Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1800 E. 2022/738 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1800 Esas
KARAR NO: 2022/738 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2021
NUMARASI: 2021/211 E. – 2021/123 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili adına tescilli markaların eşarp ürünlerinin üretimi satış ve pazarlaması alanında faaliyet gösterdiğini … ve … ibareli markaların 2002 yılından itibaren tescilli olduğunu, davalının müvekkili firmanın müşterileri olan firmalar hakkında Bakırköy CBS ve İstanbul CBS şikayet hakkını kötüye kullanarak markaların taklit edildiğini iddia ederek arama ve el koyma kararıyla müvekkili firmaya ait ürünlerin haksız bir şekilde toplatıldığını, daha önce satmış olduğu ürünlerin müvekkili firmaya iade edildiğini bundan dolayı ticari itibarının büyük oranda zedelendiğini, Bakırköy ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma ile ilgili takipsizlik kararı verildiğini, davalının müvekkilinin faaliyet alanı içerisinde bir faaliyetinin bulunmadığını, İstanbul CBS’nin 2012/51317 Sor. Sayılı dosyasında 12.000 adet ürüne el konulduğunu, el konulan ürünlerin iade edilmesine rağmen ticari değerini yitirdiğini, bu nedenle 10.000,00 TL maddi ve 90.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekilinin 22.03.2016 tarihli ıslah dilekçesinde; maddi zararın HMK 107/2 maddesi gereğince artırarak 601.929,00 TL’ye çıkardığını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını, müvekkilinin hak arama talebiyle şikayette bulunduğunu, arama ve el koyma kararı vermeye yetkili olmadığını, bu nedenle husumet yönünden talebin reddine karar verilmesini, tazminat talebinin 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmediğini, müvekkilinden kaynaklanan zararın oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 06.02.2017 tarihli, 2014/63 E. – 2017/25 K.sayılı kararıyla; “davacı adına TPE’de … esas ibareli eşarp sınıfında 1992 tarihinden itibaren tescilli markaları bulunduğu, davalının da sonradan hükümsüz sayılan 25.sınıfta kullanmadığı, … ibareli markasının şikayet tarihi itibariyle mevcut olduğu, davalının basiretli bir tacir gibi davranması gerekirken kullanmadığı marka tescil hakkına dayalı olarak suç duyurusunda bulunmasının dürüstlük kuralına uygun olduğunun söylenemeyeceği, her ne kadar tescilli markasına dayansa da ürünlerinde davacının bir marka tescili olduğunun bilincinde olduğunu, davacının faaliyet alanı ve tescilli markaları bulunmasına rağmen el koyma isteminde bulunmasının taşkın bir hak kullanımı olup iyi niyetle bağdaşmadığı, davalının hukuki çekişmenin çözümü için uygun davalar açma imkanı olduğu halde, davacının ticari faaliyetlerini şikayet yoluyla şaibe altına sokmasının haksız rekabet oluşturduğu” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, TTK. 56 maddesi uyarınca arama el koyma nedeniyle davacının uğradığı zarar iade faturaları sebebiyle kar kaybı 17.626,89 TL, el konulan ürünlerin değer kaybı 28.765,18 TL’den toplam 46.492,07 TL maddi tazminatın davalının şikayet hakkının kötü niyetle kullanması sebebiyle el konulan eşarpların sayısı markanın itibarı göz önüne alınarak hak ve nasfet gereğince 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Mahkemenin kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurularında bulunmuştur.
İSTİNAF KARARI: Dairemizin 08/11/2019 tarihli, 2017/2988 E. 2019/2435 K. Sayılı kararıyla; İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan kök rapor, 1.ek rapor ile ayrık rapor arasında hesaplanan maddi zarar miktarları yönünden bariz farklılıklar bulunduğu, bilirkişi raporlarına taraflarca itiraz edildiği, ilk derece mahkemesince itirazlar giderilmeden ve mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 2. Ek rapor ile tekstil mühendisi tarafından düzenlenen ayrık rapor arasındaki çelişkiyi gidermeden, yeterli gerekçe açıklanmadan tekstil mühendisi tarafından düzenlenen ayrık rapora göre karar verildiği” gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun tazminat miktarlarına yönelik olarak kısmen kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın tazminat talepleri yönünden yargılamaya