Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/2047 E. 2023/1355 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2047 Esas
KARAR NO: 2023/1355
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/04/2021
NUMARASI: 2017/578 Esas – 2021/197 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 1997 yılında ticaret hayatına başladığını, … markası ve tatilbudur.com alan adıyla 2006 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, “…” ve “…” markalarının TPMK nezdinde tescil edildiğini, davalı şirkete ait www…com internet sitesinin aynı hedef kitleye yönelik faaliyet gösterdiğini ve … arama motorunda davacıya ait marka olan “…” ve “… ” kelimelerini kullanarak reklam verdiğini, bu kelimeler yoluyla yapılan arama sonuçlarında www…com internet sitesinin davacı tarafın internet sitesi olan www…com internet sitesinden daha üst sıralarda ve daha önce listelendiğini, bu nedenle davalı firmaya farklı tarihlerde e-posta ve facebook sayfalarına yazılarak bu durumun ve haksız rekabetin ortadan kalkması için ihtarnameler gönderildiğini, daha sonrasında İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde delil tespiti yapıldığını, bilirkişi tespitinin bu anahtar kelimelerin kullanıldığı yönünde olduğunu, aynı alanda faaliyet gösteren davalı tarafından bu anahtar kelimeler kullanılarak davacı firmanın unvanının haksız bir şekilde kullanıldığını, davalı firmanın davacıya ait markayı haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullandığını, davacı firmanın bu durumdan ötürü müşteri ve maddi kayba uğradığını, bu nedenlerden ötürü davalı firmanın haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığını ve marka haklarına tecavüz olduğunu, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla, müvekkili firmaya ait “…” ve “…” marka kelimelerini kullanarak haksız rekabet teşkil eden eylemlerden ötürü, fiilin haksız olup olmadığının tespitine, haksız rekabetin ve marka hakkına tecavüzün men’ine, şimdilik 1.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde, alınan bilirkişi raporunda onlıne ve offlıne + onlıne tıklamalar üzerinden seçenekli hesap yapıldığını, onlıne tıklama seçeneğiyle yapılan hesap sonucunda 124.246 TL maddi tazminat bedeli hesaplandığını, bu nedenle 1.000 TL olan maddi tazminat taleplerini 123.246 TL arttırarak toplam 124.246,00 TL’ye çıkarttıklarını belirttiği anlaşılmıştır.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği gibi bir reklam verildiğinin kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, …’ın herhangi bir ticari faaliyetin gerçekleştiği bir platform olmadığını, böyle bir faaliyet öncesi ara bir durak konumunda olduğunu, müşterinin arama sonuçlarına bakarak hangi reklamın hangi internet sitesine yönlendirme yaptığını anlayabildiğini, dolayısıyla yanlış yönlendirmenin olmadığını, arama yapan kişinin satın alma kararını ancak ilgili firmanın internet sitesini inceledikten sonra verdiğini, ortalama bir kullanıcı göz önüne alındığında reklamın yanıltıcılığı iddiasının abartılı olduğunu, … reklam hizmetinde böylesi bir yanıltıcı reklam sisteminin bulunmadığını ve kullanıcıların kararlarını bu platformda vermediklerini, bu platformun bir yönlendirme platformu olduğunu, bu nedenle başkasına ait markayı … reklam sisteminde kullanarak haksız rekabete yol açıldığı sonucuna ulaşmanın mümkün olmadığını, haksız rekabet teşkil edecek bir davranışın bulunmadığını, davacı firmanın piyasadaki itibarından haksız yararlanma olmadığı gibi, müşterilerinin de haksız yönlendirilmesinin bulunmadığını, bu olayda başkasına ait itibardan yararlanma şartlarının bulunmadığını, müşterinin haksız yönlendirilmesinin de söz konusu olmadığını, rakip firma ile müşterisi arasına girilerek müşterinin satın alma kararının etkilenmediğini, internet kullanıcısının …’da bir markayı aradığında, bu marka dışında başka bağlantılı diğer internet sitelerini de göreceğini öngördüğünü, başkasına ait markanın, … reklam sisteminde anahtar kelime olarak girilmesinin kullanıcıların marka sahibi firmaya yönlenmesinin engeli olarak nitelendirilemeyeceğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/04/2021 tarih ve 2017/578 Esas – 2021/197 Karar sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporları ve sunulu tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; davalının davacıya ait tescilli marka / markaları …’de anahtar sözcük olarak kullanmak şeklindeki kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiş yine tazminat talepleri yönünden, davacının maddi zararının tespitin mümkün olmadığı anlaşılmakla tazminat miktarlarının TBK 50. maddesi gereği takdiren belirlenerek maddi tazminat taleplerinin 50.000 TL üzerinden kısmen kabulüne, manevi tazminatın ise tümden kabulüne.