Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1979 E. 2023/1056 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1979 Esas
KARAR NO: 2023/1056
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/03/2021
NUMARASI: 2018/511 Esas – 2021/255 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin müteveffa …’ın mirasçıları olduğunu, davalılardan … tarafından müvekkilleri aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, icra takibinin müteveffa tarafından verildiği iddia edilen 23/04/2015 düzenleme, 12/06/2015 vade tarihli ve 550.000,00 TL’lik bir senede dayandırıldığını, murisin 79 yaşında olduğunu, herhangi bir hastalığı yokken birden vefat ettiğini, ölmeden önce ona yeğeni olan davalı … ve onun eşi …’nun baktığını, onların yanında kalırken öldüğünü, alelacele defnetildiğini, cenazeden kimseye haber verilmediğini, ölümden 15 gün geçer geçmez söz konusu bu senedin ortaya çıktığını, senedin lehtarının … olduğunu, onun tarafından ciro yoluyla davalı …’e geçirildiğini, bu davalı tarafından da icra takibine başlandığını belirterek, murisin emekli bir devlet memuru olduğunu, hiç ticaret yapmadığını; kendisinin İstanbul’da ve Yalova’da evi olan, otomobili olan, bir miktar da parası bulunan bir şahıs olduğunu, borç para almaya yani bu senedi vermeye herhangi bir sebebi bulunmadığını; davalılar aleyhine İstanbul Cumhuriyet Savcılığında sahtecilik ve dolandırıcılıktan dolayı şikayette bulunduklarını, yine şüpheli ölümden dolayı da ayrıca şikayette bulunduklarını, soruşturmaların devam ettiğini, senedin irade sakatlığıyla elde edildiğini hile, ikrah ve sahtecilik ile alındığını belirterek; davacıların senetten dolayı borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini, icra dosyasına yargılama esnasında para ödemek zorunda kalırlarsa o taktirde ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle bu paranın istirdadına karar verilmesini, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle de davalılardan %20 kötü niyetli takip tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar müştereken verdikleri cevap dilekçesinde özetle; muris …’in …’nun amcası olduğunu, emekli müftü olan murisin emeklilikten sonra davalı …’le birlikte yıllarca ticaret yaptıklarını, paralar kazandıklarını, ancak zaman zaman da zarar ettiklerini, nasıl kazanılan paralar bölüşüyorlar ise zararı da bölüştüklerini, söz konusu olan senedin de edilen zarardan murisin payına düşen miktar karşılığında davalı …’e verildiğini, murisin emekli müftü olması nedeniyle ticarette isminin geçmesini sakıncalı bulduğunu, bu nedenle söz konusu ticari faaliyetlerin resmiyette … üzerinden yürütüldüğünü, davalı …’nun da …’e borçlu olduğunu, bu nedenle amcasından aldığı senedi …’e ciro yoluyla geçirdiği belirtilerek davacı iddialarının yerinde olmadığını, davanın reddi gerektiğini savundukları görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2021 tarih ve 2018/511 Esas – 2021/255 Karar sayılı kararıyla; “…Toplanan tüm deliller dikkate alındığında davacıların iddiasının 550.000,00 TL’lik senedin zorla alındığına ilişkin olduğu; muristen bu senedin zorla alındığını ispatla davacıların yükümlü olduğu; bunu ispat edemedikleri; aksine davalı …’nun ticaretle uğraştığı ve davalı tanıklarının beyanına göre de murisle birlikte ticaret yaptıkları ifade edildiğinden; ortada da murisçe imzalanan ve zorla alındığı ispat edilemeyen bir senet bulunduğundan; mahkememizce senedin geçerli kabul edilmesi gerektiği aksinin ispatlanmadığı, her ne kadar senette ” nakden ” yazıyorsa da bunun davalının savunmasıyla uyumsuzluk arz etmediği, müşterek yapılan ticarette zararın, diğer ortak açısından borçtan sayılması nedeniyle söz konusu ” nakden ” yazılmasının halin icabına uygun olduğu nazara alınarak davanın reddine.