Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1722 E. 2023/1268 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1722 Esas
KARAR NO: 2023/1268 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/06/2021
NUMARASI: 2020/130 E. – 2021/103 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin, ticaret unvanı da olan “…” / “…” ve diğer markalarıyla 2002 yılından bugüne menşe ülkesi Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, dünyanın tamamında kullanılan, yoğun pazarlama ve reklam faaliyetleri ile tanınan, başta enerji içecekleri olmak üzere pek çok sektörde faal bir şirket olduğunu, müvekkilinin “…” markasının, bugün %37 ile dünyanın en çok enerji içeceği tüketilen ülkesi olan ABD’de %35 pazar payına sahip olduğunu ve en çok tercih edilen enerji içeceği markası olduğunu, müvekkili şirketin, “…” markasının Türkiye de dâhil olmak üzere Dünyanın muhtelif ülke ve organizasyonlarında çeşitli kombinasyonları ile marka olarak tescil ettirip, koruma altına alındığını, davalının markası ile müvekkilinin markaları arasında benzerlik bulunduğunu, görsel, biçimsel, algılama ve markada ön plana çıkarılmak istenen unsurlar açısından bakıldığında, müvekkilinin markaları ile davaya konu “… + …” olarak ifade edilebilecek markanın tüketicinin kafasını karıştıracak düzeyde benzer olduğunu, müvekkilinin “…” unsurlu markalarının 2006 yılından bu yana,Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 05, 09, 14, 16, 22, 25 ve 32. sınıflarda tescil edilerek koruma altına alındığını, 05, 09, 16, 18, 25, 29, 30 ve 32. sınıflarda ise WIPO nezdinde korunduğunu, keza 05, 09, 12, 14, 16, 18, 22, 24, 25, 26, 29, 30, 32 ve 35. sınıfları da kapsayacak şekilde muhtelif sınıflarda OHIM (Avrupa Birliği ülkeleri) ve çeşitli uluslararası kurumlar nezdinde tescil edildiğini, müvekkilinin “…” unsurlu markalarının davaya konu markanın tescil edildiği 12, 35 ve 41. sınıflarda OHIM (Avrupa Birliği Ülkeleri) dâhil, dünyanın birçok ülkesi nezdinde tescil edilerek koruma altına alındığını, müvekkilinin 35.sınıfta korunan markası olmasa dahi, Türkiye’de 05, 09, 14, 16, 22 ve 25.sınıfta korunan ” …” unsurlu markalarının 35.sınıf bakımından da otomatik korumaya tabi olduğunu, davalı markasının, 6769 Sayılı Sına Mülkiyet Kanununun 25. maddesi atfıyla 6/3. maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin markasının tanınmışlığından haksız şekilde faydalanan davalı adına tescil edilmiş markanın, SMK 25. maddesi atfıyla, 6/4. maddesi gereğince ve akdi taraf olunan Paris Sözleşmesi ve Trips Anlaşması Hükümleri gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalı markasının, 6769 Sayılı Sına Mülkiyet Kanununun 25. maddesi atfıyla 6/9. maddesi gereğince, kötü niyetli tescil edilen marka olması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, marka başvuru sahibi …’in motorlu yarış sporlarında pilotluk yapan … takımının sporcusu ve kulüp yöneticisi olduğunu, … sporlarıyla bu kadar yakın ilişki içinde olan davalının, müvekkili firmayı ve müvekkili markasını bilmemesinin kabul edilemez olduğunu, tescil kapsamındaki emtiaların da ayırt edilemeyecek derecede benzer olması karşısında, davalının markasını tescil ederken kötü niyetli davranmış olduğunu, bu nedenle kötü niyetli davalı markasının hükümsüzlüğünün gerektiğini belirterek; davalının markasının müvekkilinin gerçek hak sahipliğini ihlal etmesi ve müvekkil markasının tanınmışlığından faydalanmak amacıyla kötü niyetle tescil edilmiş olması nedeniyle, tümüyle hükümsüz kılınmasını, dava konusu markanın Türk Patent ve Marka Kurumu sicilinden terkinini, Dava konusu markanın, davanın devamı sırasında 3.kişilere devredilmesinin hak kayıplarına neden olacağı dikkate alınarak, markanın 3.kişilere devredilmesinin önlenmesi zımnında ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılarak karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin markasının, “…” yazısı ve kara yolunda ayrılarak doğaya yönelmeyi simgeleyen “…”nden