Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1781 E. 2023/960 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1781 Esas
KARAR NO: 2023/960
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/05/2021
NUMARASI: 2018/1044 E. – 2021/299 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)|İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’ın dul ve çocuksuz olarak 05/06/2007 tarihinde öldüğünü, mirasçısız ölümü nedeniyle İstanbul 15.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/194 esasına kayden açılan dava ile mirasın tamamının ve Fatih ilçesi, … Mah. … mevkiinde bulunan … ada, … parsel ve 27 m2 yüzölçümlü taşınmazın hazineye aidiyetine karar verildiğini, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında Araksi Hüneryan aleyhine 20.000,00 TL’lik senet ile icra takibi başlatıldığını, …’ın 05/06/2007 tarihinde vefat ettiğini, takip dosyasının ise ölümünden sonra 02/07/2007 tarihli olduğunu, takibin kesinleştiğini, …’ın banka hesaplarına ve taşınmaz kaydı üzerine haciz konulduğunu, … Bankası Kumkapı şubesi nezdinde bulunan … nolu vadeli hesabına da haciz konularak 8.801,15 TL’nin 02/10/2007 tarihinde … icra hesabına eft yapıldığını, alacaklı vekilinin dosyadan parayı çektiğini, taşınmaz kayıtları üzerine konan 29/08/2007 tarih ve … yevmiye sayılı haczin dayanağı olan 10/02/2006 ödeme tarihli 20.000,00 TL bedelli senedin keşide tarihi itibariyle borçlunun 82 yaşında olması borcun vadesinin 4 ay gibi kısa süreli olması ve bu olayın borçlunun ölümüne 1 yıl kala gerçekleşmesi nedeniyle şüpheli olduğunu, senetteki imza ile … Bankası Kumkapı şubesindeki hesabında ve Fatih Tapu Müdürlüğünce düzenlenen resmi senetteki imza ile aynı olmadığını, ölü şahıs hakkında takip yapılarak hazinenin haberdar edilmeyerek usulsüz tebligat ile muvazaalı işlemler yapıldığını, davalının mirasçı olduğunu belgelemediğini belirterek İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında bulunan 20.000,00 TL’lik senetten borçlu olmadıklarının tespitine, icra dosyasına eft yapılan 8.801,15 TL’nin 02/10/2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile hazineye iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin işbu davayı 11.04.2019 tarihinde öğrendiğini, dosya kapsamında müvekkiline yapılan hiçbir tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu nedenle ön inceleme duruşma gününün davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden, davalının yokluğunda ön inceleme duruşması yapılarak tahkikat aşamasına geçilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına gelmekte olduğunu, menfi tespit ve istirdat davası olarak açılan işbu davanın bir yıl içinde açılması gerektiğini, bu süre borç olmayan paranın tamamen ödenmesiyle işlemeye başlayacağını ve bir yıl sonra sona ereceğini, bu tarihin davalı Hazine’nin beyanına göre 02.10.2007 olduğunu, dava açma süresinin de bu tarih itibariyle işlemeye başlayacağını, bu bir yıllık dava açma süresinin zamanaşımı değil hak düşürücü nitelikte bir süre olduğunu, davacı hazinenin mirasçılık sıfatını kazandığı tarihin 12.03.2015 olduğunu, işbu davanın açıldığı tarihin ise 05/11/2018 olduğunu, davanın bu tarih itibariyle de 1 yıllık süre içinde açılmadığını, 02.10.2007 tarihi itibariyle 10 yıllık, 12.03.2015 tarihi itibariyle gerek 1 yıllık istirdat, gerekse de 2 yıllık sebepsiz zenginleşme zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, bu nedenle davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, müvekkili tarafından mirasçı hazine aleyhine bir icra takibi başlatılmadığını, bu nedenle işbu menfi tespit davasının “icra takibinden önce açılan olumsuz menfi tespit davası – İİK md. 72/II” olarak nitelendirilmesi gerekmekte olduğunu, bu davada borçlunun kendisinden alacak isteminde bulunan ve fakat henüz icra takibine geçmemiş olan kimseye karşı borçlu bulunmadığının tespitini istemekte olduğunu, icra takibinin borçlusunun Hazine olmadığını, Hazine’nin davada taraf sıfatı bulunmadığını, icra dosyasının takipsiz bırakıldığını ve düştüğünü, yenilenmediğini, kambiyo senedine bağlı