Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/255 E. 2022/2070 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/255 Esas
KARAR NO: 2022/2070
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2020
NUMARASI: 2018/161 2020/207
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i Ve Tazmini
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin …, … isimli kitapların editörlüğünü yaptığını, başlangıçta editör olarak adına yer verildiğini, kitabın yazarı tarafından övgü dolu ön söz ve teşekkür yazıları olduğunu, ancak daha sonra müvekkili ile yazar arasında bedel ödemesi konusunda davalı duruma düştükleri ve davanın istinaf aşamasında olduğunu, bu davanın açılmasından sonra müvekkilinin isminin … ve … isimli kitaplardan 80. baskıdan sonra çıkarıldığını, davalı şirket sahibinin İstanbul 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuku Mahkemesinde tanık olarak dinlendiği duruşmada, yazarın isteği ile müvekkilinin adının kitaplardan çıkartıldığını, müvekkilinin isminin kitaplardan çıkarılmasının açıkça haksız bir fiil olduğunu, manevi tazminat gerektiren FSEK 67-70 ve 80. maddesine aykırı olduğunu, yayın dünyasında bir kitabın künyesinde teamül olarak eser sahibi ile birlikte, çevirmen var ise çevirmenin, editörün, düzeltmenin, kapak tasarımcısının vs. isimlerine yer verildiğini, haklı bir gerekçe olmadan, müvekkilinin kitaplardan isminin çıkartılması açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle yapılacak yargılama sonunda müvekkili için 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin ve kitapların bundan sonra yapacağı baskılarda müvekkilinin isminin editör olarak yazılmasına karar verilmesini talep ettiğini, müvekkilinin editörlüğünü yaptığı … ve … isimli kitapların künyesinden müvekkilinin isminin haksız ve dayanaksız olarak çıkartan davalı şirketin dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte için 10.000,00 TL manevi tazminat ödemesini ve yeni baskılarda müvekkilinin isminin editör olarak yer alması yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili yayınevi ile davacı arasında bu konuda bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili yayınevinin kendi istihdam ettiği editörleri bulunduğunu, ihtiyaç hâlinde bu editörler eserlerin baskıya hazırlanmasında yardımcı olduklarını, bu bakımdan müvekkili yayınevinin davacıya karşı herhangi bir sorumluluğu olmadığını, ancak eser sahibi yazar ile davacı arasında bir sözleşme varsa bu sözleşmenin müvekkili yayınevi tarafından bağlayıcı olamayacağını, müvekkili yayınevi ile eser sahibi yazar arasında yazılı bir sözleşme olduğundan, eserin baskısında yapılacak değişikliklerin ancak yazarın talebi ve onayı üzerine yapılabileceğini, davacının davaya konu ettiği, kitapların iç kapağında isminin çıkarılmasının yazarın talebi üzerine yapıldığını, yayınevinin hiçbir kusuru ve sorumluluğunun olmadığını, FSEK bakımından editörlerin hukuki durumunun tartışmalı olup derleme anlamında editörlük yaptığını, eser sahibi kabul edilirken eserde sadece dil bilgisi yönünde düzeltme yapanlar bakımından eser sahipliği kabul edilmediğini, bu bakımdan da davacının esere ait mali ve manevi hakları kullanma imkanı bulunmadığını ancak yazarla arasında bir sözleşme var ve ona bağlı olarak bir talepte bulunuyorsa bu durumda da davacı muhatabının eser sahibi yazar olduğunu, müvekkili yayınevinin yazarla yaptığı sözleşmelerde yazarın, sözleşme konusu eserin her türlü haklarının tamamen kendisine ait olduğunu, üçüncü şahıslardan gelecek her