu onun dönemimde olmadığını, başlangıçta … Gümrük Müşavirliği firmasının kendi şirket binasının küçük bir kısmını, bir masasını kullandığını, sonra işleri bozulunca … sahiplerine rica ettiklerini onlarında bir masa verdiğini, zaten taşımacılık yaptıkları müşterilerinin gümrük işlerini yaptıklarını beyan etmiştir. Davacı tanığı … ilk derece mahkemesinde vermiş olduğu beyanında; ” 2005 nisan ayından 2016 yılı sonuna kadar davalı … A.ş de çalıştığını, en sonda … bölümünde çalıştığını, … Gümrük Müşavirliği şirketinin de aynı binada bir oda içerisinde çalıştığını, …’in nakliyesini yaptığı işlemlerin gümrükleme işlemlerini yaptıklarını, uyuşmazlığın çıkmazdan önce … Lojistik şirketinin gümrük işlerini … Gümrük Müşavirliği yaptığını,çünkü iç içe olup aralarında bir problem olmadığını, şirket kuruluşu ile ilgili ortaklık görüşmeleri hakkında bir bilgisi olmadığını, … şirketinin bazı şirketlerle yaptığı sözleşmeler gereği bunlar dışındaki şirketlerin nakliye işini yapamıyor olduğunu, bu nedenle taraflar karşılıklı görüşerek aslında işi … alıp, yaptığı halde faturalar … Gümrük Müşavirliği adına kesiliyor olduğunu, onlarında yurtdışındaki müşterilerine kestiklerini, bir süre sonra … şirketi kurulduğunu aynı işlem … üzerinden yapıldığını, … Gümrük Müşavirliği şirketinin lojistik yapma için gerekli organizasyonu olmadığını, bütün organizasyon ve müşteri çevresi …’e ait olduğunu, sadece bazı müşteriler yönünden … Gümrük Müşavirliği üzerinden yapıldığını, yurt dışı görüşmelerinin de her 3 şirket adına … çalışanlarının yürüttüğünü sözleşmeleri kimin imzaladığını bilmediğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince marka uzmanı, bir mali müşavir ve bir de sektör(lojistik) den oluşan 3 kişilik heyetten alınan 21.11.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; ” Davalının “… HİZ. A.Ş.” ibaresini kullanımının, davacı markasıyla ayniyet teşkil eder şekilde olmadığı, davalı kullanımının davacının tescil kapsamına giren hizmet sınıfında olmadığı, Raporun sektör heyet bilirkişisi tarafından, “… lojistiği” ne dair yapılan değerlendirmeler ışığında, davalının, markanın kapsadığı hizmetin satışının teklifine yönelik kullanımının halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali doğurmayacağı, zira hizmetlerin hitap ettiği kitlede hizmetin alıcısı konumundaki kişi/kurumların uzman ve bilinçli alıcı kitlesi olduğunu, anılan sebeplerden ötürü davalının kullanımının, SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz ve bu suretle haksız rekabet oluşturmadığı, davacı şirketin tescile konu meslek grubunun 25 GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ olarak geçtiği, iş konusunun; “4458 sayılı Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmellğinde belirtilen yasal haklar çerçevesinde gümrük müşavirliğince hakiki ve hükmi şahıslar adına dolaylı temsil sıfatıyla Türkiye gümrük bölgesi içinde eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kiıllanıma tabi tutulmasına ilişkin her türlü gümrük işlemini takip edip sonuçlandırmaktır. Şirket yurt içinde ve uluslararası kara , hava deniz yollarıyla insan yük ve eşya taşımacılığı yapan firmalarla anlaşmak suretiyle organizasyon işleri yapar acentelik ve komisyonculuk faaliyetleri yürütür…tescil edilen ortaklar kurulu kararında yazılı diğer işler.” şeklinde olduğu, Nace Kodunun: 52.29.09 (Rev.2)-Yetkili gümrük mpüşavirliği veya gümrük müşavirliği 49.41.90 (Rev.2)-Kara yolu ile çeşitli taşıma türüne uygun konteyner ve diğer yük taşımacılığı hizmetleri (evden eve nakliyat, vb. hariç) 51.21.17 (Rev.2)-Hava yolu ile yük taşımacılığı 52.29.02 (Rev.2)-Uluslararası deniz yolu yük nakliyat acentelerinin faaliyetleri olduğunun görüldüğünü,*Davalı