Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/2012 E. 2021/2239 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2012 Esas
KARAR NO: 2021/2239 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/222 E.,
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
KARAR TARİHİ: 29/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önemli bir kurumu olan Kişisel Verileri Koruma Kurumu’nun verdiği kararın başkaca bilirkişilerce incelenmesine ve davalı şirketin veri ihlali yapıp yapmadığını incelemesine gerek dahi olmadığını, hükümsüzlük dava içeriğinde alınan Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararında belirtildiği üzere, “iddianın yaklaşık olarak ispat edilmesi halinde yargılamanın her aşamasında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin tabii bulunduğu anlaşıldığından” ifadelerine göre de yeniden tedbir talebinde bulunmak üzere ilgili şartların oluştuğunu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kişisel Verileri Koruma Kurumu bilirkişileri ve heyeti tarafından veri ihlallerine sebebiyet verdikleri tespit edildiğinden ve yeni bir bilirkişi incelemesine gerek duyulmaksızın davalıların ve yan şirketlerinin, ilgili web sitelerine erişimin engellenmesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince verilen 23/12/2020 tarihli ara kararla “talebin ve dosyanın incelenmesinde; davalı tarafın gerçek ve önceye dayalı hak sahipliği iddiasının değerlendirme ve yargılamaya ihtiyaç duyması, yeniden yapılan tedbir talebine dayanak kararın kesinleşmemiş olması, bu açıdan mahkememizce daha önce tedbirin reddine dair verilen karardan sonra tedbir kararı verilmesini gerektirir delil durumunda önemli bir değişiklik bulunmaması ve son tahlilde davalıların internet sitelerine tedbiren tümden erişimin engellenmesinin ileride teminatla dahi giderilemeyecek orantısız zararları doğurma ihtimalleri göz önüne alındığı” gerekçesiyle davacı vekilinin yeni oluşan durum karşısında yaptığı tedbir talebinin reddine karar verildiği, kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde 08/04/2021 tarihinde verilen 2021/401 Esas -2021/752 Karar sayılı ilamla ” ilk derece mahkemesince; yaklaşık ispat bulunmadığı nedenle ihtiyati tedbir talebinin reddedildiği, davacı yanın yaklaşık ispat sunmak üzere bildirdiği deliller toplanmadan, değerlendirilmeden ve taleple ilgili bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verildiğinin görüldüğü, dosya davalısı … Tarafından davacı ve TPE hakkında açılan Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/284 Esas sayılı dosyasında, …’in markadan kaynaklanan hakları kullanmasının tedbiren önlenmesine dair verilen tedbir kararının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2020/877 Karar sayılı kararı ile kaldırıldığının görüldüğü, ilgili ilk derece mahkemesi dosyasında davanın red kararı ile neticelendiği ve henüz kesinleşmediğinin de UYAP incelemesi neticesinde anlaşıldığı bu nedenle mahkemece davacının talebi hakkında inceleme araştırma ve bildirdiği delillerin celbini sağlayıp bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmesi uygun bulunmadığı” gerekçesiyle davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulüne; ilk derece mahkemesinin 23/12/2020 tarih ve 2020/5 Esas sayılı dosyada verilen ara kararın kaldırılmasına, delillerin toplanıp değerlendirilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonrasında ilk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde 14/09/2021 tarihinde verilen ara kararla; “davalı yanın internet sitelerinin tümden erişime kapatılması halinde davalının orantısız bir zarara uğramasının önlenmesi ve davacının haklarının korunması arasında denge kurulması gerektiği” gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin takdiren 50.000,00 TL teminat yatırıldığında yada muteber bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubu kararın tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde davalı tarafça ibrazı halinde kabulü ile; davalının http://…com/tr/, http://…com, http://…com ve https://www… isimli internet sitelerine Türkiye’den erişimin tedbiren engellenmesine, ancak SMK’nın 159/2-c ve HMK 395/1 maddeleri koşulları oluştuğundan takdiren 50.000,00 TL ters teminat yatırıldığında yada muteber bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubu kararın tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde davalı tarafça ibrazı halinde, yukarıda verilen ihtiyati tedbir kararının, dava sonuçlanıncaya kadar davalıya karşı kullanılmasının tedbiren durdurulmasına, 1 haftalık kesin süre sonunda ters teminat yatırılmadığı