Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/20 E. 2022/1970 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/20 Esas
KARAR NO: 2022/1970 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/11/2020
NUMARASI: 2017/377 E. – 2020/190 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 25/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı banka “…” markasını 09/36 sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler açısından 20/09/2012 tarihinden itibaren, “…” markasını 09/36 sınıfı kapsamındaki mal ve hizmetler açısından 07/01/2014 tarihinden itibaren; “…” markasını 09/36 sınıfı kapsamındaki mal ve hizmetler açısından 11/07/2012 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile tescil ettirdiğini, davacı banka markalarını bankacılık, kredi kartı ürünü hizmeti ve bununla bağlantılı diğer hizmetler alanında etkin olarak kullandığını, ayrıca davacı banka marka kullanımı ve verdiği hizmetleri yürütürken kullandığı www…..com, www…..com.tr, www…..com.tr ve www…com internet alan adlarının da hak sahibi olduğunu, davacı bankanın “…”, “…” ve “…” markaları adı altında yürüttüğü kredi kartı hizmetlerinin ülkesel ve uluslararası çapta bilinirliğe ve tanınmışlığa sahip olduğunu, davacı bankanın bankacılık ve kredi kartı alanında sahip olduğu pazar payı, markaları kullanarak yürüttüğü hizmetlerin parasal hacmi, markasını tanıtmak adına şimdiye dek yaptığı harcamalar, reklam, tanıtım ve hizmet faaliyetlerinin birçok faktör birlikte ele alındığında, davacının “…”, “…” ve “…” markalarının tanınmış marka olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yapmış oldukları kontrollerde … Mah., … Cad., … Apt., No… D:… Taksim/İSTANBUL adresinde mukim “… Ltd. Şti”‘nin (… Tur, … Tur isimlerini kullanmakta olduğunu) “www…com” alan adı ile internet sitesi kurarak yurtiçi-yurtdışı, tur/otel ve rezervasyon/araç kiralama hizmetleri verdiğini, firmanın bu site dışında, www…com, www…com, www…com (site taşınmıştır uyarısı vermekte www…..com adresine yönlendirme yapılmış olduğunu) adlı siteleri de kurduğu ve kullanmakta olduğunu, davalı firmanın sosyal medyada da https://www.facebook.com/…, @…(twitter), @…(instagram) hesaplarında paylaşımlarda bulunduğunu, sosyal medya üzerinden de tanıtım ve pazarlama faaliyeti yürüttüğünün anlaşılmış olduğunu, davalı firmanın “… Ltd. Şti” (… Tur) ticaret unvanında ve işletme adında davacının adına tescilli “…” ibaresinin bulunduğunu, görüldüğü üzere davalı firmanın unvanının davacının markasını içermekte olduğunu, davalının davacı bankaya ait markadan haksız yararlanma amacında olduğunu, davalı firma tarafından “…” markasının 39. sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler açısından tescili için TPE nezdinde 16/11/2015 tarihinde başvuruda bulunulmuş olduğunu, davalı firmanın başvurusunun yayınlanmasına müteakip davacı banka tarafından başvuruya 01/04/2016 tarihinde itiraz edildiğini, itiraz inceleme prosedürünün TPE nezdinde halen devam etmekte olduğunu, davalı firmanın daha önce “… ” ve “…” markalarının 39. sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler açısından tescili için TPE nezdinde yaptığı başvuruların davacının itirazları üzerine TPE tarafından reddedildiğini belirterek, davalının davacıya ait “…”, “…” ve “…” markalarına tecavüzünün ve haksız rekabetin tespitine, menine ve giderilmesine, davalının internet sitelerinin alan adlarının iptaline, kullanımının yasaklanmasına, sosyal medya hesaplarının kapatılmasına, erişimin engellenmesine, davacının markalarının yer aldığı davalıya ait her türlü mal ve hizmetler ile belge, doküman, tanıtım materyalleri, broşürlerine el konulmasına, bunların içeriklerinin değiştirilmesine, imhasına, davalı şirket unvanından “…” ibaresinin terkinine, davacı markalarının tanınmış marka olduklarının tespitine, davacının bu nedenle uğradığı zararın tespiti ile davalıdan tahsiline (belirsiz alacak davası olarak), masrafı davalıdan alınmak suretiyle hükmün ilgililere tebliğ edilmesine ve Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek iki gazetede ilan edilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının işaretleri ile davacının markalarının benzer olmadığını, davacının markalarını farklı sınıf ve hizmetlerde kullanımı ve tescili engelleyecek şekilde tanınırlığa ulaştığını, davacının tüm markalarını özel bir yazım tarzı kullanılarak hazırlanmış logolar ve işaretlerle kullandığını, davalının satış yaptığı internet adreslerinin ve kullandığı logoların herhangi bir şekilde davacının markalarını hatırlatmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın logolarının koyu mavi el yazısı fontuyla yazılmış