Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/219 E. 2021/2029 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/219 Esas
KARAR NO: 2021/2029 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2020
NUMARASI: 2013/128 E., 2020/134 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 1996 yılından başlayıp 2012 yılı sonuna kadar kesintisiz devam eden ve reklam hizmetleri sağlanmasını konu alan ticari bir ilişki kurulduğunu, bu süreçte birbirini izleyen reklam kampanyalarıyla … ürünlerinin belirli bir konsept içinde tanıtımının amaçlandığını, bu çerçevede müvekkili tarafından oluşturulan konseptin bir sanayi kuruluşu olan davalının “…”ne dönüştürülerek tüketicinin algısına sunulması olduğunu, ilişkinin sonunda bu konseptin gerçekleştiğini, ve tüketici belleğinde yerleştiğini, … oluşturulurken 3 boyutlu animasyon ve çizgi film gibi farklı film tekniklerinin kullanıldığını, 1996 yılından bu yana süre gelen reklamların tümünün birbirine bağlı, bir dizinin bölümleri gibi bağlantılı ve ortak unsurlara sıkı sıkıya sadık kalınarak hazırlandığını, böylelikle … konseptinin reklam filmleri, afiş, slogan ve diğer her türlü reklam aracıyla somutlaştırılmış olup eser niteliğine büründüğünü, konsept dahilinde somutlaştırılan kurgusal bir çiftliğin sunulması ve …’ın ürünlerinin kaynağının bu çiftlik olarak gösterilmesinin … konseptindeki hususiyeti ifade ettiğini, ancak davalı … AŞ’nin müvekkiline ait olan bu eseri diğer davalıya yaptırdığı reklamlarda haksız olarak kullandığını, müvekkilinin … konsepti üzerindeki hak sahipliğini davalı …’a devretmediğini, hazırladığı reklamların her bir mecrada yayını ve umuma iletimi için …’tan telif ücreti aldığını, bu telif ücretinin her bir mecradaki net yayın bedelinin % 10 tutarında olduğunu, bu tutarın faturalarda komisyon olarak adlandırıldığını, yani müvekkilinin reklamlar üzerindeki mali hakları kendisinde tuttuğu için 17 yıllık süreç boyunca ayrı bir telif ücreti aldığını, müvekkilinin davalı … ile arasındaki ilişki sona erdikten sonra kendisine ait olan reklam konseptinin ve filmlerinin kullanılmaması konusunda ihtar gönderdiğini, ancak … konseptinin dava konusu diğer reklam ajansları tarafından hazırlanan yeni reklam filmlerinde kullanıldığını, buna göre davalılar arasındaki ticari ilişkide davalı … tarafından diğer davalıya yaptırılan “…” ve “…” reklam filmlerinde … konseptinin kullanıldığını, ayrıca başka firmalara da yaptırılan reklam filmlerinde … konseptinin tamamen veya kısmen kullanıldığını, davalıların kötü niyetli olduklarını, bu hususun son günlerdeki marka tescil başvurularında kendisini gösterdiğini, davalı …’ın müvekkilinin yaptığı reklamlarda kullanılmış olan ..’ni marka tescil başvurusunda kullandığını, ayrıca … ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğunu, yine “…” sloganının marka olarak tescili için başvuru yapıldığını, davalıların eylemlerinin FSEK kapsamında ve haksız rekabet hükümlerine göre hukuka aykırı olduğunu belirterek müvekkilince oluşturulan … konseptinin davalılar tarafından haksız olarak kullanılmasına ilişkin eyleminin hukuka aykırılığının tespitine, davalıların bu eylemlerden men edilmesine, durumun refine, HMK’nun 107.maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …vekili; davacının davasına dayanak yaptığı … konseptinin eser niteliğinin bulunmadığını, konseptin tek başına fikir olarak korunamayacağını, bir çok süt firması tarafından bu konseptin kullanılmakta olduğunu, konseptin davacının hususiyetini taşımadığını, davacının hak sahibi olduğunu