Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/2066 E. 2023/1363 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2066 Esas
KARAR NO: 2023/1363
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2021
NUMARASI: 2021/252 Esas – 2021/142 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 04/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 1975 yılından bu yana otomotiv yedek parça ticareti yaptığını, “… Ltd. Şti.” isimli markanın, TMPK nezdinde … kod numarası ile 26.05.2015 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile 11.07.2016 tarihinde 12. sınıfta yer alan emtialar bakımından müvekkili adına tescil edildiğini, davalının “… Ltd. Şti.” markası ile ayırt edilemeyecek kadar birebir aynı ve aynı türdeki hizmetler çerçevesinde kullanımlarının tespit edildiğini, davalının aynı marka ve ticaret unvanını kullanmaya son vermesi için ihtarname ile ihtar edildiğini, davalının marka hakkına tecavüz oluşturan ve haksız rekabete neden olan eylemlerine son vermediğini, 04.02.2003 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde davalının eski ticaret unvanı olan “…. Ltd. Şti”yi değiştirerek unvanını müvekkili ile birebir aynı hale getirdiğini, bu unvanla otomotiv yedek parça satışı yaptığını ve müvekkilinin markasını haksız biçimde kullanarak kazanç sağladığını, davalının aynı unvan ve markanın kullanılmasından kaynaklı olarak müvekkili olan şirkete ait olan bir araca haciz konulduğunu, müvekkilinin sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden davalının, 11.07.2016 tarihinden bu yana elde ettiği net kazanç üzerinden hesaplanacak, müvekkilin yoksun kaldığı kazançtan fazlaya ilişkin yasal dava ve talep hakkımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik; 10.000.TL’sinin 11.07.2016 marka tescil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline, ayrıca 40.000,00 TL manevi tazminatın 11/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili olan şirketin uzun yıllardır ticaret unvanı olarak kullandığı “… Limited Şti.” ibaresinin kullanımının markasal kullanım kapsamında değerlendirilemeyeceğini, müvekkili şirketin 1982 yılında şirket ortaklarından … tarafından kurulmuş olduğunu, 2003 yılında ortaklarının değiştiğini, bu tarihten itibaren ticari faaliyetlerini kendi soyisimleri olan “…” unvanı altında devam ettirdiklerini, şirket unvanı olarak kullanılan; “… Limited Şti.” ifadesinin markasal kullanım olarak kabulü halinde dahi, müvekkili olan şirketin ortağı adına TPMK nezdinde 13.11.2008 tarihinde … numarası tescil numarasıyla kaydedilen “…” markasının varlığı karşısında davacı yanın tüm taleplerinin mesnetsiz olduğunu, söz konusu markanın koruma süresinin devam ettiğini, davacı adına kayıtlı marka tescilinin, müvekkili olan şirketin ortağının “…” markası tescilinden yaklaşık 7 yıl sonra yapıldığını, müvekkilinin “…” markasına ilişkin haklarının davacıya göre öncelikli olduğunu, davacı şirket araçlarına haciz konulduğu iddialarının gerçek dışı olduğunu, bu hususun ticaret siciline “…” unvanıyla kayıtlı başka bir şirketle davalı unvanının karıştırılmasından ileri geldiğini, haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/09/2021 tarih ve 2021/252 Esas – 2021/142 Karar sayılı kararıyla; “…Somut olayın değerlendirilmesinde; 17/01/1984 tarihinde, davacı şirketin ticaret unvanının tescil edildiği, davalı şirketin terkin ve tecavüz talebine konu “.. Ltd. Şti” unvanını 30/01/2003 yılında tescil edildiği, davacının 14/02/2020 tarihine kadar bu kullanıma sessiz kaldığı ve sessiz kalınan bu sürenin MK md.2 çerçevesinde davacı yönünden hak kaybına sebep olacak derecede uzun olduğu; aynı sektörlerde faaliyet gösteren taraflardan, tacir olan davacının basiretli bir tacir olarak hareket etme yükümlülüğü çerçevesinde bu kadar uzun süre sessiz kalmanın hak kaybı olarak ortaya çıkan sorumluluğuna katlanmak zorunda olduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davacı marka hakkına tecavüz iddiaları çerçevesinde davasını ikame etmiş ise de davalının ticaret unvanında bulunan “…” ibaresi dışında, davalının söz konusu markayı ticaretinde kullandığına dair herhangi bir delil sunamadığı, ticaret unvanının işlevine uygun kullanımını aşar bir şekilde markasal kullanımının dosyada tespit edilemediği, bu hali ile davacının davasının reddine.” kararı verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Eksik incelemeye dayalı; hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınmış olmasının usule aykırı olduğunu,Dosyaya sunulan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda