Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1876 Esas
KARAR NO: 2023/967 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/06/2021
NUMARASI: 2018/1020 E. – 2021/508 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bono ve Faktoring Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı …’ın … Spor Kulübü’nde 23/07/2013-11/06/2015 tarihlerinde başkanlık yaptığını, Kulübe nakit sağlamak amacıyla davalı … ile anlaşma yaptığını, Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’ in 8.Maddesinde görüleceği üzere faktoring şirketinin müşterilerden ek teminat talep edebileceğini, nitekim bunun dışında kambiyo senetlerinde faktoring şirketlerinin lehtar vasfına sahip olabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla alacağın temlikini içermeyen bir işlemin faktoring kapsamında değerlendirilebilmesinin de bu işlemlerin özüne aykırı olacağını, yasal düzenlemelerin Yargıtay içtihatları ve doktrin uygulamalarının bir sonucu olarak davalı tarafın takibe dayanak yaptığı 5 adet bononun davalı taraf ile spor kulubü arasında imzalanan faktoring sözleşmesinin teminatı kapsamında verilmiş olup söz konusu senetlerin teminat niteliğine haiz olduğunu, teminat senedine konu olan borcun ödendiğini, bu nedenle davalı tarafın takibinde kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunu, müvekkilinin … Kulübü Derneği’ ne 23.07.2013 tarihinde başkan seçildiğini ve söz konusu görevi 11.06.2015 tarihine kadar sürdürdüğünü, bununla birlikte dosya kapsamında da mevcut bulunan Türkiye Futbol Federasyonunun müvekkilinin başkan olarak görev yaptığı yılları kapsayan Haziran 2013- Haziran 2015 dönemine ait temlik borçlanma ve ödeme bilgilerine ilişkin evrakta da açıkça görüleceği üzere müvekkili döneminde gerçekleşen temliklerin karşılığının muhtelif tarihlerde alacaklı olduğunu iddia eden …’ ne ödendiğini, ayrıca davalı tarafça Beşiktaş … Noterliği’nin … yevmiye nolu müvekkiline çekilen ihtarnamede “TFF nezdindeki kulüp alacaklarının temliki karşılığı kullandırılan finansmanın 25.525.706,07 TL’ye ulaştığını, …’ın sorumlu olduğu tutarın 20.500.000 TL olduğunu kulübün içinde bulunduğu sportif mali koşullar nedeniyle alacağın geri ödenmesi ciddi anlamda tehlikeye düşülmüş durumda olup, müvekkili ile kulüp arasındaki sözleşme ve bilcümle ekleri çerçevesinde hesabın kat edildiğinin” ihtar edildiğini, müvekkili tarafından 30.11.2018 Tarihinde davalı tarafa çekilen Karabük … Noterliği’ nin … yevmiye nolu cevab-ı ihtarnamede borcun ödendiğinden bahisle hesabın kat edilmesine itiraz edildiğini, davalı tarafından çekilen ihtarnamede de açıkça görüleceği üzere senetlerden hiç bahsedilmediğini; sadece TFF’ ye yapılan temlikten bahsedildiğini, dosyanın eki olarak sunulan TFF’ den 17.12.2018 tarihinde alınan belgeyle ihtarnameye konu olan borcun ödendiğinin açıkça anlaşılacağını, dolayısıyla faktoring şirketinin müvekkilinin başkanlığı döneminde doğmuş bulunan alacaklarını almış olmasına rağmen tamamen kötüniyetli olarak iş bu takibe giriştiğini, TFF kayıtlarında da görüleceği üzere söz konusu borcun itfa sebebiyle sona erdiğini, incelendiğinde görüleceği üzere ekte sundukları TFF’ den alınan resmi belgede 7.000.000 TL lik temlik sarı ile belirtilen şekilde, 9.000.000 TL’ük temlik turuncuyla belirtilen şekilde, 8.500.000 TL lik temlik yeşil ile belirtilen şekilde, 1.500.000 tl’lik temlik kırmızı renkte belirtilen şekilde ödendiğini, davalı yanın, taraflarınca İstanbul İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2018/863 E. numarası ile takibin iptaline ilişkin açılan davaya verdikleri cevapta hiçbir şekilde bu senetlerin neye karşılık alındığını, hangi borcun teminatı olduğunu veya direkt kulübe ve müvekkiline verilen hangi paranın karşılığı alındığı konusunda hiçbir beyanda bulunmadığını, davalı şirket yetkilileri hakkında Bedelsiz senedi kullanma, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve resmi belgede sahtecilik suçlarından İstanbul CBS’ nın 2018/215506 sor nolu dosyası İle suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin borcu olmayan ve vadesi sonradan doldurularak takibe konulan senetler nedeniyle haksız bir icra takibine maruz kaldığını ifade ederek müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı Dosyası ile Davalıya Borçlu olmadığının tespitine ve takibe dayanak senedin iptaline, davalıların %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dışı … Kulübü Derneği ile müvekkili şirket arasında aktedilen faktoring sözleşmelerine istinaden adı geçen spor kulübünün Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) da dahil olmak üzere doğmuş ve doğacak alacakları karşılığında spor kulübüne muhtelif tarihlerde finansman sağlandığını, adı geçen spor kulübünün içinde bulunduğu sportif ve mali koşullar nedeniyle finansmana konu edilen alacaklarının tahakkuk ve tahsili imkanının büyük ölçüde ortadan kalktığını ve bu durum beraberinde müvekkili şirketin alacağının tahsili imkanının da tehlikeye düştüğünü, bunun üzerine Beşiktaş … Noterliği’nin 29.11.2018 tarihli ve … yev. nolu hesap kat ihtarnamesi keşide edilmek suretiyle kat tarihi itibarıyla 28.525.706,07 TL alacağın ödenmesinin talep edildiğini, yapılan hesap katına rağmen ödeme yapılmaması üzerine, kullandırılan kredilerin geri ödeme aracı olarak spor kulübü tarafından keşide edilerek müvekkiline teslim edilen ve aynı zamanda davacı … tarafından aval veren sıfatıyla imzalanmış olduğu 30.11.2018 vadeli, 29.07.2013 düzenleme tarihli 7.000.000.