Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/223 E. 2023/80 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/223 Esas
KARAR NO: 2023/80
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2018/10 E, 2020/194K.
DAVANIN KONUSU: Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin meşhur …’un doğrudan yatırımı olduğunu ve 1994 yılında kurulduğunu, …’un, dünyanın ilk hafif çatı kaplama ve kiremit altı levhası üreticisi olduğunu, Fransa, Türkiye, Rusya, İspanya, Polonya, Malezya, Brezilya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 üretim birimi bulunduğunu, …’un doğrudan yatırımı olan …’nın ise 1994 yılında kurulduğunu, inşaat profesyonelleri ve son kullanıcılar tarafından yaygın olarak bilindiğini ve tercih edildiğini, davalı şahsa ait olan … ve … sayılı … marka tescillerinin, davacı tarafça tespiti üzerine, anılan marka tescillerinin hükümsüzlüğü talebiyle dava ikame edildiğini, davalı markalarının hükümsüzlüğü için mesnet gösterilen “…” markalarının, …’ a ait olduğunu, davacının ise, marka sahibi …’ un doğrudan yatırımı olmakla birlikte, Türkiye’de “…” markalı ürünlerin satışından ve … markasının korunmasından doğrudan sorumlu olduğunu, 6769 Sayılı SMK m.25/2 hükmü uyarınca, huzurdaki davayı açmakta menfaati bulunduğunu, dava konusu markanın 7, davacı mesnet markalarının ise 8 karakterden oluştuğunu, benzerlik incelemesine konu markaların ilk 4 karakterinin (…) ve 6. karakterinin birebir aynı olduğunu, Türkçe’de herhangi bir anlamı olmayan … kelimesiyle başlayan ve benzer uzunlukta olan inceleme konusu markaların görsel olarak benzerliklerinin son derece yüksek olduğunu, anlamsal olarak incelendiğinde, … ve … kelimelerinin Türkçe’ de herhangi bir anlamının mevcut olmadığını, bu anlamda inceleme konusu markaların ikisinin de anlamsız olduğunu, iki markanın da herhangi bir anlama sahip olmadığını ve aynı 4 karakterle başladığı dikkate alındığında, bu durumun da markalar arası benzerlik riskini arttırdığını, davacı şirkete ait internet sayfasının (www…com.tr) ve markalar incelendiğinde görüleceği üzere, davacı şirketin “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” şeklinde bir marka serisi olduğunun görüleceğini, söz konusu marka serisinin, … ön ekinin arkasına gelen 1 veya en fazla 2 heceli kelimelerle oluşturulduğunu, bu yönden incelendiğinde davalıya ait … markalarının bu seri markaların devamı olarak algılanma ihtimalinin son derece yüksek olduğunu, davalı tarafın markaları ile mesnet markaların tescilli olduğu sınıfların aynı olduğunu, markalar arası benzerliğe ek olarak markaların tescilli olduğu emtialar arasında da yüksek ölçüde benzerlik bulunduğunu, izah edilen hususlar kapsamında, davacıya ait … tescil numaralı “…” markası ile davalıya ait … ve … tescil numaralı “…” markaları arasında, 6769 Sayılı Kanun’un m.6/1 hükmü anlamında iltibas riski bulunduğunu ve markaların ortalama tüketici yönünden karıştırılacak ölçüde benzer olduğunun açık olduğunu, davacının 40 yılı aşkın süredir faaliyet gösterdiği Türkiye piyasasında, markasına yatırımlar yaptığını ve bunun sonucunda Türkiye’de de büyük bir bilinirliğe kavuştuğunu, davacı şirkete ait “…” lider markasının bilinirliğinin, kültür-sanat-spor alanlarında yapılan yatırımlar sayesinde sektörel tanınmışlığın da ötesine geçtiğini, davalı şahsa ait “…” marka tescillerinin, m.6/5’te öngörülen “haksız bir yararın sağlanması; markanın itibarının zarar görmesi; davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesi” risklerinin tamamını taşıdığını, davacının ve doğrudan yatırımcısı olan …’un, “…” ibaresi ile başlayan bir marka serisinin mevcut olduğunu, davalı şahsa ait “…” markalarının, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” şeklinde