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; “Dava bonodan kaynaklı menfi tespit davası olup karşı savunma yapan davalı yanın da senedin 550.000 TL yani tanıkla ispat kuralının üstünde bir rakam olması nedeni ile iddialarını yazılı olarak ispat etmesi gerektiğini,İspat külfeti yer değiştirdiği halde davanın tarafımızca ispat edilemediği gerekçesi reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu; bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, ancak, bonodaki bedel kaydının aksinin savunulmasının senedin ta’lili anlamına geleceğini ve ispat yükünün yer değiştireceğini, senedi ta’lil eden tarafın savını kanıtlamak yükümlülüğü altına gireceğini, Bir senet üzerinde nakden ibaresi var ise, bunun borçlu keşidecinin lehtardan borç para aldığı anlamını taşıdığını, davalının ise ‘Murise borç vermediğini, muris ile ortak ticaret yaptıklarını zarar ettiklerini bu zarardan murisin payına düşen kısım için senedin kendisine verildiğini’ iddia ederek bononun ihdas nedenini talil ettiğini, ancak mahkeme hiçbir somut delil sunmayan davalı savunmasına itibar ederek ve ispat külfetinin yer değiştirdiğini göz ardı ederek davanın reddine karar verdiğini, Mahkemece hükme esas alınan tanık …’nün ifadelerinin tamamı yönlendirme ifade olup yalan beyan olduğunu, davalı tanığı … ise verdiği ifadesinde “Davacıların murisi …’ı da komşum olmasından dolayı iyi tanırım. Benim bildiğim kadarıyla … ile … arasında bir ortaklık yoktu. Beraber yaptıkları herhangi bir iş yoktu. Bununla ilgili herhangi bir duyumum yoktur” şeklinde gerçeği ifade ettiğini, esasen davada tanık dinlenemeyeceğini, buna muvafakatlarının da bulunmadığını, Davalı … tarafından açılmış olan kuyumcu dükkanına ilişkin kayıtlara göre; dükkanın 2008 yılında açılıp 2013 yılında resen terkin edildiğini, buna göre davalı ve tanığın müteveffayı 1990 yılından vefat ettiği tarihe kadar ortak yapma gayretinin bu kayıtla sona erdiğini; dosyaya davalılar tarafından sunulmuş olan delillerin hiç birisinde müteveffa ile ile davalı arasında iddia edilen ticari ortaklığın ispat edilemediğini, Diğer davalı … ile davalı … arasındaki muvazaa olmadığı ispat edilemediği halde mahkemece bu konunun hiçbir şekilde irdelenmediğini, sanki davalı yalnızca … imiş gibi yargılama yapıldığını; davalı … tarafından verilen cevap dilekçesine ek olarak sunulan dekontlar incelendiğinde anlaşılacaktır ki dekontun tarafı …’dur ve huzurda ki dava ile ilgisi bulunmadığını, Mezkur senet … tarafından şüphe çekmemesi, davalı ve …’nun iştirak halinde birlikte hareket ettiklerinin anlaşılmasının önüne geçmek amacı ile muvazaalı olarak cirolanarak …’e verildiğini, …’in iyi niyetli üçüncü kişi konumuna sokulmaya çalışıldığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Tereke temsilcisi istinaf dilekçesinde; “Müteveffanın hayatını kaybettiği zaman 80 yaşında emekli bir müftü olduğunu, herhangi bir ticari faaliyette bulunmadığını, maddi durumunun iyi olduğunu, borç alacak durumunda olmadığını, maddi sıkıntı çekmediğini, bu hususların tanık beyanları ile sabit olduğunu, vefat ettiğinde bankada bir miktar parası, şahsına ait bir aracı İstanbul ve Yalova olmak üzere adına kayıtlı taşınmazları olduğunu, maddi durumu iyi olan müteveffanın 550.000,00 TL’lik bir senet verecek ne bir borcu ne de bir ticari faaliyeti olmadığını, Müteveffanın davalı … ile herhangi bir şekilde ortak olduğunu ispata yarayan tanık anlatımlarından başka bir delil olmadığını, davanın konusu bonodan kaynaklı menfi tespit davası olup senedin 