Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1729 E. 2023/1265 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1729 Esas
KARAR NO: 2023/1265 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/04/2021
NUMARASI: 2019/257 E. – 2021/87 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, davalı yanın iş bu markayı kötü niyetli olarak tescil ettirmesi ve müvekkili şirketin markalarının dünyaca tanınmış markalar olması nedeniyle 6769 Sayılı SMK’ nın 25, 6/1, 6/4, 6/5, 6/9 ile TMK’ nın 2. maddesi uyarınca tescilli olduğu tüm mallar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı taraf müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu ve yüksek düzeyde tanınmış markalarının birebir aynısının tamamen kötü niyetle tescil ettirdiğini, davaya konu tescillerin kötü niyetle gerçekleştirildiğini, davalının müvekkiline ait markaları kopyalayarak müvekkili şirketin itibarından haksız surette yararlanmak istediğini, uzun zamandır otomotiv alanında faaliyet gösteren davalının müvekkilini tanınmışlığı haiz ve orijinal ibarelerden oluşan markalarını tescil ettirmesinin kötü niyet haricinde bir açıklamasının bulunmadığını, bu nedenlerle … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olması, davalı yanın işbu markayı kötü niyetli olarak adına tescil ettirmesi ve müvekkili şirkete ait markaların dünyaca tanınmış markalar olması nedeniyle 6769 Sayılı SMK’ nın 25, 6/1, 6/4, 6/5, 6/9 ile TMK’ nın 2. maddesi uyarınca tescilli olduğu tüm mallar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin 11. Sınıfta tescilli … no.lu “…” ve … no.lu “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, tescil sürecinde müvekkilinin markalarının herhangi bir itirazla karşılaşmadığını, davacı firmanın markaların tescil sürecinden, tescil sonrasında varlığından haberdar olmasına rağmen itirazda bulunmadığını ve uzun süreye rağmen dava açılmadığını, davanın öncelikle süresinde açılmamasından dolayı reddine karar verilmesini, davacının markalarının müvekkilinin markalarının tescil başvuru tarihlerinde tanınmış marka olmadığını, davacının markalarını “…” üst markası ile birlikte kullandığını, müvekkilinin “…” markasını farlar üzerinde kendisine ait “…” markası ile birlikte kullandığını, dünyada Türkiye’de “…” ibaresini içeren pek çok tescilli marka bulunduğunu, davacı firmanın iyi niyetli olmadığını belirterek, yargılama sonucunda haksız ve hukuka aykırı davanın reddine yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/04/2021 tarihli 2019/257 E. – 2021/87 K. sayılı kararıyla; “… mahkememizce dosya içerisine alınan TPMK kayıtları, taraflarca sunulan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davacının Türk Patent nezdinde 02/07/1998 tescil tarihli, … başvuru numaralı … markasının 12. Sınıfta … numaralı 12. Sınıfta tescilli … nezdinde … ve TPMK nezdinde … numarası ile 12. Sınıfta tescilli … ve… nezdinde … ve TPMK nezdinde … numarası ile 12. Sınıfta tescilli Şekil + … markalarının tescilli sahibi olduğu, davalının ise TPMK nezdinde … numaralı … markasının ve … numaralı … markalarının 11. Sınıfta tescilli sahibi olduğu yine davacının dünyanın birçok ülkesinde … ve … markalarının tescilli sahibi olduğu, öncelikle davacının markalarının tanınmış marka olup olmadığı yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesinde, markaların tanınmış marka olmadığı fakat sektörel bazda bilinirliğinin olduğunun tespit edildiği, markalar arasındaki iltibas yönünden yapılan inceleme ve değerlendirmeye göre markaların birebir aynı olarak tescil edildiği, bu yönde iltibas tehlikesinin mevcut olduğu, sınıfsal yönden yapılan incelemede ise davacı markalarının 12. Sınıfta yer alan, “motorlu taşıt araçları, bunların elemanları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları bakımından tescilli olduğu, davalının davaya konu markalarının ise 11. Sınıfta tescilli