kanıtlaması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı …vekili; davacının iddia ettiği … konseptinin FSEK bağlamında eser sayılamayacağını, davacının bu konsept üzerinde herhangi bir hak sahipliğinin de bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporlarına göre; ” davacının dava konusu … konsepti üzerinde hak sahibi olduğu hususunun ispat edilemediği, davalı …’ın siparişi ile oluşturulan reklamlarda kullanılan soyut reklam düşüncelerinin eser koruması elde edemeyeceği, yapılan çalışmaların sahibinin hizmet alan davalı … firması olduğu, reklamların tüm haklarının geçmişte ve gelecekte davalı …’a ait olduğu, kaldı ki reklamların hususiyet taşımadığı, reklam veren ile reklam ajansı arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğu, eser sözleşmelerinde ücretin bir defaya mahsus verilip verilmediğinin bir öneminin olmadığı, ilişki bittikten sonra söz konusu … konseptinin kullanılmasının mümkün olduğu ve ajansın ek bir ücret isteyemeyeceği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sona ermesinden sonra bu reklamların davalı tarafından kullanılmasının hukuka aykırı olmadığı, dolayısıyla somut olayda gerek FSEK’ten gerekse haksız rekabetten kaynaklanan bir ihlalin bulunmadığı ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca mahkemenin kararını büyük bir gaf niteliği taşıyan son rapora dayandırdığını, raporda kendisini FSEK uzmanı – Sektörel Bilirkişi olarak tanıtan bilirkişinin Fikri Hukuku adeta tepetaklak ettiğini, raporda komik cümleler kullanıldığını, raporun baştan hatalı yazıldığını, mahkemenin de bu raporu esas aldığını, bilirkişilerin reklam ilişkisinde hakların kime ait olduğunu dahi bilmediklerini, bütün hakların alıcıya ait olduğunu ileri sürdüklerini, bu hususun raporun değişik yerlerinde dile getirildiğini, oysa bugüne kadar alınan tüm raporların tartışmasız olarak aksi sözleşmeyle kararlaştırılmadığı sürece reklamın sahibinin reklam ajansı olduğunu tespit ettiğini, buna göre taraflar arasında görülen dava dosyalarındaki raporlar dikkate alındığında özellikle İstanbul 4. FSHHM’nin 2013/105 E.sayılı dosyasında alınan 30/05/2014 tarihli raporun 5.sayfasında da belirtildiği üzere reklam ajansı tarafından üretilen eserlerin sahibinin ajans olduğunu, yine İstanbul 4. FSHHM’nin 2013/105 E.sayılı dosyasında alınan 03/11/2014 tarihli raporun 6. ve 9.sayfalarında eser üzerindeki hakkın davacıya ait olduğunun belirtildiğini, yine İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/118 E.sayılı dosyasında alınan 20/05/2014 tarihli raporun 11. ve 14.sayfalarında reklamlar üzerindeki hakların reklam ajansına ait olduğunun ve reklam filmlerinin davacıya ait olduğunun belirtildiğini, yine İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/118 E.sayılı dosyasında alınan 24/10/2014 tarihli raporun 6. ve 7.sayfalarında … konseptini meydana getirenin davacı reklam ajansı olup mali hakların sahibinin de davacı olduğu ve hakların devrine dair belgenin dosyaya sunulmadığının belirtildiğini, yine İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/118 E.sayılı dosyasında alınan 23/03/2015 tarihli raporun 7.sayfasında reklamın yapanın eseri olduğu, reklam verenin sözleşme süresince reklamı yayınlama ve kullanma hakkı bulunduğu, dosyada reklam veren tarafından davacı ajansın ürettiği reklamların tüm haklarının satın alındığı yolunda belgenin mevcut olmadığı yolunda görüş belirtildiğini, yine İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/128 E.sayılı dosyasında alınan 22/04/2014 tarihli raporun 5.sayfasında reklam ajansı tarafından