oluştuğunu, karşılaştırmanın markalar arasında yapılması gerektiğini, markaların bir bütün olduğundan karşılaştırmanın, daima karşılaştırılan markaların bütünü üzerinden yapıldığını, davacının, müvekkilinin markasını bölüp parçalayarak kendi markasına benzer gösterme çabasının yasanın öngördüğü karşılaştırma kuralına uymadığını, bu halde dahi benzerlik bulunmadığının apaçık görüldüğünü, müvekkilinin “…” markasını, katıldığı … yarışlarında ve doğa sporları üzerine faaliyet gösteren ve birçok kez doğaya atılmış olan ve davalı şirketin de üretmiş olduğu teneke kutu, pet şişe gibi çöplerin doğadan toplanması için sosyal sorumluluk projeleri düzenlemeye yönelik projeler ve bu projeler kapsamındaki faaliyetlerde kullandığını, bu husustaki yazılı ve görsel delillerin, müvekkiline ait www…. internet sitesi ve https://www….com/…/ sayfalarında mevcut olduğunu, müvekkilinin, doğa sporları yapan … pilotu olup, bu yarışlardan ülkesini temsilin verdiği gurur dışında bir menfaati bulunmadığını, markasını ise; doğal olarak kendi yarış otomobilinde, kendi kaskında, pilot kıyafetleri üzerinde, bere ve başlığında da kullandığını, bunların ise kendisini tanıtma vasıtası olma dışında bir işlev görmeyeceğinin açık olduğunu, bu faaliyetlerini ağırlıklı olarak çocuklar ve gençler ile birlikte yaptığını, gençlere ve çocuklara çevreye duyarlılık, doğa sevgisi gibi iyi alışkanlıklar kazandırmasıyla da faaliyetleri bakımından davacı ile bir benzerlik bulunmadığını, davacı markasının kullanıldığı mal ve hizmet sınıfı ile müvekkil markasının tescil edildiği mal ve hizmet sınıflarının tümüyle farklı olduğunu, davacının tanınmış marka olduğu iddiasının delili bulunmadığı gibi -kabul niteliğinde olmamak üzere-tanınmış marka olsa dahi markalar arasında iltibasa yol açacak hiç bir benzerlik bulunmadığını belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/06/2021 tarihli 2020/130 E. – 2021/103 K. sayılı kararıyla; “… davacı vekilinin davacının tanınmış … şeklindeki markanın davalı tarafından 6769 sayılı yasanın 6/1,6/3,6/4 ve 6/9 maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğinden bahisle iş bu davayı ikame ettiği, davalı vekilinin cevap dilekçesi ile; markalar arasında karıştırılma ihtimali olmadığını, davalının doğa sporları yapan … pilotu olduğunu, bu markayı da kendisini tanıtma vasıtası olarak tescil ettirdiğini, markalar arasında kullanılan mal ve hizmetler bakımından da farklılık olduğunu iddia ederek davanın reddini talep ettiği, mahkememizce taraf delilleri, TPMK kayıtları celp edilip toplandıktan sonra dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş. Markaların tescil sınıflarının farklı olduğu, bu nedenle iltibasa yol açmayacağı, davacının … markasının davacıya ait tanınmış ” …” ibaresi ile birlikte kullanıldığını, bu nedenle tanınmış marka sayılabileceğini, bu bağlamda davalı markasının 35. sınıfta yer alan “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için içecekler, meşrubatlar, malların bir araya getirilmesi hizmetleri” bakımından hükümsüzlüğünün istenebileceği yönünde görüş bildirdikleri, buna göre davacı şirketin TPMK nezdinde … numalı … işareti + “…” markasının 16,25. sınıflarda … numaralı … işareti+”…” markasının 14. Sınıfta … numaralı … işareti şekilli markanın 09 ve 22. Sınıflarda … numaralı … işareti + ” …”, ibareli markanın 9 ve 22. Sınıflarda … numaralı … işareti ibareli markanın 5 ve 32. Sınıflarda … numaralı … işareti + “… ” markasının, 16 ve 25. Sınıflarda … numaralı … şekilli markanın 32. Sınıflarda tescilli sahibi olduğu, davalının ise davaya konu … numaralı … üzerine … markanın 12,35,37 ve 41. Sınıflarda tescilli sahibi olduğu, davacının enerji içeceği sektöründe bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere “…” işareti bakımından tanınmış marka sayılabileceği, şöyle ki davacının “…” markasının TPMK nezdinde … numarası ile tanınmış marka başvurusunda bulunduğu, dava tarihi itibari ile başvurunun henüz sonuçlanmadığı, buna göre öncelikle taraflar