türlü talep ve sorumluluğun muhatabının da kendisi olduğunu kabul ve taahhüt ettiğini, bu durumda müvekkili yayın evinin yazarla yaptığı sözleşmeye uygun davranma yükümlülüğü dikkate alındığında eserin basılmasında yazarın taleplerine göre hareket edilmesi gereğinin ortaya çıktığını, eserin yazar tarafından yayınevine basıma hazır şekilde teslim edildiğinden yayın evinin eser üzerinde değişiklik hakkı bulunmadığını, bu nedenle davacının isminin basılan eser üzerinde yer alıp almamasının yazara bağlı bir sonuç doğurduğunu eser sahibi olmayan davacının FSEK in eser sahibine tanıdığı yasal hakları müvekkili yayınevine karşı ileri sürmesinin hukuki bir dayanağı bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini beyan etmiştir. İhbar olunan … vekilinin 26.12.2018 havale tarihli dilekçesinde özetle: Davacı tarafından davalı … Dış Tic. A Ş’ ye karşı haksız fiil nedeni ile manevi tazminat ve dava konusu kitaplarda davacı ismine editör olarak yer verilmemesi talepleri ile açılmış olan davanın hukuki dayanaktan yoksun olarak ve aynı zamanda kötü niyetle ikame edildiğini, davacı … tarafından müvekkiline karşı İstanbul 3.FSHHM’nin 2016/56 E. 2017/34 K. sayılı davasında “müvekkiline ait … ve … isimli kitapların editörlük ücreti olarak, telif bedelinin % 25’i oranında ücret ödemesi ” talebi ile dava açılmış olduğunu, yapılan yargılama sonucunda ekli kararda da görüleceği üzere mahkeme tarafından davacının editörlük ücretinin telif bedelinin % 25’i oranındaki hak iddiası varit görülmeyerek, davacıya her iki kitap için toplamda 50.000,00 TL ödenmesini, davacıya daha önce ödenen 6.400-TL’nin de bu bedelden mahsup edilmesine karar verildiğini, İstanbul 3.FSHHM’nin 2015/56 E. 2017/34 K. sayılı dosyasına sunulmuş olan 01.11.2016 tarihli uzman bilirkişi heyet raporunun 8. sayfasında altı çizili bir şekilde “o halde vurgulamak gerekir ki, bir kitabın editörlük faaliyeti ile yayına hazır hale getirilmesi bu faaliyette bulunan kişiye eser sahipliği bahşetmez. Heyetimiz sektör bilirkişileri bu bağlamda davacıya eser sahipliği bahşedecek herhangi bir yaratıcı katkı tespit etmemişlerdir.” şeklinde açık bir tespit yapıldığını, davacının dava konusu kitapların bazı baskılarında editörlük yapmış olmasının kendisine, FSEK’nun l/B/b maddesinde tanımlanan eser sahibiymiş gibi bir hak tesis edilmesi anlamına gelmediğini, ayrıca müvekkili ile davacının eskiden yakın dostluk ilişkisi içinde olduklarını, müvekkilinin ilk yazarlık deneyimi olan … isimli kitabının yazımı sırasında davacıya kitabın editörlüğünü yapmayı teklif ettiğini, müvekkilinin de bu teklifi tamamen iyi niyeti ile davacıya yardımcı olmak gayesi ile kabul ettiğini, davacının bedensel ve psikolojik rahatsızlıkları bulunan uzun zaman iş bulamamasının verdiği sıkıntı ile yaşama karşı olumsuz ve negatif bir bakış açısı taşıyan veya en azından müvekkillinde bu hissiyatı uyandıran birisi olduğunu, müvekkilinin davacıya karşı yazmış olduğu mailler okunduğu zaman davacıya karşı sürekli motive edici mesajlar yolladığını, onun yıllardır maddi-manevi desteklediğini, müvekkilinin davacının hasta olduğu zamanlarda hastanede ve kendi evinde uzun süre bakımını yaptığını, bu hususların 3.FSHHM’nin 2015/56 E. 2017/34 K. sayılı dosyasında tanık olarak dinlenen kişilerin ifadeleri ve yazılı deliller ile ispatlandığını, davacının sunduğunu idda ettiği editörlük hizmetinin hiçbir zaman profesyonel bir çalışma olmadığını, … isimli kitapta iki binden fazla hata tespit edildiğini, bu hatalar nedeni ile yayın