Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/214 E. 2022/1938 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/214 Esas
KARAR NO: 2022/1938
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2017/596 E. – 2020/207 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ve … numaralı endüstriyel tasarım tescillerine sahip olduğunu, haricen yapılan araştırmada müvekkiline ait ürünlerin birden çok adreste bulunan üretim atölyelerinde üretildiğini tespit ettiklerini, davalı aleyhine İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/96 D. İş dosyası kapsamında delil tespiti yapıldığını, davalı tarafından müvekkiline ait … -1 ve … numaralı tasarımlar ile benzer nitelikteki ürünlerin üretildiğinin ve satıldığının tespit edildiğini, müvekkili şirketin ticari itibarının zedelendiğini, müşteri portföyünün azaldığını, ekonomik zarara uğradığını, ilgili yargılama kapsamında da çeşitli harcamalar yapıldığını; 1.000,00 TL (21.08.2020 tarihli ısla dilekçesi ile 10.000,00 TL) maddi, 3.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 4.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, tecavüz oluşturan ürünlere el konularak mülkiyetinin davacıya tanınmasına, kararın ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline ait adresin üretim yeri değil koltuk döşeme ve tamir atölyesi olduğunu, koltuk üretiminin mümkün olmadığını, adreste tespit edilen tekli koltuğun müvekkili tarafından numune olarak hazırlandığını, ürünün İtalyan markası …’a ait bir ürün olduğunu, ancak piyasaya satışının yapılmadığını, …’un facebook sayfasında ürün resminin paylaşılma tarihinin 25/03/2015 olduğunu, söz konusu ürünün piyasada çok rastlanılan bir ürün olduğunu, tespit esnasında adreste bulunan kanepeyi müvekkilinin üretmediğini, söz konusu koltuk takımının dava dışı …’dan tamir yapılmak üzere alındığını, müvekkilince tamiratlar yapılarak ürünlerin iade edildiğini, davanın …’ya ihbar edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19.11.2020 tarih ve 2017/596 Esas – 2020/207 Karar sayılı kararıyla; “…davalının iş yerinde satışa sunulduğu tespit edilen tasarımlar ile davacının tescilli tasarımlarının uzman bilirkişiler tarafından yapılan karşılaştırmaları sonucunda, davalının ürünlerinin davacıya ait tasarım tescillerinin koruma kapsamında kaldıkları, aralarındaki farklılıkların küçük ayrıntılarda olduğu, ortalama tüketici üzerinde aynı tasarımlar oldukları izlenimini bıraktıklarının tespit edildiği, her ne kadar davalı davaya konu koltuk ürününün davacının tasarım tescil tarihinden önce İtalyan firma tarafından kamuya sunulduklarını savunmuşsa da, davacının tasarımları hükümsüz kılınmadığı sürece davacının tasarım tescilinden doğan haklarını kullanabileceği, yine davalı tarafça davaya konu kanepe ürünün davanın ihbar edildiği … şirketinden tamir edilmek için alındığı savunulmuşsa da bu savunmasının kanıtlanamadığı, davalıya ait iş yerinde bulunan ürünlerin davacıya ait olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle davalının eyleminin davacının endüstriyel tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olduğu, davacı tecavüz konu olan ürünlere el konularak mülkiyetinin kendisine verilmesini talep etmişse de söz konusu ürünlerin değerinin talep edilen tazminat miktarından düşülmesi, bu değer kabul edilen tazminat miktarını aştığında tasarım sahibinin fazlayı karşı tarafa ödemesi gerektiği, davacı tarafından bu davada ayrıca maddi tazminat da talep edildiğinden ve dava açılmadan önce el konulan bir ürün mevcut olmadığından el konulan ürünlerin değerinin belirlenmesi mümkün olmadığından, el konulan ürünler üzerinde davacıya mülkiyet hakkı tanınmasına karar verilemeyeceği, davalının sunduğu ticari kayıtlarının incelenmesinde davaya konu ürün satışları ayrıca belirtilmediğinden ne kadar ürün satıldığının ve ne kadar gelir elde edildiğinin tespit edilemediği, bu nedenle SMK’nun 151/2-a maddesi uyarınca talep edilen tazminatın kesin olarak tespitinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, TBK’nun 