arasındaki markaların karıştırılma ihtimali olup olmadığı yönünde yapılan incelemede, davacı markalarının16,25,14,09 (kısmen) 22,32,05(kısmen) sınıflarını kapsadığı. davalınını davaya konu markasının ise 12, 37, 41 ve 35. sınıfın en geniş kapsamlı halinde tescilli olduğu, buna göre tarafların tescil sınıfları bakımından birbiri ile örtüşmediği, sınıfsal bakımdan markalar arasında bir benzerlik olmadığı, markaların … ve kelime yönünden yapılan incelemesinde ise, her iki markada hem kelime hem şekil unsurunu içermesi nedeni ile sadece kavramsal benzerlik yeterli değil şekiller ile değerlendirilerek bütünsel olarak benzerlik olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı markalarının … ve + “…” esas unsurlu olduğu. Yine davacı markalarının sadece … işareti şeklini oluşturan markalar olduğu. davalı markasının ise …+kelime üzerine 4 çizgi şeklinde olduğu, bütünsel olarak bakıldığında kelime olarak benzeşmediği, şekil itibari ile de her ne kadar davacının … işareti ile davalıya ait … ibaresi üzerindeki 4 ÇİZGİ işareti benziyor gibi algılansa da, davacının yan yana 3 çizgi şeklindeki işaretin … ve … işaretine benzediği, davalıya ait marka içerisinde yer alan 4 çizginin ise daha çok düz çizgi olarak göründüğü, kaldı ki davalının markası içerisinde yer alan bu 4 çizgi şeklindeki işaretin … ibaresi üzerinde ve birlikte kullanıldığı, bir bütün olarak değerlendirildiğinde taraf markaları arasında herhangi bir benzerlik olmadığı, tarafların ticari faaliyet alanlarının da farklı olduğu, davacı şirketin Enerji içeceği sektöründe önde gelen firmalardan biri olduğu , davalının ise … pilotu olup doğa sporları alanında faaliyet gösterdiği, markanın ticari kazanç elde etme vasıtası olmaktan ziyade doğa sporları faaliyetini tanıtma amacı güttüğü, markalar arasında tarafların ticari faaliyet alanları, tescilli olduğu sınıf, mal ve hizmetler ile kavramsal ve görsel olarak benzerlik olmadığı, sonucuna ulaşıldığı, markalar arasında benzerlik olmayıp ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açamayacağı düşünüldüğünden davanın reddine karar vermek gerekmiş, davacının … işareti şeklindeki markasının tescilli tanınmış marka olmasa da bilirkişi raporu ile tanınmış marka statüsünde sayılabileceği belirtilmiş ise de, markalar arasında iltibas tehlikesi olmadığı, bu nedenle davacının markasının tanınmış olmasının tek başına davaya konu markanın hükümsüz kılınmasını gerektirmeyeceği, kaldı ki dosya içerisindeki belgelerden davacı markalarının sulandırılması gibi bir durum da söz konusu olmayıp, davalının kullanımının davacının markalarının ayırt edicilik gücünden tanınmışlığından ve itibarından faydalanmaya yönelik haksız kazanç elde etme amacı taşıdığına dair de bir delil de yer almadığı, her ne kadar bilirkişi raporu ile davalının markasının 35. sınıfta yer alan “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için içecekler, meşrubatlar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” bakımından kısmen hükümsüz kılınabileceği belirtilmiş ise de, markanın hükümsüz kılınması için markalar arasında iltibas tehlikesinin olması, kısmen de olsa ortalama tüketici nezdinde karışıklığa sebebiyet verecek derecede benzerliğin olması gerektiği, bilirkişi raporu ile taraflar arasında herhangi bir benzerlik olmadığı yönünde tespitte bulunulduktan sonra kısmen hükümsüz kılınması yönündeki sonuç çelişkili bir görüş olduğundan, bu yönü ile rapora itibar edilmemiş, iltibas tehlikesi olmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş,kötü niyetli tescil iddiası bakımından ise, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin sürekli kararlarında da belirtildiği üzere asıl olan iyi niyet olup, kötü niyeti iddia edenin bunu ispat etmesi gerekmektedir. Davacı tarafından, davacı markalarının motor sporlarında sponsor olduğu bu nedenle davalının da bu alanda faaliyet göstermesi nedeni ile markalar arasında iltibas tehlikesi olduğu ve davalının tescilinin de bu bakımdan kötü niyetli olduğu