Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1822 E. 2023/1397 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1822 Esas
KARAR NO: 2023/1397
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2021
NUMARASI: 2019/412E, 2021/154K.
DAVANIN KONUSU Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1931 yılından bu yana jemoloji (değerli ve süs taşlaın bilimi) eğitimi veren ve değerli taş araştırması yapan, kar amacı gütmeyen bir organizasyon olduğunu, değerli taşlar için kalite değerlendirme standartları belirleyerek ve standartları koruyarak hem değerli taş alıcılarının, hem de satıcılarının menfaatlerini korumayı misyon edindiğini, müvekkili isminin ve baş harflerinin (… tescil numaralı … ve … tescil numaralı …) Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi nezdinde marka olarak tescil edildiğini ve bu markaların geniş bir coğrafyada yaygın kullanım neticesinde dünyaca bilinen tanınmış bir marka haline geldiğini, müvekkilinin ayrıca “…”, “…”, “…” gibi, içerisinde “…” ibaresinin yer aldığı seri marka niteliğinde birçok tescilli markanın da sahibi olduğunu, “…” markasının Paris Sözleşmesi ve SMK’ya göre davacıya ait tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresinden oluşan alan adı aracılığı ile dünya çapında pek çok kişiye ulaşmakta olduğunu, müvekkilinin “…” markasını web sitesi adresi için dahi kullandığını, müvekkilinin web sitesinin Türkiye de dahil olmak üzere dünya çapında pek çok kişi tarafından tıklandığını, bu faaliyetlerin müvekkilinin ve “…” markasının ilgili sektörlerde tanınmasını sağladığını, müvekkilinin ve markalarının Türkiye’de ilgili kesim tarafından bilindiğini müvekkilinin ve müvekkilinin unvanının tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin ilgili sektördeki satıcılar, iş çevreleri ve konu ile ilgilenen kişiler tarafından yakından tanındığını, davalının da müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketinin markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan davalı yana ait “… ” ve “…” markalarının tescilinin hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkilinin “…” ve … markalarının gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötü niyetli olarak “…” ve “…” marka başvurusunda bulunduğunu ve davalı eylemlerinin müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına zarar verdiğini iddia ederek, … tescil numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin TPMK nezdinde adına tescilli “…” markasının tescil sürecini 22/05/2012 tarihinde başlattığını ve bu tarihte TPE’ye “…” Markasının Kendi adına tescili hususunda başvuruda bulunduğunu, … tescil numaralı “…” markasının da aynı süreçten geçtiğini, davaya konu müvekkili markasının TPMK nezdinde yine müvekkili adına kayıtlı olan “…” markasının seri/sıralı markası niteliğinde bir marka olduğunu, davacının bahsi geçen müvekkiline ait “…” markasının kullanıldığını bildiği 15/11/2013 tarihinden, huzurdaki davanın ikame edildiği 09/12/2019 tarihine kadar geçen süreç içerisinde, birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kaldığı için “…” markasının seri markası olan “…” markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremeyeceğini, davacının müvekkili adına kayıtlı olan “…” markasının kullandığını ve tescil edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…Davacının davasının KABULÜNE, davalı adına tescilli … tescil nolu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;SMK’nın 25/6 maddesinde göre; sessiz kalma yolu ile hak kaybında, (tescil tarihi değil) “markanın kullanımını bildiği veya bilmesi gerektiği” tarihin dikkate alınacağını, kararın hatalı olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanunu 25/6. Maddesi’nde; açıkça belirtildiği üzere; sessiz kalma yolu ile hak kaybının gerçekleşmesinde; markanın tescil tarihi değil, “markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği tarih” dikkate alınması