Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1731 E. 2023/1271 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1731 Esas
KARAR NO: 2023/1271 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/06/2021
NUMARASI: 2021/165 E. – 2021/116 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Tasarımın İtibarının Kaybı Ned.Tazminat İstemli) Endüstriyel Tasarım (Tecavüzün Ref’i İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketinin müşterilerine ve tüketicilerine kaliteli hizmet vermeyi prensip haline getiren bir kuruluş olduğunu, müvekkilinin harcadığı emek ve koyduğu sermaye ile markalarına ayırt edicilik niteliği kazandırdığını, markalarını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, davalılardan …’nin müvekkiline hammadde şeker üretimi yapan bir firma olduğunu, müvekkili ile aralarında ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin izin ve icazeti olmaksızın müvekkiline ait olan ürünlerin birebir aynılarını veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlerinin imalatını yaptığını, taklit ürünlerin çeşitli firmalara dağıtımını yaptığını, bunun üzerine Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/248 Değişik iş sayılı dosyası ile delil tespiti yapılarak tanzim edilen bilirkişi raporu neticesinde bu davalı aleyhine teminat karşılığında tedbir kararına hükmedildiğini, bu tedbir kararının infazı sırasında … yetkililerinin, kutuların diğer davalı … tarafından üretildiğini, diğer davalı olan … tarafından yurt dışında ürünlerin satıldığına yönelik beyanda bulunduklarını, diğer davalı … ise ürünlerin taşıma ve depolama işlemlerini gerçekleştirdiğini, davalı tarafların ürünleri incelendiğinde müvekkilinin tescilli markalarının görsel olarak birebir benzer bir logo kullanıldığını, yapılan tespit işlemi ve aldırılan bilirkişi raporu ve Mahkeme kararı olmasına rağmen davalıların eylemlerinin devam ettiğini ve huzurdaki işbu davayı açma mecburiyeti doğduğunu, davalıların kullanımlarının müvekkilinin marka ve tasarım haklarına tecavüz oluşturduğunu iddia ederek, müvekkili şirket adına “…” başlıklı tescilsiz tasarıma konu ürünlerin birebir aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlerini müvekkili şirketten herhangi bir izin ve icazet almaksızın, davalılarca üretilip, imal ve7veya ithal, ihraç edilip ve/veya her türlü ticaretinini yapıp, piyasada çeşitli firmalara dağıtarak sipariş için teklifte bulunarak, satışını yapan, sipariş alan, piyasaya süren, her türlü tanıtım vasıtasında kullanan davalıların müvekkilinin SMK’dan kaynaklanan marka ve tasarım haklarına tecavüz ve haksız rekabette bulunduklarının tespitine, durdurulmasına, önlenmesine ve giderilmesine, müvekkili şirket adına “… ” başlıklı tescilsiz tasarıma konu ürünlerin birebir aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan ürünleri, ticari faaliyetlerinde ve her türlü tanıtım vasıtalarında kullanan davalı tarafların işbu haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin telafisi zor zararlara uğradığından fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata dava tarihinden itibaren işletilecek Merkez Bankası krediler avans faizi ile hükmedilmesine, mahkeme kararının Türkiye çapında yayın yapan, tirajı en yüksek bir gazetede bir kez ilanına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAPLAR: Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin çikolata, draje imalat, pazarlama ve satış işleri ile ilgilendiğini, yurt içi satışlarının yanı sıra yurt dışı ülkelerine de draje çikolata ihracatını gerçekleştirdiğini, müvekkilinin draje üreticisi olduğunu, kutu üretimiyle ilgisi bulunmadığını, kutu üreticisinin … şirketi olduğunu, müvekkilinin diğer davalı … yurtdışında çalışmış olduğu firmaya draje gönderdiğini, üretici firmaya iade edilmek üzere kutuların depoda bekletildiğini, üretici firmaya kutuları