iddia edilmiş ise de, davacı şirketin asıl faaliyet alanının motor sporları olmadığı ve bu alanda tescilli markasının da bulunmadığı, davalı markasının ise hem faaliyet alanının hem de tescil sınıfının motor sporları ve doğa sporları alanında olduğu, davacının sponsorluk yolu ile tanıtım vasıtası olarak kullanıldığı markalarının tescilli olmadığı sınıflar bakımından salt sponsorluk ilişkisine dayalı olarak koruma talep edemeyeceği, bu bakımdan davacının bu yöndeki iltibas iddiaları ve davalının kötü niyetli marka kullanımlarının yasal bir dayanağının olmadığı, bu şekilde, taraf markaları arasında hem bilirkişi raporu ile hem de mahkememizce karıştırılma ihtimali olmadığı, hem sınıfsal hem de kavramsal olarak benzerlik bulunmadığından davalının kötü niyetli olduğu da ispatlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin markasının tüm dünyada tanınmış bir marka olduğunu, bu durumun bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, davalının markasının tescilli olduğu mal ve hizmetlerin müvekkilinin tescilli markaları ile benzer olduklarını, bilirkişi raporunda bir kısım mal ve hizmetlerin benzer olduğuna dair görüş belirtilmişse de, bir kısım emtianın kapsam dışında bırakılmasının hatalı olduğunu, bilirkişilerce tanzim edilen raporda tespit edilen “İçecekler, meşrubatlar” emtialarının taraf markaları açısından benzer nitelikte olduğuna ek olarak; “Enerji ve sporcu içecekleri” ile 32. sınıfın diğer alt sınıf emtiaları dahil olmak üzere, 05, 30. ve 33. sınıflarda yer alan;”Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar.Çaylar, buzlu çaylar.Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz.Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar.Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar.Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri,Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller.Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler.”emtiaları yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalının markasının müvekkilinin markasının tescilli olduğu “İçecekler, meşrubatlar” emtiaları ile -ve keza müvekkilin emtiaları ile- aynı ve/veya aynı veya tüketicisi tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkilinin motor yarışlarına uzun süredir sponsor olması nedeniyle motorlu kara taşıtlarını da kapsayan 12. sınıftaki emtiaların da müvekkilinin emtia ve hizmetleri ile ilintili ve bağlantılı olduklarını, genel olarak tamir hizmetlerini içeren 37. sınıftaki emtiaların da müvekkilinin tescili kapsamındaki emtialar ile ilintili ve bağlantılı olduğunu, bilirkişi raporunda markaların SMK’nun 6/1. maddesi uyarınca benzer olmadıklarına dair görüş bildirildiği halde, SMK’nun 6/4-5. maddeleri bakımından benzer olarak görüp görmediklerinin mahkemece netleştirilmediğini, bu çelişinin giderilmesinin uzman bir inceleme gerektirdiği halde bunun yapılmadığını, Mahkeme kararının gerekçesinde taraf markalarının “benziyor gibi algılansa da” denildikten sonra markaların benzer olmadığına dair karar verilmesinin de çelişkili olduğunu, davalının markasında yer alan çizgilerin de tırtıklı olmasına rağmen Mahkemece daha çok düz çizgi olarak algılandığının belirtilmesinin de hukuksal bir görüş olmadığını, tanınmış markanın sürekli sponsorluk yaptığı sektörler için de korunması gerektiğini, davalının motor yarışlarıyla ilgili bir kişi olarak motor yarışlarına sponsor olan davacının tanınmış markası ile benzer bir markayı tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğunu, bilirkişi raporunda müvekkilinin markasını 41. sınıfta eskiye dayalı olarak kullandığının kabul edilmesi gerektiğine dair görüş bildirildiğini, mahkemece çelişkili olduğuna kanaat getirilen, pek çok eksik unsur ve tetkik barındıran bilirkişi raporundaki çelişki ve eksiklikler giderilmeden davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının eksik unsur ve inceleme içermesi nedeniyle ortadan kaldırılarak hukuka ve yasalara uygun bir