Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1804 E. 2021/1947 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1804 Esas
KARAR NO: 2021/1947 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2020/668 E., 2021/406 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında franchise sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 07/06/2010 tarihinde başlayıp 5 yıl süreyle geçerli olduğunu, davalı tarafın sözleşme gereğince … AVM içinde faaliyet gösterdiğini, davalının göndermiş olduğu 24/02/2015 tarihli ihtarname ile süre sonunda sözleşmeyi yenilemeyeceklerini bildirdiğini, müvekkilinin yaptığı araştırmada davalının sözleşme yürürlükte iken 35.ve 43.sınıflarda “…” markasının tescili için başvuru yaptığını ve bu markanın 30/04/2014’de tescil edildiğini, öte yandan davalı tarafın kumpiryum.com isimli web sitesi aracılığıyla faaliyetlerini devam ettirdiklerini, ayrıca davalı tarafın aynı AVM’deki dükkanda bu kez kumpiryum markası ile faaliyetlerine devam ettiğini, sözleşmenin 3.14 maddesindeki rekabet yasağının ihlal edildiğini, dolayısıyla sözleşmenin 4.11 maddesinde düzenlenen cezai şart alacaklarının doğduğunu, bu alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalıların haksız itirazları sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, sözleşmenin 3.14 maddesindeki rekabet yasağının Anayasanın 48.maddesine aykırı olduğunu, bu haliyle çalışma hürriyeti ilkesini zedelediğini, kaldı ki sözleşmenin Rekabet Hukukuna aykırı hükümler içerdiğinden geçersiz olduğunu, müvekkilinin marka haklarını ihlal etmediğini bildirmiştir. Mahkemece 26/12/2016 tarihinde verilen 2016/477 E. – 2016/1432 K.sayılı ilamla toplanan delillere göre; davalı …’ın franchise alan, diğer davalının ise sözleşmede kefil olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 5 yıl süreli olup 07/06/2015’de sona erdiği, sözleşme ayakta iken davalı …’ın kendi adına marka başvurusu yapmasının ve bir web sitesi açmasının haksız rekabet ve sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceği, zira davalının sözleşme sonrası dönem için sürdüreceği ticari faaliyetine hazırlık yapmasının makul ve olağan olduğu, yine davalının aynı dükkanda bir başka marka ile faaliyet göstermesinin de haksız rekabet teşkil etmeyeceği, zira kendisinin oluşturduğu müşteri çevresinin dışında bir yerde faaliyette bulunmasının ve ayrı bir dükkana taşınmasının kendisinden beklenemeyecek derecede ağır olduğu, sözleşme sonrası dönem için de sözleşmeye aykırılık ve haksız rekabet şartlarının meydana gelmediği, zira Anayasanın 48.maddesi gereğince herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu, sözleşmenin 3.14 maddesinde yer alan 1 yıllık çalışma yasağının Anayasada yer alan çalışma hürriyetine aykırı olduğu, bu nedenle geçersiz olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince istinafı üzerinde Dairemizce yapılan inceleme neticesinde 05/10/2020 tarihinde verilen 2017/5443 Esas – 2020/1596 Karar sayılı ilamla “davanın franchise sözleşmesindeki rekabet yasağının ihlaline dayalı cezai şartın tahsiline ilişkin olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.14 maddesinde, franchise alanın anlaşma süresi boyunca ve anlaşma sona erdikten veya iptal edildikten sonra bir yıl süreyle herhangi bir şekilde sistem kapsamındaki ile aynı veya benzer işi ortak, çalışan, danışman, yönetici ve sair sıfatta yapamayacağının hükme bağlandığı, 4.11 maddesinde ise frahchise alanın anlaşma maddelerini ihlal etmesi halinde diğer zararlar saklı kalmak kaydıyla franchise verene 20.000 EURO cezai şart ödeneceğinin hükme bağlandığı, davacı tarafın, davalının aynı işletmede bu defa kendi markası ile faaliyete devam ettiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise sözleşmenin devamı sırasında rekabet yasağını ve sözleşme maddelerini ihlal etmediğini, sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin maddelerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürdüğü, davacı tarafın dava dilekçesine ekli olarak bir kısım görseller sunduğu ve dilekçesinde davalının aynı AVM’de faaliyetlerine devam ettiğini ileri sürdüğü, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında davalının aynı işyerinde sözleşme sona erdikten sonra … adlı işletmeyi aynı işyerinde bu kez … markasıyla işlettiği şeklinde gerekçeye yer