Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1673 E. 2023/1097 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1673 Esas
KARAR NO: 2023/1097
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2021
NUMARASI: 2018/188 2021/106
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ilaç ve tıbbi cihaz meslek grubunda iştigal eden ilaç sanayi ile yan sanayinin ihtiyacı olan hammadde, yarı mamül ve mamül maddelerin imalatını yapan, yaptıran, alımı ve satımında 2005 yılından itibaren faaliyet gösterin bir firma olduğunu, TPMK nezdinde tescilli birçok markası bulunduğunu, … başvuru nolu “…” ibareli şekil başvurusunun bültende yayınlandığını, müvekkili şirkete ait marka başvurusuna ilişkin olarak yapılan davalı şirketin de arasında bulunduğu yayıma ilişkin birçok itirazın haksız bulunarak reddedildiğini, “…”, “…” ibareli markalarla karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, eskiye dayalı kullanım ve kötü niyet gerekçeleriyle Yeniden İnceleme ve Denetleme Kurulu’na söz konusu itirazın reddine ilişkin olarak verilen karara itiraz edildiğini ve kurul tarafından itirazın kabulü ile müvekkilinin marka başvurusunun reddine karar verildiğini, TPMK’nın ret kararının iptali için Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2018/59 esas sayılı davasının açıldığını, dava konusu marka olan … tescil numaralı “…” ibareli markada asli unsurun “…” yan unsurun ise “…” olduğu gösterilmesine rağmen davalı yan markasal kullanımını sürekli olarak dava konusu markada kötü niyetli olarak yan unsur olarak gösterdiği … üzerinden yaptığını, … ibaresinin markanın bütününe bakıldığında ancak markanın yardımcı unsuru olarak tasviri bir işaret olarak yer alabileceğini, bir marka ibaresinde esas unsur olarak kullanılamayacağını, ancak davalı şirketin … tescil numaralı ” … ve şekil” ile … tescil numaralı “…” ibareli markalarda … ibarelerini asli unsur olarak kullandığını, tasviri işaretlerin bir markada yardımcı unsur olarak bulunmalarına bir engel bulunmamakla birlikte bunların tekel altına alınamayacaklarından tüm toplumun kullanımına açık olmasının bir zorunluluk olduğunu, “…” ibareli markayı ilk ihdas ve istimal edenin davalı şirket olmadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin taleplerinin saklı kalması kaydıyla, davalı adına TPMK nezdinde tescilli … tescil numaralı “… ve şekil” ile … tescil numaralı “…” ibareli markaların tescil kararı verilen tüm sınıflar için hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dahil olduğu … şirketler grubunun dünya devi olarak nitelendirilen şirket grupları arasında olduğunu, bu gruba dahil dünyanın çeşitli bölgelerinde en az 20 şirket bulunduğunu, … 180 yıldır, tıbbi ve sıhhi ürünler de dahil olmak üzere güzellik ve kişisel bakım ürünleri, temizlik ürünleri, tüketim malzemeleri, kumaş ve ev bakımı ve temizliği, bebek bakımı, havlular, kağıt mendiller, yiyecek ve içecek gibi pek çok sahada faaliyet gösterdiğini, 180’den fazla ülkede faaliyet gösteren müvekkilinin …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … gibi dünyaca meşhur ve yüksek tanınmışlık seviyesine ulaşmış pek çok markasının bulunduğunu, Türkiye’de 1954 yılından beri tescilli … ibaresinin tıbbi ve sıhhi ürünler ile bütünleşmiş efsanevi bir marka ve ürün olduğunu, müvekkilinin TPMK nezdinde tescilli … ibareli …, … ve … sayılı, …+şekil ibareli …, … ve … sayılı, …+şekil ibareli … ve … sayılı, … (… ŞEKİL) ibareli … ve … sayılı ve …+ŞEKİL ibareli … sayılı tescillerin sahibi olduğunu, davacının müvekkilinin Türkiye’de ilk tescili 1954 yılına dayanan … markasına karşı açtığı davanın hukuki gerekçe ve dayanaktan tamamen yoksun olduğunu, öte yandan davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin markası üzerindeki tescilli