gerektiğini, … tescil numaralı müvekkili markasının müvekkili adına kayıtlı (Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/214 E. Sayılı davasına konu) … markasının seri/sıralı markası niteliğinde olduğunu, her iki markanın da başvuru tarihi 22.05.2012 olup; davacı; en kötü ihtimalle TPE nezdinde itirazda bulunduğu 15.11.2013 tarihinde, dava konusu markadan ve markanın müvekkil tarafından kullanıldığından haberdar olduğunu, (Davacının, markaya yönelik itirazının, itiraz süresinin kaçırılması nedeniyle TPMK tarafından reddedildiği hususu, yerel mahkeme kararında defalarca zikredildiğini) “…” anlamına gelen ” …” ibaresinin yer aldığı dava konusu markanın, davacı markası ile SMK 5/g ve 6/1 maddeleri anlamında iltibasa neden olacak derecede benzer olduğuna dair yerel mahkeme değerlendirmesi hatalı olduğunu, “gemologi” yada “jemoloji”, değerli taş biliminin ismi olup; davacı, bu kelimelerin kullanımı tekelleştirilemeyeceğini, davacının kötü niyetli olarak, ülkemizde, bu alanda enstitü oluşturulmasını engelleme çabasında olduğunu,Davacıya ait ülkemizde tescilsiz marka, “Amerikan Jemoloji Enstitüsü” anlamına gelirken; müvekkile ait dava konusu marka, “Ankara Jemoloji Enstitüsü” anlamına geldiğini, davacının, “Jemoloji Enstitüsü” anlamında ” …” ibaresinin de tekelleştirilmesi mümkün olmadığını, son yıllarda pırlanta sertifikasının önemi oldukça arttığını, , uzun yıllar sessiz kalan davacı;,nın müvekkilin, laboratuvar oluşturma üzerine çalışmalarının bittiği istihbaratını aldığında, engel olmak amacıyla ve kötü niyetli olarak huzurdaki davayı açtığını, Davacının, müvekkilin tescil başvurusundan önce Türkiye’de yalnızca bir fuara katılmış olmasından hareketle, davacının markasını Türkiye’de kullandığı ve SMK 6/3 maddesi kapsamında markanın hükümsüzlüğünü talep edebileceği yönünde yapılan değerlendirme hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan kayıtların tamamının müvekkilinin tescil başvurusundan sonrasına ait olduğunu, davacı şirketin Türkiye’de yalnızca 2012 yılında bir fuara katıldığını, ve markanın Türkiye’de kullanıldığından ve tanındığından söz edilemeyeceğini, 17.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda bu konu bakımından yapılan tespitlerde hükümsüzlük koşullarının oluşmadığının belirtildiğini, tanınmış marka olduğunun da ispatlanamadığını, kabul amlamına gelmemekle birlikte, bir an için davacı markasının tanınmış bir marka olduğu şeklinde bir değerlendirme yapılsa dahi; tanınmış bir markanın aynı yada benzeri şekilde tescil edilmiş olması, kötü niyetli tescil anlamına gelmediğini, kötüniyetin ispatı gerektiğini, Müvekkilinin dava konusu markanın tescilinde kesinlikle kötü niyetli olmadığını, kabulü anlamına gelmemek kaydı ile, bir an için müvekkilin kötü niyetli olduğu şeklinde bir değerlendirme yapılması ihtimalinde dahi; tescili ve kullanımı 7 seneyi aşan müvekkile ait ”…” markası ile bu markanın serisi netliğinde bulunan dava konusu müvekkil markasının tescil sürecine en başından beri vakıf olan; bu hususta TPE’ye itirazda sunmakla yetinen, YİDK kararının iptali ile müvekkil markasının hükümsüzlüğü yönünde müvekkilime uzun yıllar boyunca dava açmayarak itirazın reddi sürecini yargıya taşımayan davacının aklına üstün hak ve kötüniyetli tescil iddisıanda bulunma fikrinin davacının kötüniyetini, TMK 2 md aykırılığı gösterdiğini, müvekkilinin markayı ciddi kullanımı olduğunu, davacının piyasaya girmesini engellemek gibi bir amacının bulunmadığını, raporda kullanım yönünden inceleme yapılmadığını, müvekkilinin, markaların tesicilinde, herhangi bir haksız menfaat beklentisi olmadığını, yerel mahkemenin karar gerekçesinde yer alan; “jemoloji ve gemoloji gibi sınırlı sayıda kişinin bildiği bir terimi ihtiva eden markanın birebir aynısı marka için başvurulmuş olmasının tesadüfi olamayacağı” şeklindeki değerlendirmenin bilimsellikten uzak olduğunu, davacının hukuki niteliğine, huzurdaki