ilerleyen bir marka serisinin bir parçası olarak algılanma riskinin çok yüksek olduğunu, davaya konu “…” markalarının davacı markasının ayırt edici karakterini zedelemesi riski bulunduğunu, davacı şirketin ticaret unvanının da … olduğunu, davalı şahsın, … ANONİM ŞİRKETİ isimli şirketin sahibi ve tek ortağı olduğunu, davalı şahsa ait bu şirketin, İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında yer alan NACE kodu, “46.73.22 (Rev.2)-İnşaatlarda izolasyon amaçlı kullanılan malzemelerin toptan ticareti (rulolar halinde cam yünü, taş yünü, bitüm esaslı malzemeler, vb.)” şeklinde olduğunu, davalı şahsın sadece inşaat malzemeleri sektöründe faaliyet göstermekle kalmamakta, birebir olarak davacı şirketin bulunduğu ve lideri olduğu sektörde faaliyet gösterdiğini, basiretli bir tacir olarak davacıya ait … markasından haberdar olmamasının beklenemeyeceğini, tescilin kötü niyetli olduğunu belirterek, bu sebeplerle davalı şahsa ait … ve … numaralı “…” markalarının m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının Türk Patent nezdinde … marka tescil numaralı ve … tescil numaralı “…” markalarının maliki ve bu marka ile ticari faaliyette bulunan “… Ticaret Anonim Şirketi”nin yetkilisi olduğunu, mezkur şirket ve davacı şahsın sektörde bilinen başarılı ve her zaman hukuka uygun hareket eden kişiler olduklarını, davalının çatı kaplama malzemesi üretimi konusunda ülke ekonomisine katkıda bulunan, sektörde bilinen ve aranan aynı zamanda başarılı ve hukuku uygun hareket eden bir şahıs olduğunu, davacı tarafın uzun sure sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığını, davacı tarafın kötü niyetli olduğunu, davalının marka başvurusu esnasında her iki markaya da Türk Patent Kurumu nezdinde itiraz ettiğini, ancak Türk Patent Kurumu’nun bu itirazları haklı gerekçeler ile reddedttiğini, Kurum’da yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların, bütün olarak bıraktıkları izlenim itibariyle, görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığını, bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağının düşünüldüğünü, ayrıca, itiraz dilekçesinde belirtilen eskiye dayalı kullanım iddiasının incelendiğini, yapılan inceleme neticesinde, bu iddianın, yeterli bilgi, belge, delil ile desteklemediğinin anlaşıldığını ve bu nedenle eskiye dayalı kullanım gerekçeli itirazın haklı bulunmadığını, “…” ibaresinin ticaret alanında cins vasıf tür bildiren bir ibare olduğunu, herkesin kullanımına açık bir ibareden türeyen ayırt ediciliği düşük marka seçen davacının işbu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, “…” kelimesinin Fransızca olduğunu, Fransızca’ da “dalgalı” anlamına geldiğini, oluklu çatı malzemeleri ürününün ilk kez bulunduğu günden bu yana, yerli ve yabancı piyasa/sektörde …, Türkçe karşılığı … olarak bilindiğini, bu ürünün patentinin Haziran16, 1953 tarih ve 2,642,372 numara ile ilk kez 1953 yılında alınmış olduğunu, patent belgesinde de ürün adı olarak … yazılı olduğunu, markalar kıyaslandığında davalı markası ile davacı markalarının genel görünüş, markaların gözde ve kulakta bıraktıkları genel intiba, şekil unsuru, yazım şekli ve kelime sayısı bakımından hiçbir şekilde benzer bulunmadıklarını, markaların hitap ettikleri tüketici tarafından karıştırılma ya da bağlantı kurulma ihtimallerinin de bulunmadığını, davacı tarafın üretilen ürünü ifade eden “…” kelimesi üzerinde haksız bir şekilde tekel hakkı elde etmek istediğini, davalının “…” markasını ilk kez ihdas eden, piyasaya süren, ilk kez kendi adına tescil ettiren gerçek hak sahibi olduğunu, markasını ilk kez 2013 yılında tescil ettiren ve ayrıca ticaret unvanı olarak da kullanan davalının marka üzerinde tek gerçek hak sahibi olduğunu, hem piyasada hem de