Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1770 E. 2022/1897 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1770 Esas
KARAR NO: 2022/1897
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/12/2020
NUMARASI: 2019/203Esas, 2020/427 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka Devrinin İptali
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı asil dava dilekçesinde özetle: Davalı …’ün kardeşi olan … adlı kişiye markayla alakalı her türlü işlemi yapabilmesi için tarafınca Beyoğlu … Noterliğinin 28.04.2010 tarih ve … yevmiye numaralı devir yetkisini de içeren geniş bir vekâletnameyi verdiğini, … isimli şahsın vekaket görevini kötüye kullanarak markayı Beyoğlu … Noterliğini tarafından düzenlenen 22.01.2014 tarih ve … yevmiye numaralı marka devir sözleşmesi ile 1000 TL gibi marka değerinin çok altında bulunan komik bir bedel karşılığında ablası …’e devir ettiğini, ilgili devir işleminin ilgisi ve onayı dışında gerçekleştiğini, … adlı markanın tescilinin iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin yetkilisi olan …’ün davaya konu … numaralı … ibareli markanın yaratıcısı olduğunu, ilgili markanın 22.01.2008 tarihinde müvekkili şirket tarafından davacıya ( güvene dayalı bir işlem ile ) devrinin gerçekleştiğini, davacının, davalı şirket yetkilisi …’ün erkek kardeşi …’e markayı devir etmek üzere vekaletname verdiğini ve ilgili vekaletnamenin iptal edilmediğini, …’ün de dava konusu markayı geçerli olan vekaletname çerçevesinde müvekkili şirketin yetkilisi olan …’e devir ettiğini, davacının bu süreçten haberdar olmasına rağmen, vekili olan … tarafından marka devrinin yapılmasından 5 gün sonra kötü niyetli olarak, Beyoğlu … Noterliği’nin 27.01.2014 tarih ve .. yevmiye sayılı “Marka inhisari Olmayan Lisans Sözleşmesini” düzenleyerek dava dışı … LTD. ŞTİ’ne 19 yıllığına lisans hakkı verdiğini, ilgili lisans sözleşmesinin İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/295 E. sayılı davası ile hükümsüz olduğuna karar verildiğini, davacının 2010 yılında düzenlenmiş olan bir vekaletnameye istinaden 2014 yılında yapılan bir devir işlemine 2017 yılında dava açmış olduğunu, davacının … markasını güvene dayalı olarak, muvazaalı olarak elde ettiği ve muvazaalı işlemden kazanç sağlamaya çalışmakta olduğunu, kötü niyetli olduğunu beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İstinaf mahkemesinin kararından sonra Davacının 05/12/2019 tarihli dilekçesi ile davayı 3. kişi konumunda olan … Ticaret A.Ş’ye yönelttiği, Davaya konu … tescil numaralı marka, davalı firma yetkilisi …’e davacının vekili … tarafından devredildikten sonra Beyoğlu … Noterliğinin 13/01/2016 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile davalı şirketin yetkilisi olan … tarafından dava dışı …’e devredilmiştir. Sunulan delillerden; …’ün … ile aynı yerde ikamet ettiği, (Devir Sözleşmesinde her iki şahsın adresi, … Mah. … Sk. No:… Şişli İstanbul olarak gözükmektedir) birbirleri ile yakın akraba oldukları, (her iki şahsın kimlik bilgilerinde aile sıra numaraları aynıdır) Markanın, … tarafından devir alınmasının akabinde Beyoğlu … Noterliğinin 08/08/2017 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile davalı … TİC. A.