sözcüklerden oluştuğunu, davalının ise tüm internet adreslerinde ve logolarında kalın, dairesel kıvrımlara sahip harflerden oluşan çok farklı bir yazı fontu ve yeşil-gri renklerini kullanıldığını, davalının “…” veya “…” markasını kullandığını, davacı tarafın “…” kökünü kullanarak birçok marka başvurusunda bulunmuş olduğunu, “…” kökünün ise tek başına marka olarak tescil edilemeyerek, ayırt edici niteliğe sahip olmayan bir sözcük olduğunu, davalının kullandığı “parafedu” işareti ve ilgili alan adının ise “…” sözcüğüne “edu” sözcüğünün eklenmesi suretiyle oluşturulmuş olduğunu, “…” sözcüğü İngilizce “eğitim” anlamına gelen “…” sözcüğünün kısaltması olduğunu, davalının düzenlendiği eğitim amaçlı turların niteliğini belirtmekte ve ayırt edici niteliğinin güçlü olduğunu, davacının ise hiçbir surette eğitim faaliyetleri veya eğitim amaçlı tur düzenleme faaliyetlerinde bulunmadığını, davalı tarafından kullanılan “…” işareti ve “www…com” alan adı ile tecavüze uğradığı ileri sürülen “…” “…” ve “…” markaları karşılaştırıldığında yalnızca biri açısından “…” ibaresinin ortak olduğunun görüleceğini, bütünlük ilkesi çerçevesinde bakıldığında davalının kullandığı işaretlerin ve internet alan adlarının davacının markalarıyla herhangi bir şekilde karıştırılma ihtimalinin olmadığını, “www…..com” adresinin … Seyahat acentesi tarafından kullanıldığını, kendilerine ait olmadığını, davacı tarafından kullanılan “…”, “…”, VE “…” markalarının tanınmış marka kabul edilemeyeceğini, davaya konu olan “…” sözcüğünün bir çok mal ve hizmetlerde farklı firmalar tarafından tescilli marka ve unvan olarak kullanıldığını, davacının tanınmışlığını ileri sürerek tecavüze dayalı tazminat istemlerini kabul etmediklerini, davalının dava konusu işaretleri kullanması sebebiyle davacının markalarından haksız bir kazanç sağlamasının veya davacının markalarının itibarını zedelemesinin söz konusu olmadığını, davalının ticaret unvanının terkini talebinin ve ihtiyati tedbir isteminin kabul edilemez olduğunu, davalının kullandığı işaretlerin davacının markalarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediğini, davacının markalarına benzer olmadıkları için tescillerine bir engel olmadığını, bu sebeple davalının internet alan adlarının ve sosyal medya hesaplarının kullanımının yasaklanmasına gerek olmadığını, kapatılmasına veya erişimin engellenmesine yer olmadığını belirterek, davalının dava konusu işaretleri kullandığı hizmet ve tanıtım araçlarına el koyma, içeriklerinin değiştirilmesi ve imhasına ilişkin davacı taleplerinin reddini, davalının ticaret unvanındaki “…” ibaresinin terkinine yer olmadığına ve bu talep hakkının zaman aşımına uğradığına, davacının “…”, “…” ve “…” markalarının KHK 8/4 anlamında tanınmışlık düzeyine ulaşmadığına, tecavüz gerçekleşmediği için davacının tazminat talebinin reddine, “…” markası açısından önceye dayanan ticari kullanım sebebiyle davalının hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/11/2020 tarihli 2017/377 E. – 2020/190 K. sayılı kararıyla; “…davacı adına tescilli “…”, “…” ve “…” markalarının tanınmış marka olduğunun iddia edilerek, davalının internet alan adlarında, içeriğinde, sosyal medya hesaplarında ve ticaret unvanında kullandığı “…”, “…” ve “…” ibarelerinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ve önlenmesi talep edilmektedir. Davalının kullandığı “…”, “…” ve “…” kelimeleri ile davacının tescilli markalarının görsel ve işitsel olarak benzer oldukları, davalının “…” ve “…” ibareleriyle birlikte tali olarak kullandığı “…” ve “…” kelimelerinin tanımlayıcı kelimeler olması nedeniyle, markaları farklılaştırmaya yetmediği, bu nedenle markalar arasında benzerlik olduğu anlaşılmaktadır. Ancak davacıya ait marka kayıtları incelendiğinde, tüm markalarının 9. ve 36. sınıfta tescilli oldukları, 36. sınıfta yalnızca “sigorta hizmetleri, finansal ve parasal hizmetler, gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri, gümrük müşavirliği hizmetleri” için tescil edildikleri, davacı şirketin bankacılık faaliyeti ile tanındığı, markalarının da daha çok bankacılık hizmetleri ile ilgili bilinirliği bulunduğu, davalı şirketin ticaret sicile tescil tarihi olan 2013 yılında davaya konu davacıya ait markaların bilinirliği olduğunun da tespit edilemediği, davalı şirketin ise markalarını “seyahat hizmetleri, yurt dışı eğitim aracılık hizmetleri” için kullandığı, markaların farklı sınıflardaki mal ve hizmetler için kullanılmasından dolayı 556 sayılı KHK’nin 8/1. maddesindeki koşulların mevcut olmadığı, bu nedenle müşterilerin markaları karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davacının markalarının