davayı açma ehliyeti ve davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığına dair itirazların değerlendirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME TPE kayıtlarına göre; dava konusu … tescil numaralı “…” ibareli marka 22.05.2012 tarihli başvuruya istinaden 26.05.2015 Tarihinde davalı adına tescil edilmiştir.Davalının… numaralı … ibareli markası da 22.05.2012 tarihli başvuruya istinaden 18.12.2013 Tarihinde 41 ve 42 sınıflarda tescil edilmiş olup davacı yanca diğer marka yönünden terditli olarak hükümsüzlük, kullanmama nedeni ile iptal davası açılmıştır. Bilirkişi marka vekili … raporunda; davalının … tescil numaralı markanın 41. ve 42. sınıflarda tescil sahibi olduğunu, davacı şirketin “…” ve “…” markalarını fiilen yurt dışında uzun süreden beri çok yoğun olarak kullandığını ve bu markalar üzerinde pek çok ülkede tescil sahibi olduğunu, davacının Türkiye’de marka tescili başvurusu yapmamış olduğunu, davalı markası aleyhine yapılan itirazların da itiraz süresinin kaçırılması nedeniyle TPMK tarafından işleme alınmadığını, davacıya ait “…” ve “… ” markaları ile dava konusu … tescil numaralı “…” markalarının birbiri ile markayı oluşturan unsurlar ve tescil sınıfları bakımından SMK 5/g ve 6/1 maddeleri anlamında iltibasa neden olacak derecede benzer olduğunu, davacı tarafın faaliyetinin, davalı tarafa ait… tescil numaralı “…” markalarının tescil kapsamında kaldığını, dava konusu markaların tescil başvurusunun 22.05.2012 olduğunu, davacının ise 22-25 Mart 2012 tarihlerinde Türkiye’de fuara katılmış olduğunu, davalının da aynı fuarda katılımcı olduğu dikkate alındığında, davacının davalı markasının başvuru tarihinden önce Türkiye’de bu markayı kullandığı, bu nedenle dava … tescil numaralı “…” markalarının SMK 6/3 delaletiyle hükümsüzlüğünün talep edilebileceğini, dava konusu markanın Türkiye’de davacı tarafından daha önce kullanıma konu edilmesi, JEMOLOJİ veya GEMOLOJİ gibi çok sınırlı sayıda kişinin bildiği bir terimi ihtiva eden bir markanın birebir aynısının başvurulmuş olmasının tesadüfle açıklanamayacak kadar özel bir durum olması ve davacı markasının da ilgili sektördeki ciddi bilinirliği dikkate alındığında, dava konusu … tescil numaralı “… markalarının tescilinin SMK 6/9 anlamında kötü niyetli sayılabileceğini, dava konusu 2012/46912 tescil numaralı “…” markalarının başvuru tarihinin 22.05.2012, tescil tarihinin 26.05.2015, davanın açılış tarihinin ise 09.12 2019 olduğunu, markanın fiili tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin dolmadığını, SMK 25/6’da öngörülen sessiz kalma yolu ile hak kaybı şartlarının gerçekleşmediğini belirtmiştir. Marka vekili bilişrkişiler … müşterek raporlarında; sonuç olarak, dosya kapsamında sunulan deliller bakımından davacı yanın ülkemiz nezdinde herhangi bir faaliyeti tespit olunamadığı gibi, ilgili markanın ülkemizde bilinir durumda olduğuna ilişkin de dosya içerisinden herhangi bir husus tespit edilemediğinden, SMK’nın 6/3. Maddesi kapsamında dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığını, davacı dava konusu markanın gerçek hak sahibi olduğunu ve markasının davalı markasının koruma tarihi öncesinde tanınmış marka olduğunu ispat edemediğinden, davalı adına 41 ve 42. sınıflarda tescilli … nolu “…” markasının bu sebeplere dayalı olarak hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığını, davalı markasının tescilinde kötüniyetli olduğunun değerlendirilebileceğini, bu halde … kod numaralı markanın SMK’nın 6/9. Madde hükümleri çerçevesinde hükümsüzlük koşullarının oluştuğunun kabul edilebileceğini, kötüniyetle ilgili takdirin Mahkeme’ye ait olduğunu, davalı markasının 26.05.2015 tarihinde tescil edildiğini, hükümsüzlük davasının ise 09.12.2019 tarihinde açıldığını, davacının 5 yıllık süre içinde hükümsüzlük davasını açtığını ve uzun süre sessiz kalma yolu ile hak kaybına yol açacak koşulların mevcut olmadığı belirtilmiştir.
