Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1667 E. 2023/1245 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1667 Esas
KARAR NO: 2023/1245
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/01/2021
NUMARASI: 2019/387 2021/22
DAVANIN KONUSU: Markaya tecavüz ve haksız rekabetten kaynaklanan
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1987 yılında ticari faaliyetlerine başladığını, “…” ile 1989 yılından bu yana aynı unvan ile faaliyetini sürdürdüğünü, müvekkili adına tescilli “…” markasının 2012 yılından bu yana koruma kapsamında olduğunu, bu hususların davalı yana ihtarname ile bildirildiğini, davalı şirketin 2002 tarihinde müvekkili ile aynı iştigal konularında faaliyetlerine başladığını, “… ŞEKİL” markasının davalı adına tescilli olduğunu, http://www…..com alan adı ile “…” ibaresine dahi yer vermeden yalnızca “…” ibaresinin kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı yanın cevabi ihtarnamesinde “…” ve “…” arasında bir iltibas oluşmayacağı, davalı yanın unvanının “…” olduğundan bahisle iltibasın olmadığının ifade edildiğini, “…” ibaresinin ortalama tüketicinin algısında marka olarak yer alacak ve iz bırakacak marka unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalının …” şeklindeki resmi seyahat acentası unvanından “… ve/veya … ” şeklinde yeni bir marka yarattığını, dolayısıyla markanın tescil sınıfı dışında kötü niyetli olarak kullanıldığını belirterek, davalının kullanımlarının müvekkilinin marka ve ticaret unvanından kaynakalanan hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, men’ine, davalı adına tescilli “… ŞEKİL” markasının tescilli sınıfı dışındaki kullanımının sonlandırılmasına, silinmesine, terkinine, http://…com alan adının iptaline, erişimin engellenmesine, 10.000,00 TL manevi 20.000,00 TL maddi tazminatın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 2002 yılından beri 17 yıldır ticari faaliyetlerini ettirdiğini, 18/08/2002 tarihinde www…com adlı alan adını aldığını, 11/02/2002 tarihinde de … markası ile birlikte halihazırda kullandıkları logonun marka olarak 39,41 ve 43 nice kodları ile koruma altında olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu çünkü kendilerinin 2002 yılından beri aynı alan adını kullandıklarını, 2009 yılından beri de markalarının tescilli olduğunu davacının hakkının zamanaşımına uğradığını, müvekkillerinin seyahat acentası olmadığını, davacının … adlı acentelik belgesi, … adıyla hizmet sağlayan davacının, ortalama tüketicisi tarafından dahi bilinmeyecek bir belge olduğunu, bu nedenle de müvekkilinin davacının adını kullanarak emek hırsızlığı yapmasının mümkün olmadığını, … ibaresinin müvekkilinin tescilli markası, sloganı ve çekirdek adı … ‘un kısaltması olduğunu, tüm bunların meşru zeminde olduğunu, emek hırsızlığı olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkili şirketin kendi başına bir değer olduğunu, her iki tarafın faaliyet alanlarının birbirleri ile örtüşmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:”…. toplanan deliller, TPMK ve Ticaret Sicil Kayıtları, hükme esas alınan, denetime elverişli 30/10/2020 tarihli bilirkişi heyet raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının işletme adının tescil edildiği faaliyet konusu ile davalının markasının tescil edildiği hizmet alanlarının örtüşmediği, her iki tarafın bu markalan uzun yıllar ticari hayatlarında birbirlerinden habersiz ve çatışmasız olarak kullandığı, davacının … ibaresi üzerinde tescilli olması sebebiyle TTK’nın işletme adına ilişkin özel korumadan yararlanabileceği, işletme adı üzerinde hak sahipliğinin davalıdan önce olduğu, davalının 2002 yılından beri internet alan adını kullandığı ve 2009 yılından beri de markasını tescil ettirdiği ve tüm bu sürelerde davacının sessiz kaldığı ve bu sürelerde davacını davalıdan haberdar olmadığı da düşünüldüğünde yukarıda anılan gerekçeler doğrultusunda davalının kullanımının ticari