verdiği, her ne kadar davalının, davacı ile aralarındaki sözleşme devam ederken marka başvurusunda bulunması ve web sitesi açması haksız rekabet değil ise de, davalının özellikle aynı AVM’deki aynı işyerinde, aynı iş kolunda faaliyette bulunması rekabet yasağının ihlali niteliğinde olduğu, mahkemenin bu konuya ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğu, dolayısıyla davacı taraf sözleşmenin 4.11 maddesine dayalı olarak cezai şart talep edebileceği, bu bakımdan mahkemenin ihlalin şekli, ağırlığı, yoğunluğu ve söz konusu cezai şarttan tenkisin gerekip gerekmediği (davalının iktisaden ve ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı) hususları konusunda deliller toplanıp gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yapıldıktan sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekirken eksik inceleme ile hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2016 tarih, 2016/477 esas, 2016/1432 karar sayılı kararının kaldırılmasına, gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir. Dairemizce dosyanın ilk derece mahkemesine iadesinden sonra mahkemece toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre 14/04/2021 tarihinde verilen 2020/668 Esas – 2021/406 Karar sayılı ilamla; ” davanın franchise sözleşmesindeki rekabet yasağının ihlaline dayalı cezai şartın tahsiline ilişkin olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.14 maddesinde, franchise alanın anlaşma süresi boyunca ve anlaşma sona erdikten veya iptal edildikten sonra bir yıl süreyle herhangi bir şekilde sistem kapsamındaki ile aynı veya benzer işi ortak, çalışan, danışman, yönetici ve sair sıfatta yapamayacağının hükme bağlandığı, 4.11 maddesinde ise frahchise alanın anlaşma maddelerini ihlal etmesi halinde diğer zararlar saklı kalmak kaydıyla franchise verene 20.000 EURO cezai şart ödeneceğinin hükme bağlandığı, davacı tarafın, davalının aynı işletmede bu defa kendi markası ile faaliyete devam ettiğini ileri sürdüğü, davalı tarafın ise sözleşmenin devamı sırasında rekabet yasağını ve sözleşme maddelerini ihlal etmediğini, sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin maddelerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürdüğü, davacı tarafın dava dilekçesine ekli olarak bir kısım görseller sunduğu ve dilekçesinde davalının aynı AVM’de faaliyetlerine devam ettiğini ileri sürdüğü, her ne kadar davalının, davacı ile aralarındaki sözleşme devam ederken marka başvurusunda bulunması ve web sitesi açması haksız rekabet değil ise de, davalının özellikle aynı AVM’deki aynı işyerinde, aynı iş kolunda faaliyette bulunması rekabet yasağının ihlali niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacı tarafın sözleşmenin 4.11 maddesine dayalı olarak cezai şart talep edebileceği, bu bakımdan ihlalin şekli, ağırlığı, yoğunluğu ve söz konusu cezai şarttan tenkisin gerekip gerekmediği (davalının iktisaden ve ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı) hususlarının tartışılmalı olduğu, bu konuda yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde firmanın net karlılık oranının yıllık %5 seviyelerinde olduğu, davaya konu cezanın 20.000 Euro dava tarihindeki kur değerine göre TL değerinin 186.000,00 TL değerinde olduğu, mevcut 2020 yılı firma verilerine göre firmanın toplam öz kaynaklarının 162.137,86 TL olduğu, firmanın tüm öz kaynaklarını bu cezayı ödemek için kullansa dahi cezayı ödemeye yetmediği, firmanın kar marjı yüksek bir firma da olmadığı, davalı firmanın işletmesel faaliyetlerindeki durumu, yıllık satışları ve yıllar itibariyle karlılık durumları itibariyle kararlaştırılan cezai şartın davalıların sosyal ve ekonomik açıdan mahvına ve yıkımına sebep olacağının anlaşıldığı, bu nedenle kararlaştırılan cezai şarttan %50 oranında hakkaniyet indirimi yapıldığı, takipte yabancı para alacağı talep edildiğinden 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanması gerektiği” davanın kısmen kabulü ile Bursa …İcra Dairesinin … sayılı takip dosyasına davalı-borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 10.000 EURO üzerinden bu alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca faiz uygulanmak suretiyle devamına, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş ve karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinafında; cezai şartın