olduğu 11. Sınıfta yer alan “aydınlatma cihazları, (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” bakımından sınıfsal olarak bu emtialar bakımından benzerlik olduğu ve karıştırılma ihtimalinin olduğu, iltibas yönünden yapılan değerlendirme ve bilirkişi raporuna göre davacının tanınmış marka olmadığı yönündeki raporu da dikkate alındığında, davalının davaya konu markalarının tescilli olduğu 11. Sınıfta yer alan “aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri) ” bakımından kısmi hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük yönünden yapılan incelemede ise bilirkişi raporunda her ne kadar davacının davaya konu markalarının tanınmış marka olmadığı bildirilmiş ise de davala konu … ve … markalarının otomobil sektöründe önde gelen markalar olduğu, bu markaların tanınmış marka olmasa dahi sektörel bazda bilindiği, özellikle otomotiv sektörü ve bu sektörle ilişkili olan tüm sektörler bakımından bilinirliğinin yüksek olduğu, yine otomobil ile ilgilenen tüketiciler nezdinde bilinir markalar olduğu konusunda kuşku olmadığı, davalının davaya konu markalarla ilgili olarak otomobiller için aydınlatma cihazları sattığı ve bu cihazlarda davaya konu … ve … markalarını kullandığı, davalının ticari faaliyet alanının otomotiv sektörü ile ilişkili olduğunun açık olduğu, davalının davacıya ait … ve … markalarından habersiz olmasının mümkün olmadığı yine … ve … markalarının günlük hayatta kullanılan sıradan kelimeler olmayıp davacı şirket tarafından yaratılmış ayırt ediciliği yüksek ibareler olduğu, davalının bu markaları başka sınıfta da olsa dahi marka olarak seçip kullanmasının iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği, neticeten davaya konu davacı markalarının bilirkişi raporu ile tanınmış marka olmadığı yönünde görüş bildirilmesi bu sebeple tanınmışlık bakımından kısmı hükümsüzlük koşulları oluşmuş ise de davacı markalarının dünyanın bir çok ülkesinde tescilli olduğu otomobil sektöründe bilinen markalar olduğu ayrıca markaların davacı tarafından yaratılmış özgün ve ayırt ediciliği yüksek markalar olduğu, bu markaların davalı tarafından marka olarak tescil ettirilip davacının markalarının tescilli olduğu sınıflardan farklı olarak 11. Sınıfta tescil ettirmiş ise de davalının ticari faaliyet alanının taşıtlar için aydınlatma cihazları olduğu ve bu faaliyet alanının da bilirkişi raporu ile belirtildiği üzere davacının markalarının tescilli olduğu 12. sınıftaki emtialarla ilişkili olduğu, davalı tarafından markanın kullanıldığı ürünlerin, davacı şirketçe üretilmiş markalar olarak ortalama tüketici nezdinde algılanabileceği ve bunun davacının marka hakkına zarar vereceği, davalının, davacı şirket ile ilişkili sektörde faaliyet göstermesi nedeniyle davacı markalarından haberdar olduğu ve davaya konu markaları tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğu sonucuna ulaşıldığından kötü niyetli tescil halinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal kararlarında da belirtildiği üzere kötü niyet hiçbir şekilde korunmaz ve tescil olunan tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne karar vermek gerektiğinden, davaya konu davalı markalarının kötü niyetli tescil edildiği” gerekçesiyle”Davanın KABULÜ ile, davalı adına tescilli … numaralı … ve … numaralı … markalarının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının “…” markasını 12. sınıfta 2015 tarihinde tescil ettirdiğini, “…” markalı araçların bir modeline verilen isim olduğunu, davacı tarafça “…” ibaresi ve şekil unsuru ile birlikte kullanıldığını, “…” ibaresinin markanın ikincil unsuru olduğunu, “…” markasının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin “…” markasını 2016 yılında 11. sınıfta tescil ettirdiğini, davacının tekelinde olan bir kelime olmadığını ve ilk olarak davacı tarafından kullanılmadığını, davacının gerçek hak sahibi