Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1756 E. 2021/1959 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1756 Esas
KARAR NO: 2021/1959 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2021
NUMARASI: 2017/221 E. – 2021/102 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
Marka (Maddi Tazminat İstemli)
Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 18/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin ortaklarının kasıtlı ve kötü niyetli olarak sürekli marka tecavüzü, ticaret unvanı tecavüzü ve haksız rekabet içinde olduklarına yönelik aleyhlerinde İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2006/653 Esas, 2012/126 Karar sayılı dosyası ve İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2009/2 Esas, 2013/27 Karar sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu davaların karara bağlandığını ve marka tecavüzünde bulunduklarının açığa çıktığını, davalıların Mahkeme kararlarını sonuçsuz bırakmak için farklı unvan altında yeni şirket kurduklarını, eylemlerine devam ettiklerini, müvekkilinin başta boza olmak üzere sirke, nar ekşisi, limon suyu, sosu vs.üreten Türkiye’nin en eski şirketlerinden biri olduğunu, 1876 yılında davacı şirketin hali hazır yönetim kurulu başkanı ve şirket temsilcisi …’nın büyük babasının babası olan merhum … tarafından “…” adı altında üretime başladığını, eski kayıtlara ve belgelere göre 1940’lı yıllardan bu yana kullanıldığını, markanın ayırt edici nitelik kazandığını, tanınmış bir marka olduğunu, davacının 1876 yılından günümüze kadar İstanbul’un … semtinde tarihi binasında ticari faaliyetini kesintisiz olarak sürdürdüğünü, ürettiği tüm ürünlerde “…” markasını kullandığını, söz konusu markayı ticaret unvanı olarak da tescil ettirerek kullanmakta olduğunu, yine “…” markasını TPMK nezdinde 43.sınıfta tescil ettirdiğini, söz konusu markanın AB ülkelerinde ve Rusya’da tescilli olduğunu, davalıların ise “…” kelimesini büyüterek ve davacının ürünlerinin bulunduğu sınıflarda tescili için haksız ve kötü niyetli olarak marka tescil başvurusunda bulunduğunu, davalının “…” ibaresini kullanımının müvekkilinin markaları ile iltibas oluşturduğunu, söz konusu eylemlerinin müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, haksız rekabete sebebiyet verdiğini, haksız kazanç elde ettiğini, davalıların www…com.tr alan adlı internet sitesinde dahi kendilerine ait tescilli marka kapsamında değil, müvekkilinin tescilli markalarına tecavüz edecek şekilde kullanımda bulunduklarını, davalıların amacının müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmak olduğunu, TTK’nun 54 ve 55.maddelerine aykırı hareket ettiklerini, bu sebeplerle davalılar tarafından üretilen ve davacı şirketin tescilli markalarının tescilleri kapsamında kalan ürünler üzerinde davacıya ait “…” ve “…” esas unsurlu diğer markaları ile iltibasa neden olacak şekilde “…” markasını “…” ibaresini ön plana çıkartarak kullanmak suretiyle davalıların davacının marka hakkına tecavüz ettiklerinin ve haksız rekabette bulunduklarının tespitine, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesine, kaldırılmasına, davalıların tecavüz teşkil ettiği tespit edilen şekilde davacının markalarının tescilli oldukları ürünler üzerinde, tanıtım gereçleri, levha, broşür, katalog ve her türlü iş evrakında ve internet ortamında markayı kullanmalarının engellenmesine, tecavüze konu ürünler ile tanıtım gereçleri, levha, broşür, katalog ve her türlü iş evrakının toplatılmasına, karar kesinleştiğinde masrafı davalılardan alınmak suretiyle imhasına, “…” ibaresinin davalı şirketin ticaret unvanından terkinine, www…com.tr alan adının iptaline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket yetkili ve