-TL, 02.05.2014 düzenleme tarihli 600.000.-TL, 08.07.2014 düzenleme tarihli 8.500.000.-TL, 15.08.2014 düzenleme tarihli 900.000.-TL, 24.09.2014 düzenleme tarihli 3.500.000.-TL bedelli 5 adet bononun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, söz konusu icra takibi üzerine davacının; İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/963E. sayılı dosyası ile takibin iptali ve takibin tedbiren durdurulması talebinde bulunulduğunu, sözkonusu davada İcra Mahkemesi’nin tedbir talebini reddetmesi üzerine Mahkeme huzurunda işbu davanın açıldığını, her ne kadar mahkemece 18.01.2019 tarihinde verilmiş olan İhtiyati Tedbir Kararı davacı tarafından teminat yatırılmadığı ve tedbirin uygulanılması istenilmediğinden kendiliğinden hükümsüz hale gelmiş ise de ileride vuku bulabilecek olası yeni tedbir talepleri nedeniyle itirazlarını sunduklarını, davacının dava konusu bonolar üzerindeki imzayı inkar etmediğini, bonoların vade tarihlerinin doldurulmak suretiyle takibe konulduğunu iddia ettiğini, sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik) dayanması halinde bu iddianın Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca borca itiraz mahiyetinde olduğundan uygulanması gereken yasa hükmünün İİK 169/a maddesinin 2. Fıkrası olduğunu, davaya konu senetlerin takibe konulduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrinin davacıya 14.12.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, ödeme emrini tebliğ alan davacı …’ ın takipte ödeme süresinin sona erdiği 10.günde (24.12.2018) maliki olduğu İstanbul, Kadıköy, … Mah. … ada, … parselde kayıtlı … Kat (…) nolu daireyi … isimli 3. şahsa mal kaçırma kastıyla devrettiğini, davacının 2001 yılında iktisap etttiği ve o tarihten bu yana aralıksız içinde oturduğu taşınmazı, icra dosyasından haciz isteme imkanı doğacağı tarihten bir gün önce devretmiş olması kötüniyetinin açık bir göstergesi olduğunu, davacının sadece taşınmazını kaçırmakla kalmadığını, … San. Tic. A.Ş.’den yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle almakta olduğu huzur hakkına ilişkin alacaklarını da ödeme emri tebliği’nin 3. Gününde (17.12.2018) eşi …’a temlik etmek suretiyle kaçırdığını, davacının takibe konu senetlerde kefil değil “aval veren” (avalist) olduğu için TTK 702/2 uyarınca şekle ait noksandan başka bir sebeple borçlu olmadığını ileri süremeyeceği, TTK’nun 701. maddesi gereğince muhatap veya keşidecinin imzaları dışında poliçenin ön yüzüne konan her imzanın, avali gösteren herhangi bir kayıt bulunmasa da, aval verildiği anlamında olduğunu, TTK. mad. 701/3 de ifade olunan “muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.” hükmü uyarınca davacı tarafından da inkar olunmayan imzaların aval niteliğinde olduğunu, davacı … tarafından takibe konulan senetlerin “kefil sıfatıyla” imzalanmış olduğu iddia edilmekte ise de yasanın açık hükmü nedeniyle bononun ön yüzünde “kefil” olarak imzası bulunan kişinin, gerçekte aval verme iradesiyle hareket ettiği, dolayısıyla aval veren olarak kabulü gerektiği, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca da bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirileceği, TTK’nun 702/2. maddesi uyarınca “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa dahi aval verenin taahhüdü geçerlidir.” hükmü gereğince aval verenin sadece senette şekle ait bir noksan bulunması halinde sorumluluktan kurtulabileceğini, aval ilişkisi temel ilişkiden bağımsız ayrı bir taahhüt olup keşideci yönünden senedin herhangi bir sebeple bedelsiz hale gelmesi dahi aval taahhüdünü bertaraf etmeyeceğini, dava dışı keşideci Karabükspor Kulübü Derneği’nin takibe vaki bir itirazı bulunmadığı gibi, aval verenin, keşidecinin bu yöndeki iddia, savunma ve def’ilerine dayanması da TTK 702/2 uyarınca mümkün olmayacağını, netice olarak Davacının takibe konu senetlerde kefil değil “aval veren” (avalist) olduğu için TTK 702/2 uyarınca şekle ait noksandan başka bir sebeple borçlu olmadığını ileri süremeyeceğini, bu nedenle teminat senedi iddialarının dinlenmesinin hukuken mümkün olmayacağını, takibe konu senetlerin üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığı gibi senedin teminat senedi olduğuna ilişkin olarak borçlularca yazılı herhangi bir belge de sunulmadığını, takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının; hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerektiğini, TTK’nun 778. Maddesinin (f) fıkrası uyarınca bonolarda da uygulanması gereken 680. maddesi gereğince açığa senet düzenlenmesi mümkün olduğunu, huzurdaki davada, avalist olan davacının ne teminat senedi iddiasını, ne senedin sonradan doldurulduğu iddiasını ne de ödeme iddiasını yazılı bir delil ile ispatlayamadığını, TTK.mad. 776 uyarınca “kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini” içeren senetlerin davacının sunmuş olduğu temliknameler ile bir ilgisi bulunmadığını, davacı tarafından; 9.07.2013 tarihli 7.000.000.-TL, 15.01.2014 tarihli 9.000.000.-TL, 08.07.2014 tarihli 8.500.000.-TL, 01.09.2014 tarihli 1.500.000.-TL tutarlı toplam 26.000.000.