alacak zamanaşımına uğradığını, bu senetlerin iptalinin ve menfi tespitinin karara bağlanması hukuki bir yarar doğurmayacağını, davacının alacaklının elindeki senedin sahte olduğu kanısında ise borçlunun kendisine ödeme emri tebliğ edilmeden önce ve tebliğ edildikten sonra itiraz süresi içinde borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açmasında da bir hukuki yararı olmadığını, sonuç olarak yok hükmündeki, takipsiz bırakılmış, düşme kararı verilmiş ve yenilenmemiş bir icra dosyasında zaman aşımına uğramış bir alacak için, icra dosyasının tarafı olmayan ve ödeme tehdidi altında bulunmayan davacı tarafından menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, bu nedenle, menfi tespit davasının reddinin gerektiğini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, işbu davada yer bakımından yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu Fethiye Mahkemeleri olduğunu, davanın reddine, davacı tarafın alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/05/2021 tarih ve 2018/1044 Esas – 2021/299 Karar sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, davacı … Hazine’sinin mirasçı sıfatıyla açtığı eldeki davada husumet ehliyetini haiz olduğu ve söz konusu senedin zamanaşımına uğramasının menfi tespit ve istirdat isteminde bulunmaya engel olmadığından davacı yanın dava açmakta hukuki yararının mevcut olduğu, davacı yanca senetteki imza inkar edilmekle, senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin davalı üzerinde bulunduğu, senet üzerinde inceleme yapılması gerekmekle, davaya konu takip dosyasının tetkikinde 02/07/2007 tarihinde alacaklı vekilinin senedi icra müdürlüğünden teslim aldığı görüldüğünden davalı yana senet aslını ibraz etmek üzere verilen kesin süreye rağmen ibraz edilmediğinden kesin sürenin hüküm ve sonucu olarak davalı tarafça imza inkarının ve imzanın borçluya ait olmadığının kabul edilmiş sayıldığı, nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/4377 esas, 2018/6195 karar sayılı ilamının somut davaya emsal olduğu, zira davaya konu takibin murisin ölümünden sonra başlatılması nedeniyle de geçersiz bir takip olduğu, senetteki imza inkarının aksini ispatla mükellef olan davalı yanın ispat külfetini yerine getiremediğinden davacı murisi ve dolayısı ile davacı yanın 10/02/2006 tanzim, 15/06/2006 ödeme tarihli 20.000 TL bedelli senet nedeniyle davalı yana borçlu olmadığı anlaşılmakla, takip dosyasına ödenen 8.801,15 TL’nin davalıdan alınarak ile davacı yana ödenmesi suretiyle istirdadına” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “10 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, davacı tarafça İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan dava takip edilmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu davada TBK 158 hükmünün uygulanma imkanının olmadığını, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi görevsiz veya yetkisiz mahkeme olmadığını, Borçlar Kanunu’nun 158’inci maddesinin açıkça mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olması halinde uygulanabilir olduğunu, Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde zamanaşımının kesilmemiş sayılacağını, dava açılması ile ortaya çıkan hak düşürücü sürenin korunması etkisinin sona ereceğini, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava açılmamış sayılmasına karar verilmesiyle birlikte, davacının zamanaşımı süresinin dolduğunu, İstirdat davası için öngörülen 1 ve 10 yıllık hak düşürücü sürelerin geçtiğini, sürenin tespiti için 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini, menfi tespit ve istirdat davası olarak açılan işbu davanın bir yıl içinde açılmış olması gerektiğini, sürenin paranın ödenmesiyle işlemeye başlayacağını ve bir yıl sonra sona ereceğini, ödeme tarihinin 02.10.2007 olduğunu, davacı hazinenin mirasçılık sıfatını kazandığı tarihin 12.03.2015′, işbu davanın açıldığı tarihin 05/11/2018 olduğunu ve bu tarih itibariyle davanın 1 yıllık süre içinde açılmadığını, Menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, icra takibinin ölü kişiye karşı