hayatta dürüstlüğe aykırı bir kullanım olmayacağı, tarafların birbirinden habersiz olarak uzun yıllar … ibaresini marka ve işletme adı olarak piyasada kullandığı ve aralarında da herhangi bir hukuki çatışma çıkmamış olduğu dikkate alındığında her iki tarafın ticari kullanımlarının mümkün hale geldiğinin kabulü gerekeceğinden, sübut bulmayan davanın reddine… “şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için herşeyden önce marka sahibinin markasının başkası tarafından tescil ettirildiğini ya da kullanıldığını bilmesi ve haberdar olması gerektiğini, İkrar ile sabit olduğu üzere davalının belgesiz bir şekilde seyahat acentalığı faaliyetini sürdürdüğünü, 1618 sayılı Kanun’un amir hükmü gereği seyahat acentalığı faaliyetlerinin tatbiki ve korunmasından sorumlu olan … dahi davalının bu faaliyetini engelle(ye)memişken, davalının belgesiz faaliyetinin müvekkili tarafından bilinmesinin beklenemeyeceğini,Müvekkilinin dava dışı … A.Ş.’nin 12/02/2019 tarihli ve 318 sayılı Marka Bülteni’nde ilan edilen “…” marka başvurusuna (Başvuru No. …) yaptığı itiraz (06/03/2019-…) sürecindeki araştırmaları sırasında davalıdan haberdar olur olmaz, mevcut tecavüzün sonlandırılması için davalı yana derhal Beyoğlu … Noterliği’nden 22/02/2019 tarihli ve … yevmiyeli ihtarname keşide ettiğini, 23/10/2019 tarihinde arabuluculuk sürecine başlanıldığını, zorunlu arabulucuk süreci tamamlanır tamamlanmaz ise 11/12/2019 tarihinde dava yoluna başvurduğunu, Somut olayda, salt “aynı sektörde faaliyet gösteren firmalar olduğundan” bahisle sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluştuğundan söz edilemeyeceğini, davalı yanın hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak “belgesiz” bir şekilde seyahat acentası faaliyetini sürdürmekte olduğunu, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını,müvekkilinin eskiye dayalı kullanımı olduğu tereddütsüz bir şekilde ortadayken tescilsiz markanın veya işaretin gerçek hak sahibinin izni dışında tescil ettirilmesi veya kullanımı üstün ve öncelikli hakkı bertaraf etmeyeceğini, Davalı yanın tescil ettirdiği markasını tescil ettirdiği emtiada değil, müvekkilinin emtia sınıfında kötü niyetli bir şekilde kullanmakta olduğunu, Davalı şirketin 06/01/2020 tarihli davaya cevap dilekçesinde belirttiği üzere, 16/07/1997 tarihinde müvekkili şirket ile aynı sicile kaydolduğunu(TÜRSAB Belge No. …) ve bir süre belgeli turizm seyahat acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, belli bir süre aynı sicile kayıtlı olan davalı yanın, “…” işletme adınının müvekkili tarafından daha önce kullanıldığını bilmediğinin düşünülemeyeceğini, davalı yanın bilerek ve isteyerek müvekkilimiz şirketin “markasal kullanımını” aynı mal ve hizmetlerde kötü niyetli bir şekilde kullandığı açık olduğunu,Davalı yanın “… Şekil” (…) markasını tescil belgesinden farklı biçimde kullanmakta olduğundan artık tescile dayalı bir kullanımdan da söz edilemeyeceğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/05/2014 tarihli ve 2013/14035 E., 2014/9331 K. sayılı ilamı,” davalı markasının tescilli olduğu halinden farklı bir biçimde davacı markasıyla iltibas oluşturacak şekilde kullanımının ve yine tescilli olduğu emtiadan farklı ve davacının marka kapsamındaki emtia üzerinde kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturmasına…” şeklinde karar verdiğini, davalı yanın fiili kullanımının ticari dürüstlük ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, sadece iyi niyetli bir şekilde başkasına ait bir markayı tescil ettiren, kullanan, markanın başkası adına tescilli olduğunu, kullanıldığını, markanın gerçek sahibinin başkası olduğunu bilmeyen ve bilebilecek durumda da olmayan kişi, sessiz kalan marka sahibine karşı bir hak ileri sürebileceğini ancak somut olayda bu kriterlerin olmadığını, Sadece “…” ve “…” ibaresiyle davalı yanın markasını tescilli sınıfı ve tescilli şekli dışında kullanması bile ne