-TL tutarında 4 adet TFF alacak temliği dosyaya sunulduğunu, 08.07.2013 (doğrusu 2014) tarihli temliknameye karşılık 8.500.000.-TL, 29.07.2013 tarihli temliknameye karşılık 7.000.000.-TL tutarında bonoların düzenlendiğini iddia ettiğini, iki adet senedin düzenlenme tarihinin temlikname tarihi ile aynı olmasından hareket eden davacının, davaya konu diğer ;02.05.2014 düzenleme tarihli 600.000.-TL 15.08.2014 düzenleme tarihli 900.000.-TL 24.09.2014 düzenleme tarihli 3.500.000.-TL bedelli senetlerin tarih ve tutarların sunduğu diğer temliknamelerden farklı olduğu hususunu, davaya konu senetler toplamı 20.500.000.-TL iken sunduğu temliknameler toplamının 26.000.000.-TL olduğunu, netice itibarıyla temliknamelerin takibe konu bonolar ile bir ilgisinin bulunmadığını gözden kaçırdığını, ayrıca davacı tarafından sunulan ve borçlusu TFF olan temliknamelerde ne senetlere yapılan bir atıf ne de müvekkili şirket imzası bulunduğunu, senetlerin illetten mücerret olarak düzenlenmek suretiyle müvekkili şirkete teslim edildiğini ve TTK. mad. 776’da belirtilen kayıtsız ve şartsız ödeme vaadi niteliğinde bağımsız borç ikrarını içerdiğini, senede açıkça gönderme yapan bir sözleşme olmadığı sürece veya ödendiğini gösteren bir makbuz bulunmadığı sürece davacı tarafından sunulan temliknameler gibi senet dışındaki vakıalara dayanmanın mümkün olmadığını, Faktoring şirketlerinin bir kambiyo senedinde lehtar olmasının mümkün olmadığına ilişkin iddianın dayanağı olmadığını, davacı, yönetmelik hükmüne atıfta bulunarak faktoring şirketlerinin ek teminat olarak kambiyo senedi edinebileceğini kabul etmekle birlikte, bunun dışında lehtar olmasının mümkün olmadığını ileri sürse de bu iddianın yasal dayanağı olmadığını, her şeyden önce, 2015 yılında yürürlüğe giren yönetmelikte faktoring şirketinin lehtar olduğu kambiyo senetlerinden değil, faktoring şirketince müşterilerden ‘devralınan’ yani ciro yoluyla edinilen kambiyo senetlerinden söz edildiğini, takibe konu kambiyo senetleri ise devralınan senetler olmayıp lehtarı olan müvekkili şirket tarafından yasal takibe konu edildiğini, bu sebeple yönetmeliğin anılan maddesi kapsamında değerlendirilmelerinin mümkün olmadığını, aynı şekilde, yönetmeliğin dayanağı olan 6361 sayılı Kanunda da faktoring şirketlerinin bir kambiyo senedinde lehtar olmasını önleyici bir hüküm bulunmadığını, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’na dayanılarak çıkarılan ve 04/02/2015 tarih ve “29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan” Faktoring işlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 8. maddesinde ek teminat niteliğinde alınan senetlerin tahsil koşulları belirlendiğini, anılan Yönetmelik hükmüne göre “müşterilerden ek teminat mahiyetinde olmak üzere devralınan fatura veya fatura yerine geçen belgeler ile ilişkili olmayan kambiyo senedi veya diğer senetlerin tahsil edilebilmesi için, alacağın vadesinde ödenmeyip sorunlu hale gelmiş olması, alınan kambiyo senedi veya diğer senet karşılığında hiçbir şekilde kambiyo senedi veya diğer senedin ilgililerine finansman sağlanmaması, kuruluşun işlem ve muhasebe kayıtlarında ek teminat mahiyetinde anılan kambiyo senedi veya diğer senedin ilgili borcun teminatı karşılığında alındığına ilişkin kayıt düşülmesi, alacağın tasfiye olunacak alacaklar hesabında sınıflandırılarak karşılık ayrılması halinde mümkün bulunduğunu, Nitekim bu husus Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 27.03.2017 T. E: 2016/5488, K: 2436 sayılı ilamından senet keşidecisi için yönetmeliğin 8. maddesinde belirtilen şartlara riayet edilmiş olmak kaydıyla takibe geçmenin mümkün olduğunu, avalist için ise TTK mad. 702/2 uyarınca yönetmeliğin 8.maddesinin ileri dahi sürülemeyeceği sonucu çıktığını, davacı borcun ödendiği iddiasına ilişkin olarak sunmuş olduğu ve dava konusu senetler ile bir ilgisi bulunmayan temliknamelerin bir ödeme belgesi olmadığını, senetlerin ise temel borç ilişkisinden bağımsız ödeme araçları olduğunu, bu nedenle temliklerin ödendiği olgusuna dayanarak senetlere konu borcun sona erdiğinin söylenemeyeceği, kaldı ki temliknamelerde senetlere yönelik herhangi bir atıf da bulunmadığını, yine davacı, Karabük … Noterliği’nin 30.11.2018 tarihli … yev. nolu cevabi ihtarname ile borcun ödendiğinden bahisle hesap kat’ına itiraz ettiklerini belirttiğini, devamında “Dosyanın eki olarak sunduğumuz TFF’den 17.12.2018 tarihinde alınan belgeyle ihtarnameye konu borcun ödendiği açıkça anlaşılacaktır.” Demek suretiyle ihtarnameye konu borcun itfa nedeniyle sona erdiğini iddia etmiş ve ihtara konu borcun varlığını inkar etmişse de; … Kulübü Derneği’nin hakkında yapılan icra takibine karşı borçlu olmadığına dair herhangi bir itirazı da bulunmadığını, ayrıca davacının 2013-2015 yılları arasında başkanlık yapması ve akabinde görevinin sona ermiş olması davacının senetlerdeki aval imzası nedeniyle sorumluluğunu ortadan kaldıran bir durum olmadığını, davacının Başkanlık yaptığı döneme ilişkin olarak sunduğu ancak TFF’nin Haziran 2017’ye kadar olan dönemi içerecek şekilde gönderdiği listeden de görüleceği üzere, davacının dilekçesinde belirttiği 4 adet toplam 26.500.000.