50. maddesi uyarınca mahkememizce uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği, tarafların incelenen dönemdeki cirolarına ve dava konusu ürünlerin niteliğine göre davacı tarafça talep edilen 10.000,00 TL maddi tazminatın olaya uygun olduğu, yine davalının kusur derecesi, tarafların ticari hacimleri, ciroları dikkate alındığında talep edilen 3.000,00 TL manevi tazminatın da hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılarak, davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Müvekkile ait iş yerinde koltuk üretimi yapılmayıp, müvekkile ait iş yerinin faaliyet konusu koltuk döşeme ve tamiri olduğunu, Davaya konu … tekli koltuğun davalı müvekkile ait iş yerinde üretilmeyip, işbu koltuğun sadece döşeme ve tamirinin davalı müvekkil tarafından yapıldığını, henüz döşeme ve tamiri bitmeyen bu tekli koltuğun zaten satışa arz edilmediğini, numune niteliğindeki işbu tekli koltuk ile bir takım kumaş desen ve modelleri denemesi yapıldığını, … numaralı tekli koltuk 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m:59/3 gereği deneme amaçlı fiil kapsamında olup kati surette satışa arz edilmeyen işbu koltuk ile davacı yanın tasarım hakkının kapsam ve sınırlarının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceğini, ayrıca bu tasarımın davacı yana ait olmayıp dava dışı …’a ait bir ürün olduğunu, Davaya konu … numaralı koltuk da davalı müvekkil yanca üretilmediğini ve satışa sunulmadığını, dosya kapsamına sunmuş olduğumuz 05.08.2017 tarihli irsaliyeli fatura içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalı müvekkile dava dışı … İnşaat Taahhüt San. ve Tic. Ltd.Şti tarafından tamir edilmek ve döşeme yüzünün değiştirilmesi amacı ile gönderildiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Mahkemenin 2017/96 D. İş sayılı dosyasından alınan 15/08/2017 tarihli bilirkişi raporunda; “Tespit isteyen tarafa adına tescilli … numaralı tasarım ile aleyhine tespit istenen tarafa ait ürün arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığını, benzer olarak algılandıklarını, tespit isteyen taraf adına tescilli … numaralı tasarım ile aleyhinde tespit istenen tarafa ait ürün arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığını, bu sebep ile benzer olarak algılandıklarına.” dair görüş bildirilmiştir.*Bilirkişi heyetinin 28/06/2019 tarihli raporunda; “Karşılaştırılan tasarımların kanepe tasarımları olduğu, her iki tasarımın da klasik mobilya olarak tanımlanan ürün grubundan olduğu, her iki tasarımda da koltuğun sırtlık kısmının … doğru bükümlü ve üzeri kapitone uygulamalı, koltuğun kolçak kısmının üstü yana doğru bükümlü ve üzerinin kapitone uygulama olduğu, her iki tasarımda da kolçak kısmının ön yüzünde aynı ebat ve konumda benzer detay uygulamalar ile ahşap uygulamanın yer aldığı, her iki tasarımda da bazanın aynı ebat ve konumda, üzerinde yine benzer detay uygulamalar ile ahşaptan işlenerek oluşturulmuş durumda olduğu, davalının ürününde baza üstü oturma fontunun ürüne monte edilmemiş olduğu, davacıya ait … numaralı tasarım ile davalının iş yerinde tespit edilen kanepe tasarımları arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıkların bulunmadığı, tüm tasarım öğelerinin konumlarının, ebatının birbirlerine göre olan ebat ve oranlarının aynı oldukları, birbirleri iel aynı olma derecesinde benzer oldukları, davalının iş yerindeki koltuk tasarımının da klasik tekli koltuk olduğu, davacıya ait … (1) numaralı tasarım ile karşılaştırıldığında, her iki tasarımda da sırtlık kısmının benzer iç bükey formda ve üzeri aynı ebatta bir formla ikiye bölünmüş olduğu, her iki tasarımda da kolçak kısmının ön yüzünde benzer detay uygulamalar ile aynı form ve ebatlarda ahşap işlemenin yer aldığı, her iki tasarımda da oturma fontunun aynı form ve ebatta olduğu, her iki tasarımda da ürünün bazasının benzer detay uygulamaları ile aynı formda olduğu, her iki tasarımda da ürünün ön ayaklarının aynı form ve ebatta, üzerinde ikincil renk uygulaması ile yer aldığı, davacı … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’ne ait … (1) nolu tasarım ile davalı …’in iş yerinde tespit edilen koltuk tasarımının aynı olma derecesinde benzer olduklarını, davalı …’in yasal defterleri üzerinde yapılan incelemede dava dosyasında belirtilen 09/08/2017-26/09/2017 tarihleri arasında 123.050,00 TL tutarına koltuk satışı yaptığının tespit edildiğini, fakat bu koltuklarının ne kadarının dava ile ilgili ürün olduğunun tespit edilemediğini, davalının net satışları üzerinden yapılan hesaplamada %26,72 oranında brüt satış karı elde etmiş olduğunu, bu hesaplama ile yapmış olduğu 123.050,00 TL tutarlı koltuk satışlarından 32.878,96 TL brüt satış karı elde edilebileceğini, ancak davalının satışını yaptığı diğer ürünlerden elde etmiş olduğu brüt kar marjı oranı tespit edilemediğinden bu şekilde yapılan hesaplama ile koltuk satışları için elde edilen brüt karının doğru bir şekilde hesaplanmasının mümkün olmadığını, Mahkemece aynı olma derecesinde benzer oldukları, markaya tecavüzün var olduğu kabul edilse bile davalının sırf davacının markasını kullanması sebebiyle elde ettiği muhtemel kazancı belirlemenin mümkün olmadığını, davacının davalı defterlerine dayandığına göre, davalı karının tamamının haksız rekabet nedeniyle elde edildiğini kanıtlaması gerektiğini, dava konusu olan ürünlerin bire bir tespit edilmesi için karlılık oranlarının ürün bazında bilinmesi gerektiğini, 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesine uygun olarak Sınai Mülkiyet hakkına tecavüz edenin, rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceğinin muhtemel gelire göre tazminatın belirlenmesi, bunun mümkün olmaması halinde 6098 sayılı TBK’nın 50.maddesine göre hakkaniyete uygun bir maddi tazminat belirlenmesi yoluna gidilmesi gerektiğini, bu konuda takdir hakkının mahkemede olduğunu.” beyan etmişlerdir. * Muhasebeci bilirkişinin 27/11/2019 tarihli ek raporunda; “Davacının dava tarihleri ile dava öncesi ve sonrası dönem bazında yapılan satışlarına bakıldığında, davanın açıldığı dönem olan Ağustos ayı satışlarının bir önceki dönem olan Temmuz ayına göre % 63,09 oranında artış, yine dava konusu olan Eylül ayı satışlarında Temmuz dönemine göre %18,15 azalma olduğunu, Eylül ayında yapılan satışların Temmuz ayına göre azalış tutarının 162.246,45 TL olduğunu, firmanın 2017 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesinin incelenmesi sonucu ortalama brüt karlılık oranının %48 olarak gerçekleştiğini, bu durumda 2017/Eylül dönemi satışlarındaki azalış sonucu brüt satış karında 77.878,30 TL azalma olabileceği kanaatinin oluştuğunu, davacının mobilya satışlarının sadece koltuk satışlarından oluşmadığı farklı çeşitlerde mobilya satmakta olduğu, dava konusu olan ürünlerin yapılan satışların içerisindeki tutarının ve maliyetinin muhasebe kayıtlarından tek başına belirlemenin mümkün olmadığını, 09/08/2017-26/09/2019 tarihleri arası bütün mobilya satışlarının brüt satış karında 77.878,30 TL azalma olabileceği kanaatinin oluştuğunu, 2017/Ekim ayında satışlardaki düşüşün mobilya satışlarının hangi kalemlerinde oluştuğunun belgeler üzerinde ayrı ayrı tespit edilemediğini, dava dosyasının incelenmesi sonucunda taraflarınca hazırlanan 28/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda davalı …’in yasal defterleri üzerinden yapılan incelemede dava dosyasında belirtilen 09/08/2017-26/09/2017 tarihleri arasında 123.050,00 TL tutarında koltuk satışı yaptığının tespit edildiğini, fakat bu koltukların ne kadarının dava ile ilgili ürün olduğunun tespit edilemediğini, davalının net satışları üzerinden yapılan hesaplamada %26,72 oranında brüt satış karı elde etmiş olduğunu, bu hesaplama ile yapmış olduğu 123.050,00 TL tutarlı koltuk satışlarından 32.878,96 TL brüt satış karı elde edebileceğini, ancak davalının satışını yaptığı diğer ürünlerden elde etmiş olduğu brüt kar marjı oranı tespit edilemediğinden, bu şekilde yapılan hesaplama ile koltuk satışları için elde edilen brüt karın doğru bir şekilde hesaplanmasının mümkün olmadığını.” beyan etmiştir.
