Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/220 E. 2022/2013 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/220 Esas
KARAR NO: 2022/2013
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2020
NUMARASI: 2017/474 2020/332
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın … numaralı ve “Suni Süet Üretiminde Katlı ve Desenli Flok Yapıştırma Tekniği” başlıklı patent başvurusunda bulunarak, sektörde yurtiçi ve yurtdışında halihazırda kullanılmakta olan üretim tekniğinin patentini kendi adına haksız ve hukuka aykırı bir biçimde tescil ettirdiğini, Bu haksız patent tescilinin arkasından Davalı tarafın piyasadaki üreticilere noter kanalı ile ihtarnameler göndererek patent konusu teknik ile yapılan üretimin ve üretilen ürünlerin satışının durdurulmasını ihtar ettiğini ve yine piyasadaki bir takım üreticiler aleyhine savcılık nezdinde şikayetler yaptığını, Bu haksız takibatları sayesinde patent konusu teknikle üretildiği iddia edilen ürünleri hakkında arama ve el koyma kararı temin ettiğini, bu kararlan infaz ederek piyasada bulunan birçok tüketicinin ağır mahrumiyetler yaşamasına sebep olduğunu, Davacı tarafın 1999 yılından beri kullanmakta olduğu halde, haksız ve hukuka aykırı patent tescili ve ceza soruşturmaları ve el koyma kararı sonrasında üretimini tamamen durdurmak zorunda kaldığını, ilgili üretim tekniğini kullanan üreticilerin ne şekilde mağdur edildiğini tecrübe ederek herhangi bir haksız takibata maruz kalmamak bakımından flock on flock kapsamında yapılan üretimini tedbiren tamamen sonlandırdığını,Haksız şekilde zarara uğratılan piyasadaki üreticilerden bir tanesinin patent aleyhine açtığı hükümsüzlük davasının Türk Patent kayıtlan, taraflarca sunulan deliller, uzman görüşleri, bilirkişi raporları ve tüm deliller dikkate alınarak, ilgili patentin tekniğin bilinen durumundan aşikar bir seklide çıkarılabileceğive buluş basamağı aşılmadığına kanaat getirilerek, kabul edildiğini ve patentin hükümsüzlüğüne karar verildiğini, kararın temyiz üzerine Yargıtay tarafından onandığını, karar düzeltme talebinin de reddedildiğini, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2 008/81 E. 2013/360K sayılı dosya) Hükümsüzlüğü kesinleşmiş mahkeme karan ile sabit olan patent ile Davalı tarafın, Davacı tarafın bağlantılı ticari faaliyetlerini durdurduğunu ve maddi zarara uğramasına neden olduğunu, Davalı tarafın tescil başvurusunu kötü niyetli yapmış olmakla birlikte, patent sahibi olduğu süreçte de kötü niyetini sürdürdüğünü, Davalı tarafın tescil tarihinden önce tüm dünyada kullanılmakta olan tekniğin kötü niyetli olarak patentini aldığını savunarakBakırköy 1 FSHHM nce hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilen … tescil sayılı patent dolayısıyla davacının uğradığı zararın tazmini açısından, şimdilik 1000 TL belirsiz alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafın … başvuru numarası ile incelemeli patent hususunda 30.10.2003 tarihinde Türk Patente başvuruda bulunduğunu, başvurunun 21.07,2005 tarihinde yayımlandığını, başvurunun Türk Patent tarafından incelendiğini ve başvuru sürecinde gelen itirazların da patent başvurusunun hukuki statüsünü etkilemediğini, böylece 21.03.2007 tarihinde patent belgesi verildiğini, Davalı tarafın patent belgesine dayanarak ve haklı olarak patent konusu buluşu kullanan üçüncü kişilere karşı Kanun’dan kaynaklanan haklarım kullandığını, ancak anılan yaptırımların tamamının mevzuatın Davalı tarafa verdiği yetki çerçevesinde ve ölçülü olarak yapıldığını, Davalının iddiasının, mülga 551 Sayılı KHK’mn 131, Maddesi çerçevesinde hükümsüz kalan patent ile bağlantılı tazminat talebinden ibaret olduğunu, KHK’nin yürürlükten kaldırılması nedeniyle hükme esas alınamayacağını, davacı tarafın kötü niyet ve tazminat iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, incelemeli patent alınmasının kötü niyet göstermediğini, aksine patentin otorıtelerce incelenmiş olduğunu gösterdiğini, SMK M.139/2 uyarınca “patentin hükümsüz sayılmasından önce, bir patent tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış” kararların tazminat kapsamında ileri sürülemeyeceğini, Haksız fiil şartlarının bulunmadığını, Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre tescilli olduğu sürece patentin kullanılmasının haksız rekabet teşkil etmediğini ve tazminat yükümlülüğü de doğurmayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 10/11/2020 tarihli, 2017/474E.-2020/332K. Sayılı kararı ile; “… davalının incelemeli patent sisteminde alınan araştırma raporları ve uzun bir tescil prosedürü sonucu kurum tarafından yapılan işlemler, inceleme yaptırma, görüş alma, rapor aldırma, ilan gibi işlemlerinin yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapıldığı, incelemeli patent belgesi verilmesi için gerekli koruma şartlarının varlığı kabul edilip incelemeli patent belgesi verildiği gözetildiğinde davalının kötüniyetine delalet eden herhangi bir delile rastlanmadığı, Davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile ilgili davalı eylemi arasında denetlenebilir uygun illiyet bağını gösterir irtibat kurmanın sunulu delillere göre mümkün bulunmadığı gözetilerek hükme dayanak alınan her iki rapor kapsamı da dikkate alınarak davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; incelemeli patent başvurusu yapılmasının doğrudan doğruya kötü niyeti bertaraf ettiği sonucuna varılayamacağını, somut uyuşmazlığın şartları incelenmeden kötü niyet konusunda bir değerlendirmede bulunulamayacağını, uyuşmazlık konusu patentin “yenilik” ve “tekniğin bilinen durumundan türetilememe” unsurlarını sağlamadığını, davalı şirketin bildiği veya bilebilecek durumda olduğunu, somut olayda dava kapsamında dinlenilen tanıkların ifadelerinden anlaşılacağı üzere uyuşmazlık konusu tekniğin gerek yerel gerekse global anlamda uzun zamandan beri bilindiği ve uygulandığının anlaşılacağını, tanıklar …, … ve …’in bu beyanlarının yenilik ve tekniğin bilinen durumundan türetilememe unsurları açısından oldukça dikkat çekici olduğunu, davalı tarafın piyasaya yönelik agresif tutumu ve bu tutumun altında yatan strateji bizatihi kötü niyetine delalet ettiğini, davalı yanın patentini aldığı tekniğin hükümsüzlüğüne dair Bakırköy ve İstanbul FSHHM’lerde toplam 12 farklı kişi tarafından açılan davalar bulunduğunu, davalı yanın piyasada tekelleşmeye yönelik hareketlerinin bulunduğunu, İstanbul 2. FSHHM’nin 2016/224E. Sayılı dosyasında düzenlenen raporda bu konuda tespitler bulunduğunu, konu ile ilgili bilirkişi raporunda finansal tabloların incelendiğinde bu durumun daha net görüleceğini, müvekkilinin tazmini gereken zararına dair uygun illiyet bağı kapsamında yapılan değerlendirmelerin eksik bir biçimde yapıldığını, somut olayın koşulları hem fiili zarar hem de mahrum kalınan karın tam olarak tespit edilmesine elverişli olmadığını, dolayısıyla zararın oluşumu tespit edildiği takdirde bu zararın meblağını hakimin kendisine TBK madde 50/2’de tanınan takdir yetkisini kullanarak belirlemesi somut olayın koşulları çerçevesinde her iki taraf açısından da daha hakkaniyetli olacağını bildirmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin davanın reddine karar verdiğini fakat mahkemece e “Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” yönelik hüküm kurulduğunu, ancak yürürlükte bulunan 2020 yılı AAÜT uyarınca Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde takip edilen davalar için 4.910,00TL ücret takdir edildiğini, mahkeme tarafından vekalet ücreti yönünden kurulan hükmün hatalı olduğu ve kaldırılması gerektiğini bildirmiştir.