ortaklarının … ailesine mensup olduklarını, … unvanına miras yolu ile sahip olduklarını, … ve … kardeşlerin 1876’da bozayı ilk defa İstanbul’un … semtinde imal ederek ticaretini yaptıklarını, 1933 yılına kadar müşterek …nı birlikte yaptıklarını, …’ın 1933 yılında vefat ettiğini, …’nın ise kardeşinin ölümünden sonra kardeşinin oğlu …’yı yanına aldığını ve 1944 yılına kadar birlikte devam ettiklerini, …’in de 1944 yılında vefat ettiğini, amca çocukları arasında geçimsizlik olduğunu, …’ın oğlu …, …’in oğullarından … ve …’nın “…” kelimesi ile dedelerinden kalan amblem ve şekillerle ticaretlerini muhtelif semtlerde sürdürdüklerini, …’nın “…” isimli ticarethanesini 1948 yılında ticaret siciline kayıt ettirdiğini, “…” unvanının ise 12.03.1956 tarihinde ticaret siciline kayıt olduğunu, 1956’dan bu yana … ve … imal edip satışını yaptığını, …’nın da 12.03.1957 tarihinde “…” ve “…” ibarelerini marka olarak tescil ettirdiğini, …’nın oğlu …’nın da … sicil numarası ile “…-…” unvanı ile 1983 yılından beri ticaret yaptığını, … ile …’ın güçlerini birleştirerek … şirketini kurduklarını, davalıların ise … şirketini kurarak ticarete devam ettiklerini, ancak …’in 26.07.2004, …’ın ise 2008 yılında vefat ettiğini, mirasçıları … ve … tarafından ticari faaliyetin yürütüldüğünü, unvanın aralıksız ve kesintisiz olarak 1876 yılından beri kullanıldığını, uzun yıllardır zilyet olduğunu, davalıların bu hakkının halen devam ettiğini, davacının kesinleşmiş mahkeme kararlarını mahkemeden gizlediğini, davacı ile davalıların üretip sattığı ürünlerde açıkça farklı logo, amblem, etiket ve şişe kullanıldığını, karıştırılma ihtimali bulunmadığını, haksız rekabetin söz konusu olmadığını, davacının davalı şirket yetkililerin üst soyu … ve … aleyhine açtıkları davalar yanında savcılık şikayetleri sonucu açılan davalarda da beraat kararı verildiğini, davacının “…” adı, markası, unvanı ve kullanım hakları üzerinde tekel hakkının olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 25.05.2021 tarihli 2017/221 E. – 2021/102 K. sayılı kararıyla; “…her ne kadar internet alan adı davalı şirkete ait değilse de, davalı tarafın bu kullanımların kendilerine ait olmadığına dair bir savunmada bulunmadıkları, aksine davaya konu edilen bu ürünlerin şişe, amblem, logo ve etiketlerinin farklı olması nedeniyle ve “…” markasını kullanma hakları bulunduğundan tecavüzün söz konusu olmadığını savundukları, internet alan adının sahibi olan dava dışı şirketin ortakları nedeniyle davalı şirketle bağlantılı olduğu, davalı şirket ortaklarının davacı ile aralarında benzer pek çok dava devam etmesine rağmen tecavüz oluşturacak marka kullanımlarına devam etmeleri nedeniyle ağır kusurlu oldukları, aile soyadları olan “…” ibaresini dürüstçe kullanmadıkları, kaldı ki dava dışı … a.ş. ortakları olarak boza ürünüyle ilgili “…” markası üzerinde mirastan ve tescilsiz kullanımdan kaynaklanan hakları olduğuna dair savunmalarının da kesinleşen mahkeme kararları ile reddedildiği, tecavüze konu edilen davacıya ait “…” markasının … emtiası için tanınmışlığı dikkate alınarak talep edilen 10.000,00 TL maddi tazminat ile, davalıların kusurunun ağırlığı, davacının markasının ulaştığı tanınmışlık düzeyi, markaların kullanıldığı süreye göre 10.000,00 TL manevi tazminatın da hakkaniyete uygun olacağı” gerekçesiyle; Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, Davalılar … ve …’nun ortakları olduğu davalı … tarafından üretilen ve davacı şirketin tescilli markalarının tescilleri kapsamında kalan ürünler üzerinde davacıya ait “…” ve “…” esas unsurlu diğer markaları ile iltibasa neden olacak şekilde “…” markasını “…” ibaresini ön plana çıkartarak kullanmak suretiyle davalıların davacının marka hakkına tecavüz ettiklerinin