haklarının kati, kesin ve tartışmasız olduğunu, davacının müvekkilinin ticari takdim şekli ve markalarını taklit eder fiillerinin Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/49 D.iş sayılı dosyası ile tespit edilmiş olduğunu, davacının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve müvekkilinin markasından haberdar olmayacağının kabul edilemeyeceğini, davacının mütecaviz kullanımında müvekkilinin marka ve ürünlerini birden farklı şekilde taklit ediyor olmasının tercihlerindeki kasıtlı niyeti gösterdiğini, davacının müvekkilinin marka ve ürünlerini bilerek ve isteyerek tamamen marka ve ürünlerin çekim gücünden yararlanarak haksız kazanç elde etme gayesinde olduğunu, davacının amacının başvuruya konu ibare üzerinde hakimiyet, koruma sağlamak ve bunun üçüncü kişiler tarafından kullanımına engel olmak olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “….alanında uzman bilirkişilerce sunulan rapordaki değerlendirmeler dikkate alındığında davaya konu markalarda yer alan … ibaresinin INN kapsamında olmadığı, jenerik ifade olarak kabulünün mümkün olmadığı, kimsenin tekeline verilemeyecek isim olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmış her ne kadar davacı tarafça dosyaya aksi yönde mütalaa sunulmuş ise de mütaalayı hazırlayan uzmanların hukukçu olduğu, dolayısıyla değerlendirmelerin hukukçu kabulü olarak ele alınması gerektiği, bu noktada alanında uzman bilirkişilerin yer aldığı heyetçe sunulan ve dosya kapsamı ile uyumlu heyet raporuyla çelişki olarak değerlendirilemeyeceği, “… ibaresinin tanımlayıcı bir ibare olduğu, bu ibarenin … ürünü üreten herkesin kullanımına açık bir ibare olduğu ve ilgili piyasadaki herkes tarafından kullanılabileceği, bu ibarenin kimsenin tekelinde olmadığı, mentol ve nane içeren ürünler üzerinde genel olarak mavi ve yeşil renklerin kullanıldığı, bu renklerin söz konusu ürünleri içeren ürünler açısından tanımlayıcı oldukları ve markalarında ve ambalajlarında tanımlayıcı olduğu, herkesin kullanımına açık ibareleri marka olarak seçen kişilerin markaları zayıf marka olup, serbest kullanıma açık ibarelerin herkesçe kullanılmasına katlanmak zorunda olduğu,” yönündeki hukukçu değerlendirmelerinin dosya kapsamı ile uyuşmadığı gibi sektörel değerlendirmelerin hukukçu tarafından yapılamayacağı dikkate alındığında raporla çelişki olarak kabulünün de mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış olup, alanında uzman bilirkişilerce hazırlanan heyet raporu hükme esas alınmak suretiyle davacının sübut bulmayan davasının reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ‘…’ yahut ‘… ’ ibaresi piyasada … emteası üreten onlarca firma tarafından marka içeriğinde yer alan tali unsur olarak kullanılmakta olduğunu, …, ……, … …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … , …, … bunlardan sadece bazıları olduğunu, Davalı tarafından tescil edilmiş olan ‘…’ ibaresinin ticari hayatın olağan akışında herkes tarafından üretilen ürünün cinsini belirtmek amacıyla esas markanın yanında tali unsur olarak kullanılan ‘…’ … ‘…’ ibaresinden farklılaşmadığını, Yerel Mahkemenin de davalının tescilli ‘…’ ibaresinin aslında jenerik bir marka olmadığını kabul etmekle esasen bu ibarenin ‘…’ … ‘…’ ibarelerinden farklılaşamadığına kanaat getirmiş olduğunu, zira jenerik markanın, önceden ayırt edici olan bir markanın sektörde yoğun kullanım sonucunda bu ayırt edici niteliğinin zedelenmesi neticesinde zamanla ürün adı haline gelmesi durumunu tanımladığını, bu durumda Yerel Mahkeme esasen ‘…’ ibaresinin ayırt edici bir unsur olup da sonradan cins ismi haline geldiğini değil, tersini; zaten cins ismi olan ve … anlamına gelen ‘…’ ibaresinden türetildiğini kabul ettiğini, davalının ‘…’ ibareli markasının SMK md. 5/1-d gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 5/2. maddesi, 5/1-d. Ve 5/1-c. maddelerinin bir istisnası olarak kabul edildiğini, ancak ‘…’ ibaresinin kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı, cins isminden farklılaşarak bir marka olarak algılandığı hususlarını ispat edecek bir delil dosya kapsamında yer almadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı tarafından tescil edilen ‘…’ ibaresi eğer gerçekten … markası yanında kullanılmakla bilinir bir hale geldiyse, tüketici algısını şekillendiren kullanım sıklığı ve yoğunluğunu gösteren verilerin de bilirkişi raporunda ve Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında yer alması gerektiğini, Salt bir ibarenin tanınmış olduğu iddia edilen bir markanın yanında bir süre kullanılmış olması o ibarenin tüketici tarafından tek başına görüldüğü anda algılandığı, ayırt edildiği anlamına gelemeyeceğini, Yerel Mahkeme’nin gerekçeli kararında ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, dava konusu ‘…’ ibaresinin bahsedilen kriterler bakımından herhangi bir incelemeye tabi tutulmadığını, eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, … anlamına gelen ‘… ’ cins ismini oluşturan unsurların birleşik olacak şekilde yazılması ve arada yer alan iki adet ‘r’ harfinden birinin birleştirilen kelimeden çıkartılması ile oluşturulan ‘…’ kelimesi bu kelime içinde yer alan ‘…’ ve ‘…’ kelimelerine anlamlarını kaybettirmeye yetmediğini, oluşturulan yeni kelimenin her iki kelimeyi de -gerek yazılış gerek anlamsal açıdan- tam olarak ihtiva ettiğini, davalının tescilli ‘…’ markası cins isminden uzaklaşıp yeni bir anlam kazanmadığını, Yerel Mahkeme ‘…’ kelimesinin başlı başına hiçbir dilde karşılığı olmadığını, ‘…’ kelimesinin cins ismi belirtmediği, ürün türünü hatırlatan yardımcı ibareler olduğunu, ürünleri hatırlatan kelimelerin üzerinde oynanarak yeni kelimeler üretmenin, onların marka olmaktan çıkacağı anlamına gelmediğini ya da kimsenin tekeline verilmeyeceğini göstermediğini, ancak cins isimlerin marka olarak verilmesinin -ayırt edicilik bulunmadığı takdirde- mümkün olmadığını, dava konusu … ibaresinde bir cins isim söz konusu olmadığını belirtmişse de bu ifadelerine katılmadıklarını, ‘…’ ibaresi onlarca marka tarafından cins ismi olarak kullanılmakta ve … anlamına gelen, kalıp olarak kullanılan bir kelime olduğunu, arama motorları kanalıyla …’ (Ev Yapımı …) başlıklı yazılar okumak, YouTube üzerinden evde … yapılışına ilişkin videolar izlemek mümkün olduğu gibi anılan merhemin kimi kaynaklarda … olarak da geçtiğini, İbare içeriğinde değişiklik yapılması halinde ortaya çıkartılan yeni kelime -dava konusu ‘…’ ibaresinde olduğu gibi- eski kullanımla aynı anlamsal etkiyi yaratmtığını ve ortalama bir tüketici bu ibareyi hayatın olağan akışı içerisinde ürün niteliği ile özdeşleştirdiğini, 2021 tarihli Marka İnceleme Kılavuzu’nda açıkça belirtildiği üzere, birden çok kelimeden oluşan başvurularda kelimelerin bir araya getiriliş şekli oluşan yeni kelimenin tanımlayıcı niteliğini doğrudan etkilediğini, Tanımlayıcı sözcüklerde harf tekrarı sözcüğün ilk bakışta algılanan anlamında değişikliğe sebep olmuyorsa ve başvuruya ayırt edicilik kazandıracak özgün bir terzip tarzına sahip değilse başvuru 5/1-b ve c bentleri kapsamında reddedileceğini, benzer şekilde, yazım hatalı kelime, ticari hayatta belirli bir sektörde yaygın kullanıma sahipse, söz konusu yazım hatalı kelimeden oluşan başvuru, ilgili mal/hizmetler açısından ayırt edici kabul edilmeyeceğini, Yeni ortaya çıkan kelimenin, orijinalinden farklılaşmamış olduğu durumlarda ilgili mallar ve hizmetler için 5/1-c gereğince ret kararı vermek gerektiğinin belirtildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2006/6135 E., 2000/8767 