devam edilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, başvuru kabul sebebine göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusu bu aşamada incelenmemiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 30.06.2021 tarihli, 2021/211 E. – 2021/123 K.sayılı kararıyla; “…Tarafların sunmuş oldukları tüm beyanlar ve deliller, mahkemece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2017/2988 esas, 2019/345 karar sayılı kararı ışığında alınan rapor ve ek rapor hep birlikte değerlendirildiğinde; davalının, davaya konu fiillerinin hak arama hürriyetinin kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu ve bu fiillerin haksız rekabet teşkil ettiği hususlarının istinaf denetiminden geçerek kesinleştiği, dosyada bulunan raporlar arasındaki çelişkinin ise sunulan yeni heyet raporu ile giderilerek davacının zararının 51.775,07 TL olarak tespit edildiği, davacı ve davalı firmaların ekonomik hacim ve ödeme güçleri, ihlal edilen hakkın mahiyeti ve davalının kusurunun yoğunluğu hep birlikte nazara alındığında 40 bin TL manevi tazminatın hakkaniyetli ve dengeleyici olduğu, miktar olarak da bir ticari şirketin zenginleşmesini sağlayacak oranda olmadığı ” gerekçesiyle; “Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; -51.755,07 TL maddi tazminatın 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren, 41.755,07 TL’sinin 22/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, -40.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; her ne kadar daha önceki bozma ilamında müvekkilinin yalnızca zücaciye alanında faaliyet gösterdiği, baş giysilerinde o dönem tescilli markası olmasına rağmen markayı kullanmadığı, tekstil sektöründe faaliyetinin bulunmadığı belirtilmişse de, bu hususun gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin ev tekstil ürünleri, havlular, bornozlar, yorganlar vb. emtiaları kapsayan 24, 25. Sınıfta da faaliyetlerine devam ettiğini, karacahome markasını da etkin bir şekilde kullandığını, Türkiye genelinde birçok mağaza ve franchise vasıtasıyla satışlarını gerçekleştirdiğini. -Herhangi bir zarar doğmadığı halde davacı lehine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ürünlere el konulmadığını, davacının zilyetliğine bırakıldığını, ürünlerin beklemekle eskiyebilecek nitelikte olmadığını, mahkemece alınan raporlarda, davacının el konulan ürünlerden kaynaklı bir zararının doğrudan oluştuğuna ilişkin somut ve objektif bir delile ulaşamadıklarını, yapılan değerlendirmelerin tümünün olasılıklar üzerine kurulu olduğunu, tazminata hükmedebilmek için ortada bir zarar olması, zarar ile müvekkilinin fiili arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini. -Hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi tazminat yönünden varsayıma dayalı bilimsel dayanağı olmayan hesaplamalar yapıldığını, bilirkişi raporunda neden 3 yıl ortalamasının dikkate alındığının anlaşılamadığını, kayda değer bir ortalama alabilmek ve yıllar arasındaki farkları görebilmek adına en az 5 yıllık sürenin dikkate alınması gerektiğini, yıl içerisinde fatura oranında değişiklik olmasının gayet olağan bir durum olduğun, ilgisiz bir şekilde müvekkilinin bundan sorumlu tutulmasının akla ziyan bir değerlendirme olduğunu. -Ürünlerin maliyet fiyatına satılmadığını, dosyada bu yönde bir veri bulunmadığı halde afaki yorumlarla yoksun kalınan kazanç hesaplaması yapıldığını, aksine bilirkişi raporunda ürünlerin zarar görmediği, sezonluk ürünler olmadığı ve her daim satılabileceğinin açıkça belirtildiğini, davacının da bu ürünleri kısa bir süreliğine satamadığı ortadayken hesaplanan zarar kaleminden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını. -Davacının ürünlerine el konulduğu tarihte zarara uğramadığı gibi cirosunun bir önceki yıla göre %1805 artış gösterdiğini, müvekkilinin tamamen hak arama özgürlüğü kapsamında davalıdan da önce tescilli olduğu bir markaya dayalı suç duyurusunda bulunarak Anayasal hakkını kullanmasına ve müvekkiline atfedilebilecek bir zarar bulunmamasına rağmen tazminat sorumluluğuna gidilmesinin hatalı olduğunu, SMK 155. Madde gereğince müvekkilinin yaptığı işlemin hukuka uygun olduğunu. -Mahkemece bilirkişi