Türk Patent nezdinde tescilli olarak “…”, “…” ile başlayan birçok marka bulunduğunu, TPE nezdindede “…” ibaresi ile başlamasına rağmen ayırt edicilik sağlayan ve 19. Sınıfta tescilli olan markaların mevcut olduğunu, … kod numaralı “…” markasının 17. ve 19. sınıflarda tescilli olduğunu, … kod numaralı “ondusa” markasının 06., 17 . ve 19. sınıflarda tescilli olduğunu, … kod numaralı “ondutek” markasının 19. ve 37. sınıflarda tescilli olduğunu, markaların benzer olmadığını, “…” ibaresinin sektörde cins, tür bildirdiğinden kimsenin tekeline verilmeyeceğini, davacının kendisine ayırt ediciliği düşük bir ibareyi marka olarak seçtiğini, davalı markalarının hükümsüzlük koşulları oluşmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, Davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, Davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının 17.sınıfta tescilli olduğu ” kauçuk, gütaperka, lastik, amyant(asbest), mika veya bunlardan mamül toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler, yalıtım(izolasyon), dolgu ve tıkama malzemeleri (derz dolguları, contalar, o-ringler dahil)” emtiaları için kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf isteminde özetle; -İlk iki bilirkiş iraporuna göre müvekkil markasının 2013 den beri tescili olup sektörde ayırt edicilik kazandırıldığını, markanın farklı olduğunun tespit edildiğini, son bilirkişi heyetinin önceki rapora katılmama gerekçelerini açıklamadıklarını, sektör bilirkişisinin değerlendirmesinde markaların karıştırılamayacğının tespit edildiğini, Ürünlerin bilinçli tüketiciye hitap etmesinden dolayı karışıklığa yol açmayacağını, markanın sektörde 5 yıldır kullanıldığını, marka kullanımın kendi özgün markası şeklinde olduğunun raporda tespit edildiğini, Müvekkilinin 5 yıldır markayı kullandığını, sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluştuğunu, 2013 yılının önceki aylarına ilişkin delillerin gözardı edildiğini, Davacının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin marka başvurusuna davacının itiraz ettiğini, itirazın reddedildiğini, bu kararın iptali için dava açılmadığını, sessiz kaldığını, müvekkilinin bu süreçte büyük ölçüde yatırımlar yaptığını, sektörde bilinir hale geldiğini, makranın varlığından haberdar olmasına rağmen TMK 2 maddesine ve basiretli tacir ilkesine aykırı olacak şekilde dava açıldığını, Davacının kendisine ayırt ediciliği düşük bir marka seçtiğini, … ibaresinin cins, vasıf, tür bildiren bir ibare olduğunu, mahkemenin bu savunmaya hiç değinmediğini, … ibaresinin Fransızca “dalgalı” anlamına geldiğini, ingilizce karşılığının ise … olduğunu, bu ibarenin 1953 tarihli patent belgesindeki ürün adı olduğunu, Cİns vasıf bildiren ibarenin kimsenin tekeline verilemeyeceğini, markaalr arasında hiçbir benzerlik olmadığını, farklı izlenim yarattıklarını, müvekkilinin … markasını ilk ihdas eden kişi olup 2013 de tescil ettirdiği gibi ticaret unvanı olarak da kullandığını, gerçek hak sahibi olduğunu, Müvekkili markasının … ve … kelimelerinin birleşimi olduğunu, … kelimesini kıvrımlı dalga olduğunu, … kelimesinin … ibaresinden alındığını, markalar bütün olarak değerlendirildiğinde farkın aşikar olduğunu, tüketiic nezdinde farklı izlenim yarattığını, müşterilerin tecrübeli ve bilgi sahibi kişiler olduğunu, … ve … ile başlayan pek çok marka olduğunu,, Mahkemenin kararın kaldırılarak yeni rapor alınmasını olmadığı takdirde ilk alınan ve lehe bulunan iki rapor doğrultusunda karar verilmesini, mahkemenin lehe olan raporu neden esas almadığına yer vermediğini, lisans sözleşmesinin sicile şerh verilmediğinden davanın husumet yokluğu nedeni ile usulden reddi gerektiğini belirterek davanın kısmen kabul edilen kısımlar yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME *Hükümsüzlük istemine konu markalar incelendiğinde; – … numaralı “…” markasının 28/11/2013 tarihli başvuru sonucunda, 19. sınıfta 11/05/2015 tarihinde davalı … adına tescil edildiği, – … numaralı “…” markasının 14/06/2013 tarihli başvuru sonucunda 17 ve 35. sınıflarda, 18.06.2015 tarihinde davalı … adına tescil edildiği anlaşılmıştır. *Dosyada mevcut davacının delil olarak dayandığı marka kayıtları incelendiğinde; – … numaralı “…” markası 03,06,09,17,19,24,25,28. sınıflarda, 26.09.1990 tarihinde, – … numaralı “…” markası 06,17,19. sınıflarda, 15/09/2000 tarihinde, – … numaralı “…” markası 17,19. sınıflarda, … numaralı “…” markası 19. sınıfta, 27/08/2001 tarihinde, 22/05/2002 tarihinde, – … numaralı “…” markası 09,17,19. sınıflarda, 23/07/2007 tarihinde, – … numaralı “…” markası 17. sınıfta, 03/10/2006 tarihinde, – … numaralı “…” markası 01,17,19,35. sınıflarda, 21/03/2003 tarihinde, – … numaralı “…” markası 17,19 ve 40. sınıflarda, 04/09/20013 tarihinde, dava dışı Fransa menşeili … firması adına tescilli olduğu görülmüştür. *Davacının dayanak yaptığı markalar dava dışı … firması adına tescilliyse de, davacı dosyaya inhisari marka lisans sözleşmesi ve eklerini sunmuştur. *Mahkemece yargılamada 3 ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. 1.bilirkişi heyetinde inşaat mühendisi ve marka uzmanı bilirkişi raporunda özetle; davacı ve davalı markalarının TPMK nezdinde tescilli olduğu, haklarının davacı ve davalı tarafa ait olduğu, davalı markalarının 2013 yılından beri tescilli ve koruma altında olduğu, sektörde ayırt edicilik kazandığı, emtia ve hizmet karşılaştırmasından görüleceği üzere, davalı tarafın markaları ile dava konusu olan markaların tescilli olduğu sınıfların aynı olduğu, davalının markalarının spesifik olarak hafif çatı kaplama ve kiremit altı levhası sektöründeki emtialar için tescilli olduğu, davalıya ait marka tescillerinde yer alan aynı emtiaların davacı markasının kapsamındaki emtialar ile aynı olmasına rağmen bilinçli ve ürünü tanıyarak alan tüketiciye hitap etmesinden dolayı karışıklığa sebep olmayacağı yönünde görüş bildirilmiştir. 1.bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; dava dilekçesi ve delil listesi ekinde sunulan tüm belgeler incelendiğinde davacının … esas unsurlu markalarının yoğun şekilde “inşaat sektöründe” yaygın olarak kullanıldığı ve tanıtıldığı, kullanım sonucunda markanın ayırt edici hale geldiği, markanın her ne kadar tüm sınıflar açısından tanınmışlığı ortaya konmamış ise de 6769 sayılı SMK md 6/4 anlamında “Paris Sözleşmesinin 1inci mükerrer 6ncı maddesi bağlamında tanınmış marka” olarak değerlendirilebileceği, aynı sınıflarda inşaat sektöründe kullanımın olduğu, fakat bilinçli alım sebebi ile karışıklığa sebep olmayacağı, dava konusu markaların inşaat sektöründe kullanılan çatı kaplaması olduğu, bu tarz markaların satın almalarının ürünü bilen uygulayıcı olan bilinçli tüketiciler tarafından yapıldığı, bu tüketicinin satın alma esnasında davacıya ait … markalı ürün yerine davalıya ait … ibareli ürünü Yargıtay kararında yer alan “satın almayı düşündükleri yerine bir başka mal alacak durumda kalmaları halinde” şekilde satın almayacağı, ürünleri karıştırmayacağı, karıştırma sebebi ile davacı ürünü yerine davalı ürünü almayacağı davalı ve davacı markalarının iltibas ve karışıklığa sebep olmayacağı belirtilmiştir. 