şirketin meslek grubunun … olarak geçtiği, iş konusunun ; “Uluslararası hkava ,kara ve deniz, tren taşımacılığı yapmak ve taşımayı Organıze etmek..29.12.2015 tarihinde tescil edilen anonim şirket ana sözleşmesinde yazılı olan işler” olduğunun görüldüğünü, Nace Kodunun : 49.41.03 (Rev.2)-Kara yolu ile uluslararası yük taşımacılığı (gıda, sıvı, kuru yük, vb.) (gaz ve petrol ürünleri hariç) 50.20.90 (Ref.2)-Uluslararası sularda yapılan diğer yük taşımacılığı 51.21.17 (Rev.2)-Hava yolu ile yük tağımacılığı 49,41.01 (Rev.2)-Karayolu ile şehir içi yük taşımacılığı (gıda, sıvı, kuru yük, vb.)İlgaz ve petrol ürünleri hariç) olduğunun görüldüğünü, *“…” ibaresi davacının, “…” ibaresinin ise davalının unvanında TTK 46. Madde anlamında “ek kısmını” oluşturduğunu, TTK 50. Madde gereğince ticaret unvanının tescil edildiği şekilde kullanımının hukuka aykırılık oluşturmayacağını, davalının usulüne uygun olarak tescil edilmiş ticaret unvanının, sicilden terkin edilinceye kadar ki tescil edildiği şekliyle kullanımının tescile dayalı yasal, öncelik ve üstün hakka dayalı bir kullanım olduğu ve bu kullanımın davacı şirketin, gerek marka gerekse de ticaret unvanı gibi haklarına İltibas şeklinde bir tecavüz teşkil etmeyeceği ve haksız rekabet oluşturmayacağı, dosyaya sunulan faturalar dikkate alındığında tarafların birbirleriyle yoğun ve iç içe ticari ilişkilerinin bulunduğu, *26 Mayıs 2017 tarihli “PPD Vekalet” konulu … tarafından davacı şirket yetkilisi … hesabına gönderilen emailde … Gümrük adına gelecek vekaletname konusunda yazışıldığı, emailin sonundaki logoda açık bir şekilde “… A.Ş.” ile … arkasındaki kuş figürünün yer aldığı” , *“Re:Hastane Yetki yazıları başlıklı, 25/08/2015 tarihli, …@…com.tr mail adresinden davacı şirket …lın …@…com adresine gönderilen emailde yetki yazısı alınmasıyla ilgili bir nevi iç yazışma yapıldığı, bir zamanlar davalı şirketin genel müdürü olduğu ifade edilen …’ın bu yazışmada adının altında “…” ibaresinin yazıldığı, * 08/09/2017 tarihli “PDP Kan İhracatlar-LHR” konu başlıklı email, 02/05/2016 tarihli “pazartesi/2.5.2016/ PDP Kan İhracatlar- LHR” konu başlıklı email, 15/02/2016 tarihli “üniversiteler yetki yazısı onayı hakkında” konu başlıklı emaillerde açık bir şekilde davacı şirket yetkilisi …’ında CC” olarak bilgilendirildiği, emailin sonundaki logoda açık bir şekilde “… a.ş.” ile … markasındaki kuş figürünün yer aldığının” görüldüğünü, * 22/06/2016 tarihli “hastane yetki yazısı” konu başlıklı, Yeditepe Üniversitesi’ne gönderilen emailde “… a.ş.” ile … markasındaki kuş figürünün yer aldığının” görüldüğü, davacının hareket tarzı itibariyle, hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği, sessiz kaldığı ve bu haliyle sessiz kalma yoluyla hak kaybının davacı açısından söz konusu olacağı” beyan edilmiştir. Aynı bilirkişi heyetinden alınan 17.06.2020 tarihli ek raporda; “Kök raporda belirttikleri hususlar açısından heyetlerinin görüşlerini korumakta olduğunu, Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/06/2019 tarih, 2018/386 Esas ve 2019/289 Kararında 2017/112107 başvuru no.lu “… A.Ş.” kelime ve şekilden ibaret hizmet markasının 39. Sınıfta tescil işlemlerinin devamına karar verilmiş olduğunu, dosyanın henüz kesinleşmediği görülmekte olduğunu, tescil işleminin halihazırda davalı lehine aşama kaydettiği ve bu haliyle kesinleşmesi durumunda başvuru tarihi olan 08/12/2017 tarihinden itibaren davalının marka koruması içinde olacağı değerlendirilmekte olduğunu, ilgili mahkeme kararının kesinleşmesinin beklenmesine dair takdirin Mahkemeye ait olduğunu, ayrıca, davalının tescil edilmelerine karar verilen … ve … başvuru numaralı markaları, başvuru tarihleri olan 19/04/2018 tarihi