Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/2011 E. 2021/2198 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/2011 Esas
KARAR NO: 2021/2198
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2018
NUMARASI: 2016/578 E. – 2018/586 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından 456.000 TL bedelli çeke dayanılarak icra takibi başlatıldığını, ancak söz konusu çekin müvekkilleri tarafından cirolanmış bir çek olmayıp sahte bir çek olduğunu, takibe konulan çekin diğer borçlu … tarafından 28/02/2013 keşide tarihli ve 20.445,00 TL bedelli olarak keşide edilerek müvekkiline teslim edildiğini, müvekkili tarafından işbu çekin diğer çeklerle beraber 26/7/2012 tarihinde çek – senet tevdi bordrosu hazırlanarak … Bebek Şubesine teslim edildiğini, daha sonra çek borçlusu … ile ayrı bir mutabakata varılmak üzere bu çeklerin bankadan müvekkili tarafından geri alındığını, davaya konu çeki şirket müdürünün elinden keşideci tarafından geri getireceğini beyan ederek rızası dışında alındığını, çekin alındığı anda 28/02/2013 keşide tarihli ve 20.445 TL meblağlı olduğunu bu durumun … Bebek Şubesi kayıtları ile sabit olduğunu, çekin ne zaman teslim edileceğinin …’dan sorulması üzerine sürekli müvekkilini oyaladığını, geri vermediğini, yapılan icra takibi ile söz konusu çekin miktarının ve tarihinin değiştirilmek suretiyle yeniden tedavüle çıkartıldığını, takip alacaklısı ile veya diğer ciranta … ile müvekkilinin hiçbir ticari alışverişinin bulunmadığını, müvekkili tarafından …’dan alınarak …’a verilen çekin ilk orijinal hali ile zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan çekin kambiyo takibine konu edilemeyeceğini belirterek söz konusu çekten dolayı müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı … Ltd Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacıların basiretli bir tacir gibi davranarak yeniden alamayacakları bir çeki keşideciye iade ederken cirolarını iptal etmek zorunda olduklarını, yine basiretli tacir davranışı gereği hataen veya rızaen ciroları iptal edilmeden keşideciye verilmiş olan çeklerini iade etmesini talep etmeli ya da buna ilişkin yasal yollara başvurulmuş olması gerektiğini, müvekkili şirketin tüm bu iddiaların muhatabı olamayacağını, ticari ilişkisi karşılığında çeki aldığını, bankaya ibraz ettiğini, bankaca çekin karşılıksız olduğunu çekin arkasına şerh edildiğini, davacının delil olarak söz konusu çeki 2012 yılında …’a ibraz ettiğini gösterir çek tevdi bordrosunun sunulmasının davaya bir etkisi olmadığını, kaldı bu hususta ihtilaf da bulunmadığını, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu davacının söz konusu iddiaları olsa olsa keşideciye ve …’a karşı ileri sürebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalıya usulüne uygun şekilde tebligat çıkartılmasına rağmen cevap dilekçesi verilmediği gibi duruşmalarda takip edilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.05.2018 tarih ve 2016/578 Esas – 2018/586 Karar sayılı kararıyla; “…’a yazılan yazı cevabından da anlaşıldığı üzere davacı taraf 28/02/2013 keşide tarihli 20.445,00 TL bedelli çeki …’a teslim etmiş, daha sonra … tarafından söz konusu çek davacı tarafa iade edilmiştir. Toplanan tüm delillerden özellikle keşide tarihi ve miktardaki değişiklikle ilgili olarak … ve … Ltd Şti tarafından paraf bulunmaması nedeniyle, söz konusu değişikliklerin davacıların bilgisi ve istemi dışında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda TTK 748 maddesinin dikkate alınması gerekmektedir. Netice itibariyle kambiyo senedi metni değiştirilmiş ise, bunun kendisine karşı ileri sürülmek istenen borçlularca somut olayda davacılarca senet üzerinde onaylanması gerekir. Aksi halde işleme onay vermeyen kimse değişmiş metinden sorumlu olamaz. Dava konusu olayda olduğu gibi bir kısım borçlu olayda keşideci, metni değiştirmiş ve değişikliğe onay vermiş ise kendisi artık, değiştirilmiş metni olayda yeni keşide tarihi ve senet bedeline göre sorumlu olurken onayı bulunmayan borçlular olayda davacılar ise değiştirilmiş metne göre değil orijinal