Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1947 E. 2023/1260 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1947 Esas
KARAR NO: 2023/1260 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2021
NUMARASI: 2018/1200 E. – 2021/502 K.
DAVANIN KONUSU: Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali)
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden …’in inşaat malzemeleri sattığını, diğer müvekkilinin ise, emlakçı olduğunu, yakın arkadaş olduklarını, bayanlarla buluşup içki içmek amacıyla gittikleri bir fabrikada silahla tehdit edilmek suretiyle kendilerine 350.000,00 TL bedelli bir senet imzalatıldığını, senedi …’in keşideci olarak …’nın ise kefil olarak imzaladıklarını, senedin lehtarının davalı … olduğunu, oysa bu senedi gerektirecek bir ticari ilişki bulunmadığını, …’in bilahare senedi …’e ciro ettiğini, onun tarafından da müvekkilleri aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, senedin zorla alındığını, bu nedenle bedelsiz olduğunu belirterek; dava konusu 350.000,00 TL bedelli senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde; iddiaların yalan olduğunu, imzaların davacılara ait olduğunu, davacıların borçlanma iradeleriyle ve kendi özgür iradeleriyle senedi imzaladıklarını, davacıların kendilerine ait iş yerine ortak olmak istediklerini, söz konusu senetlerin de ortaklıktan alacakları hisseye karşılık verildiğini, daha sonra davacıların ortak olmaktan vazgeçtiklerini, bu nedenle hakikat dışı bu olayları uydurarak bu davayı açtıklarını belirtip; davanın reddine, davalılardan %20 kötü niyetli dava tazminatı tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin …’dan alacaklı olduğunu, söz konusu senedin de bu nedenle … tarafından müvekkiline ciro edildiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki ilişkiyi bilmediğini, kambiyo senedine güvenerek senedi ciro aldığını belirtip, davanın reddine karar verilmesini, davacılardan %20 kötü niyetli dava tazminatı tahsiline karar verilmesini, mahkemece verilen ihtiyati tedbirin de kaldırılmasını talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2021 tarihli 2018/1200 E. – 2021/502 sayılı kararıyla; “…Davacıların, iptalini talep ettiği senedin, zorla alınan senet olduğunu iddia ettikleri ancak bu iddialarını ispatlayamadıkları; aksine ceza soruşturmasında da iddialarının kısmen çürütülmüş olduğu nazara alınarak iddialarını ispat edememiş oldukları” gerekçesiyle davanın reddine, “Davalılar her ne kadar kötü niyetli dava tazminatı talep etmişlerse de; buna hükmedebilmek için mahkemece verilen bir ihtiyati tedbir kararının bulunması, icra veznesine de bir miktar alacağın girip, tedbir kararı nedeniyle bu alacağın davalılara ödenmemiş olması gerekir. Mahkememizce icra takibinden sonra açılan davada, menfi tespit yoluyla icra veznesine girecek paranın davalılara ödenmemesine karar verilmiş, tedbir uygulanmış, ancak icra veznesine girecek bir tahsilat yapılamadığı için takip alacaklısına tedbirden zarar görmediği belirlenmiş olup, kötü niyetli dava tazminatı şartı doğmadığı” gerekçesiyle davalıların kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; söz konusu kararda hatalı değerlendirmeler bulunduğunu, delillerin eksik incelendiğini, olayın dava dilekçesinde anlattıkları şekilde gerçekleştiğini ve dava konusu senedin müvekkillerine zorla imzalatıldığını, davacı tanıklarının olay anında orada olmamaları ve davacılardan duyduklarını aktarmalar nedeniyle beyanlarına itibar edilmemiş olmasının hatalı olduğunu, karşı tarafın olayı gizlice gerçekleştirdiğini, tanıkların olay öncesini ve davacıların davalılarla hiçbir ticari ilişkilerinin olup olamayacağını dair de önemli bilgiler verdiklerini, müvekkillerinin tekstil işiyle uğraşmadıklarını ve davalının işine ortak olmak gibi bir niyetlerinin de bulunmadığını, tanıkların yakın arkadaşları olup, davacıların tekstil işiyle uğraşmak isteyip istemediklerini bilebilecek durumda olduklarını, buna rağmen davacı tanıkların beyanlarına itibar edilmemesinin doğru olmadığını, savcılık dosyasında da