denli haksız ve kötü niyetli olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, Müvekkiline ait olan marka ve seyahat acentası unvanının iltibasına mahal verecek şekilde http://www….com alan adı ile markasındaki “…” ibaresine dahi yer vermeden yalnızca ve sadece logo olarak “…” ibaresinin davalı yan tarafından kullanımı müvekkili şirkete ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, Müvekkili şirketin faaliyet konusu ile muhatap şirketin faaliyet konusu aynı olup ve her ikisi de kongre, turizm, seyahat ve organizasyon alanlarında faaliyet gösteren seyahat acentaları olduğunu, Davalı yanın sürdürdüğü faaliyetin bir “…” faaliyetidir, öyle ki kendi unvanı olan “… ” kısaltılarak “…” faaliyetini tümüyle ön plana çıkaran ve açıkça müvekkili işletme adına ve marka hakkına tecavüz ile www…com uzantılı web sitesi ve eposta adreslerini kullandığını, Dava dışı …Ticaret A.Ş. tarafından yapılan, 12/02/2019 tarihli ve 318 sayılı Marka Bülteni’nde ilan edilen 15/10/2018 başvuru tarihli “…” marka başvurusuna (Başvuru No. …) kendileri tarafından ” …” (Marka No…) marka sahibi olarak yapılan itiraz (06/03/2019-…) üzerine YİDK: “İnceleme sonucunda markaların, görsel işitsel ve kavramsal açılardan benzer oldukları, aynı/ aynı tür/ benzer malları/ hizmetleri kapsadıkları tespit edilmiş ve bu nedenle markalar arasında ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sonucuna ulaşıldığından” itirazın yerinde bulunmuş ve üçüncü kişinin “…” marka başvurusu reddedilmiş olduğunu, Dava konusu hizmet markasını internette kullanan davalı yanın, markayı içeren işareti ya da benzerini kullanma konusunda meşru bir bağlantısı olmadığını, tecavüzün sabit olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.İhbar olunan … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Haksız rekabetin tarafların faaliyet göstermekte olduğu sektöre ilişkin mevzuat göz önünde bulundurulmaksızın eksik ve hatalı bir bakış açısı ile incelendiğini, Mahkemece seyahat acentalığı sektörüne ilişkin düzenlenleyici kurallar dikkate alındığı takdirde, davalının değil ‘…’ ibaresini kullanması, hali hazırda mevcut koşulları ile ticari faaliyette bulunmasının dahi haksız rekabet teşkil ettiği hususu tespit edileceğini Davacının cevap dilekçesinde “Müvekkil şirket, her ne kadar 16.07.1997 tarihinde A gurubu seyahat acentesi belgesi almış ise de (belge no : …), 2006 tarihinde turizm acentesi faaliyetlerine son vermiştir. Eş değişle müvekkil, davacı şirket gibi bir Turizm acentesi değildir. Nitekim acentelik belgesini dahi 2006 tarihinde satmıştır. Ortalama bir tüketici, bugün müvekkil şirketi arayarak davacı şirketin acente olarak yaptığı gibi bir hizmet alamamaktadır.” demek suretiyle seyahat acentası niteliğine sahip olmadığını açıkça ikrar ettiğini, buna karşın 21.11.2017 tarihinde İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün birlikte gerçekleştirilen işletme belgesiz seyahat acentalığı faaliyeti denetimlerinde, davalının 1618 Sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentları Birliği Kanunun 4 ve 32 ‘nci maddeleri ile Seyahat Acentalığı Yönetmeliği’nin 5’inci maddesine aykırı olarak seyahat acentalarına münhasır hizmetlerden sayılan tur, paket tur satışı gerçekleştirdiği ve dolayısıyla işletme belgesiz seyahat acentalığı faaliyetinde bulunduğu resmi tutanak ile tespit edildiğini, Birlik üyelerinin aynı işi gerçekleştirmek için yasayla belirlenen birçok yükümlülüğü yerine getirmekte olduğunu, Yerel mahkemenin davacının işletme adının koruduğu alanlar ile davalının markasının koruma alanlarının örtüşmediğine ilişkin gerekçesi usul ve yasaya aykırı olup hatalı tespitlere dayandığını, davacı yanın ana sözleşmesinde ki yer alan ve yukarıda yer alan faaliyet konularının marka tescil sınıfındaki karşılığı davalının markasının tescil edildiği sınıflar olduğunu, Ayrıca tescilli işletme adının TTK’de yar alan özel koruma hükümleri uyarınca