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “İstinaf dilekçemizin konusu sadece maddi tazminat talebimizin reddedilen kısmı olduğunu, maddi tazminat dışında herhangi bir istinaf talebimiz bulunmadığını, Maddi tazminata yönelik talebimizin SMK madde 151/2 doğrultusunda hesaplanacak bedel olduğunu, yani tecavüz edenin eylemi olmasaydı müvekkil firmanın elde edebileceği muhtemel gelirin talep edildiğini, Bilirkişiler tarafından ticari defterler ile teknik bilgisayar sistemleri üzerinde yapılan incelemelerde, web sitesine kaç tıklama yapıldığı, yapılan tıklamalardan kaçının satışa dönüştüğü gibi veriler özelinde tespite gidildiğini, Mahkeme kararındaki ‘2015 Haziran ile 2016 Ağustos tarihleri arasındaki dönemde gerçekleşen 1049 tıklamaya ilişkin satış tutarının belirsiz olduğu’ tespitinin yerinde olmadığını, bu tespitin Offline satış yöntemi için geçerli olup Online satış yönteminde ilgili tarihler arasındaki hesabın dahil olduğu raporun sonuç kısmında net şekilde belirtildiğini, Bilirkişiler, ticari defterler ve sistem üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda kaç tıklamanın kaçının satışa dönüştüğü tespitini son derece titiz şekilde yaptıklarını, bu hesaplamanın soyut bir varsayım değil, yakın geçmişteki verilere göre bilimsel tekniklerle yapıldığını, SMK madde 151/4 hükmünün mahkeme tarafından hatalı uygulandığını, madde hükmüne göre tespiti yapılan yoksun kalınan kazanca ek olarak hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesi gerektiğini; oysa yoksun kalınan kazanca hakkaniyete uygun bir pay eklenmediği gibi mahkeme tarafından yoksun kalınan kazanç oranı, bilirkişiler tarafından en düşük hesap yönteminden dahi yarıdan fazla oranda düşürüldüğünü, Her ne kadar mahkeme tarafından TBK madde 50 hükmünün uygulandığı belirtilse de bu hükmün uygulanması için gerekli şartların oluşmadığını, müvekkilin zararının gerek dosya kapsamında gösterilen delillerle, gerekse alınan bilirkişi kurulu raporuyla ispat edildiğini,Ayrıca mahkeme tarafından hükmedilen 50.000 TL bedelin hakkaniyete uygun olmadığını, bilirkişi raporuna göre müvekkilin muhtemel geliri offline + online yöntemi kabul edilmiş olsa en az 762.679,20 TL, online yöntem kabul edilse 124.246 TL olacağını, dolayısıyla bedelin net olarak tespit edilemediği kabul edilecekse dahi, hakkaniyete uygun bedelin 124.246 TL ile 762.679 TL arasında olması gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının talepleri gibi kaldırılması istenmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Karara esas alınan bilirkişi raporunda offline & online tıklama başına hesaplanan satış tutarının hangi kriter ve ölçütlere göre hesaplandığının belirtilmediğini, tıklama sayılarına hangi kaynak ve belgelerden ulaşıldığının da net bir şekilde ifade edilmediğini,Bilirkişi tarafından yapılan incelemede, tıklama başına satış tutarı hesaplanırken hangi kaynakların baz alındığı, hangi verilerle hesaplama yapıldığı, bu verilerin nasıl tespit edildiği ve bu verilerin doğruluğu ile şeffaflığı açıklanmamış olup, sadece ve sadece tahmini ve afaki bir hesaplama yapıldığını,Mahkemece, davacı tarafından İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesinde ikame edilen delil tespiti davasında bilirkişiler tarafından yapılan tespiti dikkate alınarak karar verildiğini; oysa tarafımızca ilgili mahkemede görülen davaya itiraz edilmiş olup, ilgili mahkeme tarafından da ikame edilmiş olan davaya ait verilmiş bir kesin karar bulunmadığını, … arama motoruna yazılmış olan kelimeler üzerinden müvekkil