2.bilirkişi heyetinde; iki marka uzmanı bilirkişi ve bir inşaat mühendisi bilirkişi yer almış olup raporda özetle; davacı şirketin kuruluşu, dünya coğrafyası üzerindeki faaliyetleri, uluslararası ülkeler bazında ciroları, marka tescillerinin öncelik tarihi ve yaygınlığı, Türkiye’deki faaliyetlerinin tarihi, ciroları tanıtım için yapılan reklam vb. masrafları, yayınlanan haberler, sponsorluklar, WIPO tahkim kurulu kararları dikkate alınarak, davalının hükümsüzlüğü talep edilen 14.06.2013 tarihinde yapılan … nolu ve 28.11.2013 tarihinde yapılan 2013/97103 nolu marka başvurularının yapıldığı tarihte “…” markasının tanınmış marka olduğu, davacının … nolu ile tescilli “…” markası ile davalının hükümsüzlüğü talep edilen 14.06.2013 tarihinde yapılan … nolu “…” ve 28.11.2013 tarihinde yapılan … nlu “…” markalarının; görsel ve işitsel olarak incelenmesinde her iki markanın ilk 4 karakterinin “…” olduğu, sonraki hecelerinde (i) harfinin kullanıldığı, kelimeleri soldan sağa doğru okuyan, algılayan tüketiciler dikkate alındığında ilk harf ve hecenin işitsel ve görsel açıdan vurguyu üzerine aldığını, ortalama tüketici algısının bir markanın ilk hecesine yoğunlaşacağını, her iki ibarenin Türkçe karşılığı ve anlamı olmadığı ve dolayısıyla davalının “…” ibaresinin sonrasına getirdiği “…” ibaresinin, markasını davacı markasından uzaklaştırmaya yetmediği, markaların kapsamında yer alan mal ve hizmetler göz önüne alındığında davacının … no ile tescilli “…” markası ile davalının … tescil nolu “…” markasının 19. sınıfta ortak emtialarının bulunduğu, davacının … no ile tescilli “…” markası ile davalının … tescil numaralı “…” markasının 17. sınıfta aynı ve benzer emtialarının bulunduğu, söz konusu ürünlerin sadece bilinçli tüketiciye değil, aynı zamanda ortalama tüketicilere de hitap ettiği, ortalama tüketicilerin de bu emtiaları perakende olarak alıp kullanabileceği, dolayısıyla ortalama tüketicilerin böyle bir ürünü alırken dikkati ve ayıracağı zaman göz önüne alındığında, davalının söz konusu markalarının yukarıda belirtilen emtialar açısından kullanılmasının ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olabileceği, işbu marka hükümsüzlüğünün 08.01.2018 tarihinde açılmış olduğu, davalı adına TÜRKPATENT nezdinde 28.11.2013 tarihinde başvuru yapılmış olan ve … no ile 18.06.2015 tarihinde tescil edilen “…” markasının hükümsüzlüğü için açılan davanın, bu markanın başvuru tarihi 28.11.2013, başvurunun bültende yayın tarihi olan 12.02.2014 ile tescil tarihi olan 18.06.2015 tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmesinden önce 08.01.2018 tarihinde açılmış olduğu, davalı adına TÜRKPATENT nezdinde 14.06.2013 tarihinde başvuru yapılmış olan ve … no ile 20.10.2015 tarihinde tescil edilen … markasının hükümsüzlüğü için açılan davanın, bu markanın başvuru tarihi 14.06.2013, başvurunun bültende yayın tarihi olan 12.11.2013 ile tescil tarihi olan 20.10.2015 tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmesinden önce 08.01.2018 tarihinde açılmış olduğu, davalı tarafından sunulan faturalar incelendiğinde, davalının faturalardaki ilk kullanımının 2013 yılının 12. ayında olduğu tespit edildiğinden, bu anlamda da davanın bu ilk kullanım tarihinden itibaren 5 yıllık süre dolmadan önce 08.01.2018 tarihinde açılmış olduğu, uzun süre sessiz kalmak sureti ile hak kaybından söz edilemeyeceği, davalının, davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesi nedeni ile basiretli bir tacirin davalı marka ve faaliyetlerini bilmesi gerektiği (ve bilebilecek durumda olduğu) yönünde görüş bildirmişlerdir.3.bilirkişi heyetinde iki marka uzmanı bilirkişi ve bir inşaat mühendisi bilirkişi yer almış olup raporunda özetle; davacı şirket adına TPMK kayıtlarında tescilli herhangi bir marka bulunmadığı, davacı şirketin atıf yaptığı ve davaya dayanak yaptığı markaların dava dışı … (…) şirketine ait olduğu, bu şirketin de Fransız Kanunlarına göre kurulmuş bir anonim şirket olduğu, markaların … şirketine … (…) şirketi tarafından devredildiği, davacı tarafın bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu ve davaları açmaya ehil olduğu, davacının lisans anlaşması TPMK nezdinde şerh ettirilmiş olmasa da, inhisari lisanstan doğan hakları kullanmaya ehil olduğu, bu nedenle marka sahibinin açabileceği davaları da açabileceği, davacı tarafça davaya dayanak yapılan … ibareli markanın pek çok ülkede tescilli olarak korunduğu ve çok uzun zamandan beri kullanıldığı, çatı kaplamaları bakımından markanın ciddi bir bilinirliğe sahip olduğu, marka hakkında TPMK veya herhangi bir mahkeme tarafından alınmış bir tanınmışlık kararı bulunmamakla birlikte, markanın SMK 6/5 anlamında 17. sınıftaki mallar bakımından tanınmış marka sayılabileceği, “…” ibaresinin dava dışı … ve selefleri tarafından yaratılan bir marka olduğu, anlamsal olarak … ibaresinin marka vasfını taşıyan ayırt edici bir ibare olduğu, “…” ibaresi ile başlayan markaların farklı kişiler adına tescili iltibas değerlendirmesinde önem taşısa da “…” markasının harcıalem veya genel bir ibare olduğu anlamına gelmediği, “…” ibaresinin “tanınmışlığının” 17. sınıfı ve 19. sınıfı kısmen kapsadığı, davacı tarafın dayandığı markalar bakımından seri marka olgusunun var olduğu, dava tarihi, davalı markalarının tescil tarihleri ve davalının fiili kullanımının başladığı tarihler dikkate alındığında hükümsüzlüğü istenen marka bakımından hak düşürücü süre dolmadığından sessiz kalma yoluyla hak kaybından söz edilemeyeceği, davalının “…” markasını yoğun olarak kullandığı ve ilk kullanımın 2013 yılı Aralık ayına kadar gittiği, alan adının 23.08.2013’ten bu yana davalı adına aktif olduğu, kullanım neticesinde ayırt edicilik olgusu sadece SMK’nun 5/1-(b), (c) ve (d) bentleri ile sınırlandırılmış olduğundan, yoğun kullanım neticesinde ayırt ediciliğin söz konusu olamayacağı, davacı tarafın dayanağı markaların “…” ve “…”, davalı markasının ise “…” ibaresini ihtiva ettiği, “…” markasının ana markayı ihtiva etmekle birlikte “SEALSMART” gibi yeterince ayırt edici bir ibareyi ihtiva etmesi nedeniyle davalı markası ile iltibas değerlendirilmesinde dikkate alınmayacak derecede ana markadan uzaklaşmış olduğu, “…”, “…”, “…”, “…” gibi seri markalardan biri gibi değerlendirilmesi gerektiği, bilgilenmiş kullanıcının diğer unsurlardan bağımsız olarak bilinen bir marka olan “…” markası yerine “…” markasını koymayacağı, markalar arasında SMK 6/1 anlamında benzerlik bulunmadığı, davacı tarafın uzun süreli marka kullanımının “…” ibaresi ile sınırlı olması, bu marka bakımından da zaten eskiye dayalı tescil bulunduğundan ayrıca SMK 6/3 anlamında değerlendirme yapılamayacağı, davacı tarafın dayandığı markaların sahip olduğu sektörel tanınmışlık nedeniyle SMK 6/5 maddesinin uygulanabileceği, davalı adına tescilli … tescil numaralı markanın “Kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler. Yalıtım (izolasyon), dolgu ve tıkama malzemeleri (derz dolguları, contalar, o-ringler dahil )” bakımından kısmen, … tescil numaralı markanın ise 19. Sınıfta yer alan tüm mallar bakımından davacı tarafın dayanak yaptığı marka ile iltibas teşkil edebileceği ve hükümsüz kılınabileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
GEREKÇE Davacı, davalı adına tescilli … numaralı “…” markası ve … numaralı “…” markasının, lisans hakkı sahibi olduğu “…” markası ile iltibas oluşturduğu, tescilin kötüniyetli olduğu ve … markasının tanınmış marka olduğu iddiası ile markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı istinafında davacının dava açma hakkı olmadığını ileri sürmüştür. Davacı marka sahibi değil ise de; … markası yönünden dosyaya sunulan inhisari lisans sözleşmesi, markanın davacı yanca Türkiye’de kullanımına ilişkin deliller, faturalar dikkate alındığında davacının dava açmakta hukuki menfaati ve aktif dava ehliyetinin