Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1742 E. 2023/1224 K. 19.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1742 Esas
KARAR NO: 2023/1224
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI: 2020/234 Esas – 2021/161 Karar
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ: 18/02/2020
KARAR TARİHİ: 19/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 21/05/2019 tarihli “…” adlı film senaryosu yazım sözleşmesi imzalandığını, ancak davalının bu sözleşme ile üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmediğini, müvekkili sözleşme ile kararlaşırılan senaryoyu süresinde hazır edilip davalıya gönderildiğini, 22/06/2019 tarihinde sözleşme bedeli taksiti olan 16.500,00 TL tutarın hesaba başta yatırılmadığını, sözleşmede bir hafta opsiyon tanındığı halde o süre de ihlal edildiğinden, cezai tazminat olan 50.000,00 TL’nin müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin defalarca davalıya ulaşmaya çalıştığını, ancak davalının hiçbir şekilde dönüş yapmadığını, bunun üzerine müvekkilinin noter aracılığıyla ihtar çektiğini, buna rağmen davalı yandan herhangi bir cevap alamadığını, davalının sözleşme maddelerini ihlal ettiğini ve sözleşme edinimlerini yerine getirmediğini iddia ederek, 16.500,00 TL hizmet bedeli ile sözleşme taahhüdünü yerine getirmemenin cezası olan 50.000,00 TL olmak üzere toplam 66.500,00 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında söz konusu sözleşmenin yapıldığını, müvekkilinin bahsi geçen filmin komedi tarzında olmasını, davacıya vermiş olduğu hikaye kapsamında bir senaryo yazılmasını istediğini, davacının ise müvekkilinin isteği dışında bir senaryo ortaya çıkardığını, davacıya gönderilen mailler ile neler istendiği, nerelerde yanlışlık olduğunun bildirildiğini, ancak davacının müvekkiline senaryoyu bu haliyle kabul ettirmeye çalıştığını, davacı yan müvekkilinin istemediği şekilde bir senaryo hazırladığı için, müvekkilinin davacıya ödemekle yükümlü bir borcu olmadığını ve davacı taleplerinin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/07/2021 tarih ve 2020/234 Esas – 2021/161 Karar sayılı kararıyla; “…Dosya kapsamı deliller, ihtarname ve tanık beyanlarına göre; sözleşmenin imzalanmasından sonra davacının sözleşme kapsamında senaryoyu hazırlayıp davalıya gönderdiği, davalı tarafından sözleşmede öngörülen ilk 16.500,00 TL’nin davacıya ödendiği, davalının talebi doğrultusunda sözleşme kapsamında davacı tarafça senaryoda bir takım düzeltmeler yapılıp yeniden gönderildiği, davalının sözleşmede öngörülen 22/06/2019 tarihli 16.500,00 TL’lik ödemeyi yapmaması üzerine davacının ihtarname çekerek bu parayı ve cezai şart bedelini istediği, davalının senaryoyu beğenmediğini iddia ile bu parayı ödenmemesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davalı, davacı tarafça hazırlanan senaryonun taleplerini karşılamadığını iddia etmiş ve davalı tanıkları da senaryonun beğenilmediğini bildirmiş ise de; işin niteliği ve sözleşme gereği senaryonun davalı iş sahibi tarafından beğenilip beğenilmemesi hususu bedelini ödemek yönündeki borcunu ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla davacının sözleşme gereği edimini getirdiğinin kabulü gerekmiştir. Sözleşmede öngörülen vadede 16.500,00 TL’lik sözleşme bedelinin ödenmediği hususu ihtilafsızdır. Bu itibarla ödenmeyen bu tutarın tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davacının cezai şart bedeline ilişkin talebine gelince, sözleşmenin d maddesi ile taraflardan birisinin taahhütlerini bir haftadan fazla geciktirmesi halinde diğer tarafa 50.000,00 TL cezai şart bedeli ödemesi öngörülmüştür. Sözleşmedeki düzenlemeye göre davacının TBK 179/2 maddesi uyarınca davacının asıl borçla birlikte cezanın da ifasını istemesi mümkündür. Davalı sözleşmede öngörülen sürede ödeme yapmamış olmakla, davacı yararına ceza şartının da tahakkuk ettiğinin kabulü gerekmiştir. TBK’nun 182. maddesi uyarınca “(1)Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. (2)Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez.(3) Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” Asıl sözleşme bedeli kadar olan ceza koşulunun fahiş olduğunun kabulü ile, TBK 182/3 maddesi uyarınca ceza tutarından %50 oranında indirim yapılması gerekmiştir. Buna göre16.500,00 TL sözleşme bedeli ve 25.000,00 TL cezai şart bedeli olmak üzere toplam 41.500,00 TL yönünden davanın kabulü gerekmiştir. Fazlaya dair talep reddedilmiştir. Taleple bağlılık kuralı gereği faize hükmedilmemiştir. ” kararı verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Davacının tacir olduğunu ve dava konusu sözleşmenin davacının ticari işine yönelik olduğunun tüm dosya kapsamı, davacı vekili beyanları, davacı tanıklarının beyanları ve dosyaya getirilen resmi kayıtlar ile sabit olduğunu, Aşırı olduğu iddiası ile ceza koşulunun indirilmesine ilişkin TBK md. 182/f.3’deki hükmün bir istisnasını TTK md. 22 olduğunu, bu maddeye göre tacir sıfatını haiz borçlu TBK 121/2 maddesi ile 182/3 maddende ve 525.maddesinde yazılı hallerde aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret ve sözleşme cezasının indirilmesini isteyemeyeceğini, hakimin fahiş ceza koşulunu indirmesinin ticari olmayan işlerde söz konusu olacağının Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da vurgulandığını, Davada hakimin gösterdiği indirim kıstasının kanaatimizce hukuka ve kanuna ve yerleşik yargıtay kararlarına aykırılık teşkil ettiğini, çünkü sözleşmenin davalı tarafından müvekkilime imzalatılan bir sözleşme olduğunu, Müvekkilim için de aynı cezai şartın geçerli olduğunu, müvekkilim örneğin senaryosunu zamanında teslim etmeseydi 50.000 tl cezai şartı ödemek durumunda kalacağını” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin sözleşme konusu eserin talep edilen gibi hazırlanıp hazırlanmadığını tespit etmediğini, eser sözleşmesi kapsamında istenen eser ile davacının hazırladığı taslakların hiçbir ilgisi bulunmadığını, Davacının, müvekkilin kendisine vermiş olduğu hikaye ve istemiş olduğu tarzın dışında bir senaryo ortaya çıkardığını, davacıya gönderilen e-maillerle neler istendiği, nerelerde istenilen olmadığı, yanlışlıkların neler olduğu, yaşama ve inandırıcılığa uymayan kısımlarla seyircilerin beğenisine sunulmasının mümkün olmadığının bildirildiğini; ancak davacının kendisinden dava konusu sözleşme ile istenen senaryo yerine kendi hazırladığı senaryoyu müvekkile kabul ettirmeye çalıştığını, eserin müvekkilin istediği gibi hazırlanmadığını, müvekkilin davacının hazırlamış olduğu senaryoyu kabul etmek zorunluluğu da bulunmadığını, Davacı kendisinden talep edilen eseri tamamlayıp davalı müvekkile sunmadığını, eserin teslimi söz konusu değilken sözleşmeden doğan bir borç bulunmadığını, Müvekkil, davacıya sözleşme bedelinin bir kısmını peşinen ödediğini, ancak gelinen aşamada müvekkilin istemiş olduğu senaryonun teslim edilmediğini ve yüklenici olan davacı işin gereğini yerine getirmediğini, Mahkeme kararında her ne kadar eserin teslim edildiği kanaatiyle hüküm kurmuş ise de; en azından müvekkilin talebiyle ilgisi bulunmayan taslak çalışmaların bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve talebe uygun olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, sözleşme gereğince teslim edilmeyen eserin eksik ifa niteliğinde olduğunu, Taslakların tamamı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilin istediği senaryo ile hiçbir ilgisi olmadığını, hal böyle iken ifanın eksik olduğunun kabulü gerektiğini, keza yüklenici davacının gerekli mesleki ve teknik kurallara göre hareket etmediğinin tanık beyanları ve e-mail dökümleri ile orta olduğunu, Eserin tesliminin kabulü halinde ise, müvekkil bildirimleri doğrultusunda eserin ayıplı olup olmadığının araştırılması gerektiğini, Davayı kabul anlamına gelmemek şartı ile, mahkemece takdir edilen cezai şartın fahiş tutarda olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava; eser sahipliğine dayalı alacak ve tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, 16.500,00 TL sözleşme bedeli ve 25.000,00 TL ceza-i şart bedeli olmak üzere toplam 41.500,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin REDDİNE.” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı ile davalı arasında “… ” bulunduğu, davacının yazar, davalının ise yapımcı durumunda olduğu, sözleşme toplam bedelinin 50.000,00 TL olduğu ve belirlenen taksitler halinde ödeme yapılmasının kararlaştırıldığı, davalı tarafından sözleşmede öngörülen ilk 16.500,00 TL’nin davacıya ödendiği, davacının sözleşme kapsamında senaryoyu hazırlayıp davalıya gönderdiği, davalının talebi doğrultusunda sözleşme kapsamında davacı tarafça senaryoda bir takım düzeltmeler yapılıp yeniden gönderildiği, ancak davalının sözleşmede öngörülen 22/06/2019 tarihli 16.500,00 TL’lik ödemeyi yapmaması üzerine davacının ihtarname çekerek bu parayı ve cezai şart bedelini istediği, davalının senaryoyu beğenmediğini iddia ile bu parayı ödenmemesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme “eser sözleşmesi” niteliğindedir. İş sahibi olan davalı, yüklenici olan davacıdan senaryo yazmasını istemiş, davacı da belirtilen sürede senaryoyu yazıp teslim etmiştir. Bu hususlar her iki tarafın kabulünde olmasına rağmen, davalı “Eserin istediği nitelikte olmadığını, bu durumu e-posta aracılığıyla davacıya bildirmesine rağmen senaryonun halen istenilen içeriğe kavuşmaması nedeniyle, eserin ayıplı olduğunu, bu nedenle de davacının edimini yerine getirmiş sayılamayacağını.” ileri sürmektedir. Eser sözleşmelerinde yüklenicinin, kararlaştırılan iş bedeline hak kazanabilmesi için eseri sözleşme ve eklerine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etmesi gerekir. Eserin sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da birkaçının bulunmaması halinde ayıplı yapıldığının kabulü gerekir. Ayıp ihbarının yapılması şekle tabi değildir. Her türlü delille hatta tanık beyanıyla dahi kanıtlanması mümkündür. Eserin ayıplı olması halinde; iş sahibi, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması şartıyla, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususu def’i olarak da ileri sürebilir. Somut olayda davalı, sözleşmenin 3.maddesinde de yer verildiği üzere, davacıdan senaryoda değişiklik yapılmasını istediğini, davacı da bu değişikliği yaparak eseri yeniden teslim ettiğini ileri sürmüştür. Mahkemece dinlenen davalı tanıklarının, “Davacı tarafından gönderilen senaryonun filme çekilebilir nitelikte olmadığını, davacıya durumun bildirildiğini ancak davacının gerekli düzeltme ve değişiklikleri yapmadığını, bu nedenle filmin çekilemediğini, senaryonun kullanılamadığını.” ifade etmiş olmaları ve taraflar arasındaki e-posta yazışmaları da dikkate alındığında, davacı yüklenici tarafından işin ayıplı olarak yapıldığının ve ayıp ihbarının davacıya süresinde bildirildiğinin kabulü zorunludur.Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesi gereğince; yapılan şey iş sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olursa iş sahibinin o şeyi kabulden kaçınabileceği ve bu hususta yüklenicinin kusuru bulunursa zarar ve ziyan da isteyebileceği dikkate alındığında, davaya konu senaryo niteliğindeki eserin davalı yüklenicinin kullanamayacağı nitelikte olduğu ve davacının istenen değişiklikleri yapmaması nedeniyle, davalının eseri bu haliyle kabule zorlanamayacağı, davalının olaydaki tutumunun da bu yönde olduğu dikkate alındığında; davacı yüklenicinin bakiye ücret ve cezai şart isteme hakkının bulunmadığı gözetilerek davanın reddi yerine, yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usule aykırı olduğundan; davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 3-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/07/2021 tarih ve 2020/234 Esas – 2021/161 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-İlk derece yargılaması yönünden; a)Davanın REDDİNE, b)Alınması gereken 269,85 TL harcın, peşin alınan 1.135,66 TL harçtan mahsubu ile artan 865,81 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, ç)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 79,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d)Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; a)İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, b)Davacıdan alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, c)İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 74,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 236,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç)Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.19/09/2023