ve haksız rekabette bulunduklarının TESPİTİNE, Markaya tecavüzün ve haksız rekabetin ÖNLENMESİNE, ALDIRILMASINA, Davalıların tecavüz teşkil ettiği tespit edilen şekilde davacının markalarının tescilli oldukları ürünler üzerinde, tanıtım gereçleri, levha, broşür, katalog ve her türlü iş evrakında ve internet ortamında markayı kullanmalarının ENGELLENMESİNE, Tecavüze konu ürünler ile tanıtım gereçleri, levha, broşür, katalog ve her türlü iş evrakının TOPLATILMASINA, karar kesinleştiğinde masrafı davalılardan alınmak suretiyle İMHASINA, “…” ibaresinin davalı şirketin ticaret unvanından TERKİNİNE, 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Kararın Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek 5 gazeteden birinde masrafı davalılardan alınmak suretiyle bir kez ilanına, “www…com.tr” alan adı davalılara ait olmadığından internet sitesi ile ilgili davanın husumet nedeniyle USULDEN REDDİNE” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin “…” markasını meşhur ve maruf hale getirenin … ve … altsoyu olduğuna ilişkin vermiş olduğu emsal kararına açıkça aykırı olduğunu, cevap dilekçesinde bildirdikleri ve delil listesinde sundukları kararda “ Her iki tarafın da miras yolu ile kendilerine intikal etmiş … veya … şeklindeki maruf ünvanı kullanmak hakları da mevcut olduğu nazara alınarak, her iki tarafın kullanageldikleri şekilde unvan veya markalarını kullanmalarının ve bunları mamullerinin üzerine yazmalarının her iki taraf için “yerleşmiş bir hak olduğunun kabulü gerektiğinin” açıklanarak davanın reddine karar verildiğini ve kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nin 20.05.1983 tarih, 83/4364 – 5668 sayılı kararı ile kesinleştiğini. -Mahkeme kararının önceye dayalı hak ilkesine aykırı olduğunu. -Mahkeme kararının dava dosyasındaki delillere aykırı ve “varsayıma dayalı kanaatle” verildiğinden kaldırılması gerektiğini, … unvanı, amblemi ve isminin müvekkili şirket ve ortakları tarafından aralıksız ve kesintisiz olarak 1876 yılından beri kullanıldığını, müvekkili şirket yetkili ve ortaklarının boza, sirke ve limon sosu ticareti ile iştigal ettiğinin gerek ticari kayıtlar, işçi kayıtları ve kurulan firmaların muhasebe kayıtları ile ispatlandığını,1876 tarihinden günümüze kadar gelinen aşamada 1948 yılına dek “ortak kullanım” söz konusu iken, 1948 yılından itibaren ikinci nesil … ailesinde amca çocukları arasında bir ayrılık ortaya çıkmış , ayrılan ortakların ayrı ayrı …, … unvanı ve markası ile boza imal edip satmaya başladıklarını, kendilerine intikal eden bu markayı kullanırken markanın yanında etiketlerinde şekil olarak boza küpünü kullandıkları gibi etiketlerinde imalatlarını başladığı 1876 tarihine de yer verdiklerini, bu tarihi gelişme içinde müvekkili şirket kurucularının üst soyu … ile …’nın, kurucu ortak olan …’nın oğlu/ torunu olmakla …’nın markasını ve amblemini miras yoluyla iktisap ettiklerini,1944 yılından beri zilyet olduklarını, bu hususun mahkeme tarafından gözardı edildiğini, davacı şirketin müvekkillerinin ticaretini ve üretimini engellemek maksadıyla kötüniyetli olarak hareket ettiğini. -Davacı şirketin müvekkiline karşı ileri sürebileceği üstün hakkının bulunmadığını, müvekkilinin mülkiyet sahibi olduğunu. -Mahkeme tarafından “…” markasını müvekkillerinin tescil dışı iktisap ettiği gerçeğini görmezden geldiğini, müvekkilinin …, … markası üzerinde davacı taraf ile aynı anda hak sahibi olduğunun Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/13243E. 2014/3679K. sayılı ve 27.02.2014 tarihli kararında ve aynı mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/16965E. 2015/3767 K. Sayılı 18.3.2015 tarihli kararında açıklandığını. -Mahkemenin başka mahkeme kararlarına geçen