tanınmış marka olduğunu ispatlamak için dosyaya sunduğu reklam harcamalarının tek başına markaların tanınmışlığını kanıtlamaya yeterli olmadıkları, markanın tanınmış olup olmadığını tespit için toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve kullanım derecesi, marka promosyonlarının kapsadığı coğrafi alan, promosyon süresi ve derecesi, markanın tanınmışlığını ya da kullanım derecesini yansıtacak derecedeki tescillerin ya da tescil başvurularının kapsadığı coğrafi alan, markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabulüne dair başarılı uygulama örnekleri ve marka değerinin kriter olarak incelenmesi gerektiği, davacının markalarının bu kriterlere göre tanınmışlığının ispatlanamadığı anlaşılmakla, tüm bu nedenlerle, davalının markalarının tanınmış marka olduğunun tespiti talebinin reddine, davalının marka kullanımlarının davacının markalarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığından markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davasının reddine, davalı şirketin faaliyet alanının davacı şirketin markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile benzer olmadığı, bu nedenle davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinin de istenemeyeceğinden terkin talebinin reddine, davalıya ait olduğu tespit edilen www..com alan adı ile internet sitesi yayından kaldırılmış olduğundan alan adının iptali ve erişimin engellenmesi davasının konusuz kaldığı, ancak internet sitesinin içeriğinde yalnızca turizmle ilgili tanıtımlara yer verildiği ve davacının markalarının tescilli oldukları mal ve hizmetlerle ilgili bir tanıtım bulunmadığından ve davacıya ait olan www…..com ve www…..com.tr alan adları ile birebir benzer olmadığından, davacının bu davayı açmakta haksız olduğundan, bu taleple ilgili yargılama giderlerinin HMK’nun 331/1. maddesi uyarınca davacıya yükletilmesine, diğer www…com, www…com, www…com isimli alan adlarının davalıya ait olmadıkları anlaşıldığından, bu alan adlarının iptali için açılan davanın husumet nedeniyle reddine, süresi içinde harcı yatırılmadığı için işlemden kaldırılan maddi tazminat davasının ise Harçlar Kanunu’nun 30. ve 32. maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; …, …, … markalarının müvekkiline ait tanınmış markalar olduğunu, bu hususun sunulan deliller ile sabit olduğunu, davalı şirketin ticari siciline 16/01/2013 tarihinde tescil edildiğini, markaların ise sırasıyla 11/07/2012 – 20/09/2012 tarihinde tescil edildiğini, müvekkilinin … ve … markalarının lansmanlarını 2012 Aralık ayında yaptığını ve kısa sürede tanınır hale getirdiğini, karar gerekçesindeki reklam harcamalarının tek başına markaların tanınmışlığını ispatlamaya yeterli olmadığı şeklindeki gerekçede haklılık bulunmadığını, müvekkilinin bankacılık, kredi kartı ürünü hizmeti ve bununla bağlantılı diğer hizmetler alanında başta … Bank markası olmak üzere tanınmış markalara sahip olduğunu, müvekkilinin tescilli markaları adı altında yürüttüğü kredi kartı hizmetlerini ülkesel ve uluslararası çapta bilinir ve tanınmış olduğunu, müvekkilinin bankacılık ve kredi kartı alanında sahip olduğu pazar payı, kart sahibi, müşteri ve üye işyeri sayısı, markaları kullanarak yürüttüğü hizmetlerin parasal hacmi, markasını tanıtmak adına şimdiye dek yaptığı harcamalar, reklam, tanıtım ve hizmet faaliyetlerinin kapsamı gibi birçok faktör ele alındığında markalarının tanınmış marka olarak tanınması gerektiğini, mahkemece sadece reklam harcamalarına ilişkin kısmın dikkate alındığını, müvekkilinin reklam projeleri ve lansmanları ile “…, … ve …” markaları açısından bu ibareleri duyan sıradan vatandaşların müvekkilinin tanınmış kredi kartı markasının akıllara geleceğini. -Mahkemenin, davalının kullandığı “…, … ve …” kelimeleri ile müvekkilinin tescilli markalarının görsel ve işitsel olarak benzer olduklarını, bu ibareler ile tali olarak kullandığı yurtdışı eğitim ve turizm kelimelerini tanımlayıcı olduğunu ve markaları farklılaştırmaya yetmediğini kabul ettiğini, davalı firmanın ünvanının bile müvekkilinin markasını içerdiğini, davalının bankanın ticaret ünvanını ve işletme adını asli unsur olarak kullandığını, haksız rekabet yarattığını, tüm stratejisini müvekkilinin ve kredi kartlarının isimlerinin tanınmışlığından yararlanma üzerine kurulduğunu, firmanın kendini … ve … olarak lans ettiğini, burada verilen hizmetin müvekkilinin banka ile ilgisi olduğu firmadan seyahat yada tatil satın alındığında müvekkili bankanın … ve … kredi kartlarına kolaylık ve avantaj sağladığı, bankanın hizmetin arkasında olduğu vb.müşterinin algısında karışıklık yaratan durumların söz konusu olduğunu. -Davalıya