550.000 TL yani tanıkla ispat kuralının üstünde bir rakam olması nedeni ile iddiaların yazılı olarak ispat etmesi gerektiğini, Bir senet üzerinde nakden ibaresi var ise bunun borçlu keşidecinin lehtardan borç para aldığı anlamını taşıyacağını, davalının ise murise borç vermediğini muris ile ortak ticaret yaptıklarını zarar ettiklerini bu zarardan murisin payına düşen kısım için senedin kendisine verildiğini iddia ettiğini, bu savunma ile senedin talili olduğundan ispat külfetinin yer değiştirdiğini, mahkemece bu husus nazara alınmadan davanın reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, bono için sebep gösteren tarafın bu sebebi ispat yükü altında olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… davacıların iddiasının senedin zorla alındığına ilişkin olduğu; senedin zorla alındığını ispatla davacıların yükümlü olduğu; bunu ispat edemedikleri; aksine davalı …’nun ticaretle uğraştığı ve davalı tanıklarının beyanına göre de murisle birlikte ticaret yaptıkları ifade edildiğinden; ortada da murisçe imzalanan ve zorla alındığı ispat edilemeyen bir senet bulunduğundan; mahkememizce senedin geçerli kabul edilmesi gerektiği aksinin ispatlanmadığı, senette “nakden” yazıyorsa da bunun davalının savunmasıyla uyumsuzluk arz etmediği nazara alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” karar verilmiştir. Hüküm davacılar vekili ve tereke temsilcisi tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacılar, miras bırakanları …’ın vefatı sonrasında dava konusu bonoya dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, murislerinin ekonomik durumunun iyi olması nedeniyle iddia edilen şekilde borçlanmasının mümkün olmadığını, murisin yeğeni olan davalı …’nun bakımında iken birden vefat ettiğini, bononun lehtarının da bu davalı olması nedeniyle bononun hukuka aykırı yolla alındığı kanaatiyle savcılığa da suç duyurusunda bulunduklarını beyanla menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davacıların şikayeti nedeniyle başlatılan soruşturmanın İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/164853 Soruşturma – 2017/65476 Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar ile sonuçlandığı dosyada mevcut yazışmalarla sabittir. Soruşturma dosyasında, davaya konu bono üzerinde imza incelemesinin de yapıldığı, imzanın murise ait olduğu tespiti de yapılmıştır. Yine davacılar tarafından imzaya itiraz amacıyla açılan İstanbul Anadolu 11.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1075 Esas sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumu’ndan aldırılan rapor uyarınca bonodaki imzanın murise ait olduğu anlaşılmıştır. Davacıların işbu davada iddialarını münhasıran “bononun zorla alınması” sebebine dayandırdıkları, dosyadaki yazılı ve sözlü beyanlarla sabittir. Oluşan bu durum karşısında, davaya konu bononun muristen zorla alındığı iddiasını ispat yükü iddia eden davacı tarafa düşmektedir. Mahkemece dinlenen tanıkların bononun düzenlenmesi ve verilmesi konusunda görgüye dayalı bilgileri olmayıp, genel olarak muris ile davalı … arasında ticari ilişki ve ortaklık konusunda beyanda bulunmuşlardır. Davalıların savunmaları bonodaki “nakden” yazılı bedel kaydının talili niteliğinde olmadığından, ispat yükünün değiştiğinden de söz edilemeyecektir. Tüm bu açıklamalar ışığında; dava konusu bononun muristen zorla alındığı iddiası ispatlanamadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekili ile tereke temsilcisinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekili ile tereke temsilcisinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılardan alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023