-TL tutarındaki temlikler dışında da başkaca temlikler verilmiş olduğunun görüleceği, yani davadışı spor kulübüne, davacının başkanlığı sonrasında da TFF temlikleri başta olmak üzere birçok alacak temliğine istinaden müvekkili şirketten finansman sağlandığının görüldüğü, nitekim bu finansmanlar nedeniyle müvekkili şirket hesap kat tarihi olan 28.11.2018 tarihi itibarıyla davadışı spor kulübünden 28.525.706,07 TL alacaklı hale geldiğini, işbu borcun 2.193.367,13 TL’sı ise takip tarihinden sonra temlik borçlusu TFF tarafından ödendiğini ifade ederek davacının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasından borçlu olmadığının tespiti ve senetlerin iptaline ilişkin taleplerinin tamamen reddine, kötü niyetli itirazı sebebiyle davacının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/06/2021 tarihli 2018/1020 E. – 2021/508 K. sayılı kararıyla; “…Davacı …’ın, dava dışı … Kulübü Derneği’nde 23.07.2013-11.06.2015 tarihlerinde başkan olarak görev yaptığı, davacının spor kulübüne finansman sağlamak amacıyla davalı … ile … Kulübü Derneği arasında 29.07.2013, 08.07.2014, 15.01.2014 tarihli üç adet faktoring sözleşmelerini Kulüp Başkanı ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, faktoring sözleşmelerinin özel şartlar bölümünde üç adet sözleşme azami faktoring hacminin toplam 19.500.000,00 TL olarak sınırlandırıldığı, davalı yanın, davacı yandan Faktoring sözleşmeleri kapsamında alacağına teminat olarak 29.07.2013 keşide tarihli 7.000.000,00 TL, 02/05/2013 keşide tarihli 600.000,00 TL, 08.07.2014 keşide tarihli 8.500.000,00 TL, 15.08.2014 keşide tarihli 900.000,00 TL, 24/09/2014 keşide tarihli 3.500.000,00 TL olmak üzere toplam 20.500.000,00 TL tutarında aldığı senetleri bilanço dışı hesaplarda teminat senedi olarak yasal defterlerine kaydettiği, takip dayanağı senetlerin factoring şirketinin sözleşme imzalanırken ek teminat mahiyetinde aldığı senetler olduğu, davalı …’nin dava dışı … Kulübü’ nden, davacı …’ın kulüp başkanlığını bıraktığı tarih itibariyle alacağının bulunmadığı, 28.11.2018 hesap kat tarihi itibariyle davalı …’nin 28.525.706,07 … Kulübü Derneğinden alacaklı olduğu, takibe konu bonoların davacının başkanlık döneminde yapılan faktoring sözleşmeleri ile kullanılan finansmana ek teminat olarak verildiği, davalı ile dava dışı … Kulübü derneği arasında yapılan faktoring sözleşmeleri ve temliknamelerin tarihleri ile birlikte değerlendirilmesi sonucu imzalanan faktoring sözleşmeleri gereğince verilen toplam 26.000.000,00 TL temlik karşılığı kullandırılan finansman karşılığının davalı firma tarafından TFF’ dan tam olarak tahsil edildiği ve bu dönemle ilgili bir borcun bulunmadığı, faktoring sözleşmelerinden kaynaklanan borcun 2017 ve 2018 yıllarında davacının kefaletinin bulunmadığı temliklerinden kaynaklandığı” gerekçesiyle; – Davacının davasının KABULÜ İLE, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. Sayılı dosyası nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, – Davalı tarafın kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından İİK ‘nın 72/4. Maddesi uyarınca kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalı vekilinin, istinaf dilekçesindeki beyanlarının çelişkili olduğunu, davalı tarafın verilen evrakın faktoring firmasına teminat olarak verildiğine ilişkin mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu beyan edip arkasından faktoring yönetmeliğine göre ek teminat senedi alabileceğini söyleyerek senetlerin ek teminat senedi olduğuna dair beyanlarının çelişkili olduğunu, davalının söz konusu döneme ilişkin müvekkilinin borcunun bulunmadığını kabul etmekle birlikte alınan teminat senedinin ileride doğacak borçlar için verildiği gerekçesine dayandığını, bu hususun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve yönetmelik ile örtüşmediğini, gelecekte doğacak borcun teminatı olsun diye faktoring şirketinin teminat senedi alamayacağını, müvekkilinin temel ilişki kurulurken kendisinin başkanlık yaptığı dönem ile sınırlı olarak kullandırılan krediye karşılık ek teminat verdiğinin açık ve net olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da davalının kayıtlarında söz konusu evrakların nazım hesaplarda ek teminat olarak kayda alındığının tespit edildiğini, dava konusu 5 adet evrakın teminat senedi olduğunu, kayıtsız şartsız borç ihtiva etmediği ve kambiyo evrakı niteliğinde olmadığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21.HD’nin 2020/794 E. – 2020/1845K.sayılı ilamı ile ortaya konduğunu, evrakların kambiyo vasfına sahip olmadığı gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiğini, Yargıtay 12.HD’nin 2020/8608 E. – 2021/4281 K.sayılı ilamıyla onandığını, müvekkiline ait imzanın aval niteliğinde olamayacağının açık bir şekilde anlaşıldığını. -Kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmişse de, davalının kötüniyetli olmadığına ilişkin değerlendirme yapılırken davalının ortaya koyduğu tutum, davalının takip yaparken sahip olduğu bilgi ve evrakların kendi kayıtlarında teminat olarak kaydedilmesine rağmen kambiyo takibi yapmasının değerlendirilmediğini, davalının kötüniyetli olduğunu, menfi tespit davası, dosyada alınan bilirkişi raporu ve savcılık şikayetine rağmen ısrarlı bir şekilde takibi devam ettirdiğini, hacizlerin halen devam ettiğini beyanla davalının İİK 72/4 maddesi gereğince kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; İlk derece mahkemesinin “… A.