evine ve müvekkiline onlarca şikayet maili gönderildiğini, müvekkilinin anlaşma yaptığı davalı yayın evi tarafından davacının editörlük hizmetinin beğenilmediği hususunun müvekkiline açıkça bildirildiğini ve editör değişikliği yapılmasının zorunlu olduğunun belirtildiğini, davacının eksik ve hatalı çalışma sebebi ile dava konusu kitaplar için başka bir editörden hizmet alınmak zorunda kalındığını ve yeni editörün, davacının sözde editörlük yaptığı kitaplar için yeni bir çalışma yaptığını, kitaplar üzerinde başka bir editörün çalışma yaparak emek vermesi nedeni ile davacının isminin yeni editörün çalıştığı tarihten itibaren kitaplardan çıkartıldığını, bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…. davacının, davaya konu kitaplarda eser sahipliğini gerektirecek katkısı olduğuna ilişkin delil bulunmadığı, FSEK sistematiği çerçevesinde özellikle FSEK 15. maddesi dikkate alındığında eser sahibinin, işlenme eser sahibinin, kitapta resimler, fotoğraflar varsa ve bunlar eser vasfında ise bunların sahiplerinin, işlenme eser söz konusu ise çeviri varsa çevirmenin isminin, toplam bir eser varsa derleyenin kitapta ismine yer verilmesinin şart olduğu, buna mukabil editörlerin ismine kitap künyesinde yer verilmesinin FSEK çerçevesinde zorunlu bir yükümlülük olmadığı gibi yayıncılık sektöründeki genel teamüllerde de kitapta harf hataları, dil bilgisi kuralı yanlışlıklarını düzelten editörün ismine yer verilmesinin söz konusu olmadığı, bu zorunluluk ve herhangi bir teamül söz konusu olmadığı halde yazar veya yayınevi inisiyatifi ile editörün ismine kitap künyesinde yer verilebileceği gibi sonraki baskılarda yine yazar veya yayınevi inisiyatifiyle editörün isminin kitap künyesinden çıkartılabileceği, bu halde editörün herhangi bir mali ve manevi hakkının ihlalinin söz konusu olamayacağı kanaatine varıldığından davanın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Raporun hükme elverişsiz olduğunu, olayın özünün anlaşılamadığını, mahkemenin ek rapor talebini kabul etmemesinin yerinde olmadığını, Bilirkişilerin yayıncılık sektöründe editör ismine yer verilmesi şeklinde örf adet yoktur şeklindeki görüşlerinin tamamen yanlış olduğunu, editör ile redaktörün karıştırıldığını, editörün harf imla hatası düzelten biri olduğunun zannedildiğini, yanlış değerlendirme yapılarak hatalı rapor hazırlandığını, bilirkişilerin müvekkilinin müşterek eser sahibi olup olmadığından hareketle değerlendirme yaptıklarını, oysa dava müşterek eser sahipliği iddiası ile değil FSEK ve MK ,BK hükümlerine göre haksız fiil ve kişilik hakkı ihlali nedeniyle manevi tazminat talebiyle açıldığını, Bilirkişilerin davacıyı sanki davalı yayın evinini maaşlı editörü gibi değerlendirerek değerlendirme yaptıklarını, Müvekkilinin davalı yayın evinin maaşlı ediötrü olmadığını, müvekkilinin kitabın yazarı ile haricen anlaşarak ,kitabın tüm yazım sürecini yazar ile birlikte geçirip baştan sona destek olarak nitelikli bir çalışma yaptığını, bunun sonucunda da yüksek bir telif ücreti ile anlaştıklarını ve bunun dışında da yazar ve yayın evinin inisiyatifi ile kitap önsözünde 80 baskı boyunca kendisine editör tanımı yapmadan ‘Haluk olması idi bu kitap olmazdı.’ şeklinde yüksek övgülerle yer verildiğini, öncelikle 80 baskı boyunca müvekkilin kazanılmış bir hakkı mevcut olduğunu, Olayın kitapta müvekkilin ismine yer verilmesi olmayıp 80 baskı boyunca yer verildikten ve bu anlamda kamu oyunda bir bilinirlik ve meşruiyet sağlandıktan sonra, sırf yazar ile davalık oldu diye bir cezalandırma yöntemi ile haksız bir fiil ile isminin sonradan kitaptan kaldırılması olduğunu, İrdelemeleri gereken hususun kitap önsözlerinde davacının ismine yer verilip verilmemesi olmayıp yer verilmiş iken haksız ve gerekçesiz olarak kaldırılması olduğunu, bu durumun yalnız FSEK, eser sahipliği ya da bağlantılı hak sahipliği manasında değil, Genel hukuk kuralları ve BK, MK hükümleri çerçevesinde haksız fiil olup olmadığının, kişilik hakları ihlali sayılıp sayılmayacağının değerlendirilmesi gerektiğini, Fikri Haklar Mahkemesi görevi çerçevesinde bakıldığında ise; Eser ile ilgili tüm branşlardan, birden fazla insanın emeği olan işlerde, yalnız eser sahiplerini değil, eserin meydan getirilmesinde katkısı bulunan herkesin isminin eser künyesinde yer verilmesi her sektörde bir gelenek olduğunu, müvekkilin isminin kitaptan kaldırılmasının manevi tazminatı gerektirir bir haksız fiil ve kişilik hakkı ihlali olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, Bilirkişilerin raporda yer verdikleri Yargıtay kararının huzurdaki davaya emsal teşkil edemeyeceğini, örnek alınan Yargıtay kararında dava kitap editörünün ismimin yazılması talebi olduğunu, oysa ki bu davada Müvekkilinin ismi zaten seksen baskı boyunca kitapta yer almışken haksız ve gerekçesiz olarak kitaptan çıkartılmasının haksız fiil olup olmadığının ve kişilik hakları kapsamında manevi tazminata esasa olup olamayacağını irdelemek olduğunu belirterek hatalı tespitler içeren rapora dayalı ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Fsek uzmanı … , editör … , yazar … ‘tan oluşan bilirkişi kurulu raporunda özetle; Editörlerin ismine kitap künyesinde yer verilmesinin FSEK çerçevesinde zorunlu bir yükümlülük olmadığı gibi yayıncılık sektöründeki genel teamüllerde de kitapta harf hataları, dil bilgisi kuralı yanlışlıklarını düzelten editörün ismine yer verilmesi uygulamasının söz konusu olmadığı, bu zorunluluk ve herhangi bir teamül söz konusu olmadığı halde yazar veya yayınevi inisiyatifi ile editörün ismine kitap künyesinde yer verilebileceği gibi sonraki baskılarda yine yazar veya yayınevi inisiyatifiyle editörün isminin kitap künyesinden çıkartılabileceği bu nedenle editörün herhangi bir mali ve manevi hakkının ihlalinin söz konusu olmayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.İstanbul 3.FSHHM’nin 2015/56E, 2017/34 K sayılı, 16.02.2017 Tarihli kararında davacının …, davalı-karşı davacının … olduğu, asıl davanın kısmen kabulüne, davalının eser sahibi olduğu … ve … isimli kitapların davacının editörlük ücretinin takdiren 25.000,00’er TL’den toplam 50.000,00 TL olduğunun tespiti ile, davalı yanca davacıya ödenen 6.400,00 TL ücretin düşümüne ve 43.600,00 TL bakiye alacağın 5.400,00 TL.’sine dava tarihinden itibaren, 38.200,00 TL’sine ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek sureti ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuştur. Dairemizin 2017/4466-2020/573 K sayılı ilamında ise; taraflar arasında e-mail yazışmasından, telif ücretinin %25’i oranında editörlük hizmet bedelinin ödeneceği anlaşılıyorsa da, e-mail ekinde 2014 yılı telif tablosu gönderilmekle, 2014 yılı telif bedelleri üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, davacının devam eden baskılar yönünden de editörlük hizmet bedeli ödeneceğine yönelik iddiasını ispatlayamadığı, yayın evlerinden celp edilen emsal ücretler, davalı tanıklarının sektörel rayiçlere yönelik beyanları, bilirkişi raporu, 29/11/2014 tarihli e-mail yazışması ve tüm dosya