ait olan markaların, kullanıldığı sınıflardaki mal ve hizmetleri ile müvekkilinin mal ve hizmet sınıfları arasında farklılık bulunduğu gerekçesinde davanın reddine karar verilmişse de, davaya konu kredi kartı markalarından özellikle … markalı kredi kartlarını, seyahat , turizm ve tatil sektöründeki kampanyalarında kullandığını, müvekkilinin bu sektörde çok sayıda üye işyeri firma müşterileri mevcut olduğunu, kredi kartlı ödeme kampanyalarını bu müşterileri ile anlaşmalar yaparak yürüttüğünü, kampanyalarının www…..com, www…..com.tr, www…..com.tr sitelerinde ve müşterilere yönelik ekstre ve broşürlerde ilan ettiklerini, … ve … Turizm firmaları ile ortaklık anlaşması imzaladıklarını, sözleşmeye göre anlaşmalı firmaların seyahat telefon hattı ile www…..com internet sayfası üzerinden banka müşterilerine özel satış faaliyeti yürüteceklerini ve … kartlar ile yapılan alışverişlere ekstra avantaj (3 katı ödül para kullanabilme) imkanı sağladığını, müvekkiline ait markaların 9.sınıfta eğitim ve öğretim malzemelerini satış ve pazarlama hizmeti ile tescil edildiğini, davalının eğitim ve öğretim hizmetlerinin benzer olduğunu, birbirlerini tamamladıklarını, davalının konaklama hizmeti sunduğunu, müvekkilinin gayrimenkul komisyonculuğu ile konaklama hizmetinin birbirlerinin benzer tamamlayan hizmetler olduğunu. -Davalının, sicile tescil tarihinin, müvekkilinin marka tescil tarihinden sonra olduğunu, bankaya ait markadan haksız yararlanma amacı güdüldüğünü, kötüniyetli unvan tescili bulunduğunu, davalının kanunun tanıdığı hak ve yetkileri dürüstlük kuralına aykırı şekilde kullandığını. -Maddi tazminat istemi yönünden belirsiz alacak davası açmalarına rağmen mahkemece bu konuda araştırma yapılmadan, harç yatırmak üzere kesin süre verilmesi akabinde de tazminat miktarının somutlaştırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalının dava tarihine kadar olan faaliyetinde yüksek gelir elde ettiğinin sabit olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; mahkemenin, davacı markalarının tanınmış marka olmadığı, sunulan reklam harcamalarının tek başına yeterli olmadığı, ticaret unvanı tescil tarihinde tanınmışlığını ispat edemediği gerekçelerine katıldıklarını ancak karar gerekçesinde ileri sürdükleri savunmalara yer verilmediğini, davaya cevap dilekçesinde açıkladıkları ve tablo halinde gösterdikleri üzere … ibaresinin birçok farklı işletme ve gerçek kişi tarafından farklı sınıflarda marka olarak tescil edildiğini, dava dışı … tarafından … sayılı marka başvurusunda birçok sınıfta yapılan marka başvurusuna davacının itiraz ettiğini, TPE nin itirazını reddettiğini ve markanın tescil ettirildiğini, Ankara 4.FSHHM’de 2014/503 E. Sayılı dosyada … Bank aleyhine karar verildiğini, istinaf başvurusunun reddedildiğini, Yargıtay 11.HD’nin 07/01/2019 tarih 2017/2805 E. – 2019/16 K.sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği, davacı markasının tanınmış olmadığının tespit edildiğini, İTO web sitesinden sorgulandığında İstanbul’da 64 farklı tacir tarafından ticaret unvanında kullanıldığını, müvekkilinin kullandığı işaretler ile davacı markalarının benzer olmadığını, kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet meydana getirmediğini, davacının tüm markalarının 9 ve 36.sınıfta tescilli olduğunu, davacı şirketin bankacılık faaliyeti ile tanındığını, davalının ise markalarını “seyahat hizmetleri, yurtdışı eğitim aracılık hizmetleri” için kullandığını, markaların farklı sınıflardaki mal ve hizmetlerde kullanılmasının markaya tecavüz teşkil etmeyeceğini, karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, davacı markalarının ayırd ediciliğinin düşük olduğunu, ticaret unvanı terkini davasında 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, davacı markalarının kullanıldığı sınıflardaki mal ve hizmetlerin müvekkilinin mal ve hizmet sınıflarından farklı olduğunu, dava süresince ileri sürülmeyen 9.sınıf ile ilgili iddianın istinafta ileri sürülmesi nedeniyle incelenemeyeceğini, kaldı ki; ileri sürülen iddianın da yerinde olmadığını, … ibaresinin 23.02.2010 tarihinde Eğitim ve Öğretim Hizmetleri bakımından dava dışı … Ltd şirketi adına 2010/11345 sayı ile tescil edildiğini, gayrimenkul komisyonculuğu ile konaklama hizmetlerinin ilgisinin bulunmadığını, unvan terkini talebinin ve diğer taleplerin reddi gerektiğini, davacının maddi tazminat talebini somutlaştırmadığından değil süresinde peşin nispi harcı yatırmadığından red kararı verildiği beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; davacının davaya dayanak yaptığı markaların; … numaralı “…” markasının 09,36. sınıflarda tescilli, 20/09/2012 