Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1928 E. 2023/1420 K. 06.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1928 Esas
KARAR NO: 2023/1420 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
NUMARASI: 2018/159 E. – 2020/384 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli) Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 06/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili … AŞ. (Eski unvan: …. AŞ.) “…” ve “…” markalarının TPMK nezdinde tescilli marka sahibi olduğunu, “…” markasının TPMK nezdinde … tescil numarası ile 18.-24.-25. , … tescil numarası ile 23.,40. sınıflarda, “…” markasının TPMK nezdinde … tescil numarası ile 23 ve 25. sınıflarda müvekkilinin adına tescilli olduğunu, marka tescil belgeleri ve markaların yeni unvana devrine dair TPMK’nun … sayılı yazısının da ekli olduğunu, ayrıca “…” ibaresinin, … A.Ş. unvanlı … şirketinin de tescilli ticaret unvanı olduğunu, “…” markasının TPMK’da … numarası ile tanınmış marka statüsünde kayıtlı olduğunu, tüm bu ibareleri içeren marka ve logoları ticari iş, faaliyet ve ürünlerinde kullanma hakkının münhasıran müvekkiline ait olduğunu, davalının “…” unvanlı satış mağazasında vitrin camı üzerinde büyük boy puntolarla “…” ibaresinin yer almakta olduğunu, işyerinde satışta olan tekstil ürünlerin “…” gibi farklı markalı olduklarını ve ürünlerin birarada satıldığının tespit edildiğini, buna rağmen müvekkilinin tescilli markasının davalı tarafından reklam ve tanıtım amaçlı, ön plana çıkarılarak kullanıldığını, bu kullanım şeklinin tüketiciler nezdinde bağlantı ve karıştırılma ihtimali yaratacak tarzda markasal bir kullanım olduğunu ve müvekkillerinin buna izni olmadığını, bu hususta davalı tarafa gerekli uyarılar yapıldığını ve kullanım devam ettiği için Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/27 D.İş dosyasından tespit yaptırıldığını ve rapor alındığını, raporda da davalının marka kullanımının tanınmış markanın ekonomik ve tanıtım işlevlerinden yararlanılarak markasal bir kullanım olduğunun tespit edildiğini, bu rapor alındıktan sonra davalının markasal kullanıma son verdiği için kendisine dava açılmadığını, aradan geçen zaman zarfında ise davalının tekrar aynı şekilde tabelada ve kapı girişinde “…” marka ve logosunu kullanmaya başladığının tespit edildiğini ve bu davanın açıldığını, davalının müvekkillerine ait tescilli marka ibaresini ve aynı zamanda ticaret unvanını haksız ve yetkisiz olarak ticari ilan ve reklamlarında bu şekilde kullanmasının tescilli markaya ve unvana tecavüz ile haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının işyerinde halen markasal kullanımın devam ettiğini, bu nedenle müvekkillerinin marka hakkına yapılan ihlalin ve tecavüzün ortadan kaldırılması için ihtiyati tedbir talep ettiklerini, söz konusu marka hakkına yapılan ihlalin ve tecavüzün ortadan kaldırılması için davalının belirtmiş oldukları mağaza adreslerinde gereken tüm işlemlerin yapılmasını, davalının, müvekkilinin uzun yıllara dayanan zahmetli ve masraflı bir çalışmayla markaya kazandırdığı imajdan herhangi bir ücret ödenmeksizin karşılıksız yararlandığını ve bu suretle haksız kazanç elde ettiğini, 6769 SMK’nun 7 ve 29. maddeleri ile TTK’nun ilgili hükümlerine istinaden marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ile haksız rekabetin tespitini, men’ini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile SMK’nun 151/2-c maddesi uyarınca lisans bedellerine göre hesaplanacak şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminat ve 5.000,00-TL manevi tazminatın 26/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz,iyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin … isimli şahıs şirketinin sahibi olduğunu ve … isimli erkek giyim mağazasını işlettiğini, müvekkiline ait mağazada birçok marka ile beraber … kumaşlarından