Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1760 E. 2023/998 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1760 Esas
KARAR NO: 2023/998 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2021
NUMARASI: 2018/318 E. – 2021/95 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline karşı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, takibin dayanağı olarak da 01/01/2017 düzenlenme tarihli, 01/02/2017 vade tarihli, 60.000,00 TL bedelli bononun gösterildiğini, müvekkilinin imzaya ve borca süresinde itiraz edemediğinden takibin kesinleştiğini ve müvekkilinin maaşına, tapusuna haciz konulduğunu, aracına da haciz ve yakalama şerhi işlendiğini, takibe dayanak gösterilen bonodaki imzanın ve yazıların müvekkiline ait olmadığını, bononun davalı tarafından kötü niyetli olarak düzenlendiğini, müvekkilinin davalının oğlu …’i tanıdığını, …’in çıktığı eve müvekkilinin oturduğunu ve evdeki eşyaları …’in müvekkiline 10.000 TL karşılığında sattığını, müvekkilinin 5.000TL’ sini peşin olarak verdiğini, kalan kısım için senet düzenlediklerini ve senet bedelini de …’e ödediğini, tüm bu nedenlerle müvekkilinin takibe konulan alacağın borçlusu olmadığının tespitini, senedin ve takibin iptalini, müvekkili aleyhine başkaca haciz ve muhafaza işlemleri yapılması durumunda müvekkili aleyhine telafi edilemez zararların doğma ihtimaline karşılık takibin teminatsız, talebin kabul edilmemesi halinde dosyadaki hacizlerin teminat kabul edilerek takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkilinin oğlu … ile iş arkadaşı olduğunu, …’ ten defalarca borç aldığını, dava dışı … lojmanda yaşarken eşinden boşandıktan sonra neredeyse hiç kullanılmamış eşyalarını davacıya sattığını, davacının eşyaların parasını ödeyemediğini ve müvekkiline senet verdiğini, bilirkişi incelemesi ile dava konusu bono üzerindeki imzanın davacıya ait olduğunun anlaşılacağını, davacı tarafça … hakkında yapılan suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlandığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.02.2021 tarihli 2018/318 E. -2021/95 K. sayılı kararıyla; “…Davacının, imza itirazı ile birlikte davalı …’in oğlu …’i tanıdığını, …’in çıktığı evde oturduğunu ve evdeki eşyaları …’ ten 10.000 TL karşılığında satın aldığını, 5.000 TL’ sini peşin olarak verdiğini, kalan kısım için senet düzenlediklerini ve senet bedelini de …’e ödediğini iddia ettiği, davalının ise senedin davalıya satılan eşya ve davalı tarafın dava dışı …’ ten aldığı borçlara karşılık alındığını beyan ettiği, dava konusu senedin nakden düzenlendiğinin belirtildiğini, bu hali ile davalı taraf eşya satışını beyan etmekle birlikte borç para savunmasında da bulunmakla ve de davacının da eşya alımına yönelik beyanı olmakla ispat külfetinin yer değiştirmediği ve ispat külfetinin davacı yanda olduğunun değerlendirildiğini, senedin boş olarak verildiği ve aradaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu kesin delillerle ispat külfetinin davacıda olduğunu, …Tarafların anlaşmaları sonucu bononun lehdar hanesinin açık bırakılarak bir başkasına tevdiinin mümkün olduğunu, bu hususun bononun geçerliliğini etkilemediğini, davacının davalı hamile ancak TTK’nun 599. maddesinde yazılı koşullarla def’ilerini ileri sürebileceğini, ispat külfetinin davacıda olup, davacının öncelikle bonoyu verdiği kişiye borçlu olmadığını, davalı hamilin bildiğini ayrıca bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini kanıtlaması gerektiğini(T.C.YARGITAY 19. Hukuk Dairesi 2015/17844 esas, 2016/6913 karar sayılı 20/04/2016 tarihli kararı) yargılama sonucu ve tüm dosya kapsamı itibari ile; bonodaki imzanın davacı keşideciye ait olduğunun tespit edildiği ve de davacı tarafından, bononun aradaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu, senet bedelinin ödendiği hususlarının kesin delil ile ispat edilemediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının oğlu …’in davacı ile birlikte Bağcılar Müftülüğü’nde çalıştığını, sahtecilik dolandırıcılık suçundan kaydının bulunduğunu, müftülükte çalışan kişilerin imzalarını taklit ederek zimmetine para aktardığını ve ceza aldığını, Adli Tıp uzmanları tarafından inceleme yaptırılması talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu. -Mahkemenin 05/03/2019 tarihli duruşmasında, “davalı tarafa borcun varlığı ve miktarı” konusunda yemin teklif ettiklerini, buna rağmen mahkemece davalı tarafa davetiye gönderilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu. -Mahkemenin tanık dinletme taleplerini reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının oğlunun müvekkilini dolandırdığını, tanıkların dinlenilmesinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekli olduğunu, tanıkların dinlenilmesi halinde imza incelemesinin Adli Tıp Kurumu tarafından yaptırılmasının kaçınılmaz olacağını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davacı ve davalının oğlu …’in iş arkadaşı olduğunu, davacının müvekkilini tanımadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, dava dışı …’in lojmanda yaşarken eşinden boşandıktan sonra neredeyse hiç kullanılmamış eşyalarını davacıya sattığını, davacının eşyaların parasını ödeyemediğini, davacının