DELİLLER: Davalıya ait … numaralı patentin buluş başlığının “suni süet üretiminde katlı ve desenli flok yapıştırma tekniği” olduğu görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 17/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda; “…Dosya kapsamında davalının incelemeli patent siteminde de alınan araştırma raporları ve uzun bir tescil prosedürü sonucu incelemeli patent belgesi verilmesi için gerekli koruma şartlarının varlığı kabul edilip incelemeli patent belgesi verildiği gözetildiğinde davalının kötüniyetine delalet eden herhangi bir delile rastlanmadığı, Davacının uğradığı zarar ile ilgili davalı eylemi arasında denetlenebilir bir irtibat kurmanın mümkün olmadığı…” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda; “…Davalı tarafın, incelemeli patent sistemi ile uluslararası araştırma ve inceleme otoritelerinden alman raporlar doğrul tuşunda tescil edilen bir patent için kötü niyetle başvuru yaptığını ve başvuru sürecini devam ettirdiğini gösteren herhangi bir delilin dosya kapsamında bulunmadığı, davalı tarafın güncel durumda buluş basamağına sahip olmadığı için hükümsüz kılınan patente dayalı olarak, tescile güvenip yaptığı fiillerin, kötüniyetli olarak değerlendirîlemeyeceği sonucuna varılabileceği…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı tanığı … 02.03.2018 tarihinde Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dinlenmiştir. Tanık … ifadesinde; kendisinin davalı … Tic A.Ş.’de 1996-2005 yılları arasında üretim şefi olarak çalıştığı, davaya konu üretim tekniğinin 1990 lı yıllardan beri tekstil sektöründe kullanıldığını, davalı şirketin patentini aldığı “Flock on Flock” tekniğinin ve bu üretim için kullanılan makinenin uzun yıllardır sektörde bütün üreticiler tarafından bilindiğini ve kullanıldığını , üretim yaptıkları makineyi yurdışından satın aldıklarını , davalı şirket sahibi ve yöneticilerin de bu tekniğin yeni bir teknik olmadığını bildiklerini” beyan etmiştir. TANIK … Mahkeme huzurundaki beyanında:”..ben davacı firmada 2000 yılında işe girmiştim … ibareli ürün üretimi 2001 yılından 2003 yılına kadar üretim yapılıyordu davacıya yönelik dava açılınca üretimi durdurduk bu teknik kimyasal yapıştırma tekniğidir bu nedenle işçiler çıkarmak zorunda kaldık elimizde yurtdışından gelen hammeddeler vardı elimizde kaldığı için kullanamadık aldığımız siparişleri yetiştiremedik yurtdışına mal gönderemedik siparişler iptal olduğu için müşteri kaybettik ,Ayrıca yapıştırma tekniği 1990 yılından beri yurtdışında bir çok ülkede var olan bir tekniktir , ayrıca bu tekniği piyasadaki bir çok firma bilmektedir , ben makinenin başında bulunan amir pozisyonunda çalışıyordum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanık … mahkekememizdeki beyanında”…ben 1999 – 2015 yılları arasında flokser firmasında kalite kontrol sorumlusu ve üretim departmanında farklı görevlerde çalıştım. Davalı ürün geliştiren bir firmadır, patent araştırması yapıldı, daha sonra patent sürece başladı, patentli üretim yapıldı, patentin kamuya sunulma tarihini bilmiyorum , … bilinen bir teknik değildi, davalı uzun bir araştırma sonucunda makinelerle birlikte bu araştırmayı yaptı, teknik tamamen davalı tarafından gerçekleştirilmiştir ,ben işe girdiğimde döşemeliğin … alanında bu teknik kullanılıyordu, floklama tekniği evrensel bir tekniktir ancak bu … tekniği farklı bir yöntemdir, davalı bu tekniği geliştirdiğinde diğer şirketler benim bildiğim kadarıyla bilmiyorlardı, ayrıca bizden ayrılan elemanlar teknik geliştikten sonra diğer firmalarda davalıya ait tekniği kullandığını duymuştum “ şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanık …’in ise mahkeme huzurundaki beyanında:”.. ben 2002 yılında davalı firmada işe başlamıştım, üretim mühendisi olarak çalışıyordum, ben geldiğimde … kullanılıyordu, benim de içinde bulunduğum yaklaşık 7-8 kişilik arge ekibi çalıştık ve ulaştığımız sonucun ne Türkiyede ne de dünyada daha önce var olmayan bir teknik olduğunu tespit ettik, bu tekniği arge çalışması sonucunda ekip olarak patent dosyasını hazırladık, 2003-2004 yılları gibi patent dosyasının hazırlandığını hatırlıyorum, arge ekibi uzmanlardan da görüş almıştı, bu çalışma yaklaşık 3 yıl sürdü, patent şirket sahibi üzerine oldu, ayrıca yaptığımız diğer arge çalışmalarıyla da en çok patent başvurusu yapan firma olarak biliniyorduk “ şeklinde beyanda bulunmuştur.
GEREKÇE: Dava, tazminat davasıdır. Davacı tarafça davalının patentine dayalı olarak davacının ticari faaliyetlerini durdurduğunu ancak açılan hükümsüzlük davası sonucu davalının patentinin hükümsüzlüğüne karar verildiğini, davalının eylemleri sonucu zarara uğranıldığı iddia edilmiş, davalı tarafça davanın reddi savunulmuştur. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinafının değerlendirilmesi, davalıya ait patentin hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de söz konusu patentin incelemeli patent olduğu, davalının patent tescilinde ve tescilli patentine dayalı olarak davacıya karşı eylemlerinde kötü niyetli olduğu hususunun usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, somut olay bakımından tazminat koşullarının gerçekleşmediği, bu hususların alınan bilirkişi raporları ile de sübuta erdiği, tanık beyanlarının hükme esas alınmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf talebi vekalet ücretine yöneliktir. Karar tarihindeki AAÜT’nin 13/2 maddesi gereğince hükmedilecek vekalet ücreti kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğinden davalı yararına 1.000,00 TL vekalet ücreti hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE, 2-Davacının istinafı yönünden alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalının istinafı yönünden alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Tarafların gider avanslarından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/11/2022