yapıldığını, takibin davacıya yöneltilmediğini ve 2008 yılında işlemden kaldırıldığını; mirasbırakan … 05.06.2007 tarihinde öldüğünü, icra takibinin ise ölümünden sonra 02.07.2007 tarihinde başlatıldığını, ölü kişiye karşı başlatılmış icra takibinin mirasçılara yöneltilmesinin mümkün olmadığını, Başlatılan icra takibinde bir şekilde ölmüş olan kişinin banka hesabındaki paranın icra dairesine gönderildiğini, icra dosyasına gönderilen paranın akıbetinin bilinmediğini, bu paranın müvekkile ödenmediğini, Sonuç olarak ölü kişiye karşı başlatılmış, takipsiz bırakılmış, düşme kararı verilmiş ve yenilenmemiş bir icra dosyasında, zaman aşımına uğramış bir alacak için icra dosyasının tarafı olmayan ve ödeme tehdidi altında bulunmayan davacı tarafından menfi tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, Senet aslının müvekkil elinde olmadığını, mahkemece ‘Senet sunulmadığında imzanın borçluya ait olmadığı hususunun kabul edilmiş sayılacağı’ yönündeki kararının hukuka aykırı olduğunu, 2007 yılında o dönem davacının avukatlığını yapmakta olan Av. … tarafından başlatılan icra takibinde icra müdürlüğüne ibraz edilen senet aslının nerede olduğu tarafımızca bilinmediğini, İcra Müdürlüğü senet aslının alacaklı vekiline teslim edildiğini beyan etse de teslim alanın isminin yazmadığı belge üzerinden senedi kimin teslim aldığının anlaşılamadığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın KABULÜ İLE, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … (eski esas …) esas sayılı takip dosyası ve bu dosyaya dayanak 10/02/2006 tanzim, 15/06/2006 ödeme tarihli 20.000 TL bedelli senet nedeniyle davacı yanın davalı yana borçlu olmadığının tespiti ile, takip dosyasında ödenen 8.801,15 TL’nin davalıdan alınarak ile davacı yana ödenmesi suretiyle istirdadına,” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı Hazine vekili, …’ın dul ve çocuksuz olarak 05/06/2007 tarihinde mirasçısız olarak vefatı ile mirasının Hazine’ye kaldığını, davalı tarafından murisin vefatından sonra 02/07/2007 tarihinde davaya konu icra takibinin başlatıldığını, takibin kesinleştirilerek murisin banka hesabından 8.801,15 TL tahsilat yapıldığını, murisin hazineye kalan taşınmazı üzerine de haciz konulduğunu, takibin dayanağı olan 10/02/2006 ödeme tarihli 20.000,00 TL bedelli senedin şüpheli olduğunu, senetteki imza ile murisin banka ve tapudaki imzaları arasında farklılık olduğunu, ölü şahıs hakkında takip yapılarak hazinenin haberdar edilmemesinin usulsüz olduğunu beyanla menfi tespit ve ödenen bedelin istirdadını talep etmiş; davalı vekili ise, davacının hukuki yararının ve taraf sıfatının olmadığını, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını ve haksız olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece imza incelemesi yapılması amacıyla bono aslı icra dairesinden istendiği, ancak icra dairesi tarafından “Bono aslının alacaklı vekiline teslim edildiği.” şeklinde cevap verildiği, bunun üzerine mahkemece davalı alacaklı tarafa bono aslını ibrazı için süre verilmiş ancak mahkemece verilen kesin sürede bono aslının ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Davacı Hazine’nin son mirasçı sıfatıyla borçlunun mirasçısı olduğu ve muris adına kayıtlı taşınmazın mülkiyetinin davacıya geçtiği, taşınmaz üzerinde davaya konu takip nedeniyle haciz bulunması nedeniyle davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, davalının 05/06/2007 tarihinde vefat eden murise karşı murisin vefatından sonra 02/07/2007 tarihinde icra takibi başlatmasının usule aykırı olduğu ve yapılan tebliğ ve kesinleştirme işleminin geçersiz olduğu, buna rağmen murisin banka hesabından yapılan ve davalı vekili Av. …’e icra dairesi tarafından ödendiği anlaşılan 04.10.2007 tarihli 8.801,15 TL tahsilatın hukuka aykırı olduğu ve istirdadının gerektiği anlaşıldığından; mahkemece yerinde gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.967,41 TL harçtan, peşin alınan 491,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.475,56 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.22/06/2023