doğru bir hukuki inceleme yapılmadığından kesinleşen KYOK kararına da itibar edilemeyeceğini, davalıların ve dava dışı kişilerin ceza soruşturması sırasında verdikleri beyanların çelişkili olduğunun görüleceğini, bu nedenle KYOK kararına itiraz ve kanun yararına bozma taleplerinin reddedilmesinin de gerekçesiz ve haksız olduğunu, bu konuda Anayasa Mahkemesi’ne de bireysel başvuru yaptıklarını, bu başvurunun sonucunun da beklenmesi gerektiği halde Mahkemece beklenmediğini, davalılar hakkında gerçek anlamda bir beraat kararı bulunmadığını, Mahkemenin soruşturma dosyasındaki çelişkili beyanları ayrıca değerlendirmesi gerektiğini, savcılık tarafından olaydan iki gün sonra şikayetçi olunmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, müvekkillerinin olay nedeniyle şoka uğradıklarını, ne olup bittiğini anlamaya çalıştıklarını, olayın cumartesi gerçekleştiğini, Salı günü ise şikayetçi olduklarını, müvekkili …’in şüpheli …’ü telefonla aramasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu kabul edilmişse de, müvekkilinin tanıdığı şüpheli …’ü şikayetçi olduğunu bildirmek, uyarmak ve hesap sormak için aradığını, Mahkeme kararında senet üzerindeki yazıların davalı …’ın eli ürünü olduğuna dair bir tespit yapılmışsa da, bunun hatalı olduğunu, savcılık soruşturmasında senet üzerindeki yazıların şüpheli …’e ait olduğunun tespit edildiğini, müvekkillerinin olayın paniği nedeniyle senedin ne şekilde yazıldığını hatırlamamalarının normal olduğunu, şüphelilerin olay günü iş yerinde çalışan … isimli bir kişinin şarj aletini almak için geldiğini ve ayrıldığını söylemelerine rağmen, daha sonra iş yerinde … adında bir kişinin çalışmadığını bildirdiklerini, şüphelilerin müvekkili …’in “senette yazılı bedeli …’den aldığım mal karşılığı ayın 5’inde ödeyeceğim” şeklinde yazılı bir belge hazırladıklarını ve bunu dosyaya sunacaklarını söylemelerine rağmen böyle bir belge sunmadıklarını, belgenin müvekkili …’te olabileceğini iddia ettiklerini, taraflar arasında ortaklık ilişkisi kurulacağına dair ticari ilişkinin ispatlanamadığını, bu nedenle çelişkili bu beyanların Mahkemece ayrıca değerlendirilmesi ve KYOK kararının dikkate alınmaması gerektiğini, müvekkillerinin senedin lehtarı, meblağı, tarihi vs. bilgilerini bilmedikleri için davanın ilk başta hasımsız olarak açıldığını, daha sonra senet takibe konu edilince davalıların davaya dahil edildiklerini, bu hususun da Mahkemece göz ardı edildiğini, davalıların yakın köylerde nüfusa kayıtlı ve muhtemelen akraba veya birbirini tanıyan insanlar olduklarını, davalı …’in davalı … hakkında da icra takibi yapmasına rağmen, tebligat iade edildiği halde hiçbir işlem yapmadığını, müvekkilleri aleyhine icra işlemlerine devam ettiğini, bu durumun davalılar arasında muvazaalı bir ilişki olduğunu gösterdiğini, davalı …’in ikinci el makine satışı nedeniyle … ve …’dan 300.000,00 TL alacaklı olduğu, bu alışveriş için fatura düzenlenmediğine dair savunmalarının da savcılıkça ve mahkemece araştırılmadığını, davalıların savunmalarını ispatlayacak hiçbir delil sunmadıklarını, soyut ve çelişkili beyanlarda bulunduklarını belirterek, istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar tehir-icra kararı verilmesini, davanın reddi yönünde verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığından istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İlk derece Mahkemesince dinlenen davacı tanığı …, senetlerin verilme anını görmediğini, olaydan aynı gün haberdar olduğunu, davacılarla aynı sektörde oldukları için onların 15 yıllık arkadaşı olduğunu, olaydan bir kaç gün önce davacıların aradığını, hafta sonu bir yere gideceklerini, viski alıp gelmesini söylediklerini ancak hafta sonu şehir dışında olacağı için davacılara katılamadığını, olayın Cuma günü gerçekleştiğini, Cuma günü davacıların kendisini arayıp kadınlarla buluşmak için bir tekstil fabrikasına gittiklerini, davacı …’nın bir ara telefon görüşmesi için ortamdan dışarıya çıktığı zaman içeriye eli silahlı erkeklerin girip …’i darp ettiklerini, birinin de …’in