Ş.’ne devredildiği, markayı davalı şirketi temsilen devralan kişinin … olduğu, Son iki marka devir işleminin, ilgili markanın davacının vekili olan … tarafından vekil sıfatı ile davalı firmanın yetkilisi olan …’e devir edilmesi işlemi bakımından marka ile var olan zinciri kırmayacağı, ilgili işlemin iptali halinde bahse konu 2 devir işleminin de iptalinin gerekeceği, Dava konusu markanın, 22.03.2006 tarihinde davalı firma yetkilisi …’ün o dönemde yetkili olduğu … TİC. LTD. ŞTİ. adına tescil müracaatına konu edildiği ve markanın tescil edildiği, markanın Beyoğlu … Noterliğinin 22/01/2008 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile davalı firma yetkilisi …’ün o dönemde yetkilisi olduğu … LTD. ŞTİ. tarafından davacı …’na devredildiği, davacının ise …’ün kardeşi olan … adlı kişiye markayla alakalı her türlü işlemi yapabilmesi için Beyoğlu … Noterliğinin 28/04/2010 tarih ve … yevmiye numaralı devir yetkisini de içeren vekaletnameyi verdiği, Markanın devrine ilişkin süreçler birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında 2008 yılında yapılan marka devir işleminden sonra tarafların bir takım işlemleri birlikte yürütmeye devam ettikleri, Hukukumuzda kimse kendi muvazaalı işlemi nedeni ile hak iddia edemeyecek ise de, 2008 yılında gerçekleşen devir işleminin ardından 2 yıldan uzun süre sonra davalı şirket yetkilisi …’ün kardeşi olan …’e devir yetkisini de kapsayacak geniş bir verkaletnamenin verilmesi, davacının uygun zamanda dava konusu markanın devredilmesine muvafakatının bulunduğu şeklinde yorumlandığı, Taraflar arasında var olan ilişki nedeni ile vekilin, vekalet görevini kötüye kullanmasından ziyade 2014 yılında taraflar arasında kabul olunan ilişki çerçevesinde markanın usulüne uygun olarak devir edilmesine karşın 2008 yılından 2017 yılına kadar taraflar arasında var olan anlaşmanın, 2017 yılında uyuşmazlığa dönüşmesinin akabinde ihtilaf ortaya çıktığı, Markanın devrine ilişkin işlemler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davaya konu … tescil numaralı markanın usulüne uygun olarak devredildiği kanaatine varıldığından davanın reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı asil istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve beyan dilekçelerini tekrarla delillerin gereği gibi değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunun doğru olmayan bilgiler üzerine ve davalı … ile arasındaki markanın davacı tarafından satın alınması hususunda bir muvazaa olduğu kanaatine dayandığını, raporun hükme esas alınamayacak kadar hatalı yorumlar içerdiğini, kendisinin …den uzlaşma ile bedeli ödenerek markayı satın aldığını, Vekaletin konusu hakkındaki tespitin hatalı olduğunu, vekaletin konusunun “uygun zaman ve şartlarda şahsına ait markanın yine davacının çıkarları doğrultusunda bilgi ve rıza dahilinde devredilmesinin amaçlandığını” aksini düşünmenin hukuk normlarına uymayacağını, kendisi tarafından dava dışı … ile inhisari olmayan lisans sözleşmesi düzenlenmeden 5 gün önce davalı …ün markayı devraldığını, çok ciddi zarara uğradığını, davalı …’ün lisans sözleşmesi yapılan …in kuruluşundan beri yeğeni … üzerinden %35 hisse ile örtülü ortağı, SGk lı çalışanı, tasarım ekibinin başı olduğunu, vekil …’ün de bu şirketin çalışanı ve fason imalatçısı olduğunu, müvekkilinin TPE nezdinde tescilinin hiçe sayıldığını, Devrin rızası ve bilgisi dışında olduğunu, 22.01.2014 tarihli devrin TPE’de 10.11.2015 tarihinde tescil edildiğini, iki sene boyunca muvazaalı işlemin gizlendiğini, devirden …in ortaklarının haber vermesi üzerine öğrenildiğini, yazışmaların sunulduğunu, …’e verilen vekaletname ve lisans sözleşmesinin aynı tarihli sıralı noterlik evrakları olduğunu, dosyaya da sunulduğunu, lisans sözleşmesinden 5 gün önce yapılan devrin kötüniyetli olduğunu, 500 tL ve 1000TL gibi rakamların ciddiyetten uzak rakamlar olduğunu, Davalının hiçbir aşamada markayı “bedel karşılığı aldığı” iddiasında bulunmadığını, davalının kardeşi olan vekil …’ün de davaya iştirak ederek satış sözleşmesinin bilgi ve rızaya dayalı olduğuna dair beyanda bulunmadığını, devrin usulüne uygun olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME -Mahkemenin 2017/477 E. 2018/19 K. ve 17/01/2018 tarihli kararı ile; Davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş ise de davacının istinaf istemi üzerine Dairemizin 2018/1635 E. 2019/1247 K. ve 30/05/2019 tarihli ilamı ile: “… TPMK’dan gelen kayıtlardan davalı adına tescilli olan markanın dava dışı … adına devir başvurusunun 24/01/2017 tarihinde talep edildiğinin anlaşıldığı, ancak davacı vekili tarafından sunulan marka devrini gösteren kayıtlardan 24/01/2017 tarihinde kayda alınmasına rağmen, kurum tarafından 20/02/2017 tarihinde başvurunun kabul edilerek tutanak oluşturulduğu, dolayısıyla devrin 20/02/2017 tarihinde ve dava tarihi olan 02/02/2017 tarihinden sonra yapıldığı anlaşılmakla, HMK’nın 125.madde gereğince davacıya hangi yetkiyi kullanacağının sorularak, devir alan kişiye karşı davayı devam edip etmeyeceği açıklattırıldıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre yargılamaya devam edilmesi gerekirken, Kuruma başvuru tarihi esas alınarak davanın husumet yokluğundan reddi kararı verilmesinin yerinde olmadığı…” gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmıştır. -Davacı davasını … TİC AŞ’ye yöneltmiştir. -TPMK kayıtlarına göre; … numaralı … şirket adına kayıtlı olup evveliyatı incelendiğinde; markanın 22.03.2006 tarihinde davalı firma yetkilisi …’ün yetkilisi olduğu … TİC. LTD. ŞTİ. adına tescil edildiği, markanın Beyoğlu … Noterliği’nin 22/01/2008 tarih ve … yevmiye numaralı işlemi ile firma yetkilisi …’ün o dönemde yetkilisi olduğu … LTD. ŞTİ. tarafından davacı …’na devir edildiği, davacı …’nun vekili …’ün ise Beyoğlu … Noterliğinin 28.04.2010 tarih ve … yevmiye numaralı devir yetkisini de içeren vekaletnameye istinaden 22.01.2014 Tarihli marka devir sözleşmesi ile markayı …’e devrettiği, devrin noter aracılığıyla yapıldığı, devrin TPE’ye 12.10.2015 tarihinde bildirilerek tescil edildiği, Marka devrine dayanak vekaletnamede; … nolu … markasının “dilediğine dilediği bedel ve şartlar dairesinde devri etmeye, noterliklerde devir sözleşmesi imzalamaya..” ilişkin yetkiler içerdiği, Markanın … tarafından …’e ve sonrasında … tarafından Davalı …şti’ne devrediliği görülmektedir. Bilirkişi raporunda; taraflar arasında 2008 yılında yapılan marka devir işleminden sonra tarafların bir takım işlemleri birlikte yürütmeye devam ettiklerine işaret etmekte olduğu, 2008 yılında gerçekleşen / nihayetlenen devir işleminin ardından 2 yıldan uzun süre sonra davalı şirket yetkilisi dava dışı …’ün kardeşi olan …’e “devir yetkisini de kapsayacak” geniş bir verkaletnamenin verilmesi, davacının uygun zamanda dava konusu markanın devir edilmesine muvafakatinin bulunduğu şekilde yorumlanabileceği, olayların gelişme sırası ve dosya münderecatında bulunan evrakların arz edilen sıralama ile incelenmesi neticesinde kanaatince taraflar arasında var olan ilişki nedeni ile vekilin vekalet görevini kötüye kullanmasından ziyade, 2014 yılında taraflar arasında kabul olunan ilişki çerçevesinde markanın usulüne uygun olarak devir edildiği, ancak var olan bahse konu kanaat ve aslolanın “iyiniyetin varlığının kabulü” olmak ile birlikte, konu hakkında nihai ve tek değerlendirme mercii olan Mahkemece aksi kanaat hasıl olur ve dava dışı … tarafından “vekalet görevinin kötüye kullanıldığı” değerlendirilir ise 3. kişi konumunda olan davalı firma yetkisi …’ün de ilgili işlemi bildiği / bilmesi gerektiği değerlendirilebilecek olduğundan markanın devrinin iptali koşullarının oluştuğundan bahsedilebileceği bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, … numaralı … ibareli markanın devrine ilişkin işlemin iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı taraf, noterde düzenlenen 22.01.2014 Tarihli marka devir sözleşmesinin geçersiz olduğunu, devri işlemine esas vekaletnamedeki vekil … ile … TİC AŞ’nin yetkilisi olan …’ün kardeş olduğunu, …’den sonra markayı devralan …’ün ise yeğeni olduğunu, markanın cüzi bir bedel gösterilerek rıza ve bilgisi dışında devredildiğini, vekaletin kötüye kullanıldığını ileri sürmüştür. Somut uyuşmazlıkta; … markasının 22/01/2008 Tarihinde … TİC AŞ tarafından davacı …’na devredildiği, davacının ise markayı devraldıktan yaklaşık iki yıl sonra 28.04.2010 davalı şirket yetkilisinin kardeşi olan …’e vekaletname verdiği, vekaletnamenin genel bir devir yetkisi içeren bir vekaletname olmayıp, dava konusu … nolu … markasının da yer aldığı üç adet markanın “dilediğine dilediği bedel ve şartlar dairesinde devri etmeye, noterliklerde devir sözleşmesi imzalamaya..” ilişkin oldukça geniş yetkiler içerdiği dikkate alındığında davacının 22.01.2014 tarihli marka devir sözleşmesinin geçersiz olduğuna yönelik iddiası yerinde görülmemiştir. Davacının delil olarak dayandığı 27.01.2014 Tarihli vekaletname ve aynı tarihli sıralı numaralı lisans sözleşmesi Dairemizce incelenmiş ise de; ilgili noter evraklarında davalı şirket yetkilisi …’ün taraf olarak yer almadığı, evrakların 22.01.2014 Tarihli marka devrinden 5 gün sonra olmasının tek başına davalının kötüniyet göstergesi olmadığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmediğinden davacının istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.09/11/2022
KARŞI OY İstinaf başvurusuna konu uyuşmazlık vekalet yetkisinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı Marka Devrinin İptali davasıdır. Davacının dava dışı …’e 28/04/2010 tarihinde vekalet verdiği, …’ün markayı 22/01/2014 tarihinde ablası …’e 1.000 TL bedelle devrettiği, …’ün de markayı 13/01/2016 tarihinde (aynı adreste oturan ve kimlik bilgilerinde aynı aile sıra numarasında kayıtlı olan) …’e 500,00 TL bedelle devrettiği, …’ün de markayı 08/08/2017 tarihinde …’ün %100 hissedarı ve tek ortağı olduğu davalı şirkete devrettiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 502. maddesinin birinci fıkrasına göre vekâlet sözleşmesi; vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşme olup, TBK 506. Maddesinde vekilin “sadakat ve özen borcu” altında olduğu kabul edilmiş, TBK 506/son maddesinde; “Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır” düzenlemesine yer verilmiştir. Vekalet sözleşmesi güven ilişkisine dayalı iş görme sözleşmesi olduğundan, somut olayda vekaletnamede “dilediğine dilediği bedel ve şartlar dairesinde devri etmeye, noterliklerde devir sözleşmesi imzalamaya..” yetkili kılınması, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı ederek, kendisi yada üçüncü kişi yararına hareket etmesi imkanını vermemektedir. (bkz Hukuk Genel Kurulu’nun 19/12/2019 tarihli ve 2017/1-1272 E, 2019/1399 K, 09/12/2021 tarihli 2018/1-888 Esas-2021/1623 K sayılı kararları) Vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun davranma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin araştırılması gerekir. Dosya kapsamından, davaya konu markanın vekalet verilen … tarafından, vekaletin bilinçli olarak vekalet verenin zararına, kız kardeşi …’ün yararına kullanıldığı, vekâlet sözleşmesinin kötüye kullanılmasının söz konusu olduğu, davalı şirket ile markayı devralanlar arasındaki hissedar/akrabalık ilişkileri göz önüne alındığında, iyi niyetli olmadıkları, davanın kabul edilerek marka devrinin iptaline karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın heyet çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.