ikrarlarını dikkate almadığını, Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2005/33E. 2009/77E. sayılı kararında ” ….oysa taraf markalarının aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıklarını ortak olan tek unsurun “… ” ibaresi olup bu sözcük üzerinde markasal bir tekel yaratmanın doğru olmayacağı, markaların tüm unsurlarıyla birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği ” şeklindeki beyanının kararın birinci sayfasında açıkça belirtildiğini. – Dava dosyasına sundukları delillerinin incelenmediğini, uzun yıllardır müktesep hak oluşturan mülkiyet hakkının gözardı edildiğini, HMK’nın yargılama ilkeleri ve Anayasada tanımlanan temel haklar ihlal edildiğini. -Davacı şirketin kötüniyetli olduğu gerçeğinin göz ardı edildiğini, tescil yoluyla edinilen marka korumasının amacına aykırı olarak kötüye kullanılmasının korunamayacağını, davacı marka tescillerinin kötüniyetli olduğunu. -Mahkemenin dava dosyasına ibraz edilen başka dosyalarda hazırlanan bilirkişi raporları ve uzman görüşünü gözardı ederek hatalı karar verdiğini, dava dosyasına sunulan “Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Doç. Dr. …, … imzalı bilirkişi raporları yine Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … imzalı Uzman görüşlerinin dikkate alınmadığını, neden dikkate alınmadığına ilişkin gerekçe bildirilmeyerek adil yargılanma ve ispat hakkının engellendiğini. – Mahkeme kararında belirtilen dava konusu markanın “…” ailesi mensuplarının ortak malı olduğundan ayırd edici eklerle iyiniyetli, dürüst ve önceye dayalı kullanımda birinin diğerini engellemesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin 2000 yılına kadar tescilli markası bulunmadığını, 2000 yılına kadar … ailesi mensuplarının ticari işletmelerinde bilinen adları ile ticaret yaptıklarını, davacı şirketin 1983 yılında verilen Yargıtay 11. Hukuk dairesi kararını etkisiz bırakmak amacıyla fiilen hiç kullanmadığı ibareleri marka olarak tescil ettirdiğini, TPE ve mahkemeler nezdinde iltibas algısı yaratarak müvekkil şirket kurucularına kötüniyetli davalar açtığını, davacı tarafından 2009 yılına kadar müvekkil şirkete açılan dava bulunmadığını, sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığını. -Mahkeme kararının bilimsel öğreti ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu. -Mahkemenin taraflarınca, davacı şirket aleyhine açılan İstanbul 2. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/422 E. sayılı dosyasındaki … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “www…com.tr” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “… Anonim Şirketi” markalarının “kötüniyete dayalı hükümsüzlük davasının” sonucunu bekleme taleplerinin reddi kararının, mahkemenin verdiği kararı tümüyle hukuka aykırı hale getirdiğini, davanın sonucunun bu davayı etkileyeceğini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesine cevabında; gerekçeli kararda da açıklandığı üzere davalı tarafın “…” ibareli ilk haksız marka tescil başvurusunun … başvuru numaralı “…” olup, ardından yine davalılar tarafından “…” isimli başka bir marka da … başvuru numarası ile tescil ettirilmeye çalışıldığını, marka başvuru tarihleri dikkate alındığında daha önce varlığı iddia edilen mahkeme kararlarının dava konusu ile ilgisinin bulunmadığını, bu davadan önce görülmüş müvekkili tarafından, karşı taraf aleyhine, açılarak müvekkilin lehine sonuçlanan, İstanbul 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2006/653 E. 2012/126 K. sayılı 24.05.2012 tarihli karar ve İstanbul Anadolu Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2009/21 E. 2013/27 K. sayılı 26.02.2013 tarihli kararlarından da görüleceği üzere karşı tarafın müvekkilinin markasına tecavüze yönelik her girişiminin aleyhlerine sonuçlandığını, bekletici mesele yapılan İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/245 Esas sayılı dosyası ile İstanbul 4.