Ş.’nin dava dışı … Kuluhünden davacı …’ın kulüp başkanlığını bıraktığı tarih itibarıyla alacağının bulunmadığı ” şeklindeki gerekçesinin hiçbir hukuki nitelik taşımadığını, Borçlar Hukuku ve Kambiyo Hukuku’nda karşılığı olmayan süre ve olgular esas alınarak davacının borçlu olmadığına dair yapılan tespitin hukuken mesnetsiz ve hatalı olduğunu, faktoringin rotatif bir kredi ilişkisi olduğu ve davacının senetlere avalist sıfatı ile imza atarken bunu görev yaptığı dönem ile sınırlı tutabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Faktoring ilişkisinde müşteriye tanınan kredi limiti dahilinde finansman kullanabildiğini ve akabinde finansmana konu edilen fatura / senet / temlik vb.nin vadesinde ödenmesi ile borçlarını kapatabildiğini, bu kredi ilişkisi çerçevesinde dönemsel olarak borçlarını kapatabildiğini ve serbest kalan limit dahilinde yeniden kredi kullanabildiğini, faktoringin işleyiş şeklinin bu olmasına karşın mahkemenin davacının başkanlık görevinin sona erdiği 11/06/2015 tarihi itibariyle spor kulübünün müvekkiline borcunun bulunmadığının tespitinin hatalı gerekçe olduğunu, oysa dava dışı spor kulübü ile müvekkili arasında davacının imzasını taşıyan Faktoring Sözleşmeleri kapsamında finansman temininin hesap katından yaklaşık 9 ay öncesine kadar devam ettiğini, bir çok temliknamenin finansmana konu edildiğini ve müvekkiline ödemeler yapıldığını, müvekkilinin halen dava dışı spor kulübü ve müşterek borçlu müteselsil kefili olan davacıdan alacaklı olduğunu. -Mahkemenin “senetlerin, davacının başkanlık yaptığı dönemdeki borçlara karşılık ek teminat olarak verildiğine” dair gerekçesinin hatalı olduğunu, ne senetlerde ne de davacının imzasını taşıyan Faktoring Sözleşmelerinde, ne de temliknamelerde davacının başkanlık yaptığı dönemdeki borçlara karşılık verildiğine yada başkanlık görevi sona erdiğinde aval borcunun sona ereceğine dair kayıt bulunmadığını, Faktoring Sözleşmesi 5.maddesinde “Sözkonusu teminatlar, sözleşmenin uzatılması, yenilenmesi ve herhangi bir sebeple sona ermesi halinde dahi Faktor’un müşteriden doğmuş doğacak bilcümle alacaklarının teminatını teşkil edecektir.” hükmü bulunduğunu, dosyaya sundukları Yargıtay 19.HD’nin onursal başkanı …’ın uzman görüşünde de (Syf.36-37) davalı ile dava dışı spor kulübü arasında muhtelif tarihlerde imzalanmış olan Faktoring Sözleşmelerinin süresiz ve rücu edilebilir nitelikte sözleşmeler olduğunun görüldüğünü, sözleşmelerde senetlere atıfta bulunulmadığını, dava konusu senetlerde verilen aval’in sadece davacının başkanlık yaptığı dönemdeki finansman borçları teminat altına alacağına ilişkin kayda rastlanmadığını beyan ettiğini, mahkemenin gerekçesinin bozmayı gerektirdiğini. -Mahkemenin, “ İmzalanan faktoring sözleşmeleri gereğince verilen toplam 26.000.000.-TL temlik karşılığı kullandırılan finansman karşılığının davalı firma tarafından TFF’dan tam olarak tahsil edildiğine ve bu dönemle ilgili borcun bulunmadığı” na ilişkin gerekçesinin de hatalı olup, fiili durumun yansıtmadığını, 26.000 TL’lik temlik karşılığı temin edilen finansman’ın sadece davacının başkanlık yaptığı döneme ilişkin finansman olduğunu, oysa davacının imzasını taşıyan faktoring sözleşmeleri kapsamında finansman temininin davacının başkanlık yaptığı dönem sonrasında da devam ettiğini, birçok temliknamenin finansmana konu edildiğini ve müvekkiline de ödemeler yapıldığını, temliknamelerin mahkemece ödeme belgesi olarak kabul edilmişse de ödeme belgesi değil, faktoring ilişkisinin temelindeki işlem olduğunu, gerekçeli kararda “faktoring sözleşmeleri ile temlik sözleşmelerinin tarihleri ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda” şeklinde bir ifade kullanılmış ise de, söz konusu temliklerin tashih edilmiş olsa dahi sonradan temin edilen finansmanların dayanağı olan temliklerin ödenmediğini, davacı ve spor kulübünden alacaklı olduklarını. -İlk derece mahkemesinin “ faktoring sözleşmelerinden kaynaklanan borcun 2017 ve 2018 yıllarında davacının kefaletinin bulunmadığı temliklerden kaynaklandığı” şeklindeki gerekçesinin, faktoring ilişkisinin mahkeme tarafından tamamen yanlış değerlendirildiği sonucunu ortaya koyduğunu, davacının 3 adet toplam 19.500.000 TL tutarındaki faktoring sözleşmelerinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatında imzasının bulunduğunu, davacının temliknamelerde kefaletinin bulunmasının söz konusu olmayacağını, temlik borçlusunun Türkiye Futbol Federasyonu olduğunu, dava dışı spor kulübüne TTF de dahil olmak üzere doğmuş ve doğacak alacakların temliki karşılığında finansman kullandırıldığını, davacının kefaletinin temliknamelere değil faktoring sözleşmesine olduğunu. -Mahkemenin, davalının avalist sıfatını gözardı ettiğini, TTK 702/2 maddesi ve yerleşik Yargıtay kararları uyarınca avalist’in senedin teminat senedi olduğu ve bedelsiz kaldığı iddiasını ileri sürmeyeceğini, TTK 702/2 maddesinde ” Aval verenin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval vereninin taahhüdü geçerlidir.” hükmü düzenlendiğini, davacının, dava konusu senetlerin teminat senedi olduğunu ileri sürerek kredi sözleşmeleri ve temliknameler ile ilişkinlendirmesi ve ödenmiş olduğu şeklindeki iddialarının dinlenilmesinin mümkün olmadığını, bu hususta Yargıtay 19.HD’nin 04/04/2019 tarihli 2018/1685 E. – 2019/2273 K.sayılı kararının emsal olduğunu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 20/04/2018 tarihli 2017/4 E. – 5K.sayılı ilamında da; avalin kambiyo senedine ilişkin bir teminat olduğu, aval veren kişinin kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olacağı, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğunu, senetlerin bedelsizliğinin söz konusu olmadığını, dosyaya sundukları uzman görüşünde de bu hususun açıklandığını beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili Av….’ın 15/06/2022 tarihinde istinaf dilekçesi ile ekinde belgeler sunduğu görülmüştür.
