Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1881 E. 2021/1908 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1881 Esas
KARAR NO: 2021/1908 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/09/2021
NUMARASI: 2021/542 E. – 2021/134 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
KARAR TARİHİ: 05/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin TV’de yayınlanmak üzere … Ltd. Şti’nin yapımcılığını üstlendiği … adlı dizide … adlı karakteri oynadığını, söz konusu dizinin bölümlerinin davalı şirketin televizyon kanalında yayınlandığını, müvekkilinin yapımcı şirket … ile 2017 yılında İcracı Sanatçı sözleşmesi yaptığını, ifa edeceği görev için icra ücreti ve hak devir ücreti olarak toplamda 5.000,00 TL + %20 Stopaj + KDV şeklinde anlaştıklarını, daha sonra tarafların anlaşması üzerine söz konusu ücretin 2019 yılı başında 78.bölümden sonra 7.150,00 TL + %20 Stopaj + KDV, yani 8.758,75 TL olduğunu, bu süreç içerisinde müvekkilinin makbuzunu kesip ödemesini aldığı her bölüm için yapımcı şirketten ayrıca o bölümlere dair hak devrine ilişkin muvafakatname alınarak hak devrini gerçekleştirdiğini, fakat 92-93-94-95-96-97-98-99 bölümlerinin yani toplam 8 bölümün ücretinin kendisine ödenmediğinden yayma, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakları dahil hiçbir hakkını yapımcıya devretmediğini, yayıncı kuruluşun müvekkilinin FSEK’e uygun herhangi bir muvafakati olmadan, izinsiz ve herhangi bir ödeme yapmaksızın aylarca umuma ilettiğini, söz konusu fiillerin mali haklara tecavüz niteliği taşıdığı gibi FSEK 71.madde bağlamında suç teşkil ettiğini, taraflarından Beyoğlu … Noterliği’nin 21/06/2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirkete FSEK’den doğan haklara tecavüzün durdurulması için adı geçen dizinin yayınının durdurulmasını, 68/1.maddede yer alan sözleşme bedelinin üç katı kadarı tutarında giderim bedelinin taraflarına ödenmesinin talep edildiğini, dizi bölümlerinin halen davalı şirketin web sitesinde yayınlanmaya devam ettiğini beyanla; FSEK 68.madde uyarınca üç katı giderim taleplerine karşılık şimdilik her bölüm için 26.276,25 TL olmak üzere 8 bölüm için toplam 210.210,00 TL’nin olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak taraflarına ödenmesini, FSEK m.70/1 uyarınca ihlal edilen manevi haklarına karşılık her bir bölüm için 2.000,00 TL’den toplam 16.000,00 TL’nin olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tazminine, haksız fiilin bir yayın kuruluşu tarafından işlenmiş olması sebebiyle FSEK m.67 ve 78 uyarınca hükmün davalı şirketin TV kanalı olan …’de ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davacı vekiline “6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarıda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi uyarınca arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin tebliğden itibaren bir hafta süre içerisinde ibrazı, aksi halde davanın usulden reddine karar verileceği”ne ilişkin muhtıranın tebliğ edildiği, davacı vekilinin 31/08/2021 tarihli dilekçesi ile; işbu davada tecavüzün ref’i (kaldırılması), giderim talebi ve tazminat talebi bir arada bulunduğunu, HMK 110 ve 166.maddeleri anlamında dava yığılması ve bağlantı bulunduğunun açık olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda arabuluculuk başvurusunun zorunlu olmadığını, bu nedenlerle şimdiye kadar arabuluculuk başvurusunun yapılmadığını, davada zorunlu arabuluculuk uygulamasına tabi olmadığını beyan etmiştir.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 2. FSHHM’nin 07/09/2021 tarihli 2021/542 Esas-2021/134 Karar sayılı kararıyla; “Her ne kadar davacı vekili 31/08/2021 tarihli dilekçesi ile davada tecavüzün ref’i ve giderim taleplerinin de varlığından bahisle arabuluculuk dava şartının zorunlu olmadığını beyan etmişse de; dava dilekçesinin netice-i talebinde yalnızca tazminat talebinde bulunduğu, mahkemenin dava dilekçesindeki açıklamalarla değil münhasıran netice-i taleple bağlı olduğu (Y.9.H.D. 07/06/2018 tarih, 2015/23226 e. 2018/12914 k.) bu hali ile arabuluculuk dava şartına bağlı olduğu anlaşılan davada davacı vekilinin dilekçesi ile bu şartı yerine getirmedikleri hususunu bildirdiği” gerekçesiyle; davanın usulden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesinde konu kısmında “FSEK uyarınca tecavüzün refi, giderim talebi ve manevi tazminat talepli dava dilekçesinden ibarettir” yazıldığını, davanın tecavüzün refi ve giderim talebini karşıladığını, talep sonucu kısmında ise 3. Maddede FSEK 5. bölümde tecavüzün refi başlığı