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/246 Esas (Sonradan İstanbul 2.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/422 Esas 2018/104 Karar) sayılı dosyasına ilişkin kesinleşme şerhli kararların dosyaya ibraz edildiğini, çok eski bir Türk içeceği olan “…” 1876 yılında müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanı ve şirket temsilcisi …’nın büyük babasının babası olan merhum … tarafından “…” olarak üretime başladığını, 1940’lı yıllardan bu yana kullanılarak ayırt edici bir nitelik kazanmış ve bu kullanım sonucu tanınmış marka olduğunu ve Türkiye’nin en eski yaşayan markası olduğunu, davalıların önceye dayalı hak iddialarını ve diğer iddialarını ispatlayamadığını, önceye dayalı hakkın müvekkilinde bulunduğunu, davalının kötüniyet iddiasını kabul etmedikleri gibi, davalının eylemlerini ve bekletici mesele talebiyle açtıkları davaları mahkemenin dikkatine sunduklarını, davalının önceki bekletici mesele taleplerinin kabulüne rağmen, en son davayı uzatmak amacıyla açtıkları davanın mahkeme tarafından bekletici mesele yapılması talebinin reddine karar verildiğini, davalıların tazminat hesabı yapılması için ticari defterlerini ibraz etmeleri için kesin süre verilmesine rağmen ibraz etmediklerini, davalıların tecavüz fiillerinin mahkeme kararıyla tespit edildiğini beyanla, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içerisinde bulunan TPMK kayıtlarından; … numaralı “… ANONİM ŞİRKETİ” markasının 29, 30 ve 32.sınıflarda 03.07.1996 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29, 30, 31 ve 32.sınıflarda 22.11.1996 tarihinde, … numaralı “…” markasının 32.sınıfta 22.11.1996 tarihinde, … numaralı “…” markasının 39 ve 42.sınıflarda 03.07.1996 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29, 30 ve 32.sınıflarda 29.04.1998 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29, 30, 32 ve 43.sınıflarda 17.10.2002 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29, 30, 32 ve 43.sınıflarda 17.10.2002 tarihinde, … numaralı “…” markasının 32.sınıfta 24.07.2003 tarihinde, … numaralı “…” markasının 29, 30, 32, 35 ve 43.sınıflarda 13.09.2005 tarihinde davacı şirket adına tescil edildiği, yine davacıya ait “…” markasının OHIM nezdinde … no ile 25.07.2003 tarihinde 30, 32 ve 43.sınıflarda davacı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. TPMK kayıtlarından; … numaralı “…” markasının 29. ve 32.sınıflarda “zeytin, turşu, biralar, bira yapımında kullanılan preperatlar (arpa mayası, şerbet otu özü v.b.)” emtiası için ve … numaralı “…” markasının 29. ve 30. sınıflarda “zeytin, zeytin ezmeleri, biralar, bira yapımında kullanılan preperatlar” için dava dışı … LTD. ŞTİ adına tescil edildiği görülmüştür. Dosya içerisinde bulunan ve ODTÜ Alan Adları Yönetimi Başkanlığı’ndan celp edilen kayıtlardan; www…com.tr alan adının 17.01.2002 tarihinden itibaren dava dışı … LTD. ŞTİ adına kayıtlı olduğu bildirilmiştir. Dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtlarından; Davacı …’nin 31.12.1982 tarihinde, davalı …’nin 27.10.2011 tarihinde tescil edildiği, … ve …’nın davalı şirketin ortakları olduğu anlaşılmıştır. Dava dışı … Limited Şirketi’nin ticaret sicil kayıtlarından; 07/02/2000 tarihinde tescil edildiği, ortaklarının … ve … olduğu tespit edilmiştir. Dava dışı … Ltd. Şti. ‘nin 19/07/2012 tarihinde “…” ibareli 29, 30, 32 ve 35.sınıf için yaptığı marka başvurusunun, davacı şirketin itirazı nedeniyle 32. sınıftaki “sebze ve meyve suları, bunların özleri, konsantreleri ve özleri, boza” ürünleri için reddedildiği, karara yapılan itiraz sonucunda YİDK kararı ile de red kararının yerinde olduğuna karar verildiği, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/54 E ve 2016/146 K sayılı kararı ile YİDK kararının iptali için açılan davanın da reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 11. HD’nin 16/01/2019 tarih, 2017/2980 Esas, 2019/434 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Dava dışı … Ltd. Şti.’nin Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/471 Esas sayılı davası ile … A.