üretilen eserlerin mali haklarının sahibinin de reklam ajansı olduğu yolunda görüş belirtildiği, İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/128 E.sayılı dosyasında alınan 24/10/2014 tarihli raporun 8. ve 11.sayfalarında reklamın sahibinin reklam ajansı olduğu, hak sahibinin davacı olup mali hakları devretmediği, … konsepti eserinin sahibinin davacı olduğu yolunda görüş belirtildiğini, İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/128 E.sayılı dosyasında alınan 24/03/2015 tarihli raporun 7 ve 8..sayfalarında da … konseptinin sahibinin davacı olduğunu, davacının izni olmadan kullanılmasının telif hakkı ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davalı …’ın izin almadan bu konsepti kullanamayacağı yolunda görüş belirtildiğini, oysa hükme esas alınan raporda ise bilirkişinin eser, eser sahipliği, fikri haklar ve reklam konularında bilgi sahibi olmadığını, reklamı eser olarak değil satılıp alınabilen bir mal olarak gördüklerini, ayrıca doktrinde de reklam sahibinin reklam yapan ajans olarak görüşler bulunduğunu, ayrıca … konseptinin hususiyet taşıyan bir konsept olup eser niteliğine haiz olduğu hususunun bir çok bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, bu durumun İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/118 E.sayılı dosyasında yer alan 20/05/2014 tarihli ve 27/10/2014 tarihli raporlarında dile getirildiğini, yine İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/128 E.sayılı dosyasında alınan 27/10/2014 tarihli bilirkişi raporunda da aynı görüşün belirtildiğini, ayrıca İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/118 E.sayılı dosyasında alınan 24/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda ve İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/128 E.sayılı dosyasında alınan 24/03/2015 tarihli raporda ve İstanbul 4. FSHHM’nin 2013/105 E.sayılı dosyasında alınan 03/11/2014 tarihli raporda benzer görüşlerin belirtildiğini, belirtilen bu raporların mahkemenin hükme esas aldığı raporun adeta davalının avukatı gibi keskin ve dayanaksız cümlelerle hazırlandığını ve raporun bilimsellikten uzak olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkili tarafından yapılan reklamların hususiyet taşıdığını, bilirkişinin aynı unsurlar içeren yabancı reklamlar bulunduğunu ileri sürerek hususiyet taşımadığını belirttiğini, bu bağlamda … reklamlarında insanlaştırılmış siyah beyaz inek görsellerinin 2004 yılında kullanılmaya başlandığını, mahkemenin ilgili internet sitesine girerek her bir filmin incelenmesini, reklam filmleri içinde yer alan yapım yıllarının tek tek tespitini istediklerini, bu filmlerin içinde reklamın hangi yılda yapıldığı bilgisinin yer aldığını, davalı tarafın cevap dilekçesinde yer verdiği film karelerinde yapım yıllarını içeren görüntülere yer verilmediğini, gerçek durumun mahkemeden izlenildiğini, ilgili reklam filmlerinde … sloganlı ilk reklamların 2004 yılında yapılmaya başlandığını, ayrıca davalı tarafın cevap dilekçesinde yer alan 14, 16, 17 ve 20.resimlerin 2000 yılında yapıldığını ileri sürdüğünü, oysa müvekkilinin … Konsepti’nin 1996 yılında meydana getirdiğini, buna göre yabancı bir firmanın müvekkilinden esinlendiğinin ortaya çıktığını,, yine … reklamlarında da siyah beyaz inek görseli kullanılmış ise de, bu firmanın da reklam filmlerinin 2010 yılından sonra yapıldığının anlaşıldığını, firmanın 2010 yılı öncesi reklamları incelendiğinde ise sadece 1-2 reklamın 1-2 karesinde inek yer aldığını, müvekkilinin buzağı temalı reklam filmini ilk kez 2000 yılında yaptığını, bu