dikkate alındığında, dava tarihi olan 12/07/2018 tarihinden önce marka koruması içine gireceklerini, ayrıca davacı itiraz dilekçesinde tazminatın hesaplama yöntemini dava dilekçesinin 12. Maddesinde detaylıca yazdıklarını belirttiyse de ilgili kısım tekrar kontrol edildiğinde SMK m.149 uyarınca talepte bulunduğu görülmekte olup kök raporda da belirtildiği üzere, SMK 151 uyarınca seçimlik hak belirtilmediğinden hesaplamanın yapılmasının mümkün olmadığını, takdirin mahkemeye ait olduğunu” beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; tescilli ticaret unvanı ve tescilli markasından kaynaklanan haklarına dayanarak, davalının haksız rekabet teşkil eden fiillerde bulunduğunu ileri sürerek davalı tarafın ticaret unvanından … ibaresinin terkinini, davacının tescilli … markasına tecavüzün tespiti, meni ve refi ile, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.6100 Sayılı HMK 114/1-e maddesi ve HMK 115. Maddesi gereğince, taraf sıfatı dava şartlarından olup, kamu düzeniyle ilgili bu hususun, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir. Davalı tarafça davalı … Şirketi dışındaki davalılar yönünden husumet itirazında bulunduğu, ilk derece mahkemesince husumet itirazı hakkında gerekçeli kararda değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin delilleri arasında bulunan Ticaret Sicil Gazetesi bilgilerinden …’in … A.Ş.’nin münferiden yetkilisi iken , 03/02/2016 tarihinden itibaren davalı …’a münferiden temsil yetkisi verildiği, 26/06/2018 tarihinden sonra tekrar …’in şirket yetkilisi olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili davalı …’ın … şirketinin SGK’lı çalışanı olup, devrin muvazaalı olduğunu, yapılan ihlallerden birlikte sorumlu olduklarını ileri sürmüş, ilk derece mahkemesince davalılar vekilinin husumet itirazı hakkında olumlu olumsuz karar verilmemesi yerinde görülmemiştir.Davacı vekili davalının “müvekkilinin ticari ilişkide bulunduğu müşterilerine de haksız iftiralar atmak suretiyle Müvekkilin ticari itibarını zedelediğini, müşterilerini ele geçirmek için çalıştığını, haksız yollardan müvekkilin müşteri bilgileri hakkında bilgi topladığını, müvekkilinin birkaç müşterisini alarak haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığını”, mahkemece davalı şirket defterlerinde inceleme yapılması gerekirken, bu hususta eksik inceleme yapılmadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesinin kararının gerekçesinden, haksız rekabete yönelik bu talepler yönünden değerlendirme yapılmadığı sunulan delillerin incelenmediği, bu talepler yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu taleplere yönelik eksik incelemeye dayalı istinaf sebebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.Davacı tarafça, davalı şirket yetkilisi … ile ortaklık kurulması konusunda görüşmeler yapılırken ve ticari ilişki devam ederken, davalının diğer davalı … A.Ş.’yi kurduğu ileri sürülmüş, ortaklık sürecini bilen davacı ve davalı tanıkları dinlenilmiş, Ticaret Sicil kayıtları dosyaya sunulmuştur. Dosya kapsamına sunulan deliller ile tanık beyanlarından, davacı şirket ile davalı … şirketi arasında ticari ilişki bulunduğu, bu ilişkinin geliştirilerek sürdürülmesi konusunda davacı şirket ortağı ile, davalı her iki şirketin ortağı olan … arasında görüşmeler yapıldığı, dosyaya davacı tarafça sunulan banka ile yapılan yazışma, kargo şirketleri ile yapılan yazışmaların sunulduğu ve ticaret unvanlarının benzerliğinin fiilen karışıklığa neden olduğuna dair belgelerin sunulduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki beyanlara dayanarak davacı tarafın ticaret unvan terkini talebi yönünden sessiz kaldığı, dava açılmasının TMK 2. Maddeye aykırı olduğu sonucuna varılmışsa da, davacı vekilinin bilirkişi raporuna esaslı itirazlarının bulunduğu, mahkemece itirazların değerlendirilmediği, eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmıştır.Davacı tarafça dava dilekçesinde, davalı tarafın marka başvurularında bulunmasının da haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince yasal hakkın kullanılması mahiyetinde bulunduğu gerekçesiyle haksız rekabet teşkil etmeyeceği kanaatine varılmışsa da, davalı tarafça yapılan 39. Sınıfta şekil+… hiz.a.