Ş. aleyhine, 04/05/2012 tarihli “…” markası için 29, 30, 31, 32, 35, 43. sınıflarda yaptığı marka tescil başvurusuna itiraz ettikleri, itirazlarının “turşular, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler” ürünleri için kabul edildiği, diğer ürünler için reddedildiği iddiasıyla YİDK kararının iptali için dava açtığı, yapılan yargılama sonucunda davanın “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için turşu ürünlerinin bir araya getirilerek sunulması hizmetlerinin (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzer diğer yöntemler ile sağlanabilir)” bakımından kabulüne, davacının markasının bu hizmet için terkinine karar verildiği, kararın Yargıtay 11. HD’nin 2017/5144 Esas, 2019/2112 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1944/1841 Esas ve 1944/1020 Karar sayılı veraset ilamından; …’nın 16/07/1944 tarihinde ölümü üzerine mirasının 4 pay kabul edilerek, karısı …’ya, kızı …’ya, oğulları … ve …’ya 1/4’er pay verilmek suretiyle mirasçı oldukları tespit edilmiştir. Kadıköy Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2004/853 Esas ve 2004/963 Karar sayılı veraset ilamı ile …’nın 26/07/2004 tarihinde vefat ettiği, mirasının 2/8 payının eşi …’ya, 3/8 payının oğlu …’ya, 3/8 payının ise kızı … (…) … (…)’a ait olduğuna karar verildiği tespit edilmiştir. Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/590 Esas ve 2008/580 Karar sayılı veraset ilamına göre …’nın 15/07/2008 tarihinde vefat ettiği, mirasının 2/8 payının eşi …’ya, 3/8 payının kızı …’na, 3/8 payının oğlu …’ya ait olduğuna karar verildiği tespit edilmiştir. Davacının İstanbul 2. Fiki ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/245 E sayılı davası ile dava dışı … Limited Şirketi ile … Limited Şirketi aleyhine marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet davası açıldığı, davanın … Ltd. Şirketi’ne ihbar edildiği, davaya feri müdahil olduğu, yapılan yargılama sonucunda mahkemenin 02/12/2015 tarihli 2012/245 Esas-2015/275 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulüne, davalıların tescilli markalarının kapsamı dışında kalan “limon sosu, sirke, soslar, salata sosları, konserve sebze ve meyveler” üzerinde “…” ibaresin kullanmak suretiyle davacının marka haklarına tecavüz ettiklerinin tespitine ve tecavüzün önlenmesine karar verildiği ve kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onandığı, tashihi karar talebinin 20/02/2020 tarihinde reddi üzerine kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından dava dışı … LTD. ŞİRKETİ aleyhine, mahkemenin 2009/21 Esas sayılı davasının açıldığı, yapılan yargılama sonucunda; … ve oğlu … tarafından bozacılık faaliyetiyle uğraşıldığı, bu faaliyet alanının dedelerden kalan bir meslek olduğu, bozacılık faaliyetinin, ilk nesil sonrası oğullar tarafından da devam ettirildiği, markanın kullanımın devredildiğine ilişkin 10/12/1940 tarihli işletme devri sunulmuş ise de yaklaşık 20 yıllık süre boyunca İsmail … tarafından diğer tarafın kullanımına engel olmaya çalışılmadığı, davalı tarafın iltibas yaratacak şekilde kullanımı dışında KHK 12 maddesi kapsamında ünvanı dürüstce kullanmasının markaya tecavüz oluşturmayacağı, ancak davalının elma sirkesi, nar ekşisi, üzüm sirkesi, limon sosu gibi ürünlerin ambalajlarına kendi tescilli markası olmaksızın … ibaresini kullandığı, bu marka kullanımının davacı markalarına tecavüz oluşturduğu gerekçesiyle, davalının ticaret ünvanına tecavüz ettiğine ilişkin davasının reddine, markaya tecavüzüne ilişkin olarak davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Yargılamanın devamı sırasında; …, …, …, … Ltd. Şirketi tarafından, … A.