durumun faturalarla ortada olduğunu, davalının savunmasında belirttiği … Firmasının ise 2012 yılında yaptığı reklamlarda müvekkilinin 2000 yılında yaptığı reklamdan alıntı yaptığını, yine … firmasının ise reklamının mevcut davayla bir ilgisinin olmadığını, bu firmanın reklamının bira reklamı olduğunu, daire tarafından yetkin kişilerden rapor alınmasını istediklerini, ayrıca davada tartışma konusu olan hususun Türk Fikri ve Sınai Haklar Hukuku çerçevesinde bir reklam filminin “eser niteliği” ve “eser sahipliği” kavramlarına ilişkin olduğunu, bu hususun uzman hukukçular tarafından değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunu, daha önce belirttikleri raporlarda reklam filminin eser niteliğinde olduğu ve sahibinin de reklam ajansı olduğu yönünde açık ve net tespitler yapıldığını, ancak hükme esas alınan raporda yer alan hukukçu bilirkişinin de sektör bilirkişisinin görüşleri doğrultusunda tespitlerde bulunduğunu, hükme esas alınan raporun soyut ve subjektif kanaatlerle hazırlandığını ve yetersiz olduğunu, bu nedenle daha önce konu ile ilgili akademik çalışmalar yapmış reklam filmleri ve kampanyalarının hukuki niteliği üstüne değerlendirme yapabilecek bilgi ve donanımda Fikri Haklar Hukuku nosyonuna sahip hukukçu bilirkişilerin yer aldığı bir heyet tarafından bu ihtilafın tartışılması gerektiğini, konuyla ilgili üniversitelere yazı yazılarak belirtilen alanlarda çalışmaları bulunan hukukçu akademisyenlerin tespitiyle uzman bir bilirkişi heyeti oluşturulup hükme esas alınabilecek nitelikte bir rapor hazırlanması gerektiğini ileri sürmüştür. Dosya içinde bulunan İstanbul 4. FSHHM’nin 2013/105 E.-2015/128K.sayılı ilamının incelenmesinde; davacının iş bu davanın davacısı, davalının ise … AŞ olup, davacının huzurdaki davaya benzer iddialarla … Konseptini oluşturduğu, davalının ise … firmasına yaptığı … reklam filmi ve … Açık Hava Atışı filminde müvekkilinin … Konseptinin unsurlarının kullanıldığı ve müvekkilinin haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek reklam faaliyetlerinde bulunmasının meni, durumun refi ile maddi ve manevi tazminat talep ettiği, yargılama sonunda … Konsepti üzerinde davacının herhangi bir eser sahipliğinin söz konusu olmadığı, bu reklamlarda yer alan unsurların yurt dışında süt ve süt ürünleri sektöründe başka şirketler tarafından daha önceki yıllarda yayınlanmış örnekleri bulunan jenerik unsurlardan ibaret olduğu, dava dışı … Şirketi’nin siparişi ile oluşturulan reklamlarda kullanılan soyut reklam düşüncelerinin eser koruması elde edemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 03/05/2016 tarihinde onandığı, karar düzeltme talebinin ise aynı daire tarafından 08/03/2018’de reddedildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/04/2014 tarihli bilirkişi raporunda; “bir süt firmasının reklamlarında “…” ögesinin kullanmasının özgün bir düşünce olmadığı, davacının “…” şeklinde tanımladığı konsepti dünyada yaygın olarak kullanılan bir unsur olduğu, dava konusu reklam konseptinin sahibinin hususiyetini taşımaması ve ayırıcı unsur taşımaması nedeniyle eser niteliğinde olmadığı, davacının konsept üzerinde hak sahibi olamayacağı, ancak; yıllar içinde üretilmiş her biri eser niteliğinde olan reklam filmleri, afiş, billboard, radyo spotları, etiket, broşür vb. grafik tasarım ürünleri üzerinde hak sahibi olabileceği, davacının reklam filmlerinin, senarist, yönetmen, icracı sanatçı, özgün müzik bestecisi, animatör, bağlantılı hak sahibi gibi sair hak sahiplerinden haklarını devraldığını gösterir belge sunulmadığı, davacı tarafından yaratılmış olan reklamlara ilişkin hakların davalı …’a devredildiğine dair bir belge bulunmadığı, davacı … tarafından hazırlanan “…” ve “…” ürünlerine ait reklam filmleri ile Davalı … tarafından hazırlanan filmler arasında benzerlikler olduğu, bu benzerliklerin bir tecavüz veya izinsiz kullanım sayılıp sayılmayacağının mahkemenin takdirinde olduğu, bir tecavüzün takdiri halinde “…” film için 5.000.