üretilmiş olan ürünlerin de satışa sunulduğunu, müvekkilinin yıllarca ticaret ile uğraşmış basiretli bir tacir olduğunu, müvekkilinin mağazasında davacının markasının bağlantı ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını, müvekkilinin satış mağazasına gelen herhangi bir müşterinin objektif olarak her markanın ürünlerini aynı planda görebilmekte olduğunu, müvekkilinin, davacının markalarından istifade etme kastının bulunmadığını ve işyerindeki her marka ürünü eşit düzeyde müşterilerinin beğenisine ve hizmetine sunmakta olduğunu, Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2012/27 D.İş kararı ile müvekkilinin mağazasının vitrin camında ‘…’ ibaresinin yer alması sebebiyle davacı tarafça söz konusu kullanımın markasal bir kullanım olduğuna ilişkin tespit kararı alındığını, karardan sonra davacı şirketin de dava dilekçesinin 4 numaralı bendinde belirttiği ve ikrar ettiği üzere müvekkilince markasal kullanıma son verildiğini, müvekkilinin tespit kararının ardından satış mağazasının vitrininde yazan ‘’…’’ ibarelerini kaldırdığını, bu ibareleri kartvizitinden ve satış mağazasında kullanmakta olduğu poşetlerden sildirdiğini, müvekkilinin tanınmış markanın ekonomik ve tanıtım işlevlerinden yararlanma anlamına gelebilecek tüm ihlallerden kaçındığını, tespit kararının alındığı tarih 25.12.2012 tarihi olup o tarihte müvekkilinin satış mağazasının bulunduğu yerin şu anki mevcut iş yeri adresinden farklı bir adreste olduğunu, zira müvekkilinin satış mağazasının 2012 tarihinde “… No:… …./Ankara” adresinde iken, 2014 tarihinde “… Bulvarı No:… …/ANKARA” adresine taşındığını, dava dilekçesinin eklerinde hem Maltepe’de bulunan eski işyerine, hem de …’de bulunan mevcut işyerine ilişkin fotoğrafların mevcut olduğunu, ancak 4. ve 5. sayfada yer alan görsellerin mevcut işyerine ait olmadığını, dolayısıyla eski işyerine ait eski tarihli görseller olduğunu, bu farklılığın satış mağazasının bulunduğu binaların dış cephelerinden anlaşılabileceğini, aynı şekilde 7. sayfada yer alan kartvizit ve yazar kasa fişlerinin de eski tarihli görseller olduğunu, artık kullanılmadığını, müvekkilinin eski adresinde de, şu anki adresinde de ön cephesinde … yazılı tabelayı kullandığını, eski iş yerinde söz konusu tabelanın yan cephelerinde ayrı bir tabela şeklinde küçük puntolarla … ibaresi yer almakta iken ilgili tespit kararı ve yapılan ihtarlar neticesinde müvekkilinin tabelanın yan kenarlarındaki bu tabelaları da kaldırıldığını, fakat ön cephede yer alan … ibaresinin sağ alt ve sol alt köşelerinde küçük puntolarla yazılı … ibareleriyle birlikte tabelanın aynı kaldığını, davacının ön cephedeki tabelayı bu şekli ile bir marka tecavüzü olarak nitelendirmediğini, davacının tespit kararının aldığı 2012 tarihinden 2018 tarihine kadar müvekkiline ihtar göndermediğini ve dava açma yoluna gitmediğini, 6 yıl boyunca müvekkiline markasının sair yerlerde kullanılmaması için herhangi bir girişimde bulunmadığını, tüm bu açıklamalar ışığında müvekkilinin söz konusu ön cephedeki tabelanın sağ ve sol alt köşelerinde küçük puntolarla yazılı ‘’…’’ ibarelerini, daha öncesinde davacının söz konusu tabelanın bu şekilde kullanımına müsaade etmiş olma yönündeki iradelerine rağmen kaldırmış olduğunu, ne işyeri tabelasında ne de kartvizit pano vs. gibi sair yerlerde söz konusu ibarenin yer almadığını, müvekkilinin iyi niyetinin her şekilde ispatlandığını, davacının ihtiyati tedbire yönelik taleplerinin, manevi tazminat taleplerinin ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/12/2020 tarihli 2018/159 E. – 2020/384 K. sayılı kararıyla; “…Taraflar arasında ihtilafın ilk başladığı 2012 yılında davalının işyerinde ve bazı malzemelerinde … ve imajını kullandığı, sonra başka bir adrese taşındığı, burada da kullanıp kullanmadığının tam olarak anlaşılamadığı, kullanımın