GEREKÇE:Dava, tasarıma tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili adına tescilli tasarımların davalı tarafça haksız olarak kullanıldığını, tecavüz nedeniyle 10.000,00 TL maddi, 3.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, tecavüz oluşturan ürünlere el konularak mülkiyetinin davacıya tanınmasını talep etmiştir. Davalı vekili ise, davacı iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… Davanın kabulüne, -Davalının davacı adına tescilli … ve … numaralı mobilya tasarımlarının benzerlerini üretip satışa sunmak suretiyle tasarım haklarına tecavüz etmesi nedeniyle 10.000,00 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Tasarım hakkına tecavüz oluşturan ürünlerin toplatılmasına ve karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhasına, davacının mülkiyet hakkı tanınması talebinin reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece aldırılan bilirkişi kurulu raporunun yeterli teknik analizleri içerdiği, tarafların iddia ve savunmalarını irdelediği, sonuç olarak denetime elverişli olduğu anlaşıldığından, rapora yönelik istinaf istemi yerinde görülmemiştir. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 59. maddesinde, “Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir. Üçüncü kişiler, tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz” düzenlemesine yer verilmiş olup; mahkemece toplanan deliller, davadan önce yaptırılan delil tespiti ile İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/96 D. İş sayılı dosyası kapsamındaki tespitler ve alınan denetime elverişli bulunan bilirkişi raporları uyarınca; davacı tasarımlarının … ve … numarası ile Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olduğu, davalı kullanımlarının ise herhangi bir tescile dayanmadığı, davalı tarafın kullanımlarının davacının tescilli tasarımı ile ayniyet derecesine varan benzerlik içerdiği, karşılaştırmaya tabi tasarımların bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı izlenimde farklılık bulunmaması nedeni ile bilgilenmiş kullanıcıların tasarımları benzer olarak algılayacakları ve bu benzerliğin de bilgilenmiş kullanıcılar nezdinde iltibasa sebebiyet verdiği, davalı tarafın tescile dayanmayan bu kullanımlarının davacı tarafın tescilli tasarımı ile yüksek düzeyde benzerlik içermesi nedeni ile davalının bu kullanımları ile davacı tarafın tescilli tasarımlarına tecavüz ettiği, davalının “İş yerinde tespit edilen koltuklardan birinin numune olarak üretildiği, diğerinin Ankara’dan tamir amacıyla gönderildiği” savunmalarının mevcut tespitler karşısında hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı ve davalı tarafından dosyaya sunulan irsaliyeli faturada kanepe takımlarından bahsedilmesi nedeniyle dava konusu koltuklara ait ol-üi,duğu da sabit olmadığından davalı savunmalarına itibar edilmemesinin de isabetli olduğu anlaşıldığından; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespite göre takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının yerinde olduğu da gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılaması yönünden davalıdan alınması gereken 888,00 TL harçtan, peşin alınan 167,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 720,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/11/2022