Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/2171 E. 2022/168 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2171 Esas
KARAR NO: 2022/168
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2021
NUMARASI: 2021/427 2021/860
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça 12/11/2012 keşide tarihli çeke dayanak yapılarak Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, müvekkilinin tebligatlardan haberi olmadığından takibin kesinleştiğini, bahse konu çekte bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, senedin tanzim olunduğu tarihte müvekkilinin okur yazar dahi olmadığını belirterek Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespitine, müvekkilinin dosyaya ödemek durumunda kaldığı 19.492,50 TL’nin ödenme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte geri verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; arabuluculuk işlemlerinin usulüne uygun olarak yapılmadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, davanın süresi içerisinde açılmadığından zamanaşımı nedeniyle red kararı verilmesi gerektiğini, davacının şahsen bu davayı açmaya fiili ehliyeti bulunmadığından husumet nedeniyle ayrıca hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2021 tarih ve 2021/427 Esas – 2021/860 Karar sayılı kararıyla; “… davacı, borçlu şirketin yetkilisi olup, çekteki imzanın kendisine ait olmadığından bahisle itirazda bulunulmuş ise de, borçlu şirketin davada taraf olmadığı ve tacir olanın borçlu şirket olup, şirket ortaklığının kendiliğinden ortağa tacir sıfatı kazandırmadığı gerçek kişi olarak davacıya gönderilen haciz ihbarnameleri nedeniyle 3.kişi tarafından açılan menfi tespit davasında mahkememizin görevli olmadığı, İİK 89.maddesine dayalı olarak 3.kişi tarafından açılan menfi tespit davalarında Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğuna ilişkin içtihatlar doğrultusunda görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, her aşamada resen değerlendirileceğinden 3.kişi ile takip alacaklısı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmayıp, uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkeme genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davacının şirketin kurucu ortağı ve tek temsilcisi olduğunu, menfi tespit isteminin kötüniyetli olduğunu, Davanın kambiyo senetlerine ilişkin olması nedeniyle görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, görevsizlik kararının hatalı olduğunu, Ayrıca davadan önce arabuluculuk yoluna başvurulmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret kararı verilmesi gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı, davacı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı ise takibe konu çekteki imzanın kendisine ait olmadığını, o tarihlerde okur yazar dahi olmadığını, davalıya borçlu olmadığını beyanla belirterek menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmış, maddenin (a) bendinde bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ile çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve çekişmesiz yargı işi sayılacağı belirtilmiştir. Diğer yandan aynı Kanunun 776 ve devamı maddelerinde “bono ve emre yazılı senetler” hususunda düzenleme sevk etmiş olup, 30.06.2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve 6102 sayılı TTK’nın 4 ve 5. maddelerinde değişiklik öngören 6335 sayılı Kanun gereğince açıkça bu tür işlerde ticaret mahkemesi görevli kılınmıştır. Somut olayda dava dilekçesinde açıkça belirtilmemiş ise de davacının icra takibinin tarafı olmayıp, İİK 89.maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnameleri sonucunda sorumlu hale geldiği anlaşılmaktadır. Dava İ.İ.K.’nun 89/III maddesine istinaden gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle ihbarnameye muhatap olan üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davasıdır. Bu itibarla takip dosyasından gönderilen ihbarnameye karşı açılan menfi tespit davasının asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekeceğinden; mahkemece görevsizlik kararı verilmesi yerinde olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/02/2022