K., 09.11.2000 T. sayılı kararı ile ‘Multicanal’ sözcüğünün çok kanallı TV veya radyo hattı anlamını ifade ettiğini, bu birleşik kavramın, kendisini oluşturan ‘Multi’ sözcüğünün çokluğu ifade ettiğini, yani bunun KHK’nin 7/1-c maddesindeki ‘miktara’ yönelik bir sözcük olduğunu, ‘…’ sözcüğünün ise TV veya radyo hattını belirten bir sözcük olduğunu, iki sözcüğün birleşiminin ayrı bir anlam içermediğini, dolayısıyla ‘…’ sözcüğünün bir markada bulunması gereken ve onu diğer markalardan farklı kılacak ‘ayırt edicilik’ unsurunu taşımadığını, sadece cins, çeşit ve miktar ifade eden bu sözcüğün marka olarak tesciline 7/1-c maddesinin engel teşkil ettiğine karar verdiğini, …’ın Türk Marka Hukuku adlı kitabında açıkça tanımlayıcılık yaptırımından kaçınmak için bazı harflerin yerlerinin değiştirilmesinin de sonuca etkili olmayacağını, böyle bir durumda ortaya çıkan işaretin toplum tarafından ne olarak algılanacağının önemli olduğunu vurguladığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2012/13199 E., 2013/10961 K., 27.05.2013 T. sayılı kararında ‘zeytin’ anlamına gelen ‘olive’ sözcüğü biraz değiştirilerek ‘O’ harfi yerine ‘0’ rakamı, ‘L’ harfi yerine ise ‘1’ rakamı kullanılarak elde edilen 01ive markasının zeytin emtiası bakımından tanımlayıcı olduğunu belirtildiğini, Dava konusu uyuşmazlık bakımından ne bilirkişi raporunda ne de gerekçeli karar içeriğinde dava konusu ‘…’ ibaresinin tüketici nezdinde ayırt edici bir marka mı yoksa cins ismi mi olarak algılandığı yönünde herhangi bir inceleme yapılmadığını, piyasadaki yaygın kullanımın ispat ettiğinin aksine, ‘…’ ürün türü değildir bu nedenle de tescil edilebilir’ şeklinde dayanaksız bir sonuca varıldığını,Yerel Mahkemenin hangi hukuki gerekçeyle alanında uzman öğretim üyelerinin bir markanın tanımlayıcı olup olmadığı, bir ibarenin ticaret hayatındaki kullanımının herkes tarafından kullanım teşkil edip etmediği, herkes tarafından kullanılan bir ibarenin bir kimsenin tekeline verilip verilemeyeceği, ambalaj seçiminde hangi unsurların ön planda olduğu, ambalaj seçiminde sektörel bazda seçimler, bir markanın şekil markası mı, kelime markası mı yoksa karma marka mı olduğu, ambalajın marka olarak tescil edilip edilmediği, markanın zayıf bir marka olup olmadığı ve hangi doktrin görüşlerine göre zayıf bir marka olarak tanımlandığı, bir kullanımın iyi niyetli üçüncü kişi kullanımı teşkil edip etmediği, bir markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlıkta esas alınan kriterler gibi hukuki ve/veya ticaret ve marka hukuku ile iç içe geçmiş konularda hukuki değerlendirmede bulunamayacağı sonucuna vardığı tarafımızca anlaşılamadığını, alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesi yerine yetersiz ve esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olması DOĞRU OLMAdığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu ” …+Şekil” ibareli markanın 03, 05 ve 10.sınıf emtialarında 16/08/2016 tarihinde tescil edildiği, … tescil nolu “…” ibareli markanın 03, 05, 10 ve 11.sınıf emtialarında 12/12/2016 tarihinde davalı … & .. adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece marka patent vekili …, Prof Dr …, Ecz …’ten alınan raporda; Dünya Sağlık Örgütü kayıtlarında …, … kelimelerinin bulunmadığını, … listelerine girme ihtimali de görülmediğini, dava konu kelimelerin resmi olarak … içerisinde yer almadığını, davaya konu markaların jenerik marka olarak adlandırılamayacağını, … kelimesinin ürünle özdeşletiği yahut işletmeden kopardığına dair bir delil gösterilmediğini, vapour kelimesinin ingilizce “buhar, buğu” anlamına geldiği, rub kelimesinin ise ovmak anlamına geldiğini, markanın kullanıldığı ürünlerin bir çeşit krem için kullanılması sebebi ile kullanılan ürünle bu sözcük arasında