olduğu sabit olup bu yöndeki isteminin reddi gerekmiştir. Davalı, davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığını, davacının kötüniyetli olduğunu iddia etmiş ise de; markaların 11.05.2015, 18.06.2015’de tescil edildiği, davanın 08.01.2018 Tarihinde süresinde açıldığı, yasal süre içinde dava açılmasının kötüniyet olarak değerlendirilemeyeceği, davalının önceye dayalı hak sahipliğine ilişkin süresi içinde delil ibraz etmediği, süreden sonra sunulan delillerde ise en eski tarihli faturanın 03.12.2013 tarihli olduğu, alan adının 23.08.2013 Tarihinde alındığı dikkate alındığında sessiz kalma yolu ile hak kaybı oluştuğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece bu yöndeki itirazın reddine karar verilmesi yerindedir. Mahkemece alınan üç bilirkişi raporundaki ortak tespit; davacının dayandığı … markasının sektörde ciddi bir bilinirliği olduğuna ilişkindir. Davalı istinafında davacının markasının zayıf marka olduğunu, … kelimesinin cins adı olduğunu, davacının tekeline bırakılamayacağını mahkemenin bu yöndeki savunmayı değerlendirmediğini ileri sürmüş ise de; mahkemenin gerekçesinde … kelimesinin Türkçe karşılığı olmadığı, … Fransızca kelimesinin Türkçe’de dalgalı anlamına gelmekteyse de davacının … markasının kendine özgü ve ayırt edici marka olduğu, davalı tarafın dalgalı çatı kaplamaları için cins ve nitelik belirttiği savunmalarının yerinde olmadığına değinilmiş olup mahkemenin bu yöndeki gerekçesi yerindedir. Davacının delil olarak dayandığı …, …, …, …, …, …, … markalar seri markalar olup davalının davaya konu … markaları ile karşılaştırıldığında … şeklindeki ilk 4 harfin aynı olduğu, davalı markalarındaki … ibaresinin markaya ayırt edicilik katmadığı gibi davacının delil olarak dayandığı seri markalar, taraf markalarının aynı/benzer sınıfta tescilli olması, davalının … markalarının tescil tarihinde … markasının sektörde tanınmış olduğu dikkate alındığında markalar arasında benzerlik olduğu ve tüketici nezdinde seri marka izlenimi yaratarak karışıklığa sebebiyet vereceğine ilişkin kabul yerindedir. Davalı istinafında birinci bilirkişi raporundaki tespitlerin yerinde olmasına rağmen aksi yönde karar verildiğini ileri sürmüştür.İlk raporda … markasının tanınmış marka olduğu kabul edilmiş ise de, markanın hitap ettiği tüketici kesiminin bilinçli tüketici olduğu kabul edilerek markalar arasında iltibas olmayacağın görüşüne varıldığı, 2. Bilirkişi raporunda markanın hitap ettiği tüketici kesiminin perakende alım yapacak kişilerden de oluşabileceği dikkate alınarak karşıklığa sebebiyet vereceği yönünde rapor tanzim edildiği, 3.bilirkişi raporunda da davacı yanın dayandığı seri markalar, tescil sınıfları dikkate alındığında davalı markalarının davacı markasının serisi izlenimi yaratacağına da değinilerek karşıklığa sebebiyet vereceğinin açıklandığı görülmektedir. 1.bilirkişi heyeti raporundaki tespitler dosya kapsamına ve delil durumuna uygun olmadığından mahkemece 1.raporun hükme esas alınmaması yerindedir. Bununla birlikte davalı vekili 1.rapora göre müvekkilinin markasına ayırt edicilik kazandırdığının tespit edildiğini ileri sürmüş ise de; ilk rapordaki ve ek rapordaki bu hususun hangi delile dayandığının somutlaştırılmadığı, ilk rapor tarihine kadar davalının dosyaya delil ibrazına rastlanmadığı, 2.bilirkişi heyetinin raporunda ise bu yönde bir tespit bulunmadığı, raporlar arasındaki çelişkinin 3.rapor ile giderildiği görülmekle bu yönlerdeki itirazın da reddi gerekmiştir.Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin yatırılan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,-Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 16,50-TL istinaf masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.