başvuru, 02/09/2013 tescil tarihli, … numaralı “…” markasının 09,36. sınıflarda tescilli, 07/01/2014 başvuru, 10/10/2014 tescil tarihli ve… numaralı “…” markasının 09,36. sınıflarda tescilli, 11/07/2012 başvuru, … tescil tarihli oldukları tespit edilmiştir. Dosya arasında bulunan ticaret sicil kayıtlarından davalı şirket tescil tarihinin 16/01/2013 olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince Endüstri Mühendisi Marka Patent Vekili bilirkişi …, Muhasip bilirkişi …, Bilgisayar ve Bilişim Uzmanı Öğr. Gör. …’ten oluşan bilirkişi heyetinden alınan 21/09/2017 tarihli raporda; “… www..com alan adının davalıya ait olduğu, halen yayından kaldırılmış olduğu, arşiv kayıtlarında yapılan incelemeye göre, yurtiçi ve yurt dışı turları, uçak bileti ve gemi turları, ekonomik fiyatlar ve “… Tur güvencesiyle konuklarını bekliyor” açıklamasına yer verildiğini, tescil tarihinin 13/11/2015 olduğu, www…com alan adlı bir site bulunmadığı, yayından kaldırıldığı, arşiv kaydının bulunmadığı, www…com alan adının … adına tescilli olduğu, yayından kaldırıldığı, arşiv kaydının bulunmadığı, www…com alan adının …’a ait olduğu, yayından kaldırıldığı, arşiv kaydının bulunmadığı, …) kullanıcı adıyla 2015 yılında oluşturulan sayfada da yurt içi ve yurt dışı tur kampanyalarının duyurulduğu, yine … (https://www…) sayfasında da yurt dışı eğitim turlarının tanmıtımının yapıldığı, … (https://www.instagram.com/..) sayfasında da yurt içi ve yırt dışı tur tanıtımlarının yapıldığı, davacının markasının tanınmışlığının tespitine karar verilmesi talep edilmişse de, bu davanın doğrudan açılamayacağı, açılan davalarda vakıa olarak incelenebileceği, davalı tarafından başvuruları yapılan … sayılı “…”… sayılı “…” ve … sayılı “…” markalarının başvuru dosyalarının (YİDK kararlarını da içerecek şekilde) TPMK’dan celbini talep ettiklerine yönelik ön rapor düzenledikleri görülmüştür. İlk derece mahkemesince şirket adresinde yerinde inceleme yaptırılarak alınan 05/01/2018 tarihli bilirkişi heyet ek raporunda; davacı vekilinin 21/12/2017 tarihli yazıları ekinde 61 sayfada oluşan davaya konu markalarının tanınmışlığına ilişkin belgeleri ve 11 sayfadan ibaret emsal bilirkişi raporunu sunmuş olduğunu, sunulan belgeler içinde davacı bankanın 2012/2017 yılları arasında davaya konu “…” markalı kartla ilgili toplam 112.759.195,60 TL lik TV, radyo, gazete, kampanya, dergi, açık hava reklam, dijital reklam promosyon bedelleri ve promosyon malzemeleri basım modelleri için harcanan tutarları belirtir 112.759.195,60 TL lik harcama listesini sunmuş olduğunun görüldüğünü, davanın 31/05/2016 tarihinde açıldığından 2016 yılı için 151 günlük kısım alındığını, davalı şirketin kurulduğu tarihten itibaren sürekli zarar gördüğünü, bu nedenle … ibaresinin kullanımından doğan herhangi bir kazancı bulunmadığından tazminat hesaplamasının mümkün bulunmadığını, inceleme tarihi itibariyle davalı şirketin gayri faal olduğunu, tasfiyeye gidildiğinin ifade edildiğini, tüm bu nedenlerle, davalı şirketin inceleme sırasında tasfiyede ve gayri faal olduğunu, kuruluşundan beri artarak zarar ettiği tespit edilmiş olan şirketin herhangi bir kazancının (KAR) olmadığını ve zararda olduğundan tazminat hesaplamasının yapılamadığını beyan etmişlerdir. İlk derece mahkemesince Öğretim Üyesi bilirkişi Prof. Dr. …’den alınan 19/12/2019 tarihli raporda; “…davalının “… turizm” şeklindeki marka kullanımı ile davacıya ait … nolu “…” markası ve davalının “… yurtdışı eğitim” şeklindeki marka kullanımı ile davacıya ait … tescil nolu “…” markası arasında benzerlik bulunduğunu, davalının marka kullanımı gerçekleştirdiği mal ve hizmetler ile davacının markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığını, iltibastan söz edilebilmesi için, davacı markalarıyla davalının kullandığı işaretler arasında benzerlik bulunmasının yanı sıra, davacı markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile davalının marka kullanımı gerçekleştirdiği mal ve hizmetler arasında da benzerlik bulunması gerektiğini, somut olayda mal ve hizmet benzerliği bulunmadığından iltibasın koşullarının oluşmadığını, davacı tarafça dosyaya sunulan belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıya ait “…” ve “…” markalarına belli bir bilinirlik kazandırıldığı tespit edilmekle birlikte, davanın açıldığı 31/05/2016 tarihindeki fiili durumun, markaları tanınmış marka olarak nitelendirilebilmek için yeterli olmadığını, dosyaya sunulan belgeler arasında, “…” markasının tanınmışlığını ispatlamaya yönelik bir belgeye rastlanmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. TPMK’dan celp edilen kayıtlardan; davalı adına … başvuru