yapıldığı sürede büyük oranda davalının sattığı ürünün (davacının ürünleri) dükkanında satıldığını vurgulamak amacıyla olduğu, bunda kötü niyet aranmaması gerektiği, bu uygulamaların birçok esnaf tarafından yapıldığı ve büyük markaların buna ses çıkarmadıkları, davalı kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceği ve maddi – manevi tazminat koşullarının oluşmadığı ayrıca ihtilafın başladığı 2012 yılından davanın açıldığı 2018 yılına kadar uzun süre sessiz kalmak sureti ile markaya tecavüz iddialarının hak kaybına uğradığı kanaatine varıldığından davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Davalının “…” markalı ürün satışı yapmamasına rağmen tabelasının sağ ve sol alt köşelerinde “…” markasının kullanıldığını, 2018 yılına ait kullanımlarla ilgili fotoğrafların dosyaya sunulduğunu, 2012 yılında delil tespit yaptırıldığı için 2018 yılında yeniden delil tespiti yaptırmadıklarını, müvekkillerinin bu zahmet ve masraflara katlanmalarının beklenemeyeceğini, Davalının tabelasının sağ ve sol alt kısmındaki marka kullanımlarını bu davanın açılmasından sonra kaldırdığını cevap dilekçesinde ikrar ettiğini, Davalının marka ihlalinin bizzat kendisi tarafından dosyaya sunulan iş yeri fotoğrafı ile sabit olduğunu, markayı kaldırmasına rağmen logoyu kaldırmayı unuttuğunu,Müvekkilinin daha önce delil tespiti yaptırmasına rağmen dava açmamış olmasının aleyhe kabul olarak değerlendirilemeyeceğini, Davalının ticari kayıtları incelenemediğinden “…” markalı ürün satıp satmadığının tespit edilemediği halde, bu ürünleri sattığının kabul edilerek tanıtımın makul bulunmasının hatalı olduğunu,Müvekkillerinin markasının tanınmış marka olduğunu belirterek, ilk derce mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Davacıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 24, … numaralı “…” markasının … numaralı “…” markasının … numaralı “… A.Ş.+Şekil” markasının … numaralı “…” markasının … numaralı “…” markasının … numaralı “…” markasının … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı “…” markalarının … numaralı “…” markasının … numaralı “…” markasının 23 ve 25. sınıflarda davacılardan … Şirketi adına tescilli oldukları tespit edilmiştir. Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/27 D.İş sayılı dosyası incelendiğinde; … A.Ş. tarafından davalı … aleyhine “…” markasına tecavüz edildiği iddiasıyla delil tespiti talebinde bulunduğu, alınan 28/12/2012 tarihli bilirkişi raporu ile iş yerinin ön cephe tabelasında “…” ibaresinin kullanıldığı, iş yerinde başka giyim markalarının yanı sıra “…” markalı ürünlerin de satıldığı, iş yerinin vitrinin sol tarafında satışı yapılan markaların sergilendiği kısımda diğer markalarla birlikte “…” markasının da yer aldığı, reyonda, kartvizitler üzerinde ve kullanılan poşetler üzerinde “…” ve “…” markasının kullanıldığı, satış fişlerinde bu markanın kullanılmadığının tespit edildiği, bu kullanımların markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmeyeceğinin yargılama sonucunda belirlenebileceğine dair görüş bildirildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince alınan 11/06/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Dosyadaki belgeler ve resimlerden anlaşıldığı üzere, ihtilafın ilk başladığı 2012 yılında davalı dükkanının vitrininde, poşet ve kartvizitlerinde “…” markasını izinsiz olarak kullandığı, sonra bu kullanımlarına son verdiği, davacının iddialarına göre bu kullanımın daha sonra devam ettiği, davalının ise bu durumu ret ettiği, yapılan incelemede bu dükkanın belirtilen adreste olmadığı, komşuların belirttiklerine göre de 7-8 ay önce bu adresten taşındığının belirtildiği, ancak %15 kriteri dikkate alarak; dosyadaki belge ve resimlere dayanarak ihtilafın ilk başladığı 2012 yılında davalı işyerinde ve bazı POP malzemelerinde “…” logo ve imajını %15’ten biraz fazla kullandığı (%20 civarı olabilir), ama sonra başka bir adrese taşındığı, 6 yıl sessiz kalındığı, burada da kullanılıp kullanmadığının tam olarak anlaşılamadığı, kullanımın yapıldığı sürede, büyük oranda, davalının sattığı ürünün (davacının ürünleri) dükkanında satıldığını vurgulamak amacıyla olduğu, bunda kötü bir niyet aranmaması gerektiği, bu uygulamaların %15 civarında birçok esnaf tarafından yapıldığı, büyük markaların da buna ses çıkarmadıkları, bunda kötü niyet aramadıkları, somut olayda marka tecavüzünün tüm unsurlarıyla ve tamamıyla oluşmadığı, dükkanında davacının ürünlerini satarak sadece davalının değil, davacının da para kazanmış olduğu, davalının, davacıya göre çok küçük boyutta bir esnaf olduğu, davalının haksız kazanç, haksız rekabet sağlayacak büyüklük ve güçte bir işyeri olmadığı, bu nedenle konunun davalı için maddi, manevi tazminat gerektiren boyutta olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat davasıdır.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili karara karşı istinaf yargı yoluna başvurulmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacılar vekili, davalının iş yerinde müvekkillerinin hak sahibi olduğu markayı tecavüz ve haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullanmaya devam ettiğinin sunulan fotoğraflar ve davalının beyanları ile sabit olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuş olup, dosya üzerinde yapılan incelemelerde, davacı ve davalı tarafça sunulan fotoğraflarda davacıların hak sahibi oldukları “…” markasının davalının iş yeri tabelasında kullanıldığına dair bir tespit yapılamadığı görülmüştür.Her her iki tarafın da kabul ettiği üzere, davalının 2012 yılında yapılan delil tespitinden sonra, Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/27 D.İş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporuyla tespit edilen marka kullanımlarına son verdiği, ispat yükü davacılarda olmasına rağmen davacıların, bu tarihten sonra davalının yeniden 2012-2018 yılları arasında davacıların hak sahibi oldukları markayı tecavüz ve haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullandığını ispatlayacak başkaca delil de sunmadıklarından, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekili davalının cevap dilekçesinde markayı kullandığını kabul ettiğini iddia etmişse de; davalının cevap dilekçesinde belirttiği şekilde satışını yaptığı ürünlerin tanıtımı için iş yerinin sağ ve sol tarafında davacıların markası ile birlikte diğer satışını yaptığı ürünlerin markalarına küçük puntolarla yer vermiş olması halinde dahi, SMK’nun 7/5. maddesinde tanımlanan dürüst kullanım sınırlarının aşıldığının da davacı tarafça ispatlanması gerektiği, bu durumu ispatlayacak bir delilin dosyaya sunulmadığı, ilk derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda da bilirkişilerin bu şekilde kullanımların marka haklarına tecavüz teşkil etmeyeceğine dair görüş bildirildikleri, davacıların 2012 yılında tespit edilen kullanımları da dava konusu ettikleri, zira maddi ve manevi tazminat için delil tespitinin yapıldığı 26/12/2012 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini talep ettikleri, ancak davalının delil tespitinden sonra marka kullanımına son verdiğinin davacılar tarafından da kabul edildiği, kullanım devam etmiş olsa bile ihtilafın başladığı 2012 yılından davanın açıldığı 2018 yılına kadar davacıların bu kullanıma uzun süre sessiz kalmak sureti ile markaya tecavüzle ilgili hak kaybına da uğradıkları, tüm bu nedenlerle davalının davacıların hak sahibi oldukları markalara tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun kanıtlanamadığı ve maddi – manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacılar tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 06/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.