şirketin reklam verdiği iddiası yalnızca soyut ve tamamıyla kanıtlanamayan bir iddia olduğunu, … şirketinin … reklam sisteminde kullandığı algoritmanın ne olduğunu tespit edebilmenin mümkün olmadığını,…’a müzekkere yazılarak araştırılmadan, …’da arama yapılarak … üzerinden reklam verildiğinin kabulünün eksik incelemeye dayalı ve hatalı bir karar olduğunu, İstanbul BAM 16. H.D. 2020/1241E. 2020/1416 K. 18.09.2020 tarihli kararının da bu yönde olduğunu,Bilirkişi raporunun oluşturulması sırasında kullanılan ve bu verilerin ortaya çıkmasına sebep olan filtrelemelerin kimin reklam verdiğine odaklı değil, internet sitesi ile ilgili ibarelerin de aranması sonucu ortaya çıkan arama sonuçları ile bağlantılı olduğunu; … reklam sisteminin özel ve özgün çalışma sistemi nedeniyle yalnızca başka kelime aranmasında dahi listeleme yapıldığını, reklam vermişcesine panelde görüntülendiğini, dolayısıyla müvekkil şirket tarafında … ile reklam verildiğinin ispatlanamadığını, Müvekkil şirket tarafından davacının markaları asla reklam amacıyla kullanılmamış olup, müvekkil şirketin tatil kelimesi içeren markalarını davacıdan da önce tescil ettirmiş olup, davacının fikri mülkiyete dayanan bu iddialarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, Ayrıca … kelimesi çok özel ve farklı bir kelime olmamakla birlikte, turizm sektöründeki birçok firma ve şirket tarafından da kullanılmakta olup, tatil kelimesinin tek bir şirketin tekelinde olmadığını, Somut olayda haksız rekabet teşkil edecek bir davranış da bulunmamakla birlikte davacı markasının piyasadaki itibarından haksız yararlanma olmadığı gibi, müşterilerin yine haksız yönlendirilmesi de olayda gerçekleşmediğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın KABULÜ ile; davalı kullanımlarının (davacıya ait tescilli markaların … …’te anahtar kelime olarak kullanılmak sureti ile) markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, -Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; takdiren 50.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, -Davacının manevi tazminat DAVASININ KABULÜ ile; 5.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine. ” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamıyla; mahkemece 08.03.2018 tarihinde yapılan keşifte davalı firmaya ait ….. …. hesabının yerinde incelenmesi sonucunda “Davalı tarafından farklı tarihlerde ve farklı keywordler birleştirilerek ‘tatilbudur’ kelimesi için reklam verildiği” hususunun tespit edildiği, buna göre davalının davacı adına tescilli markayı haksız olarak kullanmakla, tüketicilerin kendi internet sitesine yönlendirilmesi nedeniyle marka hakkına tecavüz ve haksız eylemlerinin sabit olduğu anlaşıldığından, mahkemece markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesine dair kararı yerindedir. Oluşan bu durum karşısında davacının maddi ve manevi tazminat talep hakkının bulunduğu sabittir. Mahkemece aldırılan 12.04.2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda “tıklanma sayılarındaki dönüşüm oranı” verilerine ulaşılamadığından maddi tazminat hesabının yapılamadığı; bunun üzerine 06.05.2020 tarihli raporun aldırıldığı, bu raporda Online ve Offline satış olmak üzere iki tür hesaplamaya yer verildiği, mahkemece yapılan bu hesaplamaların doğrudan hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle TBK.50.maddesi gereğince davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Zira, bilirkişilerce tespit edildiği belirtilen tıklama sayılarının hangi oranda satışa ve kazanca dönüştüğünün net olarak tespit edilebilmesi mümkün olmayıp, bu anlamda yapılacak yeni mali incelemelerin de katkısı olmayacaktır. Somut olayda davalının kusur durumu, davacıya ait markanın kullanım şekli ve tanınırlığına göre 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin de hakkaniyete uygun olduğu anlaşıldığından; taraf vekillerinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacıdan alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 3.757,05 TL harçtan, peşin alınan 939,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.817,79 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/10/2023