-TL. “…” filmi için 10.000.-TL. tazminat ödenmesi gerektiği kanaatinde olunduğu, manevi tazminat talebinin mahkemenin takdirinde olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/10/2014 tarihli bilirkişi raporunda; “”…’ni” sadece ve sadece mavi gökyüzü, yeşil çimenler ve inekler olarak nitelendirmenin ve bu seviyeye indirgemenin çok sığ bir bakış açısı olacağı, tüm Süt ve Süt ürünleri firmaları, rektamlarında aynı konsepti, aynı mekanı, aynı çizgi animasyonları vs. kullansalardı, o zaman piyasada “…” gibi “…”, “…” vs. olacağı ve aynı sektörde bir firmanın diğerinden hiçbir farkı kalmayacağı, …’nin …’ın “marka konseptinin” somutlaşmış hali olduğu, konseptin belirlenmesinde davalı …’nin vermiş olduğu brieflerden “FİKİR” alınmış olabileceği, ancak davacı tarafın zihinsel ve bedensel emekleri, bu işe zaman ayırmaları ve yaratıcılıkları sonucunda “ŞEKİLLENMİŞ” ve “SOMUT HALE” geldiği, … Konsepti’nde eserin sahibine özgü anlatım, yöntem ve biçim özgünlüğünün mevcut olduğu, verilmiş olan hizmetlerin (fotograf çekimleri, video çekimleri, 3D animasyonlar, çizgi animasyonlar, görsel/endüstriyel tasarımlar, vs.), FSEK’te sayılan eser gruplarından güzel sanatlar (görsel tasarımlarla) ve/veya sinema eserleri (reklam filmleriyle) kapsamına girdiği, ve gerek outdoor reklamlarda, gerek radyo reklamlarında gerek TV reklamlarında yayınlanarak gerekse de basılı medyada yer alarak alenileştirildiği, davacı tarafından işlenip vücuda getirilen “…’nin”, bu konsept çerçevesinde görsel ve/veya işitsel öğeler kullanılarak yaratılmış reklamlar silsilesinden oluştuğu, bu özelliklerinden ve yukarıda arz edilen sebeplerle yaratıcısının hususiyetini taşıyan “…’nin” bir eser olduğu, reklamcılık sektöründe, reklamın yaratıcısının mali haklarını bir sözleşme ile devretmediği sürece, reklamın sahibi reklam ajansının olduğu, reklam ajansının, bazen çalışanları arasında iş bölümü yaparak, bazen de eseri oluşturacak farklı görevlerdeki kişileri bir araya getirerek bu hakları kullanma yetkisine sahip olduğu, fatura delillerinin de gösterdiği şekilde …’ni yaratanın davacı taraf olduğu ve bu sebeple eserin sahibi olduğu, ayrıca davalıların delilleri arasında, davacının eserler üzerindeki her hangi bir hakkını davalıya devrettiğine dair bir belge sunulmadığı, davacının yönetmen, senarist, özgün müzik bestecisi, animatör gibi bağlantılı hak sahiplerinden hakları devraldığına dair herhangi bir belgenin dosyada mevcut olmadığı, ancak reklam sektöründe ve reklam ajansı sahibi/ortağı, ajans çalışanlarına görevlendirme yapabileceği ya da ajans dışı kişi ve/veya kurumlarla da çalışabileceği, başka bir deyişle, her reklam ajansı bünyesinde animatör, besteci, oyuncu ve/veya dublaj sanatçısı, hatta yönetmen bile bulundurmak zorunda olmadığı ancak şartlar bu elemanları gerektirdiğinde dışarıdan bu elemanları kiralayabileceği veya dışardan bu elemanlara iş verebileceği, reklam sektöründe bağımsız çalışan (freelance) pek çok kişi olduğu, bu sebeple bu çalışanların ücretlerini, ayrıca fatura edilebileceği, bununla birlikte, davalının da dilekçesinde belirttiği üzere, bir reklam ajansında yaratılan