iade alması yönünde bilgi verildiğini, müvekkilinin başkasının tescilli markasına tecavüz etmediğini, bilerek ve iltibas yaratmak amacıyla herhangi bir markayı kullanmadığını savunarak, müvekkili aleyhine açılan davanın reddini talep etmiştir.Davalı …Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davanın, dava şartı olan zorunlu arabuluculuk şartı yerine getirilmeden açıldığını, müvekkilinin müşterilerinden aldığı talimat ve siparişler doğrultusunda kutu ve ambalaj üretimi yaptığını, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği nitelikteki kutunun tasarım olmadığını, davacıya ait olan kutunun yeni, ayırt edici ve sicilde tescilli olmadığını, davacıya ait kutu üzerinde yer alan ibarelerin söz konusu kutuya tasarım niteliği kazandırmadığını, dava konusu kutuyla davacının herhangi bir marka hakkının da ihlal edilmediğini savunarak, davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddini, aksi halde esastan reddini talep etmiştir. Davalı … Ticaret Limited Şirketi yetkilisi … cevap dilekçesinde; söz konusu davada ne davacı ile ne de davalılar ile herhangi bir ticari ilişkilerinin söz konusu olmadığını, ticari faaliyet alanlarının davalılardan farklı olduğunu, depolama ve sevkiyat şirketi olarak sadece … ile “… Mah. … Sok. No:… Kat:…” adresinde faaliyet göstermelerinden dolayı komşuluklarının olduğunu, aleyhlerinde açılan davanın yanlış bilgilendirme ile hatalı açıldığını, dava dilekçesinde bahsi geçen olaylarla herhangi bir ilgilerinin olmadığını savunarak, haklarında açılan işbu davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/06/2021 tarihli 2021/165 E. – 2021/116 K. sayılı kararıyla; “…Somut olayın değerlendirilmesinde, davacının tescilsiz kutu tasarımının ayırdedilemeyecek derecede benzerinin 25/04/2016 yılında internete yüklendiği, bu yönden kanunun aradığı “yenilik” kriterini haiz olmadığı ve tasarım korumasından yararlanamayacağı anlaşılmıştır. Davacının tescilli markalarına tecavüz iddiaları yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacının “…”, ” …” ve ” …” unsurlarından müteşekkil markalarındaki “…” ve “…” unsurlarının ayırdedici olmadığı, bu nedenle münhasıran bu kelime ve rakamlar yönünden benzerliğin tecavüzü oluşturmayacağı, davacı markasındaki “…”, “…” ve “…” ibarelerinin asli ve ayırdedici unsurlar olduğu, aynı şekilde davalı kullanımlarındaki “…” ve “…” kısımlarının değil “…” kelimesinin asli ve ayırdedici olduğu, bu itibarla taraf markalarının asli ve ayırdedici kısımları arasında fonetik, görsel, anlamsal ve şekilsel benzerlik bulunmadığı kanaatiyle, aynı yöndeki heyet raporundaki görüşlere mahkememizce de iştirak edilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle yasal unsurları oluşmayan tescilsiz tasarım tecavüzü ve tescilli marka tecavüzü iddialarından kaynaklanan davacının davasının tümüyle reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemece hatalı olarak davanın reddine karar verildiğini, her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedildiğini, ancak yerleşik Yargıtay içtihadına göre, davada birden fazla davalı bulunması ve davalılar bakımından davanın ret gerekçesinin ortak olması halinde tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, müvekkilinin markalarının uzun süredir tescilli olduğunu ve ayırt edicilik kazandığını, davalıların müvekkilinin izin ve icazetini almaksızın, her türlü fikri ve sınai mülkiyet hakkı müvekkili şirkete ait olan ürünlerin birebir aynılarının ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlerinin imalatını yaptığı ve/veya yaptırdığı ve/veya her türlü ticaretini yaptığı, her türlü fikri ve sınai mülkiyet hakkı müvekkiline ait, adına tescil belgeleri ile koruma altında olan markasının ve tescilsiz kutu tasarımının birebir aynısının ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin gıda-şekerleme ürünleri