ve teminat yatırıldığı takdirde kararın infazı için erişim sağlayıcıları birliğine müzekkere yazılmasına karar verilmiş, karara davacı vekili itiraz etmiştir. Davacı vekili 04/10/2021 tarihli itiraz dilekçesi ile, mahkemece verilmiş tedbir kararının hukuka ve davadaki hukuki duruma uygun olmadığını, müvekkilinin hak sahibi olduğunu, müvekkili lehine teminatsız olarak tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, teminat karşılığı tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığını, ayrıca ara kararda davalılar lehine ters teminat kararı verilmesinin hukuka uygun ve yerinde bir karar olmadığını, ters teminat olarak verilen miktarın, davalıların haksız kullanımlarının (tecavüzün) boyutu ve davanın muhteviyatı ve uzun yargılama süreci nazara alındığında çok düşük bir miktar olduğunu, davalıların, müvekkili adına tescilli olan ve müvekkilinin hak sahibi olduğu … adını kullanmalarında günlük milyonlarca ABD doları haksız kazanç elde ettiklerinin aşikar olduğunu, bu nedenle belirlenen teminat miktarının 5.000.000 ABD doları olması gerektiğini bildirmiştir. Davalılar vekili 06/10/2021 tarihli beyan dilekçesi ile, davacının müvekkili lehine verilen ihtiyati tedbir kararına karşı itirazlarının reddi gerektiğini, bilirkişi raporu ile davaya dayanak … markasının gerçek hak sahibinin müvekkili şirketler olduğunun tespit edilmiş olduğunu ve huzurdaki davanın haksızlığının sübuta erdiğini, davacı vekilinin tedbir ve tersine tedbire ilişkin itiraz ve taleplerinin hem usul hem de esasa dair gerekçeler ile tümden reddine, tersine tedbire ilişkin teminat miktarının arttırılması yönündeki taleplerinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan inceleme neticesinde verilen 13/10/2021 tarihli ara kararla; “davacı lehine tespitler içeren Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı ile davalı lehine tespitler içeren mahkememizce alınmış bilirkişi raporu ile oluşan mevcut delil durumu, davalının tedbirin uygulanması yolu ile uğraması muhtemel kayıp ile davacının korunması gereken menfaatleri arasında ters teminatla verilen hükmün dengeleyici ve adil olduğu, hükmedilen ters teminat miktarının ise dava değeri nazara alındığında yetersiz kalacağı yönündeki itirazların reddinin gerektiği” gerekçeleriyle mahkemece verilmiş ihtiyati tedbir kararına ve bu kararda belirlenen ters teminat miktarına davacı tarafın yapmış olduğu itirazların reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; mahkemece verilen red kararının hukuka ve davadaki hukuki duruma uygun olmadığını, önceki itirazlarında da da belirttikleri üzere, ara kararda lehlerine, “teminat karşılığı” tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesinin hukuka uygun ve yerinde bir karar olmadığını, müvekkilinin hak sahibi olduğunu, mahkeme kararı ile hükme bağlanmış sicilde tescilli markasına, davalıların haksız tecavüzlerinin olduğunun bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, daha önce davalıların çatı şirketi olan … Şirketi’nin açmış olduğu ve iş ortakları olan bu davadaki davalı yan şirketleri lehine de tedbir talebinde bulunmuş oldukları YDİK KARARININ İPTALİ VE HÜKÜMSÜZLÜK davasında, Ankara 4. FSHM’nin 2019/284 Esas, 2020/459 K. numaralı dosyası ile yargılama yapıldığını ve detaylı şekilde aynı iddiaların irdelenerek alınan konusunda uzman bilirkişi heyetleri raporları ve ek raporları neticesinde müvekkili lehine karar verildiğini, karşı tarafların talepleri ve davalarının reddedildiğini, davalılarının geriye dönük, Türkiye’de yaygın, fasılasız ve ticari etki doğuracak şekilde markasal kullanımlarının olmadığının bu bilirkişi raporlarında yapılan kapsamlı ve teknik inceleme ile de sabit olduğunu, dosyada davalıların, kullanımlarını kabul ettikleri gibi, dosyadan alınan bilirkişi raporuyla da kullanımlarının sabit olduğunu, bu halde müvekkili lehine teminatsız olarak tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, teminat karşılığı tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığını, davalılar lehine ters teminat miktarı belirlenerek, lehlerine olan tedbir kararını hükümsüz kılacak şekilde karar verilmiş olmasının hukuka uygun olmadığını, davalıların fiilen … adını haksız kullanmalarını önlemek amacıyla tarafımızdan tedbir talep edildiğini, ters teminat olarak karar verilen miktar 50.000TL olup; bu miktar davalıların haksız kullanımlarının tecavüzün boyutu ve davanın muhteviyatı ve uzun yargılama süreci nazara alındığında çok düşük bir miktar olduğunu, davalıların, müvekkili adına tescilli olan ve müvekkilin hak sahibi olduğu … adını kullanmalarında