metne göre sorumlu olacaklardır bu durum imzaların bağımsızlığı olarak ifade edilen senetten doğan her bir borcun birbirinden ayrı olarak bağımsız bir şekilde geçerli olabileceğini düzenleyen TTK 677.maddesi sonucudur. Metnin değiştirilmesine onay vermeyenler için hukuki sorumluluk bakımından senedin tahrif edilmiş olması ile aynı sonuç doğmakta, kendileri değiştirilen metinden sorumlu tutulmamaktadır. Senet değişikliğine onay veren keşideci değiştirilmiş metne göre sorumludur. Nitekim muhatap bankanın uyuşmazlık konusu çeki sahte ve tahrif edilmiş çek kabul etmeyip karşılıksız işlemi yapması da bu sebepledir. Senet üzerindeki değişikliklerin imza ve ya paraf edilerek yapılması gerektiği Yargıtay kararlarında sıklıkla ifade edilmektedir. Somut olayda da senet metni üzerinde değişiklik yapılmış keşide tarihi ve meblağ çizilerek yenileri yazılmış bu değişiklik yalnızca keşideci … tarafından imza edilmiştir, davacıların imza ve onayını taşımamaktadır, senet metninde yapılan değişiklikler davacı -borçlular senedi imzaladıktan sonra yapılmıştır, zira …’a takasa verilen çekte bu değişiklikler yer almamaktadır. Davacılar ancak çekin … AŞ ‘ye takasa verilen suretinde olduğu gibi değiştirilmemiş (değişiklikten önceki) halinden sorumlu tutulabilirler. Değişiklikten önceki çekin meblağı 20.445,00 TL dir. Ayrıca keşide tarihi 28/02/2013’tür. Çek keşide tarihi değiştirilerek 11/04/2016 tarihinde bankaya ibraz edilmiştir. Davacılar ilk keşide tarihine göre sorumlu olduklarından, çek süresinde ibraz edilmemiş olacaktır. Buna göre 10/03/2013 ibraz süresi son günü olmalıdır. Oysa hamil çeki 16/4/2016 tarihinde ibraz etmiştir. İbraz süresinin geçirilmesi nedeniyle çeki süresinde muhatap bankaya ibraz etmeyen tüm sorumlulara karşı başvuru hakkını yitirir bu tarihten sonra yapılan cirolarda ancak alacağın temliki hükmündedir, bu bakımdan davacılara karşı başvuru hakkının kullanılması mümkün değildir. İkincisi çek zamanaşımına uğramıştır, hamilin cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları ibraz süresinin bitiminden itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Dava konusu çekte de zaman aşımı süresi dolmuştur, davacılar zamanaşımı definde bulunduğundan aynı şekilde zamanaşamı sebebiyle kendilerine karşı başvuru hakkı yöneltilemez. İbraz süresinin dolmasına rağmen ibraz edilmemesi ve çekin zamanaşımına uğraması halinde başvuru hakkını yitiren davalı ancak temel ilişkiye yahut sebepsiz zenginleşme hükmüne dayanabileceğinden sebepsiz zenginleşme talebi de sadece keşideciye yöneltilip ciranlara karşı yöneltilemeyeceğinden yine taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığından davacıların davalılara borçlu bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Dava konusu çek incelendiğinde, çek nedeniyle icra takibini başlatan … Ltd Şti olup, … ile davacı … arasında … isimli ciranta yer aldığından … davacılara karşı temel ilişkiye dayalı talepte bulunamaz, yine sebepsiz zenginleşme iddiası da TTK 732 maddesine göre sadece keşideciye karşı ileri sürülebilir, davacılar keşideci değil lehtar ve cirantadır. Takibi başlatan … olmamakla birlikte …’da davacılar keşideci olmadığından davacılara karşı sebepsiz zenginleşme iddiası ile başvurması mümkün değildir. … tarafından temel ilişkiye dayalı olarak … ile arasında temel ilişki olduğunu iddia etmesi halinde bu iddiayı ispatlayacak olan …’dır. İşbu davada ise … tarafından dosyaya cevap dilekçesi sunulmadığı gibi duruşmalarda takip edilmemiş temel ilişki iddiası ileri sürülmemiş, ileri sürülse dahi bu iddiayı ispatlayacak hiçbir delil bildiriminde bulunmamıştır. Tüm bu nedenle davacılar söz konusu çekten dolayı davalılara borçlu olmadığından aşağıdaki şekilde davacıların davasının kabulüne karar verilmiştir. Davalıların kötü niyetli oldukları dosya kapsamından anlaşılamadığından, söz konusu çekin keşideci tarafından değiştirilerek paraflanarak tekrar tedavüle sokulması nedeniyle davacıların kötü niyet tazminat taleplerinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı … Ltd. Şti vekili istinaf