reklamlar üzerindeki hakların ajans sahibi tarafından kullanılacağı, davalı tarafların dava konusu eserlerin başka kişi ve/veya kurumlar tarafından yapıldıklarını iddia etttikleri ancak bu iddialarını destekleyecek delilleri dava dosyasında sunmadıkları, dolayısıyla reklam filmlerinin, davacının kendi çalışanı olmayan kişiler tarafından yapıldığını gösterir bir belgeye rastlanılamadığı, hiç kimsenin kendisine ait olan bir şey için telif bedeli ödemeyeceği, ancak davalının, taraflar arasındaki iş ilişkisi devam ettiği sürece, itirazsız, telif bedelleri ödediği, davaya sunulmuş patent belgeleri incelendiğinde, “…” marka tescil başvurularının, taraflar arasındaki iş ilişkisi bittikten sonra (22.02.2013 tarihinde) yapıldığının görüldüğü, dava dosyasında yer alan yabancı reklamlar ile davacının yarattığı reklamlar arasında şekil itibariyle benzeşmeler söz konusu olduğu, ancak reklamların konseptleri ve senaryoları açışından benzerlik bulunmadığı, dava dosyasında yer alan yabancı reklamların, internet üzerinden yapılan araştırmalar sonucu, Türkiye’deki reklamların yayınlandığı tarihten sonra yayınlandığının görüldüğü, “…”“ markalı ürüne ilişkin reklam filminde kullanılmış karikatürün davalının iddia ettiği gibi … tarafından karikatürize edildiği, davalı …’nin ayrı bir sözleşmeyle karikatürist ile anlaşma imzaladığı (… ile … arasındaki 13.10.2003 ve 22.10.2007 tarihli sözleşmeler), dolayısıyla bu karikatürün mali haklarının ve kullanım haklarının Davalı …’nin olduğu, fakat karikatüristin tasarladığı karikatürün 2 boyutlu olduğu, bu reklamda kullanılmış olan karakterin ise ilk önce 3 boyutlu hale davacı tarafından getirildiği ve işbu reklamda kullanıldığı, dolayısıyla yine davacının bu iş üzerinde hakkı ve emeğinin mevcut olduğu, her iki “…” ve “…”” reklamlarında kullanılmış olan bazı öğe ve unsurların neredeyse ayniyet derecesinde olması, yeni reklam ajansının projeye her hangi bir yenilik katmadığı, insan zihninde reklamların bir birinin devamıymış gibi algılanabileceği gerekçeleriyle, işbu bazı öğelerin izinsiz kullanıldığı ve dolayısıyla davacı …’nin haklarını ihlal ettiği kanaatini uyandırdığı, zaten davalı …Ş.’de davalı … ve dava dışı … ajanslarıyla sözleşme akdederken bu noktaları şartnameye koydurduğu, ayrıca kendi hazırladığı iş bu sözleşmelerde de yapılmış işleri “eser” olarak nitelendirdiği, www…com.tr internet sitesinde yer alan bütün reklam filmlerinin ayrı ayrı izlenilerek ancak görsel, işitsel ve mantıksal olarak eski ve yeni reklamlar arasında farklı, dikkat çekici değişime rastlanılamadığı, sektördeki ücretler hakkında, 2001 yılından beri, hiçbir kurum/kuruluş sabit bir tarife yayınlamadığı, çünkü reklam piyasasının çok geniş bir yelpazeye sahip bir hizmet sektörü olduğu, bununla birlikte ne tür bir reklamın, ne şartlar altında, hangi ajansa yaptırılmış ve hangi kanallarda (Radyo-TV açısından), hangi yayın kuşağında, kaç saniye yayınlandığı, hangi yazılı basın kurumunda, hangi ebatta ve hatta hangi tip kağıda basılı olduğuna kadar pek çok unsurun bu tarifeyi değiştirdiği, ancak 17 yıllık ticari ilişki göz önünde bulurndurulduğunda, harcanan emek, zaman vs. düşünüldüğünde, ortaya çıkarılmış işler de değerlendirildiğinde, takdirin mahkemeye ait olmak kaydıyla en aşağı 10.000,-TL talep edilebilmesinin piyasa rayiçleri dahilinde olduğu, ayniyet derecesindeki benzerliklerde kendi içinde değerlendirildiğinde “…” reklamındaki benzerliğin “…” reklamına kıyasla daha az benzerlik içerdiği için asgari 10.000,-TL, “…” reklamında ise hem “…” görüntüsüyle başladığı, hem