altında yer alan FSEK m. 67 ve 68’in uygulanmasının talep edildiğini, tecavüzün refine karar verilmeden tazminata hükmedilmesinin de mümkün olmadığını, HMK 141. Madde de, açıkça yazılı yargılama usulünde iddiaları sınırlandırma ve genişletme yasağının ikinci cevap dilekçesinden sonra başlayacağının hüküm altına alındığını, talep sonucunda bir eksiklik bulunması halinde cevaba cevap haklarının bulunduğu gibi, ara karara karşı verdikleri beyan dilekçesinde de bu hususun giderilmiş olacağını, ıslah yolu ile dahi giderilebileceğini, mahkemenin talep ile dava konusu arasında çelişki bulunduğu kanaatinde ise açıklamaları için süre verebileceğini, FSEK 68. Madde gereğince tazminat talebinin zaten tecavüzün refi talebi olduğunu, davalının sadece vekaletname ibrazının vekalet ücreti taktiri için yeterli olmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesine cevabında; dava şartlarının eksik olması halinde ise, davanın kural olarak usulden reddedilmesi gerektiğini, ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilerek, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın, dava şartı yokluğundan dolayı usulden reddedileceğini, davacının Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.12.2021 tarihli ve 2020/933 E., 2020/5776 K. sayılı kararına yer vererek haklılığını ileri sürmeye çalışmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacının dava dilekçesinde yalnızca bir miktar paranın ödenmesi talebinde bulunduğunu, tecavüzün ref’i ve giderim talebi sunmadığından, hükmün somut olayda uygulama alanı bulmasının mümkün olmadığını, mahkemenin taleple bağlı olduğunu, davacının dava dilekçesinin talep sonucunda belirtilmeyen bir talebe dayanarak istinaf başvurusunda bulunamayacağını, istinaf sebeplerinin aksine dava dilekçesinde açıkça “tecavüzün ref’i ve giderim” talebine yer vermediğini beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E: İstinaf başvurusuna konu uyuşmazlık, davanın 6102 Sayılı TTK 5/A maddesi gereğince arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığının tespitinden kaynaklanmıştır. İlk derece mahkemesince, dava dilekçesinde ileri sürülen netice-i talebin yalnızca tazminata ilişkin bulunduğu, mahkemenin dava dilekçesindeki açıklamalarla değil münhasıran netice-i taleple bağlı olduğu , davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekili ise, dava dilekçesinin konu kısmında ve netice-i talebinde, FSEK uyarınca tecavüzün refi talebinin de açıklandığını, yazılı yargılama usulünde ikinci cevap dilekçesi sunulana kadar taleplerini genişletme yasağının başlamayacağını, mahkemenin ihtarı üzerine ibraz ettikleri dilekçe ile bu taleplerini ileri sürdüklerini, davanın emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09/12/2020 tarihli 2020/933 Esas-2020/5776 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını ileri sürmüştür. Emsal gösterilen Yargıtay ilamı incelendiğinde; “Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir (aynı yönde bkz. Dairemizin 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 – 2020/1093; 17.02.2020 T. ve 2020/197-2020/1578).Somut olayda davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, haksız rekabet oluşturan fiilin tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, Bölge Adliye Mahkemesince de aynı gerekçeyle davalı vekilinin istinaf talebinin usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığına, hükmün bu nedenle bozulmasına” karar verildiği görülmüştür. Davacı vekilinin dava dilekçesinin incelenmesinde, konu kısmında “tecavüzün refi” talebinin bulunduğu gibi, talep sonucunda da; “FSEK m.67 ve 78 uyarınca hükmün davalı şirketin TV kanalı olan …’de ilanına karar verilmesini” talep ederek, tecavüzün refi talebinde bulunduğu, bu durumda davacı taleplerinin bir kısmının bir miktar paranın ödenmesine ilişkin nispi ticari dava niteliğinde ise de, talebin bir kısmının değeri para ile ölçülemeyen tecavüzün refi talebine ilişkin olmakla, emsal Yargıtay kararı göz önüne alınarak davaların bir bütün olarak değerlendirilerek ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya devam edilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 07/09/2021 tarihli 2021/542 E. – 2021/134 K. sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 2-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 3-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 55,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgisine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 05/11/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.