Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1777 E. 2023/948 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1777 Esas
KARAR NO: 2023/948
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2021
NUMARASI: 2018/106 E. – 2021/538 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkil aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasında takip yapıldığını, takip dayanağı yapılan 01.01.2014 tanzim tarihli, 01.01.2015 vade tarihli, 25.000.00.-TL bedelli, alacaklı hanesi ve yetkili yeri boş olarak düzenlenen senet nasıl olmuş ise davalı alacaklı şirketin eline geçmiş senedin lehdar kısmına davalı şirketin adı “… Ltd.Şti.” ve yetkili yer “İST.Anadolu” yazısı yazılarak icra işlemine dayanak yapıldığının anlaşıldığını, müvekkilinin bu senet nedeniyle bir borcu olmadığını, davalı şirketi tanımadığını, bu şirketle hiç bir şekilde mal alışverişi olmadığını, taraflar arasında hiç bir şekilde hukuki ilişki kurulmamış ve borç olmadığı halde müvekkile mal satılmış gibi senet düzenlenmesi ve icra yapılması haksız ve dayanaksız olduğunu, senet metninde “malen” yazıldığından TTK. 79. maddesi uyarınca münhasıran davalının ticari defterlerine dayanarak borçlu olmadığımızın tespiti ile tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya karşı davaya konu takibin başlatıldığını, takibe konu edilen kıymetli evrak vasfı itibariyle bono olup, açıklama kısmına “malen” yazılmasının söz konusu bonoya bedel kaydı yazıldığını gösterdiğini, bonoda “malen” ibaresi bulunduğuna göre malın teslim alındığının borçlu tarafından ikrar edildiğini, alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü olmadığını, yazılı ikrarın aksini yani malın teslim edilmediğini borçlunun kanıtlamak yükümlülüğünde olduğunu, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacının bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde münhasıran müvekkilin ticari defterlerine dayandığını beyan etmişse de bonoların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmaması veya defterlere göre davalının davacıdan alacaklı olduğu anlaşılmasa dahi kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi uyarınca bononun geçersizliği ileri sürülemeyeceğini, takip esnasında borçlu davacının mal kaçırdığı tespit edildiğini, bunun üzerine Menderes 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/267 Esas numaralı dosyası ile söz konusu devir işleminin geçersizliğinin tespiti ile haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi talepli dava açıldığını, aleyhine açılmış olan icra takibine karşı yasal süreler dahilinde borca itiraz etmeyen davacının dava dosyası dosya son aşamaya gelmişken borçlarını ödememek amacıyla işbu menfi tespit davasını kötüniyetli olarak açıldığını, davacının Menderes 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2017/267 Esas sayılı davanın 14/11/2017 tarihli duruşmasında; “Davanın reddine karar verilsin, şahitlerim vardır, isimlerini bildireceğim, ben ödememi de yaptım. Buna ilişkin dekontları da sunacağım” dediğini, davacının söz konusu duruşmadaki imzalı beyanına rağmen huzurdaki davanın kötü niyetli olarak ikame edildiğini, TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesine göre davacı (borçlu)nun kötüniyetli olduğu, açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2021 tarih ve 2018/106 Esas – 2021/538 Karar sayılı kararıyla; “…Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu, davalı/alacaklı ile arasındaki borç ilişkisini inkar etmektedir. Bu durumda davalının, davacı ile aralarındaki hukuki ilişkiyi yöntemince ispat etmesi gerekmekte olup davacı ile aralarında dava konusu bono yönünden hukuki ilişkinin bulunduğunu ispat yükü davalı taraftadır. Davacının münhasıran davalının ticari defterlerine dayandığı, davalıya 10/07/2020 tarihli inceleme gününün tebliğ edilmesine rağmen davalının defter ibrazından kaçındığı, davalı yana birden fazla kez yapılan tebliğe rağmen ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçınmaya devam ettiği, davalı tarafından ticari defter ve kayıtların ibrazından kaçınılması sebebi ile davacının ispat yükü üzerinde olmamasına rağmen HMK 222/5 maddesi gereğince davalı ile aralarında herhangi bir hukuki/ticari ilişki bulunmadığını ispatladığının kabulü gerekir. Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları dikkate alındığında ispat yükü üzerinde olan davalının taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi yöntemince ispat edememesi, ispat yükü üzerinde olmamasına rağmen davacının HMK 222/5 maddesi gereğince davalı ile arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını ispat etmesi sebebiyle davacının borçlu olmadığına yönelik talebin kabulüne karar verilmiştir. Davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından yukarıda belirtilen şartlar oluşmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın tazminat talebinin reddine.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Dosya kapsamında mübrez kesin delillerin varlığının gözetilmediğini ve ispat yükü tersine çevrilerek hatalı şekilde karar verildiğini, tarafımızca dosyaya sunulan deliller gözetilmeden salt ticari defter incelemesine iştirak edilmemesinin kararın esas dayanağını oluşturduğunu, Davacının Menderes 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/267 Esas sayılı dosyasının 14/11/2017 tarihli celsesindeki ‘Davanın reddine karar verilsin. Ben ödememi yaptım.” dediğini, ödeme yaptığı hususunu kabul etmemekle birlikte, mahkeme önünde yapılan ikrarın kesin delil olduğunu ve artık huzurdaki davanın çekişmeli olmaktan çıktığını; usulüne uygun tebliğ edilen çağrı kağıdı ile mahkemeye teşrif eden bir şahsın davanın taraflarını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve maddi hatanın söz konusu olmadığını, karşı tarafın bu nedenle ikrarından dönmesinin mahkemece kabulünün hatalı olduğunu, Huzurdaki davada artık delil araştırmasına gerek olmadan ret kararı verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesinin somut olayın özelliklerine ve hukuka aykırı olduğunu; tarafımızca dosyaya davacı tarafından düzenlenen senedin sunulduğunu, bu nedenle işbu senede karşı davacı tarafın ispat yükü altında olduğunun tespiti ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Her ne kadar kararın esas dayanağını ticari defterleri ibraz edemememiz olmuşsa da huzurdaki davada ticari defter incelemesi elzem olmayıp bunun dışındaki tüm delillerin davacının müvekkile borcu olduğunu tespitine yeter nitelikte olduğunu, nitekim hem senet hem de ikrar olarak iki adet kesin delilin bulunması ve karşı tarafın da bu delillere karşı muhalefet eder nitelikte hiçbir delil bildirmediğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından,”DAVANIN KABULÜNE, Davacının davalıya İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasından dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE ve anılan icra takibinin iptaline, -Davacı tarafça talep edilen şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, takibe konu bononun davalı tarafından hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini, aralarında hiçbir şekilde ticari ilişki veya alacak borç ilişkisi bulunmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı ise iddiaları kabul etmeyerek ve aksinin yazılı delille ispatının gerektiğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Takibe konu bononun “Malen” kaydını içerdiği ve davalı tarafından dosyaya sunulan cevap ve delillerle bu hususun tekrarlandığı, buna göre senedin ihdas nedeninin talil edilmediği, ispat yükünün davacı tarafta olduğu görülmüştür. Yani mal kaydını içeren bir bono nedeniyle bedelsizlik davası açan borçlu keşideci, borçlanılan bedel karşılığında mal almadığını veya borcu ödediğini ispat etmek zorundadır. Taraflar arasında görülen Menderes 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/267 Esas sayılı dosyasının 14/11/2017 tarihli celsesindeki davacı asilin, “Davanın reddine karar verilsin, şahitlerim vardır, isimlerini bildireceğim, ben ödememi de yaptım. Buna ilişkin dekontlarımı sunacağım” şeklinde beyanda bulunduğu sabittir. Davalı, bu beyanın ikrar niteliğinde olduğunu ve ikrarın kesin delil niteliği nedeniyle davanın reddi gerektiğini beyan etmiş ise de; incelenen davacı beyanının ikrar niteliği bulunmamaktadır. Bu duruma göre, işbu davada davacının münhasıran davalı defterlerine delil olarak dayandığı ve davalının da defterlerini ibrazdan kaçındığı anlaşıldığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmakla davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.707,75 TL harçtan, peşin alınan 427,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.280,75 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.22/06/2023