ş. Markasının davacı markası ile benzerlik nedeniyle, davacı tarafın itirazı üzerine reddine karar verildiği, kurum kararının iptali için Ankara 5. FSHHM’nin 2019/200 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığının beyan edildiği yine Ankara 3. FSHHM’nin 2013/386 Esas- 2019/289 K sayılı dosyasında dava açıldığı henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, marka başvurularının akıbeti bu davanın sonucunu etkileyeceğinden, bu davaların sonucunun beklenmesi gerekirken, beklenmeden karar verilmesinin yerinde olmamıştır.Davacı vekilinin davalı şirketin unvan değişikliğinden sonra müvekkilinin müşterilerini aldığını ve bu durumun müvekkili yönünden gelir kaybına neden olduğunu ileri sürdüğü, maddi tazminat talebini SMK 149. Madde ve 6102 Sayılı TTK 54. Maddeye dayandırdığı ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 50.000 TL maddi tazminat talep ettiği anlaşılmakla, mahkemece maddi tazminatın ne kadarlık kısmının markaya tecavüz, ne kadarlık kısmının haksız rekabet hükümlerinin ihlali nedeniyle talep edildiğinin açıklattırılarak, davacının talepleri yönünden ayrı ayrı inceleme yapılması gerekmektedir. Yine davacı tarafça 250.000 TL manevi tazminat talep edildiği anlaşılıyorsa da, dilekçesinden tam olarak manevi tazminatın davalının hangi filleri nedeniyle talep edildiği anlaşılamadığından, mahkemece davacıya bu hususun açıklattırılması gerekirken, davacı talebinin somutlaştırılmaması da yerinde olmamıştır.Davacı vekilinin, davalı tarafça kullanılan … ibareli logonun değiştirilerek kullanılmaya devam ettiği ve davacının tescilli markasına tecavüz edildiğini ileri sürdüğü ve delil olarak birtakım belgelere dayandığı anlaşılmış, davacı tarafça davalıya … ibaresinin hiçbir platformda kullanılmamasının davadan önce ihtarname gönderilerek bildirildiği göz önüne alındığında, sunulan belgeler ve tarihleri incelenerek, davalının markasal kullanımının bulunup bulunmadığı, hukuka aykırılık teşkil edip etmediğinin belirlenmesi yönünden ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, yeterli inceleme içermeyen bilirkişi raporundaki tespitlere dayanarak karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Yukarıda açıklanan gerekçelerle, dairemizce HMK 355. Madde gereğince resen yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince davalılar vekilinin husumet itirazı hakkında ve bir kısım haksız rekabet iddiaları hakkında olumlu olumsuz karar verilmemesi ve davacının maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerinin açıklattırılmadan, somutlaştırılmadan, eksik inceleme ile karar verilmesi, davalı marka başvurularının akıbetinin beklenmeden karar verilmesi, davacı vekilinin rapora itirazlarının karşılanmadan eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile karar verilmesi nedeniyle, sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 07/10/2020 tarihli 2018/331 E. – 2020/251 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 89,60TL tehir-i icra karar harcı ile 75,50 TL (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere toplam 313,70 TL’nin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 23/12/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.