GEREKÇE Davacı, tanınmış marka, önceye dayalı hak sahipliği ve kötüniyet iddialarına dayalı olarak “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekili istinafında dava konusu “…” ibareli markanın … numaralı … ibareli markanın serisi niteliğinde olduğunu iddia etmiş olmakla … markasına ilişkin hükümsüzlük istemi yönünden Dairemizin 2021/2007 Esas sırasında kayıtlı dosya ile iş bu dosyanın birlikte incelenmesine karar verilmiş ve marka kayıtları TPMK’dan celp edilerek dosya arasına alınmıştır.TPMK’nın yazı cevabına göre iş bu davaya konu … tescil numaralı “…” ibareli marka ile seri marka savunmasına konu … numaralı “…” ibareli markanın müddet olduğu anlaşılmaktadır. Davacı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiş ise de; karar tarihinden sonra marka geçersiz olmakla davanın konusu kalmadığından ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak HMK 353.1.b.2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmasına, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Dava konusuz kalmış ise de; harç ve yargılama giderlerinin dava tarihindeki haklılık durumuna göre değerlendirilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta; yargılama aşamasında alınan her iki rapor genel itibarı ile aynı yönde olup davacının Türkiye’de tescilli markası olmasa da 22-25 Mart 2012 tarihleri arasında Türkiye’deki fuara katıldığı, davalının da katılımcı olduğu, davacının 22.05.2012 tarihinde dava konusu marka yönünden tescil başvurusunda bulunduğu, davacının … ibareli yurt dışında 71 ülkede tescilli markası ile dava konusu … markasının benzer olduğu, tüketici nezdinde iltibas oluşacağı, sınırlı sayıda kişinin bildiği … ibaresinin ve davacı markasının aynısının seçilmesinin fuar ile tesacil başvurusu arasındaki süre de dikkate alındığında tesadüfi olamayacağı, tarafların aynı hizmet sınıfında faaliyet gösterdiği, davalının dava konusu markayı kullandığına ilişkin delil ibraz etmediği, sunulan delillerin … ibareli markasal kullanımlara yönelik olduğu dikkate alındığında ilk derece mahkemesince tescilde kötüniyet kabul edilmesi yerinde olduğundan dava tarihi itibarı ile davacının haklılık durumu nedeni ile yargılama giderleri davalı taraf üzerinde bırakılması yerinde görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1- Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK 355, 353.1.a.6 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/06/2021 tarih, 2019/412E, 2021/154K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 269,85 TL ilam harcından, peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile, 225,45 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,-Davacı tarafından yapılan 88,80 TL dava ilk masrafı, 135,00 TL tebligat-tezkere masrafı ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.223,80 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-Davalı yanca yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine,- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 80,60-TL posta masrafı olmak üzere toplam 242,70-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 5,50-TL istinaf masrafının davacı üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde istek halinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/10/2023