sözleşme serbestisi çerçevesinde kararlaştırıldığını, ancak % 50 oranında tenkis yapılmasının müvekkilinin haklarını ortadan kaldırdığını, raporun ekonomik gerçekler gözetilmeden hazırlandığını, davalıların yıllardır iş yeri kiralarının son derece yüksek olduğu bir AVM içinde mali sıkıntı yaşamadan ticaretlerini devam ettirdiğini, davalıların müvekkiline bağlı bir franchise işletmesiyken aynı işi bağımsız olarak sürdürmelerinin yapılan işin yeterince karlı olduğunu gösterdiğini, davalıların ticaretinin yıllık 33.000 TL karla sürdürdüklerine yönelik tespitlerinin gerçekçi olmadığını, bu hesapla aylık net karın 2.750 TL’ye denk gelip bu rakamın asgari ücret seviyesinde olduğunu, dolayısıyla işletmenin karlılığının değerlendirilmesi için kullanılan yöntemin hatalı olduğunu, işletmenin sahip olduğu, markaların değeri AVM’deki konumu, yıllardır istikrarlı bir şekilde faaliyetini sürdürmesi gibi işletmenin değerine etki eden faktörlerin dikkate alınmadığını, ayrıca uyuşmazlığın doğduğu 2016 yılına ilişkin kayıtlar incelenmeden 2017 yılından itibaren inceleme yapıldığını, 2020 yılı hesaplarına devam etmekte olan pandeminin olumsuz etkilerinin dahi dikkate alınmadığını, alacağın likit olup icra inkar tazminatı talebinin reddi kararının hatalı olduğunu, isabetsiz bilirkişi raporuna dayanarak sözleşmeye yapılan müdahaleyle hakkın özünün kaldırıldığını, davanın tamamen kabulü gerektiğini bildirmiştir. Davalılar vekili istinafında; mahkemece haksız rekabet şartlarının oluşup oluşmadığının tespiti yapılmadan salt aynı AVM’de aynı iş kolunda hizmet vermenin haksız rekabet oluşturduğundan bahisle gerekçesiz hüküm kurulduğunu, alanında uzman bilirkişiden rapor alınmadan uyuşmazlığın çözümünün gerek haksız rekabet gerek marka hükümleri gerekse de sözleşmesel sorumluluk gereği teknik bilgi gerektirdiğini, müvekkilinin belli bir müşteri kitlesini yakaladığını, kaybetmek istemediğini, iş yeri için yatırım yaptığını, bu noktada müvekkilinin faaliyetinin aynı yerde sürdürmesinin olağan bir durum olduğunu, davalının işi ve sektörü tanıyıp müşteri edinmesi ve daha sonra bundan yararlanmasının haksız rekabet oluşturmadığını, dava konusu olayda haksız rekabet koşullarının oluşmadığını, kararın Yargıtay kararlarına ve Anayasanın 48 ve TBK’nun 27.maddesine aykırı olduğunu, sözleşmenin 3.14 maddesinde tarafların sona ermeden itibaren 1 yıl süreyle herhangi bir şekilde sistem kapsamındakiyle aynı veya benzer işi yapmayacağının hüküm altına alındığını, ancak Anayasa’da yer alan çalışma ve sözleşme hürriyetinin dikkate alınmadığını, TBK’nun 27.maddesine göre emredici hükümlere, ahlaka ve kamu düzenine aykırı sözleşmelerin geçersiz olduğunu, Yargıtay 11. HD’nin de kararlarının bu yönde bulunduğu, yine Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere dava konusu “…” kelimesinin tanımlayıcı olduğundan davacının tekeline bırakılamayacağını, dolayısıyla müvekkili davalının aynı yerde faaliyet göstermesinin haksız rekabet oluşturmayacağını bildirmiştir. Davacı tarafından davalılar aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 13/11/2015 tarihinde 20.000 EURO cezai şartın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak sözleşmenin gösterildiği, davalıların itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşmenin 07/06/2010 tarihli olduğu, başlığının … Franchise Sözleşmesi şeklinde belirtildiği, sözleşmenin 5 yıl süre için imzalandığı, sözleşmenin 3.14 maddesinde franchise alanın anlaşmanın süresi boyunca ve sona erdikten itibaren 1 yıl süreyle herhangi bir şekilde sistem kapsamındaki ile aynı veya benzer işi ortak, çalışan vs sıfatta yapamayacağının düzenlendiği, sözleşmenin 4.11 maddesinde ise; anlaşmanın ihlali halinde franchise alanın franchise verene 20.000 EURO cezai şart ödeyeceğinin belirtildiği görülmüştür. … tarafından davacıya çekilen 24/02/2015 tarihli ihtarnamede; AVM’deki kira döneminin 2015 yılı 9.ayında sona erdiğinden ve anlaşmanın 5 yıllık süresi dolduğundan anlaşmayı sona erdireceğini bildirdiği görülmüştür. Dava dilekçesine ekli belgelerden davalı … adına … ibareli markanın 35 ve 43.sınıflarda tescil edildiği, tescil tarihinin 25/03/2015 olduğu, başvurunun ise 30/04/2014’de yapıldığı görülmüştür. Dairemiz kaldırma kararından sonra alınan 26/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda; “davalının