raporundaki varsayımsal hesaplamalara dayalı değil, TBK 50. Madde gereğince hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davada bu hususunda gerçekleşmediğini. -Manevi zarar ispatlanamadığından, tazminat yönünden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, hükmedilen tutarın fahiş ve davacıyı sebepsiz zenginleştirecek mahiyette bulunduğunu, manevi tazminat yönünden verilen kararın aynı zamanda aleyhe hüküm verme yasağının da ihlali niteliğinde olduğunu, mahkemenin ilk kararında 20.000 TL manevi tazminata hükmedildiğini, davacının manevi tazminat yönünden istinaf sebebi ileri sürmediğini, bu kez müvekkili aleyhine 40.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise TBK 50/f.2 maddesi gereğince hakkaniyete uygun bir tazminat belirlenmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içerisine celp edilen Bakırköy 1.FSHHM’nin 2012/122 E.sayılı dosyasında; davacı … Ltd. Şti’nin 13.04.2012 tarihinde davalıya ait … (…) başvuru numaralı, … başvuru numaralı … sözel markalarının 25.sınıfta “Baş giysileri” (Eşarp dahil) emtia yönünden 556 sayılı KHK 42/1-c maddesi, KHK 14.madde hükümlerine göre kısmi hükümsüzlüğünü talep ettiği, mahkemenin 26.02.2013 tarihli 2013/98 K.sayılı kararıyla; davanın kabulüne, markaların kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verdiği, kararın Yargıtay 11.HD’nin 18.11.2013 tarihli 2013/6765 E. – 2013/20755 K.sayılı kararıyla; onanarak kesinleştiği, yargılama sırasında 25.12.2012 tarihli ön inceleme duruşmasında; davalı vekilinin “bizim dava konusu 25.sırada başörtüleri, fularlar, şallar, baş giysileri yönünden herhangi bir üretimimiz, satışımız ve markasal kullanımımız yoktur, bizim itirazımız davacı tarafından … markamıza iltibas yaratır şekilde kendi ürünlerinde kullanmasına ilişkindir.” dediği görülmüştür. TPMK’dan celp edilen, müzekkere cevabından, davacı adına … tescil nolu … markasının 24, 25 sınıfta 22/03/2002 tarihinde, … tescil nolu … markanın 25 sınıfta 1992 tarihinde tescil edilmiş olduğu, Bakırköy FSHHM’nin 2012/122 Esas 2013/98 Karar sayılı ilamı ile davalı adına TPE’de tescilli … ve … nolu markaların 25 sınıfta yer alan baş giysileri emtiası yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiş olduğu, kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisinde bulunan, İstanbul CBS ‘nin … soruşturma numaralı dosyası incelendiğinde; davalının davacı hakkında marka hakkına tecavüzden dolayı şikayette bulunduğu İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/158 D.İş dosyasında arama kararı verildiği 13.012 adet eşarba el konulduğu, davacının itirazı üzerine İstanbul 2.FSHCM’nin 2012/70 D.İŞ dosyasında itirazın kabulüne karar verildiği, İstanbul CBS ‘a kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiği, Bakırköy CBS 2012/31998 Sor. Sayılı dosyasında davalı tarafından 05.04.2012 tarihli şikayet nedeniyle 344 adet eşarp ve şal ürünlerine el konulduğu, Bakırköy 21. ASCM’nin 2012/109 D.iş dosyasında 13/04/2012 tarihinde el koymanın kaldırıldığı ve savcılıkta kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, İstanbul CBS’nin 2012/62198 S.sayılı dosyasında; 11.04.2012 tarihli şikayet üzerine … ve … marka etiketini taşıyan eşarp ürünlerine arama ve el koyma kararı verildiği, Savcılığın 02.09.2013 tarihli kararıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, Bakırköy CBS’nin 2012/43235 S.sayılı dosyasında; 11.05.2012 tarihli şikayet üzerine, arama ve el koyma kararı verildiği, Savcılığın 28.05.2012 tarihli kararıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, Bakırköy CBS’nin 2012/43225 S.sayılı dosyasında; 11.05.2012 tarihli şikayet üzerine arama ve el koyma kararı verildiği, Savcılığın 06.06.2012 tarihli kararıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, görülmüştür. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan, hukukçu ve mali müşavir bilirkişilerin 29/09/2015 tarihli raporunda; davacının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeyle 2011 yılı faaliyet karın 365.939,99 TL, 2012 yılı faaliyet zararın 20.205,87 TL, 2013 yılı faaliyet karının 504.557, 08 TL olduğu haksız arama ve el koymadan 511.929,57 TL zararın bulunduğunun beyan edildiği, Davalı vekilinin rapora itirazı üzerine mali müşavir bilirkişiden alınan 03.03.2016 tarihli ek raporda; davacı şirketin davaya konu ürünlerle ilgili iptal uğramış olduğu zararın 80.000,00 TL, işçilikte uğradığı zararın 28.189,50 TL, desen bölümü personel işçiliği için 21.987,81 TL, proforman faturalar nedeniyle 33.820,50 TL, el koyma sonrasında fiyatları düşürmek zorunda kaldığından mahrum kaldığı kar marjının 281.008,22 TL olduğu beyan edilmiş olup, toplam zararın 618.532,89 TL olduğu bilirkişi … tarafından beyan edilmiştir. Davalı vekilinin ek rapora itirazı üzerinde, bilirkişi heyetine tekstil mühendisi bilirkişi dahil edilerek ek rapor alınmasına karar verildiği, mali müşavir bilirkişi ve hukukçu bilirkişinin kök rapordaki görüşlerini tekrarladıkları, Ayrık rapor veren tekstil mühendisi … tarafından verilen raporda; davacı tarafın talep ettiği baskı kalıpları yönünden baskı kalıplarının iptal edilip edilmesi tamamen bir ticari karar niteliğinde olduğu, iptal edildiğini ve katalogda belirtilen 45 adetten 27 adedinin … markalı olduğu 18 adetinin ise markasız olduğu, bazı desenlerin iptal edilmediği, el koyma işlemi ile kalıpların iptal edilmesi arasında doğrudan bir bağlantı bulunmadığı, desen isçiliğine ödenen ücretininde el koyma işlemiyle bir bağlantısının bulunmadığı, proforma faturalar yönünden mahrum kaldığı kar iddiası tek taraflı bir beyan olup, 2012 yılında bir önceki yıla göre net satış tutarının %16 artmış olması sebebiyle satışların düştüğüne dair iddianın kanıtlamadığı, iade faturaların dolayısıyla gördüğü zarar değerlendirildiğinde fazladan iade aldığı tespit edilmiş olmakla, mahrum kar kaydının 17.626,89 TL el konulan ürünlere değer kaybı nedeniyle uğradığı zararın 28.765,18 TL olduğu bildirilmiş olup, davalının haksız arama ve el koyma nedeniyle uğramış olduğu zararın 46.492,07 TL olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince, Dairemizin kararından sonra Marka Uzmanı Ticaret Hukuk alanında öğretim görevlisi bilirkişi, Tekstil Mühendisi bilirkişi ve Mali Müşavir bilirkişiden alınan 28/10/2020 tarihli raporda; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/31998 Soruşturma sayılı dosyası kapsamında 05/04/2012 tarihinde 305 adet eşarp ve şal ürününe el konulduğu, bu ürünlerin firmada bırakılarak yediemin deposuna alınmadığı, muhtemelen davacıya iade edildiği, ambalajlı olduğunu düşündükleri bu malların, zamanla deformasyona uğrayacak ürünler olmadığı, uzun süre özelliklerinden bir şey kaybetmeyecekleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/51317 Soruşturma sayılı dosyası kapsamında 13/04/2012 tarihinde 7750 adet eşarp, 4250 adet şal ürününe el konulduğu, bu ürünlerin firmada bırakılarak yediemin deposuna alınmadığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının … (…) Soruşturma sayılı dosyası kapsamında 13/04/2012 tarihinde 470 adet eşarp, 542 adet şal ürününe el konulduğu, bu ürünlerin firmada bırakılarak yediemin deposuna alınmadığı, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası kapsamında 11/05/2012 tarihinde 9 adet eşarp ve şal ürününe el konulduğu, bu ürünlerin firmada bırakılarak yediemin deposuna alınmadığı, satış fiyatının 5,00 TL olduğu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası kapsamında 11/05/2012 tarihinde 30 adet eşarp ve şal ürününe el konulduğu, bu ürünlerin firmada bırakılarak yediemin deposuna alınmadığı, satış ortalama fiyatının 3,30 TL olduğunun belirlendiği, farklı firmaların ürünlerinin satış fiyat ortalamaları dikkate alınarak polly eşarp 5,75 TL, İpek eşarp 31,75, polly şal 6,15, ipek şal 31,75 TL olarak dikkate alınarak, el konulan ürünlerin değerinin toplam 106.858,35 TL değerinde olduğunu, bu ürünlerin indirimli olarak maliyetine satılabileceği düşünüldüğünde el konulan ürünler nedeniyle 34.360,84 TL yoksun kalınan kazanç hesaplandığını, davacının haksız el koyma nedeniyle, davaya konu eşarp ve şal fiyatlarını düşürdüğü iddiasıyla mahrum kaldığı kar kaybının değerlendirilmesinde 2011-2012-2013 yıllarında davacı firmanın kendi üretimleri olan … kodlu ürün satışlarını önemli ölçüde artırdığı, diğer ürün satışlarının 2012 yılında arttığı, 2013 yılında