sektöründe kullandığını, ve/veya kullandırdığını, işbu taklit ve tecavüz mahsulü ürünlerin piyasada çeşitli firmalara dağıtımını gerçekleştirdiğini ve yine piyasada çeşitli firmalara taklit ürünlerin imalatı için siparişler aldığını ve taklit ürünleri çeşitli tanıtım vasıtalarında ürettiğini, satışa sunduğunu veya kullandığı öğrendiklerini, davalı tarafların ürünleri incelendiğinde müvekkili şirketin tescilli markalarının görsel olarak birebir benzer logo kullanıldığının anlaşıldığını, karşı tarafların müvekkilinin ürünlerinin benzerini kullanmakla kalmayıp, markalarını da iltibas yaratacak şekilde yaklaştırdıklarını, davalıların marka kullanımlarının müvekkilinin markaları karşısında herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmadıklarını, gıda maddelerinin hitap ettiği ortalama tüketiciler nezdinde davalı tarafın markalarının müvekkili şirketin markalarının devamı niteliğinde olduğunun düşünüleceği, aralarında idari, ticari, ekonomik bir bağlantı olduğu kanısına varacaklarını, markaların telaffuzu, yazılışı ve okunuşu aynı olduğundan ve davacının markaları tanınmış olduğundan markaların karıştırılabileceğini, bilirkişilerin dosyaya sundukları delilleri dikkate almadan resen internet üzerinden araştırma yaparak rapor hazırladıklarını, müvekkilinin markasının tanınmışlığı konusunda hiçbir değerlendirme yapılmadığını, rapora itirazlarının incelenmesi için ek rapor alınması gerekirken ek rapor alınmadan karar verildiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı ve bozma sebebi olduğunu, bilirkişilerin davalıların kullandıkları müvekkiline ait ürünün logoları ile birlikte kutu tasarımını bir bütün olarak değerlendirmeleri gerekirken, taraflarınca ileri sürülen iddialar ve deliller dikkate alınmadan, yalnızca re’sen yapılan araştırma sonucu edinilen görsel ile yetinilerek hazırlanan denetime elverişsiz rapor dayanak alınarak davanın reddine karar verildiğini, davalının “ …” markasını müvekkilinin markalarının taklidi olup, müvekkilinin markalarına yaklaştırmak suretiyle kullanıldığını, müvekkilinin markalarının tanınmışlığından haksız şekilde yararlandığını, davalının TTK’nun 18/2. maddesi uyarınca basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gerekirken, müvekkilinin markalarından haberdar olduğu halde kötüniyetli olarak hareket ettiğini, davalının “…” markasını tescil ettirme talebinin itirazları üzerine reddedildiğini, bu nedenle bilirkişi raporuna itibar edilemeyeceğini, bilirkişiler tarafından davanın marka hükümsüzlüğü davası gibi değerlendirildiğini, yine davalı … tarafından yapılan kutu tasarımının tescil başvurusunun da itiraz üzerine reddedildiğini, tasarımın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin tescilli markasına özgü logo kullanımı ile ve marka logosunu kutunun üst ve yan yüzünde konumlandırma şekli ile tasarlanan “draje kutusu” nun tüketici nezdinde müvekkilinin markası ile özdeşleştiğini, müvekkilinin tescilsiz tasarımının tek özelliğinin teneke bir gövde ve saydam kapak olduğu ön kabulü ile hareket eden bilirkişi değerlendirmelerinin kabul edilemeyeceğini, tescilsiz kutu tasarımının hem SMK, hem de TTK kapsamında koruma altında olduğunu, davalı yanın sayısız farklı özellikte kutu tasarlayabilmesi mümkün iken, müvekkiline ait kutu ile aynı renkte, aynı doku ve yüzeyde, birebir aynı kapağa sahip ve kapağın üzerine müvekkilinin marka logosunun ayırt edilemez derecede benzerini müvekkilinin kutusundaki logo ve yazılar ile aynı yerde konumlandırmak suretiyle müvekkilinin tanınmışlığından haksız çıkar elde etmeyi amaçladığını, müvekkiline ait ürünün kutu tasarımı ile davalı tarafa ait kutu tasarımının hiç karşılaştırılmadığını, genel özelliklerinin nazara alındığını, müvekkilinin kullanımından ve üzerindeki logonun konumlandırılma şeklinden doğan ayırt edicilik ve yenilik unsurunun göz