günlük milyonlarca ABD doları haksız kazanç elde ettiklerinin aşikar olduğunu, hal böyle olunca bu miktarın çok sembolik kaldığını, ayrıca rakamın küçüklüğünün teminat alınmadaki amacı da ortadan kaldırdığını, bu sebeple teminat miktarının asgari 5.000.000 ABD doları olması gerekirken, 50.000TL. şeklinde olmasının dava konusu uyuşmazlığın niteliği, müvekkilinin uğrayacağı zarar, uzun yargılama süreci gözetilmeden bu şekilde bir miktara karar verilmesinin uygun olmadığını bildirmiştir. Yargılama sırasında alınan 09/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda “davacının … tescil numaralı … ibareli markasının 42. Sınıfta yer alan “Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, intemetarama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri.Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri (reklam amaçlı tasarım ve peyzaj tasarımı hariç)-Sanat eserleri orjinallik onay hizmetleri” Hizmetlerinde tescilli olduğuna, davalının https://…comltr, https://www… internet sitelerindeki … ——> kullanımlarının şeklinde olduğu, davalı kullanımların davacı markası ile benzer olduğu, davalının http://…com internet sitelerindeki kullanımın “…” başlık/ sayfa olarak düzenlendiği, bu haliyle kullanımın… olduğu, davacı markası ile benzer olduğu, 42. Sınıfta yer alan hizmetlerde kullandığı, … ——> davalının https://…comltr internet sitesinde … ——>” ibaresini 42. Sınıfta yer alan hizmetlerde kullandığı, davalının https://www… internet sitesinde … ——> ve … ibaresini 42.Sınıfta yer alan hizmetlerde kullandığı, Davalının http://…com internet sitesi ile http:/…com https://…com/tr’ne yönlendirdiği ve burada da yukarıda ifade ettiğimiz üzere … ——>ve … ibaresini 42. Sınıfta yer alan hizmetlerde kullandığı, sözkonusu web sitelerine Türkiye’den erişimin olduğu, Türkiye’de kullanımın sözkonusu olduğu, dolayısıyla davalıların kullanımlarının davacının tescili markası kapsamında kullanıldığı, davalı kullanımlarının davacının tescilli markası ile benzer olduğuna, davalı tarafa ait web siteleri incelendiğinde https-//…comltr/…/ web adresinde … ibaresinin ilk defa 02.12.2011 tarihli arşiv kaydında kullanıldığı, https://www… web adresinde … ibaresinin ilk defa 18.08.2014 tarihli arşiv kaydında kullanıldığı, https://…com/tr/ web adresinde … ibaresinin ilk defa 07.12.2015 tarihli arşiv kaydında kullanıldığı, bu kullanımların güne gelen süreler içerisinde devam ettiği, kullanımların davaya konu hizmetler üzerinde, davacı başvurusundan önce Türkiye’de yaygın, fasılasız ve ticari etki doğuracak şekilde MARKASAL kullanım olduğuna, davacı tarafa ait … markanın koruma tarihinin 23.06.2018 olduğu, www…com alan adının 20.06.2017 tarihinde tahsis edildiği düşünüldüğünde, dava konusu … markası üzerinde gerçek hak sahibinin davalı taraf olduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. TPMK’dan gelen marka tescil belgesinin incelenmesinde davacıya ait … tescil numaralı … ibareli markanın 23/06/2018 tarihinde 42.sınıfta tescil edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın reddi kararına yöneliktir. Mahkemece, başlangıçta ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nun 353/1-a-6 maddesi kapsamında dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiş, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapor gerekçe yapılmak suretiyle SMK’nun 159/2-c maddesi uyarınca ters teminat tedbirine hükmedildiği, bu karara davacı vekilince itiraz edildiği, yapılan duruşmalı inceleme sonunda davacı vekilinin itirazının reddine karar verildiği, kararın da davacı vekilince istinaf edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekilince Ankara 4. FSHHM’nin 2019/284 Esas -2020/459 Karar sayılı davasının yargılaması sonunda müvekkili lehine karar verildiğini ileri sürmüş ise de; huzurdaki davanın yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporu içeriğinde davacı başvurusundan önce davalının … ibaresinin Türkiye’de yaygın, fasılasız ve ticari etki doğuracak şekilde markasal olarak kullandığı, dava konusu … markası üzerinde gerçek hak sahibinin davalı taraf olduğu şeklinde görüş bildirildiği görülmüş olup, tarafların menfaat dengesi gözetildiğinde SMK’nun 159/2-c maddesi kapsamında tedbire hükmedilmesinde usule aykırı bir yön bulunmamıştır. Öte yandan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde teminat miktarının da düşük olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir: Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinafa yapılan yargılama giderlerinin istinafa gelen davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi. 29/12/2021