DELİLLER: İlk derece mahkemesince muhasip bilirkişi …’ dan alınan 08.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda; •Davacı …’ ın, Dava dışı … Kulübü Derneği’nin 23/07/2013-11/06/2015 tarihlerinde başkan olarak görev yaptığı, spor kulübüne finansman sağlamak amacıyla davalı … ile … Kulübü Derneği arasında 1) 29/07/2013, 2) 08/07/2014, 3) 15/01/2014 tarihli üç adet tutar yazılı faktoring sözleşmelerini Kulüp Başkanı ve müteselsil kefil sıfatıyla …’ın imzaladığı, • Faktoring Sözleşmelerinin özel şartlar bölümünde üç adet sözleşme azami faktoring hacminin 19.500.000,00 TL olarak sınırlandırıldığı, • Davalı yan; Davacı yandan Faktoring sözleşmeleri kapsamında alacağına teminat olarak 29.07.2013 keşide tarihli 7.000.000,00 TL, 02/05/2013 keşide tarihli 600.000,00 TL, 08/07/2014 keşide tarihli 8.500.000,00 TL, 15.08.2014 keşide tarihli 900.000,00 TL, 24/09/2014 keşide tarihli 3.500.000,00 TL olmak üzere toplam 20.500.000,00 TL tutarında senet/bono aldığı, senetleri bilanço dışı hesaplarda (nazım hesaplarda) teminat senedi olarak yasal defterlerine kaydettiği, • Davalı … Türkiye Futbol Federasyonu adına düzenlenmiş, “naklen yayın bedeli” izahatlı faturaları temlik ederek kredi kullandığı, Bilirkişiliğine ibraz edilen CD içinde bulunan temliknamelerin tespit edilebilen tutar 130.680.000,00 TL olarak hesaplandığı, • Davalı …’nin dava dışı … Kulübünden Davacı …’ın kulüp başkanlığını bıraktığı tarih itibariyle alacağının bulunmadığının tespit edildiği, • 28/11/2018 hesap kat tarihi itibariyle 28.525.706,07 Davalı yanın … Kulübü Derneğinden alacağı olmasına rağmen 1.906.251,32 ödeme yapıldığı 15/12/2018 tarihli hesap kat tebliğ tarihindeki alacağının 26.608.808,38 TL, 27/12/2018 dava tarihi itibarıyla 20.796.792,08 TL alacağı olduğu şirket defter kayıtlarından tespit edildiği, • Davacı …’ın Davalı …’ne kendi adına kullandığı kredi borcunun bulunmadığı tespit edilmiş ise de; faktoring sözleşmelerindeki azami faktoring hacminin üzerindeki dava dışı K.Karabük Spor Kulübü Derneğinin fatura temlik karşılığı kullanılan finansman borçlarından dolayı 11/06/2015 tarihinden sonra da müteselsil kefil ve 20.500.000,00 TL tutarındaki kefalet senetleri nedeniyle Davalı yana karşı borçlu kabul edilip edilmeyeceği İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı takip dosyası ile Davalıya borç olmadığının tespit ve takibe dayanak senetlerin iptal ile % 20’den aşağı olmamak üzere talep edilen kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi kararının mahkemenin taktirinde olduğu beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince aynı bilirkişiden alınan 30.12.2019 tarihli ek raporda kök rapordaki beyanlarını tekrarladığı ayrıca; 28.11.2018 tarihli hesap kat tarihi ile, hesap kat ihtar tebliğ tarihi 15.12.2019 arasındaki dönemde dava dışı K… tarafından … Faktoring A.Ş.’ne 1.906.251,32 ödeme yapıldığı, takipteki alacak kalanının (28.525.706,07 -1.906.251,32 =) 26.619.454,75 TL olduğu, • Davacı …’ın Davalı …’ne kendi adına kullandığı kredi borcunun bulunmadığı, • Davacı …’ın … Kulübü başkanlığı döneminde imzalanan faktoring sözleşmelerindeki azami faktoring hacminin üzerindeki dava dışı … Kulübü Derneğinin fatura temlik karşılığı kullanılan finansman borçlarından dolayı 11.06.2015 tarihinden sonra da müteselsil kefil ve 20.500.000,00 TL tutarındaki kefalet senetleri nedeniyle Davalı yana karşı borçlu kabul edilip edilmeyeceği İstanbul … İcra Müdürlüğümün … sayılı takip dosya ile Davalıya borcu olmadığının tespit ve takibe dayanak senetlerin iptal ile % 20’den aşağı olmamak üzere talep edilen kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi kararının Mahkemenin uhdesinde olduğu beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince talimat mahkemesi vasıtasıyla aldırılan 06.11.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; davalı ile … Derneği arasında imzalanan Faktoring sözleşmesi kapsamında hesabın kat edildiği 28.11.2018 tarihi itibariyle dava dışı … Kulübünün davalı … ne (en son kayıt tarihi olan 12.07.2018 tarihi itibariyle) 27.961,401,47 TL borcunun kayıtlarda yer aldığının tespit edildiği, takibe konu bonoların davacının başkanlık döneminde yapılan faktoring sözleşmeleri ile kullanılan finansmana ek teminat olarak verildiği, davalı ile dava dışı … derneği arasında yapılan faktoring sözleşemeleri ve temliknameler tarihleri ile birlikte değerlendirilmesi sonucu davacının başkan olarak görev yaptığı süre içinde imzalanan faktoring sözleşmeleri gereğince verilen toplam 26.000.000,00 TL temlik karşılığı kullandırılan finansman karşılığının davalı firma tarafından TFF dan tam olarak tahsil edildiği ve bu dönemle ilgili bir borcun bulunmadığı, yapılan bu tespitler sonucu bonoya dayalı takip nedeni ile takip tarihi itibariyle davacı-borçlunun asıl alacak ve ferileri yönünden alacaklıya borçlu bulunmadığı , takip tarihi itibariyle söz konusu borcun dava dışı … Kulübü Derneği’ne ait olduğu ve davacının görevden ayrıldığı dönemden çok sonra 2017 ve 2018 yıllarında yapılan faktoring işlemleri nedeniyle kullanılan finansmanın TFF nezdinde doğacak alacak temliklerinden kaynaklandığı, takip ve dava tarihinden itibaren icra dosyasına yapılan ödeme ve miktarları hususunda kulüp kayıtlarında bir tespit yapılamadığı beyan edilmiştir. İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2018/15506 soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekisinin … şüphelilerin …, … A.