elbette bir bağlantı olduğunu, davacının da … kelimesiyle buhar ovma sözcüklerine atıf yaptığı ve hatırlattığı, markanın kelimeler üzerinde oynanarak oluşturulduğunu, bu durumun onları marka olmaktan çıkaracağı yahut tekele verilemeyeceğini göstermeyeceğini, … ibaresinin … markası ile birlikte kullanıldığı, … ibaresinin … markası ile birlikte kullanılarak yaygın ve bilinir hale geldiği ancak jenerikleşmeye yol açmadığı belirtilerek bilirkişilerin, davalı adına kayıtlı olan … no.lu ” …” markası ile davalı adına kayıtlı … numaralı “…” markalarının, hükümsüzlüğü ve sicilden terkini koşullarının oluşmadığı, yönünde görüş bildirmişlerdir. Davacı vekili tarafından sunulan ve Doç. Dr. … ile Doç. Dr. … tarafından hazırlanan 05/07/2019 tarihli mütalaada, … ibaresinin tanımlayıcı bir ibare olduğu, bu ibarenin … ürünü üreten herkesin kullanımına açık bir ibare olduğu ve ilgili piyasadaki herkes tarafından kullanılabileceği, bu ibarenin kimsenin tekelinde olmadığı, mentol ve nane içeren ürünler üzerinde genel olarak mavi ve yeşil renklerin kullanıldığı, bu renklerin söz konusu ürünleri içeren ürünler açısından tanımlayıcı oldukları ve markalarında ve ambalajlarında tanımlayıcı olduğu, herkesin kullanımına açık ibareleri marka olarak seçen kişilerin markaları zayıf marka olup, serbest kullanıma açık ibarelerin herkesçe kullanılmasına katlanmak zorunda olduğu, …, “…” ibareli ile “Mavi-Yeşil” renkle ambalajların başkaları tarafından kullanımına katlanmakla yükümlü olduğu, markalar arasında benzerliğin ayırt edici olmayan unsurlardan kaynaklandığı durumlarda, benzerliğe hukuken bir sonuç bağlanmadığı, benzerliğin ancak ayırt edici unsurlar üzerinde bulunması durumunda bir sonucun bağlandığı, bu hususun zayıf marka seçiminin doğal bir sonucu olduğu, taraf markaları arasındaki tek benzerliğin ayırt edici olmayan ibareler üzerinde bulunduğu, tarafların ürünlerinin eczanelerde satıldıkları ve eczaneden ürün alan tüketicilerin daha dikkatli tüketici olarak kabul edildiği, markalar arasındaki benzerlik, herkesin kullanımına açık ibarelerden oluştuğu için aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve ” …” markasına tecavüzün oluşmadığı, ” …” markası açısından tescil engeli bulunmadığı, …, ” …” ürünün kullanımına yıllarca sessiz kaldığı için, artık tecavüz davası veya haksız rekabet davası açma hakkını kaybettiği, … ibaresinin Vapour ve rub ibarelerinden türetildiği, cins ismi teşkil eden bu kelimelerden bağımsız ve ayırt edici bir hale gelmediği, herkesçe kullanılan unsurların RP Pharma tarafından kullanılmasından dolayı ve …’nin ayırt edici herhangi bir işareti… tarafından kullanılmamasından dolayı, haksız rekabetin oluşmadığı, RP Pharma’nın başkasının emeğinden haksız olarak faydalanmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı anlaşılmıştır. Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2018/59 esas sayılı dosyasında davacı taraça TPMK ve davalı aleyhine dava açıldığı, TPMK kararının iptali istemi içerdiği, bilirkişi raporunda 3. sınıfta parfümeri, kozmetik ürünler, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler ile 5. sınıftaki insan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal reaktif maddeler emtiaları açısından iltibas tehlikesi sebebiyle TPMK kararının yerinde olduğu, diğer emtialar açısından yerinde olmadığı yönünde oyçokluğu ile rapor tanzim edildiği, rapordaki marka patent vekili …’in ise karşıt görüş yazısında … kelimesinin malın özelliğini gösteren ve ilgili tüketici nezdinde malın kaynağını göstermekten ziyade malın niteliklerine dair bilgilendirme algısı yaratan bir sözcük olup ayırt edici olmadığı, … ibaresi tanımlayıcı bir ibare olduğu ve … markasının … ürünün ayırt edilebileceği dikkate alındığında 05 nolu emtia