Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1857 E. 2023/1071 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1857 Esas
KARAR NO: 2023/1071
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/06/2021
NUMARASI: 2015/584 Esas – 2021/539 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili aleyhine K.çekmece … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası ile icra takibi yaptığını, takibin dayanağı olan 05/01/2014 tanzim ve 05/11/2014 vadeli ve 3.800.000,00 TL bedelli bonodaki imzanın müvekkiline ait olmayabileceğini, ayrıca müvekkilinin haiz olduğu fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarına bağlı olarak irade sakatlıklarından yararlanmak suretiyle hataya düşürülmesi nedeniyle imzalı ve boş aldıkları senedi bonoya çevirmek suretiyle müvekkilini dolandırdıklarını, davalının bu çetenin bir üyesi olduğunu, müvekkilinden bu yolla başka senetler de alınmış olabileceğini, müvekkilinin bu senetten dolayı kimseye borçlu olmadığını, müvekkili hakkında vasi tayini talepli dava olduğunu ileri sürerek müvekkilinin takip konusu iş bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, yetkili mahkemenin Büyükçekmece veya K.çekmece mahkemelerinin yetkili olduğunu, takip konusu senedin davacının müvekkilinden aldığı 3.800.000,00 TL nakit borç karşılığında verildiğini, davacının irtibatlandırdığı şirket veya kişilerle müvekkilinin bir bağının bulunmadığını, davacının akıl sağlığının yerinde bulunduğuna ilişkin raporun icra hukuk mahkemesinde açılan dava içinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/06/2021 tarih ve 2015/584 Esas – 2021/539 Karar sayılı kararıyla; “TMK’nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mal varlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Öte yandan; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Somut olayımızda yukarıdaki belirtilen açıklamalar nazarında, davacıların murisinin fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığın tespiti açısından, tarafların bildirdiği deliller toplanmış ve alınan ATK raporunda …’nun 05/01/2014 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun kabulünün uygun bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunmuş olup, böylece davacı tarafın iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin gerekçeli kararında tarafımızca ibraz edilen delillerin değerlendirilmesinin yapılmadığını, tarafımızca ibraz edilen deliller, dilekçeler ve uzman raporları takip konusu bononun gerek sahteliği gerekse olayın sözde oluş biçiminin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini ortaya koyduğunu, Kaldı ki; gerekçeli kararda yargılama konusunun tespitinin dahi hatalı yapıldığını, zira yargılama boyunca bononun sahteliği de tarafımızdan izah edilmiş ancak tespitte bu hususun nazara alınmadığını, nitekim bononun sahteliği hususunun kamu düzenine ilişkin olduğunu,Davalıya herhangi bir borç bulunmadığını, daha doğrusu ortada bir borç olmadığını, zaten dosyada bir borç ilişkisinin olduğunu gösteren de bir delil bulunmadığını, aslen iddiamızın birçok yönden ispatlanmış olduğunu, Davalı her ne kadar bir pazar günü arabasının bagajında bir spor çanta içinde bulundurduğu bu miktar parayı müteveffaya teslim ettiğini ve tüm kırtasiyelerin kapalı olması sebebi ile bono bulamadığını ve bu nedenle bir A4 kağıdını bono haline dönüştürdüklerini beyan etmekte ise de bu hususun davalının yazdığı bir senaryo olduğunu,Davalı isticvap beyanında ‘Emlakçı tabelasını görünce tanışmak amacı ile Mürre’nin yanına girdiğini’ söyleyerek başlamış, beyanının son cümlesinde ise bu para alışverişine başlamadan önce …’yi 4-5 kere görmüşlüğünün olduğunu beyan ettiğini, hiç kimse 4-5 kez gördüğü biri ile emlakçı tabelasını görünce tanışmak için yanına girmeyeceğini, tanışacaksa veya para verecekse dahi bunun pazar günü olmayacağını, nitekim müteveffanın emlakçı olduğuna dair tabelası da bulunmadığını, Kabul anlamına gelmemek üzere 3 milyon 650.000 TL para nasıl ebatta spor çantaya sığabileceğinin düşünülmesi gerektiğini; 200 TL’, 100 TL ve 50 TL’lik banknotların ağırlık, ebat ve gramaj ile var olduğunu kabul ettiğimizde; söz konusu kağıtların desteler halinde 3 büyük valiz ve bir küçük çantaya ancak sığabildiğini ve her bir valizin ikişer kişi tarafından taşınabildiğini, Karşı yan her defasında Esenyurt Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. … tarafından verilen murisin psikiyatrik rahatsızlığının bulunmadığı yönündeki rapora dayanmakta ise de, murisin rahatsızlığının psikiyatrik değil nörolojik bir rahatsız olduğunu, bu yönü ile Prof. Dr. … tarafından verilen raporun nazara alınması gerektiğini, bu rapora göre ayırtım gücü ciddi boyutta zedelenmiş olup muris hukuki ehliyetini kaybettiğini, Adli Tıp Kurumu raporunda murisin fiil ehliyetine haiz olduğunu belirtilmiş ise de, rapora itirazlarımız reddedilerek yeniden rapor tanzim edilmediğini, Adli Tıp Kurumu tespitini psikiyatrik