dilekçe ekinde sunduğu görüşme kayıtlarının doğruluğu ve geçerliliği kesin olmamakla birlikte davacının borcunu kabul ettiğini, savcılığın … hakkındaki soruşturmada takipsizlik kararı verdiğini, bilirkişi incelemesi ile dava konusu bono üzerindeki imzanın davacıya ait olduğunun anlaşıldığını, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı açılan menfi tespit davasında tanık ve yemin deliline dayanılamayacağını beyanla, istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; Davalı … tarafından borçlu davacı … aleyhine 15/12/2017 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla, 01.01.2017 keşide tarihli, 01.02.2017 vade tarihli 60.000,00TL bedelli, “nakden” ödeme kayıtlı bir adet kambiyo senedine (bono) dayanarak 60.000,00 TL asıl alacak, 5.601,78 TL işlemiş faiz, 120,00 TL bono komisyonu olmak üzere toplam 65.721,78 TL toplam alacağın tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Adli Tıp ve Belge inceleme Uzmanı Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 21/11/2018 tarihli yazı ve imza incelemesi raporunda; geçerli tüm grafolojik tanı yöntemleri dikkate alınarak, lup, stereomikroskop, S523 document dedector ve bilgisayar/scan kullanılarak tekrar yapılan incelemelerde; inceleme konusu senet üzerinde …’a atfen atılmış yazı ve imzaların; …’un eli ürünü olduğu kanaatine varıldığını bildirmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2018/17526 soruşturma sayılı dosyasının örneğinden; 14.10.2019 tarihinde şüpheliler … ve de … hakkında Resmi Belgede Sahtecilik ve Nitelikli Dolandırıcılık Suçuna Teşebbüs suçlarından ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, aynı soruşturma dosyasında 2019/44659 esas no ve 2019/29471 iddianame no ile şüpheli … hakkında İftira suçundan İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi 2019/1011 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı ve davanın derdest olduğu anlaşılmıştır. Dava İstanbul 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, İstanbul 2.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2018/81 esas, 2018/39 karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiş ve kesinleşmiş, davacı vekili talebi ile dosya tevzi ile İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin iş bu dosya numarası ile kayıt edilerek yargılamaya devam edildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkili davacının takibe konu bonoda imzasının bulunmadığını, bononun davalı tarafça sahte olarak düzenlendiğini, davalının oğlu …’in ev eşyalarını 10.000 TL’ya müvekkiline sattığını, karşılığında 5.000 TL nakit verildiğini, kalan kısım için senet düzenlendiğini, senet bedelini de ödediğini, borçlu olmadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davaya konu 01/01/2017 düzenleme, 01/02/2017 vade tarihli 60.000 TL bedelli bonoda, keşideci borçlunun davacı …, lehtar alacaklının ise davalı … olduğu, bonoda “nakden” bedel kaydının bulunduğu anlaşılmıştır. Davaya konu bonodaki imzanın davacı tarafça inkar edilmesi üzerine, grafolog bilirkişi tarafından imza ve yazı incelemesi yapılarak, keşideci ismi ve imzasının davacıya ait olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça Adli Tıp Kurumundan rapor alınması yönündeki taleplerinin kabul edilmemesinin usule aykırı olduğu ileri sürülmüşse de, mahkemece davacının mukayeseye esas imza ve yazı örneklerinin mahkeme huzurunda alındığı, senet tanzim tarihinden önce ve sonraya ait yeterli sayıda imza içeren belge aslının celp edildiği, teknik cihazlarla usulüne uygun inceleme yapıldığı gibi, İstanbul Başsavcılığınca yürütülen sahtecilik soruşturması kapsamında alınan bilirkişi raporunda da keşideci imzasının davacıya ait olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla, Adli Tıp Kurumu imza incelemesinde yetkili son merci olmadığından, yeniden rapor alınmamasında usule aykırılık görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, davalı tarafa yemin teklif edildiği, mahkemece davalıya yemin davetiyesi gönderilmediği, tanıklarının dinlenmediği ileri sürülmüşse de, HMK 200. Madde gereğince senede karşı senetle ispat kuralı bulunduğundan, mahkemece davacı tanıklarının dinlenilmemesi ve HMK 226/1-c maddesi gereğince konusu suç teşkil eden hususlarda yemin teklif edilemeyeceğinden, mahkemece davalıya yemin davetiyesi gönderilmemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Dava konusu senette nakden bedel kaydı bulunduğu, davalı tarafça davacının oğlundan ev eşyası aldığı ve karşılığında kendisine bu senedi verdiğini ileri sürdüğü, bu beyanın senetteki nakden bedel kaydının ve senedin ihdas nedeninin talili mahiyetinde bulunsa dahi, davacı tarafça da, davalının oğlundan eşya satın alındığı, bir kısmının ödendiği, kalan 5.000 TL’lık kısmı için senet verildiği ve bedelinin ödendiğine yönelik iddianın da senedin ihdas sebebinin talili mahiyetinde bulunduğundan, çift taraflı talil durumunda ispat yükünün yer değiştirmeyeceği, ispat yükünün davacıda olduğu ve davacı tarafça senedin 5.000 TL’lık borç için verildiği, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu ve borcun ödendiği yazılı delille ispatlanamadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.