olmadığını, “…” markasının da davacının araç modellerinden birine verdiği isim olduğunu, “…” markasının davacının üst markası olduğunu, “…” markasının da “…” markası ile birlikte kullanıldığını, “…” markasının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin “…” markasını 11. sınıfta tescil ettirdiğini, davacının tekelinde olan bir kelime olmadığını ve ilk olarak davacı tarafından kullanılmadığını, içinde “…” ve “…” markasının yer aldığı pek çok tescilli markanın mevcut olduğunu, müvekkilinin tesciline uygun olarak “…” markasını farlar üzerinde yine kendisi adına tescilli “…” markası ile birlikte kullandığını, bilirkişilerin tarafların marka kullanımlarını incelemediklerini, müvekkilinin 11. sınıfta tescilli … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının sahibi olduğunu, tescil aşamasında ve daha sonrasında davacı tarafından tescile itiraz edilmediğini, tarafların markalarının tescilli oldukları sınıfların tamamen farklı olduğunu, bilirkişilerin ve Mahkemenin bu hususu göz ardı ettiklerini, Mahkemece davacının 11. sınıfın tamamı için hak sahibi olduğunun kabul edildiğini, ayrım yapılmaksızın tescilli olan tüm sınıflar için hükümsüzlük kararı verildiğini, markaların devri için davacı tarafça kendilerine teklifte bulunulduğunu, müvekkili tarafından talep edildiği iddia edilen fahiş bedelin ne kadar olduğunun açıklanmadığını, Mahkemeyi etkilemek ve göz boyamak için pek çok yazı ve belgenin davacı tarafça dosyaya sunulduğunu belirterek, usul ve yasaya aykırı olarak verilen yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Davacıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; 02/07/1998 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 12. sınıfta, 20/07/2005 başvuru, 21/02/2007 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 12. Sınıfta, 11/11/2014 başvuru, 13/1272015 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 12. sınıfta, 11/11/2014 başvuru, 26/11/2015 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 12. sınıfta, 13/03/1997 başvuru, “Motorlu taşıt araçları, bunların elemanları, parçaları ve aksesuarları için tescilli oldukları tespit edilmiştir. Davalıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; 12/11/2016 başvuru, 25/04/2017 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 11. sınıfta ve 26/05/2016 başvuru, 16/10/2016 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 11. sınıfta tescilli oldukları tespit edilmiştir.Dosyada mevcut …A.Ş.’nin ticaret sicil kaydı incelendiğinde, yetkilisinin davalı … olduğu görülmüştür.İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2017/202 Esas sayılı dava dosyası incelendiğinde, şikayetçinin …, sanıkların …, … ve … A.Ş. olduğu, 21/04/2016 tarihinde işyerlerinde aralarında “…” ve “…” markalarının da yer aldığı bazı markaları taşıyan taklit ürünlerin tespit edildiği iddiasıyla marka hakkına tecavüz suçundan kamu davası açıldığı, 21/04/2016 tarihli arama ve el koyma tutanağı ile de bu durumun tespit edildiği anlaşılmıştır. Alınan 20/04/201 tarihli bilirkişi raporu ile 17/12/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda sonuç olarak; davacının “…” markalı otomobillerinin “…” ana markası altında Türkiye’ ye 1996 yılından itibaren ihraç edildiği, satışının ve reklamının yapıldığı, yine “…” markasının Türkiye’ de ilk olarak 13/03/1997 tarihinde … numarası ile tescil edildiği, “…” markası ile özdeşleştiğini, davalının … numarası ile tescil edilen “…” marka başvurusunun yapıldığı, 26/05/2016 tarihinde tanınmış marka statüsünde olmadığı, sektörel bazda bilinir olduğu, davacının “…” markalı otomobillerinin “…” ana markası altında Türkiye’ ye 2003 yılından itibaren ihraç edildiği, 2015 ve 2016 yılında tanıtım ve satışlarının arttığı, yine markanın “…” markası ile özdeşleştiği, davalının … numarası ile tescilli “…” marka başvurusunun yapıldığı 12/11/2016 