kapsamından 2014 yılı telif bedelinin %25’i üzerinden hesaplama yapılmasının sözleşmeye uygun olduğu, ibraz edilen ödeme belgelerinde telif ödeme açıklaması bulunan ödeme belgelerinin toplam 7.472,25 TL olduğu, diğer ödeme belgelerinde açıklama bulunmadığı, telif ödemesi olarak yapıldığı ispatlanamayan harcamaların mahsup edilemeyeceği gerekçesiyle, Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine, davalı-karşı davacı vekilinin asıl davada istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kısmen kabul, kısmen reddine; davalı-karşı davacı vekilinin karşı davada istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine, kararın asıl davada HMK 353/1-b-2 maddesi, karşı davada HMK 353/1-a-4 maddesi ve HMK 355. madde gereğince re’sen gözetilen sebeplerle kaldırılmasına, asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile, davalının eser sahibi olduğu … ve … isimli kitapların davacının editörlük ücretinin takdiren 25.000,00’er TL’den toplam 50.000,00 TL olduğunun tespiti ile, davalı yanca davacıya ödenen 7.472,25 TL ücretin düşümüne ve 42.527,75 TL’nın bakiye alacağın 5.400 TL’sının 10/03/2015 dava tarihinden, 37.127,75 TL’sının 03/01/2016 ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla talebin reddine, karşı davada davalı-karşı davacının hukuki yararı bulunmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine…” karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Y.11HD’nin 2020/2326 Esas, 2022/2392 Karar sayılı ilamı ile kararın onanmasına karar verilmiştir.
GEREKÇE Davacı, “…” “…” kitaplarının editörü olduğunu, kitapların davalı yayınevi tarafından yayınlandığını, kitapta editör olarak kendisinin adına yer verilmişken dava dışı yazar ile davacı arasındaki dava nedeni ile, 80. baskından sonra davacının isminin kitaptan çıkartıldığını bu nedenle manevi olarak zarar gördüğünü iddia ederek manevi tazminat talebinde bulunmuş ve kitapların bundan sonra yapacağı baskılarda davacının isminin editör olarak yazılmasını talep etmiştir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davacı dava dilekçesinde manevi tazminat istemini FSEK 67, 70 ve 80.maddelere dayandırmıştır.İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; editörün esere katkısının eser sahipliği anlamında nitelikli hususiyet arz eden bir katkı olmayıp FSEK 10/3.maddesi gereğince teknik hizmet ve teferruata ilişkin olduğu, FSEK 10 ve 15. maddesi gereğince davacının eser sahipliğine katkısı olduğuna dair dosyada delil bulunmadığı, FSEK 15.maddesi ve yayıncılık sektöründeki teamüle göre editörün kitap künyesinde yer alması zorunluluğu bulunmadığının tespit edildiği, davacı 80.baskıdan sonraki baskılarda editör olarak isminin kaldırılmasının haksız olduğunu, dava dışı yazarın önsözdeki beyanlarına göre davacının klasik editörlük hizmetinin çok üstünde bir iş yaptığını ileri sürmüş ise de, İstanbul 3.FSHHM 2015/56 E, 2017/34 K sayılı dosyasında tespit edildiği üzere davacının ilgili kitaplarda editör olarak yer aldığı ve uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesinin yerinde olduğu dikkate alındığında davacının FSEK’e dayalı manevi hakların ihlalinden söz edilemeyeceğinden mahkemenin davanın reddine karar vermesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70-TL harçtan, peşin yatırılan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,-Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 19,25 TL (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 08/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.