dilekçesinde; “Davacı taraf ile keşidecinin müvekkili zarar uğratmak kastıyla hareket ettiklerini, davacının keşideci ile mutabakata vararak çeki bankadan alarak keşideciye teslim ettiğini iddia ettiğini, oysa davacının iade ederken çekteki cirosunu iptal etmesi gerektiğini, Keşideci …’ın mahkemeye verdiği cevapta, çekteki değişikliklerin davacıların bilgisi dahilinde yapıldığını beyan ederek buna ilişkin delilleri sunduğunu, Müvekkilin iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olması nedeniyle, TTK 687.maddesi gereğince taraflar arasındaki defilerin müvekkile karşı ileri sürülemeyeceğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası.(Davalı … Ltd Şti tarafından, …, …, … Ltd Şti ve … hakkında 456.000 TL çek bedeli faiz, komisyon, ve çek tazminatı olmak üzere toplam 506.903,34 TL lik kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, takip dayanağı olarak … Bankasının … seri nolu 10/04/2016 keşide tarihli 11/04/2016 ibraz tarihli 456.000 TL tutarındaki çekin gösterildiğ, çekteki ilk miktarın 20.445,00 TL iken üzerinin çizilerek 456.000 TL yapıldığı, yine keşide tarihinin 28/02/2013 iken üzerinin çizilerek 10/04/2016 yazıldığı, çizilen kısımların üzerinde paraf bulunduğu çekin 11/04/2016 tarihinde bankaya ibraz edildiği, karşılığının bulunmadığına ilişkin şerh düşüldüğü anlaşılmıştır.)
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacılar, takibe konu çekin 28/02/2013 keşide tarihli ve 20.445,00 TL bedelli olarak düzenlendiğini, çekin mutabakat üzerine bankadan iade alındığını, mutabakat görüşmeleri sırasında çekin keşideci tarafından geri getireceğini beyan ederek rızası dışında alındığını, ancak çekin daha sonra tarih ve miktarı değiştirilmiş olarak haksız şekilde icra takibine konu edildiğini, çekin ilk keşide tarihine göre zamanaşımına uğradığı ve davalılara borçlu olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “…davacı tarafın 28/02/2013 keşide tarihli 20.445,00 TL bedelli çeki …’a teslim edip, daha sonra iade aldığı, keşide tarihi ve miktardaki değişikliklerde davacıların parafının bulunmaması nedeniyle, değişikliklerin davacıların bilgisi ve istemi dışında yapıldığı, TTK 748 maddesi gereğince kambiyo senedindeki değişikliğe onay vermeyen kimsenin değişmiş metinden sorumlu olmayacağı, buna göre davacıların değiştirilmiş metne göre değil orijinal metne göre sorumlu olacağı, senet metninde yapılan değişikliklerin davacı -borçlular senedi imzaladıktan sonra yapıldığı, zira …’a takasa verilen çekte bu değişikliklerin yer almadığı, davacılar ilk keşide tarihine göre sorumlu olduklarından, çekin süresinde ibraz edilmediği, ibraz süresinin geçirilmesi nedeniyle çeki süresinde muhatap bankaya ibraz etmeyen tüm sorumlulara karşı başvuru hakkını yitirir, bu tarihten sonra yapılan cirolarda ancak alacağın temliki hükmündedir, bu bakımdan davacılara karşı başvuru hakkının kullanılması mümkün değildir. İkincisi çek zamanaşımına uğramıştır, hamilin başvurma hakları ibraz süresinin bitiminden itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Dava konusu çekte de zaman aşımı süresi dolmuştur, davacılar zamanaşımı definde bulunduğundan aynı şekilde zamanaşımı sebebiyle kendilerine karşı başvuru hakkı yöneltilemez. İbraz süresinin dolmasına rağmen ibraz edilmemesi ve çekin zamanaşımına uğraması halinde başvuru hakkını yitiren davalı, ancak temel ilişkiye yahut sebepsiz zenginleşme hükmüne dayanabileceğinden sebepsiz zenginleşme talebi de sadece keşideciye yöneltilip ciranlara karşı yöneltilemeyeceğinden yine taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığından davacıların davalılara borçlu bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Tüm bu nedenle davacılar söz konusu çekten dolayı davalılara borçlu olmadığından davanın kabulüne, davacıların kötü niyet tazminat taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Hüküm davalı … Ltd. Şti vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Takibe konu edilen çekin 28/02/2013 keşide tarihli ve 20.445,00 TL bedelli olarak düzenlendiği, çekin davacı …Ltd.