sınıfı bakımından bilinçli tüketici nezdinde karıştırılmaya neden olmayacağı yönünde görüş belirtilmiştir. Davacı vekili dosyanın Dairemize gönderilmesinden sonra sunduğu beyan dilekçesi ekinde Ankara BAM 20.HD’nin 2022/1293, 2022/1133 karar sayılı ilam suretini sunmuş olup incelendiğinde; Ankara 2.FSHHM 2022/55, 2022/118 K sayılı ilama ilişkin olduğu, davacının …Şti, davalıların … olduğu, istinaf mahkemesince; “dava konusu başvuru … …” ibaresinden, redde mesnet davalı markalarında “…” ve ” …” ibarelerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere taraf markaları arasındaki benzerlik, “… ” ibaresinin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Ancak taraf markalarında ortak olarak “…” ibarelerine yer verilmişse de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 31/03/2022 günlü 2020/7106 E-2022/2650K sayılı ilamında “…” ibaresinin “… “anlamına geldiği göz önünde bulundurulduğunda anılan ibarenin tescilli olduğu sağlık ve temizlik ile ilgili tüm sınıflar yönünden tanımlayıcı olduğu kabul edilerek edilerek “Kataljin …” ibareli başvuru ile davacının “…” ve ” …” ibareleri markalarının benzer olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre somut olay bakımında da 3. ve 5. sınıfta yer alan sağlık ve temizlik ile ilgili mallar yönünden, tescil istenen dava konusu başvuruda “…” ibaresinin yer almasının, tek başına taraf markaları arasında iltibasa neden olmayacağının, marka işaretleri arasındaki farklılıkların dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağladığının Dairemizce kabulü gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile kararın kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Davacı, davalı adına tescilli … numaralı … ŞEKİL markası ile…numaralı … ŞEKİL markasının … ibaresinin cins, vasıf belirtmesi nedeni ile hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta mahkemece bilirkişi raporuna göre karar verilmiş ise de; davacı vekili rapora itiraz etmiş ve yargılama sırasında raporun aksi yönde uzman mütalaası sunmuştur. Keza, dosyada mevcut Ankara 2.FSHHM’nin 2018/59 esas sayılı dosyasının raporu incelendiğinde raporda muhalif olan marka vekili bilirkişinin … ibaresinin tanımlayıcı ibare olduğu gerekçesi ile çoğunluk görüşüne katılmadığı görülmektedir. İstinaf aşamasında davacı vekili tarafından sunulan Ankara BAM 20.HD’nin 2022/1293, 2022/1133 karar sayılı ilamında ise Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 31/03/2022 günlü 2020/7106 E-2022/2650K sayılı ilamında “…” ibaresinin “… “anlamına geldiği ve tescilli olduğu sağlık ve temizlik ile ilgili tüm sınıflar yönünden tanımlayıcı olduğu kabul edildiğine değinildiği görülmektedir. İş bu davada hükümsüzlüğü istenen … tescil nolu ” …+Şekil” ibareli marka 03, 05 ve 10.sınıfta, … tescil nolu “…” ibareli marka 03, 05, 10 ve 11.sınıfta tescillidir. Bu durumda mahkemece öncelikle davalı yanın cevap dilekçesinde değindiği tüm marka kayıtlarının TPMK’den celp edilerek, emtia sınıfları da ayrı ayrı değerlendirilmek sureti ile her iki markanın tescilli olduğu emtia sınıfları yönünden markaların tanımlayıcı ibare olup olmadığının tespiti ve davalının önceye dayalı kullanım, kazanılmış hak ve ayırt edicilik kazandırma savunmaları üzerinde durularak Yargıtay 11.HD’nin anılan kararı ve dayanak karar da celp edilerek sektör bilirkişisinin yer aldığı yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinaf isteminin bu yönden kaldırılması gerekmiştir.Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, 2-İlk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 162,10-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 54,40-TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 216,50-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.