yönden yapmış ise de incelemenin nörolojik yönden yapılması gerektiğini, Doç. Dr. … ile Prof. Öğr. Üyesi … tarafından hazırlanan hukuki mütalaanın tarafımızca dosyaya ibraz edildiğini, bu raporun dahi nazara alınmaksızın davanın reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, Aslen ibraz edilen tüm belgelerden de anlaşılacağı üzere iddiamızı ispatlamış bulunmaktayız. Ancak yerel mahkemenin tüm bu hususları gözardı ederek davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Adli Tıp Kurumu ATK 4. İhtisas Kurulunun 26/02/2020 tarihli raporunda özetle; “… açılan menfi tespit davası nedeniyle; “senet tanzim tarihi olan 05/01/2014 tarihinde fiil ehliyetinin olup olmadığı” sorulan 09/12/2015 tarihinde ölen … hakkında düzenlenen tıbbi belgeler, davacı-davalı ifadeleri ile dava dosyasının tüm olarak değerlendirilmesinden; işlemden 12 gün sonra 17/01/2014 tarihinde Esenyurt Devlet Hastanesinde Psikiyatri Uzmanı tarafından ‘Kişide halen herhangi bir psikiyatrik rahatsızlık saptanmamıştır. Noterde hukuki işlem yapabilir’ ve yine aynı hastanede Psikiyatri uzmanı tarafından işlemden 2,5 ay sonra 20/03/2014 tarihinde; ‘Kişide halen herhangi bir psikiyatrik rahatsızlık saptanmamıştır. Noterde hukuki işlem yapabilir’ şeklinde rapor düzenlendiği, Bakırköy Prof. Dr. … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde yapılan muayeneler ve takiplerinde ilk kez işlemden yaklaşık 1 yıl sonra 12/01/2015 tarihinde; ‘kısmen koopere, kompleks emirlerde zorlandığı, konuşmasının kısa cümlelerle olduğu’ şeklinde muayene bulguları ile ‘demansiyel süreç ile uyumlu’ olduğu belirtilse de demans denilen bunama halinin klinik, fizyopatolojik ve ilerleyici vasfı dikkate alındığında işlem tarihine teşmil ettirilemeyeceği; muris hakkında işlem tarihinde fiil ehliyetini müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede akıl hastalığı, akıl zayıflığı, bunama hali veya organik defısiter araz içinde bulunduğunu gösteren tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmadığı, kendisinde mevcut sistemik hastalıkların da tek başına fiil ehliyetini etkilemeyeceği, murisin işlem tarihinde telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre; …’nun 05/01/2014 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun kabulünün uygun bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunur.” kanaati bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… somut olayımızda yukarıdaki belirtilen açıklamalar nazarında, davacıların murisinin fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığın tespiti açısından, tarafların bildirdiği deliller toplanmış ve alınan ATK raporunda …’nun 05/01/2014 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun kabulünün uygun bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunmuş olup, böylece davacı tarafın iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı …, davaya konu 05/01/2014 tanzim – 05/11/2014 vade tarihli ve 3.800.000,00 TL bedelli bonodaki imzanın kendisine ait olmayabileceğini, ayrıca haiz olduğu fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarına bağlı olarak irade sakatlıklarından yararlanmak suretiyle hataya düşürülmesi nedeniyle imzalı ve boş alınan senedin bonoya çevirmek suretiyle dolandırıldığını, bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davacının 09.12.2015 tarihinde vefatıyla davaya mirasçıları devam etmiştir. Davacı taraf, açtığı menfi tespit davasını “Bononun düzenlendiği tarihte fiil ehliyetine sahip olmadığı” ve “Hataya düşürülerek boş kağıda alınan imzanın sonradan bonoya dönüştürüldüğü” sebeplerine dayandırmıştır. Mahkemece, davacı …’nun bononun düzenlendiği 05/01/2014 tarihinde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususu araştırılmış olup; Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 26/02/2020 tarihli raporu uyarınca davacının fiil ehliyetinin bulunduğunun tespiti yönündeki mahkeme değerlendirmesi isabetlidir. Ancak, davacının diğer iddiası olan, “Yanıltılarak boş kağıda alınan imzanın sonradan bonoya dönüştürüldüğü” iddiası konusunda hiçbir araştırma ve gerekçeli kararda değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece “Bononun açığa imzalı bir kâğıttan bilgisayar çıktısı alınarak oluşturulup oluşturulmadığı, yazı ve imza arasındaki öncelik sırası ve zaman farkı, imza üzerinde yazıcı mürekkebi olup olmadığı, yazı ve imza yaşının tespiti ve imza üzerinde ısıl işlem (yazıcıdan geçirme) olup olmadığı” gibi hususları aydınlığa kavuşturacak nitelikte bir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile gerekli yargısal işlemlerin yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/06/2021 tarih ve 2015/584 Esas – 2021/539 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacılara iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 65,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 227,10 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.12/07/2023