kafasına silah dayadığını, o arada içeriye …’nin girdiğini, …’in keşideci olarak imzaladığı senedi …’ye de zorla kefil olarak imzalattıklarını davacıların kendisine anlattığını, taraflar arasında ticari bir ilişki olduğunu duymadığını beyan etmiştir. Diğer davacı tanığı … ise davalı tarafın tekstil sektöründe olduklarını, davacıların farklı sektörlerde olduklarını, bu nedenle aralarında bir ticari ilişki bulunmasının söz konusu olamayacağını, olayı Cuma akşamı davacılardan duyduğunu, tehditle onlardan senet alındığını davacıların söylemesi üzerine öğrendiğini bildirmiştir. Olaydan dolayı İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan 2018/184743 soruşturma dosyası incelendiğinde; davacıların zorla senet imzalatıldığı iddiasıyla …, …, … ve meçhul şüpheli hakkında şikayetçi oldukları, gerek taraflar, gerek gösterdikleri tanıklar dinlenmek suretiyle verilen 2020/24581 sayılı KYOK kararında, şikayetçi … ve …’nın iddialarının dışında; senedin ticari ilişki çerçevesinde verildiğinin ortaya çıktığını; olay günü davacıların … ve … isimli kardeşlerin tekstil fabrikasına gittikleri, orada buluşulduğu, …’in bu kişilere ortaklık teklif ettiği, 350.000,00 TL karşılığında anlaşma yapıldığı, kardeşlere ait fabrikanın resmiyette davalı olan …’ın adına kayıtlı olduğu, bu nedenle de senedin …’ın lehine düzenlendiği, ancak daha sonra davacıların yaptıkları araştırma sonunda hissenin bu miktar etmeyeceği hususuna inandıkları ve senedi geri istedikleri, senedi geri alamayınca da şikayetçi olup dava açtıklarının tespit edildiği; davacı tarafın her ne kadar senedin silahlı erkek kişilerce huzurlarında yazıldığını ileriye sürmüşler ise de, yapılan yazı incelemesinde senedin onlar tarafından değil şüpheli …’ün el yazısı ile yazılmış olduğu hususunun da belirlendiği, bunun da şüphelilerin beyanlarını doğruladığı gerekçesiyle; taraflar arasındaki ilişkinin alacak – verecek ilişkisinden kaynaklandığı belirtilerek, kamu adına Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığına karar verildiği, kararın kesinleştiği tespit edilmiş, karara karşı kanun yararına bozma yoluna gidildiği ve talebin reddedildiğinin davacılar vekili tarafından istinaf dilekçesinde beyan edildiği görülmüştür. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı icra dosyası incelendiğinde; alacaklının …, borçluların …, … ve …, oldukları, 350.000,00 TL bedelli senedin tahsili için icra takibi yapıldığı, dosyada hiçbir tahsilat yapılmadığı tespit edilmiştir.
G E R E K Ç E: Dava, zorla imzalatıldığı iddia edilen senetle ilgili menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacılar vekili tarafından KYOK kararının Mahkemece delil olarak kabul edilemeyeceği, şüphelilerin beyanlarının çelişkili olduğu, bu hususların Mahkemece ayrıca değerlendirilmesi gerektiği ve davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmesi gerektiği belirtilerek istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf nedenleriyle ilgili yapılan inceleme sonucunda, davacıların dava konusu senedin zorla imzalatıldığını ispat etmeleri gerektiği, buna ilişkin tanık delilinden başkaca bir delil sunmadıkları, dinlenen davacı tanıklarının olayla ilgili görgüye dayalı bir bilgilerinin bulunmadığı, olayı davacılardan duyduklarını belirterek, duyduklarını aktardıkları, bu nedenle tanık beyanlarının davacıların iddialarını ispatlamak için yeterli olmadığı, ceza soruşturmasında dinlenen şüphelilerin beyanlarının birbiri ile çelişkili olmadığı, dava konusu senedin silahlı kişiler tarafından tehditle yazılıp imzalandığı iddia edilmesine rağmen, senetteki yazıların dava dışı …’e ait olduğunun tespit edildiği, bu şekilde davacıların iddialarının kısmen çürütülmüş olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine dair verilen karar yerinde olduğundan, davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL eksik harcın davacılardan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama gideri olarak davacılar tarafından yapılan masrafların üzerlerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.