istenen hususların inceleme konusu yapılmadığı; incelenmesi istenen bir kısım konuların ise bilirkişinin uzmanlık alanına girmediğinin ifade edildiği, sonuç olarak da davalı yanın herhangi bir markasal kullanımının olmadığı yönünde kanaat bildirildiğini, oysa tarafların aynı sektörde ve sınıfta Davalı tarafın müvekkil davacının markası ile birebir aynı markayı kullanmakta olduğu ve davalının işbu kullanımının müvekkilin marka hakkına zarar verdiği gibi; iltibasa da neden olduğu Mahkemece gözardı edildiğini; ancak raporda ‘… artık böyle bir kullanım tescilli ticaret unvanının yasal kullanımı olarak kabul edilemeyeceği ve marka hakkına tecavüz olarak görüleceği’ ifadeleri kullanıldıktan sonra davalının herhangi bir markasal kullanımının olmadığı şeklinde çelişkili bir kanaat açıklandığını, Dosya kapsamında bulunan Ankara …Noterliği’nin 14.02.2020 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin de görmezden gelinerek davalının kullanımının iyiniyetli olarak kabul edildiğini, oysa unvanların birebir aynı olmasından dolayı müvekkil şirkete ait bir araca haciz konulduğu, işlem nedeniyle dava açıldığı, personellerin maaş haczi ve benzeri yazıların unvan karışıklığından dolayı müvekkil şirkete gönderildiği, müvekkil şirkete ait bir araca konulan haciz nedeniyle aracın satışının yapılamadığı ve bu durumun şirketin itibarını zedelediği ve maddi zararına sebebiyet verdiğinin sabit olduğunu,Davalının taraf ticaret hayatına …. Ltd. Şti. ile başlamış olup, sonradan ticaret unvanını değiştirerek dava konusu … ibaresini kullanmaya başladığını; oysa müvekkilin 1984 yılından bu yana aynı ticaret unvanı ve Marka ile ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, 6769 sayılı kanuna göre markanın ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması dahi marka hakkına tecavüz olarak kabul edildiğini, tescilli bir markanın ticaret unvanı şeklinde kullanımı halinde marka sahibinin hakları korunamayacağını ve ticari hayatta karışıklığa sebebiyet verilebileceğini,Davada tecavüzün tespiti talebi olmadığı halde; mahkemece bu talebin reddi doğrultusunda vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; işbu davada taleplerimiz müvekkilin marka hakkına tecavüzün men’i, maddi ve manevi tazminat olduğunu, buna rağmen gerekçeli kararda tecavüzün tespiti talebi yönünden de red kararı verildiğinden bahisle vekalet ücretine hükmedildiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün sona erdirilmesi ile maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesi tarafından, “Davacının davasının REDDİNE,” karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İstinaf aşamasında davalı vekilinin sunduğu dilekçe ve ekleri ile, davacının şirketin türünü değiştirerek “…. A.Ş.” unvanını aldığı, dava şartlarının davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilmesi gerektiğinden, davada davacının hukuki yararının bulunduğu görülerek, davacının istinaf isteminin incelenmesine geçilmiştir. Davacının 17/01/1984 tarihinde “…Ltd. Şti.” unvanını tescil ederek kullanmaya başladığı, davalının ise daha önce … Tic. Ltd. Şti. olan unvanını 0/01/2003 tarihinde “… Tic. Ltd. Şti.” olarak değiştirdiği, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiği de dikkate alındığında davacının ticaret siciline tescilli davalı unvanından haberdar olmadığını ileri süremeyeceği, davacının davalıya ihtarname gönderdiği 14/02/2020 tarihine kadar davalının sessiz kaldığı, sessiz kalınan bu uzun sürenin TMK.2.maddesi gereğince davacı yönünden hak kaybına yol açacağı yönündeki tespitin yerinde olduğu, davacının ticaret unvanını 11.07.2016 tarihinde marka olarak tescil ettirdiğinden bahisle davalı kullanımının marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu iddia ettiği görülmüş ise de; davalının kendine ait ticaret unvanını kullanmak dışında herhangi bir markasal kullanımının da bulunmadığı dosya kapsamıyla sabit olmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı vekili, “Davada tecavüzün tespiti istemlerinin olmadığını, bu nedenle reddedilen davada bu yönden verilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu.” ileri sürmüş ise de; davacının “Marka hakkına yönelik tecavüzün sona erdirilmesi” isteminin bulunduğu, bu istemin reddi nedeniyle verilen aleyhe vekalet ücretinin yerinde olduğu, kararda “Sona erdirilmesi” yerine “Tecavüzün tespiti” ibarelerine yer verilmiş olmasının maddi hatadan kaynaklandığı ve sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından; davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/10/2023