numaralı 39.sınıfta … marka başvurusunun … Bankası ve dava dışı …’ın itirazı üzerine 13/03/2019 tarihli 2017-M-1182 sayılı TPMK YİDK’nın kararı ile “başvuru ile itiraz gerekçesi markalardan …, … sayılı …, … ibareli markaların aynı/yüksek düzeyde benzer olduğu, her ne kadar başvuru ile bu markaların kapsamında aynı sınıflara dahil mal ve hizmetler bulunmasa da muteriz … Bankası AŞ tarafından sunulan bilgi ve belgeler incelendiğinde … ibareli markanın başvuru kapsamında yer alan seyahat hizmetleri ile bağlantılı şekilde kullanıldığı, örneğin muteriz tarafından sunulan … markalı kredi kartı ile puan kazanan tüketicilerin, kazanılan bu ödül puanlar ile muteriz tarafından sunulan www…..com.tr sitesinden seyahat alışverişi yapabildiğinin tespit edildiği, (https:// www…..com.tr, https:// www.youtube.com/…, https:// www…..com) kaldı ki, günümüzde bankacılık hizmetleri ile ilgili olarak kullanılan çeşitli kredi kartları ile seyahat hizmetleri ve uçak bileti ve benzeri hizmetlerden belirli avantajlarla yararlandırılabildiği, bu durumun ilgili sektörde yaygın bir uygulama olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla belirtilen husus ile birlikte markaların aynı/yüksek düzeyde benzer olması birlikte gözönüne alındığında başvuru konusu … markasının “Kara, Deniz ve Hava taşımacılığı Hizmetleri ve Kara, Deniz ve Hava Taşıtlarının kiralaması hizmetleri, Tur düzenleme, Seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri) için kullanılması halinde bu hizmetlerin … ve … markalarını kullanan muteriz tarafından veya muterizin kontrolü altında sunulduğu yönünde bir izlenim oluşabileceği kanaatine varıldığından…” bahisle … Bankası AŞ tarafından yapılan itirazın 39.sınıfta yapılan itirazın kısmen kabulüne,… tarafından yapılan itirazın tümden kabulüne ve başvurunun tümden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. TPMK kaydından, davalı adına yapılan … başvuru numaralı “…” markasının …’ın ve … Kitabevi Yayıncılık şirketi itirazı üzerine reddedildiği, davalı adına … başvuru numaralı …. markasının 39.sınıfta başvurusunun …’ın itirazı üzerine reddedildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı vekili tescilli …, … ve … markalarının tanınmış olduğunun tespiti, markalarından ve tescilli alan adlarından kaynaklanan haklarına dayanarak, davalı ticaret unvanının terkini, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi, davalı alan adlarına erişimin engellenmesi, sosyal medya hesaplarının kapatılmasını, tecavüz ile elde edilen kazancın tespiti ile davalıdan tazmini, hükmün ilanını talep etmiştir. İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince, istinaf dilekçesinde yazılı sebepler ve kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı adına 11/07/2012 başvuru numaralı …, … başvuru numaralı … ve … başvuru numaralı … markalarının 09 ve 36. Sınıfta tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Davalı adına yapılan 39. Sınıftaki … marka başvurusunun davacının itirazı üzerine reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler ile 21/12/2017 tarihli dilekçe ekinde, dosyaya sunulan tanınmışlığa ilişkin belgeler ve mahkemece alınan bilirkişi raporlarından, 2013 yılına ait gazete ve dergilerde yayınlanan reklam kampanyalarına ilişkin görsellerde, … kartı ile yapılacak uçak bileti harcamasında avantajların ve … kartı ile yapılacak market, akaryakıt, turizm vb. harcamalarındaki avantajların tanıtıldığı, davacı markalarının reklam giderlerini yıl yıl gösteren liste sunulduğu ancak buna ilişkin faturaların sunulmadığı, 19/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…” ve “…” markalarına belirli bir bilinirlik kazandırdığı ancak, 31/05/2016 dava tarihi itibarıyla davacı markalarının tanınmışlığının ispatlanamadığı görüşünün beyan edildiği anlaşılmıştır. Davacının “… ” markasının tanınmışlığını ispat yönünden ise delil sunulmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunun ispatlandığına dair istinaf sebebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı markalarının 09/36. Sınıflarda tescilli olduğu, davalı tarafın internet sitelerinde “… turizm”, “…”, “… yurtdışı eğitim” ibarelerini “seyahat ve eğitim hizmetleri” sınıfında markasal kullanımının bulunduğu anlaşılmıştır. Davacının … ve … ibareli markaları ile aynı ibarelerin davalı tarafça ekler getirilerek ayniyet teşkil edecek şekilde kullanıldığı anlaşılıyorsa da, davalının “seyahat ve eğitim hizmetleri” sınıfında kullanımın davacı markalarına tecavüz teşkil edip etmediğinin incelenmesi gerekmiştir. Davacı markalarının tanınmışlığı ispatlanamadığından, 556 Sayılı KHK 9/1-c maddesi gereğince genişletilmiş korumadan faydalanamayacaktır. Davacı tarafça birçok üye işyeri bulunduğu ve turizm şirketleri ile sözleşmeler yapıldığı, … ve … ibareli banka kartlarının, seyahat, konaklama hizmetlerinde kolaylık avantaj sağladığı, bu nedenle davalı tarafın markasını gören tüketicilerin aklına davacı bankanın kredi kartı markalarının geleceği ileri sürülmüştür. 