şekilde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Davalıya ait marka tescil kaydı incelendiğinde; 07/09/2018 başvuru, 25/09/2019 tescil tarihli, … tescil numaralı “…+Şekil” markasının 12, 35, 37 ve 41. sınıflar için davalı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir.Davacı tarafa ait Türkiye’de tescilli olduğu belirtilen markaların tescil kayıtlarının dosyaya getirtilmediği, bilirkişi raporunda bu markaların tescil kayıtlarına yer verildiği, bilirkişiler tarafından muhtemelen TPMK kayıtları üzerinden incelenerek rapor hazırlandığı tespit edilmiştir.Mahkemece marka uzmanı ve bilişim uzmanı bilirkişilerden alınan 09/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda; taraflara ait sosyal medya hesapları ve internet siteleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda marka kullanımlarına ilişkin tespitlere yer verildiği, taraflara ait markalar üzerinde yapılan incelemelerle ilgili olarak ise; davacının … tescil numaralı “… ” markasının 16 ve 25, … tescil numaralı markasının 14, … tescil numaralı “…” markasının 09 (KISMEN) ve … tescil numaralı “ …” markasının 09 (KISMEN) ve … tescil numaralı markasının 05 (KISMEN) ve 32 (kısmen), … tescil numaralı “… ” markasının 16 ve 25, … tescil numaralı markasının 32 (kısmen) tescilli olduğu, davacı adına Türkiye dışında pek çok tescilli marka bulunduğu ve bu markaların çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı, davacı adına 4000’e yakın uluslararası marka tescilinin hemen hemen tüm tescil sınıflarını kapsadığı, davalı adına … tescilli markasının 12, 37, 41 ve 35 sınıfta (34 sınıfın tamamında yer alan emtianın müşterilerle bir araya getirilmesi hizmetlerini kapsar şekilde) tescil edildiği, Tarafların tescil sınıflarının birbiri ile örtüşmediği, farklı sınıflarda olduğu, davalıya ait ve davacı tarafa ait markalarının her ikisinin de “…” unsurundan oluştuğundan ve markalar bir bütün olarak “…” olarak algılandığından markaların tescil sınıfları aynı olsaydı dahi, davacı markasında yer alan “…” unsurunun birebir aynı şekilde kullanılmadığı ve Yargıtay yerleşik içtihatlarında markanın tüm unsurları ile bir bütün olarak değerlendirilmesi düsturu dikkate alındığında bu iki markanın birbiri ile SMK 5/1-ç ve 6/1 anlamında benzer olduğunun söylenemeyeceği, davalıya ait ve davacıya ait ve markalarında yer alan şekillerin birebir aynı olmadığı, davalı markasında … ve … unsurunun aynı ağırlıkta marka örneğinde yer aldığı, davacı markasında yer alan … unsurunun birebir aynı olmadığı ve Yargıtay yerleşik içtihatlarında markanın tüm unsurları ile bir bütün olarak değerlendirilmesi düsturu dikkate alındığında markaların tescil sınıfları aynı olsaydı dahi markaların SMK 5/1-ç ve 6/1 anlamında iltibasa yol açmayacağı, davacının markasının özellikle 32. sınıfta yer alan mallar bakımından çok ciddi bir bilinirliğe sahip olduğu ve yine davacının markası altında pek çok otomobil yarışına sponsorluk yaptığı, hatta dünyaca ünlü … yarışlarının resmi adının dahi davacının tanınmışlığından dolayı … olarak kullanıldığı , davacı adına markasının tanınmış marka olarak kabul edilmesi için TPMK nezdinde tanınmış marka başvurusu yapıldığı, dosyaya sunulan deliller ve resen yapılan incelemede 32. sınıfta yer alan mallar bakımından davacı adına tescilli ve markalarının tanınmış marka sayılabileceği, davacı adına tescilli “…” ve “… +…” markalarının 16, 25, 14, 09 (kısmen), 22, 32, 05 (kısmen) sınıfları kapsadığı 41. sınıfta tescilinin bulunmadığı, ancak davacının özellikle yurtdışında pek çok yarışta sponsor olduğu, dolaylı da olsa davacının 41. sınıfta eskiye dayalı kullanımından söz edilebileceği, davacı markasında yer alan “…” unsurunun birebir aynı şekilde kullanılmadığı ve Yargıtay yerleşik içtihatlarında markanın tüm unsurları ile bir bütün olarak değerlendirilmesi düsturu dikkate alındığında bu iki markanın birbiri ile benzer sayılamayacağı, davalı markasının tescil sınıflarında ayırt edici şekilde ve bütün olarak kullanıldığı dikkate