ardı edildiğini, TMK’nun 2. maddesi uyarınca herkesin hakkını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılarak duruşmalı olarak yapılacak yargılama sonucunda haklı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Davacı tarafa ait marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmemiş, bilirkişiler tarafından dava dilekçesindeki marka görselleri ve bilgileri incelenerek rapor hazırlandığı anlaşılmıştır. Davacının dava konu ettiği tasarımı tescilli değildir.Davalı tarafın tescilli markası ve tasarımı mevcut değildir.Bakırköy 1. FSHHM’nin 2019/248 D.İş sayılı dosyası incelendiğinde; davacı … şirketi tarafından davalılardan … şirketi aleyhine delil tespiti ve ihtiyati tedbir talep edildiği, alınan 29/05/2019 tarihli bilirkişi raporu ile karşı tarafın tasarım ve marka açısından seçenek özgürlüğü bulunduğu halde tasarım ve markanın davalı firma ürününde kullanıldığı, bilgilenmiş kullanıcı izlenim algısında taraflara ait ürün kutularının aynı iştigal alanında ve aynı ve benzer şekilde kullanıldığı, bu benzerliğin, haksız ve hukuka aykırı surette bir kullanım olduğuna dair görüş bildirildiği anlaşılmıştır.Esas yargılama sırasında Mahkemece alının 16/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu draje kutusunun ayırt edici niteliği olup olmadığı yönüyle yapılan incelemede, internet üzerinde re’sen yapılan araştırma sonucu söz konusu tasarıma benzer olarak görülen görsel Google Görsel Arama Motoru’nda tarih bazlı aratıldığında ilgili benzer görselin 25.04.2016 tarihinde internete yüklendiğinin tespit edildiği, davacı tarafa ait tescilsiz kutu tasarımı ile hükümsüzlüğe dayanak olarak internet üzerinde re’sen yapılan araştırma sonucu elde edilen kutu arasında, bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim açısından belirgin benzerlikler bulunduğu, bu sebep ile tasarımların benzer olarak algılandıkları, davacının hak iddia ettiği kutu tasarımının tescilsiz tasarım korumasının şartlarını taşımadığı, davacı adına tescilli olan markalar ile dava konusu “…” markasının bir bütün olarak görsel, kavramsal ve fonetik yönden benzer olmadığından marka hakkına tecavüz şartlarının mevcut olmadığına dair görüş bildirildiği görülmüştür.
G E R E K Ç E: Dava, marka hakkına ve tescilsiz tasarım hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davasıdır.İlk derece mahkemesince bilirkişi raporuna itibar edilerek, davacıya ait kutu tasarımının 2016 yılında kamuya sunulması nedeniyle SMK kapsamında tescilsiz tasarım olarak korunması şartlarının mevcut olmadığı ve davalı ürünleri üzerinde kullanılan “…” markasının davacının markaları ile iltibasa neden olacak derecede benzer olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.SMK’nun 55. maddesinde tasarım “ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümü” olarak tanımlanmış, bu kanun uyarınca tescil edilmiş olması halinde tasarımın tescilli tasarım olarak korunacağı düzenlenmiştir. Yine SMK’nun 56. maddesinde, tasarımın yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olması şartıyla bu Kanunla sağlanan haklar kapsamında korunacağı, 58. maddesinde ise tasarım sahibinin, kendi tasarımına kıyasla ayırt edici niteliğe sahip olmayan tasarımlara karşı bu Kanundan doğan haklarını kullanabileceği düzenlenmiştir. SMK’nun 59/2. maddesi uyarınca tescilsiz tasarımın korum süresi, koruma talep edilen tasarımın kamuya sunulduğu tarihten itibaren üç yıldır. SMK’nun 81. maddesinde de tasarım sahibinin izni olmaksızın bu Kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibariyle ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için önerilerde bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak tasarım hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır.Sınai Mülkiyet Kanununun 29. maddesinin yollamasıyla SMK’nun 7/2-b maddesinde tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması marka hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır.Yine Sınai Mülkiyet Kanununun 149. maddesinde marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği düzenlenmiştir.Türk Ticaret Kanununun 55. maddesinde ise başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almanın haksız rekabet olduğu belirtilmiştir.Markaların karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Diğer bir tanıma göre karıştırılma ihtimali, bir -tescilsiz- işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir.Yapılacak incelemede karıştırılma (iltibas) ihtimalinin araştırılmasına ilk önce markalar arasında ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından başlanması gerekir. Bunun için de ilk önce markalar arasında ayniyet veya benzerlik ve daha sonra mal ve/veya hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Burada iltibas tehlikesinin belirlenmesinde, benzerliğin vasat düzeydeki tüketicilerin ilk bakışta ürün veya hizmetin karıştırılmasına sebep olması veya karıştırma tehlikesinin bulunması ölçütü esas alınır. Ancak özel alıcı grubu olan hedef kitle de somut olayda nazara alınabilir.Bu yasal düzenlemeler ışığında yapılan inceleme sonucunda; ilk derece Mahkemesince davacı adına tescilli markaların tescil kayıtlarının denetlenebilmesi için dosya içine getirtilmediği, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2019/248 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile Mahkemece alınan bilirkişi raporunda belirtilen görüşler arasında çelişki bulunduğu ve davacı tarafça asıl davada alınan bilirkişi raporuna ciddi itirazlarda bulunulduğu halde itirazların değerlendirilmesi için yeniden rapor alınmadığı, davacının tasarım hakkına tecavüz iddiasının yalnızca ürün kutusunun şekliyle ilgili olmayıp, davalı tarafın markasının ürün kutusu üzerinde kullanılma şekli, markanın yanında kullanılan desen ve şekilleri de kapsayan ambalajın üzerindeki tüm unsurlar ve ambalaj tasarımıyla ilgili olduğu ve tasarım hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesinin yanısıra haksız rekabetin tespiti ve önlenmesini de talep ettiği halde, ürün kutusu üzerindeki marka kullanımı, desen ve şekiller incelenmeksizin, yalnızca ürün kutusunun tasarımına benzer tasarımların 2016 yılında kamuya sunulması nedeniyle tescilsiz tasarımın yenilik özelliğinin bulunmadığı ve SMK’nda düzenlenen tescilsiz tasarımın korumasından yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması, davacının haksız rekabet iddiasıyla ilgili değerlendirme yapılmamış olması hatalı olmuştur.İlk derece mahkemesince davacıya ait marka tescil kayıtlarının TPMK’dan istenilerek dosya içine getirtilmesi, davacı tarafça istinaf dilekçesinde davalı … tarafından yapıldığı ve itirazları üzerine reddedildiği bildirilen … tecsil başvuru numaralı marka tescil başvuru dosyasının tümüyle TPMK’dan istenmesi, bu kayıtlar geldikten sonra her iki rapor asındaki çelişkinin giderilmesi ve davacı vekilinin bilirkişi raporuna yaptığı itirazların değerlendirilmesi, ayrıca davaya konu davalılar tarafından kullanıldığı iddia edilen ürün kutusunun üzerinde yer alan tüm unsurlar dikkate alınarak, davacının ambalaj tasarımı ile benzer olup olmadığı, tasarımın tescilsiz koruma süresi dolmuş olsa bile ambalajlar arasında benzerlik mevcutsa haksız rekabet koşullarının bulunup bulunmadığına dair yeni bir heyetten rapor alınarak değerlendirme yapılması için davacı vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya devam edilmek üzere ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile HMK’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/06/2021 tarihli, 2021/165 Esas, 2021/116 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 76,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 22/09/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.