Ş.aleyhine İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/422 Esas sayılı dosyasında; davacının markalarının kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğü, bu mümkün olmazsa kullanılmaması nedeniyle iptali için dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 17/04/2018 tarihli 2018/104 Karar sayılı kararla, kötüniyetli marka tescili iddialarının ispatlanamadığı, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece dosyanın bekletici mesele yapıldığı, daha sonra mahkemenin 16/03/2021 tarihli duruşma ara kararı ile kararın kesinleşmesinin beklenmesinden vazgeçildiği ve sözlü yargılama aşamasına geçildiği anlaşılmıştır. Mahkemenin gerekçeli kararında; “… davacı şirketin markalarının tescil tarihleri, marka kullanımları, taraflar arasında yıllardır devam eden davaların mevcut olması ve markanın kullanılmaması nedeniyle iptaline dayanak yapılan 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması nedeniyle, bu davanın davayı uzatmak amacıyla açıldığı kanaatine varıldığı” açıklanmıştır. İlk derece mahkemesince, Yrd. Doç. Dr. …, … ve …’dan oluşan bilirkişi heyetinden alınan 02.05.2016 tarihli raporda; “…” kelimesinin davacı tarafından … emtiasında tescilli markası olduğu, davalı tarafın … emtiasında bu kelime üzerinde tescilli hak sahipliğinin bulunmadığı, dosyada mübrez Yargıtay kararlarında gerçek hak sahipliği ile ilgili çelişkili kararlar bulunduğu, ancak son kararlar incelendiğinde davalı şirketin kurucularının miras yoluyla hak sahibi olduklarına, ancak bu hakkı dürüst ve iltibas yaratmayacak şekilde kullanmaları gerektiğine, iltibas yaratır mahiyetteki kullanımın markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna karar verildiğinin görüldüğü, huzurdaki dava açısından da kanaatlerinin bu yönde olduğu, ayrıca dosyada mübrez belgeler incelendiğinde davalı taraf şirket ortaklarının da … soyadına sahip oldukları, 556 sayılı KHK’nun 12.maddesi gereğince dürüst şekilde ticaret sırasında kullanabilecekleri, ancak davalı kullanımının davacı markası ile iltibası engelleyici ve dürüst kullanım şeklinde olmadığı, bu nedenle davalı kullanımının 556 sayılı KHK’nun 61.maddesi ve TTK’nun 54.maddesi gereğince markaya tecavüz ve haksız rekabet olduğu, ayrıca davacı şirketin kuruluş önceliği bulunduğu, her iki şirketin de aynı ek unsur olan … kelimesini aynı iştigal alanında kullandığı, bu nedenle davacı şirketin talebi doğrultusunda davalı ticaret unvanının TTK 52.maddesi gereğince terkinin gerektiği, davacı tarafın maddi tazminat istemini hangi madde kapsamında hesaplanmasını belirtmemesi sebebiyle hesaplama yapılamadığı beyan edilmiştir. Mahkemece davalı tarafça hukukçu bilirkişiye itiraz edilmesi ve 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesinde yapılan değişiklikle hukuk öğrenimi görmüş kişilerin, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilmeyeceklerine dair düzenleme gereğince, heyetten hukukçu bilirkişi çıkartılarak sektör bilirkişisi … ve muhasip bilirkişi …’dan taraf vekillerinin itirazları ve davacı vekilinin tazminat hesaplanmasına ilişkin talebi dikkate alınarak rapor alındığı, bilirkişilerin; 21.02.2017 tarihli ek raporda; davalı tarafın itirazları doğrultusunda … markasının kök raporun 25.sayfasında detaylı olarak açıklandığı, bu hususta değiştirilecek bir