korunması için, tescilli işletme adının varlığı ve önceliği yeterli olup, ayrıca işletmelein faaliyet sahalarının aynı olması zorunluluğu aranmadığını, Davacı şirketin eskiye dayalı kullanımı olduğu tereddütsüz bir şekilde ortadayken tescilsiz markanın veya işaretin gerçek hak sahibinin izni dışında tescil ettirilmesi veya kullanımı üstün ve öncelikli hakkı bertaraf etmeyeceğini, somut olayda davacı ve davalının salt aynı sektörde faaliyet göstermesi açıkça sessiz kalmak olmadığından tek başına bir hak kaybı oluşturmayacağını belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME TPMK kayıtlarına göre; -… numaralı … ibareli marka 35, 39, 41, 43 nolu hizmet sınıflarında 05.03.2012 tarihli başvuruya istinaden 24.10.2013 tarihinde davacı … AŞ adına sicile tescil edilmiştir.- … numaralı … şekil unsurlu markası 39, 41 ve 43. Hizmet sınıflarında 11.02.2009 tarihli başvuruya istinaden 22.01.2010 tarihinde davalı … TİC LTD ŞTİ adına sicile tescil edilmiş olup davalının markasının tescil sınıfı davacının markasının tescilli olduğu “reklamcılık pazarlama halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmeti dahil) , kara, deniz hava taşımacılığı hizmetleri kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama kurye hizmetleri dahil), spor kültür eğlence hizmetleri, geçicici konaklama hizmetleri gibi alt sınıfları kapsamamaktadır. – Dava dışı üçüncü kişinin … şekil ibareli 39 sınıftaki başvurusunun reddine ilişkin belgeler ve davacının … ibareli başvurusu ile benzer görüldüğüne ilişkin dosyaya eklenmiştir.Ticaret Sicil kayıtlarına göre davacının eski unvanının … SAN TİC LTD ŞTİ iken 20.03.1989 tarihli unvan değişikiliği ile … LTD ŞTİ olduğu,24.04.1989 tarihli ticaret sicil gazetesine göre “yeni kurulacak turizm ve seyahat acentasının şirket merkezinde ” …” işletme adı altında kurulmasına karar verildiğinin tescil edildiği anlaşılmaktadır.Davalı şirketin ise 09.08.2002 tarihinde kurulduğu, faaliyet alanının ulusal uluslararası derneklerin vakıfların vb. Türkiye’deki tüm organizasyonlarını gerçekleştirmek vb hususların yer aldığı anlaşılmaktadır.- Bilirkişiler Fİkri Mülkiyet uzmanı Dr Öğr üyesi … ve turizm işletmeci- yönetici … müşterek raporlarında özetle;davacının ticari faaliyetine 1989 yılında başladığı “…” ifadesini TTK hükümlerine göre işletme adı olarak tescil ettirdiği, davacının faaliyet konusu sebebiyle 1618 sayılı Kanun uyarınca da “…” işletme adına sahip olduğu, mesleki birliğine bu isimle üye olduğu, davalının 2002 yılından beri … ayırt edici unvanı ile ticari hayatta faaliyetine başladığı, davalının 2009 yılında marka tecsilinde … no ile 39,41 ve 43 hizmet sınıflarında davacıdan önce tescil ettirdiği, her iki markanın esaslı unsurunun … ibaresi olduğu görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, davacının … İbaresi üzerinde işletme adından kaynaklanan bir öncelik hakkının bulunduğu, davacının İşletme adının tescil edildiği faaliyet konusu ile davalının markasının tescil edildiği hizmet alanlarının örtüşmediği, her iki tarafın bu markaları uzun yıllar ticari hayatlarında birbirlerinden habersiz ve çatışmasız olarak kullandığı, davacının … ibaresi üzerinde tescilli olması sebebiyle TTK’nın işletme adına ilişkin özel korumadan yararlanabileceği, HTTP: /….com alan adına ulaşılamadığını, whois kaydına göre sitenin 19.08.2002 de açıldığı, 27.02.2019 da güncelleme yapıldığı, diğer bilgilere gizlilik koruması alındığından ulaşılamadığı, davacı adına işletme adı olarak tescilli “…” ibaresi davalı tarafından 2002 yılından beri kullanılan ancak şimdi kapatılan http://… alan adı ile ayırt edilemeyecek kadar bir fonotik benzerlik bulunduğu bu yanıyla da davacının işletme adına tecavüz oluşturacağı, davacının işletme adı üzerinde hak sahipliğinin davalıdan önce olduğu, davalının 2002 yılından beri internet alan adını kullandığı ve 2009 yılından beri de markasını tescil ettirdiği ve tüm bu sürelerde