Ş. Ve diğerleri olduğu, bilişim sistemleri banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, bedelsiz senedi kullanma, tefecilik, açığa imzanın kötüye kullanılması suçlarından hukuki ihtilaf nedeniyle suçun yasal unsurları oluşmadığından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür. İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2018/963 Esas, 2020/59 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının …, davalısının … A.Ş. olduğu, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, takibe dayanak bonoların teminat senedi olduğu yönündeki iddialarının ispatlanamamış olması dolayısıyla davanın reddine karar verildiği, anılan kararın istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’ nin 2020/794 Esas, 2020/1845 Karar sayılı ilamı ile takip dayanağı bonoların düzenlenme biçimi, tarihi, davalı alacaklı tarafından davacı borçluya noter kanalıyla gönderilen 29.11.2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname içeriğine göre taraflar arasındaki factoring sözleşmesinden kaynaklanan alacak miktarı ile takip yapılması, davalı alacaklı vekilinin cevap dilekçesinde teminat senedi iddiasını kabul etmemesi dikkate alındığında takip dayanağı senetlerin factoring şirketinin sözleşme imzalanırken ek teminat mahiyetinde aldığı bir senet olduğu, bu nitelikteki senedin tahsili için 6361 sayılı yasa gereğince birtakım koşulların mevcudiyetinin gerektiğinden, factoring işlemlerinde uygulanacak usul ve esaslar hakkında yönetmeliğin 8/2 ve 3.fıkralarındaki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususların genel mahkemelerde yargılamayı gerektirdiğinden, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatılması yerinde olmadığından, ödeme yapıldığı iddiasının İİK 169/a maddesi kapsamında incelemeye engel oluşturmayacağından davacının istinaf talebinin kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, davacı borçlu yönünden davanın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verildiği ve anılan kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin 2020/8608 esas, 2021/4281 karar sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmıştır. Davalı … Tarafından dosyaya 23/07/2013 tarihi ile icra takibinin yapıldığı 30/11/2018 tarihi arasında … Kulübü Derneği Başkanlığı ile müvekkili arasında imzalanan sözleşmelerden birer suretin ve sözleşme listesinin ibraz edildiği, sunulan sözleşmelerden 29/07/2013 tarihli 7.000.000 TL bedelli, 15/01/2014 tarihli 4.000.000 TL bedelli ve 08/07/2014 tarihli 8.500.000 TL bedelli üç sözleşmede davacı …’ın müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, diğer sözleşmelerde imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Bonoya dayalı menfi tespit davasında davacı vekili; davaya konu bonoların Faktoring Sözleşmesine ek teminat mahiyetinde bulunduğunu, Faktoring Sözleşmesine dayalı olarak davalı şirkete temlik edilen alacakların muhtelif tarihlerde alacaklı olduğunu iddia eden …’ne ödendiğini ileri sürerek, takibe konu bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği, davacı vekilinin ve davalı vekilinin ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.Davalı vekilinin istinaf başvurusu, davanın kabul edilen kısmına ilişkin olmakla öncelikli olarak incelenmiştir. Davalı … ile … Kulübü Derneği arasında 29/07/2013 tarihli 7.000.000 TL limitli, 08/07/2014 tarihli 4.000.000 TL limitli, 15/01/2014 tarihli 8.500.000 TL limitli olmak üzere toplam 19.500.000 TL limitli üç adet faktoring sözleşmelerinin Kulüp Başkanı ve müteselsil kefil sıfatıyla … tarafından imzalandığı ve davaya konu keşidecisi … Karabükspor Kulübü, alacaklısı … Faktoring A.Ş. Kefili … olan davaya konu ; 29/07/2013 tanzim tarihli 30/11/2018 vade tarihli, 7.000.000 TL bedelli, 02/05/2014 tanzim tarihli 30/11/2018 vade tarihli, 600.000 TL bedelli, 08/07/2014 tanzim tarihli 30/11/2018 vade tarihli, 8.500.000 TL bedelli, 15/08/2014 tanzim tarihli 30/11/2018 vade tarihli, 900.000 TL bedelli ve 24/09/2014 tanzim tarihli 30/11/2018 vade tarihli, 3.500.000 TL bedelli olmak üzere toplam 20.500.000 TL bedelli 5 adet bono düzenlendiği konusunda anlaşmazlık bulunmamaktadır. Asıl borçlu … Kulübü Derneği ile davalı … arasında devam eden zamanda da 23/06/2016 tarihinden 28/02/2018 tarihine kadar Faktoring Sözleşmeleri imzalandığı ve finansman temin edildiği, davacı …’ın bu sözleşmelerde kefaletinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça … Kulübü Derneği’ne, davacı …’a ve …’a (bir kısım sözleşmelerde müteselsil kefil olduğu anlaşılmaktadır) Beşiktaş … Noterliği’nin 29/11/2018 tarihli … sayılı ihtarname