görüş bulunmadığı, davalı tarafın verilen kesin sürede defter ve belgeleri mahkemeye sunmadığı ve yerinde inceleme talebinde de bulunmadığından maddi tazminata BK’nun 51.maddesine göre Mahkemece hükmedilebileceği beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacıya ait “…” ve “…” esas unsurlu diğer markaları ile iltibasa neden olacak şekilde “…” markasını “…” ibaresini ön plana çıkartarak kullanmak suretiyle davalıların davacının marka hakkına tecavüz ettiklerinin ve haksız rekabette bulunduklarının tespiti, meni, refi ve tazminat istemli dava açmıştır. Mahkemece davalının internet sitesine yönelik talebin reddine, diğer davacı taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/422 Esas sayılı dosyasında, davacı adına kayıtlı markaların “kötüniyete dayalı hükümsüzlük davasının” sonucunun beklenmemesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dosyanın incelenmesinde mahkemece 21/09/2017 tarihli ara karar ile, daha önce İstanbul 4. FSHHM’nin 2016/246 Esas sayılı dosyasında görülen, mahkemenin kapanması nedeniyle, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/422 Esas sayılı dosyasında yargılaması devam edilen davanın sonucunun beklenmesine karar verildiği, yargılama sırasında bekletici mesele yapılan dosyada 17/04/2018 tarihli 2018/104 Karar sayılı kararla davanın reddine karar verildiği ve dosyanın istinaf incelemesinde bulunduğu, davacı vekilinin bekletici mesele yapılan davanın, bu davanın sürüncemede bırakılması amacıyla ve kötüniyetli olarak açıldığını ve bekletici mesele ara kararından dönülmesini talep etmesi üzerine, mahkemenin 16/03/2021 tarihli duruşma ara kararı ile bekletici mesele ara kararından dönülerek, sözlü yargılama aşamasına geçilerek davanın esası yönünden karar verildiği görülmüştür. Bekletici mesele yapılması istenen dosyada verilen, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarihli 2017/422 Esas-2018/104 Karar sayılı gerekçeli kararının incelenmesinde; davacılar …, …, … ve … Ltd. Şti. Tarafından, … A.Ş. Aleyhine; … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “www…com.tr” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu markalarının kötüniyete dayalı hükümsüzlüğünün, mümkün olmaması halinde fiilen kullanmama nedeniyle markaların iptalinin talep edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmişse de kararın kesinleşmediği, hükümsüzlüğü istenen davacı markalarının, bu davada, markaya tecavüz ve haksız rekabet iddialarının dayandırıldığı markalar olduğu anlaşılmıştır. 556 sayılı KHK’nın 44. maddesi uyarınca davaya konu markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, bu kararın sonuçları geçmişe etkili olacağından, söz konusu hükümsüzlük davasının sonucunda verilecek kararın bu davayı da etkileyeceğinin kabulü gerekir. Bu durumda somut uyuşmazlığın çözümünde anılan dava sonunda verilecek olan kararın kesinleşmesinin beklenilmesinin gerekli olduğu kanaatiyle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarihli 2017/422 Esas-2018/104 Karar sayılı dava dosyasının neticesi beklendikten sonra delillerin değerlendirilerek karar verilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalılar vekilinin istinaf isteminin, sair istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 25/05/2021 tarihli 2017/221 E. – 2021/102 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemizin kararında işaret edildiği şekilde, hükümsüzlük dosyasının neticesinin beklenmesi için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 43,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davacı taraftan alınarak, davalı tarafa verilmesine, b)Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 18/11/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.