davacının sessiz kaldığı ve bu sürelerde davacının davalıdan haberdar olmadığı da düşünüldüğünde davalının kullanımının ticari hayatta dürüstlüğe aykırı bir kullanım olmadığı, tarafların birbirinden habersiz olarak uzun yıllar … ibaresini marka ve işletme adı olarak piyasada kullandığı ve aralarında da herhangi bir hukuki çatışma çıkmamış olduğu dikkate alındığında her iki tarafın ticari kullanımlarının mümkün hale geldiğinin kabulü gerektiği, zaman aşımı ile ilgili olarak davalı yanın “…com” alan adını kullanmaya devam ettiği, 27/02/2019 tarihinde güncellendiği dikkate alındığında ve davacı tarafın 05/02/2020 tarihli cevaba cevap dilekçesindeki 06/03/2019 dosyadaki öğrenme tarihi dikkate alındığında zamanaşımı süresinin devam ettiği, davalının davacının emeğinden haksız yararlanma koşullarının oluşmadığı, yönünde görüş bildirmişlerdir.
GEREKÇE Davacı, davalının kullanımının markaya ve ticaret unvanına tecavüz ile haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek tecavüzün tespiti, meni, refini, … şekil markasının tescil sınıfı dışında ve kötüniyetli kullanımı nedeni ile marka kullanımın sonladırılması, silinmesi, terkinini, http: //… alan adının iptaline, erişimin engellenmesine, maddi, manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacının iddiası; davalının kullanımlarının davalının … şekil ibareli markasının tescil sınıfı dışında ve tescilli olduğu şekilden farklı olduğuna ilişkindir.Mahkemece davalının ….com ibareli alan adının 2002’den beri kullandığı, 2009’dan beri de markasının tescilli olduğu, davacının sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığı gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de; bilirkişi heyetinde bilişim uzmanı yer almadığı, www…..com alan adlı web sitenin arşiv kaydının incelenmediği görülmektedir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybından söz edilebilmesi için davalının web sitesindeki ciddi suretle markasal kullanımların davacının markasının tescil sınıfları içinde olması, markasal kullanımların üzerinden uzun bir sürenin geçmesi ve davacının bu durumu bilebilecek durumda olması gerekir. Davacı aşamalardaki tüm iddialarında markanın tescil sınıfı dışında kullanıldığını da iddia ettiğinden sadece web sitesinin tahsis tarihi ele alınarak değerlendirme yapılamayacağı gibi davacının tüm ticaret sicil kayıtları getirtilmeden … şeklindeki işletme adının markasal yönden davacıya önceye dayalı hak kazandırıp kazandırmadığının değerlendirilmesi de yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenle dosyanın marka vekili, bilişim uzmanı ve sektör bilirkişisinin yer aldığı yeni bir uzman bilirkişi heyetine tevdi edilerek davalının internet sitesinin arşiv kayıtları, markasal kullanımları incelenerek, … ibaresinin davacının markasının tescilli olduğu sınıflar yönünden mi farklı emtia/hizmet sınıfları yönünden mi kullandığının tespiti, davacının markasının tescil sınıfında önceye dayalı kullanım var ise kullanımın hangi tarihten itibaren başladığı, ne kadar sürdüğü ve son markasal kullanım tarihinin ne olduğu da tespit edilerek sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekirken eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, İhbar olunan istinaf yoluna başvurmuş ise de kaldırma sebeplerine göre bu aşamada ihbar olunanın istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,- İhbar olunan … vekilinin istinaf isteminin bu aşamada incelemesine yer olmadığına,2-İstanbul 2.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/01/2021 tarih, 2019/387E – 2021/22K sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, -İhbar olunan tarafından yatırılan istinaf harçlarının ihbar olunana iadesine, ihbar olunan tarafından yapılan masrafların kendi üzeriden bırakılmasına, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 70-TL posta masrafı olmak üzere toplam 232,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.21/09/2023