ile 28/11/2018 tarihi itibarıyla alacak tutarının 28.525.706,07 TL olduğu, …’ın sorumlu olduğu tutarın 20.500.000,00 TL olduğu belirtilerek, hesabın kat edildiği ve sonrasında davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı 20.622.145,83 TL tutarlı takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça takibe konu senetlerin teminat senedi olduğu, kendisinin sorumlu olduğu sözleşmelerden kaynaklanan borcun, … Kulübünün, Türkiye Futbol Federasyonundan olan alacaklarının temliki ve ödenmesi suretiyle sona erdiğini, davacının Kulüp Başkanlığı’ndan da ayrıldığını ileri sürerek borçlu bulunmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı vekili ise senetlerin teminat senedi olmadığı gibi, davalının aval veren sıfatıyla ve TTK 702/2 maddesi gereğince bedelsizlik defi ileri süremeyeceğini, mahkemece alınan bilirkişi raporları ile hesap kat tarihi itibarıyla, alacaklı olduklarının ispatlandığını, davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür. Uyuşmazlık; avalist olan davacının bonoların “teminat” olarak verildiği ve “bedelsiz” olduğuna yönelik defîyi senet alacaklısı olan davalıya karşı ileri sürüp süremeyeceğinden kaynaklanmıştır. 6102 sayılı Kanun’un 702 nci maddesi; ” (1) Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur. (2) Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir. (3) Aval veren kişi, poliçe bedelini ödediği takdirde, poliçeden dolayı lehine taahhüt altına girmiş olduğu kişiye ve ona, poliçe gereğince sorumlu olan kişilere karşı poliçeden doğan haklarını iktisap eder.” hükmünden, aval verenin borcunun, kambiyo senedi ile teminat altına alınan borçtan bağımsız bir borç olduğu, aval ile teminat altına alınan borç geçersiz olsa dahi aval verenin sorumluluğunun devam edeceği, aval veren kişinin teminat altına aldığı borcun şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa dahi aval verenin taahhüdünün geçerli olacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Somut olayda da davacı aval verenin, 6102 sayılı Kanun’un 702 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, sadece bonodaki senet metninden anlaşılan mutlak defileri ileri sürebileceği, asıl borçlu ile hamil arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan senedin Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’ in 8.Maddesi kapsamında, faktoring şirketinin müşterisinden alınan “ek teminat” niteliğinde olduğuna ve “bedelsizliğine” ilişkin şahsi defileri ileri süremeyeceği (bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2023 tarihli 2022/7462 Esas-2023/789 Karar sayılı kararı) kanaatine varılmıştır. Davacı aval verenin sorumluluğu, davaya konu senetlerin kendisi ya da asıl borçlu tarafından borcun ödenmesi ile sona erecekse de, davaya konu senet bedellerinin ödendiğine yönelik yazılı delil sunulmadığı, davacı vekilinin davaya konu bonoları, kefili olduğu faktoring sözleşmeleri ile ilişkilendiren “davacının kulüp başkanlığından ayrıldığına ve ayrılma tarihine kadarki davalı alacaklarının, kulübün TFF’den alacaklarının temliki suretiyle ödendiğine” ilişkin savunmasının ise yerinde olmadığı,mahkemece alınan bilirkişi raporundan, davalı alacaklının kat ihtarnamesi ve takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacı tarafça takibe konu senetlerin ödendiğinin yazılı belge ile ispatlanamadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, TTK 702. Madde hükmü göz önüne alınmaksızın yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince 18/01/2019 tarihli tedbir ara kararı ile, İİK 72/3 maddesi gereğince, icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği anlaşılıyorsa da, teminatın yatırılmadığı ve tedbir kararının uygulanmadığı anlaşılmakla, davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmemiştir.Davacı vekilinin, mahkemece reddine karar verilen kötüniyet tazminatı talebi yönünden istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılıyorsa da; davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, mahkeme kararı kaldırılarak davanın reddine karar verildiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE, 3- İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/06/2021 tarihli 2018/1020 E. – 2021/508 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,4-DAVANIN REDDİNE,-Mahkemece verilen tedbir kararı infaz edilmediğinden, davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,5-İlk derece yargılaması yönünden;a-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu red karar harcından peşin alınan 352.174,70 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 351.994,80 TL bakiye harcın, karar kesinleştiğinde ve talebi üzerine davacıya iadesine,b-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,c-Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına,ç-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği 444.221,45 TL vekalet ücreti takdirine, davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,6-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden davacı yandan alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, b-Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, c-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 55,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 217,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.