işletmesinin yapısı ve gelir vergisi beyannamelerinin incelendiği, buna göre 2018, 2019 ve 2020 kayıtlarının değerlendirildiği, bu yıllar itibariye işletmenin mali ve ekonomik durumunu genel kabul görmüş oran analiz yöntemleri ile hesaplama yaparak tespit edildiği, yapılan hesaplalar sonucunda firmanın net karlılık oranının yıllık % 5 seviyelerinde olduğu, likidite oranlarının 2019-2020 yıllarında 962 üstüne olması borçları ödeyebilme gücünün yüksekliğine karşın, likidite fazlalığını, dönen varlıkların iyi değerlendirilemediğini ve işletmede gereğinden fazla dönen varlık bulunduğunu gösterdiği, davaya konu cezanın 20.000EURO dava tarihindeki kur değerine göre TL değerinin (20.000*9,30)- 186,000TL değerinde olduğu, mevcut 2020 yılı firma verilerine göre, firmanın toplam öz kaynakları 162.137,86 TL olduğu, firmanın tüm öz kaynaklarını bu cezayı ödemek için kullansa dahi cezayı ödemeye yetmediği, firmanın kar marjı yüksek bir firma da olmadığı, buna göre kararlaştırılan cezai şartın davalıları sosyal ve ekonomik yönden yıkımına sebep olacağı” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekili rapora karşı beyan dilekçesinde; işletmenin ekonomik durumunun doğru yöntemle tespiti gerektiğini, cezai şarttan indirim yapılmaması gerektiğini, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde ise cezai şarttan hakkın özünü kaldırmayacak şekilde indirim yapılmasına karar verilmesini istediği görülmüştür. Davalılar vekili rapora karşı beyan dilekçesinde; bilirkişi tespitine göre davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin rekabet yasağına aykırı hareket etmediğini, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulları olduğundan geçersiz olduğunu bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, franchise sözleşmesindeki rekabet yasağının ihlaline dayalı cezai şart talebine ilişkindir. Dava dosyasının daha önceden de istinaf incelemesi için Dairemize geldiği ve Dairemizin 05/10/2020 tarihli 2017/5443 E. -2020/1596 K.sayılı ilamıyla davacının sözleşmenin 4.11 maddesi gereğince cezai şart isteyebileceği ancak cezai şarttan tenkis gerekip gerekmediği hususunda delillerin toplanması ve bilirkişi raporu alındıktan sonra bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verildiği, dosyanın yeniden yapılan yargılamasında bilirkişi raporu alındığı ve cezai şartın davalının ekonomik yönden yıkımına sebep olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve kararın taraf vekillerince istinaf edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar bilirkişi raporunda ilişkinin sona erdiği 2015 yılı ile takip eden 2016 ve 2017 yılları yönünden inceleme yapılmamış ise de; alınan bilirkişi raporunda davalı firmanın toplam öz kaynaklarının 162.137,86 TL olduğu belirtilmiş olup, davacı tarafın takibinde yabancı para üzerinden cezai şart talebinde bulunduğu, buna göre istenilen cezai şartın gerçekten de davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağı kanaatine varılmış olup, mahkemece yazılı şekilde tenkis yapılması usul ve yasaya aykırı değildir. Öte yandan cezai şartın istenebilirlik durumu ile tenkis gerekip gerekmediği hususları yargılamayı gerektirdiğinden ilk derece mahkemesince icra inkar tazminatına hükmedilmemesine yönelik istinaf talebi de yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Dairemizin daha önceki ilamında da belirtildiği üzere davalının aynı AVM’deki aynı iş yerinde ve aynı iş kolunda faaliyette bulunması rekabet yasağının ihlali niteliğinde olup davacının cezai şart isteyebileceği, bu durumun çalışma hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği ve sözleşmedeki cezai şarta ilişkin düzenlemenin TBK’nun 27.maddesi kapsamında geçersiz sayılamayacağı gözetildiğinde davalı vekilinin de istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Taraf vekillerinin istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, İstinafa gelen davacı yönünden harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, İstinafa gelen davalılar yönünden alınması gereken 2.203,13 TL harçtan peşin alınan 1.710,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 493,13 TL eksik harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin takdiren harcama yapan taraflar üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 17/11/2021