alındığında, SMK’nun 6/3. maddesi anlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, davacının “… “markasının 32. sınıfta tanınmışlığının bulunduğu, tescil sınıfının özellikleri, tanınmış markanın korunma kapsamının çok daha yüksek olduğu dikkate alındığında davalı markasında yer alan logo her ne kadar kelime unsuru ile eşit oranda olsa da özellikle davacı markasının tanınmışlığının bulunduğu ürünlerin kamuya sunumu bakımından tanınmışlığının zedelenebileceği, bu bağlamda davalı markasının 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İçecekler, meşrubatlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” için hükümsüzlüğünün istenebileceği, 41. sınıfta fiilen faaliyet gösteren davalı tarafın, davacı tarafın özellikle sponsor olduğu organizasyonlardan haberdar olmamasının düşünülemeyeceği, ancak davacı şirketin iştigal bulduğu alanın ENERJİ İÇECEĞİ ve geniş manada 32. sınıf olduğu, davalı tarafın bu konuda hiç bir faaliyeti ve tescilinin bulunmadığı, davacının da 41. sınıfta tescilinin bulunmadığı, davalı markasının sadece “…” unsurundan oluşmaması ve … unsurunun ön panda olmaması nedeniyle SMK’nun 6/9. maddesindeki şartların gerçekleşmeyeceği yönünde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E :Dava, SMK’nun 6/1, 6/3, 6/4, 6/5 ve 6/9. maddeleri uyarınca açılan marka hükümsüzlüğü davasıdır. İlk derece Mahkemesince davalının markasının davacının markaları ile farklı sınıfta tescilli olduğu ve davacının markaları ile benzer olmadığı, bilirkişi raporunda davacının markasının enerji içecekleri için tanınmış olduğuna dair görüş bildirilmiş olsa da, markalar benzer olmadıklarından iltibas ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle davanı reddine karar verilmiştir.Davacı vekili karara karşı istinaf yargı yoluna başvurmuştur. Davacı vekilinin bilirkişi raporundaki çelişki giderilmeden ve rapora karşı yaptıkları itirazlar değerlendirilmeden davanın reddine karar verildiğine dair istinaf talebi yönünden yapılan incelemede; alınan bilirkişi raporunda taraflara ait markalar arasında herhangi bir benzerlik olmadığı yönünde tespitte bulunulduktan sonra sonuç kısmında davalının markasının 35. sınıfta yer alan “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için içecekler, meşrubatlar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” bakımından kısmen hükümsüz kılınabileceğine dair görüş bildirildiği, bilirkişi raporundaki bu çelişkiye Mahkemece gerekçeli kararda da yer verildiği halde, bu çelişkinin giderilmesi için yeniden bilirkişi raporu alınması gerekirken, raporun çelişkili olmasından dolayı rapora itibar edilmediği belirtilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece markaların benzer olup olmadığına dair bilirkişiden görüş istenildikten sonra, bilirkişi raporundaki çelişki giderilmeden, şekil unsuru da içeren ve teknik bir inceleme gerektiren konuda, bilirkişi raporuna aykırı karar verilmesi hatalı olmuştur. Bilirkişi raporunun kendi içinde çelişkili olduğu anlaşıldığından, Mahkemece öncelikle davacının Türkiye’de tescilli markalarının tescil kayıtlarının denetime elverişli şekilde TPMK’dan getirtilerek, davacı tarafın bilirkişi raporuna yaptığı itirazların değerlendirilmesi ve bilirkişi raporundaki çelişkinin giderilmesi için bir marka uzmanı, bir yiyecek ve içecek sektöründen seçilecek bilirkişi ve bir motor sporları sektöründen seçilecek bilirkişiden oluşacak üç kişilik bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınarak değerlendirme yapılması gerektiği kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya devam olunmak üzere ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İSTANBUL ANADOLU 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 10/06/2021 tarihli, 2020/130 Esas, 2021/103 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,2–Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 56,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 22/09/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.