556 Sayılı KHK 9/1-b maddesinde; “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.” nın marka sahibi tarafından önlenebileceği, KHK 61/a maddesinde de, marka sahibinin izni olmaksızın, markanın 9. Madde de belirtilen şekilde kullanılmasının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği düzenlenmiştir. Davacı markalarının ve davalı tarafça sunulan hizmetin ortalama tüketici kitlesine hitap ettiği, dava tarihi itibarıyla davacının … ve … markasının belli bir bilinirlik kazandığı ve bu ismi taşıyan banka kartlarının seyahat, konaklama, turizm hizmetlerinde avantaj sağladığına dair tanıtımlar yapıldığının, dosyaya sunulan belgelerden anlaşıldığı, davalı tarafça hizmetin sunulması sırasında kullanılan ibareler ile davacı tarafa ait … ve … markalarının ayniyet derecesinde benzerlik içerdiği, ortalama tüketicinin sunulan hizmet ile davacı markaları arasında bağ kurma ve ilişkilendirme ihtimalinin bulunduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince “…” ve “…” markalarının turizm ve seyahat hizmetlerinde kullanımı yönünden markaya tecavüzün tespiti davasının kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi yerinde değildir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, davacı markalarının tescilli olduğu 09. Sınıf emtialar ile, davalının eğitim, öğretim hizmetlerinde markasal kullanımının iltibas yarattığına yönelik istinaf sebebi ise, marka tescil sınıfı ve markasal kullanım gözönüne alındığında haklı görülmemiştir. Haksız rekabete ilişkin davanın incelenmesinde; 6762 Sayılı TTK 57/5 maddesinde düzenlenen “ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları ile iltibasa meydan verebilecek surette ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları” cümlesine , 6102 Sayılı TTK 55/1-a-4 maddesinde yer verilmediği, madde gerekçesinde “anılan ayırt edici işaretlere ilişkin karıştırılma koşul, hüküm ve sonuçlarıyla birlikte kendi özel kanun hükmünde kararnamelerinde, yani … , …, … ve unvanla ilgili olarak TK’da ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Burada tekrar edilmeleri hem gereksizdir, hem de yorum güçlüklerine sebep olmaktadır. Anılan cümle parçalarının burada yer almaları, haksız rekabete ilişkin hükümlerin fikri mülkiyete ilişkin düzenlemelerde kümülatif uygulaması yönünden de gerekli görülemez.” şeklinde gerekçe ile, “ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalarının” aynı zamanda haksız rekabet hükümlerine göre kümülatif uygulama sağlamayacağı açıklanmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/5189 E, 2022/1852 Karar sayılı, 14.03.2022 Tarihli kararında da, ; “… markaların kendi özel yasası niteliğindeki 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (mülga 556 sayılı Marka KHK) hükümleriyle korunması ve 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-4 maddesindeki düzenleme karşısında, Dairenin bu konudaki eski içtihatlarını sürdürme imkanı kalmadığı…” açıklanmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda TTK 55/1-a-4 maddesi gereğince, fiilin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülemeyeceğinden, haksız rekabet isteminin reddi kararının düzeltilmiş gerekçe ile yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı tarafça 16/01/2013 tarihinde … Acentesi Ltd. Şti. ticaret unvanını tescil ettirdiği anlaşılmıştır. TMK’nın 2.maddesi uyarınca, herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Mülga 556 sayılı KHK’nın 9. ve 61. maddelerinde, marka hakkına tecavüz iddiasına dayalı olarak tek başına ticaret unvanı tescil ettirilmesinin marka hakkına tecavüz teşkil edeceğine ve salt marka ve ticaret unvanları arasında benzerlik halinde ticaret unvanının kılavuz sözcüğün terkin edilebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Markalar, bir tacirin ürettiği veya piyasaya sunduğu mal ve hizmetleri, diğer tacirlerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan, ticaret unvanları ise bir ticari işletmenin faaliyetlerini, diğer ticari işletmelerin faaliyetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Bununla birlikte, markaların; ayırt edicilik, reklam, garanti gibi işlevleri yanında, köken bildirme işlevleri de bulunmaktadır. Davalının ticari faaliyetlerinde ticaret unvanının çekirdek unsurunu turizm ve seyahat hizmetlerinde markasal olarak