Şti tarafından …’a takas aracılığıyla 30.07.2012 tarihinde ibraz edildiği, daha sonra çekin iade alındığı hususu dosyadaki kayıtlar ve taraf anlatımlarıyla sabittir. Uyuşmazlık, daha sonra çekin keşide tarihinin 10/04/2016, bedelinin 456.000 TL olarak değiştirilmesi nedeniyle davacıların bu değişikliklerden sorumlu olup olmayacakları noktasındadır. İlk derece mahkemesi “Çekteki değişikliklerde davacıların imzasının bulunmaması, değişikliklerin davacıların cirosu sonrasında yapılmış olması nedeniyle” davacıların keşide tarihi ve miktardaki değişiklikten sorumlu olmayacağına, çekin ilk halinden sorumlu olacağına, buna göre de çekin süresinde ibraz edilmemiş sayılacağını, ayrıca 3 yıllık zamanaşımı süresinin de geçmiş olduğunu kabul ederek, davalı alacaklı tarafından keşideci olmayan davacılara karşı temel ilişkiye ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak da müracaat edilemeyeceğinden davacıların menfi tespit talebini kabul etmiştir. Davada taraf gösterilmeyen keşideci …, mahkemenin talebi üzerine verdiği 06.03.2018 tarihli beyan dilekçesinde; “Çek üzerindeki değişikliklerin lehtar …’nin bilgisi ve talimatı ile yapıldığını, değişikliğin ardından lehtarın paraflı çeki bu şekilde kendisinden aldığını, bu şekilde işlem yapılması konusunda protokol de yapıldığını.” açıkladığı görülmüştür. Mahkeme tarafından verilen süre içinde dava dışı keşideci tarafından sunulan sözleşmenin incelenmesi ile; davaya konu edilen çekin sözleşme içeriğinde yer almadığı, başkaca çeklerin sıralanarak karşılığında senet düzenleneceği bilgisine yer verildiği anlaşılmıştır. Buna göre, sözleşmede temas edilmemesi nedeniyle dava dışı keşidecinin “çekin tarih ve miktar kısmında davacı … bilgisi ve talimatıyla değişikliğe gidildiği” yönündeki beyanı doğrulanamamıştır. Davacının “Çekin bankadan iade alınmasından sonra dava dışı keşideci ile mutabakata varmak üzere görüşme yapıldığı sırada davacı şirket müdürünün elinden rıza dışında alındığı, sonra da geri verilmediği” iddiası hayatın olağan akışına aykırıdır. Hemen bütün doktrinin birleştiği ve Yargıtay uygulamasında da kararlılık ile kabul edilen ölçüye göre, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Buna göre davacı tarafın, çekin iddia edildiği gibi keşideci tarafından rıza dışı olarak ele geçirildiğini ispat etmesi gerekecektir. Davacının bu hususta ispata yarar delil sunamadığı anlaşıldığından, davanın reddi yerine kabulü hatalı olduğundan, davalı … Ltd. Şti vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … Ltd. Şti vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2018 tarih, 2016/578 E. – 2018/586 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacıların, davalı … Ltd.Şti’ne yönelik açmış olduğu davanın REDDİNE, 4-Davacıların, istinaf isteminde bulunmayan davalı …’a yönelik davasının kabulü ile; İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas nolu takibine konu edilen …Bankası Uşak Çarşı Şubesine ait … nolu çekten dolayı davacıların davalı …’a borçlu olmadığının tespitine, 5-Davacıların kötü niyet tazminat talebinin reddine, 6- Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 34.226,13 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 7- Davalı … Ltd. Şti lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 34.226,13 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Ltd. Şti’ne verilmesine, 8-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 29,20 TL başvurma harcı, 8.656,65 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı ile 545,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 9.235,15 TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 9-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalı … Ltd. Şti’ne iadesine, 10- İstinaf aşamasında davalı… Ltd. Şti tarafından yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 65,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 163,60 TL’nin davacıdan alınarak davalı … Ltd. Şti’ne verilmesine, 11-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 12-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021