anime edilmiş inek bire bir aynı olduğu hem de her ikisi de mekan ve oyuncu karakterlerindeki ciddi benzerlikler sebebiyle, yine takdirin mahkemeye ait olması kaydıyla 20.000,-TL tazminat talep edilebileceği kanaatinde olunduğu, manevi tazminat tamamen mahkemenin kanaatinde olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 23/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda; “bütün … filmlerinde 1995 yılından beri davacı taraf Güzel Sanatlar tarafından yaratılan ve o günden 2012 yılına kadar geliştirilerek süregelen reklamlardaki ana temalar, görsel kodlar, mood’lar neredeyse tamamında geçmişte yazılmış sloganlar, Güzel Sanatlar ajansıyla …’ın arasındaki sözleşme bittikten sonra davalı taraf … tarafından yayınlatılan reklamlarda kullanıldığı, bunların, sloganlar açışından; …, …, …, …, …, …, … sloganları olduğu, (görsel olarak da) … ve …, … imgeleri olduğu, bu imgelerin Güzel Sanatlar Reklam Ajansı’nın FSEK kapsamında korunması gereken hakları olarak kabul edilmesi gerektiği, yine davacı tarafın Güzel Sanatlar’ın … markası için yaptığı reklamdaki ögeleri ile yer yer senaryo ve ana şablonun … ajansının yaptığı … ve … reklamlarında kullanıldığı, davalıların dava tarihine kadarki süreç için … ve … reklamlarına ilişkin davacıya ödenmesi gereken telif bedelinin 28.012,10-TL olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 19/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “dava konusu … reklam konseptinin FSEK kapsamında eser mahiyetinde olmadığı, eser mahiyetinde olmayan bu konseptin davacı ile davalılardan … AŞ. Arasındaki ticari ilişkinin sona ermesinden sonra …’ın kendi ürünlerinin reklam ve tanıtımları ile ilgili olarak kullanılmasında hukuka aykırılık olmadığı, bu kullanımlar sebebiyle davacının ek bir ücret talep hakkının doğmayacağı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, eser üzerindeki hakların ihlal edildiği iddiasıyla davalıların haksız kullanımlarına ilişkin eylemlerinin hukuka aykırılığının tespiti, bu eylemlerin meni, durumun refi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Mahkemece İstanbul 4. FSHHM’nin 2013/105 E.sayılı dosyasının bekletici mesele yapıldığı anlaşılmıştır. Gerçekten de bahse konu bu dava dosyasından davacının dava dışı bir reklam şirketine karşı … konseptini kendilerinin oluşturduğu ancak davalının … firmasına yaptığı reklamlarda bu konseptin unsurlarının kullanıldığı iddiasıyla men, ref ile maddi ve manevi tazminat talep ettiği, mahkemenin de davacının belirttiği … konsepti üzerinde herhangi bir eser sahipliğinin söz konusu olmadığı, reklamlarda yer alan unsurların yurt dışında süt ve süt ürünleri sektöründe başka şirketler tarafından daha önceki yıllarda yayınlanmış örnekleri bulunan jenerik unsurlardan ibaret olduğu, … şirketinin siparişiyle oluşturulan reklamlarda kullanılan soyut reklam düşüncelerinin eser koruması elde edemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ve bu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Huzurdaki davada da ilk derece mahkemesince yukarıda özetlenen dava dosyası delil olarak dikkate alınmış ve yazılı şekilde karar verilmiştir. Kesinleşen dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere davacının hak sahibi olduğunu iddia ettiği … konseptinin eser korumasından faydalanamayacağı, bu konseptte yer alan unsurların başka firmalar tarafından da daha önceden kullanıldığı, yine kesinleşen karar içeriğine göre davacının bu konsept üzerinde herhangi bir eser sahipliğinin bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/12/2021