kullandığı, bu durumda ortalama tüketici nezdinde, davalı tarafından verilen hizmetin davacı tarafın …, … kartlarının sağladığı güvence altında olduğu yönünde ilişkilendirme ihtimali bulunduğu, bu durumda ticaret unvanı terkin şartlarının oluştuğu kanaatiyle, ilk derece mahkemesince, davalı ticaret unvanından, … ibaresinin terkinine karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Mahkemece 16/05/2019 tarihli ara kararı ile davacı vekiline, “maddi tazminat miktarını açıklayıp somutlaştırması için 1 haftalık kesin süre verilmesine, aksi taktirde HMK.119/2 maddesi uyarınca maddi tazminata ilişkin davasının açılmamış sayılacağının ihtarına” karar verildiği, davacı vekili dilekçe ibra ederek ara karardan rücu talebinde bulunulduğu, mahkemece rücu talebinin reddine karar verildiği, 18/02/2020 tarihli duruşmada 54,40 TL maktu harç yatırması için davacı vekiline süre verildiği, harcın yatırılmaması üzerine, maddi tazminat davasının açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Dava açılırken davacı vekilinin 29,20 TL tek maktu harç yatırarak dava açtığı, maddi tazminatın tespiti ve tahsilinin talep edildiği göz önüne alındığında, davacı tarafın maddi tazminat talebini somutlaştırarak talep ettiği miktarı açıklaması gerektiği, harcın da yatırılmadığı anlaşılmakla, mahkemece Harçlar Kanunununu 32.maddesi “Yargı işlemlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz…” hükmünü içerdiğinden, harcı yatırılmayan tazminata ilişkin davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen reddine, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilerek ve tarafların usuli kazanılmış hakları korunarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/11/2020 tarihli 2017/377 E. – 2020/190 K. sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK 353/1 b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-DAVANIN KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,a-Davalının davacıya ait marka haklarına tecavüz ettiğine yönelik davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının seyahat, konaklama, turizm hizmetlerinde internet üzerinde ve sosyal medyadaki kullanımları dahil … ve … markalarını kullanmasının önlenmesine, markaya tecavüzden kaynaklanan fazlaya ilişkin talebin reddine,b-Davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine,c-Davacının maddi tazminat davasının AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, ç-Davalıya ait www..com alan adı ile internet sitesi yayından kaldırılmış olduğundan alan adının iptali ve erişimin engellenmesi davası konusuz kalmakla, KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, d-www…com, www…com, www…com isimli alan adlarının iptaline ilişkin davanın HUSUMET NEDENİYLE REDDİNE, e-Haksız rekabette bulunduğunun tespiti ve önlenmesi davalarının REDDİNE, f-Davacının “…”, “…” ve “…” markalarının tanınmış marka olduğunun tespiti talebinin REDDİNE, 4-İlk derece yargılaması yönünden; a-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,b-Davacı lehine kabulüne karar verilen markaya tecavüzden kaynaklanan dava ile unvan terkini davası yönünden, ayrı ayrı 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,c-Davalı lehine kısmen reddedilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,ç-Davalı lehine açılmamış sayılmasına karar verilen maddi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,d-Davalı vekiline (kazanılmış hak ilkesi gereğince) konusuz kalan alan adının iptali davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 4.910,00 TL veklaet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,e-Davalı vekiline (kazanılmış hak ilkesi gereğince) husumet nedeniyle reddedilen dava üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,f-Davalı vekiline (kazanılmış hak ilkesi gereğince) reddedilen markaların tanınmışlığının tespiti davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,g-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL maktu harç, 29,20 TL başvuru harcı,4,30 TL vekalet harcının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, ğ-Davacı tarafından yapılan 4.000 TL bilirkişi ücreti ile, 396 TL tebligat posta gideri olmak üzere 4.396 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre, 1/4 oranında 1099,00TL giderin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, h-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, ı-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden;a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 89,60 TL tehir-i icra karar harcı ile 53,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 291,70 TL’nin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.