düştüğü, firmanın 2011/2012 yılları oranında satış maliyetlerinin satış miktarı artış oranından çok yüksek arttığını, kar oranındaki düşüşün tek başına arama ve el koymadan kaynaklandığının söylenemeyeceği, iade edilen ürünler nedeniyle kar kaybının 17.394,23 TL, el konulan ürünlerden uğranılan kar kaybının 34.360,84 TL , toplam 51.755,07 TL olarak hesaplandığını beyan etmişlerdir. Bilirkişi heyetinin 26/03/2021 tarihli ek raporunda; yaptıkları incelemede 2012 yılında iadelerin arttığını, 2011 ve 2013 yıllarındaki iade miktarları dikkate alınarak iade tutarları üzerinden yapılan artış hızı hesabına göre kök raporda normal iade dışındaki iadelerin dikkate alındığını, el konulan ürünlerin davacı deposunda saklanırken ambalajlarda bozulma, ürünlerde hafif kirlenmeler olabileceğini ve aynı fiyatla satılmalarının mümkün olmadığını, maliyetine satılabileceğini beyanla kök rapordaki görüşlerinde değişiklik bulunmadığını beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin, dava dilekçesinde; davalı firmanın hukuka aykırı arama ve el koyma talepleri nedeniyle müvekkili firmanın uğradığı maddi ve manevi zararları ile ticari itibarının zedelendiğini ileri sürerek uğranılan zararın tazmini talebi ile dava açtığı, ilk derece mahkemesince başvuruya konu kararda; davalının kullanmadığı marka tescil hakkına dayalı olarak suç duyurusunda bulunmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve davacının faaliyet alanı ile tescil markaları bulunmasına rağmen el koyma isteminde bulunulmasının taşkın bir hak kullanımı olduğu, iyi niyetle bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdiği, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Dosya kapsamında TPMK’dan celp edilen kayıtlardan; davacı şirket adına 22.03.2012 başvuru tarihinden itibaren 24/25.sınıflarda koruma altında olan … markası ile 22.10.1992 tarihinden itibaren koruma altında olan 25.sınıfta tescilli … başvuru numaralı … markasının tescilli olduğu, Bakırköy 1.FSHHM’nin 2012/122 E. – 2013/98 K.sayılı dosyasında; davacı şirket tarafından davalı aleyhine … ve … başvuru numaralı … markalarının 25.sınıfta “Baş giysileri (Eşarp dahil)” emtiasında 556 sayılı KHK 42/1-c ve 14.madde gereğince hükümsüzlüğü talebiyle 13.04.2012 tarihinde dava açılarak, hükümsüzlük kararı alındığı, davalı vekilinin yargılama sırasında hükümsüzlüğü istenen emtia grubunda üretim, satış ve markasal kullanımının bulunmadığını beyan ile kabul ettiği, davalı şirketin İstanbul CBS ve Bakırköy CBS nezdinde, bir kısmı hükümsüzlük davasından önce bir kısmı ise davadan sonra olmak üzere markaya tecavüz iddiasıyla arama ve el koyma talepli şikayet dilekçeleri verilerek, davalı ürünlerinin üçüncü şahıslara ait mağazalardan toplatılmasını sağladığı görülmüştür. Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa’nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde de, “Herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu” belirtildikten başka, 17. maddesinde de, “Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu” da düzenleme altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya gelmesi halinde bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2011/7229 Esas-2012/14993 Karar sayılı kararında; “…Bir hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği, diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikâyet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikâyet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır… ” şeklinde gerekçeye yer verilerek, orta düzeydeki kişilerin davalı gibi hareket edip etmeyeceği kriterine göre değerlendirme yapılması gerektiğine işaret edildiği, somut olayda davalı tarafın markası 25. Sınıfta “baş giysileri” emtiasında tescilli ise de, markasını bu sınıfta hiç kullanmadığı, zücaciye emtiası üretim ve satışı faaliyet alanında iştigal ettiği ve baş giysileri üretim ve satışı alanında hiç faaliyet göstermemesine, davacının da tescilli markası bulunmasına rağmen, İstanbul ve Bakırköy Savcılıklarına arka … yapmış olduğu şikayet başvuruları ile, davacının müşteri adreslerinde arama ve el koyma işlemleri yaptırmasının hak arama hürriyetinin kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu ve fiilinin haksız rekabet teşkil ettiği kanaatiyle, davacı vekilinin Anayasal hakkını kullandığına ve hukuka aykırı fiilinin bulunmadığına yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalının bir zararının bulunmadığını, ürünlere el konulmadığını, bilirkişi raporunda yapılan tazminat hesaplama yöntemi ve tazminat miktarının hatalı olduğunu ileri sürmüşse de, bilirkişi kök ve ek raporunda açıklandığı üzere, ürünler davalıya yeddiemin olarak bırakılmışsa da, yeddieminliğin hukuki ve cezai sorumlulukları gözetilerek ürünlerin satılamayacağı, beklediği süre zarfında, ürün ambalajlarında ve ürünlerde meydana gelebilecek küçük de olsa bozulmalar nedeniyle ürünlerin indirimli olarak, maliyetine satılabileceği, haksız şikayet, arama ve el koyma taleplerinin 2012 yılında yapıldığı, 2012 yılındaki ürün iadelerinin 2011 ve 2013 yıllarına göre daha fazla olduğu, bilirkişi raporunda, normal oranın üstündeki iadelerin dikkate alınarak hesaplama yapıldığı, mahkemece el konulan ürünler nedeniyle 34.360,84 TL ve normalin üzerinde iade edilen ürünler nedeniyle 17.394,23 TL olmak üzere, toplam 51.755,07 TL olarak hükmedilen maddi tazminatın fahiş olmadığı dosya kapsamına uygun olduğu kanaatiyle maddi tazminata yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde, mahkemece ilk kararda 20.000 TL manevi tazminata hükmedildiği, davacı vekilinin 06/02/2017 tarihli karara yönelik istinaf isteminin sadece maddi tazminata yönelik olduğu, manevi tazminat miktarına yönelik istinaf başvurusunda bulunmadığı, bu durumun davalı yönünden usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilmeksizin, mahkemece bu miktarın üzerine çıkılarak 40.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığı ancak davalının haksız şikayet, arama ve el koyma taleplerinde bulunması, TTK 54,55. Maddeleri gereğince, haksız rekabet teşkil ettiğinden, davacı tarafça TTK 56/1-e maddesi gereğince manevi tazminat talep edebileceği göz önüne alınarak, davalı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen reddine, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, tarafların kazanılmış haklarının korunarak,
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 30/06/2021 tarihli 2021/211 E. – 2021/123 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; -51.755,07 TL maddi tazminatın 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren, 41.755,07 TL’sinin 22/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, -20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3-İlk derece yargılaması yönünden; a-Davacı tarafça peşin harç ve ıslah harcı olmak üzere toplam 8.571,70 TL harç giderinden alınması gereken 4.901,59 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile arta kalan 3.670,11 TL’nin karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, b-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen maddi tazminat üzerinden hesaplanan 7.528,16 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Davacı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen manevi tazminat üzerinden hesaplanan 7.375 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ç-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/3 maddesine göre reddine karar verilen maddi tazminat üzerinden 7.375 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Davalı kendisini vekille temsil ettirmekle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 maddesine göre reddine karar verilen manevi tazminat üzerinden 7.375 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-Davacı tarafından yapılan 4.971,50 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre hesaplanan 593,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, f-Davalı tarafından yapılan 129,50 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre hesaplanan 114,06 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, g-Davacı tarafından yatırılan toplam 4.901,59 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ğ-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 61,60 TL tebligat, müzekkere ve posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere 27/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.