tarihinde tanınmış marka statüsünde olmadığı, söktörel bazda bilinir olduğu, davacının “…” ve “… ” markaları ile davalı adına tescil edilmiş olan “…” markasının görsel ve fonetik anlamda ayniyet derecesinde benzer olduğu, davacının “… ” ile “…” markaları ile davalının “…” markasının görsel ve fonetik olarak benzer olduğu, davalının 2016 47411 numarası ile tescilli “…” markasının 11. sınıftaki tescil kapsamı içinde yer alan emtiaların 12. sınıfta yer alan “motorlu taşıt araçları, bunların elemanları, parçaları, aksesuarları” ile benzer ve bu emtialarla ilgili olduğu, otomotiv sektöründe otomotiv yedek parçalarının ve bunların içinde olan far, araç içi aydınlatma mekanizmalarının otomotiv marka ve modeli ile satıldığı, kullanıldığı ve hatta eşdeğer yedek parçalarda dahi bu ibarelerin yer aldığı, markalar arasında benzerliğin tespit edildiği de göz önüne alınarak, bu benzerliğin, markaların tescil kapsamlarında yer alan aynı veya benzer mallar yönünden ortalama tüketici kitlelerinde, her iki markalı ürünün aynı veya aralarında idari/işletmesel bağlantı bulunduğu ve aynı kökenden geldiği zannını doğurabilecek nitelikte olduğu, bu nedenle karıştırılma ihtimalinin oluştuğu, davalının … numarası ile tescilli markasının tescil kapsamı içinde yer alan “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” emtialar açısından kısmi olarak hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davalının … numarası ile tescilli “…” markasının 11. sınıftaki tescil kapsamı içinde yer alan “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” emtialarının, davacının 12. sınıfta yer alan “Motorlu taşıt araçları, bunların elemanları, parçaları ve aksesuarları” ile benzer, bu emtialarla ilgili olduğu, otomotiv sektöründe otomotiv yedek parçalarının ve bunların içinde olan far, araç içi aydınlatma mekanizmalarının otomotiv marka ve modeli ile satıldığı, kullanıldığı ve hatta eşdeğer yedek parçalarda dahi bu ibarelerin yer aldığı, markalar arasında benzerliğin tespit edildiği de göz önüne alınarak, bu benzerliğin, markaların tescil kapsamlarında yer alan aynı veya benzer mallar yönünden ortalama tüketici kitlerinde, her iki markalı ürünün aynı veya aralarında idari/işletmesel bağlantı bulunduğu ve aynı kökenden geldiği zannını doğurabilecek nitelikte olduğu, bu nedenle karıştırılma ihtimalinin oluştuğu, davalının … numarası ile tescilli markasının tescil kapsamı içinde yer alan “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” emtialar açısından kısmi olarak hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davalının hükümsüzlüğü talep edilen marka başvurularını kötüniyetle yaptığı, SMK’nun 6/9. maddesine göre hükümsüzlük koşullarının oluştuğuna dair görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E:Dava; davalı adına 11. sınıfta tescilli … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının davalı adına tescilli ve tanınmış marka oldukları iddia edilen … başvuru ve … tescil numaralı “…” markası, … tescil numaralı “… ”, … tescil numaralı “…” markası ile benzer oldukları, davalının markalarının kötü niyetle tescil edildiği iddiasıyla SMK’nun 6/1, 6/4, 6/5 ve 6/9. maddeleri uyarınca açılan marka hükümsüzlüğü davasıdır. İlk Derece Mahkemesince, davacının markalarının SMK’nun 6/4 ve 6/5. naddeleri uyarınca tanınmış marka niteliğinde olmadığı kabul edilerek, davalının markalarının SMK’nun 6/9. maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.Karara karşı davalı vekili istinaf yargı yoluna başvurmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Sınai Mülkiyet Kanununun 25/1. maddesinde marka hükümsüzlüğü halleri sayılmış olup, SMK’nun 5. ve 6. maddelerinde sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde Mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği belirtilmiştir.SMK’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil başvurusu daha önce yapılan bir markanın tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal ve hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunması hükümsüzlük sebebi olarak sayılmıştır. SMK’nun 6/9. maddesinde ise kötüniyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmiştir.Alınan bilirkişi raporları ve marka tescil kayıtları ile davalı adına tescilli ve davaya konu “…” ve “…” markalarının davacı adına tescilli “…” ve “…” ibarelerini içeren markaları ile görsel ve işitsel olarak benzer oldukları, markaların hitap ettikleri ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının ve davacının markalarını ne şekilde kullandıklarının hükümsüzlük davası için bir öneminin bulunmadığı, davalının buna ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı, davalının markalarının 11. sınıfta tescilli olduğu “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” emtialarının, davacının markalarının 12. sınıfta tescilli oldukları “Motorlu taşıt araçları, bunların elemanları, parçaları ve aksesuarları” ile benzer ve ilişkili emtialar olmaları nedeniyle SMK’nun 6/1. maddesi uyarınca davalıya ait markaların “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” için hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından ayrıca kötüniyetli tescil nedeniyle de hükümsüzlük talep edildiği, mahkemece davaya konu “…” ve “… ” markalarının otomobil sektöründe önde gelen markalar olduğu, bu markaların tanınmış marka olmasa dahi sektörel bazda bilindiği, özellikle otomotiv sektörü ve bu sektörle ilişkili olan tüm sektörler bakımından bilinirliğinin yüksek olduğu, yine otomobil ile ilgilenen tüketiciler nezdinde bilinir markalar olduğu konusunda kuşku olmadığı, davalının davaya konu markalarla ilgili olarak otomobiller için aydınlatma cihazları sattığı ve bu cihazlarda davaya konu “…” ve “…” markalarını kullandığı, davalının ticari faaliyet alanının otomotiv sektörü ile ilişkili olduğunun açık olduğu, davalının davacıya ait “…” ve “…” markalarından habersiz olmasının mümkün olmadığı yine “…” ve “…” markalarının günlük hayatta kullanılan sıradan kelimeler olmayıp, davacı şirket tarafından yaratılmış ayırt ediciliği yüksek ibareler olduğu, davalının bu markaları başka sınıfta olsa dahi marka olarak seçip kullanmasının iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle marka tescillerinin kötüniyetli olduğuna ve davalının markalarının tüm mal ve hizmetler için hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmıştır.Bir marka başvurusunun hangi hallerde kötüniyetle tescil ettirildiği her bir somut olayda ayrı ayrı değerlendirilecek olmakla birlikte, Yargıtay uygulamalarında daha çok güvenin kötüye kullanılması, kullanmak yerine başkalarının ticaretine engel olmak, sözleşmeye aykırılık vb. suretiyle marka tescilleri kötüniyetli marka tescili halleri olarak kabul edilmektedir. Kötüniyetli tescilin varlığı için kötüniyet tescil başvurusu anında var olmalıdır. Hükümsüzlüğü istenilen markanın daha önce tescil edilen ve ayırt ediciliği ve bilinirliği yüksek olan bir markayla benzer olması tek başına kötüniyetli tescile delalet etmez ise de, somut olayda, davalının yetkilisi olduğu şirketin davacıya ait markaları taşıyan sahte ürünleri sattığı iddiasıyla hakkında ceza soruşturması açılmasından sonra davacının ayırt ediciliği ve bilinirliği yüksek olan davacı markaları ile birebir aynı ibareleri marka olarak tescil ettirmesi nedeniyle marka tescillerinin kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır. Kötü niyet hiçbir şekilde korunmayacağından dava konusu markaların tescilli olukları tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne karar vermek gerekir. Bu nedenle ilk derece Mahkemesince verilen kararın doğru olduğu, davalının istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 16,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.